SORUMLU KAPİTALİST SİSTEM

Benzer belgeler
İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Cumhuriyet Halk Partisi

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

1-Hâkim ve Savcılar idari görevleri dolayısıyla aşağıdaki kurumlardan hangisine bağlıdır?

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız

2011 KADIN İSTATİSTİKLERİ

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

Ocak 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar?

TBMM MİLLETVEKİLLERİ Cinsiyete göre dağılım. TBMM MİLLETVEKİLLERİ Partilere göre dağılım YEREL YÖNETİMLER KADIN ORANI (%)

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

İstanbul 13. Müebbet çıktı

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

Türkiye'de ilan edilen olağanüstü hal uygulaması dünya basınında geniş yer buldu / 11:14

Türkiye'de "Decentralization" Süreci

TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ

Demokrasi Nöbeti Araştırması

SON 4 SEÇİMDE 3 BİRİNCİLİK 10 AĞUSTOS 2014 CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ ( TEK BİLEN ANDY-AR) 12 HAZİRAN 2011 GENEL SEÇİMLER ( EN YAKIN TAHMİN ) 12 EYLÜL

MESLEK ÖRGÜTÜNÜN GöREV ÇAĞRISINA KATILMAK SUÇ MUDUR? BU NEDENLE HUKUKİ BİR YAPTIRIM UYGULANABİLİR Mİ?

Biz yeni anayasa diyoruz

ANAYASA DEĞĠġĠKLĠKLERĠ HAKKINDA GÖRÜġ VE ÖNERĠLERĠMĠZ

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

ŞUBAT 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

Bu araştırma, 24 Haziran 2018 de yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinde seçmenin oy tercihlerini tahmin etmenin yanı sıra seçmenin

KARAR 1 (672 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılmaya dair) Davalı : Başbakanlık /ANKARA

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER

21 EKİM 2007 TARİHLİ HALKOYLAMASI

Başkentteki Yardımcı Kuruluşlar. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi

HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU DEĞİŞİKLİK TEKLİFİ HAKKINDA BİLGİ NOTU

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

10. Herhangi bir sebeple boşalan bakanlığa en geç kaç gün içinde yeni bakan atanır? A) 5 gün B) 10 gün C) 15 gün D) 20 gün E) 25 gün

AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE GÜNDEMİ VESEÇMEN EĞİLİMİ ARAŞTIRMASI SONUÇ RAPORU 25 AĞUSTOS 2015

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Avrupa Birliği ne değil, hemen

Türkiye Siyasi Gündem Araştırması

Cumhurbaşkanı. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

İ Ç İ N D E K İ L E R

MACARİSTAN SUNUMU Dr. Csaba UJKERY

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

CUMHURBASKANININ YETKİ VE SORUMLULUKLARI

İÇİNDEKİLER. A. Bülent Gürel (Üsküdar Hakimi) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları

Bugün gündemi sarsacak konulara baktığımız da; bunların tesadüflere dayanmadığını da görmek gerekir.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ PAKETİ Ne getiriyor, Ne götürüyor? Onur Bakır Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Uzmanı

ANAYASA HUKUKU 2016 Bahar dönemi Yılsonu sınavı CEVAP ANAHTARI

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ

ŞUBAT 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ!

KAMU YÖNETİMİ. 5.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

Bu yazı Dursun Güzel in 5 Temmuz 2012 tarihinde Yeni Vatan Turkish Nevvsaper (yenivatan.com.au) gazetesi gün ışığı köşesinde yazılmıştır.

SAYIN BASIN MENSUPLARI;

2008 TÜRKİYE İNSAN HAKLARI İHLALLERİ BİLÂNÇOSU

Trans Terapi ve Dayanışma Grubu Toplantılarının Yedincisi Gerçekleşti. SPoD CHP Beyoğlu Belediyesi Başkan Aday Adayı Gülseren Onanç ile görüştü

TÜRKİYE NİN NABZI AĞUSTOS 2015 ERKEN SEÇİM ÖNCESİ SİYASAL DURUM DEĞERLENDİRMESİ

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI


Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de

İsviçreli siyasetçi ve örgütler: Diktatörlüğe karşı Kürtlerle dayanışma büyütmeli

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010

KASIM 2015 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

KASIM 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

18. bölüm. basında bursa il koordinasyon kurulu

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

ALİ ÇAVUŞ: KİMİN IRKÇI OLDUĞUNU HEPBİRLİKTE GÖRDÜK Salı, 13 Aralık :23

YÖNETİMDE DÜRÜSTLÜK, ŞEFFAFLIK, HESAP VEREBİLİRLİK: NEREDEYİZ, NEREYE GİDİYORUZ? Erol Erdoğan. Genel Başkan Yardımcısı - İstanbul Milletvekili Adayı

Mevzuat Değişikliklerinin Meslek Alanımıza ve Odamıza Yansıması

Transkript:

EKİM 2009/09 FİYATI 1 TL ISSN 1302-692X137 AYLIK SİYASİ GAZETE YA BARBARLIK YA SOSYALİZM SEL FELAKETİ: SORUMLU KAPİTALİST SİSTEM Açılım sürüyor Kürt Açılımı ndan Ermeni Açılımı na! IMF ve DB Karşıtı Birlik mücadele çağrısı yaptı İşçi kadınları kar hırsı öldürdü Bir G20 Zirvesi daha yapıldı! - Pittsburg / ABD Munzur a ilk kelepçe vuruldu!

editörden - içindekiler EDİTÖRDEN Değerli okuyucu, dergimizin bu sayısında hem içerik hem de biçim olarak belli değişiklikler yaptık. Dergide şimdiye kadar yer alan Yeni İşçi Dünyası sayfalarını bundan sonra her ayın onbeşinde ayrı gazete olarak yayınlayacağız. Bu değişiklikle amacımız işçi sınıfının mücadele deneyimlerine ve örgütlenme sorunlarına daha fazla yer vermek ve bu mücadele içerisinde yer alan işçi ve emekçilere daha fazla ulaşabilmektir. Tabii ki bu kendiliğinden olmayacaktır. Tüm okurlarımızdan isteğimiz her iki yayın organını da mümkün olduğunca yaygınlaştırmalarıdır. Bu sayımızda hükümetin Kürt Açılımı nı irdelemeye devam ediyoruz. IMF ve DB toplantılarını protesto eden Birlik in eylemlerine yer verdik. Eylül ayı başında yaşanan sel felaketinin asıl sorumlularını ortaya koyan bir yazımız var. Ayrıca Pameks patronlarının kar hırsı yüzünden canlarından olan 8 işçi kadını yazdık. Yeni sayımızda görüşmek üzere... 03-10-2009, YDİ ÇAĞRI İÇİNDEKİLER GÜNDEM Açılım sürüyor......................................... 3 Yargı reformu............................................ 5 HALKLARIN KARDEŞLİĞİ İÇİN Kürt Açılımı ndan Ermeni Açılımı na!....................... 7 Demokratik Açılım gazetesi kapatıldı....................... 8 Açılım gölgesinde 1 Eylül................................. 8 Türkiye de 36 dil konuşuluyor............................... 9 GÜNCEL IMF ve DB Karşıtı Birlik mücadele çağrısı yaptı................ 10 IMF, Bürosu önünde protesto edildi......................... 11 Sel felaketi: Sorumlu kapitalist sistemdir!.................... 12 12 Eylül faşist darbesi protesto edildi........................ 13 YENİ KADIN DÜNYASI İşçi kadınları kar hırsı öldürdü.............................. 14 Üzmez i protesto eden kadınlar yargılanıyor!................ 15 PANORAMA Savaşın ve işgalin sonu görünmüyor!- Afganistan............ 16 Bir G20 Zirvesi daha yapıldı!- Pittsburg / ABD................. 18 BM Genel Kurulu ndan................................. 21 YAŞAMA TEMELLERİNİ KORUMA MÜCADELESİ BM nin iklimi bozuk................................... 22 Munzur a ilk kelepçe vuruldu!.............................. 23 YENİ DÜNYA GENÇLİĞİ Sürgünlerden doğan bir yaşam; Aram Tigran................. 24 GÜNCEL 6-7 Eylül Olayları: Unutma, Unutturma!..................... 25 BDSP ye yönelen şiddeti kınıyoruz!......................... 26 2 ÇAĞRI Basın Yayın Ltd. Şti Adına Sahibi: Aziz Özer Sorumlu Yazıişleri Müdürü: İlyas Emir Yönetim Yeri ve Adresi: Hüseyin Ağa Mah., Balo Sok. No: 29/5 Beyoğlu - İstanbul Tel/Fax: (0212) 620 67 57 Banka Hesap: Türkiye İş Bankası Galatasaray- İstanbul, Hesap No: 1022 0 738654 Sayı: 137 Ekim 2009 ISSN 1301-692X137 Fiyatı: Türkiye: 1 TL Türkiye Dışı: 1,50 Euro Baskı: Uğur Matbaacılık Tel.: (212) 501 81 09 Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi 6. Kat A Blok 4 NA 8-10-11-23 Topkapı - İstanbul Yayın Türü: Yaygın Süreli www.ydicagri.org mail@ydicagri.org

Demokratik Açılım, Kürt Açılımı veya Milli Birlik Projesi adına ne denirse densin açılım iyi, kötü sürüyor. AKP yaptığı açıklama ile açılım çalışmalarının tamamlandığını ve 1 Ekim de açılacak TBMM de görüşüleceğini açıkladı. Ağustos ayında Orgeneral Başbuğ un açıklamalarını AKP nin ve Cumhurbaşkanı nın da desteklemesi ertesinde Açılım ile ilgili beklentiler sekteye uğradı. TC nin kırmızı çizgilerinin bir kez daha hatırlatıldığı açıklamalardan sonra, açılım çalışmalarını yürüten Bakan Beşir Atalay Anayasa değişikliği ve genel af öngörülmediğini belirtti. Yani Kürt Açılımı Anayasa değiştirilmeden ve bir genel af çıkarılmadan yapılacak. Atalay ın açıklamasında hemen sonra Demokratik Toplum Partisi olumlu havanın dağıtıldığını belirterek, dağ fare doğurdu açıklamasını yaptı. Tüm bu süreçte AKP açılımın içeriği ile ilgili somut herhangi bir şey açıklamadı. Açılımın neler içerdiği çeşitli medya organları tarafından açıklandı. Haber Türk gazetesi açılımın ayrıntılarına ulaştığını belirterek bunları yayınladı. Bu habere göre Demokratik Açılım genel hatları ile şöyleydi: - Alfabeye Q, W ve X harfleri eklenecek, - İlköğretimde öğrencilere okutulan Andımız kaldırılacak, - Suça karışmayanlar bir dönem rehabilitasyona tabi tutulduktan sonra serbest bırakılacak, - Suça karışıp pişman olan 5 yıl gözetim altında tutulduktan sonra serbest bırakılacak, - PKK nin üst düzey yöneticileri affedilmeyecek, ancak yurtdışına çıkmaları sağlanacak, - Eğitimde Kürtçe seçmeli ders olarak konacak, - Kürtçe yer isimleri iade edilecek, - Devlet Kürtçe yayınları destekleyecek, - Karayollarına Kürtçe tabelalar asılacak, Açılım sürüyor Tüm bu süreçte AKP açılımın içeriği ile ilgili somut herhangi bir şey açıklamadı. Açılımın neler içerdiği çeşitli medya organları tarafından açıklandı. - Devlet dairelerinde Kürtçe tercüman bulundurulacak, - Kürtçe bilen polis ve imamlar görevlendirilecek, - Kürtçe Kuran devlet tarafından bastırılacak, vb. Açılım eğer basına sızdığı şekliyle gerçekleşecek olursa, 90 yıllık statükocu Kemalist ideoloji en azından ret ve imha siyasetinden, Kürt ulusunu kabul etme noktasına gelmiş olacak. Ancak açılımın bu hali Kürt halkını tatmin etmeyecektir. Devlet açılım ile kırıntılar vererek, ama kırmızı çizgilerine dokundurtmayarak PKK nin mücadelesini tasfiye etmeyi planlıyor. Daha çok eğitim alanında olan bu konular ise, o kadar kolay aşılamayacak gibi görünüyor. Çünkü geçen aylarda süren üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünün açılması talebi şimdilik hüsranla sonuçlandı. Mardin de açılan Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay YÖK e Kürt Dili ve Edebiyatı açılması için talepte bulundu. YÖK bu talebe öğretim görevlisi olmadığı gerekçesi ile olumsuz yanıt verdi. Böyle bir bölüme ancak Yaşayan Diller Enstitüsü adı altında onay verilebileceğini bildirdi. Bu duruma tepki gösteren Omay, Kürtçe eğitim için öğretim görevlisi olduğunu, gerekli altyapının kısa sürede hazırlanabileceğini belirterek Bir bilim olarak kuruluşu 1787 yılına kadar giden ve halen dünyadaki 30 kadar üniversitede enstitü, bölüm, merkez, kürsü gibi birimler bünyesinde ele alınmakta olan Kürdoloji nin, ülkemizde de aynı isimle anılmamış olmasının bilimsellik açısından izahı zordur. Kürdoloji yerine yaşayan dil ifadesinin kullanılması, ülkemizin ayrılmaz unsuru olan Kürt vatandaşlarımızı da rencide edecektir. dedi. Yaşamayan dillere bile onay veren, bu dillerin üniversitelerde okutulması konusunda herhangi bir itirazı olmayan YÖK, Kürtçe nin Yaşayan Diller adı al- gündem 3

gündem 4 tında öğretilebileceğini açıkladı. Aynı zamanda Diyarbakır Barosu nun başvurusu üzerine Dicle Üniversitesi tarafından da YÖK e aynı talep iletildi. YÖK bu talebi de usul açısından olumsuz yanıtlayarak, Diyarbakır Barosunu da terörist ve siyasi bir yapılanma olarak adlandırdı. Açılım üzerine tartışmalar Meclis in açılmasından sonra hızlanacaktır. Çünkü AKP Meclis in ilk gündeminin Demokratik Açılım olacağını açıkladı. Ayrıca yürüyen tartışma üzerine Başbakan Erdoğan Meclis oturumlarınında kamuoyuna açık olarak yapılacağını bildirdi. Yine de bu konu henüz net değil. Çünkü kapalı oturum isteyen, ülkenin güvenliğini vb. gerekçe gösterenler de var. Her ne kadar AKP nin ilk başta açıkladığı Demokratik Açılım ifadesi artık aynı olumlu havayı yansıtmıyorsa da pek çok şeyin değişeceği, en azından Anayasa ya girmese bile devletin resmen Kürt ulusunu ve Kürtçe yi tanıdığı bir noktaya gelecek olması olumludur. Bu değişim verilen ulusal mücadele sonucudur. Gelinen nokta ulusal mücadelenin artık engellenemediğini ve kısmen taleplerin kabul edileceği noktasıdır. Buna rağmen gelinen nokta arzulanan nokta değil. Çünkü açılım konusunda adım atan devlet, Kürt ulusunu Anayasal düzeyde tanıma ve kısmen de olsa özerlik verme noktasından çok uzakta. Bu kırmızıçizgi hem andaki iktidar partisi AKP nin, hem de Kemalist kesimin, en başta da ordunun koruduğu bir yan. Bu nedenle adına ne denirse densin, açılım burjuva demokrasisinin bile gerisinde bulunuyor. Açılım diye ifade edilen şey anda PKK yi tasfiye etme, Kürt ulusal mücadelesini durdurma/bölme hedefini güdüyor. Bu haliyle yapılacak açılım (ki daha fazlasını da beklemiyoruz) Kürt ulusuna özgürlük getirmeyecektir. Kürt ulusu da diğer uluslar gibi kendi kaderini tayin etme, ayrılıp ayrı devlet altında yaşama hakkına, eğer isterse gönüllü bir şekilde, eşit, özgür yurttaşlar olarak barış içerisinde birlikte yaşamayı seçme hakkına sahiptir. Ancak bu hak ulusal baskının, zoraki birliğin sürdüğü TC nin egemenliği altında kullanılamaz. Kürt ulusunun kendi kaderini tayin edeceği özgür ortam devrimle yaratılacaktır. Gerçek özgürlük, eşitlik ve barış Türk, Kürt, Arap ve diğer milliyetlerden işçi ve emekçilerin ortak mücadelesi ile devrim ile kurulacak Demokratik Halk Devletinde mümkündür. 29.09.2009 İktidar dalaşında yeni bir girişim Yargı reformu Emekli Yargıtay başsavcılarının onursal başkan olarak fetva kesmeye devam ettiği bir ülkede yaşıyoruz. Savcıların kendilerinin sanık avukatları ile aynı seviyede olduklarını hazmetmeleri zordur bu ülkede. Yargı egemen sınıfların kendi aralarındaki iktidar dalaşında çok önemli bir rol oynuyor. Yargının bağımsızlığı nı, birçok halde yargıç kararlarının yasalardan bağımsız olması biçiminde yorumlayıp, uygulayan ve T.C. de egemen bürokrat elitin önemli bir bölümünü oluşturan yargı bürokrasisi, egemenliğini tehdit eden her gelişmeye karşı çıkıyor. AKP hükümeti için özellikle yüksek yargıyı bugünkü belirleyici/engelleyici konumundan çıkarmak, tüm yargıyı kendine uygun bir biçimde yeniden düzenlemek AKP nin iktidar yürüyüşünde olmazsa olmazlardan biri. Haziran ayı içinde yaşanan HSYK krizi bunu bir kez daha gösterdi. Bilindiği gibi AB de Türkiye deki yargı sisteminin AB normlarına uymadığı görüşünde ve uzun süreden beri T.C. den Türkiye deki yargı sisteminin AB normları doğrultusunda yeniden yapılandırılmasından yana, köklü bir Yargı Reformu talep ediyor. Bu talep Türkiye de TÜSİAD gibi büyük patron kuruluşları tarafından da sahiplenilen bir talep. AKP nin de parti programında ve seçim programlarında ve hükümet programlarında Yargı Reformu yer alıyor. AKP hükümeti geçen yıl Mayıs ayında o zamanki Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin üzerinden Yargıyı bağımsızlaştırın diyen Avrupa Birliği nin yetkilisi Olli Rehn e ilettiği Yargı Reformu Stratejisi adlı metinde nasıl bir reform düşündüğünü ortaya koymuş, bunun üzerine yargı ayağa kalkmış, Laik Türkiye Cumhuriyeti nin temel direği bağımsız yargı nın

şimdi siyasetin sultasına sokulmak istendiği vb., yargıya hiç danışılmadan AB nin direktifleri temelinde reform yapılmak istendiği vb. yorumları temelinde, Türkiye laiktir laik kalacak şiarları eşliğinde kimi hakimler ve savcılar cübbeleri ile gösteri yürüyüşleri, mitingler yapmışlardı. Hükümet bu gürültü karşısında geri adım atmış, yargı reformu üzerine toplumun çeşitli kesimleri ile toplantılar düzenlemeye yönelmişti. Şimdi, Adalet Bakanlığı internet sitesinde Yargı Reformu Strateji Taslağı isimli yeni bir belge yayınlandı. Bu belgede atılması planlanan değişiklikler yer alıyor. Buna göre yapılması öngörülen değişiklikler ana hattıyla şunlar: * Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yeniden yapılandırılacak. Bugün Yargıtay ve Danıştay ın yönetimlerinin kendi içinden belirlediği adaylar arasından Cumhurbaşkanı nın seçip gönderdiği 5 üye + Adalet Bakanı + bir Adalet Bakanlığı temsilcisi olmak üzere 7 kişiden oluşan kurul, 2 veya 3 daireli, 20-21 üyeli bir kurula dönüştürülecek. Böylece Cumhurbaşkanı nın, Yargıtay ve Danıştay tarafından boş kontenjan için önerilen adaylar arasından seçim yapma dönemi kapanıyor. Yargıtay ve Danıştay Genel Kurulu, üyelerini doğrudan HSYK ya gönderecek. Bunun dışında kürsüdeki 12 bin hakim ve savcının HSYK ya doğrudan üye seçmesi sağlanacak. Birinci sınıfa ayrılmış tüm hakim ve savcılar aday olabilecek. Tüm hakim ve savcılar oy kullanacak. Adalet Akademisi, hukuk fakültesi öğretim üyeleri ve avukatlar da HSYK ya girebilecek. Bunun yanında HSYK kararları temyiz edilebilecek. Sekretarya işleri Bakanlık Personel Genel Müdürlüğü nden alınarak, Kurul a bırakılacak. Hakim ve savcıların disiplin ve soruşturma işlemleri Bakanlık tan alınarak, kurul bünyesinde müfettişler tarafından gerçekleştirilecek. HSYK nın müstakil binası ve bağımsız bütçesi olacak. Ayrıca bir bölüm HSYK üyesi Parlamento tarafından seçilip gönderilecek. Kurulda Adalet Bakanı nın yer alması durumu sürecek. Bu reform görüldüğü gibi, hakimlerin ve savcıların atanmasında belirleyici kurum olan HSYK nın Yüksek Yargının iki temel kurumu tarafından (Danıştay ve Yargıtay) atanması yoluyla (Cumhurbaşkanının seçimi ancak önerilen adaylar içinde tercih yapma biçiminde bir seçim) oluşturulması pratiğine son vermeyi amaçlıyor. Ayrıca HSYK kararlarına temyiz yolunu açarak, kurumun denetim dışı konumunu da ortadan kaldırıyor. Buna Yüksek Yargının itiraz edeceği, bu konuda yoğun mücadeleler yaşanacağı kesindir. * Anayasa Mahkemesi nin görev tanımının belirlenmesi ve yeniden yapılandırılması için çalışma yapılacak. Ergin bunu AB ye uyum açısından gerekli olan Bireysel başvuru hakkının sağlanması talebinin yerine getirilmesi sonucu olarak açıklıyor. Bireysel başvuru hakkının sağlanması halinde mahkemenin görev tanımı ve organizasyon yapısının değişmesi gerekiyor. Bu bağlamda tabii Yüce Divan yetkisi de tartışılacak konular arasına girecektir. Bu bağlamda reformla yapılmak istenen Anayasa Mahkemesi nin bugünkü onu adeta Anayasa yapıcı konumuna getiren yetkilerinin sınırlandırılması, tırpanlanmasıdır. Buna da Yüksek Yargının direneceği kesindir. Söz konusu olan sonuçta Yüksek Yargının iktidarının kısıtlanmasıdır. * Türkiye Hakim ve Savcılar Birliği kurulacak. Birlik, İçişleri Bakanlığı nın denetimine tabi olmayacak, idari ve mali özerklik taşıyacak. Sivil inisiyatif haline gelecek. Mevcut derneklerin kapatılmasına ilişkin yasal düzenlemeden vazgeçilecek. Yargıya sivil inisiyatif başlığı altında sunulan bu reformla bugün kendini Laik Cumhuriyet bekçiliğine adamış, en militan AKP düşmanlığı yapan Yargıçlar ve Savcılar Birliği isimli kuruluşun etkisi kırılmak isteniyor. * Askeri mahkemeler karargah dışına taşınacak, ayrı binada faaliyet gösterecek. Mümkün değilse ayrı giriş kapısı olacak. Hakim sınıfından olmayan üye- gündem 5

gündem 6 ler çıkarılacak. Askeri mahkemenin görev alanı yeniden düzenlenecek. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi de daireler şeklinde yapılandırılacak ve Türkiye nin AİHM de ceza almasının önüne geçilmesi amacıyla bir üst dairede kararların temyizine imkan sağlanacak. Reform Strateji Taslağı Askeri Mahkemelerin yetkilerinin kısıtlanmasını utangaç bir tarzda öngören bir taslak görüldüğü gibi, bu konuda yapılan yasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesinden döneceğinin bilincinde olan hükümet, askerle doğrudan karşı karşıya geleceği reformlar yapma cesaretine sahip değil. Bu konuda yaptığı idare-i maslahat. Ancak bu kadarı bile ordu ile hükümeti, askeri yargı ile hükümeti karşı karşıya getirebilir. * 2010 sonuna kadar Bölge Adliye Mahkemeleri faaliyete geçecek. İdari yargıda da İstinaf Mahkemeleri kurulacak. Bu Türkiye de adli ve idari yargının olağanüstü ölçüde merkezi olmasını eleştiren AB nin yıllardan beri getirdiği reform talebi. Adli ve idari yargıda Yargıtay ve Danıştay ın önüne Bölge Adliye Mahkemeleri ve İstinaf Mahkemeleri konarak, bu aşırı merkezilikten uzaklaşılması öngörülüyor. Bu tabii aynı zamanda Yargıtay ve Danıştay açısından yalnızca dava yükünün azaltılması anlamına gelmeyecek, bunun yanında bu iki merkezi yargı kurumunun iktidarı da azalacak. Danıştay ı ve Yargıtay ın nerdeyse sınırsız iktidarını sınırlayan ve onların hiç hoşuna gitmeyecek bir reform taslağı bu. * Savcılar mahkeme heyetinden ayrılıp farklı bir yere konuşlandırılacak. Bunun anlamı şudur: Burjuva demokrasisinin hüküm sürdüğü ülkelerde, hakimler üstte dirler. Savcılar, hakimlerden ayrı kürsüde, onlardan daha aşağı ve avukatlarla aynı seviyede yer alırlar. Bu şeklen sanık ve suçlama makamının eşitliği ni ifade eden bir tavırdır. Türkiye de bu böyle değildir. Hakim ve savcılar aynı kürsünün değişik yerlerinde, aynı seviyede otururlar. Buna karşı avukatlar daha aşağıda sanıkların yanında, hakim ve savcıdan oluşan bir cephe karşısında otururlar. Bu aslında Türkiye de işleyen hukukun gelişmiş burjuva hukuku olmadığının, Türkiye de burjuva hukukunun suçlanan kişi suçu ispat edilip, mahkemece hüküm giyene kadar suçsuzdur ilkesinin geçerli olmadığının, hakimlerin en baştan savcılarla birlikte sanığın suçlu olduğundan yola çıktığının mahkemenin şekli düzeninde ifadesidir. Reform şimdi avukatlar ve savcıların aynı düzeyde olması için kademeli geçiş sağlanmasını öngörüyor. Emekli Yargıtay başsavcılarının onursal başkan olarak fetva kesmeye devam ettiği bir ülkede yaşıyoruz. Savcıların kendilerinin sanık avukatları ile aynı seviyede olduklarını hazmetmeleri zordur bu ülkede. * Adli Tıp Kurumu, Sağlık Bakanlığı ile koordineli çalışacak. * Türk vatandaşlarının yoğun yaşadığı ülkelerde adli müşavir görevlendirilecek. Bilirkişi kurumu, yeniden düzenlenecek. * Bilirkişi hukuk rehberi çıkarılacak. Etik ilkeler açıklanacak. Bilirkişi raporlarının nasıl hazırlandığı bilindiğinde bu etik ilkeler in açıklanması önemsiz değildir. Fakat sorun ilke açıklamasından çok, bunların nasıl kullanıldığının denetimidir. * Çocukları yargılama sistemi iyileştirilecek. * Hukuk eğitimi 5 yıl olacak. İlköğretimde temel hukuk bilgisi ve hak arama öğretilecek. * Büyük adliyelerin yönetimi profesyonellere devredilecek. * Yüksek Yargı ve büyük adliyelerde basın-halkla ilişkiler birimi kurulacak. * Tercüme hizmetleri standarda bağlanacak. * Cezaevlerinin dış güvenliği, orta vadede jandarmadan Adalet Bakanlığı na devrolacak. Bu orta vadenin, eğer bu plan gerçekleştirilirse ne kadar süreceğini göreceğiz. Sivilleşme yönünde atılmak istenen bu adıma karşı da direnişler olacağı kesindir. Kısaca yargı alanında önümüzdeki dönemde AKP nin yukarıdaki reform planını uygulama çabaları ile buna yargıdan -medyanın bir bölümünün desteğinde, (Oktay Ekşi, 27 Ağustos ta Reform Taslağı hakkında Bu yargıyı bağımsızlaştırmak değil, yargı bağımsızlığı nın ırzına geçmektir. değerlendirmesini yaptı. Bunun çok daha ağırlarını bu taslak yönünde somut adımlar atılmaya başlandığında göreceğiz) büyük olasılıkla ordu desteğinde de- gelecek direnişleri yaşayacağız. 28 Ağustos 2009

Kürt Açılımı ndan Ermeni Açılımı na! Son dönemde bugüne kadar gizli diplomasi ile sürdürüldüğü basına yansıyan Ermeni açılımı tekrar Demokrasi açılımı içinde gündemde yerini aldı. halkların kardeşliği için Son günlerde ortalık açılımlardan geçilmiyor. Kürt açılımı, daha sonra adı demokrasi açılımı milli birlik projesi olarak değiştirildi. Alevi Çalıştayı na dönüştürülen Alevi açılımı şimdilik unutulmuşa benziyor. Son dönemde bugüne kadar gizli diplomasi ile sürdürüldüğü basına yansıyan Ermeni açılımı tekrar Demokrasi açılımı içinde gündemde yerini aldı. Bu tartışmalar CHP ve MHP gibi ırkçı, faşist partileri adeta sevindirdi. Bu partiler siyasetteki esas gıdaları olan, bölünüyoruz, vatan elden gidiyor gibi ırkçı, şoven söylemlerle milliyetçiliğin ve ırkçılığın etkisindeki yığınları kışkırtarak, orduyu göreve çağırdılar. Bu partilerin yer yer orduyu ve MGK yı da hedef alan saldırılarının karşısında, 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, yine baş siyasetçi edasıyla Demokratik Açılım a yönelik TSK nın tavrını, Anayasanın 3. maddesine vurgu yapıp, açılıma balans ayarı yaparak, ordunun tavrını ortaya koydu. Başbuğ; Anayasa nın değiştirilmesi teklif bile edilemez olan 3 üncü maddesinde ifade edildiği gibi Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe dir. Türk Silahlı Kuvvetleri, ATATÜRK tarafından bizlere emanet edilen ve Anayasa nın 3 üncü maddesinde de belirtildiği şekilde; Türkiye Cumhuriyeti nin ulus-devlet ve üniter-devlet yapısının korunmasında taraftır ve taraf olmaya da devam edecektir. demesinin arkasında ırkçılar rahat bir nefes aldılar. Başta AKP olmak üzere tüm burjuva partiler, bu açıklamaya alkış tutarak memnuniyetlerini dile getirdiler. Bayramın 2. günü Başbuğ, Mardin Sınırtepe karakolunda yine aynı açıklamaları yaparak, bir kez daha açılımın sınırları konusun da ordunun tavrını ortaya koydu. Demokrasi açılımı içinde ele alınan Ermeni açılımı da İsviçre de sürdürülen gizli diplomasi ertesinde, nihayet iki ülkenin parlamentolarında görüşülmek üzere paraf altına alınmış durumda. Türkiye ile Ermenistan arasında paraf ve deklare edilen protokol, sınırın açılması, diplomatik ilişki kurulması ve soykırım ihtilafı dahil çeşitli konular üzerinde çalışacak komisyonların hayata geçmesini öngörüyor. Bu konu iç siyasete malzeme edilmezse, bu noktada adımlar atılmazsa, paraf edildiği takdirde anlaşma zabıtı 10-11 Ekim de Meclis e getirilecek diyor Başbakan Erdoğan. Bu sorunu iç siyasete daha şimdiden CHP ve MHP zaten malzeme ettiler. Malzeme etmeye de devam edecekler. O zaman Başbakanı bu noktada adımlar atılmazsa diye düşündüren güç, bu konularda sürekli açıklamaları ile gündemde olan Genelkurmay olsa gerek! Daha düne kadar Genelkurmay tarafından hazırlanıp Milli Eğitim Bakanlığı na gönderilen Sarı Gelin Belgeseli ile daha ilköğretim çağındaki öğrencilere, Ermeni düşmanlığını aşılamada sınır tanımayan bu devletin Ermeni açılımı, Ermenilerin Soykırımın tanınması gibi temel tanımlarını yok sayan bir açılım olacaktır. Bu açılımın içeriğinde tam nelerin olduğu hala bilinmese de, sınırın açılması, diplomatik ilişki kurulması, Azerbaycan ile Ermenistan arasında sorunlu olan Dağlık Karabağ önemli bir rol oynayacağa benziyor. Biz Kürt açılımı n da olduğu gibi, Ermeni açılımı konusunda da fazla iyimser olmamakla birlikte, Türk devletinin bugüne kadarki, inkarcı siyasetinde geri bir adım atmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. İleride adına Demokrasi açılımı denen açılımın nasıl bir açılım olacağını hep beraber göreceğiz. Çeşitli uluslar, milliyetler üzerinde ulusal baskı uygulayan bu devlet, işçilerin köylülerin devrimi ile yıkılmadıkça, gerçek demokrasiden bahsedilemez. Gerçek demokrasi demokratik halk devrimi ile mümkündür. 25.09.2009 7

halkların kardeşliği için Demokratik Açılım gazetesi kapatıldı Açılım gölgesinde 1 Eylül 8 Kürt açılımı nı demokratik açılım a, Milli birlik projesi ne dönüştüren devletin demokrasi anlayışı yalnız kendisiyle sınırlı. Hele birde Kürtler demokratik açılımla ilgili bir şeyler söylemek isterlerse hiç olmaz. Devlet açısından ulusal hareketin demokratik açılımdan bahsetmesi bölücülük tür. Milli birlik projesine aykırıdır. Vatanı böl mektir. 22 Ağustos ta yayın hayatına bir ay süreyle son verilen Günlük gazetesi yayın siyaseti ile ulusal hareketin sesi olmuş, Kürt açılımı ile ilgili yorum ve haberler ile ne düşünüldüğünü kamuoyuna açıklamıştı. Günlük gazetesinin 22 Ağustos ta bir ay süreyle kapatılmasının ardından, 26 Ağustos ta yayın hayatına başlayan ve Genel Yayın Yönetmenliğini avukat Eren Keskin in yaptığı Demokratik Açılım gazetesi de bir ay süreyle kapatıldı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, gazetenin 22 Eylül de yayınlanan 29. sayısında yer alan HPG li Aliye Timur un cenazesine ilişkin olarak Cenaze törenleri mitinge döndü başlıklı haberde yasa dışı örgüt propagandası yapıldığını iddia ederek ceza verdi. Günlük gazetesi de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 14. sayfasında yer alan Toronto Üniversitesi Yakındoğu ve Ortadoğu Medeniyetleri Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Amir Hassanpour un Gelişen dünya dilbilim düzeninde dilsel haklar: Devlet, pazar ve iletişim teknolojileri başlıklı yazısını Örgüt propagandası sayarak bir aylık kapatma cezası almıştı. Gazete kapatarak, operasyonlara hız vererek, gözaltı ve tutuklamalarla vb. yapılacak bir Demokratik açılımın nasıl bir açılım olacağı daha şimdiden belli! Gerçek anlamda demokratik açılım, ancak demokratik halk devrimi ile mümkündür. 26.09.2009 Bu yıl 1 Eylül Dünya Barış Günü eylemleri, AKP Hükümeti ile ordu arasında, PKK yı muhatap almadan Kürt sorununu bazı siyasi adımlar atarak çözme planının bir süreden beri yoğun olarak tartışılması şartlarında yapıldı. DTP, 1 Eylül de düzenlenen eylemlerde muhatabın A. Öcalan olduğunu, A. Öcalan muhatap alınmadan sorunun çözümümün mümkün olmadığını, açılım ın yetersiz olduğu vb. mesajlarını verdi. Demokratik Çözüm İçin Barış Platformu tarafından 1 Eylül de Kadıköy de yürüyüş ve miting düzenlendi. Tepe Natilius önünde toplanan 10 bin kişi İskele Meydanına yürüdü. Yürüyüşün ağırlığını DTP oluşturdu. DTP yanında yürüyüşe ve mitinge; KESK, ÖDP, EMEP, ESP, KÖZ, Halkevleri, EHP, SP, SDP, Mücadele Birliği Platformu, BDSP, Ürün, DSİP, TMMOB, TTB, UİD-DER, SODAP, SEH ve MGH katıldı. DTPlilerin taşıdığı pankartlarda, attıkları sloganlarda, yaptıkları konuşmalarda, öne çıkan vurgu barış ve muhatabın A. Öcalan olduğu idi. DTP kortejinde her yaştan insan vardı. Kadınlar geleneksel giysileri ile yürüdü. Sık sık A. Öcalan lehine sloganlar atıldı. Mitingde, KESK dönem sözcüsü Hatun İldemir, Doç. Dr. Haluk Gerger, DTP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel birer konuşma yaptılar. Miting verilen müzik dinletisi ve halaylarla son buldu. 1 Eylül 2009

Türkiye de 36 dil konuşuluyor Bianet te yayınlanan bir yazı bu coğrafyada çok uluslu, çok kültürlü, çok dilli bir yapı olduğunu görmek isteyenlere bir kez daha gösteriyor. Türkiye çok uluslu bir ülke. Egemen ulus olan Türk ulusu dışında, Kürt, Arap ulusu ve Abaza, Ermeni, Çerkes, Gürcü, Laz, Roman, Rum, Yahudi vb. azınlık milliyetler yaşıyor. Yok sayılan, katliamdan geçirilen, asimile edilmek istenilen, inkar ve imha politikalarına maruz kalan ulus ve milliyetler varlıklarını her şeye rağmen sürdürüyor. Bianet te yayınlanan bir yazı bu coğrafyada çok uluslu, çok kültürlü, çok dilli bir yapı olduğunu görmek isteyenlere bir kez daha gösteriyor. Öneminden dolayı yazıyı olduğu gibi aşağıda yayınlıyoruz. Kerem MORGÜL Bianet Türkiye de konuşulan dilleri dünya dilleri üzerine kapsamlı çalışmalara yer veren ethnologue.com un Türkiye raporuna göre Türkiye de Türkçe yle birlikte 36 dil konuşuluyor. Ancak Ethonologue un rakamları da birçok dil için eski. Çoğu 1980 lere ya da 1990 lara ait. Bu durum, Türkiye nin dilleri için de güncel çalışmalara ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Abazaca: 10 bin civarında insan tarafından konuşuluyor (1995). Abhazca: 35 bin (1993) Abhazyalının 4 bin kadarı (1980) tarafından çoğunlukla Çoruh, Bolu ve Sakarya da anadili olarak konuşuluyor. Adigece (Çerkesçe): 1965 nüfus sayımında önemli bölümü Kayseri, Tokat ve Kahramanmaraş ta 71 bin kişi tarafından anadili olarak konuşulduğu tespit edildi. Arapça (Kuzey Mezopotamya): Mardin ve Siirt ağırlıklı olmak üzere 400 bin kişi bu dili konuşuyor (1992). Arnavutça: 65 bin Arnavut un 15 bin kadarı konuşuyor (1980). Azerice (Güney): Çoğu Kars ta 530 binden fazla kişi tarafından konuşuluyor (1996). Boşnakça: Ağırlıklı olarak Batı illerinde olmak üzere 20 bin kişinin anadili (1980). Bulgarca: Bulgaristan göçmenleriyle birlikte 300 bin kişi konuşuyor (2001). Çingene Dilleri: Ethnologue.com un Domarve Romani olarak ikiye ayırdığı dilleri toplamda 50 bini aşkın kişi konuşuyor. Ermenice: 70 bin civarın- da Ermeni nin 40 bini konuşuyor (1980). Gagavuzca: 327 bin kişi konuşuyor (1993). Gürcüce: Başta Artvin, Ordu ve Sakarya olmak üzere 40 bini aşkın kişi tarafından konuşuluyor (1980). Kabartayca (Çerkesçe): Önemli kısmı Kayseri ve çevresinde 202 bin kişi konuşuyor (1993). Kazakça: 600 kadar kişi konuşuyor (1982). Kırgızca: Van ve Kars yörelerinde binden fazla kişi konuşuyor (1982). Kırım Türkçesi (Balkan Tatarcası): Tam olarak kaç kişi tarafından konuşulduğu bilinmiyor. Özellikle Ankara nın Polatlı yöresindeki Tatar köylerinde kullanılıyor. Kumukça: Birkaç köyde konuşuluyor. Kürtçe: Ethnologue.com Zazaca, Dimlice ve Kırmançi ile Kırmançi nin lehçeleri sayılan Şikaki ve Herki yi ayrı diller olarak değerlendiriyor. Tüm bunlar Kürtçe ana başlığında toplanırsa 5 milyondan fazla kişinin anadili olarak Kürtçe konuştuğu söylenebilir. KONDA nın 2007 tarihli araştırmasına göre kendini Kürt olarak tanımlayanlarsa 11,5 milyon civarında. Ladino: Çoğu İstanbul ve İzmir de 8 bin kişi konuşuyor (1976). Lazca: 30 binden fazla kişi anadili olarak konuşuyor (1980). KONDA ya göre Türkiye de kendini Laz olarak tanımlayanlar 220 bin civarında. Ağırlıklı olarak Rize nin doğusu ve Artvin de konuşuluyor. Osetçe: Digor lehçesi Bitlis, Erzurum, Kars, Muğla ve Antalya yörelerinde konuşuluyor (1993). Özbekçe: Hatay, Gaziantep ve Urfa da 2 bine yakın kişinin anadili (1982).Rumca (Yunanca): Büyük çoğunluğu İstanbul da 5 bine yakın kişi konuşuyor (1993). Süryanice: Ethnologue.com tarafından Turoyo ve Hertvince gibi lehçeleri ayrı ayrı değerlendirilen Süryanice yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Hertvince lehçesi Siirt te 1000 kadar kişi tarafından konuşuluyor (1999). Turoyo ise Mardin yöresinde 3 bin civarında insanın anadili (1994). Tatarca: İstanbul daki Tatarlar tarafından konuşuyor. Türkçe: Türkiye nüfusunun yüzde 90 ının anadili (1987). KONDA ya göre bu oran yüzde 85. Türkmence: Tokat ve çevresinde bin kadar kişi tarafından konuşuluyor (1982). Uygurca: Çoğu Kayseri de 500 kişi konuşuyor (1981). 20 Eylül 2009 halkların kardeşliği için 9

güncel IMF ve DB Karşıtı Birlik mücadele çağrısı yaptı Emperyalistlerin finans kurumları İMF ve DB (Dünya Bankası) 6 7 Ekim 2009 tarihleri arasında İstanbul da toplanıyorlar... 10 Emperyalistlerin finans kurumları İMF ve DB (Dünya Bankası) 6 7 Ekim 2009 tarihleri arasında İstanbul da toplanıyorlar. Bu toplantıda da her zaman yaptıkları gibi dünya ezilen halklarını, işçi sınıfını ve emekçileri nasıl ezip sömürerek karlarına kar katacaklarını kararlaştıracaklar. Ülkelerimiz işçi ve emekçileri ile birlikte İstanbul u bu kan emici haydutlara dar etmek bu zalim sömürücülerin gerçek yüzünü herkese göstermek için 30 devrimci, demokrat parti ve çevre ile bir birlik oluşturuldu. Bizim de YDİ Çağrı gazetesi olarak içinde yer aldığımız bu birlik; IMF ve Dünya Bankası Karşıtı Birlik tir. Bu birlik içinde bizim dışımızda şu çevreler yer alıyor: Demokrasi İçin Birlik Hareketi (DTP, TÖP, SDP, Sosyalist Parti, SODAP, EHP, SEH, Anti-Kapitalist, Türkiye Gerçeği, Demokratik Dönüşüm, 14 Mayıs Platformu), Halk Cephesi, Bdsp, Partizan, Dhf, Alınteri, Esp, Özgürlükçü Sol Hareket, ÇHD, Kaldıraç, Devrimci Hareket, Mücadele Birliği, Emek Ve Özgürlük Cephesi, Odak, Köz, Proletaryanın Kurtulu- şu, Otonom, Proleter Devrimci Duruş. Birlik 11 Eylül 2009 günü yaptığı bir basın toplantısı ile amaçlarını ve yapacağı eylem ve etkinlik programını açıkladı. Bu program çerçevesinde13 Eylül 2009 günü Taksim Tramvay Durağı ndan Galatasaray Meydanına doğru her bileşenin kendi flaması ve dövizi ile katıldığı IMF ve Dünya Bankası defol! yürüyüşü yapıldı. 1500 ün üzerinde kişinin katıldığı yürüyüşün en önünde IMF ve DB defol! ortak sloganının yazılı olduğu pankart ve dövizler taşındı. Yürüyüş boyunca IMF defol, bu dünya bizim, emperyalistler, işbirlikçiler 6. filoyu unutmayın, IMF ve DB na karşı sokağa, eyleme, mücadeleye, IMF ye karşı sokaklardayız, kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya da hiçbirimiz, işçilerin birliği sermayeyi yenecek! sloganları ortak ve gür bir şekilde atıldı. Yürüyüşün sonunda okunan basın açıklaması ile emperyalizmin mali kuruluşları olan IMF ve DB nın tüm dünyada işçilere, emekçilere ve ezilen halklara nasıl saldırdığı anlatıldı. İşçi sınıfının, emekçilerin ve tüm ezilen halkların düşmanları bu haydutların şimdiye kadar kaç ülkede toplantılar yapmışlarsa o ülke-