ÜNİTE İSLAM İBADET ESASLARI İÇİNDEKİLER HEDEFLER. İBADET KAVRAMI ve MÜKELLEFİYET. Prof.Dr. Davut YAYLALI



Benzer belgeler
1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

ÜNİTE İSLAM İBADET ESASLARI İÇİNDEKİLER HEDEFLER. İBADET KAVRAMI ve MÜKELLEFİYET. Prof.Dr. Davut YAYLALI

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

İSLAM İBADET ESASLARI

İBADET 1 İBADET NEDİR?

NAMAZ. 2 Namaz kimlere farzdır? Ergenlik çağına gelmiş, akıllı ve Müslüman olan herkese farzdır.

ÖĞRETİM YILI. MÜFTÜLÜĞÜ KUR AN KURSLARI İBADET DERSİ DÖNEM DÜZEYE GÖRE DERS PLÂNI

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

İÇİNDEKİLER. Mütercimin Önsözü 15 Yayıncının Önsözü 17 Şeyh Seyyid Ebu l-hasen Alî el-hasenî en-nedvî nin Takdimi 19 Müellifin Önsözü 23

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular

ÖZEL BİLFEN İLKÖĞRETİM OKULU ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

İçindekiler. Günlük namazlar. Cemaatle namaz. Cuma namazı. Bayram namazı. Cenaze namazı. Teravih namazı. Namazın insana kazandırdıkları

İmama Sonradan Yetişen Namazları Nasıl Kılar? Cumartesi, 16 Ocak :02. Müdrik

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

DENİZ BİNBOĞA 6- D 296

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Teravih Namazı. Namazı Bozan Durumlar. Namazın İnsana Kazandırdıkları. Kunut Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

3. Ünite. İslam ve İbadet. İbadet Nedir? Özel Anlamda İbadet Nedir? Genel Anlamda İbadet Nedir? Örnekler veriniz.

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. İbadet nedir? niçin yapılır? İbadetler ile ilgili kavramlar. Başlıca İbadetler. Camiyi Tanıyalım BÖLÜM: 1

HAC YÜCE ALLAH IN (c.c) EMRİDİR.

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

ZEKÂT IN KELİME OLARAK; ARTMA ÇOĞALMA ARINMA BEREKET Bu anlamlara gelmektedir.

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

TEPEBAŞI İLÇESİ 2016 YILI RAZAMAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI

EDİRNE İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 MERKEZ 4. DÖNEM VAAZ (EKİM, KASIM, ARALIK) VE İRŞAT PROGRAMI

BEP Plan Hazırla T.C Osmangazi Kaymakamlığı HAMİTLER TOKİ MTAL Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı

1. İHRAM YASAKLARI VE CEZALARI

Kurbanın Mahiyeti, Vücubu ve Şer î Hikmeti Pazartesi, 31 Ağustos :59

T.C. ANADOLU ÜN VERS TES YAYINI NO: 2074 AÇIKÖ RET M FAKÜLTES YAYINI NO: Anadolu Üniversitesi lâhiyat Önlisans Program SLÂM BADET ESASLARI

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir? Dinin Çeşitleri İslâm Dini nin Bazı Özellikleri...

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

Bilmeceli-Bulmacalı-Oyunlu. Namaz Kitabım. Bilal Yorulmaz

Abdest Gusül Teyemmüm

3 Her çocuk Müslüman do ar.

Fıkıh Soruları Ramazan Bayramı Fitre ve zekâtlar bayram bittikten sonra da verilebilir mi?

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir.

2016 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

5.SINIF 2. SINAV ÖNCESİ SORU BANKASI 11-Aşağıdaki ibadetlerden hangisi sadece mal ile yapılır? a) Namaz b) Zekat c) Dua d) Hac

Bu namazın, düşman veya yırtıcı hayvan karşısında, boğul-veya yangın endişesinden dolayı kılınması caizdir.

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

BÖLÜM: 2. Oruç Tutarken Nelere Dikkat Etmeliyiz? Orucu Bozan Durumlar. Orucun Kişiye ve Topluma Kazandırdıkları. Ramazan Bayramı Sevinci

Lise 2. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Video Ders Anlatımları. İbadette Temel İlkeler Video. İbadette Temel İlkeler Ders Notu

Gençlik Eğitim Programları KULLUK VE SORUMLULUK BİLİNCİ

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ ( 2014 YILI 1. DÖNEM )

Eğitim Programları İLMİHAL & FIKIH

2016 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

namazı kılmaları hususunda şöylesi bir yanlış ve tehlikeli bir uygulama vardır.

Dînî yükümlülük bakımından orucun kısımları. Muhammed b. Salih el-useymîn

dinkulturuahlakbilgisi.com

Üstadımızın mezkûr beyanında, Kur'an ın her ayetinin üç hükmü içine aldığı belirtilmiştir. Bu hükümler şunlardır:

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

İslam Hukukuna Giriş İsmail Eriş

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

bağlanmak anlamlarına gelen terim aşağıdakilerden hangisidir?

2015 YILI İKİNCİ DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- İRŞAT PROGRAMI

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

Üç kişi vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azap vardır:

ERZİNCAN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2017 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI (26/05/ /06/2017)

KIRŞEHİR MÜFTÜLÜĞÜ 2018 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI

PEYGAMBERLİKTEN SONRA EN YÜCE MAKAM ŞEHÂDET Cumartesi, 28 Şubat :06

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ


Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

UMRE YAPMANIN FAZİLETİ

5. Peygamberimizin Medine'ye hicret ettikten sonra yaptırdığı caminin adı nedir? 1. Aşağıdakilerden hangisi dinin faydalarından biri değildir?

PEYGAMBERLERE İMAN Peygamberler Seçkin insanlardır Peygamberlerin Sayısı Peygamberler Arasında Derece Farkı Var Mıdır?...

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

ZEKAT FITIR SADAKASI SADAKA FARZ VACİP SÜNNET HÜKMÜ ŞARTI NİSAP MİKTARI MALA SAHİP OLMAK VE ÜZERİNDEN BİR YIL GEÇMİŞ OLMASILAZIM HERKEZ

Kur an ın Bazı Hikmetleri


İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...15

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE SADAKA-I FITR İbni Abbas (r.a) şöyle buyurmuştur:

ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

T.C. 8. SINIF I. DÖNEM. ORTAK (MAZERET) SINAVI 14 ARALIK 2013 Saat: 11.20

Birincisi; yüzün, alnın en üst tarafından başlamak üzere çene altına kadar olan kısmıyla, iki kulak yumuşakları arasında kalan kısmını yıkamak.

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

İslam'ın başlıca ibadetlerinden birisi de ramazan ayında oruç tutmaktır.

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı

HAC VE ŞARTLARI İHRAM YASAKLARI

1.KUR (İTİKAT) KONULAR

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

Transkript:

HEDEFLER İÇİNDEKİLER İBADET KAVRAMI ve MÜKELLEFİYET İbadetin Tanımı İbadetlerin Teşri Süreci İbadetin Sebep ve Gayesi İbadet Çeşitleri İbadetin Başlıca Özellikleri İbadet Mükellefiyeti İbadetle İlgili Bazı Terimler İSLAM İBADET ESASLARI Prof.Dr. Davut YAYLALI Bu üniteyi çalıştıktan sonra İbadet kavramını kavrayabilecek İbadetin sebep ve gayelerini anlayabilecek İbadet çeşitlerini öğrenebilecek İbadet mükellefiyetini kavrayabilecek Mükellefin fiillerini ve ibadetle ilgili bazı terimleri değerlendirebileceksiniz. ÜNİTE 1

GİRİŞ İslam dininin temel hükümleri genel bir gruplamayla inançla ilgili esaslar, ibadetlerle ilgili esaslar ve ahlakla ilgili esaslar olmak üzere üç kısımda incelenir. İlahiyat Ön Lisans Programında bu kısımların her biri ayrı bir ders konusu olarak işlenmektedir. İslam ibadet esasları kapsamında yer alan bazı meseleler güncel yönleriyle Günümüz Fıkıh Problemleri dersinde de ele alınmaktadır. Bu dersimizin konusu, isminden de anlaşılacağı gibi İslam ın ibadetlerle ilgili temel esaslarıdır. Kitabımızın birinci ünitesini de ibadet ve mükellefiyet kavramlarına ayırmış bulunuyoruz. İbadetin tanımı, teşri süreci, sebep ve gayesi, çeşitleri, özellikleri, ibadet mükellefiyeti ve mükellefin fiilleri, ünitemizin ana konularını oluşturacaktır. Ünitenin sonunda ibadetle ilgili bazı terimlerin de kısa açıklamaları yer alacaktır. İBADETİN TANIMI Genel anlamda ibadet Allah ın emirlerini yerine getirmek ve yasakladığı bütün fiillerden uzak kalmaktır. İbadetler, dinin özünü teşkil eden iman esaslarından sonra dinde ikinci önemli halkayı oluşturur. İbadet kelimesi Arapça bir kelime olup sözlükte kulluk yapmak, itaat etmek, boyun eğmek gibi anlamlara gelir. Terim olarak ibadet yani kulluk etmenin biri genel, diğeri özel olmak üzere iki anlamı vardır. Genel anlamda ibadet Allah ın emirlerini yerine getirmek ve yasakladığı bütün fiillerden uzak kalmaktır. Kişinin Allah ın rızasını kazanmak için yaptığı veya terk ettiği her davranış bu anlamda ibadet kapsamında ele alınır. Bu açıdan birey ve toplumun yararına gerçekleştirilen her olumlu davranışın dini ve manevi bir yönü vardır ve geniş anlamda ibadet olarak nitelenir. İbadetin bu genel anlamı yanında bir de namaz, oruç, hac, zekât gibi mükellefin yaratıcısına karşı boyun eğmesi ve O na saygısını simgeleyen özel anlamı vardır. Fıkıh kitaplarında ibadet kavramı daha çok bu dar anlamıyla ele alınır ve bu bağlamda Allah ve Resulü tarafından yapılması istenen belirli davranış biçimleri işlenir. Bunların başında hiç şüphesiz İslam ın temel şartlarını oluşturan namaz, oruç, hac ve zekât ibadetleri gelir. Ayrıca Kur an okuma, kurban kesme, adak ve kefaretler, dualar, çeşitli tür ve isim altında yapılan hayır ve infaklar dar anlamda ibadet kapsamı içinde değerlendirilir. İbadetler, dinin özünü teşkil eden iman esaslarından sonra dinde ikinci önemli halkayı oluşturur. Yani dinin iki asli unsurundan biri Allah a inanma, ikincisi ise O na itaat ve ibadet etmektir. Bunun üçüncü boyutu ahlaki esaslardır. Ahlaki esaslar, inanç ve ibadetlerdeki samimiyeti ifade ettiği gibi bu tutumun kullarla ilişkilere yansıtılmasını da içerir. Çünkü insanın Allah la olan ilişkisini, diğer insanlarla olan ilişkisinden tamamen ayrı tutmak mümkün değildir. Nitekim Cibril hadisinde dinin bu üç boyutu iman, İslam ve ihsan kelimeleriyle özetlenir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

İBADETLERİN TEŞRİ SÜRECİ Mekke döneminde öncelikli olarak tevhit inancı yani tek Allah a, O nun Peygamberine ve ahiret gününe iman vurgulanmış, ahlaki değerlere yer verilmiş, tevhit anlayışını pekiştiren ibadetler de peyderpey teşri kılınmaya başlamıştır. Namaz ve ona hazırlık niteliğindeki abdest, gusül ve maddi temizlik Mekke döneminde emredilmiştir. Beş vakit namaz, hicretten bir yıl kadar önce miraçta farz kılınmış, cuma namazı da hicret öncesinde emredilmiştir. Hicretten sonraki yıllarda yani Medine döneminde de İslam ın diğer şartları olan oruç, zekât ve hac ibadetleri farz kılınmış kamu düzeni, hukukî ve ticarî hayat başta olmak üzere dinin diğer alanlardaki ameli hükümleri tamamlanmıştır. İbadetlerin teşriinin ilk dönemlerden itibaren iman esaslarıyla birlikte veya onlardan hemen sonra yer alması, bunların dindeki merkezi yeri ve inancın korunmasında sahip bulunduğu önemi göstermektedir. İbadetlerin şekil ve ayrıntıları Hz. Peygamber in uygulama ve açıklamalarıyla netleşmiştir. Kur an da başta namaz olmak üzere oruç, hac ve zekât ibadetleri sıkça hatırlatılıp emredilir. Ancak daha çok bu ibadetlerin önemi vurgulanarak amaçları belirtilir. Bu ibadetlerin şekil ve ayrıntıları Hz. Peygamber in uygulama ve açıklamalarıyla netleşmiştir. Yaklaşık yirmi üç yıllık tebliğ görevinin Medine döneminde Hz. Peygamber ibadetlere ve insan ilişkilerine ait açıklamalarda bulunmuştur. Bu çerçevede Ben nasıl namaz kılıyorsam siz de öylece kılınız (Buharî, Ezan, 18), Hacla ilgili hükümleri benden öğreniniz (Nesaî, Menâsik, 220) diyerek ümmetine örnek olmuş, O ndan ibadet esaslarını öğrenen sahabe de sonraki nesillere bu esasları aynen nakletmişlerdir. Bundan dolayı ibadetler konusunda fiili ve kavli sünnetle sahabe tatbikatı vazgeçilmez bir kaynak değeri taşır. İbadetler, dinin ameli hükümlerinin en başında yer aldığı için fıkhın ana konularından birini teşkil eder. Şahısların kendilerine, Allah a ve diğer insanlara karşı hak ve sorumluluklarını bilmesi şeklinde tanımlanan fıkhın bütün konularının ibadet yönü olmakla birlikte özellikle kişinin Yaratan ına karşı duyduğu saygı, itaat ve ta zimi simgeleyen davranışlar ibadet olarak algılanmaktadır. Bu sebeple ibadet konuları genel olarak fıkıh kitaplarının ilk bölümlerinde yer alır. Bu kısmın ilk konuları da ibadetlere vesile olan abdest, teyemmüm, gusül gibi temizlik bahisleridir. Daha sonra, namaz, oruç, hac, zekât bazen da nikâh veya cihad şeklinde konular sıralanır. Önemine binaen ibadet konuları zamanla ilmihal ismiyle müstakil kitaplarda işlenmeye başlamıştır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

Kur an da birçok ayette hürmet, tazim ve itaatin en yüksek ifadesi olan, ibadetin ancak Allah a yapılacağı, O ndan başkasının buna layık olmadığı (Fatiha, 1/5; Nahl, 16/36; İsra, 17/23) ifade edilir. Kur an da birçok ayette hürmet, tazim ve itaatin en yüksek ifadesi olan, ibadetin ancak Allah a yapılacağı, O ndan başkasının buna layık olmadığı (Fatiha, 1/5; Nahl, 16/36; İsra, 17/23) ifade edilir. Çünkü dünya ve ahirette bütün nimetleri veren ancak O dur. Allah ın yüceliği karşısında sadece insanoğlu değil, kâinatta bulunan her şey lisan-ı hâl ile O na ibadet eder. Hayvanlar, dağlar, ağaçlar, yıldızlar, gökte uçan kuşlar ve diğer varlıklar Allah ın istediği şekilde O na ibadet eder. (İsra, 17/44; Hac, 22/18; Nûr, 24/41). İnsan ve cinlerin dışındaki varlıkların yaptıkları ibadete şuursuz oldukları için el-ibâde bi t-teshir denir. İnsan ve cinlerin yaratılış gayelerinin Allah a ibadet etmek olduğu Kur an da ifade edilmektedir. (Zâriyat, 51/56). İnsanlar ibadeti kendi tercihleriyle yaptığı için onların ibadetlerine de elibâde bi l-ihtiyâr denilir. İBADETİN SEBEP VE GAYESİ Yüce Allah insanı diğer varlıklardan ayrı özelliklere sahip olarak yaratmış ve onu bütün yaratıklardan üstün kılmıştır. Dünyada mutlu olabilmesi için kendisine maddi ve manevi nice nimetler vermiştir. Bir ayette O nun verdiği nimetleri saymaya kalkışsanız sayamazsınız. (İbrahim, 34/14) buyurarak bu hususu belirtir. İnsanın kendisini yoktan var eden, maddi ve manevi pek çok nimeti ona veren Yüce yaratıcıya karşı, saygı, bağlılık ve teşekkürlerini sunması en tabii bir görevidir. Bu görev de ancak ibadetlerle yerine getirilir. İnsanın iyilik ve yardımını gördüğü başka bir insana teşekkür etmesi nasıl bir görevse kendisine sonsuz ve sayısız nimetleri veren Allah a karşı daha fazla şükretmesi de onun en başta gelen görevi olmalıdır. Ancak bu şükür sadece sana şükürler olsun Yarabbi, Teşekkür ederim Allah ım şeklinde sözle değil, O nun emrettiği çeşitli ibadetlerle yerine getirilmelidir. Kur an da Allah Allah a ibadet edin (A râf, 7/59,65,73; Hûd, 11/50,61,84 gibi), Rabbinize ibadet edin. (Mâide, 5/72,117), Bana ibadet edin (Yâsîn, 36/61) emirleriyle bu gerekliliği ifade etmektedir. O hâlde insanın yaratılışına uygun davranış Allah a inanmak ve ona ibadet etmektir. O hâlde insanın yaratılışına uygun davranış Allah a inanmak ve O na ibadet etmektir. İnsan bu yüce varlığın sevgisini kazanmak ve O na sığınmak, korkularından kurtulmak, gelecekten umutlanmak için O na kulluk yani ibadet eder. O nun emir ve yasaklarının gereğini yerine getirmeye çalışır. Kısaca insan, Allah a kulluk borcunu ödemek ve O nun rızasını kazanmak, dünya hayatını kolaylaştırmak ve insanlara faydalı olmak, ahiret hayatına hazırlanmak ve sevap kazanmak için ibadet yapar. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

İbadetlerin insana sağladığı birçok dünyevi, maddi faydası da vardır. Ama insan ibadeti hiçbir menfaat düşünmeden sırf Allah rızası için ve O nun nimetlerine karşı bir şükür edası olarak yerine getirmelidir. Cenab-ı Hakk ın ibadetlerimizden dolayı bizi mükâfatlandırması, sevap verip cennetine koyması, cehennem azabından koruması, O nun bir lütfu ve ihsanıdır. Allah ı seven ve O na hakkıyla bağlı olan birçok büyük insan, ibadeti sırf Allah için yapar. O nun rızasını kazanmayı esas alır. Bazı insanlar da Allah emrettiği için O na ibadet ederler. Bir kısım kimseler de cennete girmek ve cehennemden kurtulmak için ibadet ederler. Bu yüce duygulardan uzak olan bazı insanlar ise dünyada bir çıkar sağlamak için ibadet ederler. Bunların yaptıkları aslında ibadet olmaktan öte riyakârlık ve münafıklık olur. Bir fiilin ibadet olabilmesi için inanılarak samimiyetle ve dünyevi bir menfaat beklenmeden yapılması gerekir. İbadette Allah a saygı ve O na bağlılık esastır. İbadette Allah a saygı ve ona bağlılık esastır. Temel ilke bu olmakla birlikte ibadetlerin ferdî ve toplumsal birtakım faydaları da vardır. Ancak bunlar ibadetin amacı değil, neticesidir. Müslümanların Allah rızası için yaptıkları ibadetler neticesinde ortaya çıkan bazı faydalar onların sır ve hikmetleridir. Mesela namaz, insanı kötülüklerden alıkoyar, kişiyi Allah a yaklaştırır, sabra alıştırır. Özellikle cemaatle kılınan namaz, topluluk bilincini geliştirir, sosyal dayanışmaya katkı sağlar. Zekât, insanın bencillik ve cimrilik gibi kötü duygulardan arınmasını sağlar. Oruç, yoksulların hallerini daha iyi anlamayı, onlara yardım duygularının gelişmesini, insanın daha sağlıklı olmasını sağlar. İbadetle ilgili konuların her biri işlenirken onların sağladığı bu gibi maddi faydaları da ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır. İBADET ÇEŞİTLERİ İbadetler çeşitli açılardan kısımlara ayrılmıştır. 1- Kuvvet derecesine göre farz, vacip, sünnet, sünnet, nafile, müstehap ve mendup gibi kısımlara ayrılır. Mesela, Oruç, hac, zekât ve beş vakit namaz, cuma namazı farz; vitir namazı, kurban kesme vacip; umre ve farzlar dışında kalan vakit namazları sünnet; teheccüt, kuşluk, tahiyyatü l-mescit namazları da müstehap sayılır. 2- İbadetler yükümlülüğün ferdi veya genel oluşuna göre de aynî ve kifâî olarak iki kısma ayrılır. Mükelleflerin her biri tarafından bizzat yerine getirilmesi gereken ibadetler aynî ibadetlerdir. Beş vakit namaz, ramazan orucu ve hac ve zekât böyledir. Tek tek fertlerden değil de bütün mükelleflerden yapılması istenen ibadetler ise kifaî ibadetlerdir. Bu gibi ibadetleri mükelleflerin bir kısmı yaptığı takdirde diğerlerinden sorumluluk kalkar. İbadeti yapan sevabını alır. Mesela Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

Bu gibi fiilleri yapabilecek tek kimse bulunması hâlinde bu ibadet onun için aynî ibadete dönüşür. cenaze namazı kılmak, kifaî farz, ezan okumak kifaî sünnettir. Bu gibi fiilleri yapabilecek tek kimse bulunması hâlinde bu ibadet onun için aynî ibadete dönüşür. Toplumda hiç kimse yapmazsa her mükellef sorumlu olur. 3- İbadetler, ibadetin muayyen veya alternatifli olmasına göre de belirli veya seçimlik ibadet kısımlarına ayrılır. Din, mükellefin yapacağı ibadeti belirlemiş ve ona seçim yapma hakkı ve farklı alternatifler tanımamışsa buna belirli ve muayyen ibadet denir. Beş vakit namaz, ramazan orucu, cuma namazı gibi. Dinin tek bir belirleme yapmadan mükellefi birkaç seçenekten birini yapmakta serbest bıraktığı ibadetlere de seçimli ibadet denir. Mesela yeminini bozan kişi on fakiri doyurmak veya on fakiri giydirmek ya da bir köle azad etmek şartlarından birini tercih etme hakkına sahiptir. Bunlardan birine gücü yetmezse üç gün oruç tutar. Hiçbirini yapmazsa günahkâr olur. 4- Belirli bir vakti olup olmamasına göre de ibadetler iki kısımda mütalaa edilir. Eda edilmesi için belirli bir vakit tayin edilmeyen ibadetlere mutlak vakitli ibadetler; vakit tayin edilenlere ise mukayyed vakitli ibadetler denir. Mesela kefaretler, kazaya kalan ibadetler mutlak vakitli ibadetlerdir. Bunların yerine getirilmesi için herhangi bir vakit tayin edilmediği için istendiği zaman eda edilebilirler. Ancak insanın ne zaman öleceği belli olmadığı için imkân bulunduğunda ifa edilmeleri daha uygundur. Mukayyed vakitli ibadetlerde ise eda vaktinin başlangıç ve bitiş zamanları belirlenmiştir. Bunların bir kısmının vakti dar, bir kısmınınki ise geniştir. Bazıları da bir yönüyle geniş, bir başka yönüyle dardır. Geniş vakitli ibadetlerde belirlenen vakitte hem o ibadet hem de aynı cinsten başka ibadetler eda edilebilir. Mesela beş vakit namaz geniş zamanlı ibadetlerdir. Eda vakti içinde aynı cinsten başka bir ibadetin ifası mümkün değilse buna da dar vakitli ibadet denir. Mesela ramazan orucu buna örnek teşkil eder. Çünkü ramazan ayında başka bir oruç tutma imkânı yoktur. Hac ibadeti ise yapılacak fiillerin hac aylarının tamamını kapsaması itibariyle geniş vakitli, bir yılda ancak bir hac yapılabileceği yönüyle de dar vakitli bir ibadettir. Geniş vakitli ibadetin edası için özel niyet şarttır. Dar vakitli ibadetlerde ise özel niyet olabileceği gibi mutlak niyet de yeterlidir. 5- Sorumluluk veya yapılış şekli kişinin bedeni veya malıyla ilgili oluşuna göre de ibadetler bedenî ibadetler, mali ibadetler ve hem mali hem de bedenî ibadetler olmak üzere üç kısma ayrılır. Ayrıca tefekkür gibi kalbî ibadetlerden de söz edilir. Namaz, oruç, itikâf gibi ibadetler bedenî, zekât, kurban ve sadaka-i fıtır gibi Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

ibadetler ise mali ibadetlerdir. Hac ibadeti ise hem bedenî hem de mali yönü olan bir ibadettir. Bedenî ibadetlerde başkası adına ifa yani niyabet geçerli değilken mali ve hem mali hem bedenî ibadetlerde bu mümkündür. Buna göre namaz ve oruç ibadetlerini mükellefin bizzat kendisi yerine getirmesi gerekirken, zekât gibi mali ibadetler vekâleten de ifa edilebilir. Aynı şekilde bedenî bir engeli bulunan bir kişi adına başka birisi bedel hac yapabilir. 6- İbadetler miktarının belli olup olmamasına göre de iki kısma ayrılır. Bedenî ibadetlerde başkası adına ifa yani niyabet geçerli değilken mali ve hem mali hem bedenî ibadetlerde bu mümkündür. İbadetlerin kabulünde ihlas esastır. Dinin miktar ve sayısını belirlediği ibadetler miktarı belli ibadetlerdir. Mesela beş vakit namazın her birinin vakitleri ve rekât sayıları belirlendiği için bu kısma girer. Aynı şekilde hangi maldan, ne kadar zamanda, hangi oranda zekât verileceği de belirlenmiş olduğundan yine bu kısma girer. Bu kısım ibadetlere miktarları belirlenmiş anlamına muhadded ibadet ismi verilir. Dinin miktarını belirlemediği ibadetlere de miktarı belirsiz yani gayri muhadded ibadetler denir. Mesela misafire ikramda bulunma, Allah yolunda mal, mülk ve para harcama, yoksulların ihtiyacını karşılama gibi ibadetler bu kısımda mütalaa edilir. Bunların miktarı ihtiyaç sahibinin ihtiyacı ve mükellefin gücüne göre değişiklik arz eder. İBADETİN BAŞLICA ÖZELLİKLERİ Samimiyet (İhlas) İbadetlerle ilgili bazı şekli unsurlar olmakla birlikte onların özünü ihlas yani kişinin riyadan uzak samimi bir niyetle yapması oluşturur. İbadetlerin kabulünde ihlas esastır. Kur an da dini yalnızca Allah a has kılarak ibadet etmekle ilgili bir çok ayet vardır (A râf, 7/29; Zümer, 39/2,11,14; Beyyine, 98/5 gibi). Hz. Peygamber de ibadetlerin niyetlere göre değer kazanacağını bildirmiş (Buharî, İmân,41; Muslim, İmâret, 155), halis niyet bulunmadan yapılan ibadetlerin içi boş davranışlardan ibaret olduğunu açıklamıştır. Yine Kur an da Allah a hiçbir şeyi ortak koşmadan ibadet etmek (Fatiha, 1/4; Âli İmrân, 3/64; Zuhruf, 43/45), yapılan ibadetlerin karşılığını yalnızca Allah tan beklemek (Yunus, 10/72; Şuara, 26/109,127,145) hedef olarak gösterilmiştir. Devamlılık İbadetlerde devamlılık ve süreklilik esastır. Kur an da insanın ölünceye kadar Rabbine ibadet etmesi istenir (Hicr, 15/98-99). Hz. Peygamber de Allah katında ibadetlerin en hayırlısının az da olsa devamlı yapılanı olduğunu belirtmekle birlikte (Buharî, İman,32) kişinin nefsinin ve aile fertlerinin de kendi üzerinde hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

olduğunu belirterek ibadette aşırılığa gidilmesini hoş görmemiş, kendisinin Allah tan en çok korkan kişi olmasına rağmen yiyip içtiğini, istirahat ettiğini, cinsi hayatını sürdürdüğünü, İslam da ruhban hayatının bulunmadığını bildirmiştir. İbadetlerde Niyet ve İrade Niyet, ibadetle âdeti birbirinden ayırır. Bir fiilin ibadet sayılabilmesi için Allah a kulluk bilinciyle yapılması gerekir. Bilincin göstergesi olan niyet bir fikrin ibadet olup olmadığını gösteren en önemli ölçüdür. Bu sebeple ibadet niyeti olmaksızın yapılan bazı hareketler namaz sayılmaz. Aynı şekilde perhiz amaçlı aç kalmalar da oruç sayılmaz. Bu fiillere ibadet anlamı kazandıran itaat ve kurbet niyetidir. Zaten niyet, ibadetlerin geçerliliğinin genel ve ortak şartıdır. Niyet, ibadetle âdeti birbirinden ayırır sözü de bu gerçeği ifade eder. İnsanın fiil ve hareketlerini anlamlı kılan şuurlu bir iradenin eseri oluşudur. Kişi, iradesini kullanarak ibadet etmeyi tercih edebileceği gibi isyan etmeyi de tercih edebilir. İbadetlerde irade, yapılan fiilin ihlâsla, gönül huzuruyla yapılmasını sağlar. İnsanın ibadeti bir ihtiyaç olarak hissetmesi ve bilinçli bir şekilde yapması gerekir. Zorlama ile yapılan ibadetlerde iradilik ve içtenlik olmaz. İbadetin Güç Yetirilebilir Olması İbadet yükümlülüğünün temel şartlarından biri de mükellefin ibadetin ifasına güç yetirebilmesidir. Bir ayette Yüce Rabbimiz Allah her şahsı ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar (Bakara, 2/286) buyurarak bunu ifade eder. Bu sebeple namaz ve oruç gibi bedeni ibadetlerde beden sağlığı, zekât ve kurban gibi mali ibadetlerde belli bir miktarda mal sahibi olmak, hac ibadetinde hem beden sağlığı hem de mal varlığı şartları aranmaktadır. İbadetlerde meşakkat ve zorluğun olması durumunda dini hükümlerde ruhsat denilen kolaylaştırmalar söz konusudur. Mesela su bulamayan veya su bulunduğu hâlde kullanılamayan durumlarda teyemmüm, ayakta namaz kılamayanların oturarak kılmaları, meşru mazeretleri olanların orucu daha sonra kaza etmeleri, yolcuların dört rekâtlı farzları iki rekât olarak kılmaları gibi örnekler dinin kolaylık sağlayan hükümleri arasındadır. İtaat istitaatı (güç yetirmeyi) gerektirir prensibi de bu hususu vurgulamaktadır. İbadet Dili İbadetlerle ilgili hükümler taabbudî, yani zaman, mekân ve şartların değişmesiyle değişmeyen hükümlerdir. Bu çerçevede ibadetlerin belli şekil şartları Allah ve Resulü tarafından konulmuştur. Bunlar yorum ve ta lile açık değildir. Namazın şartlarından biri de namazda belli bir miktar Kur an okunmasıdır. Bu şartı Allah Ondan (Kur an dan) kolayınıza geleni okuyun (Müzzemmil, 73/20) ayeti ile koymuştur. Hz. Peygamber de hadislerinde Fatihasız, kıratsız namazın geçersiz veya eksik olacağını bildirmiştir. Kur an Arapça olduğuna göre namazda da O nun Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

Namaz yanında İslam ın şiarından olan ezan ve kametin de orijinal şekli ile yani Arapça okunması gerekli görülmüştür. orijinal metninden bir bölüm okunması gerekmektedir. Hiçbir tercüme aslının yerini tutmaz. Orijinal metnin verdiği anlamı tam olarak veremez. Arapça orijinal metni bilemeyen kişilerin geçici bir süre için namazlarını nasıl kılacağı hususunda fıkıh kitaplarında açıklamalar vardır. Bunlar namaz ünitesinde verilecektir. Namaz yanında İslam ın şiarından olan ezan ve kametin de orijinal şekli ile yani Arapça okunması gerekli görülmüştür. Hz. Peygamber den zamanımıza kadar bazı bölgesel zorlama uygulamalar hariç bu ibadetler her toplumda böyle uygulana gelmiştir. Bununla birlikte bir ibadet çeşidi olan dua, zikir ve niyette Arapça telaffuz şart görülmez. Aynı şekilde cuma ve bayram namazı hutbelerinde cemaatin söyleneni anlaması esas olduğundan öğüt ve irşad kısmının Arapça dışında bir dilde okunması caizdir. İBADET MÜKELLEFİYETİ Yeryüzündeki bütün varlıklar yaratıcı olan Yüce Allah a ibadetle yükümlüdürler. Ancak Allah ın bu varlıklar arasında esas muhatabı ve sorumlu tuttuğu insandır. Çünkü Allah ona diğer varlıklardan farklı olarak akıl nimeti vermiştir. Evrende bulunan her şey onun istifadesine sunulmuştur. İnsanın sahip olduğu üstün özellikleriyle yetersizlikleri arasında dengeyi kuracak olan en temel eylem ibadettir. Kur an, insan ve cinlerin yaratılış gayesinin Allah ı tanımak ve O na ibadet etmek olduğunu açık bir şekilde ifade etmektedir (Zariyat, 51/56). İnsanın sahip olduğu üstün özellikleriyle yetersizlikleri arasında dengeyi kuracak olan en temel eylem ibadettir. Allah Teala kullarına bazı şeyleri yapmalarını emretmiş, bazılarını da yasaklamıştır. Her Müslüman bu emirleri yerine getirmekle mükelleftir. Ancak bu yükümlülük sadece belli şartları taşıyanlar için söz konusudur. Bu şartları taşıyan kimselere mükellef yani yükümlü denir. Yükümlülüğün temel şartı da doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü, emirle yasağı ayırt edebilme melekesi olan akıldır. Aklı olmayan dini emirlerle muhatap ve sorumlu değildir. Mükellef olmak için ayrıca beden bakımından belli bir olgunluğa erişmek de şarttır. Yani kişinin dini bakımdan sorumluluk taşımaya elverişli olması, onun akıllı ve ergin olması gerekir. Ancak çocukların da belli bir yaştan sonra ibadet etmeye alıştırılması dince tavsiye edilmiştir. Mükelleflik şartlarını taşıyan kişiler, yaptıkları fiillerden, söz ve davranışlardan kendileri sorumlu olurlar. Yaptıkları iyi işlerin sevap ve mükâfatı, kötülüklerin günah ve cezası kendilerine ait olur. Henüz ergenlik çağına gelmemiş çocukların ibadete alıştırılmasından da anne babaları sorumludur. İbadetlerle mükellef olmanın genel şartları akıl ve bülûğ olmakla birlikte mükellefin ibadete güç yetirebilecek durumda olması da bu hususta dikkate Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

alınacak önemli bir husustur. Çünkü Allah hiç kimseyi gücünün yetmeyeceği şeyle sorumlu tutmaz (Bakara, 2/286). Yani güç yetirmek ibadetlerin farz oluşunda önemli bir kriterdir. Mesela namaz ve oruç için beden sağlığı, zekât için belli miktarda mal varlığı, hac için hem beden sağlığı, hem de mal varlığı şarttır. Zekât ve kurban gibi mali yönü ağırlıklı olan ibadetlerde bazı fakihler akıllı ve ergen olmayı şart koşmazlar. Bu ibadetlerde kamu yararı ve diğer insanların haklarının daha baskın olduğunu gerekçe göstererek çocuk ve akıl hastalarının da bu ibadetlerle mükellef olduğunu söylerler. Oruç, kurban ve cuma namazı gibi bazı ibadetlerde mazeret hâlinde ruhsatlar veya alternatif ifa şekilleri devreye girebilir. Ancak önemine binaen beş vakit namaz, hastalık ve yolculuk gibi mazeret hâllerinde belli kolaylıklar sağlansa da mükellefin yükümlülüğü düşmez. Mükellefin Fiilleri Allah ve Resulü mükellef denilen sorumlu kişiden bir fiilin yapılmasını veya yapılmamasını ister. Bazen de fiilin yapılmasında onu serbest bırakır. Allah ve Resulü nün mükellefi sorumlu tuttuğu bu fiillerin hükümlerine teklifî hükümler denir. Bu fiilleri yapacak olan kişiye mükellef onun fiillerine de mükellefin fiilleri (ef al-i mükellefîn) denir. Mesela namaz kılma fiili mükellefin bir fiilidir. Bunun farz olduğu da Kur an ın namaz kılınız emri ve Hz. Peygamber in kavlî ve fiilî sünneti ile sabittir. Teklifî hükümler, dayandıkları delillerin durumuna göre farklı kısımlarda mütalaa edilirler. Hanefilere göre farz, vacip, sünnet, müstehap, mubah, haram ve mekruh olmak üzere yedi kısma ayrılır. Diğer mezheplere göre ise vacip, mendup, haram, mekruh ve mubah olmak üzere beş kısımdır. Biz Hanefilerin tasnifini esas alarak gerekli yerlerde diğer mezheplerin farklı görüşlerine işaret edeceğiz. Farz Sübutu ve ifade ettiği anlamı kesin olan delillerle Allah veya Resulü nün emrettiği fiillere farz denir. Sübutu ve ifade ettiği anlamı kesin olan delillerle Allah veya Resulü nün emrettiği fiillere farz denir. Farzlar, başka anlama gelme ihtimali bulunmayan ayet, mütevatir veya meşhur hadis ya da icma gibi kesin delillere dayanır. Mesela Kur an da birçok yerde namaz kılınız, zekat veriniz (Bakara, 2/43,83,110) buyrulması açık bir şekilde namaz ve zekatın farz olduğunu gösterir. Farzın yapılması kesin olarak gereklidir. Terk eden ağır cezayı hak etmiş olur. Farz olduğunu inkâr edenin dinden çıktığına hükmedilir. Farzı yerine getiren sevap kazanır. Farzlar, farz-ı ayn ve farz-ı kifaye olarak iki kısma ayrılır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

Farz-ı ayn: Her mükellef Müslümanın bizzat yerine getirmesi gerekli olan farzdır. Beş vakit namaz, ramazan orucu, zekât, abdest, gusül buna örnek teşkil eder. Bunları her Müslüman ın bizzat kendisi yapması gerekir. Başkalarının yapması onun yükümlülüğünü kaldırmaz. Farz-ı Kifaye: Yapılması farz olmakla birlikte, bazı Müslümanların yapmasıyla diğer Müslümanlardan sorumluluğun kalktığı farzlara farz-ı kifaye denir. Bu gibi fiilleri toplumda hiç yapan olmazsa bütün toplum sorumlu ve günahkâr olur. Yapan sevabını alır. Cenaze namazı kılmak, ilim tahsil etmek, şahitlik yapmak, iyiliği emretmek, cihat yapmak, insanların ihtiyaçları olan sanatları öğrenmek gibi. Bazı durumlarda kifaî farz aynî farza dönüşebilir. Mesela; bir yerde tek doktor varsa onun hastaya müdahalesi farz-ı ayn olur. Yine mesela bir olaya tanıklık edecek tek kişi varsa onun şahitliği farz-ı ayn olur. Vacip Allah ve Resulü nün mükelleften yapılmasını bağlayıcı bir şekilde istediği, fakat dayanağı farz kadar kesin olmayan fiillerdir. Vacibin dayanağı ya sübutu kesin olmayan haber-i vahid ya da manaya delaleti zannî olan ayet veya hadis olur. Mesela Allah Kur an da Rabbin için namaz kıl ve kurban kes (Kevser, 108/2) emriyle namaz kılmayı ve kurban kesmeyi kesin bir şekilde emretmiştir. Bu emir Hz. Peygamber için kesin ve farz hükmündedir. Ancak emrin ümmetini de kapsayıp kapsamadığında netlik yoktur. Bu sebeple ümmeti için bayram namazı kılmak ve kurban kesmek vacip hükmündedir. Aynı şekilde fıtır sadakası ve namazda fatihayı okuma da zan ifade eden haberi vahidle sabit olduğu için farz değil vacip olarak telakki edilmiştir. Namazda Kur an okunması Kur an dan kolayınıza geleni okuyun (Müzzemmil, 73/20) emriyle farzdır. Dolayısıyla Kur an okumaksızın kılınan namaz geçersiz olur. Fakat namazda Fatiha suresini okumak vaciptir. Çünkü bu hüküm haber-i vahid niteliğindeki şu hadisle sabittir: Fatiha suresini okumayanın namazı olmaz (İbn Mace, İkame, 11; Tirmizi, Mevakitu s-salat, 69,115). Bu hadisin anlamının Fatihasız kılınan namaz tam ve mükemmel olmaz şeklinde olma ihtimali de vardır. Vacip hükmü Hanefiler e göredir. Burada şunu da belirtelim ki vacip hükmü Hanefilere göredir. İslam hukukçularının çoğunluğuna göre farzın bir alt kategorisi olan vacip hükmü yoktur. Onlara göre farzla vacip eş anlamlıdır. Hanefilerin vacip olarak nitelediği hükümlerin bir kısmı çoğunluğa göre farz, bir kısmı da sünnet-i müekkededir. Mesela namazda Fatiha suresini okumak onlara göre farz, bayram ve vitir namazı ile kurban bayramında kurban kesmek sünneti müekkededir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

Vacibin yapılması kesin olarak gereklidir. Terk eden farzdan daha az bir cezayı hak etmiş olur. Ancak vacip bir hükmü inkâr eden farzı inkâr eden gibi dinden çıkmış olmaz. Böyle bir kimse sapıklıkta kalmış olur. Mesela namazın vaciplerinden birini terk etmek tahrimen mekruhtur. Yanlışlıkla terk etmek veya geciktirme durumunda sehiv secdesi gerekir. Farzın terkinde ise namaz bozulur. Sünnet Sözlükte Allah Teala nın kanunu, yol, iyi ahlak, hâl ve gidiş gibi anlamlara gelen sünnet kelimesi terim olarak özellikle Hz. Peygamber in söz ve davranışlarıyla başkasının yaptıklarını onaylaması anlamında kullanılır. Fıkıh usulünde dini hükümlerin Kur an dan sonra ikinci kaynağı anlamına gelir. Fıkıhta ve ibadet alanında ise Hz. Peygamber in farz ve vacipler dışında ibadet niyetiyle yapmış bulundukları, Müslümanlardan da yapmalarını istedikleri fiillere sünnet denir. Hz. Peygamber in dine dâhil olan davranışları, diğer Müslümanları bağlayıcılık derecesine göre iki kısma ayrılır. Müekked Sünnet: Pekiştirilmiş, güçlü sünnet demektir. Bu çeşit sünnetler, Hz. Peygamber in devamlı olarak yaptığı ve sırf farz olmadığını göstermek için pek az, ara sıra terk ettiği fiillerdir. Bunlar bir yerde farzları koruyucu ve tamamlayıcı özellik taşıdıkları için farz ve vacipten sonra dini hüküm olarak üçüncü sırada yer alırlar. Ezan, kamet, abdest alırken ağza su vermek, sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri, yatsının son sünneti, cumanın ilk ve son sünneti, teravih namazı ve cemaatle namaz kılma gibi fiiller sünnet-i müekkede kapsamında ibadetlerdir. Bu çeşit sünnetleri yerine getiren sevap kazanır. Allah ve Resulü nün sevgisine mazhar olur, ahrette de O nun şefaatini elde eder. Bile bile terk edenler ise cezayı hak etmemekle birlikte kınanırlar. Aynı zamanda sevgili Peygamber imizin şefaatinden mahrum kalırlar. Dinî şiar niteliğindeki ezan ve kametle namazın toptan terki ise caiz değildir. Gayri Müekked Sünnet: Bunlar, Resûl-i Ekrem in çok defa eda edip bazen terk ettikleri sünnetlerdir. İkindi namazının sünneti ve yatsı namazının ilk sünneti gayri müekked sünnetlerdendir. Bu kısımdaki sünnetlere müstehap veya mendub adı da verilir. Bu sünnetleri yerine getiren sevap kazanır, ancak terk eden kınamayı hak etmez. Sünnetin müekked ve gayri müekked kısımlarına Sünneti hüda da denir. Sünnetin müekked ve gayri müekked kısımlarına Sünneti hüda da denir. Hz. Peygamber in dini davranışları ve dini vecibeleri tamamlayıcı özellik taşıyan filleri bu isimle anılırken O nun insan olarak yaptığı, dini tebliğ maksadı taşımayan yiyip içmeleri, oturup kalkmaları ise zevâid sünnet olarak ifade edilir. Mesela O nun beyaz elbiseyi tercih etmesi, saç ve sakalını kına ile boyaması bu niteliktedir. Bu fiiller, dini yükümlülük kapsamında değildir. Bu çeşit fiilleri Hz. Peygambere olan Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

sevgi ve bağlılığı sebebiyle yapan Müslümanlar sevap kazanırlar. Yapmayanlar günah da kazanmaz, kınanmaz da. Hanefiler dışındaki çoğunluğu teşkil eden İslam hukukçuları farz ve vacipler dışındaki bu çeşit sünnetlere (sünneti müekkede, sünneti gayri müekkede ve sünneti zevaid) mendub tabirini kullanmışlardır. Müstehap Güzel görülen, tercih edilen, sevimli olan amel anlamına gelen müstehap, Hz. Peygamber in arasıra yaptıkları, İslam âlimlerinin de hoş görüp işlediği amellerdir. Bazı nafile namaz ve oruçlar, sabah namazının ortalık aydınlanıncaya kadar geciktirilip kılınması, devamlı abdestli olmak, çocuğa akîka kurbanı kesmek vb. gibi fiiller müstehap fiillerdir. Müstehabın işlenmesinde sevap olmakla birlikte terkinde günah ve kınama yoktur. Mendup, müstehab, nafile ve tatavvu terimleri bazen aynı anlamda kullanılır. Mubah Helal ve caiz kelimeleri de mubahla eşanlamlı olarak kullanılır. Allah veya Resulü nün mükellefi yapıp yapmamakta serbest bıraktığı fiillere mubah denir. Helal ve caiz kelimeleri de mubahla eşanlamlı olarak kullanılır. Yapılıp yapılmamasında sevap veya günah olmayan tamamen bizim isteğimize bırakılan fiillerdir. Helal şeyleri yemek, içmek, uyumak, yürümek gibi fiiller mubah kapsamındadır. Haram Allah veya Resulü tarafından yapılması kesin bir şekilde yasaklanan fiillere haram denir. Hanefilere göre haram bir hükmün delili ayet, mütevatir veya meşhur sünnet olmalıdır. Zannî delil sayılan ve kesin bilgi ifade etmeyen haber-i vahidle haram hükmü sabit olmaz. Haberi vahidle kesin ve bağlayıcı tarzda yasaklanan fiile Tahrimen mekruh, kesin ve bağlayıcı olmayan yasaklamaya Tenzihen mekruh denir. Hanefiler dışındaki fakihler çoğunluğuna göre ise haram hükmü haber-i vahidle de sabit olur. Alkollü içki içmek, hırsızlık yapmak, haksız yere adam öldürmek, zina etmek, yalan söylemek, rüşvet alıp vermek, domuz eti yemek, ana-babaya karşı gelmek gibi fiiller dinen kesin bir şekilde yasaklanan haram fiillerdir. Kesin olarak yapılması yasaklanan bir fiili işlemek nasıl haram ise kesin olarak yapılması emredilen bir şeyi terk etmek de öyle haramdır. Hırsızlık haram olduğu gibi farz olan namazları kılmamak da haramdır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

Haram olan bir şeyi yapan kimse büyük günaha girer ve cezaya çarptırılır. Haramı yapmayan ve terk eden de mükâfat ve sevap kazanır. Haramı inkâr eden kimse dinden çıkar. Haramın Çeşitleri İslam dininin yasakladığı fiillerin her birinde pek çok zarar söz konusudur. Bir fiil ya kendisi bizzat kötü olduğu için ya da kötülüğü iyiliğinden fazla olduğu için yasaklanmıştır. Bu kötülük ya fiilin bizzat kendisindedir veya fiilin beraberindeki diğer hususlardadır. İşte bu açıdan haramlar iki kısma ayrılır. Haram Liaynihî (Doğrudan Haram): Allah ve Resulü nün yapısı ve özündeki kötülük veya zarardan dolayı haram kıldığı fiillerdir. Bunlara haram liaynihi yani bizzat haram, doğrudan haram denir. Doğrudan haramlar genel olarak can, mal, akıl, din ve nesilden ibaret olan beş unsuru korumak amacıyla yasaklanan fiillerdir. Zina, içki, kumar, nikâhı haram olan biriyle evlenmek gibi fiiller doğrudan haram olan fiillerdir. Bazı haramlar zaruret yani çaresizlik ve şiddetli ihtiyaç karşısında mubah olur. Haram Ligayrihî (Dolaylı Haram): Aslı itibariyle meşru olduğu hâlde kendisinde haram kılınmasını gerekli kılan harici bir durum bulunması sebebiyle haram olan fiillere haram ligayrihî, dolaylı haram denir. Mesela bayram gününde oruç tutmak dolaylı harama bir örnek teşkil eder. Aslında oruç tutmak meşru bir fiil olduğu hâlde bayram günlerinde insanlar Allah ın misafiri sayıldığı ve bayram sevincini yiyip içerek birlikte yapmaları için o gün oruç tutmak haram kılınmıştır. Aynı şekilde üzüm yemek aslında helaldir. Ama bir başkasının bağından alınan üzümü yemek dolaylı haramdır. Bazı haramlar zaruret yani çaresizlik ve şiddetli ihtiyaç karşısında mubah olur. Mesela domuz eti yemek kesinlikle haramdır. Ancak açlıktan ölmek üzere olan bir kimse domuz etinden başka yiyecek bir şey bulamadığı takdirde ihtiyacı kadar ondan yiyebilir. Fıkıh kitaplarında bazen masiyet ve günah kavramları haramla eş anlamlı olarak kullanılır. Mekruh Dinin, kesin bağlayıcı olmayan bir üslupla yapılmamasını istediği fiillere mekruh denir. Haramla mekruh dinin yasakladığı kötü fiil olması bakımından aynıdır. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi haram hükmünün delili sübut ve manaya delaleti bakımından kesin deliller olması gerekirken mekruh sübutu zannî olan haberi vahidle ve manaya delaleti kesin ve bağlayıcı olmayan nasslarla sabit olan yasak fiillere denir. İşte bu yönüyle mekruh iki kısma ayrılır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

Tahrimen Mekruh: Harama yakın mekruh demektir. Dinin, yapılmamasını kesin ve bağlayıcı bir tarzda istediği haber-i vahide dayalı yasak fiillere tahrimen mekruh denir. Tenzihen Mekruh: Kesin ve bağlayıcı olmayan yasaklamaya ise tenzihen mekruh denir. İBADETLE İLGİLİ BAZI TERİMLER Sahih: Sağlam, kusursuz ve doğru anlamına gelen sahih terimi ibadetlerle ilgili olarak şartlarını, rükünlerini ve vasıflarını tam olarak içeren ibadet şeklinde tarif edilir. Sahih teriminin zıddı fasit veya batıldır. Batıl: Yanlış, doğru olmayan anlamlarına gelen batıl kelimesi ibadetlerle ilgili olarak rükünlerini veya şartlarını tamamen veya kısmen bulundurmayan, yani hükümsüz olan ibadet diye tanımlanır. Sahih kavramının tersi olup ibadetlerde fasit terimi ile eş anlamlıdır. İbadet konularında bütün müçtehitler batıl ile fasidi eş değer kabul ederler. Hanefiler diğer muamelelerde fasit ve batıl terimlerine farklı anlam verirler. İbadet konularında bütün müçtehitler batıl ile fasidi eşdeğer kabul ederler. Fasit: Rükün veya şartlarından birisi eksik olan ibadet fasit olur. Gayri sahih, Geçerli değil gibi ifadeler de bu anlamda kullanılır. Mesela abdestsiz kılınan namaz fasittir. Müfsid: Başlanmış bir ibadeti bozan şeylere müfsid denir. Mesela; oruçlu iken bir şey yiyip içmek, namazda konuşmak, abdestli iken uyumak bu fiilleri bozar. Rükün: Bir şeyin aslını oluşturan parçalardan her biri, cüz, unsur, direk destek, bir şeyin köşesi, sağlam yanı gibi anlamlara gelen rükün, fıkhî bir kavram olarak ibadetlerin asli unsurlarını, yani farzlarını ifade eder. Namazı oluşturan kıyam, kıraat, rüku ve secde gibi fiiller onun rükünleridir. Hacda Arafat vakfesi ve ziyaret tavafı, oruçta imsak bu ibadetlerin rükünleridir. İbadetlerde rükünlerden birinin bulunmaması onun batıl olması neticesini doğurur. Şart: Yerine getirilmesi gerekli olan şey anlamına gelen şart, fıkıh usulünde varlığı kendi varlığına bağlı olan ancak onun yapılmasından bir parça olmayan şey şeklinde tarif edilir. Şart bulunmazsa hüküm de bulunmaz, ancak şartın bulunması hükmün de bulunmasını gerektirmez. Mesela abdest namazın şartlarındandır. Ama onun bir parçası değildir. Abdestsiz namaz olmaz, ancak her abdesti olanın namaz kılması gerekmez. Sebep: Allah Teala nın hükmün varlığı için bir emare olarak belirttiği yani varlığı hükmün varlığına; yokluğu da hükmün yokluğuna emare, alamet olan durumdur. Mesela zekâtın farz olmasının sebebi, nisap miktarı mala sahip olmaktır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

Nisap miktarı mal varsa zekât farz, yoksa değildir. Aynı şekilde vakit namazın, ramazan ayı orucun sebebidir. Mani: Alıkoymak, önlemek, savmak, korumak anlamlarına gelen mani terim olarak sebebe bir hüküm bağlanmasına veya sebebin gerçekleşmesine engel olan durum demektir. Mesela zekâtın sebebi nisaptır. Ancak nisap miktarı malı olanın borcunun olması zekâta manidir. Aynı şekilde kan hısımlığı evlenmeye manidir. Eda: Ödeme, ifa etme, bir borç veya görevi yerine getirme anlamlarına gelen eda, fıkıhta dini bir görevin usulüne uygun bir şekilde zamanında yerine getirilmesidir. Mesela ramazan orucunu ramazan ayı içinde şartlarına uygun olarak yerine getirmek, namazları vakti içinde kılmak eda örnekleridir. Kazaya kalan ibadeti ilk fırsatta kaza etmek gerekir. Kaza: Zamanında yerine getirilmeyen ibadetlerin zamanı çıktıktan sonra tam olarak yerine getilmesine kaza denir. İbadetlerin belirlenen vakit içerisinde eda edilmesi gerekir. Meşru bir sebep yoksa vaktinden sonraya bırakılması caiz değildir. Vakti içinde eda edilmeyen ibadetler de zimmette borç olarak kalır. Bu borcun sonradan ödenmesine kaza denir. Kazaya kalan ibadeti ilk fırsatta kaza etmek gerekir. Hz. Peygamber Hendek Savaşı nda, düşmanın taarruzu nedeniyle namazlarını kılamamış ve daha sonra hemen cemaat hâlinde kaza etmiştir (Buharî, Mevakît, 36,38). Kur an-ı Kerim de hastalık ve yolculuk sebebiyle orucu tutamayanların daha sonra kaza etmeleri emredilmiştir (Bakara, 2/184). İade: Namaz gibi bir ibadeti eksik bir şekilde yaptıktan sonra onun yeniden tam olarak yerine getirilmesine iade denir. Mesela rükû yapmadan kılınan bir namazı vakti içinde yeniden kılmak iadedir. Azimet: Bir şeye kesin karar vermek, niyet etmek manasına gelen azimet, fıkıhta mükelleflerin hepsi için bütün durumlarda yani sonradan meydana gelen zaruret, meşakkat ve ihtiyaç gibi geçici bir sebebe bağlı olmaksızın bağlayıcı olmak üzere ilkten konulan hüküm şeklinde tarif edilir. Yani mükellefin normal durumlarda yapacağı farz, vacip, müstehap niteliğindeki fiilleri yapması, haram, mekruh gibi fiilleri de yapmaması demektir. Mesela namaz, oruç ve zekat gibi farzlar, zina, içki ve kumar gibi yasaklanan fiiller birer azimet hükmüdür. Ruhsat: İzin, kolaylık anlamına gelen ruhsat, terim olarak meşakkat, zaruret ve ihtiyaç gibi mazeretler göz önünde bulundurularak konulan geçici hükümlerdir. Mesela hasta ve yolcunun ramazanda oruç tutmayıp daha sonra kaza etmesi, ayakta namaz kılamayan mükellefin oturarak namaz kılması birer ruhsat hükümleridir. Yani asıl ve genel hükme azimet, geçici ve özel hükme ise ruhsat denir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

Özet İbadet Kavramı ve Mükellefiyet Genel anlamda ibadet, Allah ın emrettiği her şeyi yapmak, yasakladığı tüm davranışlardan da uzak kalmak demektir. Dar anlamda ise namaz, oruç ve zekat gibi Allah a saygı ifade eden belli davranışlara ibadet denir. Allah ın emri olan ibadet, O'nun kulları üzerindeki bir hakkıdır, dini bir görevdir. Allah ın emrettiği ve Peygamber'imizin öğrettiği şekilde yerine getirilir. İbadetlerde azaltma ve çoğaltma olamayacağı gibi herhangi bir değişiklik de söz konusu olamaz. İnsan, Allah a kulluk borcunu ödemek ve O'nun rızasını kazanmak, dünya hayatını kolaylaştırmak ve insanlara faydalı olmak, ahret hayatına hazırlanmak ve sevap kazanmak için ibadet yapar. Allah ibadete layık yegâne varlık olduğu için, O'nun emrini yerine getirmek ve rızasını kazanmak maksadıyla ibadet etmek gerekir. Allah katında makbul olan ibadet, herhangi bir çıkar düşüncesi olmadan samimiyetle ve ihlâsla yapılan ibadettir. Bununla birlikte ibadetlerin bireysel ve toplumsal birçok faydaları da vardır. Ancak bunlar ibadetin amacı değil, neticesidir. İbadetlerin şekil ve ayrıntıları Hz. Peygamberin uygulama ve açıklamalarıyla netleşmiştir. İbadetler birçok bakımdan kısımlara ayrılır. Kuvvet bakımından farz, vacip, sünnet, müstehap kısımlarına, sorumluluğun ferdi veya genel oluşu bakımından aynî ve kifâî kısımlarına, belirli bir vakti olup olmamasına göre de mutlak vakitli ve mukayyet vakitli kısımlarına ayrılır. Yapılış şekli açısından ise bedenî, malî, hem bedeni hem de malî olmak üzere üç kısımda değerlendirilir. İbadet yükümlülüğü belli şartları taşıyan kimseler için söz konusudur. Bu kişilere mükellef denir. Yükümlülüğün temel şartı doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü, emirle yasağı ayırt edebilme melekesi olan akıldır. Genel anlamda mükellef olmak için ayrıca ergen olmak da şarttır. Mükellefin dinen sorumlu olduğu fiillerin hükümlerine teklîfî hükümler denir. Bu hükümler dayandıkları delillere ve bağlayıcılık özelliklerine göre farz, vacip, sünnet, müstehap, mubah, haram ve mekruh gibi kısımlara ayrılır. Bunların her birinin kendi içinde alt kısımları da vardır. Fıkıh eserlerinde ibadetlerle ilgili olarak kullanılan önemli terimler de vardır. Bunların başlıcaları sahih, batıl, fasit, müfsit, rükün, şart, sebep, mani, eda, kaza, iade, azimet, ruhsat terimleridir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

Ödev İbadet Kavramı ve Mükellefiyet Kaynaklardan yararlanarak ibadet çeşitlerini tablo hâlinde gösteriniz. Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan ödev bölümüne yükleyebilirsiniz. DEĞERLENDİRME SORULARI Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan bölüm sonu testi bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. 1- Aşağıdakilerden hangisi dar ve özel anlamıyla bir ibadet çeşidi değildir? a) Namaz kılmak b) Ku an okumak c) Dua etmek d) Yalan söylememek e) Kurban kesmek 2-Aşağıdakilerden hangisi İslam İbadet Esasları konularındandır? a) Adak b) Zina c) Adam öldürmek d) Gıybet etmek e) Selem akdi 3-Aşağıdakilerden hangisi kuvvet derecesine göre ibadetin kısımlarından biri değildir? a) Farz b) Mutlak vakitli ibadet c) Nafile d) Sünnet e) Vacip Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

4- Aşağıdaki metinde boş bırakılan yerlere sırasıyla hangi kelimelerin getirilmesi hâlinde ifade doğru olur?. ve ifade ettiği anlamı kesin olan delillerle Allah veya Resulü nün emrettiği fiillere.denir. a) Sübutu-farz b) Sübutu-vacip c) Delaleti-sünnet-i müekkede d) Manası-vacip e) Yapılması-farz 5-Aşağıdaki cümlelerden hangisi yanlıştır? a) Hz. Peygamber in ara sıra yaptıkları ve İslam alimlerinin hoş gördükleri fiillere müstehap denir. b) Dinin kesin ve bağlayıcı olmayan bir üslupla yasakladığı fiillere mekruh denir. c) Başlanılmış bir ibadeti bozan şeylere müfsit denir. d) Şartlarını, rükünlerini ve vasıflarını tam olarak içeren ibadete sahih denir. e) Bir ibadeti eksik bir şekilde yerine getirdikten sonra onun yeniden tam olarak yerine getirilmesine kaza denir. Cevap Anahtarı: 1.d 2.a 3.b 4.a 5.e Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER KAYNAKLAR Komisyon.(1999).İlmihal I:İman ve İbadetler.İstanbul:Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. Bilmen, Ö.N.(1996).Büyük İslam İlmihali.İstanbul. Buharî, M. b. İ. (1987). Sahîhu l-buharî. Beyrut. Döndüren, H.(2005).Delilleriyle İslam İlmihali. İstanbul. Ebu D. (1973).es-Sünen.Hımıs. İbnü l-h.(1317). Şerhu Fethi l-kadîr.bulak. İbn K..(1997). el-muğnî. Kahire. İbn M.(1954). es-sünen.kahire. İbn R.(1975). Bidayetü l-müctehid. Kahire. Kahraman, A.(2002).İslamda İbadetlerin Değişmezliği. Sivas. Malik b.e.(1970). el-muvatta. Kahire. Müslim,Ebu l-hüseyn Müslim b. El-Haccac (tsz.). es-sahih. Beyrut. Nesaî.(1383). es-sünen. Kahire. Şevkanî. (tsz.). Neylü l-evtâr. Kahire. Komisyon.(1999). Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi.İstanbul. Yıldız, K. (2006). Fıkhın Aydınlığında İbadet ve Hayat. İstanbul. Zuhayli, V.(1994).İslam Fıkıh Ansiklopedisi. İstanbul. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20