ÇÖP DAÐI ÇOCUK ROMANI. Ahmet YOZGAT



Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Üzülme Tuna, annem yakýnda gelecek, biliyorum ben. Nereden biliyorsun? Mektup mu geldi? Hayýr, ama biliyorum iþte. Postacýya telefon edip not

17 ÞUBAT kontrol

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

O gün televizyonda ve radyoda, Antalya da fýrtýna çýkacaðý her saat baþý duyurulmuþtu. Ben, sonuçlarýný düþünmeden sevinçle karþýladým bu haberi.


Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek

Azıcık şundan, azıcık bundan, Azıcık yumurta kabuğundan; Bir çanak yaptım a dostlar Ne bulgur kazanı ne hamsi tavası, Görenler sanır bülbül yuvası.

Mine Haným sevinçliydi, mutluydu. Ýçinden gülmek, türkü söylemek, oynamak geliyordu. Bilmediði, ayrýmýnda olmadýðý bir coþku vardý içinde.


Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Gelin Bir Yolculuða Çýkalým Birlikte

Kanguru Matematik Türkiye 2015

KAÇ AVCI KAÇ ÇOCUK ROMANI. Ahmet YOZGAT

KUNDUZ KAFALI KRAL ÇOCUK ROMANI. Ahmet YOZGAT


þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Bir an hangisini giyeceðinin kararsýzlýðý içinde kaldýktan sonra miki fare desenli pembe tiþörtüyle mavi kot pantolonunu çýkardý. Çabucak giyindi.

ÇATAL MACERA ÇOCUK ROMANI. Ahmet YOZGAT

SÝTEYE YOLCULUK ÇOCUK ROMANI. Ahmet YOZGAT

Kanguru Matematik Türkiye 2017

KARA DELÝK ÇOCUK ROMANI. Ahmet YOZGAT

Ayakkabýlarýný çýkardýktan sonra sevindirici bir yüz anlatýmýyla bir elindeki pakete baktý, bir içeriye. Sonra oðluna seslendi: Murat, Murat!..

Kanguru Matematik Türkiye 2015

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

Kanguru Matematik Türkiye 2017

KLASİK DÜNYA EDEBİYATI. Lev Tolstoy. Öykü ERİK ÇEKİRDEĞİ. Çeviren: Kezban Akcalı. 24. basım. Resimleyen: An-Su Aksoy

Kanguru Matematik Türkiye 2017


O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Uður Tok ÇOK SEVMÝÞSÝN. Sen onu çok sevmiþsin, Daha da seveceksin, Sen onunla aðlayýp, (sen onunla var olup,) Onunla güleceksin. (Onunla öleceksin.

Kanguru Matematik Türkiye 2017

BİZ VE DEĞERLERİMİZ. 3. Ayþe yeni okulunda okuyacaðý için hangi duyguyu yaþýyormuş? A) B)

1. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL

Nejat Yavaþoðullar. Ankara Sokaklarý. Söz - Müzik: Nejat Yavaþoðullarý. Yürüyordum. Yürüyordum ay ýþýðýnda. Adým seslerim.

============================================================================

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

DENEME Bu testte 40 soru bulunmaktadýr. 2. Bu testteki sorular matematiksel iliþkilerden yararlanma gücünü ölçmeye yöneliktir.

Kanguru Matematik Türkiye 2017

FSAYT ÇORUM GAZETESÝ NÝN KATKISIZ ORGANÝK SPOR-MAGAZÝN-MÝZAH EKÝDÝR. Flaþ... Flaþ...Flaþ... Görülmemiþ kampanya Yýlýn Adamý olmak çok ucuz

ünite SÖZCÜK ANLAM 3. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde altý çizili sözcük gerçek anlamý dýþýnda kullanýlmýþtýr?

Ýlksiz zaman içinde, kalbur saman içinde... Yazarlar çizer, çizerler yazar iken; ben annemin beþiðini, týngýr mýngýr sallar iken, ayný zamanda daðda

Kanguru Matematik Türkiye 2017

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

10. 4a5, 2b7 ve 1cd üç basamaklý sayýlardýr.

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý.

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? AA BÖLÜM

Kanguru Matematik Türkiye 2018

17 ÞUBAT kontrol

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

A A A A) 2159 B) 2519 C) 2520 D) 5039 E) 10!-1 A)4 B)5 C)6 D)7 E)8. 4. x 1. ,...,x 10. , x 2. , x 3. sýfýrdan farklý reel sayýlar olmak üzere,

FEN BÝLÝMLERÝ. TEOG-2 DE % 100 isabet


ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

HAYALLERÝMÝZ Cumartesi, 08 Aralýk 2012

FSAYT ÇORUM GAZETESÝ NÝN KATKISIZ ORGANÝK SPOR-MAGAZÝN-MÝZAH EKÝDÝR. FÝYATI: Okuyana Beleþ

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

C c. D d B b. G g. J j. O o. Y y Z z

============================================================================

3. Tabloya göre aþaðýdaki grafiklerden hangi- si çizilemez?

Kanguru Matematik Türkiye 2018

Ebru Yiðit x. Hala üye olmamýþsýnýz..! Üye olun yolumuza devam edelim...! SEN BÝR GÜNAH ÝÞLEDÝN. Tek aþkýn bendim senin. Senin en çok sevenim

Atlantis IMPERATOR. Kullanim Kilavuzu. Metal Dedektörü

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Bekir Sýtký Erdoðan ELLÝNCÝ YIL MARÞI. Þiir : Bekir Sýtký Erdoðan. Müzik : Necil Kâzým Akses. Müjdeler var yurdumun topraðýna, taþýna;

OBEB - OKEK TEST / 1

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Daha Önce Tanýþmýþ mýydýk? Yekta Kopan öykü

Kanguru Matematik Türkiye 2015

DUMANA KARIÞAN HAYAT

Arkamdan yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanýmda yürü, böylece ikimiz eþit oluruz. (Ute Kabilesi Atasözü) BÜRO

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen


3. FASÝKÜL 1. FASÝKÜL 4. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL 5. FASÝKÜL. 3. ÜNÝTE: ÇIKARMA ÝÞLEMÝ, AÇILAR VE ÞEKÝLLER Çýkarma Ýþlemi Zihinden Çýkarma

Sosyal Güvenlik Eğitim Serisi - 1 GÜVEN VE YARIŞÇI ÇOCUKLAR

Bölüm 1. Bruno Keþif Yapýyor

ISBN :

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

ÇEVREMÝZDEKÝ GEOMETRÝ

DOÐAL SAYILAR ve SAYILARIN ÇÖZÜMLENMESÝ TEST / 1

Umutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı.

SÖZLÜKTEN NASIL YARARLANIRIZ?

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

============================================================================

Transkript:

ÇÖP DAÐI ÇOCUK ROMANI Ahmet YOZGAT

ÇÖP DAÐI KAMYONLAR ÇÖP TAÞIYOR Yoksul köyümüzün güneyindeki derin vadiye kentin çöpleri dökülüyordu. Her gün kocaman kamyonlar homurdana homurdana taþýyordu ev artýklarýný. Daha önce yýðdýklarý çöp daðlarýnýn ucuna yanaþýyorlardý. Damperler yukarý dikiliyor ve çöpler boþalýyordu. Her defasýnda biz çöp yýðýnýnýn alt ucunda oluyorduk. Gözlerimiz umutla yukarýya dikiliyordu. Üzerimize yuvarlanan rengarenk poþetlere sevinçle bakýyorduk. Çöp torbalarý tabana indiðinde þimþek gibi fýrlýyorduk yerimizden. Kýran kýrana bir yarýþ baþlýyordu. Her çocuk bir torba kapýyordu. Bunlardan en büyüðünü kapabilmek çok önemliydi. Çünkü onlarýn içinden daha çok þey çýkýyordu. Bu da torba sahibini daha þanslý kýlýyordu doðal olarak. Çöp daðýna yanaþan kamyonlarý takip eden yalnýzca biz deðildik. Onlarca çeþit kuþtan yüzlercesi de çöp peþindeydi. Damper kalktýðýnda çýðlýklarla çöküyorlardý çöp daðýnýn yamacýna. Karýnlarýný doyuracak bir þeyler arýyorlardý. Doðrusu herkes için bir þeyler vardý bu bereketli atýk yýðýnýnda. ÇÖP HIRSIZLAR ÝÞ BAÞINDA Bugün ben Kibar ile birlikte gitmiþtim çöp avýna. Çünkü Kibar güçlü bir çocuktu. Büyük torbalarý yakalamada ve taþýmada çok iþe yarýyordu. Bu yüzden onunla ortak çalýþmak tercih edilen bir durumdu. Güneþ, ufuk noktasýna ulaþtýðýnda çöplükteydik. Kamyonlardan bir ikisinin geleceðini tahmin ettiðimiz noktaya sine sine yaklaþtýk. Birer tümsek bulup diplerine çöktük. Böyle yapmamýzýn bir sebebi vardý elbette. Aslýna bakarsýnýz biz kaçaktýk burada. Yaptýðýmýz iþ çöp hýrsýzlýðýydý. Çöplük her yýl ihale yoluyla satýlýyordu. Ýhaleyi alan þahýs, çöp kralý oluyorlardý. Çöp karlý bir yýl boyunca atýlan çöplerin ayýklama, ayrýþtýrma hakkýný kazanýyordu. Yani çöpten çýkan her þey onundu. Dolayýsýyla kral ve adamlarý, bizim çöp poþetlerini toplamamýzý istemiyorlardý. Bu gün çevrede kralýn adamlarýndan kimse görünmüyordu. Ortalýk sakindi. Ancak her an, her þey olabilirdi. Kibar ile birlikte çöp kabartýlarý arkasýna sindiðimizi gören yoktu. Bizim saðýmýzda, solumuzda baþkalarý da vardý. Ama onlar da bizim köyün çöp hýrsýzlarýydý. Civardaki uygun yerlere saklanarak kamyonlarýn gelmesini bekliyorlardý. Kralýn adamlarý daðýn diðer yüzündeydi. Bizim bulunduðumuz taraf çöp daðýnýn arkasýydý. Kamyonlar çoðunlukla aksi yana boþaltýyordu yüklerini. Bu tarafa gelen kamyon nadirdi. O da ön kýsýmda trafik artýnca buralara geliyordu. Güneþle birlikte çevreye dayanýlmaz bir koku yayýlýyordu. Çürük çöp kokusu... Zaten bu koku hep vardýr buralarda ama sýcaklýkla birlikte artýyor, insanýn burnunu kýracak bir duruma geliyordu. Burada alýþkanlýk önemliydi. Çöp iþine ilk çýkanlar, bu kokuyu duyar duymaz burunlarýný kapar ve kaçardý. Ama insan zamanla alýþýyordu. Bir süre sonra koku rahatsýz etmemeye baþlýyordu. Çünkü buranýn dýþýnda da bu kokunun içinde yaþýyorduk. Bunun nedeni, koku üzerimize siniyordu. Tehlikeleri de vardý çöp iþinin. Bunlarýn en önemlisi cam kýrýklarýydý. Kire bulanmýþ, bir bakýma kamuflaj olmuþ cam ve þiþe kýrýklarý biz çöpçüleri tehdit etmekteydi. Dikkatsiz davranýlýr kýrýklardan birinin üzerine basýlýrsa sonuç kötü olurdu. Cam bir kama gibi saplanýrdý ayak tabanýna. Böyle bir kazayý daha bir kaç ay önce yaþamýþtýk. Bizimle çöpe çýkan Celil, böyle bir kamanýn kurbaný olmuþtu. Keskin bir þiþe dibi saplanmýþtý ayaðýna. Acýyla haykýrdýðýný

duymuþtuk. Koþup yanýna vardýðýmýzda çevresi kana kesilmiþti. Zavallý Celil i omzumuza alýp köye koþturmuþtuk. Ama köy bir kilometrelik yoldu. Bu süre içinde Celil çok kan kaybetmiþti. Ailesi onu hastaneye yetiþtirmiþ ancak uzun bir süre tedavi ettirmek zorunda kalmýþtý. Çöp kaçaklarý için tehlikenin asýl büyüðü mikrop kapmaktý. Koca bir þehre ait çöplerin içinde elimizle ayaðýmýzla boðuþmak zorundaydýk. Bu çöpleri atanlarýn içinde hastasý vardý, saðlamý vardý. Dolayýsýyla gelen atýklardan bazýsý verem, tifo, veba gibi birçok hastalýðýn mikrobuyla geliyordu zaten. Öyle kalsa neyse... Burada kokuþan, çürüyen atýklar kendiliðinden bakteri üretmeye baþlýyordu doðal olarak. Biz de onlarýn ortasýnda ekmek arýyorduk kendimize. Aslýnda bu söylediklerimin farkýnda deðildik bizler. Bunlarý, geçen yýl köye gelen doktor amca anlatmýþtý. Onu dinleyenler arasýnda, geçimini çöpten saðlayan büyüklerimiz de vardý. Onlar sözünü kesmiþlerdi doktorun: -Ne yapabiliriz ki doktor bey, diye sormuþlardý. Doktor ciddi bir eda ile: -Bu iþi býrakýn. Hepiniz büyük bir risk altýndasýnýz. Ya da kýsa aralýklarla hastaneye gidip saðlýk kontrolünden geçin. Her þeyden önce, bu iþi yapmak zorundaysanýz usulünce yapýn. Elinize eldiven takýn. Plastik, tek kullanýmlýk eldivenleri bütün eczanelerde bulabilirsiniz. Aðzýnýza, burnunuza maske takmadan gitmeyin oralara, demiþti. Büyükler, doktorun öðütlerini sonuna kadar dinlemiþler sonra ellerini sallayýp: -Bize bir þey olmaz, deyip uzaklaþmýþlardý. ÇÖP GANÝMETÝ GELÝYOR Kibar ile birlikte çöplüðe geliþimizin üstünden yarým saat geçmiþti ki yukarýda bir hareketlenme oldu. Bir kamyon uçurumun ucuna yanaþtý ve damperini kaldýrdý. Kamyonun kasasýndaki açýk çöpler hýþýrtýyla aþaðýya döküldü. Sonra çöp daðýný kenarýna yýðýlan torbalar, çok geçmeden yamaçtan aþaðý yuvarlanmaya baþladý. Doða bir anda canlandý sanki. Oysa az önce ortalýkta çýt bile yoktu. Kargalar, saksaðanlar, sýðýrcýklar ve serçeler çýðlýk çýðlýða çöktüler atýklarýn üzerine. Gagalarýna bir þeyler sýkýþtýrýp tekrar havalandýlar. Yuvarlanan torbalarý gören Kibar ayaða fýrladý: -En büyüðünü kapmaya dikkat et, diye uyardý beni. Onu tasdikleyip koþtum. Torbalarýn bize ulaþmasýna saniyeler vardý. En büyük torbayý gözüme kestirmeye uðraþýyordum. Bu sýrda çevremizdeki çöpçüler de ayaða kalkmýþ bizden yana koþuþuyorlardý. Onlarýn amacý da bir an önce ganimet alanýna ulaþmak ve iri bir pay kapmaktý. Ancak biz onlardan þanslýydýk. Çünkü kamyon, tam bizim hizamýzda boþaltmýþtý yükünü. Torbalar birer birer yuvarlanýp zemine ulaþtý. Kimisi patlamýþtý. Patlak torbalardan çevreye pet þiþe, konserve kutusu, kâðýt topaklarý, meyve, sebze ve envai çeþit artýk yayýlmýþtý. Kibar önüne dökülen artýklarý eze eze koþuyordu. Sonunda büyükçe bir torbanýn aðzýndan yakaladý. Ben de hemen onun yanýndakini aldým. Benim kavradýðým poþet de epeyce iriydi. Sevinçle onu sýrtýma savurdum, o zaman bayaðý aðýr olduðunu daha iyi anladým. Bu sýrada diðer çapulcular da olay yerine ulaþmýþlardý. Saðlam torbalarý kapýþýyorlardý. KRALIN ADAMLARI GELÝYOR O sýrada arkalardan biri: -Kaçýn, bekçiler geliyor, diye haykýrdý. Bir düdük uzun uzun öttü. Uyarý doðruydu, çöplük bekçileri geliyordu. Çünkü bu düdük sesi onlarýn iþaretiydi. Bekçiler, kralýn zalim adamlarýydýlar. Bizim gibi çöp hýsýzlarýna hiç acýmazlardý. Onlara yakalanmak, eli boþ kalmak deðildi sadece. Ayný zamanda bir iyice dövülmekti de. Düdük sesini duyan biz korsanlarýn arasýnda bir panik bir panik... Birbirimizi çiðneye çiðneye kaçýþmaya baþladýk. Arkalarda kalanlar yakaladýklarý poþetlerden vazgeçtiler zorunlu olarak. Onlarý taþýmayý sürdürecek olsalar yakalanmalarý kesindi.

Kibar ile ben en öndeydik. Bu yüzden kaptýðýmýz poþetleri býrakmamýz gerekmiyordu. Çünkü bekçilere yakalanma tehlikemiz yoktu veya çok azdý. Çöplükten biraz uzaklaþmýþtýk ki arkada çýngar koptu. Bekçiler bazý kaçaklara yetiþmiþlerdi. Yakaladýklarý birkaç çocuðu kýyasýya dövüyorlardý. Bu durum bizim hýzýmýzý daha da artýrdý. O Sürâtle ileri atýlmýþtýk ki beklemediðimiz bir þey oldu. Ortaðým Kibar, acýyla haykýrarak yere yuvarlandý. Sýrtýndaki torba yana savruldu. Ben durmakla durmamak arasýnda bir süre bocaladým ama yine de: -Ne oldu Kibar, diye haykýrarak koþumu sürdürdüm. Kibar ýn daha sonraki durumunu takip edememiþtim. Ýstem dýþý bir acelecilikle dereden atlayýp yakýndaki kayalýklarýn arasýna daldým. Her zamanki yerime ulaþtýðýmda sakinleþmiþtim. Yakalanma tehlikem kalmamýþtý artýk. Zaten bekçiler de buralara kadar gelmezlerdi. Sýrtýmdaki torbayý yere indirdim. Bir süre durup arkama baktým. Çöp hýrsýzlarýnýn çoðu dereyi atlamýþlar, zula yerlerine doðru gidiyorlardý. Ama aralarýnda Kibar yoktu. Arkadaþýmýn durumunu pek merak ediyordum doðrusu. Acaba neden düþmüþtü? Ayaðýna cam batmýþ olmalýydý ama yarasý derin miydi? Durup ona yardým etmeli deðil miydim? Ama o zaman torbamdan vazgeçmem gerekecekti. Olsun. Arkadaþ mý yoksa çöp dolu bir torba mý daha öncelikliydi? Tabiî ki Kibar daha önemliydi. Öyleyse neden ona sahip çýkmamýþtým? Ben kötü bir çocuktum. Kenara býraktýðým poþete sinirle baktým: -Belki de hiçbir þey çýkmayacak içinden, diye söylendim. Sonra torbanýn yanýna gelip oturdum. Doðrusu bunu açasým gelmiyordu. Bir süre hiçbir þey yapmadan bekledim. Kulak kabartýp çevreyi dinledim. Çekirgeler ötüþüyordu. Sinekler výzýltýyla uçuþuyordu. Az ötemde bir kertenkele vardý. Zavallý sürüngen aç olmalýydý, þaþkýn þaþkýn dolaþýyordu. Belki de poþetin açýlmasýný bekliyordu. Öyle ya bu torbada onun da kýsmeti vardý. Ani bir kararla torbayý önüme çektim. Baðýný çözmeye çalýþtým ama kördüðüm yapýlmýþtý. Biraz uðraþýp sonra bu iþten vazgeçtim. Uzun ve arasý kir dolu týrnaklarýmla naylonu yýrtmam zor olmadý. Torbanýn yarýlan böðründen bir sürü çöp döküldü ortalýða: Kâðýt parçalarý, paçavra, konserve kutularý ve bir cam þiþe... Þiþeyi tutup öfkeyle yakýndaki kayaya çarptým. Cam þangýrtýlarýyla kýrýldý. Ýçinden sarý bir sývý aktý. Kertenkele þiþenin çýkardýðý sesten ürkmüþtü. En yakýndaki taþýn altýna girip saklandý. Sonra tehlikenin geçtiðini anlamýþ olacak ki tekrar dýþarý çýktý. Yanýna kadar ulaþmýþ olan sarý sývýyý içmeye baþladý. Poþetin alt kýsmýndan bir miktar mutfak artýðý çýktý: Patates kabuklarý, soðan artýklarý ve birkaç yarým domates... Ardýndan bir tomar gazete geldi elime. Son olarak bir sürü ývýr zývýr kaldý poþetin dibinde. Öfkeyle tutup silktim kalanlarý yere. Torbanýn tabanýndakiler þangýrtýyla topraða döküldü. Dökülenleri ayaðýmla saða, sola daðýttým. ÇÖPTEN BÝR DE ÇORAP ÇIKIYOR Yerdeki ývýr zývýrýn arasýnda içi dolu bir çorap da vardý. Þiþkince duran çorap, ayaðýmýn bir darbesiyle yana savrulurken garip bir ses çýkardý. Bir þýngýrtý sesi Çorabý merakla elime aldým. Epey aðýrdý. Aceleci hareketlerle çorabýn aðzýný baðlayan ipi çözdüm. Elimi içine daldýrýnca gözlerimde þimþekler çaktý. Çorabýn içi altýn doluydu. Bunu anladýðýmda kalbim küt küt çarpmaya baþlamýþtý. Durdum. Kokuyla saðýma, soluma baktým. Çevrede kimsenin olmayacaðýný biliyordum aslýnda. Ama yine de ikirciklenmiþtim. Alelacele dibinde durduðum kayanýn kuytusuna çöktüm. Çorabýn içindeki altýnlarý yere boþalttým. Ellerim titreyerek saymaya baþladým: Bir, iki, üç Tam kýrk yedi ata lirasý... Bunlarýn hepsi benimdi. Kýsmetim ayaðýma gelmiþti. Sevinçle karýþtýrdým sarýlarý. Tatlý bir sesle birbirlerinin üzerinden kaydýlar. Sonra onlarý tekrar doldurup çorabýn aðzýný baðladým. Þimdi ne yapmalýydým bunu? Eve götürüp aileme vermem gerekirdi. Onlar da nice zamandan beri almak istedikleri

traktörü olabilirlerdi. Kýsa bir süre sonra bu fikrimden caydým. Çünkü annem kesinlikle kabul etmezdi böyle bir þeyi. Hemen altýnlarýn sahiplerini aramaya çýkardý. Bir keresinde bulduðum yüz dolarý eve koymamýþtý. Sahibini bulmak için her yere haber býrakmýþ, sonra da götürüp belediyeye teslim etmiþti. O azlýktaki bir parayý kabul etmeyen biri, bu altýnlarý asla eve sokmazdý. Ama bu benim kýsmetimdi. Evet, bir sahibi vardý altýnlarýn ancak onun çok varlýklý olduðu belliydi: -Bu altýnlardan arta kalan servetlerini yesinler hele, dedim kendi kendime. Acil bir kararla yanýnda durduðum kayanýn dibini kazmaya baþladým. Terleyinceye kadar devam ettim bu iþe. Yeterli derinliðe ulaþýnca altýn dolu çorabý, çukurun dibine özenle yerleþtirdim. Sonra üzerini yassý bir taþla örttüm. Taþýn üzerine kalýn bir toprak döþedim. Onun da üstüne birkaç ot ve çim atarak kamufle ettim. Ýþimi bitirince ayaða kalktým. Bir süre hazinemi sakladýðým yere baktým. Burada içi altýn dolu bir torbanýn gömülü olduðunun belli olma olasýlýðý yoktu. Bundan emin olunca elimi ceplerime sokup oradan uzaklaþtým. SIRRIMLA BAÞBAÞA KALIYORUM Köye alt ucundan girdim. Bu arada Kibar aklýma gelmiþti. Acaba ne olmuþtu ona? Merak içinde ilerledim. Evimizi geçip Kibarlarýn mahallesine kadar yürüdüm. Kibarlarýn evinin bahçesinde büyükbabalarý vardý. Sebze karýklarýyla uðraþýyordu. Ama düþünceliydi. Bu yüzden iþini iðreti yapýyordu. Yüzünde endiþeli bir ifade vardý. Büyükbabaya birkaç adým kala durdum: -Büyükbaba, dedim. Kibar ý soracaktým da. Büyükbaba beni yeni fark etmiþti: -Hastaneye götürdüler onu annesiyle babasý, dedi. -Niye? Ne olmuþ ki Kibar a, diye sordum. Büyükbabanýn endiþesi daha da arttý: -Çöplükte bekçilerden kaçarken ayaðýna cam kýrýðý saplanmýþ. Buraya getirdiklerinde durumu kötüydü. Epey kan kaybetmiþti, dedi. Daha sonra merakla: -Sen orada deðil miydin, diye sordu bana. Büyükbabaya yalan söyledim: -Hayýr deðildim. Bugün çöpe çýkmamýþtým, dedim. Sonra oradan ayrýldým. Bir süre kasabanýn sokaklarýnda düþünceli düþünceli dolaþtým. Ýçimde büyük bir sevinç vardý ama bunu dýþa vuramýyordum. Akþam erkenden yattým. Bu durum annemin dikkatini çekmiþti. Yataðýma kadar geldi. Ýnce ince sordu. Ona merak edecek bir þey olmadýðýný söyleyerek yorganý baþýma çektim. Küçük hazinem bir türlü aklýmdan çýkmýyordu. Ne yapacaðýmý, nasýl hareket edeceðimi bilemiyordum. Onu þimdi ortaya çýkaramazdým. En iyisi ben büyüyünceye kadar orada kalmalýydý. Büyüyüp kendi kararýmý verecek yaþa ulaþýnca oradan çýkartýrdým. O zaman kimse karýþamazdý nasýl olsa. Ne annem, ne babam: -Bunu sahibine vermemiz gerek evlâdým, diyerek elimden alamazdý altýnlarý. Onun sahibi bendim artýk. Þimdi sýrrýmý saklayacaktým. Eðer birine diyecek olsam iþ çatallaþýrdý. Ertesi gün bu haberi duymayan kalmazdý. Bu yüzden olaný tek ben bilmeliydim. Ama bir de Kibar a söyleyebilirdim. Çünkü bu hazinede onun da payý vardý. Kibar la çöpe çýkmadan önce sözleþmiþtik: -Ne bulursak ortak, demiþti Kibar. -Tamam! Bulduðumuz her þeyi kardeþ payý yaparýz. Bulduðumuz þey çok kýymetli olsa bile. Altýn bile bulsak, demiþtim ben de. Ýþte sözleþtiðimiz gibi olmuþ ve ben altýn bulmuþtum. Þimdi bunu ondan saklayamazdým. Hem o, þu anda hastanedeydi. Üstelik tedavi için paraya da gereksinimi vardý. Zaten ailesi yoksuldu Kibar ýn.

Sabahleyin ilk iþim hazinemin bulunduðu yere gitmek olacaktý. Altýnlarý gömdüðüm yerden çýkartacak ve yarýdan bölecektim. Kibar ýn payýný ayýrýp alacaktým. Kendi payýmý tekrar saklamalýydým. Ha, Kibar ýn payýna ne kadar altýn düþerdi acep? Kýrk yediyi ikiye bölersem... Yirmi üç çýkardý sonuçta. Yani her birimize yirmi üçer altýn düþerdi. Ama bir altýn artardý. Peki, o bir altýný nasýl yapacaktým? Kibar a versem olmaz, kendim alsam haksýzlýk olurdu. Ortadan bölsem olur ama bunu nasýl yapabilirim ki? Karýþýk duygu ve düþünceler içinde uyuyakalmýþým. Rüyalarýmda da küçük hazinem vardý. KRALIN ADAMLARI SIRRIMI ÇÖZYOR Evimizin kapýsý hýzlý hýzlý çalýnýyordu. Koþup açtým. O anda þaþýrdým kaldým: -Amanýn kralýn adamlarý... Kralýn adamlarýnýn üzerlerinde eski zaman elbiseleri vardý. Ellerindeki mýzraklarýnýn ucu týpký bellerindeki kýlýçlar gibi kývýlcýmlar saçarak parlýyordu: Kralýn adamlarýnýn baþý olduðunu sandýðým biri: -Biz o küçük hýrsýzý almaya geldik, dedi. Yüzüm kýzararak mýrýldandým: -Küçük hýrsýz mý? Öyle biri yok burada, dedim. Kralýn adamlarýnýn þefi: -Dün kralýmýzýn hazinesini çalan çocuk... -..? -Nerede o küçük þeytan? Ben yine itiraz ettim: -Öyle biri yok burada, diyerek kapattým kapýyý. Askerler zorlayarak tekrar açtýlar kapýyý. Beni, cýlýz kollarýmdan tutup havaya kaldýrdýlar. Kuþ gibi uçurtup kralýn karþýsýna diktiler. Kralýn baþýndaki taç sarý sarý ýþýlýyordu. Altýndaki taht kocaman ve sarý çöptendi. Çevrede zýrhlý askerler duruyordu. Havada keskin bir çöp kokusu vardý Kral adamlarýna dönüp: -Küçük harami bu mu, diye gürledi. O zaman kralýn diþlerinin de altýndan olduðunu gördüm. Beni buraya getiren askerler hep birden: -Evet, bu o. Hazinenizi yaðmalayan küçük haydut efendim, dediler. Kral altýn diþlerini ýþýlatarak güldü: -Ya ortaðý nerede, diye sordu. Kralýn adamlarýndan biri: -Arkadaþý cezasýný çekmiþ majeste, dedi. Kral tekrar adamlarýna dönüp: -Nasýl olmuþ bu, diye sordu. Kralýn adamlarýndan bir diðeri: -Yollara döþediðimiz keskin þiþe diplerinden birine basmýþ efendim, diye yanýtladý. Kral, merakla kafasýný kaþýdý: -Ölmüþ mü, diye sordu. Kralýn adamlarýnýn þefi: -Hayýr efendim. Kendisi þu anda hastanede yatýyor, dedi. Kral, kafasýný kaþýmaya devam ederek: -Durumu nasýl, diye sordu. Kralýn adamlarýndan sarýþýn olan biri söze karýþtý: -Durumu aðýr efendim, diye yanýtladý. Kralýn adamlarýnýn en korkunç olaný beni iþaret ederek gök gibi gürledi: -Bu kötü fare, arkadaþýna yardým etmeyi bile düþünmemiþ o sýrada majeste, dedi. Kral bu habere daha çok kýzmýþ olarak:

-Ya ne yapmýþ peki, diye sordu. Kralýn adamlarýnýn þefi: -Onu yaralý hâliyle býrakýp kaçmýþ efendim. Çünkü bu çok paragöz biridir. Altýn için arkadaþýný ölüme bile terk eder, dedi. Kral sinirli sinirli güldü. Sonra da: -Peki, altýnlarý ne yapmýþ, diye sordu. Kralýn adamlarýndan biri: -Bilmiyoruz efendim, diye yanýtladý bu soruyu. Bir baþka asker fikrini söyledi: -Sanýyorum Kaf daðýnda bir yere gömdü. Onu orada bekletip büyüyünce çýkarmayý düþünüyor, dedi. -Sahibine iade etmeyi hiç düþünmüþ olamaz mý? -Ne gezer efendim. Ona göre bulduðu her þey kendisine aittir. Bu altýnlarýn bir sahibi varmýþ, bu adam yoksul biriymiþ, bütün varý yoðu bu altýnlardan ibaretmiþ... Tüm bunlar umurunda bile deðil nankörün. DURUM GÝTTÝKÇE KÖTLEÞÝYOR O sýrada çevremdeki askerlerin ýþýltýlý takýmlarýnýn söndüðünü gördüm. Krala baktým. Onun baþýndaki tacý ben altýn sanmýþtým. Meðerse tenekeymiþ. Üstelik eski ve paslý... Altýndaki taht da adî bir iskemleymiþ. Kralýn ve askerlerin elbiselerinin kat kat yamalý olduðunu fark ettiðim sýrada: -Bu kadar yoksul bir kral olabilir mi dünyada, diye düþündüm. Kralýn zayýf yüzünden üzüntü akýyordu. Benim düþüncelerimi anlamýþ gibi: -Ben sadece bir çöp kralýyým delikanlý, dedi. Çöp kralýnýn ne varlýðý olacak ki? Bütün varým yoðum o altýnlardý. O, kýrk yedi altýný biriktirmek için yýllarca kan ter içinde çalýþtým. Bir hazine sandýðým bile yoktu. Onun için altýnlarýmý eski bir çorabýn içinde saklýyordum. Onunla yaþlýlýk günlerimde rahat edecektim. Ama ya þimdi? Kral, tahtýndan kalkmýþ ve yere diz çökmüþtü. Üstelik aðlýyordu. Gözyaþlarý yaðmur gibi topraða dökülüyor ve kuru yeri ýslatýyordu. Bir yandan da mýrýldanýyordu zavallý: -Bir çocuk çýktý ve çaldý altýnlarýmý. Artýk ne geçmiþim kaldý, ne de geleceðim. Yaþlýlýðýmda sefalet içinde olacaðým. Belki de dilenci bir kral olurum. Tarih beni böyle yazar, diyordu. Onun bu hâline çok üzülmüþtüm. Zavallý kralýn yanýna diz çöktüm. Onun zayýf ellerini tutup ayaða kaldýrdým. Yanaðýndaki yaþlarý parmaðýmýn ucuyla sildim: -Lütfen üzülmeyin majeste, dedim. Zavallý çöp kralý yaþlý gözlerle yüzüme baktý: -Neden üzülmeyeyim ki, diye sordu. Bütün sevecenliðimle ona: -Þunun için üzülmeyin: Sizden çaldýðým altýnlarý geri vereceðim, dedim. Bu sözüm üzerine aniden kralýn gözleri parladý: -Peki. Nerede onlar, diye sordu. Kafamý kaldýrýp saða sola baktým. Sonra: -Ýþte þurada. Þu ilerideki kayanýn dibine gömdüm onlarý, dedim. Þimdi altýný gömdüðüm kaya iki adým ötemdeydi. Halbuki daha önce görememiþtim onu. Askerleri iþaret ederek: -Askerleriniz orayý kazsýnlar majeste, dedim. Kralýn emri üzerine askerler ilerleyip kayanýn çevresine dizildiler. Sonra da mýzraklarýnýn paslý ucuyla topraðý kýsa sürede kazdýlar. Çok geçmeden çukurdaki çorabý bulup çýkardýlar. Kral sevinç içindeydi. Adamlarýnýn uzattýðý çorabý aldý. Elleri titriyordu. Hazine kesesinin aðzýný baðlayan ipi çözdü. Sonra bana döndü: -Sen iyi bir çocuksun, dedi. Çok teþekkür ederim. Hakkýn olmayan þeyleri sahibine iade etmen övülecek bir þey. Dile benden ne dilersen, dedi. Kafamý öne eðerek:

-Saðlýðýnýzý dilerim kralým, dedim. Kral, elindeki çorabý ters çevirip avucuna silkti. Altýnlarýn þangýrdayarak dökülmesi gerekiyordu. Ancak öyle olmadý. Kralýn boþ avucuna bir miktar toprak döküldü. Bu duruma herkes þaþýrmýþtý. Kral birdenbire sinirlendi: -Çürümüþ, dedi. Çürümüþ iþte. Büyüyünceye kadar toprak altýnda bekletirsen olacaðý buydu. Ben de þaþkýndým. Belli belirsiz bir sesle: -Özür dilerim majeste, dedim. Kral öfkeyle baðýrdý: -Özür dileme benden, dedi. Ardýndan adamlarýna döndü. Onlara beni iþaret ederek: -Tutun þunu muhafýzlar, dedi. Askerler yeniden kavradýlar kollarýmdan. Ýþte yine baþa dönmüþtük. Korku ve telâþ içindeydim. Ne yapacaðýmý bilemiyordum. Kral aðzýndan köpükler saçarak: -Söyle þimdi, diye baðýrdý. Kýrk katýr mý istersin, kýrk satýr mý? Korkuyla uyandým. Yataðýmýn içindeydim. Ter içinde kalmýþtým. Gördüðüm kâbus beni çok etkilemiþti. Sabaha kadar uyuyamadým. Gözlerimi tavana dikip derin düþüncelere daldým. Rüyamdaki kral haklý mýydý ne? Gerçekten de bu altýnlar benim deðildi. Onlarý ben kazanmamýþtým ki. Ama onlarý bir kazanan vardý elbette. Belki bir adam, belki de bir kadýn Her kim ise O sarý þeyleri biriktirmek için neler çekmiþti kim bilir? Yaþlýlýðýnda rahat etmek düþüncesinde olabilirdi. Altýnlar, gelinlik çaðýna gelmiþ bir kýza ait de olabilirdi. Düðününde takýlmýþtý belki de. Kocasýyla konuþmuþlar ve küçük bir yuva almaya karar vermiþlerdi. Kim bilir? Sonuç ne olursa olsun, altýnlarýn sahibi þu anda benim gibi uyuyamýyordu. Çünkü gözü gibi sakladýðý altýnlarýný kaybetmiþti. Bu büyük bir acýydý ve yýllarca aklýnda çýkmayacaktý: -O durumda olmak istemem, diye mýrýldandým. MEVLÝT AMCA CAN SIKTI Kararýmý verdim. Yarýn sabah ilk iþim, gömdüðüm çukurdan altýnlarý çýkarmak olacaktý. Onlarý sakladýðým yerden çýkartacak ve sahibine verecektim. Tabiî sahibini bulmam çok zordu. Hatta olanaksýzdý. En iyisi, annemin yüz dolarý bulduðunda yaptýðýný yapmaktý. Annem, parayý götürüp belediyeye teslim etmiþti. Ben de öyle yapacaktým. Sabah erkenden kalktým. Annem mutfaktaydý. Birimizin uyandýðýný duyunca: -Kim kalktý, diye seslendi. -Ben kalktým anne. Bir þey mi diyordun, diye sordum. Annem yine baðýrarak: -Evde çay, þeker bitmiþ. Bir koþuda bakkala git. Bir kutu çay, bir kilo þeker al gel, dedi. Para yok, bakkal veresiye yazsýn. Evden çýktým. Gönülsüz adýmlarla bakkal dükkânýna doðru yürüdüm. Hava serindi. Çevre ýssýzdý. Kasabalýlar henüz kalkmamýþtý. Mahalle dükkânýna girip: -Mevlit amca babamýn selâmý var, dedim. Mevlit amcanýn yüzü sirke satýyordu bu sabah. Öfke ile: -Yine ne yazdýracak sahtekâr baban, diye sordu. Çok caným sýkýlmýþtý ama yine de belli etmeyerek: -Neden öyle diyorsun amca? Bir kilo þeker ile bir kutu çay istedi, dedim. Bakkal Mevlit amca þekeri tartýp önüme býraktý, üzerine de bir kutu çay koydu. Tezgâhýn gözünden eski bir defter çýkardý, bir sayfa açtý. Göðsünde sarkan gözlüðünü takýp: -Ohoo! Hesap kabarmýþ. Hani geçen ay verecektiniz, diye sordu. -Þey! Babamýn iþi yok da -Borç var, iþ yok... Yemeye, içmeye gelince hiç ara verdiðiniz yok. Yaz babam yaz! Bakkal

Mevlit in defterinde yazacak satýr kalmadý be! Bir de babam sahtekâr deðil diyorsun. Söyle o sahtekâr babana borcunu hemen sildirsin. Bu son, artýk size veresiye zýrnýk yok! Baþým dönmüþtü. Tezgâhýn üzerindeki çayla þekeri kaptýðým gibi dýþarý fýrladým. Çok sinirlenmiþtim ve burnumdan soluyordum. Kahvaltýdan sonra ilk iþim belli olmuþtu. Zula yerime gidip gömdüðüm altýnlarý çýkaracaktým. Sonra bir tanesini getirip bakkal Mevlit in önüne fýrlatýp atacaktým: -Al, borcumuzu sil amca. Üzeri kalsýn. Yok kalmasýn, onunla da Kibarlarýn borcunu sil, diyecektim. Kýsa bir süre sonra bu fikrimden vazgeçtim. Altýn getirmemeliydim. Onu bozdurup para vermeliydim Mevlit amcaya. Evet, en doðrusu buydu Kahvaltý sofrasýnda kimsenin aðzýný býçak açmadý. Bakkalýn gönderdiði habere babam çok kýzmýþtý. Sonra da: -Çöpten topladýðýmýz naylon, teneke ve çöpler birikti, dedi. Onlarý þehre götürüp satalým da verelim þu cimrinin parasýný. Birkaç kez dudaðýmýn ucuna geldi. Söyleyeyim. dedim sonra sustum. Sýrrým yine bana kaldý. KENTTE OLANLAR Kahvaltý sonrasý babam, topladýðý atýklarý at arabamýza yükledi. Kente satmaya götürdü. Onun ardýndan ben de yola çýktým. Çöplüðe gidiyormuþ gibi davranýyordum. Bugün yalnýz olmayý tercih etmiþtim. Yolun yarýsýna gelince kayalýða saptým. Dün altýnlarý sakladýðým yere vardým. Fazla oyalanmadan çorabý çukurdan çýkardým ve cebime soktum. Orada daha fazla vakit geçirmeden kente giden yola çýktým. Gelen at arabalarýndan birine bindim. Bir süre sonra kentteydim. Cebimdeki altýnlardan birini ayýrýp onu bozdurabileceðim bir sarraf aramaya koyuldum. Kent parkýnýn köþesinde bir dilenci ile karþýlaþtým. Gece gördüðüm rüya aklýma geldi. Dilencinin yüzü ne kadar da düþümdeki krala benziyordu. Þaþýrmýþ ve meraklanmýþtým. Yakýndaki bir banka oturup dilenciyi izlemeye baþladým. Yaþlý adam sol elindeki bastonuna dayanmýþtý. Üzerindeki elbisesi birkaç yerinden yamalýydý. Sað eli açýk ve hep ilerideydi. Para dileniyordu. Önünden sürekli insanlar gelip geçiyordu. Ancak bir þey veren yoktu. Dilenci zayýf yüzündeki acýlarý derinleþtire derinleþtire: -Allah rýzasý için bir sadaka verin, diyordu. Sonra bu cümlesine yeni þeyler eklemeye baþladý: -Beni hor görmeyim kardeþler. Ben de bir zamanlar varlýklýydým. Kader beni bu hâllere düþürdü. Ne olur bir sadaka... Orada ne kadar kaldým bilmiyorum. Önümdeki yoldan bir adamýn, parka doðru gittiðini gördüm. Bu Kibar ýn babasýydý. Hemen kalkýp ardýndan koþtum: -Ercan amca, Ercan amca, diye seslendim. Ercan amca sesimi duyunca durdu ve geri döndü. Yüzünde yorgun bir ifade vardý. Beni tanýyýnca: -Ne yapýyorsun burada evlât? Baban nerede, diye sordu. -Hiç, Kibar ýn durumunu öðrenmek için gelmiþtim de, dedim. Ercan amca üzüntü ile: -Çok kan kaybetmiþ. Bu yüzden yoðun bakýma aldýlar. Sürekli serum istiyorlar, dedi. Elindeki poþeti göstererek: -Serumun, ilâcýn yanýna yaklaþýlmýyor. Her þey ateþ pahasý olmuþ evlât. Þurada tanýdýk bir eczacý var da ona yazdýrýyorum þimdilik. Sonrasý Allah kerim... Hele Kibar ayaða kalksýn da, dedi. Ercan amca ivedi adýmlarda uzaklaþmýþtý ki bir gelin arabasý durdu az ötemde. Parkýn içindeki nikâh salonuna gelmiþlerdi anlaþýlan. Önce damat indi arabadan, ardýndan gelin... Genç kýzýn göðsü altýn takýlarla doluydu. Düðün alayý güle oynaya parka girdi. Düðün alayýnda yer alan bir adam kapýdaki dilencinin

eline bir miktar para býraktý. Yaþlý adam siftah yapmýþtý. Sevinçle cebine attý parayý. BELEDÝYE BAÞKANININ YANINDAYIM Koþarak uzaklaþtým oradan. Kaldýrýmlarý o hýzla geçtim. Omzuna çarptýðým bir, iki kiþi arkamdan baðýrdý. Hiç aldýrmadým. Þehrin belediye binasýna ulaþmam birkaç dakika almýþtý. Dik merdivenleri týrmanýp hýzla daldým içeriye. Kapýdaki bekçi beni görünce panik içinde: -Dur! Hey çocuk bekle biraz, diye baðýrdý. Onu dinleyecek durumda deðildim. Ýleri atýlýp merdiven basamaklarýný ikiþer ikiþer çýkýp üzerinde baþkan yazan kapýdan içeri daldým. Geniþ salonda birkaç kiþi vardý. Karþýlarýnda bir çocuk görmeyi hiç beklemiyorlardý oturanlar. Susmuþlar, þaþkýnlýkla beni süzüyorlardý. Masanýn arkasýndaki þiþman adam baþkan olmalýydý. Baþkan, tam kaþlarýný çatmýþtý ki ileri atýldým. Cebimden çýkardýðým içi altýn dolu çorabý masasýnýn üzerine býraktým. Herkesin þaþkýnlýðý daha da artmýþtý. Sonunda baþkan: -Bu nedir, diye sordu. -Altýn efendim, dedim. -Nerede buldun? Çöplükte mi? -Evet, çöplükte buldum. Þimdi sahibini arýyorum. Odadaki þaþkýnlýk bir kat daha artmýþtý. Baþkan çorabýn aðzýndaki baðý çözdü. Ýçindeki altýnlarý masasýnýn üzerine döktü. Elleriyle yaydý. Bir süre baktý, sonra alnýný kaþýdý. Bu arada odada bulunan herkesin gözü altýnlardaydý. Bana bakan yoktu. Baþkan altýnlardan birini aldý. En yakýnýndaki adama uzattý: -Halil Efendi þuna bir baksana. Ýçimizdeki tek sarraf sensin. Ancak sen anlarsýn, dedi. Halil altýný aldý. Bir süre evirdi çevirdi, ardýndan diþlerinin arasýna alýp ýsýrdý. Ýþini bitirince baþkana döndü: -Çocuklar oynasýn diye bakýrdan yapýlýyor, dedi. Sonra altýn suyuna batýrýlarak altýn görüntüsü veriliyor. Çocuklar ve ergen kýzlar takýnýyor. Deðersiz þeyler. Hepsi üç beþ kuruþ ancak eder. O anda odada bir kahkaha topu patlamýþtý. Benim dýþýmda herkes gülüyordu.