Editör: Mezahir Avşar



Benzer belgeler
Dr. Mustafa Aksoy

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

TÜRKİYE DE DİLLER VE ETNİK GRUPLAR. (Ahmet BURAN-Berna YÜKSEL ÇAK, Akçağ Yayınları, Ankara 2012, 318 s.)

KÜLTÜR SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN HALI- KİLİM SANATI VE ETNOGRAFİK ESERLERDEKİ DAMGALARIN DİLİ 1

ORTA DOĞU VE KAFKASYA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

Meral Okay Kültür Merkezinde Sohbet Toplantısı

HALI SANAYİ. Hazırlayan Tuğrul SOMUNCUOĞLU T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi

TÜRK KÜLTÜRÜ BAĞLAMINDA AVŞAR HALI-KİLİMLERİNİ TARTIŞMAK Mustafa AKSOY

1. DÜNYADAKİ BAŞLICA DİL AİLELERİ

ANA DİL Mİ, ANA DİLİ Mİ? IS IT PARENT LANGUAGE OR OR MOTHER TONGUE?

TÜRK SANATININ TEMEL ÖZELLİKLERİ BAĞLAMINDA FARS SANATI İLE BİR KARŞILAŞTIRMA

TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

1 İSMAİL GASPIRALI HER YIL BİR BÜYÜK TÜRK BİLGİ ŞÖLENLERİ. Mehmet Saray

TÜRK DAMGALARI. Halı - Kilim Sanatı Bağlamında Kürtçülük ve Devlet Kurumları * Dr. Mustafa Aksoy

6. ÜNİTE: Türklerde Sanat A. İLK TÜRK DEVLETLERİNDE SANAT

Mustafa Aksoy. kiye (Siyasal Bilgiler Fakültesi) deki dersleri ve nihayet bu derslerin bir kitap halinde yayınlanmasıyla

1.Ünite: SOSYOLOJİYE GİRİŞ A) Sosyolojinin Özellikleri ve Diğer Bilimlerle İlişkisi

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

9. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

ETKİNLİKLER/KONFERSANS

ANTİK ÇAĞDA ANADOLU ANATOLIA AT ANTIQUITY KONU 3 FRİGLER 1

70 inde doğuran ortalama 120 yıl yaşayan kanser bilmeyen Türkler

Türk Toplumunda Adlar ve Soyadları (Sosyo-Kültürel ve Dilbilimsel Bir Yaklaşım) 1

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI GÜZ YARIYILI TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖRGÜN ÖĞRETİM ARA SINAV PROGRAMI (SEÇMELİ)

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

Uygarlığın Doğuşu ve İlk Çağ Uygarlıkları Video Flash Anlatımı 2.ÜNİTE: UYGARLIĞIN DOĞUŞU VE İLK UYGARLI

Türk Süperetnosu, Dünya Sistemi ve Turan Petrolleri

TARİH BÖLÜMÜ LİSANS DERSLERİ BİRİNCİ YIL

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

ŞAMANİZM DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2

Bozkır hayatının başlıca ekonomik faaliyetleri neler olabilir

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE KUR TANIMLARI

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

Gü ven ce He sa b Mü dü rü

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü I. Öğretim Programı Müfredatı

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

tamamı çözümlü tarih serkan aksoy

ESKĠġEHĠR OSMANGAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ FEN EDEBĠYAT FAKÜLTESĠ, TARĠH BÖLÜMÜ DERS ġablonu (ÖĞRETĠM PLANI / MÜFREDAT)

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DOKTORA PROGRAMI DERSLER VE KUR TANIMLARI

TARİH KPSS İSLAMİYETTEN ÖNCE TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE MEDENİYET ARİF ÖZBEYLİ

E M İN E K O Ç A L R İZ E M E R K E Z G Ü L E N D E R E R G E N R İZ E M E R K E Z A Y Ş E D Ü Z G Ü N R İZ E M E R K E Z

KARAMAN ERMENEK BALKUSAN KÖYÜ

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

Yard. Doç. Dr. Ali AHMETBEYOĞLU

TÜRK MİTOLOJİSİ DR.SÜHEYLA SARITAŞ 1

tarih ve 495 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki

Siyasette kutuplaşma. Ahval 13/8/2018


Yrd. Doç. Dr. Ali GURBETOĞLU İstanbul Ticaret Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi

GÖRSEL SANATLAR. Mehmet KURTBOĞAN

İ. ÇEŞMELİ, İskitler, Hunlar ve Göktürkler de Din ve Sanat. İstanbul Cinius Yayınları, 131 sayfa (27 resim ile birlikte). ISBN:

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

Sanat insanların ve sosyal

SOSYOLOJİSİ (İLH2008)

NÎK. F.T. XALLKONÎ Ezkime.com. (Tevn sanatı üzerine kısa bir analiz.)

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ VE TANIMI DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN UYGULAMA ALANI EĞİTİM KURUMLARINDA DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN YERİ VE ÖNEMİ

Tunceli de Koç-Koyun Heykelleri ve Balballar

ÖĞRETİM YILI DERS İNTİBAKLARI. I.YY ARY 105 Tarih Araştırma Yöntemleri 2+0 4,5 Z I.YY ARY 105 Tarih Araştırma Yöntemleri MS

TARİH BÖLÜMÜ ÖĞRETİM YILI DERS PROGRAMI

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Geleneksel Türk El Atatürk Üniversitesi Doktora Eğitim Bilimleri Ahmet Yesevi Üniversitesi 2008

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ. Hafta 7

Türk Eğitim Tarihi. 1. Türklerin İslam Öncesi Eğitimlerinin Temel Özellikleri. Yrd. Doç. Dr.

B T A n a l o g T r a n s m i t t e r. T e k n i k K ı l a v u z u. R e v 1. 2

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türk Eğitim Tarihi. 2. Türklerin İslam Öncesi Eğitimlerinin Temel Özellikleri. Dr.

AT, ATA ve A HARFİ. NOT: Bu yazı Türk Dünyası Tarih dergisinin Aralık 2011, sayı 300 ve sayfa 54 te yayınlanmıştır.

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ TEST

Eğitim Tarihi. Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi

YAZ 2015 SAYI: 305. şehir tanıtımı

türkün sırtından yeniden bir nufus peydahla çabasından başka bir şey değildir biz anadoluda kimi nasıl almışsak çok daha olarak teslim ettik

ÖĞRETİM) PROGRAMI, (ÖRGÜN ÖĞRETİM) (ÖRGÜN ÖĞRETİM) 9 A Na*** Va*** PAZARLAMA ,000 88,0350 Kazandı

M.Ö de Sümerler in dört tekerlekli savaş arabası

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere,

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ BATI DİLLLERİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ

İnsanların var oluşundan yazının icadına kadar olan döneme denir. Tarih öncesi devirlerin birbirinden

Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği Yayınları Araştırma Eserleri Serisi Nu: 7. Emeviler den Arap Baharı na HALEP TÜRKMENLERİ

J. MELLAART ÇATALHÖYÜK Ü BULUNCA, TARİH DEĞİŞTİ

Halk dansları hareket ve müzik olmak üzere iki ayrı öğeden oluşmuş bir bütündür. "Düzgün ve birbirine benzeyen ritmik hareketlerin uyumlu bir biçimde

TÜFEK, MİKROP VE ÇELİK

Cumhuriyet Dönemi nde ;

URARTU UYGARLIĞI. Gülsevilcansel YILDIRIM

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAHAR YARIYILI LİSANSÜSTÜ BİLİMSEL DEĞERLENDİRME SINAVI YER VE SAATLERİ

Türk Halı Sanatında Bir Teknik Özellik

Yahut İLETİŞİMİN TEMEL ELEMENTLERİ

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

1. Aile tarihimizi araştırırken aşağıdaki eşyalardan hangisi bize yararlı olabilir? A) Çeyiz sandığı B) Oyuncak kamyon C) Bilgisayar D) Tansiyon aleti

BATI MÜZİĞİ TARİHİ 1. ÜNİTE İLK ÇAĞ DÖNEMİ MÜZİĞİ

balballar araştırm aları"nın

HABERLER ÖZBEKİSTAN-TÜRKİYE ULUSLARARASI ARKEOLOJİK ÇALIŞMALAR PROJESİ: ÖZBEKİSTAN DA YERKURGAN MERKEZ TAPINAĞI 2013 YILI ARKEOLOJİK KAZI ÇALIŞMASI

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

TÜRK ÜLKELERİ ve Türklerin Yaşadıkları Bölgelerin COĞRAFYASI

T.C. EBELİK, LİSANS PROGRAMI, (ÖRGÜN ÖĞRETİM) EBELİK, LİSANS PROGRAMI, (ÖRGÜN ÖĞRETİM)

İÇİNDEKİLER. Tarihteki Önemli Buluşlar Bilim, Türk ve İslam Devletlerinde yaşayan bilginler ile yükseliyor Coğrafi Keşifler...

DÜNYANIN ÇÖZEMEDİĞİ GİZEM: GÖBEKLİ TEPE

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti) Orta Asya da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Hunların ilk oturdukları yer

DOÇ. DR. FEYZAN GÖHER VURAL IN İSLAMİYET TEN ÖNCE TÜRKLERDE KÜLTÜR VE MÜZİK - HUN, KÖK TÜRK VE UYGUR DEVLETLERİ ADLI ESERİ ÜZERİNE

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi

Transkript:

Editör: Mezahir Avşar ^ömen Yayınları y o 2 - ^

v v d a k İ F a r s, K ü r t Ve T ü r k l e r e A î t H a l i-k Ilİm l e r în K ü l t ü r SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN YORUMU* Mustafa AKSOY1 Giriş Sosyal bilimlerde kavramlar esastır. Bu nedenle bir bakıma sosyal ler, kavramlarla dans edilen bir sahnedir denilebilir. Dolayısıyla yönüyle sosyal gruplarla ilgili olan ve 21. yüzyılda çok konuşulacağa eyen bir kavramın sosyolojik yorumunun yapılması gerekmez mi? feer sosyal gruplar ve milletler bunu başaramazlarsa, her coğrafî çevregörülen küçük kültür nüanslan, önemli sıkıntıların kaynağını oluştuğa benziyor. Ayrıca sosyal grupları ve milletleri; içinde bulunduğuz yüzyıla kadar, dinî, ekonomik, siyasî, tarihî, coğrafi vb. faktörler, kimlikle bir arada olmalarını sağlamıştır. Ancak sosyo-kültürel haçok kompleks bir yapıya dönüşmesi, insanların beklenti ve idealledeki yeni oluşumlar, bundan böyle bu faktörlerin tek başına ya da bir nın birlikte yeterli olamayacağım göstermektedir. İşte bu nedenle ltür sosyolojisi kavramı çerçevesinde sosyal gruplar ve/veya milletler val yapı özelliklerini yeniden değerlendirmek zorundadırlar. Bunun fan sosyologlar özellikle uygulamaya yönelik çalışmalarda antropoloji, halkbilimi, mitoloji ve tarih bilgilerine başvurm ak zorundadırlar. Bu durumda sosyolojinin bir alt dalı olarak, "kültür sosyolojisi" adında yeni rbir ilim alanı karşım ıza çıkmaktadır. Bilindiği gibi Türkiye'de sosyolojiye giriş kitaplarında sosyoloji çeşitli alt dallara ayrılmıştır. Fakat bilgilerim ize göre bu çalışm alann hiçbirinde kültür sosyolojisinden bahsedilmemiştir. Ayrıca ülkemizde sosval bilimciler tarafından kültür sosyolojisiyle ilgili yapılan çalışmalarda da aynı durum söz konusudur. Sadece Eren ve Küçük tarafından yazılan birer m akalede, kültür sosyolojisi makale başlığı olarak kullanılm ış, kültür sosyolojisinin ne olup, ne olmadığı hakkında, makalelerin içinde bir tek cümle dahi zikredilmemiştir1. Sadece "Sosyoloji-Köy Sosyolojisi" ile ilgili bir doktora tezinde, sosyolojik açıdan küçük toplumlarm, belirli örf ve âdetlerini inceleyen, saha çalışm alanm "kültür sosyolojisi olarak adlandırmak yanlış olm az"" denilmektedir. Ayrıca bir tercüm e eserde "bü- I 1 Yrd. Doç. Dr., Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi.

<7 ü \ k. K ü ltü * o c S a * u iti+ u h ı* ı K a iiila \ ründüğü en son ve en atak biçimleriyle kültür sosyolojisi çok farklı ilgi ve yöntemlerin bir yakınlaşması ve kaynaşması (convergence) olarak görülmelidir... Kültür sosyolojisi biri genel toplumsal düşüncede ve sonraları özel olarak sosyolojide, diğeri kültür tarihi ve analizinde olmak üzere, belirgin bir şekilde gözlenen iki ana eğilimin bir kaynaşması, bir açıdan da dönüşümü olarak görülebilir""' denmiştir. Yabancı dilden çevrilip düzenlenen bir "Kültür Sözlüğü"nde, kültür sosyolojisinin "m addeci kültür kuram ı"na dayandığı belirtilerek, kültürel süreci, onun özelliğini ve ilişkilerini inceleyen "m addeci bir toplum bilim dalı", şeklinde tanımlamıştır '. Buraya kadar ifade edilen bilgilerden hareket ettiğimizde "kültür sosyolojisi" kavramının yeniden tanım lanm ası bir zaruret olarak karşım ıza çıkm aktadır. Bu bağlamda bir sosyal gruptaki örf-âdet, gelenek-görenek, maddî unsurlar, dinî faaliyetler, büyü, mit ile çeşitli ritüeller, aile, evlilik kurumlan gibi sosyal hayatı oluşturan vb. sosyo-kültürel faaliyetlerin tarih, mitoloji, antropoloji ve halkbilimi bilgisi dikkate alınarak, sosyoloji merkezinde değerlendirilip yorumlanmasına, kültür sosyolojisi denir. Bu makalede kullanılan "Kürt" kavramı bir milleti ifade etmek am acıyla değil, siyasal anlamda kullanılan bir grubu ifade etm ek anlamında kullanılm ıştır. Söz konusu olan mevzuda 1989 yılından beri özellikle Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde Türk Cumhuriyetlerinde, Hakasya, Tuva, Ukrayna ve İran'da yaptığım ız saha çalışmalarından hareketle kaleme aldığımız çeşitli çalışmalarımızda dah» geniş bilgilere ulaşmak mümkündür. Ancak bu m akalem izde konu hakkında bazı ipuçları vermeye çalışarak, asıl konuya geçmeye çalışacağız. M cd ow w all'a göre: "M S 7. yüzyılındaki Arap yayılm ası döneminde 'Kürt' sözcüğü göçebeleri ifade etmek için kullanılıyordu. Bu n denle, etnik olmaktan çok sosyo-ekonomik bir anlam taşıyordu" vayn M cdowall'a göre "bazı Arap, Ermeni, Asuri ve Pers (ve daha son Türkmen) aşiretlerinin kültür ve dil olarak Kürtleşmiş olduklarına kuş' yoktur. Böylece Kürt etnik kimliği tek bir ırksal kökene işaret etmeme tedir" "A ncak henüz dünyada "azınlık, etniklik, kim lik" gibi kavra: üzerinde belli bir uzlaşma sağlanamadığı halde Türkiye'de dil kav mından hareketle "etnisite" meydana getirilmeye çalışılmaktadır. O aynı dili konuşanlar her zaman belli bir etnik grubu ifade etmemek dir. Mesela İngilizce konuşan Avusturalyalılar, KanadalIlar, Amerik lar, kendilerini İngiliz; Fransızca konuşan Kanada'daki Quebec'liler k dilerini Fransız; Almanca konuşan Avusturyalılar'da kendilerini Al 152

7 iis ıjt K û ü ü s ı «s angt**ule*t tc a lu lc *. I Bymazlar. Ayrıca dünyada 1995 yılı itibariyle 197 devlet olduğu halde, yer vüzünde 6000'den fazla dil konuşulmakta ve ancak bunlardan %2'si İe v le t dili olarak kabul edilmektedir. Mesela İngilizce 56, Fransızca 36, I Arapça 22, İspanyolca 21, Portekizce 7, Almanca 5, Çince 3 ülkenin res- dilidir. Ayrıca Çin'de 24 Çinli etnik grup ve Çinli olmayan 55 etnik I trup olup, ülkede 140 dil kullanılm aktadır'1". Mehmet Niyazi ise olaya sosyolojik ve psikolojik bir yaklaşımla mtmilliyetın tayininde iki etken önemli rol oynar; bunlardan birisi psikolojik diğe- I ıf sosyolojiktir.bir insan kendini hangi milletten sayıyorsa, sosyolojik bakımdan B i r olup olmadığına bakılmaksızın, o insanın o millete ait olduğu kabul edilir. mblepolyon, kesinlikle Fransız değildir; KorsikalIdır. Büyük bir ihtimalle Arap Misillidir. Ama kendini Fransız kabul etmiş ömrünü Fransa'ya vermiş- WBr...Stalin'de aslen Rus değildir, fakat kendisini Rus kabul etmiş...oğuz Han'ın Mbrunu "Ben Türk değilim" diyorsa, hiç kimse "Sen Türksün" diye onu zorla- 1$anıaz. Ama genellikle psikolojik boyut, yani aidiyet şuuru sosyolojik boyuta hğ/ı oluyor. I Hiç kimsenin de Kürtlerin milliyetini tayin etme hakkı yoktur; kendilerini hak- [ıcnda karar kendileri içerir. Başkaları ancak tarihleri, sosyal yapıları hakkında ve i benzeri hususlarda araştırma yapabilirler" ıxder. Bu anlayış ve mantık çerçe- >vesinde söz konusu olan konuya yaklaşıldığı takdirde, konu hakkında önemli mesafeler alınacağına inanmaktayız. Aksi taktirde dayatmalarla bir yere varılması mümkün gözükmemektedir. Tek taraflı yaklaşımların problemin çözüm ünde yetersiz kalma ihtimali yüksektir. "Kürtlerin" ayrı bir millet ya da etnik bir grup olduğunu iddia edenlerin en önemli hareket noktalannı dil meydana getirmektedir. Bu konuda 1850'den sonra Rusların meşhur Petesburg Bilimler Akademesi'nce yapılan ve "Kürtçe-Rusca-Almanca" yayınlanan ve 8307 kelimeden oluşan sözlük de "Türkçe (eski Türkm ence) 3080, Arapça (yeni dil) 2000, Pehlevice (eski) 370, Farsça (yeni dil) 1030, Zinda 1240, Ermenice 220, Güldani 108, Çerkezce (eski) 60, Gürcüce (eski dil) 20, Kürtçe (asıl) 300" olup, bunların büyük çoğunluğu da coğrafi yer adlandır \ Ayrıca yukarıda bahsettiğimiz Tacar'ın ifadelerini dikkate alarak konuyu yeniden değerlendirdiğim izde, bir milleti veya sosyal grubu ifade etmede dilin tek başına yetersiz olduğu anlaşılmaktadır. 153

' lu s ık K ü U ü sı o c. a*v ~ U *u & *ı. K o & illa'i Sanat neyi anlatır? Doğa bilimlerinde olayları ve nesneleri görme veya onlara bakma eylemi, bazen araçların ve özel bilgilerin varlığını zorunlu kılar. İnsankültür bilimlerinde ise insanlar her baktıklarmı bilmiş, dahası anlamış sanırlar. Oysa durum hiç de sanıldığı gibi değildir. Öyle olsa bile, her görülenin bütünüyle anlaşılması mümkün değildir. Sosyo-kültürel bir şeyi anlamak, araç kullanmaktan öte, derin bir sezgi gücünü, empati ile uygun yöntem ve tekniklerin kullanılmasını zorunlu kılar. Mesela bir kültür unsurunu sadece tarih, antropoloji, halk bilimi, sosyoloji vb. bilim dallarından, sadece birini esas alarak, yeterince anlaşılır şekilde ifade edemeyiz. Çünkü kültür unsurları tarihi süreç ile sosyal-fiziki ortam içinde oluşurlar, değişirler ve bu süreçte onu etkileyen faktörler her zaman birden fazladır. Bu nedenle sosyo-kültürel olaylar görüldüklerinin aksine, en zor anlaşılan problemlerin başında gelir ya da gelmesi gerekir. Aşağıda ifade edeceğimiz üzere damgaların kullanılması, halı-kilimin yapılması basit bir sosyal faaliyet olmayıp sosyal grubun veya bir milletin sosyal tarihi- j nin altın sayfaları dile getirir. Halı-kilim ve mezar taşları gibi etnoğrafik damgalar birer sanat eseri olmaktan öte, bir duygunun bir sosyo-kültürel hayatın, en genel tabiri ile sosyal tarihin dile getirildiği kitap sayfaları ve tarihi vesikalardır. Başka deyişle "motif, figür, sembol ve şekillerin tari- j hin belirli bir noktasındaki zihniyet ve tutumların ürünleri oldukları a-1 çıktır"xı. Bu belgeler resmi kurumlar tarafından yazılmadıkları için dc halkın en yalın duygu ve düşüncelerini ifade ederler. Dolayısıyla tarih yazıcıları ve sosyo-kültürel kavramlar hakkında çalışanların, öncelikle halı-kilim ve m ezar taşlan gibi etnoğrafik eserleri birinci elden değerlendirilmesi gerekir. Çünkü bunlar resmî duygular ile bilgilerin karışmadığı en yalın tarihî ve sosyo-kültürel vesikalardır. Genelde bugüne kadar yapılan çalışm alarda halının-kilim in nerede dokunduğu, adı, iplik yapısı, düğüm sayısı gibi m eseleler bu konuda çalışanların ana problemi olmuştur. Oysa onlardan ziyade halıkilimdeki damgaların verdiği mesaj ile onun sosyo-kültürel yapıdaki yeri sosyal bilim ler açısından birinci derecede öncelikli olm alıdır Halı-kilim tarihi Halı-kilim sanatından söz etmeden önce onun ham maddesinin elde edilm esini sağlayan koyun ye onun ortaya çıkm asını sağlayan sos- 154

^ lü sıh K ü ltü * - o a S a * ta lt* u la * ı K e ü tl» * şartlardan söz etmek daha yerinde olur kâhısınûâyız lyûvfıjfu n âı- m sanatı ile koyunun ehlileştirilmesi, göçebe hayatın şartlarından layı çadırların içinin döşenmesi ve çadır için gereken keçenin elde e- ıesi arasında yakın bir ilişki vardır. Tarihçelere göre Altay bölgesindeki bir yâr ââmâffl M âyı Afanasevo kültürü" denilen kültür alanında, ilk kez at ehlileştirilmiş bu bölgede yaşayan insanların da Hunlar olduğu belirtilmiştir*". 'H ayvan yetiştiren atlı göçebelerin, göç ederken, yük taşıyan hayvanlarca taşınabilecek, kolay nakledilebilen çadırlara ve çadır eşyalarına ihtiyaç Tardı. Çadırların tanzim inde Avrupa üslubunda m obilyalar tanınm ıyordu. Böylece çadırların tanziminde en önemli rolü halılar oynuyordu... L'hlemann a göre halıcılığın asü vatanın tam kuru istep bölgeleri olduğunu, Klim atik hususiyetler de ortaya koyar... İstep kuşağının en karakteristik göçebe kavimleri Türk kavimleri olduğu için, halı yapımı ve yarım ı bakım ından oynadıkları rolün en büyük olduğu yolundaki düşünceler de tabidir. Bu pek çok m ütehassısın üzerinde birleştiği bir fikirdir""''. Atla beraber koyun da bozkır şartlannm vazgeçilmez hayvanıdır. At manevra gücüyle yoğun Çin nüfusu karşısmda Türklere hayat hakkını sağlarken, koyun da yapağıyla giyinecek ve barınacakları eşyalann yapım ına im kan vermiştir. Türkler koyunlann yünlerinden keçeler yapmışlar ve koç başlannı da keçelerine, kilimlerine-halılarına vb damga olarak işlemişlerdir. Mesela "... Yenisey'in yukarı akımmda ve Uygurlar'dan sonra, bir müddet Moğolistan da yaşayan Kırgızlann halılan da keçe cinsindendi. Bunlarda kullanılan bezek motiflerine yerliler koçkardıng m üzü (koçların boynuzu) derler""''. Türkleri'nin hâlâ keçeden ayakkabı-çizme yaptıklannı ve üzeri koç başlı nakışlarla işlenmiş keçeleri, bütün Türk cum huriyetlerinde görmek m ümkündür. Bu konuda Rus etnografı arından A. Miller 1924 yayınlanan Doğunun H alı M am iilleri" adlı eserinde aynen şunları yazmaktadır: Fars dokum alarında hakim olan 'çiçek ve bitki' m otifidir. Kafkasya'da arkeolojik kazılarda ortaya çıkanlan höyüklerdeki halı motifleri tamamiyle 14-15.yy göçebe Türklerin nakışlarıyla aynilik gösterir. Kafkas dokumacılığına Türklerin bu katkısını görmezden gelemeyiz". Diğer yandan yazar halıcılık tarihi hakkında da şunları yazar: "H ah ve kilimin üreticileri sadece Türk soylarıdır. Bunlardan bazılarını sayacak olursak: Türkmen, Karakalpak, Özbek, Massaget ve Kırgızlardır. Özellikle göçebe Kırgızlarda halıcılık, göçebelik hayatına ilişkin ya- 155

<7 ü y ıjz K iu tü sı u a S a * u U c * u i^ * ı tc a U İİa sı şama ve ihtiyaçlarla sıkı ilişkiler sergiler. Bu konuda 15.yy'da Timurlenk'in sarayını ziyaret etmiş İspanyol gezgin Clavicho'da bize tanıklık ed er"xv. Afanasevo kültürünün merkezini teşkil eden Bateney kasabası civarında bir kurganda süs eşyalarının yanında koyun ve at gibi hayvanların kalıntılarına rastlanmıştır*. Bilindiği üzere at Türkler'de binek hayvanı olm anm yanında en önemli kurban hayvanları arasında da yerini alır. Mesela eski Türklerin gökyüzü için at, toprak için de koç kurban ettikleri bilinmektedir. Hâlâ Kazakistan'da en önemli kurban hayvanı at olduğu gibi, onun eti koyun, sığır, deve gibi hayvanlara göre daha da pahalıdır. Türklerin İç Asya'da yaşadığı bölgeler tarihçiler tarafından atlı hayvan yetiştiren kültür bölgesi" olarak adlandırılırken, bu kültürü ilk Türklerin m eydana getirdiği belirtilmiştir. Türk sanatının en önemli üsluplarından biri olan hayvan üslubunun da bu kültürle ortaya çıktığı belirtilmektedir. İfade edilen kültürün önemli araştirmacılanndan Menghin'e göre Ural-Altay halklarının dünya tarihinde iki önemli rolleri olmuştur. Bunlardan birincisi hayvan yetiştiricilikleri, İkincisi de devlet kurma becerileridir*'". Dünyada bilenen en eski halı bilindiği üzere Altay bölgesindeki Pazınk kurganında bulunmuştur (Ancak bundan daha eski halı parçalan bugünkü Doğu Türkistan'da bulunmuştur). Öte yandan bu bölge tarihin bilinen devrinden bu güne kadar Türkler tarafından kullanılan yerleşim yerleridir. Ancak Rus arkeolog Rudenko, Pazınk'da bulduğu halının İran halısı olduğunda ısrar etmiştir. Ondan sonra P azınk halısı konusunda yazı yazan başka Rus kazıbilimci ve sanat tarihçileri de İran ya da İskit halısı olduğu konusunda çeşitli yazılar yazm ışlardır. Ayrıca bölgede eskiden ve günüm üzde Türklerin yaşamış olduklarından hiç söz etmedikleri gibi çok uzak bir ihtimal olarak M oğollann ya da Çinlilerin yaşam ış olabileceklerini ifade etmişlerdir. Bu konuda ilgi çekici bir yaklaşım da UNESCO'dan gelmiştir. Adı geçen kuruluş on beş dilde yayınladığı "Görüş Dergisi''nin on ikinci sayısını (1976) İskitler ile Pazınk halısına ayırmış olup dergide yazı yazanların hepsi Rus ve Ukranya kökenlidirler. Bu dergide yazı yazanlar ne hikmetse, İran, Osset, Altaylılar, Tuva, Kazakistan, Moğol, Çin, Rus, İskit, Ukranya adlardan sıkça söz etmelerine rağmen, Türk kavramım kullanmaktan ısrarla kaçınmışlardır. Adı geçen dergide yalnızca ilk Türk 156

^ Jü sıjt K ü ltü s ı v a K au tlaa. I hakanının cenaze töreninde bir örnekle söz edildikten sonra Bizans'tan B e iç i olarak Avar ve Rumların da bulunmuş olduğu ileri sürülmektedir", Hdenildikten sonra "cenaze törenine gelenler Pasifik kıyıları, Sibirya ve Orta Asya gibi Türkler'e bağlı olmayan yerlerden gelm işlerdir" denil- sektedir. Dergi bü tü n ü yle incelenirse, yazılanların y u karıd aki örnek de olduğu gibi bilimsel anlayışa dikkat edilmediği anlaşılacaktır. Mesela bir»yerde İskitlerin yurdu Karadeniz'in kuzeyi denirken, bir başka yerde»sibirya'daki İskit eserlerinden ve bir başka yerde de "İskitlerin akrabaları B e l a n A ltaylılar" gibi mezarlarmı düzenledikleri belirtilm iştir. Ayrıca, "Orta A sya'nın (yani Büyük Türkistan'ın) Türklerle ilgisi olmadığım belirtmiş ve biraz dil coğrafyasıyla ilgili olanları güldürecek seviyede "A ltaylıların İskitler gibi Farsça'nın çeşitli lehçelerini konuştukları sanıl maktadır" " gibi ifadeler kullanılmıştır. Aynı dergide İskiüerin at sırtında silah kullandıklan, tannlanna özellikle at kurban ettikleri, domuz beslemedikleri, kımız içtikleri, doğuştan çoban oldukları, ölümden sonraki hayata inandıkları, bundan dolayı da m ezarlara yiyecek koydukları ve yiğit kişilerin ise m umyalanarak kıym etli eşyalarıyla, aüyla gömüldüğü, koç başlı kapları olduğu, tekerlekli çadırlarda yaşadıkları belirtilmişti r'\ Dünyada bulunan ilk halı örneği Pazırık halısı olduğuna göre, halı-kilim hakkında yazanların Pazırık halısıyla ise başlamalarında yarar vardır. Bilindiği üzere Pazırık yaylası Balıklı Göl yakınlannda Yan Ulagan ırmağı kıyısmdadır. Buradaki kurganların birinde çıkarılan ve dünyanın bilinen ilk halısı olarak kabul edilen halı üzerindeki pars damgası ile at, eyer ve pantolonlu süvari resimleri günüm üze kadar bozulmadan kalabilmişlerdir. Pars, Kazakistan'ın eski başkenti Almatı'nın ve Tataristan'ın devlet damgası olduğu gibi, Kazakistan'da pantolona "şalvar" denirken, Anadolu'da giyilen şalvar tipine rastlanmaz. Ayrıca insanların kafa tasında olup da eyere benzeyen bir kemiğe Türk eyeri (sella Turcica) dendiğini tıpla az çok ilgilenen herkesin bildiği husustur. Dolayısıyla bir tek eyer ile atlı süvarilerin giyinişleri dahi, Pazırık halısının Türk kültürüyle ilgili olduğunu ispatlama açısından, çok önemli ip uçları vermektedir. Ayrıca eyerin Türk buluşu olması ve atlı kültürün gereği olan giyim biçiminin Fars giyim tarzıyla alakasının olmaması da önemli bir bilgi kaynağıdır. Ancak Rudenko, Pazırık'daki incelemeleri sonucunda şu saürlan yazmıştır: "Her halde bu mezar Türk veya Moğol ırkına ait değil, aryani ırktan olan İskitlerindir"**. Fakat İskitlerin "aryani"

K ü ltü s ı u c a n e U u u l& *ı K a iit L jı bir ırktan olm adıklarını, en azından kımız içm elerinden, domuzu topraklarında barındırm am alanndan, at kurban etm elerinden ve ölüm ile mezar törenlerinden anlamak mümkündür. Mesela kımızı Türkler ve Moğollar'dan başka bir kavmin içmediği ve onu Batılılar'ın 1944'e kadar tanımadıkları bilinmektedir'*1. Öte yandan İskitlerin Türk olduğu, en azından Türklerin sosyo-kültürel çevresi içinde olduklanna dair eserler aksi görüşteki eserlerden hem daha çok, hem de bu doğrultudaki bilgiler daha tutarlıdırlar. Ayrıca milattan önceki "İD. asırdaki Çin vakanüvislerine göre Pazırık havalisinde Hunlar bulunuyorlardı... Pazırık höyüğünün şarkında yaşayan Ürenha Türklerinden Uygur Ondar (onlar) yahut Ondar Uygur Oym ağı hâlâ mevcuttur... Hülasa Pazırık harfiyatmda açılan mezardaki defin, ayin ve merasimlerini gösteren bütün eserler ancak Türklerin defin, ayin ve merasimlerine ait anane ve adetleriyle izah o- lunmaktadır. Harfiyattan çıkarılan bütün eserler Türkler'in Orta Asya ve A ltay'da kablelm ilat devrinde inkişaf ettirdikleri kültürün mahsulleridirler"xxii Kuşkusuz bir kültür unsurunun bir bölgede bulunması o kültür unsurunun o bölgeye ait olacağı anlamını taşımaz. Fakat bulunan kültür unsurunun özellikleri, kollanmn daha çok hangi sosyo-kültürel çevrede oluştuğu ile o çevrede neyi ifade ettiği, bir kültür unsurunun hangi bölgenin ya da sosyo-kültürel çevrenin eseri olduğu hakkında önem li ipuçları verir. Mesela antropologlar arasında, bir kültür unsuru daha çok nerede bulunuyor ve sosyo-kültürel hayat açısından önemli anlamlar taşıyorsa, o kültür unsurunun oranın eseri olduğu hakkında yaygın bir görüş vardır. Pers hakanlığına ait en eski vesikalar M.S. VIII. yy.'dan kalmadır. Ayrıca İran kültürü konusunda görüşleri -genelde- dünyaca kabul gören Spiegel, Kremer ve Geiger gibi uzmanlar "halıcılığın Perslerde autochthon (esas, asıl, otantik, esas yerli) bir şey olm adığını söylerler" ". Ancak Piotrovsky, Pazınk'ta bulunan halıdan "ünlü İran halısı" olarak söz ettikten sonra, Altay dağlannda bulunan keçelerde Çin, İr ve İskit etkisinin görüldüğünü belirtirvmv. G ryaznov'da "... Orta ve Güney Kazakistan'da Altayların bati yörelerinde ve Tuva'da İskitlerin d nemine ait eserler ele geçirilmiştir" dedikten sonra, İskit Sibirya hayv sitilinin Tuna boylarından Çin settine kadar geniş bir alanda görüldüğünü belirtirvw. O halde İskitlerin yaşadığı bölgeler tarihin bilinen devrinden beri Türklerce m eskun yerler olup, Türkler hâlâ Kazakistan, Altaylar 158

* 7 ü s ık K ü lt ü s i İM İ < 2 *ta İ4 + lc & G *l. K o û U & ı Tuva'da yaşamaktadır. Ayrıca uzmanlık alanları Hun, Çin ve Moğol Ihi olan tarihçiler tarafından Altay bölgesi, yaygın kabule göre Türkleilk yurtları olarak ifade edildiğine göre, problem in olm am ası gerekir. Vam bery 1863 yılında Hive, Tahran, Buhara gibi bölgelerde yapseyahatler hakkında bilgiler verirken halı ve keçe imalatının Türkler tarafından yapıldığını zikrederek nakışların işlenişini şöyle anla- "Bir kadın dokunulması istenen nakışların örneklerini kum üzerine a parça çizer, işçilerde bu örneğe bakarak halıyı dokurlar"*-"'1. Halı sanatının doğduğu coğrafya bugün dahi Türklerin yaşadığı iardır. Halı hakkında yapılan yüzyıla yaklaşan çalışm alann önemli r kısmı halı sanatının dünyaya Türkler tarafından tanıtıldığını ortaya ; /maktadır. Pazınk halısından önce bulunan ve VI. yy. ait olan halı da ğu Türkistan'da bulunmuştur. İslam ülkeleri ise halıyı, Selçuklular itasıyla tanımışür. Pazırık'da bulunan halı bilim adamları tarafından "T ürk Düğümü" olarak bilinen "Gördes Düğümü" ile dokunmuştur. Ayrıca düğümlü halı tekniği ilk defa İç Asya'da kullanılmıştır. Bu nedenle bazı eserlerjde düğümlü halıların Türk tarihiyle yakın ilgisi olduğu belirtilir. Sanat tarihçilerinin belirttiğine göre, "İran düğümü" "asim etrik"; "Türk düşüm ü" ise "sim etrik" tir. Dolayısıyla Pazınk halısındaki düğümlerin de simetrik olması, bu halının Türk halısı olduğu (en azından İran halısı olmadığı) hususunda önem li bir belgedir*-'. L. P. Kyzlassov, K. F. Simirov, Kisselev ve Griaznov gibi Rus bilim adamlan da Rudenko'nun görüşlerine karşı çıkarak, Pazırık'da bulunan halının İran halısı olduğuna dair görüşlere itiraz etmişlerdir. Sanat tarihi uzmanlanndan K. Erdman da önceleri Pazırık'da bulunan halının Türk halısı olduğu konusunda kuşkular taşımış olsa da en son vazdığı eserde bu halının "Türk ilmiğiyle dokunmuş" olduğunu kabul ederek, Pazınk halısının Türk halısı olduğu görüşünü savunmuşturvxviu. D iyarbekirli'ye göre de "P azın k halısı Altaylarda yaşayan Hun topluluklarının bir nevi maddi değerlerinin aynası olarak karşım ıza çıkmakta d ır"^. Pazınk halısındaki hakim damgalan, ve Türklerin kullandığı geometrik damgalan araştırma alanımızdaki yalnızca halı-kilimlerde değil, bir evin dış duvarında, kağıt paralarda "orak çekiçlerin" arasında, bir m ezar taşında, hatta tuvaletlerin tavanlarında veya duvarlarında görebilirsiniz. 159

<7 ü y ı J z t C & ü ü s ı ü c S a * t& tı* u & C L * t. K a A it İ A s ı Yazılı kaynakların önemli çoğunluğu "Kürtleri" Farsların biri kolu olarak değerlendirirler. Ancak buradaki resimlerde de görüldüğü gibi "Kürtler" halı-kilimlerinde Fars düğümü ve damgalarını yani bitki ve havan şekillerini değil de "Türk düğüm ü" ve Türk dam galarını kullanmışlardır. Bu huşun bir tesadüf olması veya etkileşimle açıklanması mümkün değildir. Eğer tesadüf olsa bunun Türkler arasında da olması gerekir. Oysa Edirne'den Tuva'ya kadar olan sosyal coğrafyada yapftğım ız alan çalışm alarında, hem yazılı hem de etnografik eserlerde Türklerin ve Kürtlerin aynı damgaları kullandıklan tespit edilmiştir. Aynca eskiden olduğu gibi bugün de İran'da bir çok Türk boyu Farslarla beraber yaşam alanna rağmen halı-kilimlerindeki hakim damgaların Fars damgaları olmayıp, Türk damgalarıdır. Bu makaledeki resimlerin hiç bi " özenle seçilmeyip tesadüfen seçilmişlerdir. Aynca bu konuda daha ge; * bilgi ve fotoğraf için şu eserlere bakılabilir*^. Dolayısıyla Altaylar'dan Van'a, Hakkari'ye oradan da Adana'v Bergama'ya, Çanakkale'ye ve Edirne'ye kadar olan bir coğrafyada yaş yan insanlar arasında alan çalışması yapılarak tespit edilen damgalann benzer değil, avnı olmaları önemli bilgiler ifade etmesi gerekir. Ayrıca bu kadar geniş bir alandaki insanların bir iletişim aracı olm adan aynı damgalan yüzyıllardan beri mezar taşlarına, iş ve eğlence yerlerine, hahkilimlerine işlemeleri bir tesadüf değildir. Nasıl ki biyolojide DNA'lar yani veraset varsa, sosyo-kültürel hayatından DNA'ları vardır. Bunu en yalın şekilde bir sosyal grubun inşa ettiği etnografik eserlerde görm mümkündür. Bu nedenle halkın kullandığı damgalar adeta onlann ta şifreleridir. Bu konuda daha geniş bilgi için \v\vw.sosyalbilimler.orp' veb sayfasına bakılabilir. E R E N, A. C., Milli Bir G ü ç Olarak Türk Kültür Sosyolojisi Üzerine B ir İncelem e-d enem e, Tarih D eıgisi, S. 31. 1978. -K Ü Ç Ü K, M., 70. Yıl Vesilesiyle Bir Kültür Sosyolojisi Önerisi, Kültür Dergisi, S. 101, 1993. >G E Z G İN, M. F., G enel Sosyoloji- Köy Sosyolojisi İlişkilerine Toplu B ir Bakış ve Olukbaşı Araştır- 1 ması (I. Ü. S B E., Basılmamış D oktora Tezi), İstanbul, 1985, s. 44.,u W İL LİA M S, R., Kültür (Çev. E Baser), İstanbul, 1993, s. 7-13. iv Ç A L I Ş L A R, A., Ansiklopedik Kültür Sözlüğü, İstanbul, 1983. v M C D O W A LL, D., Kürtler (Uluslar arası Azınlık Haklan Raporu), Avesta Basın Yayın, İstanbul, 2000, s.29. " MCDOVC A LL, D., a. g e., s.29 160

'JüaJi KüJİüsı oa Sa*ırM*utc.*ı KaiiİloA. TA CAR, P., Kültürel Haklar Dünyadaki Uygulamalar ve Türkiye İçin Bir M odel Önerisi, Gündoğaıı f a la r ı, Ankara, 1996, s. 10-11. TACAR, P., a. g. e., s. 70-71,73 N İY A Z I, M., M illet ve Türk Milliyetçiliği, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2000, 152-153. rk l'i'z, Kürtlerin Tarihi (Çev. S. Şanlıer), İstanbul, 1992, s. 15. M Ü LA YİM, S., "Tanımsız Figürlerin İkonografisi", Türk Soylu H alkların H alı, Kilim S an atı (Uluslararası Bilgi Şöleni Bildirileri, 27-31 Mayıs Kayseri), A n k a r a, 1998, s, 222. Ö G E L.B., İslamiyet ten Ö nce Türk Kültür Tarihi, Ankara, 1991, s. 207-209. RASON'YI, Lvdia, Türklerde Halacılık Terimleri ve Halıcılığın Menşei, Türk Kültürü, Savı 103, 1, s. 614, 615. R A SO N Y İ, L, T arihte T ü rklü k, -Ankara, 1996, s. 42. M İL L E R, A., D oğu nun Halı Mamülleri, Leningrad, 1924, s. 3, 6, 1 5,2 2, 23. Ç O R U H L U, Y., T ü rk Sanatının A B C 'si, İstanbul, 1993, s. 17. A t ve at kültürü hakkında bk: Aksov, M., Türkler de A t Kültürü ve Kım ız, T ü rk D ünyası T arih % & si, Savı 134, 1998. :* R A SO N Y İ, L., a.g.e., s. 3, 4. - P İO T R O V S K Y, B. B., İskitlerin Dünyası, Görüş D ergisi,. Sayı 12, 1976, s. 4, 7. Z A V İT U K H IN A, M. P., Pazirik, Göriış D ergisi, Savı 12, 1976, s. 31, 36. * G Ö R Ü Ş D E R G İS İ, Sayı 12, 1976, s. 10, 2, 18, 32. ' r- Aynca bk: A K S O Y, M., a.g.m. İN A N, A., M a k a leler ve İncelem eler, II. cilt, Ankara, 1991, s. 262. «* Aksoy, M., Türklerde A t Kültürü ve Kım ız, Türk Dünvası Tarilı ve Kültür Dergisi, S.142, 1998, s. 42-43^ İN AN, A., a.g.e., s. 263, 267. = R A SO N Y İ, Lvdia, a.g.m., s. 616. P İO T R O V S K Y, B. B., ag.m., s. 6, 8. I» G R Y A Z N O V, M. P., Ö teki Dünya İçin Hazırlanan Adar, Görüş D ergisi, Sayı 12, 1976, s. 38, 41. V A M B E R Y, A., O rta A sya G eçişi (Hasç. N. A.. Ö çalp), İstanbul, 1993, s. 57. Y E T K İN, Ş., kurdum uzdaki M üzeler ve Camilerde Bulunan Değerli Halılar, T ü rk Kültürü Dergin Savı 4, 1963, s.2. -Y E T K İN, S., T ü rk H a lt S an atı, Ankara, 1991, s. 1,2. L H.A O C K H Doğu H alıları (çev. N. G. Görgünay),.Ankara, 1975, s. 38. D İE Z, E., - ASLAN APA, Ö., T ü rk Sanatı, İstanbul, 1955, s. 46. **'» D IY A R B E K İR I.I, N, İlk Türk Halısı, I. U luslararası T ürk F o lklor Sem ineri B ildirileri, Ankara, 1974, s. 263. -T E K Ç E, E.F., P a t r ik,.ankara, 1993, s. 32,33. D İY A R B E K İR L İ, N ; ag.m., s. 267. Iran Rugs -The International Monthly Magazin o f Persian Rugs and Carpets. -H ulla, Bamard, N, Persian Kilims, Tehran, 1999. -Yassavolı, D., Persian Rugs and Carpet, Tehran, 2001. -Souresfafıl, S., Na in Carpet, Telıran, 1997. -Aschenbrenner, E., Iranıaıın To\v & Yillage Carpets and Rugs, Tehran, 2005. -Azadi, S., Tnbal and Yillage Rugs From Fars, Telıraıı, 1992. Taııavoli, P, Rustic & Tribal \\eaves Farom \X aramm, Tehran, 2001. 161