Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 58, Kasım 2017, s

Benzer belgeler
AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

ETKİNLİKLER/KONFERSANS

1 KAFKASYA TARİHİNE GİRİŞ...

ÖZGEÇMİŞ MUHARREM KESİK. İstanbul da tamamladı. Lisans öğrenimini yılları arasında İstanbul Üniversitesi

KARAMAN ERMENEK BALKUSAN KÖYÜ

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

1-MERKEZ TEŞKİLATI. A- Hükümdar B- Saray

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ TEST

M14 esnevi den (şirli) r H i k â y ele

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

ANADOLU SELÇUKLULARI -Bir Hanedanın Evrimi-

Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ

ÖZGEÇMİŞ VE YAYINLAR

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14

Türkiye Selçuklu Devleti Kaynakçası

Türk İslam Tarihi Konu Anlatımı. Talas Savaşı (751)

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

Yeni Osmanlılar Cemiyeti Kurucularından Mehmed Âyetullah Bey Dönem-İnsan-Eser

EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ.

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 GİRİŞ...11

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Bilim,Sevgi,Hoşgörü.

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

Orta Çağ Türk-İslâm Dünyasında Kılavuz lar

Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ

EĞİTİM- ÖĞRETİM YILI NUH MEHMET YAMANER ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ 10.SINIF OSMANLI TARİHİ I. DÖNEM I. YAZILI SORULARI A GURUBU

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

TOBB İLKOKULU E-BÜLTEN. Mart TOBB ilkokulu SAYI 3. Telefon: 0 (464) Faks: 0 (464) E-posta: @meb.k12.

HÜKÜMDAR TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE DEVLET TEŞKİLATI. KONU ANLATIMI tarihyolu.com TÜRK-İSLAM DEVLETLERİNDE HATUN TÜRK-İSLAM KÜLTÜRÜNÜN ORTAYA ÇIKIŞI

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ

Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar

YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ALÂEDDİN KEYKUBAD DEVRİ TÜRKİYE SELÇUKLULARINDA DEVLET VE SOSYAL HAYAT

c-1086 da Süleyman Şah ile Tutuş arasında yapılan savaşta Süleyman Şah yenildi ve intihar etti, oğulları esir alındı.

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı.

Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız

ISSN X. Online only at DÂNĠġMENDLĠ YAĞIBASANOĞULLARI VE SELÇUKLU DEVLETĠ SĠYASETĠNDEKĠ ROLLERĠ

Erkan Göksu, Türkiye Selçuklularında Ordu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2010, XLVII+469 S.

KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR?

Başbakan Sayın Binali YILDIRIM KANAAT ÖNDERLERİ VE STK İLE BULUŞMASI KAYSERİ

TARİHİN BİLİİMİNE GİRİŞ

Svl.Me.Alev KESKİN-Svl.Me.Betül SAYIN*

BĠLECĠK ÜNĠVERSĠTESĠ AKADEMĠK ÖZGEÇMĠġ FORMU

SELÇUKLU DEVLETİ NİN MOĞOL İŞGALİ ALTINDA OLDUĞU DÖNEMDE AKSARAY DA GEÇEN İKİ MÜCADELE VE ENTERESAN SONUÇLARI* Ayşe Dudu KUŞÇU 1.

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti) Orta Asya da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Hunların ilk oturdukları yer

Anadolu'da kurulan ilk Türk beylikleri

Hz. Ali nin şehit edilmesinin ardından Hz. Hasan halife olur. Ancak babası zamanından kalma ihtilaf yüzünden Muaviye ile iç savaş başlamak üzereyken

9. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları)

T.C. NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ. Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı İLGİLİ MAKAMA

Rollerimiz, toplumdaki sistemlerin işlemesini sağlar.

SİHİRLİ ELLER SINIFI HAFTALIK BÜLTENİ

Erbaa lı Genç Şair Muhammed Dikal Lisede edebiyatı gerçekten seven öğretmenlerim bana da Edebiyatı sevdirdiler

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 9.Ders. Dr. İsmail BAYTAK III. HAÇLI SEFERİ

Size iki şey bırakıyorum; onlara sımsıkı sarılırsanız kurtuluşa erersiniz: Biri Allah ın kitabı Kur an, diğeri de Ehl-i beytimdir.

Türkiye Selçuklu Devleti nin Karadeniz deki Siyasî ve Askerî Faaliyetleri

DİKTE METNİ 1 DİKTE METNİ 2

İslâm Araştırmaları Dergisi, 34 (2015):

* Yrd. Doç. Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi Tarih Eğitimi Anabilim Dalı, 1

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI.. LİSESİ TARİH I DERSİ BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ EĞİTİM PROGRAMI (BEP) FORMU

ARTUKLU DÖNEMİ ESERLERİ Anadolu da ilk köprüleri yaptılar.

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

KUR AN ve SAHÂBE SEMPOZYUMU

MARMARA ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ PDR ANA BİLİM DALI 2018 BAHAR YARIYILI TÜRK EĞİTİM TARİHİ DERSİ İZLENCESİ

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ NİN DOĞU POLİTİKASI

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

ORTA DOĞU VE KAFKASYA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

Gazneliler ( ):

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 6.ders. Dr. İsmail BAYTAK. İlk Türk Devletleri KÖKTÜRK DEVLET

( Mesnevi den 8 şirli) r H i k â y ele

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

GEVALE KALESĠ KAZI ÇALIġMALARI

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

Vefatı münasebetiyle. Prof. Dr. Işın Demirkent i VEFEYÂT. Semavi EY CE

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

SİKKELER IŞIĞINDA II. SÜLEYMANŞAH IN GERÇEK TAHTA ÇIKIŞ TARİHİ

TARİH BOYUNCA ANADOLU

T.C. ÇANKIRI MÜFTÜLÜĞÜ RAMAZAN BULUŞMALARI

Başbakan Yıldırım, Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini ziyaret etti

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

1. Soru. Aşağıdakilerden hangisi bu paragrafın sonuç cümlesi olabilir? olaylara farklı bakış açılarıyla bakalım. insanlarla iyi ilişkiler kuralım.

PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ

Transkript:

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 58, Kasım 2017, s. 350-357 Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date Yayınlanma Tarihi / The Publication Date 29.10.2017 20.11.2017 Yrd. Doç. Dr. Züriye ORUÇ Necmettin Erbakan Üniversitesi, Tarih Eğitimi Anabilim Dalı, Tarih Eğitimi zuriyeoruc@gmail.com SELÇUKLU HÜKÜMDARLARINDA TARİH VE MİLLET BİLİNCİNİN VARLIĞI HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME 1 Milletlere, varlığını devam ettirmede ve kültürlerini yaşatmada yardımcı unsurlardan biri hiç şüphesiz millî bilinçtir. Mensubu olduğu milleti bilmek, çıkarlarını gözetmek ve karşılıksız bir sevgi hissetmekle ortaya çıkan millî bilinç, o milletin geçmişine vâkıf olmakla da perçinlenir ve güçlenir. Türk hükümdarlarının ortak hasletlerinden biri millî bilinçlerinin ve millet sevgilerinin kuvvetli oluşudur. Bu haslet, dünün bugüne taşınmasındaki rolü ve geçmişteki güçlü tarihle ispat olunmuştur. Bu çalışmanın amacı Selçuklu hükümdarlarının tarihe, kendi tarihlerine olan ilgilerinin ne derece olduğunu, millî bilinçlerini ve farkındalıklarını dönem kaynaklarını incelemek suretiyle ortaya koymaktır. Bunun sonucunda Selçuklu hükümdarlarının diğer hükümdarlar ile konuşma ve mektuplaşmalarında bu bilince sahip olduklarına dair çeşitli cümleler sarf ettikleri, tarihe ve kendi tarihlerine ilişkin birtakım bilgilere vâkıf oldukları görülmüştür. Ayrıca onlar geçmişlerinden güç almış ve geçmişlerini öğrenmeye önem vermişlerdir. Hatta âlimlere ve ilme verdikleri kıymet sebebiyle, kendilerine sunulan kitapların yazarlarını mükâfatlandırmaları, onlara sunulan ve bugün geçmişe dair bilgi edinebildiğimiz tarih kitaplarının da yazılmasında etkili olmuştur. Anahtar kelimeler: Selçuklu, hükümdar, tarih, millet, bilinç. Öz 1 Bu makale 18-21 Ekim 2017 tarihleri arasında Alanya da düzenlenen II. INES Uluslararası Akademik Araştırmalar Kongresi nde sunulan Selçuklu Hükümdarlarında Tarih ve Millet Bilinci başlıklı bildiri temel alınarak oluşturulmuştur.

AN EVALUATION ON THE SELJUCK RULERS NATIONAL AND HISTORICAL CONCIOUSNESS Abstract National consciousness is doubtlessly one of the elements which help nations continue their existence and cultures. National consciousness, which manifests as knowing your nation, looking after its benefits, displaying an unrequited compassion, is strengthened with being acquainted with the nation s history. One of the common traits of Turkish rulers the strength of their national consciousness and compassion. It is attested by its role in bringing the past to the present and the powerful history. This study aims to point out to the Seljuk ruler s national consciousness, awareness, and interest in their own history. The correspondences by Seljuk rulers leads to the conclusion that they uttered certain statements about their historical consciousness and the knowledge they had on their history. Additionally, they were encouraged from it and valued learning their past. Moreover, they rewarded the writers who presented them with their books, which shows us their gratitude to science and scientists, and it contributed to the composition of those sources we have today which tell us about the past. Keywords: Seljuk, rulers, history, nation, consciousness. 351 İbn Haldûn (ö. 808/1406), Mukaddime sinde tarih ilmiyle ilgili şöyle der: Bil ki: tarih ilmi, milletler ve kavimlerin birbirinden nakil ve rivayet edegelmekte oldukları ilimlerdendir. Tarih öğrenmek için atlara üzengiler ve develere semerler bağlanarak seferler ihtiyar olunur. Halk ve hiçbir şeye önem vermeyen gafiller bile tarih öğrenmek isterler. Hükümdarlar ve Yemen hükümdarları olan Kayl ler, tarih öğrenmek için birbirleriyle yarış ederler. (İbn Haldun, I, 1997, s. 4). İbn Haldûn a göre tarihte yaşanmış olaylara duyulan ilgi hem bu ilimle meşgul olanların hem de olmayanların nezdinde birdir. Çünkü tarih ilmi, geçmişi bilmeyi ve olayları anlamayı sağlayan, açık ve gizli manalar taşıyan, pek çok faydasından dolayı şerefli bir ilimdir (İbn Haldun, I, 1997, s. 4-5). Dolayısıyla eskiden beri tarih ilmiyle meşgul olunmuş, eserler yazılmıştır. Geçmiş ise eğitimle, yazılan eserler ya da anlatılar yoluyla aktarılmış ve öğretilmiştir. Geçmişte yaşanan olaylar ile ilgili bilgi edinme ihtiyacı, bugün izlenecek yolda kişilere, milletlere ya da devletlere, çağların süzgecinden geçmiş tecrübeler edinmelerinin yolunu açarken, aynı zamanda aidiyet duygusunu kuvvetlendirerek manevî bir güç de sağlar. Bu manevî güç millet bilincinin ortaya çıkmasındaki en önemli unsurlardandır. Tarihte millî bilince sahip topluluklar ve devletler yok olmaktan kurtulmuşlardır. Bir başka deyişle kendi kültür ve değerlerine önem veren, geçmişlerine ve atalarına bağlı olan, saygı duyan milletler varlıklarını koruyabilmişlerdir. Türk tarihinde Çin ile ve batı ile temas kurmuş, iç içe yaşamış topluluklardan asimile olanları görebilmekteyiz. Ancak bu az sayıdaki örneklerin dışında Türk devletlerinde güçlü bir millî bilincin hakimiyeti söz konusudur. Bunun yanında İslâmiyeti kabul eden Türk devletlerinde Türk kültürü ile İslâm ın emir ve yasakları çerçevesinde bir sentez oluşmuştur. Selçuklu devleti bunun güzel örneklerinden biridir. Selçuklu hükümdarları bir yandan İslâm ın sancağını taşırken bir yandan da Türk töresinin uygulayıcıları olmuşlardır. Onlar aynı zamanda geçmişte yaşanmış tarihî olaylarla ilgiliydiler. Tuğrul Bey in (1040-1063) inşâ divanı reisi İbn Hassûl un (ö. 450/1058), Tuğrul Bey e

okunmak üzere Amîdü l-mülk Kündürî ye (ö. 456/1064) takdim ettiği Tafzîlü'l-Etrâk (Şeşen, 2003), Râvendî nin I. Gıyâseddîn Keyhüsrev e (1192-1196/1205-1211) sunduğu Râhat-üs Sudûr (Özaydın, 2007), Kadı Burhâneddîn-i Anevî nin I. İzzeddîn Keykâvus a (1211-1220) sunduğu Enîsü l-kulûb (İbrâhimî, 1995), Selçuklu şehzadelerinden biri adına yazılan yazarı bilinmeyen Anonim Selçuknâme (Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi III, 1952, s.1) gibi eserler Selçuklu hükümdarlarının geçmişe olan ilgi ve alakalarını gösterir niteliktedir. Selçuklu hükümdarları, şehzadelik dönemlerinde devrin âlimlerinden dersler almakta, çeşitli konularda eğitimlerden geçirilmekteydiler. Onlar tahta çıktıklarında da meclislerinden âlim ve bilginleri eksik etmemişler, onları himaye etmişler; âlimlere ve şairlere, yazdıkları şiirler ve eserler karşılığında çeşitli ihsanlarda bulunmuşlardır. Râvendî, Râhat-üs Sudûr adlı eserini yazmaya teşvik eden şeyin I. Gıyâseddîn Keyhüsrev in bol ihsanı ve himayesi olduğunu şöyle anlatmaktaydı: Bu hüner seven ve koruyan padişahın şöhreti bu duacı ve hizmetçisini birkaç sene kendisine dua etmeğe, kitap hazırlamağa ve bir yıl da kitap yazmağa sevketti (Ravendî, II, 1999, s. 247). İbn Bîbî ise Selçuklu hanedanı için, Selçuklular, kültür ve edebiyat adamlarını yoksulluk vadisinden, fakirlik çölünden kurtarıp, onların yüzünü, dünyayı aydınlatan güneş gibi ağartıp, her isteklerini, kalbi temiz kimselerin duası gibi geçerli kılarlardı demekteydi (İbn Bîbî, I, 1996, s. 241). Râvendî, İbn Bîbî ve daha pek çokları da Selçuklu hükümdarlarının âlimlere olan ilgi ve muhabbetleri ile himayelerini öve öve bitirememişlerdir Devrin âlimleri, şairleri, fazıl kişileri de bu sebeple, yazdıkları eserleri hükümdarlara sunma gayreti içinde olmuşlardır. Selçuklu hükümdarlarının kendilerine sunulan eserleri okuduğu, kendi soylarına ilişkin bilgi ihtiva eden eserlerin yazımını teşvik ettikleri görülür. Hatta doğrudan doğruya kendi soylarının tarihlerine ilişkin bir eser yazımı konusunda emir dahi verdiklerini görüyoruz. I. Alâeddîn Keykubâd (1220-1237), hizmetine giren İranlı şair Kaniî-i Tûsî den Selçuklu tarihini yazmasını istemişti. Onun Firdevsî nin Şâhnâme sini örnek alarak hazırladığını bildiğimiz Selçûknâme si günümüze ulaşmamıştır (Özgüdenli, 2011, s. 56; Kurtuluş, 2001, s. 307) 2. Bütün bunlardan başka, edebî ve tasavvufî eserlerin, şiirlerin makbul tutulduğu ve övüldüğü bir çağda, üstelik önceki çağlara ilişkin bilgilerin toplanmasındaki zorluk ve zahmet de göz önüne alınırsa, Selçuklu hükümdarlarının ihsan ve teşviklerinin, tarih konulu eserlerin yazımına katkısı göz ardı edilemeyecek derecededir. Elbette Selçuklu tarihine dair bugün bilgi edinebildiğimiz eserlerin takdim edildiği veya bu eserlerin yazılmasını isteyen kişiler sadece Selçuklu hükümdarı değildi. Türkiye Selçuklu Devleti için söylemek gerekirse, devletin Moğol tâbiyeti altına girmesinden sonra, Moğol idareci ve noyanlarının, kitap sunulan ve adına kitap kaleme alınan kişiler oldukları, bu açıdan Selçuklu hükümdarlarının yerini aldıkları görülmektedir 3. Aksarayî, yazdığı eserinin mukaddimesinde hükümdarların tarih konulu kitapları okumalarıyla ilgili şöyle der: Tarihin faydası, devrin meliklerinin ve cihandar padişahların boş zamanlarında ve hüzünlü anlarında geçmişlerin haberlerine, eserlerine ve hikâyelerine rağbet etmeleriyle ortaya çıkar. Tarih haber sahibi bir arkadaş ve nedim gibi onları dünyanın olaylarından ve havadislerinden haberdar eder (Aksarayî, 2000, s. 2). Aksarayî nin bu sözünden 352 2 Bundan başka, Fuat Köprülü nün, Şikârî Tarihi ne dayandırarak verdiği, III. Alâeddîn Keykubâd ın emri üzerine Hoca Dehhânî tarafından bir Selçuklu şâhnâmesi yazıldığı bilgisinin doğru olmadığı, Hoca Dehhânî nin Karamanoğullarından Alâeddîn Ali Bey (ö. 1398) devrinde yaşamış ve 14. yüzyılın sonunda vefat etmiş olduğu, sonraki çalışmalarda ortaya konulmuştur (Ersen Ersoy-Ümran Ay, 2015, s. 1-26). 3 Devlet adamı ve tarihçi Alâeddîn Atâ Melik el-cüveynî nin (ö. 681/1283) isteği üzerine yazılan ve ona sunulan el- Evâmirü l- Alâ iyye fi l-umûri l- Alâ iyye adlı İbn Bîbî nin eseri ve İlhanlı Valisi Timurtaş Noyan adına yazılan Müsâmeretü l-ahbâr ve Müsâyeretü l-ahyâr adlı Kerîmüddîn Aksarayî nin eseri buna örnektir (Özaydın, 1999, s. 379-380; Aka, 1989, s. 293).

anlıyoruz ki, hükümdarlar devlet işlerinden arta kalan zamanlarının bir kısmını, geçmişte yaşanmış olayları öğrenerek, okuyarak geçirmişlerdir. Geçmişe rağbet, hüzünlü anlarda, geçmişin zaferlerini ve destanlarını okuyarak moral ve şevk kazanmaları için de faydalı olmaktaydı. İbn Bîbî I. Alâeddîn Keykubâd ın kendisinden önceki melik ve hükümdarlardan ve onların tarihlerinden bahseden kitapları okumayı çok sevdiğini söyler (İbn Bîbî, I, 1996, s. 246). Ayrıca o, sık sık tarihteki büyük hükümdarlardan saygıyla bahsederek onlara övgüler düzerdi. Onun hayran olduğu hükümdarlardan biri de Gazne Sultanı Mahmud (998-1030) idi. Ayrıca Nizamü l-mülk ün Siyâset-nâme si sık sık okuduğu kitaplardandı (İbn Bîbî, I, 1996, s. 246; Sümer, 2013, s. 359). Yine İbn Bîbî Suğdak fethinden önce, hükümdarın orduların savaş araç gereçleriyle Kayseri de toplanmasını emredip kendisi de buraya vardığında yine geçmiş padişahları anlatan ve yönetim işerinde rehberlik eden bir manzum kitap okuduğundan bahseder (İbn Bîbî, I, 1996, s. 323). Selçuklularda hükümdarın gerek sohbet meclislerinde gerekse eğlence meclislerinde nedimleri ve yakınlarından başka devrin itibarlı kişileri, şairleri, sanatkârları, müzisyenleri ve âlimleri olurdu. Bu meclislerde tarih üzerine sohbetler de yapılır, geçmiş zamanlarda yaşanmış olaylar anlatılırdı. Zira Selçuklu hükümdarları tarihe oldukça ilgililerdi. Tarihe sıkı sıkıya bağlı olduğunu bildiğimiz bu hükümdarlardan birisi I. Alâeddîn Keykubâd dır. Celâleddîn Karatay ın söylediği aktarılan bir rivayete göre, Alâeddîn Keykubâd fazla uyumaz; vaktini askerî, idarî ve halka fayda getirecek çeşitli işlere ayırırdı. Ayrıca onun, zamanını âlimlerle sohbet ederek tarihî olayları, geçmiş dönemlerde yaşamış âdil hükümdarlara ait haberleri müzakere ederek geçirirdiği rivayet edilmiştir (Cenâbî Mustafa Efendi, 1994, s. 21) 4. 353 Selçuklu hükümdarlarının millî bir bilince sahip oldukları, atalarından ve soylarından kıvanç duydukları, zaman zaman bunu dillendirdikleri görülmektedir. Diğer Türk hükümdarlarında da var olduğunu gördüğümüz bu bilinç, birbirleri arasındaki konuşma ve mektuplaşmalara da yansımaktaydı. Bu açıdan Danişmendli Emir Gazi nin oğlu Melik Muhammed in (ö. 1143) I. İzzeddîn Mesud a (1116-1155) gönderdiği mektup önemlidir. Sultan Mesud Danişmenlilere karşı Bizans İmparatoru II. Ionannes (1118-1143) ile ittifak yapmıştı. Böylece Bizans, Sultan Mesud un da desteği ile Çankırı yı kuşatabilmişti. Danişmend Meliki Muhammed ise Sultan Mesud a bir mektup göndermiş, Bizans ile ittifakının kendi milletinin çıkarlarına zarar verdiğini, aynı milletten olduklarından ittifakın ikisi arasında olması gerektiğini söylemiştir. (Niketas, 1995, s. 13; Kinnamos, 2001, s. 12-13). Kinnamos, bu olayı anlatırken Muhammed savaş için imparator ile eşit kuvvete sahip olmadığını ve ataları yönünden kendisine akraba olan sultanı kendi tarafına kazanması gerektiğini anlamıştı der (Kinnamos, 2001, s. 13). Kinnamos un dediği gibi Danişmend Meliki Muhammed içine düştüğü bu zor durumdan, aralarındaki bağı I. Mesud a hatırlatarak ve onun milliyet hislerine dokunarak kurtulmuştur. Nihayetinde Sultan Mesud Bizans İmparatoruna verdiği asker desteğini geri çekmiştir. Yine Moğol ordusunun kendisini kıyasıya takip ettiği Celâleddîn Harezmşah (1220-1231), ittifak kurma ve destek görme amacıyla Mucireddîn Tahir b. Ömer el-harezmî ile I. Alâeddîn Keykubâd a gönderdiği mektubunda, aralarında milliyet ve din birliği olduğunu söylemekte ve şöyle demekteydi: Bu konuda 4 İbn Bîbî, II. Gıyâseddîn Keyhüsrev öldükten sonra devlet büyükleri tarafından tahta çıkarılan II. İzzeddîn Keykâvus döneminde, devlet yönetiminde bir süre tek söz sahibi olan Şemseddîn İsfehanî nin (ö.1249) devlet işlerini hallettikten sonra eğlence meclisi düzenlediğinden ve bu mecliste çeşitli konularda sohbetlerin yapıldığından bahseder. Bu mecliste konuşulanlardan biri de tarihî konulardı (İbn Bîbî, II, 1996, s. 107). Böylelikle hem Selçuklu hükümdarlarının hem de devlet adamlarının meclislerinde tarihten, tarihî şahsiyetlerden ve olaylardan bahsedildiği anlaşılmaktadır.

Senin sevgi ve dostluğuna en uygun olan insan, dininde ve milliyetinde sana uygun olanıdır (İbn Bîbî, I, 1996, s. 375-376). I. Alâeddîn Keykubâd ise Emir Sipehsalar Selahaddîn ile gönderdiği cevabî mektubunda, aralarındaki milliyet birliğini ondan önce göstermeyişinin sebeplerini açıklamakta, dünyanın dört bir köşesinde savaş halinde olmasının bunun mazereti olduğunu söylemekte idi (İbn Bîbî, I, 1996, s. 378). Hükümdarların şanlı bir tarihe sahip olduklarının bilincinde olmaları onları aynı zamanda motive etmiştir. Bu sebeple İbn Hassûl (ö. 450/1058) Tafzîlü l-etrâk adlı eserinde Tuğrul Bey için Bu Sultan'ın (Tuğrul Bey in) nesebine (soyuna) gelince, başkaları gibi, onun nesebinin köle olmuş bir memlûke veya sönuk birine bağlanmaması şeref olarak ona yeter demekteydi (Şeşen, 2003, s. 140). Tuğrul Bey devlet teşkilatını kurduktan sonra Halife Kâim-Biemrillâh a (1031-1075) bir elçi ile mektup göndermiştir (435/1043). Mektubunda hâkim olduğu ülkelerde halifenin adını ilan ettiğini, halkı Gazne valilerinin zulmünden kurtardığını yazdıktan sonra şöyle demiştir: Ben de herhangi suretle seleflerimin madunu değilim. Onlar da Halifenin birtakım ülkeleri idare eden köleleri idiler. Ben ise hür insanların evlâdıyım ve Hün lerin kral hanedanına mensubum. Bundan başka seleflerim derecesinde saygı görmekle beraber bana yapılacak hizmetlerin ve beni ayırdeden meziyetlerin onlardan üstün olacağını sanıyorum (Abû l Farac, I, 1999, s. 299). Anlaşıldığı gibi, Tuğrul Bey mektubunda soyunu Hun hanedanına bağlamakta, bu geçmişten ve nesepten dolayı büyük bir kıvanç duymaktaydı. Hun hükümdar ailesinden gelmesinin, kendisini diğer hanedanlardan üstün kıldığını açıkça ifade etmekteydi 5. Bununla birlikte Tuğrul Bey in soyuna ait bilgiye de vâkıf olduğu görülmektedir. Bütün bunlardan başka Râvendî nin aktardığına göre, Dandanakan mevkiinde Gazne ordusunun mağlup edilmesinden (431/1040) ve devletin kurulmasından sonra Tuğrul Bey, aile olarak birlik olmanın önemini, kardeşi Çağrı Bey e (ö. 451/1059) verdiği ve kırmasını istediği oklarla anlatmıştır. Çağrı Bey, kardeşinin isteği üzerine elindeki oku kırmıştır. Tuğrul Bey iki oku bir araya getirmiş ve kırmasını istemiş, o da kırılınca üç oku birden kırmasını istemiştir. İlk üçünde başarılı olan Çağrı Bey in, kardeşinin eline dört ok vermesi üzerine, hepsini birden kırması mümkün olmamıştır. Bunu gören Tuğrul Bey kardeşine, kendilerinin de tıpkı oklara benzediğini, bir arada olurlarsa düşmanlarının onları asla yenemeyeceğini söylemiştir (Ravendî, I, 1999, s. 101). Onun halifeye gönderdiği mektup ile bu olay birlikte ele alındığında devletin kurucusu Tuğrul Bey in güçlü bir tarih şuuruna ve millî bir bilince sahip olduğu anlaşılmaktadır. 354 Hükümdarların tarihlerindeki kuvvetten ve başarılardan dolayı hissettikleri kıvanca I. Gıyâseddîn Keyhüsrev i de örnek olarak gösterebiliriz. I. Gıyâseddîn Keyhüsrev, tahtını kardeşi II. Rükneddîn Süleymanşah a (1196-1204) bırakarak İstanbul a gitmiştir. Burada Bizans İmparatoru III. Aleksios un (1195-1203) huzurunda saygısızlık eden bir Frenk ile kavgaya tutuşmuştur. Yaşadığı üzücü olaydan sonra kendisini teselli etmeye çalışan imparatora soyunu ve soyunun gücünü şu cümlelerle anlatmıştır: Siz Melik biliyorsunuz ki Kılıç Arslan ın oğlu olan ben, Melikşah ın ve Alp Arslan ın soyundanım. Doğudan batıya kadar her yerde oturan insanların da bildikleri gibi atalarım ve dedelerim, dünyanın en mamur ülkelerini kılıçlarıyla fethetmişler, asilerin boynuna fetih halkası geçirmişlerdir. Senin ataların da her zaman onların hazinelerine vergiler, haraçlar, baçlar ve mallar göndermişlerdir. Sen de bana karşı aynı yolu takip ettin. Şimdi eğer sen, feleğin takdirinin beni senin toprağına attığı şu anda bana böyle hafifliklerin 5 Abû l-farac, eserinde Selçukluların saltanatlarını kurmasını anlatırken, Hun diyarından çıktılar demektedir (Abû l-farac, I, s. 291). Nizâmü l-mülk de (ö. 485/1092) Sultan Melikşah (1072-1092) için yazdığı Siyâset-

yapılmasını, benim bir Frenk in bu çeşit hakaretlerine katlanmamı uygun görürsen ve bu durumu da herbiri sultan ve bir ülkenin sahibi olan kardeşlerim öğrenirse, onlar sana Kardeşimin etini başkalarına yedirtmeden yerim sözünü söylerler ve bu bahaneyle sana asker çekerler ve ülkenin toprağını göğe savururlar. Kalelerini ve şehirlerin vahşi hayvanların, tilkilerin, aslanların, çakalların, kurtların yuvası yaparlar. Ülkenin harmanını ateşe verip vadilerinde ve ovalarında kan nehri akıtırlar (İbn Bîbî, I, 1996, s. 72-73). Görüldüğü gibi I. Gıyâseddîn Keyhüsrev, tahtını geride bırakarak geldiği Bizans toprağında uğradığı saygısızlık karşısında imparatora bir yandan soyunu hatırlatmakta bir yandan da onu tehdit etmektedir. Yine, Reşîdüddîn deki bir rivayete göre Sultan Berkyaruk (1092-1104) çadırda uzanırken onun uyduğunu sanan bir taştdâr, yaptığı onca yanlışa rağmen vezirliğe tekrar Mü eyyedü l-mülk ün getirilmesine karşılık Âl-i Selçûk ne hamiyetsiz bir kavimdir demiştir. Bunu duyan Berkyaruk kılıcı ile çadırından çıkmış ve huzuruna getirilmesini istediği veziri oracıkta öldürmüştür. Ardından taştdara dönerek Selçukluların hamiyet ve gayreti işte böyledir demiştir (Reşîdü d-dîn Fazlullâh, 2010, s. 104-105). Bu olay Selçuklu hükümdarlarının aidiyet duygularının ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir. Yine buna benzer bir olaya Türkiye Selçuklu tarihinde tesadüf edilmektedir. II. Rükneddîn Süleymanşah, tahtını ele geçirdiği kardeşi I. Gıyâseddîn Keyhüsrev in, Lâdik Köyü nde birtakım kimselerin saygısızlığına maruz kaldığını ve mallarından bir kısmının yağmalandığını öğrendiğinde gizlice bir plan yaparak, habere çok sevinmiş gibi davranmış, sorumluların yakalanmasını ve cezalandırılmasını sağlamıştı. İbn Bîbî II. Süleymanşah ın planını başarılı bir şekilde uyguladıktan sonra Bilmezler mi ki Selçuklu ailesine saygısızlık gösterip hakarette bulunan ve onların nimetlerine nankörlük eden herkesin lâyık olduğu ceza bu olur dediğini yazar (İbn Bîbî, I, 1996, s. 55-58). 355 Her ne kadar Selçuklu hükümdarlarının kişisel yaşamları, fikrî yapıları, aldıkları eğitimler hakkında geniş bilgiye sahip değilsek de bugüne ulaşılan birtakım bilgiler bize onların, İslâmın sancağını taşımakla birlikte Türk kültürünü de yaşatmaya devam ettiklerini göstermektedir. Selçuklularda devlet yapısı ve işleyişi Türk töresinin temel olduğu bir sistem üzerine kurulmuştur. Yine bu konuda ataya saygı ve mezar ziyareti, yas-matem törenleri, eğlence törenleri, düğün ve şenlikler, devlet yönetimi, savaş öncesindeki birtakım uygulamalar ve savaş taktikleri, askerî teşkilat gibi Türk kültürüne dair pek çok örnek verilebilir. Dolayısıyla Selçuklu hükümdarları Türk kültürünün temsilcileri idiler. Buna ilişkin en güzel örneklerden birisi, Alp Arslan ın (1063-1072) Halep kuşatması (1071) sonrasında, Halep Emiri Mahmud un, hükümdarın huzuruna Oğuz kıyafeti giyinerek çıkmasıdır. Alp Arslan ın huzuruna bir türlü çıkmayan Halep Emiri Mahmud un sonunda çaresiz kalarak huzura çıkmayı kabul ettiğinde, hükümdarın kızgınlığını gidermek ve kendisini affetmesini sağlamak için Oğuz kıyafeti giymeyi düşünmesi ve bu yolla amacına ulaşması Alp Arslan ın, atalarının izini takip eden düşünce ve yaşantısını ortaya koyacak niteliktedir (Sevim, 1987, s. 53). Sonuç olarak, Selçuklu hükümdarlarının kendi tarihlerine, Türk tarihine vâkıf olduklarını, soylarının geçmişini bilmeye önem verdiklerini, kendi milletine dair kitapları okuyarak ya da bu tür kitapların yazımını emrederek, varlıklarını atalarına dayandırmakla övündüklerini görüyoruz. Onlar, atalarından ve soylarından dolayı kendilerini diğer milletlerden daha övülmeye layık görmüşler ve bu bilinç ile saltanat sürmüşlerdir. Nâme sinde babadan babaya ta büyük Efrâsiyab a kadar çıkan iki büyük soydan gelen [ ] diyerek Melikşah ın

KAYNAKLAR Abû l-farac (Bar Hebraeus), (1999), Abû l-farac Tarihi, II, Çeviren: Ömer Rıza Doğrul, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara. Aka, İsmail, (1989), Aksarâyî, Kerîmüddin, DİA, II, İstanbul, s. 293. Aksarayî, (2000), Müsâmeretü l-ahbâr, Çeviren: Mürsel Öztürk, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara. Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi III, (1952), Hazırlayan: Feridun Nafiz Uzluk, Ankara. Cenâbî Mustafa Efendi, (1994), Cenâbî Mustafa Efendi nin El- Aylemü z-zâhir fî Ahvâli l- Evâil Ve l-evâhir Adlı Eserinin Anadolu Selçukluları İle İlgili Kısmının Tenkidli Metin Neşri, Hazırlayan: Muharrem Kesik, (İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul. Ersoy, Ersen; Ay, Ümran (2015), Hoca Dehhânî Hakkında Yeni Bilgiler, Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, 15, İstanbul, s. 1-26. Ioannes Kinnamos, (2001), Ioannes Kinnamos un Historia sı (1118-1176), Hazırlayan: Fikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara. İbn Bîbî, (1996), El Evamirü l-ala iye fi l-umuri l-ala iye (Selçuk Name), I, Çeviren: Mürsel Öztürk, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. İbn Haldun, (1997), Mukaddime, I, Çeviren: Zakir Kadirî Ugan, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul. İbrâhimî, Dâvud (1995), Enîsü l-kulûb, DİA, XI, İstanbul, s. 242-243. Kurtuluş, Rıza, (2001), Kâniî-i Tûsi, DİA, XXIV, İstanbul, s. 307. Niketas Khoniates, (1995), Historia (Ioannes ve Manuel Komnenos Devirleri), Çeviren: Fikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara. Nizâmü l-mülk, (1999), Siyâset-Nâme, Hazırlayan: Mehmet Altay Köymen, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara. Özaydın, Abdülkerim, (1999), İbn Bîbî, DİA, XIX, İstanbul, s. 379-382., (2007), Râvendî, Muhammed b. Ali, DİA, XXXIV, İstanbul, s. 471-472. Özgüdenli, Osman Gazi, (2011), Tarih, DİA, XL, İstanbul, s. 54-58. Ravendî, (1999), Râhat-Üs-Sudûr ve Âyet-Üs-Sürûr, II, Çeviren: Ahmed Ateş, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara. Reşîdü d-dîn Fazlullâh, (2010), Câmi ü t-tevârîh (Zikr-i Târîh-i Âl-i Selçûk), Tercüme ve Notlar: Erkan Göksu-H. Hüseyin Güneş, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul. 356 nesebini Alp Er Tunga ya bağlamıştır (Nizâmü l-mülk, 1999, s. 7).

Sevim, Ali, (1987), Anadolu nun Fethi Selçuklular Dönemi (Başlangıçtan 1086 ya Kadar), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara. Sümer, Faruk, (2013), Keykubad I, DİA, XXV, İstanbul, s. 358-359. Şeşen, Ramazan (2003), İbn Hassûl ün Tafdîl El-Etrak Ala Sair El-Ecnad Adlı Risalesinin Tercümesi, Tarih Dergisi, Sayı: 38, s. 119-142. 357