22 (22). ANDREAS YESAYĠ GÜLANYAN'IN ANLATTIKLARI (1905 ġatakh [ÇATAK] DOĞUMLU)



Benzer belgeler
Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

121 (121). KARAPET SAHAK FARAġYAN IN ANLATTIKLARI (1906, PALU DOĞUMLU)

17 (17). HIMAYAK BOYACIYAN'IN ANLATTIKLARI (1902, BĠTLĠS, KHALTĠK K. DOĞUMLU)

159 (159). TONĠK GABRĠYEL TONĠKYAN IN ANLATTIKLARI (1898, MUSA DAĞ DOĞUMLU)

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

23 (23). HAYRĠK MANUK MURADYAN'IN* ANLATTIKLARI (1905, ġatakh, CINUK K. DOĞUMLU)

9-11 Aralık 2016 Erciyes Dağı Kış Tırmanışı Faaliyeti Raporu Hazırlayan: Katılımcılar: Amaç: Hava Durumu: Ay durumu: Kamp Malzemeleri:

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

27 (27). MANVEL MARUTYAN'IN ANLATTIKLARI (1901, VAN, BERDAġEN K. DOĞUMLU)

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

2. İstanbul Boğazı 31 kilometre uzunluğundadır. 3. İstanbul Boğazı Asya ve Avrupa yı birbirinden ayırır. 4. İstanbul Boğazını turistler çok severler.

134 (134). NIVARD PETROS ABLAPUTYAN IN ANLATTIKLARI (1903, YEDESYA [URFA] DOĞUMLU)

11 (11). ARġAK STEPANYAN'IN ANLATTIKLARI (1908, MUġ DOĞUMLU)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ĠÇĠNDEKĠLER. Öğrendiklerimiz ġarkılar öğrendik Oyunlar öğrendik BĠLMECELER ÖĞRENDĠK

Kelaynakların Hazin Öyküsü

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

Küllüoba 2004 yılı Kazı Çalışmaları

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Çaldıran daha önceleri Muradiye İlçesinin bir kazası konumundayken 1987 yılında çıkarılan kanunla ilçe statüsüne yükselmiştir.

27 ŞUBAT 03 MART OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR

EDİRNE UZUNKÖPRÜ DOĞAL ORTAMI TEMİZ HAVASI İLE SÜPER BİR YAŞAM BURADA UZUNKÖPRÜ DE. MÜSTAKİL TAPULU İMARLI ARSA SATIŞI İSTER YATIRIM YAPIN KAZANIN

26 (26). TOVĠK TOVMAS BAĞDASARYAN'IN ANLATTIKLARI (1901, VAN, HAYOTS DZOR'UN HINDISTAN K. DOĞUMLU)

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

Roma İmparatorluğu nda uygulanan taş kaplı yol kesiti A: toprak, B-D: taş katmanlar, E: taş kaplama, F: kaldırım ve G: bordür

Asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, yüksek kültürde ve fazilette dünya birinciliğini tutmaktır. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK TARİH: ŞUBAT 2016 SAYI: 4

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır.

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2.

İstanbul un Asırlar Boyu Hemşireliğe Tanıklığı. Prof.Dr.Hediye Arslan 12 Mayıs 2010

Muson Yağmurlarını Atlatmak Kelsey, Dylan, and Trevor Bölüm 1 Fen Bilimleri

GÜZELLİK KRALİÇESİ ERCİYES

İlyas çok kuvvetli şekilde meshedilmişti ve o gerçek anlamda ulusunu salladı. Fakat bir ruh Tanrı adamına karşı çıkabilir.

MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE. Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

1 OCAK- 30 HAZĠRAN 2009 DÖNEMĠNE AĠT KONSOLĠDE OLMAYAN FAALĠYET RAPORU

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Eber Gölü (Bolvadin-Afyonkarahisar) (10-11 Mayıs 2008) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı,

2016 Başkale nin Tarihçesi: Başkale Coğrafyası:

COĞRAFYANIN PUSULASI HARİTALARLA COĞRAFYA 2018 KPSS BAYRAM MERAL

Mübariz İbrahimov tek başına 45 Ermeni asker ve subayı

ĠMAR ÇALIġMALARI. 1/5.000 LİK ve 1/1.000 LİK HALİHAZIR HARİTA 1/ LİK ÇEVRE DÜZENİ PLANI 1/ LİK ve 1/5.000 LİK NAZIM İMAR PLANLARI

Kastamonu (24-25 Ekim 2009) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

İstanbul da Kurulan Cumhuriyetin İlk Milli Hemşirelik Okulu Kızılay Hemşirelik Lisesi

Violet Otieno Catherine Groenewald Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 4

Atoller (mercan adaları) ve Resifler

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

ATATÜRK'Ü ANIŞ. Adım-Soyadım:...

MURADİYE Nüfus Erkek Kadın Toplam Gürpınar Oran %52 % Kaynak: Tüik

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

Gezi, 4 gece konaklama 5 gündüz şeklinde olacak. Gidiş: Havayolu ile İstanbul - Bosna, Dönüş; Üsküp - İstanbul olacak. 5 Ülke 12 vilayet gezilecek.

a 3 -<» rt3 ft3 Ö o\3 CO o\3 Ö o\3 CO v-< 0x3 Ö V-i -i» 3 Gezi / İlgaz Anadolu'nun Sen Yüce Bir Dağısın 0x3 Ö 0x3 Kitap / Kayıp Gül

Kaya Palazzo Ski Mountain

DEVLETİN ADI: Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı BAŞŞEHRİ: Londra YÜZÖLÇÜMÜ: km2 NÜFUSU: RESMİ DİLİ: İngilizce

Bilmem daha önce adını duymuģ muydunuz : Dr. DerviĢ Özer, hem tıp doktoru, hem de heykeltıraģ Hikayesi de Ģöyle (Google dan alıntıdır):

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam

KANDİLLİ KAMPUSU NA ULAŞIM

Fiziki Özellikleri. Coğrafi Konumu Yer Şekilleri İklimi

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI NDAN HABERLER

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

ÖĞRENCİ DESTEK PROGRAMI ÖZELLİKLE KIZ ÇOCUKLARININ OKULLULAŞMA ORANININ ARTIRILMASI PROJESİ

TÜRKÇE PAMUK DEDE soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. 1) Aşağıdakilerden hangisi Pamuk dede nin yaptığı işlerden birisi değildir?


Tübitak Formula G Yarışları KuZGuN Güneş Arabası Faaliyet Raporu. KuZGuN isimli araçla Üniversitemiz İlk defa finallere kalma başarısı göstermiştir.

MEDYATĠK OLAYLARIN ACĠL SERVĠSLERDE BIRAKTIĞI ĠZLER. Dr. Onur Ġncealtın Göztepe Eğitim AraĢtırma Hastanesi Acil Tıp Klinik Ġdari Sorumlusu

Beşparmak, Karakümes ve Marçal Dağları'ndan oluşan dağlara "Batı Menteşe Dağları" denir.

Sınıf [ B-PİSA ] 1. Dönem - 1. Uygulama

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU)

--- ZEKÂ SORULARI ---

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

25. Aşağıdaki deyimlerle anlamca üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır? A) eli bol B) eli açık C) eli geniş D) eli kulağında

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

FAALİYET RAPORU KATILIMCILAR MALZEME BİLGİSİ VARIŞ SÜRELERİ. Erciyes Şeytan Rampası Rotası. Faaliyet Adı

HALK FAKTORĠNG A.ġ. YÖNETĠM KURULU

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

tellidetay.wordpress.com

Başkale nin Tarihçesi: Başkale Coğrafyası:

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Selin A.: Yağmur yağdığında neden gökkuşağı çıkar? Gülsu Naz Ş.: Neden sonbaharda yapraklar çok dökülür? Emre T.: Yapraklar neden sararır?

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)

37 (37). ĞAZAR ĞAZAR GEVORGYAN'IN ANLATTIKLARI (1907, VAN, HAYOTS DZOR, HINDISTAN K. DOĞUMLU)

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

80 (80). SUREN SARGISYAN'IN ANLATTIKLARI (1902, SEBASTĠA [SIVAS] DOĞUMLU)

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

RÜZGARLAR. Birbirine yakın iki merkezde sıcaklık farkı oluşması durumunda görülecek ilk olay rüzgarın esmeye başlamasıdır.

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR

HATAY İLİ, DÖRTYOL İLÇESİ, ÇÖKEK YAYLASI SEL VE HEYELAN ALANI ÖN İNCELEME RAPORU

Transkript:

22 (22). ANDREAS YESAYĠ GÜLANYAN'IN ANLATTIKLARI (1905 ġatakh [ÇATAK] DOĞUMLU) Jön Türklerin 1908'de iktidara gelip kendilerini, Türkiye'de yaģayan bütün milli azınlıklara yakınmıģ gibi göstermelerinin üzerinden yaklaģık bir yıl geçmiģti. Türkiye'nin bütün milletlerin vatanı olduğunu ilan ediyorlardı. Ancak, bütün bunlar yalandı. Onların amacı Birinci Dünya SavaĢı'ndan faydalanıp Almanya'nın müttefiki olarak Ermenistan'a saldırarak Ermenileri katletmekti. Bu amaçlarına ulaģmak için gizli toplantılar yapılmıģ ve bütün bunlar Birinci Dünya SavaĢı yıllarında hayata geçirilmiģti. Bizim ġatakh'ın köylüleri savunmada aktif rol üstlendiler ve benim duymuģ olduğum ve hatırladığım çeģitli tarihi olaylar anlatırlardı. 1895-96 yıllarında yapılan katliamların üzerinden 20 yıl geçmiģti ve ilkbahar mevsimiydi. Jön Türkler Ġstanbul'dan, Talat, Enver ve Cemal'ın acımasız memuru olan Van valisi Cevdet PaĢa'ya Van ve ġatakhlı Ermenileri katletmesini emretmiģlerdi. Ġlkönce, Van'dan daha 29 Mart 1915 tarihinde tayin edilmiģ ġatakhlı tanınmıģ DaĢnak lider Hovsep Çoloyan'ı tutuklayıp onun kellesini uçurdular. O ġatakh kaymakamının tanıdığıydı; ama onu sokakta yürüken beģ arkadaģıyla birlikte tutuklayıp ġatakh Tağ adı verilen merkeze götürdüler. Onun arkadaģlarından Rus-Türk cephesinde yaralanmıģ olan Tigran Bağdasaryan kurtulup ġatakh'a gelmiģti. O kaymakama gidip: "Hovsep Çoloyan'ı niye tutukladınız? O taģra okullarının müdürü olduğundan hapse atılamaz" demiģ. Fransız eğitimi almıģ olan ġatakh kaymakamı Seyti Bey ona Ģöyle cevap vermiģ: "Hovsep Çoloyan'ı tutuklamıģsak bu önemli değil. O odada oturuyor. Elli-altmıĢ mahalleli genci silahlarıyla birlikte getirip bize teslim ederseniz o zaman Hovsep Çoloyan'ı arkadaģlarıyla birlikte çabucak salıveririz." Tigran Bağtasaryan da: "Türk Hükümeti 5-6 aydır seferberlik ilan etmiģ durumda ve Tağ'ın bütün gençleri Ruslara karģı savaģmak için silah altına alınmıģtır. Bizde silahlı adam yok" diye cevap verir. Kaymakam da ona: "Biz her Ģeyi biliyoruz" der. Meğer Hovsep Çoloyan baģkanlığındaki ġatakh yönetimi olaylardan bir-iki ay evvel 1915 yılının Mart-Nisan aylarında ġatakh'a bağlı 50-60 Ermeni köyünde hangi köylünün ne silahı ve ne kadar mermisi olduğunu gösteren bir liste hazırlamıģ; Türk tarafı Ermenileri katletmeye giriģtiğinde Tağ evlerinde ve ġatakh'ın önemli Ermeni köylerinde savunma muharebeleri yapacak gruplar oluģturmuģ. ġatakh'ta ise, 1200'ü Tağ mahallesinde olmak üzere yaklaģık 12000 Ermeni yaģıyordu. Bütün bu listeler Hovsep Çoloyan'ın cebinde bulunuyormuģ. Üstü aranırken bunlar ortaya çıkmıģ.

Tigran Bağdasaryan kaymakamdan ayrılıp Tağ'daki evine döndükten bir gün sonra baģka bir arkadaģıyla yeniden Hovsep Çoloyan'ın serbest bırakılmasını rica etmek üzere yeniden kaymakamı görmeye gider. Ama kaymakam ona yine aynı Ģeyleri söyler. Bundan baģka kaymakam, zaptiyelerine vergi toplama bahanesiyle ġatakh'ın iki-üç köyünde birkaç Ermeni öldürmelerini emreder. Kürt çetecilere de ġatakhlı dört-beģ masum genci öldürmeleri emredilir. Öyle ki, Türkler Ermenileri yok etmeye baģlamıģlardı bile. Daha 1914 yılının sonbahar sonlarından itibaren ġatakh'ın bütün büyük köylerine "Kordonlar" adı verilen devriye güçleri yerleģtirilmiģti. Bu köylerden Sivtik Köyü'ne iki devriye gücü yerleģtirilmiģti: biri köy evlerinin yakınına; diğeri ise köyün beģ kilometre kuzeyinde bulunan Artos Dağı'nın eteklerine; tarihçi A. Toy'un sözleriyle "ġatakh'ın meģhur vadisi" orda baģlardı. O vadinin doğu tarafında Kaukan sıradağları, diğer tarafında ise RıĢtunyats sıradağları vardır. Kuzeyden güneye uzanan vadilerin içinde, dağların yamaçlarında tarıma elveriģli topraklar ve çayırlar bulunur. Hovsep Çoloyan'ın hapsedilmesinin ayrıntıları açıklandıktan sonra köylerden tecrübeli ve yetiģkin erkekler ve gençler ġatakh'ın Tağ merkezine toplantıya davet edildi; onlar ne yapacaklarına karar vereceklerdi ve bir askeri savunma kurulu seçmeyi kararlaģtırdılar. 1. Üç kiģi seçildi: Tigran Bağdasaryan, Samvel Mesropyan (Tağlı) ve Azat Simonyan (Sivtikli). 2. Kaymakam, vali Cevdet'le haberleģemesin diye bir iki gün içinde Tağ'ı kuzeye, Van'a bağlayan telefon-telgraf direklerini kesmeyi kararlaģtırdılar. Ermenilerin ise haber ulaģtıracak ulakları vardı. 3. O iki gün içerisinde Sivtik Köyü'ndeki iki nöbetçi karakolunu da ortadan kaldırmayı kararlaģtırdılar; zira yollar Vostan'dan ve Hayots Dzor'dan Van'a gidiyordu. Ben Ģahsen annemle köyün tepelerinden birinin üzerinden Sivtik Köyü'ndeki çatıģmaya Ģahit oldum. Kadınların ve küçük çocukların çatıģma sona erene kadar dağa çıkmalarına karar verildi. 31 Mart günü ArĢak Petrosyan'ın grubu (Sivtik Köyü'nden) HaĢkants Köyü'nden Sivtik Köyü'nün yakınlarına gelmiģti; tanınmıģ fedayi Bazik Petrosyan'ın önderliğindeki orda kalmıģ Ermeni savaģçılar ise köyün dört yanına savaģçılar yerleģtirmiģler ve ArĢak Petrosyan köyün kenarına geldiğinde bir kurģun sıkıp iģaret vermiģlerdi. Bazik Petrosyan kendi köyünün evlerinden birindeki mevziden Türk devriye gücünün komutanı Bayri OnbaĢı'ya teslim olması için bağırmıģ; ama Türkler teslim olmamıģ ve karģılıklı ateģ baģlamıģtı. Türklerin komutanı köyün yeni inģa edilmiģ okulunun penceresine mevzilenmiģ ve Ermenilerin üzerine ateģ açmıģtı; iki taraftan da yaylım ateģi açılmıģtı. Bütün köy gözlerimizin önünde kaynıyordu. Annemle dağda bir kayanın dibinden seyrediyorduk. YaklaĢık kırk kez ateģ edildi. Her Ģey bitti. Gök yüzü bulutluydu, ama hava soğuk değildi. Ben annemin elinden tutarak vadiye indim, köye vardık; baģka kadınlar da köye geldiler ve ne olup bittiğini anlattılar. Bayri

OnbaĢı'nın öldürülmüģ, yardımcısı ve emrindeki askerler hanın penceresinden silahlarını atıp, ellerini yukarı kaldırarak teslim olmuģlardı. Bizimkiler onları yaģlı bir Ermeni kadının evine hapsetmiģlerdi. Sivtik Köyü'nde yaģanan çatıģmanın ayrıntıları Van'a ulaģmıģ; Van valisi Cevdet PaĢa ünlü toplum adamı (Karabağlı) ĠĢkhan'ı yanına çağırtıp (ĠĢkhan Van önderi seçilmiģti) ona: "Birkaç zaptiyeyle ġatakh'a git; niye çatıģma çıkmıģ öğren. Durumu yatıģtır" demiģti. ĠĢkhan, zaptiyelerle Sivtik Köyü'ne giden yolun daha yarısını bile kat etmeden, Hayots Dzor'un Hirç Köyü'nde (ġatakh-van arasında) hava kararmıģtı. Türk zaptiye müdürü ĠĢkan'a: "Hava karardı. Yolumuza nasıl devam edelim? Gel Hirç Köyü'nde dinlenelim ve sabah ġatakh'a gidip Ermenileri yatıģtıralım" demiģti. Ama bu bir hileydi. ĠĢkhan dört arkadaģıyla geceyi geçirdiği sırada Türk zaptiyeler tarafından öldürülmüģ, gece vakti gömülüp üstleri toprakla örtülmüģtü. Aynı gün, Cevdet PaĢa Van'da çalıģan Ġstanbul Meclisi üyesi Vramyan'ı yanına çağırmıģ ve onu Van Gölü kıyısında bulunan Avants Köyü'ne götürerek içini taģla doldurduğu bir torbayı boynuna bağlayıp onu Van Gölü'nde boğmuģtu. Ama bereket versin ki, o arada Vramyan, daha sonra Van savunmasının lideri olan Aram Manukyan'a bir mektup yazmayı baģarmıģ, Cevdet Aram'ı çağırdığı takdirde gitmemesini, zira onu da öldüreceklerini bildiren bir iki satır yazıp karısına vermiģti. Ve ġatakh savunması* baģlar. Türkler Ermeni köylerine saldırırlar. Savunma 4 Nisan günü baģlar ve Mayıs ortalarına kadar, yaklaģık 45 gün sürer. Van gibi ġatakh da Türklerin ve Kürtlerin üstün Ģekilde silahlanmıģ cellatlarına direnir. Genel olarak ġatakh savunması sırasında, Türklerin daha iyi silahları olmasına rağmen Ermeniler kendilerini iyi savunurlar. ġatakh savunmasının o 45 günü boyunca, kuģatılmıģ olmalarına ve silah ve fiģek kıtlığına rağmen Ermeniler genellikle baģarılı bir Ģekilde savunma yaparlar. Ama ġatakh'ın Sozvants isimli, Tağ'a 3-4 kilometre mesafede bulunan dağ yamacına bitiģik bir köyündeki Ermeni müdafiler soğuk nedeniyle hata yapıp liderleri Hovsep Garumyan'ın karģı çıkmasına rağmen mevzilerinden çekilip uzaklaģır ve evlerinde dinlenirler. Sabah da mevzilerine çok geç geri dönerler. Sozvants ġatakh'ın ambarı konumundaydı. O köyü Türkler iģgal ederler. ġatakh'ın bazı gruplarında belli bir umutsuzluk hakim olur; ama asıl gruplar: "Beraber yaģayacak, ya da beraber öleceğiz" deyip cesaret gösterirler. Sonra o Sozvants yeniden Ermeniler tarafından ele geçirilir. ġatakh kendini savunmaya devam eder. Bereket versin ki, Rus orduları EleĢkirt'ten Berkri'ye ulaģır ve Van ġehri'ne yaklaģır. Cevdet birlikleriyle birlikte kaçar. Rus Ġmparatorluk orduları tarihte ilk kez 6 Mayıs 1915 günü Van ġehri'ne girer. MeĢhur komutan Dro'nun gönüllü birlikleri de onlarla birliktedir. 15 Mayıs (yeni takvime göre 27 Mayıs) günü ġatakh liderliğinin isteğiyle Aram Manukyan, Dro'nun grubunu ġatakh'a gönderir. ġatakh Türkleri, gönüllülerin geldiğini duyup kaçarlar. Böylece 45 günlük savunma muharebeleri görkemli bir zaferle taçlanmıģ olur. Van'da Aram Manukyan'ın, ġatakh'ta ise Tigran Bağdasaryan'ın önderliğinde valilik kurumu oluģturulur. Köylüler yazlıklarına giderler; Ģehirde ise barıģçıl onarım çalıģmaları, tarım, meslekler ve

ticaret yeniden canlanır. Ermeniler Van ve ġatakh'ta Rusları karģılar. 1915 yılının Haziran sonlarında ise Ruslar Van Gölü'nün kuzey ve güney kesimlerinden geçip birleģirler; ama orda bir olay cereyan eder. Türkler cepheyi 7 kilometre kadar yararlar; Ruslar ise geri çekilirler. BeĢ-altı gün içerisinde çarpıģarak birkaç yüz kilometre geri çekilir, EleĢkirt, Abağa Ovası'na ulaģırlar; Berkri'ye kadar giderler. Van Ermenileri için tehlikeli bir durum doğar. Van'da bulunan General Nikolayev Aram Manukyan'ı yanına çağırarak ona: "Van'da yaklaģık 24000 Ermeni nüfus ve çevre köylerden gelip yığılan muhacirler var. Halkı Doğu Ermenistan'a göç ettirmek lazım" der. Van Vilayeti ve ġatakh bölgesindeki halk göç etmeye baģlar. Göç Ağustos'un baģında baģladı. Biz koyun ve büyükbaģ hayvanlarımızla Kırdasar yazlığımızda, dağın tepesindeydik. Gün ağarmadan, koyu karanlıkta babam gelip bizi uyandırdı: "Kalkın! Göç edeceğiz" dedi. EĢyaları hayvanlara yükleyip 2-3 günde köye vardık. Köy evimizde ebeveynim bazı gıda maddeleri aldı; bunları eģeklere yükleyip son kez hüzünle dolu, melankolik bir Ģekilde evimizi barkımızı, baba ocağımızı bırakıp göç yolunu tuttuk. Ġki gün içerisinde, köyümüze 40 kilometre mesafedeki Van'a vardık. Van ahalisi iki gün evvel mallarını evlerinde bırakarak göç etmiģti. Van ġehri yakınında bir gece geçirdik; o zaten ikinci gecemizdi. Ġki yüz bin Ermeni yollardaydı. Millet evinde, dükkânında ne varsa, Ģeker, basma, kumaģ topları gibi, yanına aldı; bunlar daha sonra yolda yağmalandı. Üç gün içinde geceyarısı Berkri'ye vardık. Orda nehrin üstünde bir köprü vardı. Korkunç derecede karanlıktı. AkĢam güneģ batmadan bir taraftan Van Gölü'nün kuzey kıyısından Rus ordusu Berkri'ye yaklaģıyor, diğer taraftan ise Zilanlı Kürt çete reisleri de Berkri Köprüsü'nden geçen, çocuklarını sırtlarına almıģ, mallarını hayvanlarına yüklemiģ yaya göçmenlerin dev kervanlarına saldırıyorlardı... O korkunç bir manzaraydı. Ġki yüz bin Ermeni göç ediyordu; kervanın bir uçunda olanlar Iğdır'a varmıģ, diğer uçta olanlar ise hala Van'ın güney bölgelerinden ġatakh, Moks ve GevaĢ'taydı. Bir keresinde beni eģeğe bindirdiler; hem önümde hem de arkamda ilerleyen göçmen kervanını gördüm. Yazın sıcağında halk toz toprak içinde kaybolmuģtu; Ağustos ayıydı. Berkri'ye vardığımızda geceyarısı olmuģtu ve etraf kapkaranlıktı. Bütün gün durmadan yürümüģtük. Berkri'nin 10 kilometre kuzeyinde bulunan Bandimahu Nehri üzerindeki köprüye varmıģtık. Bir taraftan göçmenler, diğer taraftan da Rus ordusunun süvarileri uzun arabalarıyla köprüden geçmek istiyordu. Her biri de köprüden geçip Abağa Ovası'na ulaģarak kurtulmak istiyordu. Babam ve bizimkiler köprüden geçmenin imkânsız olduğunu anladılar. Birçok kadın içinden çıkılması imkânsız bu durum karģısında bebeğini suya attı. Babam beklememiz ve kalabalığın azalması için bizi bir kenara çekti. Azalmak mı? Ne azalması?

Göçmen kafilesinin bir ucu Van'daydı. Babam durumun düzelmeyeceğini gördü; Kadınlar ve erkekler yüklü hayvanların üstünde köprüden geçmek için bir zincir oluģturdular. Birbirimizi itiģtirerek köprüden geçinceye kadar birbirimizi kaybettik. Ben, evli ağabeyim ve onun, kucağında yedi aylık çocuğu olan karısı, bir eģek ve bir öküzle birlikte, babamı, annemi, ninemi ve ortanca ağabeyimi kaybettik. Birçok insan Bandimahu Köprüsü yakınlarında öldürüldü. Bütün gece karanlıkta birbirimizi kaybetmiģ olarak yürüdük; ama artık köprüyü geçmiģtik. Bütün gece hiç dinlenmeden yürüyor, Abağa Ovası'na doğru gidiyorduk; Rus ordusu ordaydı. Karanlıkta, havada kırmızı bir ıģık gözüktü. Halk onu düģmanın silahı sandı. Ama karanlıkta gün doğuncaya kadar yürüyüp Rus ordusunun bulunduğu Abağa Çayırı'na vardık. Halkın bir kısmı istirahat ediyordu; diğer bir kısmı da yoluna devam ediyordu. Sabah saat 10'a doğru kaybettiğim babam, annem, ninem ve ortanca ağabeyim gelip beni buldular. Hiç bir Ģey yememiģtik. Babam beni ve ortanca ağabeyimi ayağa kaldırdı. Göç yolundan iki-üç metre ötede bir bazalt taģı vardı; oraya oturduk. Abağa Çayırı yeģildi; taģ ise yerden biraz yüksekti. Babam beni götürüp o taģın üstüne oturttu. Ġçinde lavaģ ekmeği kırıntıları bulunan bir torba vardı; o kırıntıları taģın üzerine döktü. Bize: "Kırıntıları yiyin" dedi. Nasıl olduysa bilmiyorum, ben yeniden babamı ve ortanca ağabeyimi kaybettim. Belli ki, lavaģ ekmeği kırıntılarını yedikten sonra susayıp su içmeye gitmiģim. Geri döndüğümde bizimkiler ortalıkta yoktu. Ġki-üç saat halkın arasında yürüyerek ailemin diğer fertlerini aradım; ne bizimkileri buldum ne de su. Sonunda büyükbaģ bir hayvanın ayak izinde su toplanmıģtı. Eğilip içmek istedim; ama kokmuģtu, yutmadım. Yoluma devam ettim. Birden göçmenlerin arasından babam beni çağırdı: "Andro! seni pis velet, nereye kayboldun?" Sevincim sonsuzdu. Yükümüzün büyük bir kısmı yağmalanmıģtı. Halkla birlikte sonunda Bandimahu Irmağı'nın yukarı koluna ulaģtık. Babam ayakkabılarını çıkardı; Ģalvarının paçalarını yukarı kıvırdı, beni de kucaklayıp karģıya geçmek için suya girdi; ama suyun içindeki taģlar kaygandı. Nehrin öbür yakasına geçtik. Yüksek Taparis Dağı'na tırmanmaya baģladık. Karanlık bastı. Geceyi orda, açık havada geçirdik. Sabah gün ağarmadan göç etmeye devam edecektik. O gece rüyamda bizim köyün yazlığında olduğumuzu gördüm. Annem bana yedirmek için yoğurt kaymağı getirdi. Rüya görüyordum. O anda babam bize: "Kalkın! gidiyoruz " dedi. Beni eģeğin üstüne oturttular. Eski Beyazıt yakınlarındaki Kızıldiza'dan geçecektik. Hava karanlıktı, orda geceledik. Sabah erkenden gün ağarırken kalktık. Büyük Ararat Dağı'nın Orgov adı verilen batı yamacına tırmanıyorduk. O Rus-Türk sınırıydı. Geceydi ve orası yüksek bir yerdi. Mevsimin yaz olmasına rağmen hava soğuktu; yükseklik iki kilometreydi. ġiddetli bir rüzgâr esiyordu. Orda bir gece kaldık. Sabah dağın eteklerine indik. Orda bir dere vardı; halk dereye hücum etti; zira hepsi de susuzdu. ĠniĢimiz bir gün sürdü. Avetis Aharonyan'ın doğum yeri olan Iğdır'a vardık. Iğdır'da durmadık; geçip Aras Nehri'ne ulaģtık. Ruslar o nehrin üzerinde üç kemerli bir köprü inģa etmiģlerdi. Nehrin sol kıyısında Markara Köyü bulunuyordu. Çok ev yoktu. Yüklerimizi köyün kenarındaki açık bir alana boģalttık. Ne var ne yok yere dizdik; dinlenmek üzere oturduk. Oraya pamuk ekmiģlerdi. Orda 2-3 hafta kadar kaldık. Yiyecek yoktu; olanı da çalmıģlardı. Ne doktor, ne de hijyenik koģullar mevcuttu; orası açık kuru bir yerdi; çevresinde dikenli ağaçlar ve pamuk tarlaları vardı.

Ġlk geceyi geçirdik. Sabah babam Ģöyle dedi: - Andro! ġu eģekleri götür otlat. Orda bir kere yiyecek dağıttılar. Sıra çok uzundu. Her aileye dört-beģ kilo un, bir kilo Ģeker dağıttılar. Ekmek yoktu. Unu yoğurup ateģin üstünde piģirdik. Bir taraftan Ağustos sıcağı, diğer taraftan Aras Irmağı'nın pis suyu; tifüs, kolera salgını yayılmıģtı. Ailemizin fertlerinden birçoğu hastalandı. O sıcakta herkes yere birer sopa dikmiģ üzerine de bir bez koymuģtu. Ailemizin sekiz üyesi vardı. Ben daha önce hiç bir yere gitmemiģ olduğumdan, Rus ordusuna erzak taģıyan kamyonları ilk defa görüyor ve hayret ediyordum. Bizimkilerin hepsi de hastaydı. Markara'da geçirdiğimiz dehģetli günler unutulacak gibi değil. Eğer bizim üç bin koyunumuz yanımızda olsa Iğdır'a gitmez, dağlık bir yerde kalırdı ve hayvancılıkla uğraģırdık. Ġlk hastalanan dedelerimden birinin karısı ġartsi'ydi. O, tepesi karla kaplı Ararat Dağı'na bakıp: "Ne olur o karlardan biraz getirsen de yiyip ölsem" diyordu. Kocası gidip, eģeğe yüklediği karları getirdi. O karı yiyip öldü. Rusların yeniden Van'ı ele geçirdiği haberi yayıldı. Türkler Van'da üç gün kalmıģlardı. Kürtler yağma yapmaya vakit bulamamıģlardı. Halk "Van" ismini duydu. Birçoğu Tiflis ve Yerevan'a varmıģtı. Eçmiatsin ve Markara'dan 30-40 bin Ermeni muhacir memleketlerine dönme ümidiyle dönüģ yaptı. Ağustos sonuydu. Geri dönüyorduk. Yaralılar, hastalar, can çekiģenlerin iniltileri. Van'a varana kadar, yolda ortanca ağabeyim eģeğin üstünden bize: "Beni indirin, istirahat edeyim" dedi. Babam da ona: "Aramcığım az kaldı" diye cevap verdi. Yarım saati aģkın bir süre yola devam ettik; ama babam onun hasta olduğunu biliyordu. Dağın yamacından inip yükümüzü yerleģirdikten sonra istirahat ettik. Herkes yüklerin etrafına oturmuģtu. Ben oturmuģ yola bakıyordum. Babam dedi ki: "Aramcığım kalk! BaĢını kaldır, bak kaç rubleymiģ; gidip bostandan karpuz alıp getireyim" Bunu üç kez tekrarladı; ama Aram cevap vermedi. Sabah gün ıģımadan eģyaları hayvanlara yüklediler; Aram'ı baģı dıģarda kalacak Ģekilde bir çuvalın içine Tato eģeğin üstüne koydular. Yol gözükmeye baģlamıģtı. Bir iki saat daha yol gittik; büyükannem: "Aram öldü" dedi; baģı sarkmıģtı. Kızıldize'ye vardık. Bizim köylüler çukurlar kazdı; birçok ölü vardı. Onları götürüp gömdüler. Yarım saat sonra hareket ettik. Ġki üç gün sonra Berkri'ye vardık. Van Gölü'nden batıya doğru giderek Panz Köyü'nden geçtik; ordaki evlerin duvarlarının dibinde kaldık. Ağabeyimin ayağı ağrımaya baģladı; daha

da ĢiĢti; yatağa düģtü. Keçi derisini taze taze üstüne sararsan geçer, dediler; fayda etmedi. Ağabeyim de orda öldü. Van'a otuz kilometre mesafedeki Canik Köyü'ne geldik. Ordan geçerken, büyük ağabeyimin pek konuģkan olmayan karısı yedi aylık bebeğinin öldüğünü el hareketleriyle bize anlattı; hemen yolun üzerinde yumuģak toprağın içine gömdüler. Ġkinci gün, Van'ın Lezk isimli köyüne vardık. Ordaki evlerin duvarlarının dibine yerleģtik. Büyükannem ve annem çalı çırpı toplayıp ateģ yaktılar. Ocağın üzerinde suda buğday haģladılar. Büyükannem aniden geri geri gitti ve öldü. Ermeni mezarlığı vardı, götürüp oraya gömdük. Halam evliydi; iki genç erkek çocuğu vardı; çocuklardan biri de öldü. Gelin babasının evine döndü. Halam, annem, babam ve ben kaldık. Annem ġağzik hastaydı. Lezk'de yatağa düģtü. Koyunlar da çalınmıģ olduğundan eģekleri ben otlatmaya götürüyordum. Orda üzüm, elma ve armut vardı. Van savunmasından iki ay sonra, Vanlılar ġatakh'ta iyi bir yönetim kurmuģ, toprağı sürüp, ekmiģlerdi ve iyi ürün elde etmiģlerdi. Annem ve halam ölmüģ, ama benim bundan haberim olmamıģtı. Hayvanları otlatmaktan dönünce annemin orda olmadığını gördüm. Babamla ben kaldık. Babamla ben Lezk Köyü'nden Hayots Dzor yakınlarına gidip, Van'a on kilometre mesafedeki Bertak Köyü'nde kaldık. Orda 1915 kıģına kadar kaldık. DönüĢ yolunda bir ceviz ağacı vardı, babam onu salladı; cevizleri kırıp yiyorduk. O Ģekilde de hayatta kaldık. Bahar gelince Bertak'ın diğer yamacından inip Hayots Dzor'a Gelbalasan Köyü'ne gittik. Orda çok kurt vardı. Köy dağın yamacında olup yanından KhoĢab Nehri geçiyor, Vostan yakınlarında Van Gölü'ne dökülüyordu; içinde sürüyle balık vardı. Yanından, Urartuluların inģa ettiği 60 kilometre uzunluğundaki ġamiram kanalı geçiyordu. Bu kanal Artamet yoluyla Hayots Dzor'dan gelip Van bostanlarını suluyordu; bir tarafında Ermenilerin diğer tarafında ise Türklerin yaģadığı o bölgeye Aygestan deniyordu. ġatakh'ta hemen hemen hiç Türk yoktu. Van ahalisinin ise yarısı Ermeni yarısı Türktü. Gelbalasan Köyü'nde 1916 yılının ilkbahar ve yazı boyunca kaldık. Sonra, Ağustos ayında Türklerin Vostan tarafından saldırdığı, gelip Rus ordusunu ve Ermenileri katledecekleri haberi ulaģtı. Hayots Dzor'a yerleģmiģ farklı bölgelerden gelen biz muhacirler Van ġehri içinden geçtik; daha Berkri'ye varmadan haberin yalan olduğu söylentisi yayıldı. BaĢka Ermeni muhacirlerle birlikte geri dönüp Van'a geldik. Çağlı sokakta bir ev vardı; 1916 yılının sonbaharından 1917 ilkbaharına kadar orda kaldık. Ben NoraĢen Okulu'nun ikinci sınıfına gidiyordum. 5 Nisan 1918 tarihine kadar orda kaldık. Van'a dönen otuz bin Ermeni muhacirin lideri Karabağlı Kostya Hambardzumyan'dı**. O bizi Berkri'den geçirerek Doğu Ermenistan'a götürmek istedi; ama Türkler Berkri'de yolu kesmiģlerdi. Yerevan'a doğru gitmek olanaksızdı. Devrim olmuģtu. 1917 yılında Ekim Devrimi olmuģtu ve Rus orduları geri çekildiler. Hambardzumyan Khoy, Culfa, Nahcıvan üzerinden bizi Yerevan'a götürmek istedi. O yol da kapanmıģtı. Van'dan göçen biz otuz bin Ermeni Koturi Vadisi yoluyla Khoy'a varmadan yön

değiģtirip Salmast'a gittik. Orda çatıģma vardı. Hristiyan Süryaniler Ermenilerle birlikte Türk ve Kürt çetelerine karģı çarpıģıyorlardı. O, Andranik'in Salmast'a ulaģıp Van'dan gelen Ermeni muhacirlere yardım etmek ve onları güvenli bir biçimde, Basra Körfezinden gelen Ġngiliz Ordularının bulunduğu Hamadan-KirmanĢah'a götürmek için Culfa'yı ve Khoy'u iģgal ettiği dönemdi. Beni ve bana benzer köylü çocuklarını Hamadan'da yeni açılan yetimhane'ye gönderdiler. Geri kalan muhacir kitlesini ise Ġngilizler demiryoluyla Bağdat yakınlarına, Mezopotamya'ya, Bakuba denilen Ģehrin yakınlarına götürdüler. 5-6 bin aile Tigris'in kıyısında, çölde kurulmuģ büyük Ġngiliz çadırlarında 1918'in Ekim ayından 1922 Ocak-ġubat'ına kadar yaklaģık üç yıl yaģadı. Göçmenlerin belirli bir kısmı sıcağa dayanamayarak öldü. Ama Bakuba'da, daha sonra ise Nacr-Umar'da, Basra ġehri'nde ve Basra Körfezi yakınlarında üç yıl çadırlarda kaldılar. Hayatta kalan takriben 10000 Ermeni Ġngiliz gemileriyle, her gemide 3000 kiģi olmak üzere, Basra Körfezi, Hint Okyanus'u, Kızıldeniz, SüveyĢ Kanalı, Port Said, Akdeniz, Ġstanbul Boğazı, Karadeniz yoluyla Batum'a götürüldü. Ordan demiryoluyla bizi Aleksandr Miyasnikyan'ın yeni kurduğu Sovyet Ermenistan'ına teslim ettiler. Bizi ArtaĢat (Ğamarlu), Ararat (Büyük Vedi) bölgelerindeki köylere yerleģtirdiler. Birkaç gün Davalu Köyü'nde kaldık. Ben ve babam Yerevan'a geldik. Ben Amercom'a gittim, Yakın Doğu Yardım KuruluĢu'nun bürosuna. Mektup taģıyıcı olarak çalıģmaya baģladım. Öğlen çalıģıyor, gece öğrenimime devam ediyordum. Banfak'ta öğrenim gördüm. Sonra Devlet Üniversitesi'nin Ziraat Mühendisliği Fakültesi'ne kabul edildim. Emektar ziraatçı oldum. Ġkinci Dünya SavaĢı'na katıldım ve yüksek niģanlarla taltif edildim. * Van Vilayeti'nin ġatakh bölgesindeki Ermeni nüfusun 1915'in Nisan-Mayıs aylarında Türk katliamcılarıyla girdiği savunma amaçlı çatıģmalar 45 gün sürdü. ** Kostya Hambardzumyan (Ukhtavor) (1882, ġuģi - 1918, Irak) : Ulusal KurtuluĢ Hareketi militanlarından. Mayıs 1915'te Van'ın kurtuluģuna katılmıģtır.