1.BİR KUMAR OYNA Pullar olabilirdi. Çıkartmalar, kartpostallar veya maket uçaklar, yiyecek paketlerinden çıkan bedava hediyeler olabilirdi. Futbolcuların fotoğrafları... Hatta fosiller, film posterleri ya da sanal marketlerden alınan ucuz mallar, bilim kurgu malzemeleri... Metal paralar ve ünlülerin el yazıları da olabilirdi. Fakat hiçbiri değildi. Teneke kutulardı. Ve bunlar, sadece Fergal Bamfield ın zeki oluşuyla açıklanabilirmiş gibi görünüyordu. Fergal Bamfield a göre zekâ konusundaki şöhreti hem rahatsız edici hem de hak edilmemiş bir şöhretti. Sırtında bir çuval tuğla kadar ağır bir yüktü bu. Aptal olduğundan değil. Aptallık ona çok uzaktı. Yetenekliydi ve sınavlardan iyi notlar, genelde ortalamanın üzerinde notlar alıyordu. Onu farklı kılan tuhaf görünümüydü. Asi saçları tel tel isyan ediyor, bir kutu jöle bile onları yatıştırmaya yetmiyordu.
10 Bir de sadece gözlerini kocaman göstermekle kalmayıp kafasını da dolayısıyla beynini olduğundan büyük gösteren gözlükleri vardı. Tüm bunlar sonuçta onu çılgın profesörün çırağı yapıyordu. (Belki de profesörün çılgın çırağı demek daha doğru olur.) Genel kural tuhaf görünen bir dahinin, tuhaf bir dahi olması gerektiği şeklindeydi. Görünüş kaderdi. Fergal, nefret ettiği aşırı zeki itibarını böylelikle kazandı. Nefret ediyordu; çünkü bu itibarı hak etmediğini biliyordu. Nefret ediyordu; çünkü buna layık olmanın, zekice davranmanın ve zekice şeyler söylemenin baskısını hissediyordu. Sonuç olarak daha büyük tuhaflıklara sığındı. Bu henüz bir başlangıçtı. İşte bu yüzden teneke kutularla ilgilenmeyi seçti. Fergal saklanacak bir yer, arkasına gizlenecek bir duvar, bir sığınak ihtiyacı hissetti. Kendisini başka insanlarla muhatap olmak zorunda bırakacak bir hobi değildi istediği, onlardan uzak tutacak bir hobi istiyordu. Şimdi teneke kutulara merak sarma zamanıydı. Lakin ender bulunan teneke kutulara değil. Kuzey veya Güney Kutbu seferlerinden kalma eski tenekelere, egzotik yörelerin yabancı tenekelerine ya da sıra dışı renklere boyanmış tenekelere de değil. Sadece basit, sıradan ve günlük tenekelere Etiketleri olmayan
11 Fergal bu fikre nerede ve ne zaman kapıldığını bilmiyordu. Çayırdaki bir mantar gibi, bir anda bitiverdi. Dün ortalıkta yoktu, fakat bugün buradaydı işte. Annesiyle markette can sıkıntısı ve sabırsızlıkla dolaşırken yamulmuş paketler, hasarlı mısır gevreği kutuları ve son kullanma tarihleri yaklaşmış ya da geçmiş olan mallar içeren bir sepet ilişti gözüne. Üzerinde, Ucuzluk Sepeti yazıyordu. Tüm mallar indirimlidir. Fergal birkaç tanesini aldı. Ucuzluk ürünlerinin çoğu kusursuz görünüyordu; asla moda olamamış, popüler olamayan mallar vardı. Fergal sepetten plastik bir şişe aldı ve üzerindeki etiketi okudu: Muz ve Peynir Katkılı Milkshake Fergal şişeyi kasaya geri koydu. Muz ve peynir?.. Öööö!.. Kimsenin satın almamış olmasına şaşırmadı. Bir kez almış olsalardı bile, bir daha almazlardı. Fakat sonra kasanın dibinde ilginç bir şey, gümüş gibi parıldayan bir şey gördü. Hasarlı mısır gevreği paketlerinin ve pek yakında bayatlayacak olan ekmeklerin altında kısmen saklı kalmış olarak yatıyordu. Irmağın derinliklerinde, sazlıkların ve kayaların arasında kalmış bir alabalık gibi duruyordu. Parlayan bir gümüş gibiydi. Balıkçının su yüzeyinin hemen altında yüzen bir balığı, titreyip kaçarken son anda fark etmesi gibi. Balıkçının, oltanın ucunda bir yemle, iştah kabartıcı bir kurtçukla baştan çıkarmaya çalışacağı türden.
12 Fergal onu, elinden kaçıp gitmesin diye sıkıca tuttu. Ya da başka birinin eline geçmesin diye!.. Bu parıldayan gümüşün, kendisi incelemeden önce yok olmasını istemedi. Ona uzandı. Eliyle sıkıca kavradı. Sepetin içinden çekip aldı ve ona yakından baktı. Bir teneke kutuydu. Basit, sıradan bir teneke kutu. Pek çok açıdan sıkıcı bir teneke kutu. Zira teneke kutuların kendi başlarına bir olağanüstülükleri yoktu. Bu teneke kutuyu ilginç kılan basit olgu, üzerinde etiket olmamasıydı. Kutunun üzerinde İndirimlidir yazan ve fiyatını belirten küçük yuvarlak bir çıkartmadan başka bir şey yoktu. Ucuzdu. Çok ucuzdu. Gerçekten sadece birkaç kuruş tutarındaydı. Ucuzluk tabi. Kuşkusuz bu nedenle ucuzluk sepetinin içindeydi. Anne Bayan Bamfield şarküteri reyonunda alışveriş yapmak üzereydi. Efendim Fergal?.. Bu nedir? Bu teneke kutuyu mu soruyorsun? Üzerinde etiketi yok. Biliyorum. Bu yüzden ucuzluk sepetindedir. Neden? Etiket bir şekilde üzerinden sıyrılmış demek ki. Yani nakliye sırasında yırtılmış filandır. Ya da en başta iyi yapıştırılmamıştır. İşte bu yüzden market bunu ucuza satıyor.
13 İyi de içinde ne var? Önemli olan bu Fergal. Bunu bilmiyorsun. Ucuz olmasının nedeni bu. Bu bir kumar. Kumar Fergal ın, daha önce hiç kumar oynamadığı geçti aklından. Kumar oynamak için henüz çok gençti; sıradan kumar oyunları için yani. Kazı kazan ya da loto bileti almamıştı hiç. Bahis odalarına girmemiş, internet kafelerde oynamamıştı. Oysa burada oynanmayı bekleyen sahici, canlı bir kumar vardı. Annesi şarküteri reyonundan istediğini aldı: keskin kokulu, şüphe uyandıracak şekilde mavi görünümlü peynir. Aldıklarını alışveriş arabasına koydu ve rafların arasından yoluna devam etti. Fergal, etiketsiz teneke kutuyu ucuzluk sepetine geri koydu ve annesini izledi. Fakat aklı teneke kutuda kalmıştı. Anne Efendim? Sence onun içinde ne olabilir? Neyin içinde? Teneke kutunun içinde. Teneke kutunun mu? Hani etiketsiz olan, ucuzluk sepetindeki Her şey olabilir. Teneke kutu içinde aldığımız her şey. Fasulye, zeytin, mısır, havuç, patates, bezelye, çorba Domates çorbası olabilir mi? Fergal domates çorbasını severdi. Sence domates çorbası olabilir mi?
14 Evet, olabilir, dedi annesi. Domates çorbası olabilir, ama köpek maması da olabilir. Köpek maması mı? Evet, olabilir. Köpek maması fikrine pek sıcak bakmadı. Bu fikre bir köpek sıcak bakabilirdi ama. Bunu alırsa boşa gitmezdi. Fergal ın bir köpeği olduğundan değil; onun bir kedisi vardı. Fakat başkalarının köpekleri vardı. Onu bir başkasının köpeğine verebilirdi. Eğer satın alırsa tabi. Eğer Markette dolaştığı süre boyunca Fergal devamlı o teneke kutuyu düşünüyordu. Şanslı bir dalış, bir yazı tura oyunu, iskambilde elin dönmesi gibi, tehlikeyle yaşamak gibi bir şeydi. Neredeyse bir maceraydı. Gerçekten bir maceraydı, teneke kutudaki macera. Çün kü bir yönde gelişebileceği gibi, kolaylıkla başka bir yöne de kayabilirdi. İçinde lezzetli ve şaşırtıcı bir şey bulabilirdiniz. Daha önce görmediğiniz, tatmadığınız muhteşem bir şey Acı bir hayal kırıklığına da uğrayabilirdiniz. Mısır ya da sıkıcı, yavan bezelyeler de olabilirdi. Bir teneke sosisli sandviç sosu olabilirdi ya da bir teneke kremalı sütlaç. Fergal, sütlacın fazla meraklısı bulunmadığını biliyordu; fakat kendisi sütlaca bayılırdı. Bir teneke sütlaç onu hiç sıkmazdı, ama hiç Fakat maalesef, ıspanak da olabilirdi. Bir kutu konserve ıspanaktan daha kötü bir şey olabilir miydi?
15 Olabilir. İki kutu konserve ıspanak daha kötü olabilir. Öööööö!.. Temel Reis için bir sakıncası olmayabilir; o, bunu hoş karşılayabilir. Fakat gümüş parıltılı, ucuzluktan aldığınız teneke kutunuzu eve götürdüğünüzü, onu yüreğiniz büyük umutlarla, zihniniz beklentilerle dolu olarak açtığınızı ve kapağı azıcık kaldırınca içinde sulu yeşil sebze lapası olduğunu fark ettiğinizi hayal edin. Haftanın kalan günlerini depresyon içinde geçirirsiniz artık. Ve şimdi ve şimdi, işte o heyecan anı. İşte o belirsizlik anı. İşte o sonuçlar açıklanmazdan önceki umut anı. Piyangoyu, teneke kutu piyangosunu kazandın mı, kaybettin mi? Tahammül edilemeyecek kadar güzeldi. Bir dakika anne, hemen geliyorum! Kasaya yaklaşmış, kuyruğa girmek üzereydiler. Fergal! Nereye gidiyorsun? Fergal kaybolma! Annesine aldırmayarak koridor boyunca, geriye doğru koştu. Ucuzluk sepetine vardığında satıştaki tüm ürünleri ağır ağır süzmekte olan yaşlıca bir hanım gördü sadece. Fergal onu izledi. Ona lütfen bu teneke kutuyu almayın diye yalvardı. Lütfen bu teneke kutuyu almayın!.. Kadın elini uzattı ve teneke kutuyu aldı.
16 Hayır, hayır! Onu satın almayın. Onu sepetinize koymayın! Bu teneke kutuyu almayın! Kadın teneke kutuya gözlüklerinin arasından baktı. Dudaklarını büzdü. Onu istiyor muydu, istemiyor muydu? Bu konunun üzerinde biraz düşünmesi gerekiyordu. Fergal ın beyni sessizce, O benim, benim benim! diye bağırıyordu. Önce ben gördüm ve o benim. Lütfen onu alışveriş sepetinize koymayın. Lütfen bu teneke kutuyu almayın. Kadın teneke kutuyu kulağına tuttu ve salladı. Fergal onu izliyordu. Evet, evet. Bu aklına gelmeliydi: Salla ve dinle, dinle ve salla. Bu yaşlı hanım belki de bir ucuzluk uzmanıydı, alınmaya değer şeyleri biliyordu ve bu teneke kutu almaya değerdi. Kadın onu geri koydu. Onun yerine bir yanı ezilmiş, darbeli bir teneke kutu şeftaliyi aldı ve alışveriş sepetine koydu. Fergal! Annesi kasaya yakın bir yerden seslendi. Şimdi kuyruğun önündeydi ve aldığı ürünler banttan geçmekteydi. Fergal teneke kutuyu kaptı ve hızla annesine doğru koştu. Bu ne? diye sordu annesi. Bir teneke kutu. Fakat bu kutunun üstünde etiket yok. Biliyorum. Ben bunu satın almak istemiyorum. Ben istiyorum ama. Ben kendi harçlığımdan öderim. Ne diyorsun? Annesi biraz şaşkınlık, biraz memnuniyetle Fergal ın yüzüne baktı. Ne yapacaksın bunu?