TAM İSTİHDAM VE FİYAT İSTİKRARI KAPSAMINDA NEO-LİBERAL YAKLAŞIMLARA POST-KEYNESYEN KARŞI DURUŞLAR: DEVLETİN NİHAİ İŞVEREN OLMA ROLÜ



Benzer belgeler
"İŞ, GÜÇ" ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ VE İNSAN KAYNAKLARI DERGİSİ "IS, GUC" INDUSTRIAL RELATIONS AND HUMAN RESOURCES JOURNAL

Ekonomi II. 20.Para Teorisi ve Politikası. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA

İçindekiler kısa tablosu

Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120

M2 Para Tanımı: M1+Vadeli ticari ve tasarruf mevduatları (resmi mevduatlar hariç)

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME MALİYE POLİTİKASI 1 SORULAR

DERS NOTU 09 DIŞLAMA ETKİSİ UYUMLU MALİYE VE PARA POLİTİKALARI PARA ARZI TANIMLARI KLASİK PARA VE FAİZ TEORİLERİ

DURGUNLUK VE MALİYE POLİTİKASI

Kamu bütçesi, Millet Meclisi tarafından onaylanıp kanunlaşan ve devletin planlanan gelir ve harcamalarını gösteren yıllık bir programdır.

BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ

FİYAT İSTİKRARI ACI KAHVE

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

Finansal Piyasa Dinamikleri. Yekta NAZLI

PARA POLİTİKASI AMAÇLARI VE ARAÇLARI TÜRKİYE UYGULAMASI

Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması

İÇİNDEKİLER III. Önsöz

Servet değer biriktirme araçlarının tümüne (tahvil, bono, hisse senedi, ev, arsa vb. verilen bir isimdir.

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014


SERMAYE PİYASASI KURULU BAŞKANI SN. DOÇ. DR. TURAN EROL UN

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME PARA VE BANKA SORULAR

Ekonomi II. 21.Enflasyon. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

ÜNİTE:1. Para ve Finansal Sistem ÜNİTE:2. Mali Varlık Fiyatlarının Belirlenmesi ÜNİTE:3. Finansal Kurumlar ve Piyasalar ÜNİTE:4

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR...

TÜRKİYE AÇISINDAN EURO NUN ROLÜ

A İKTİSAT KPSS-AB-PS / Mikroiktisadi analizde, esas olarak reel ücretlerin dikkate alınmasının en önemli nedeni aşağıdakilerden

GENEL DEĞERLENDİRME TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

Türkiye de Dünya Bankası: Öncelikler ve Programlar

N VE PARA ARZININ ÖZELL

Para Teorisi ve Politikası Ders Notları

Para talebi ekonomik bireylerinin yanlarında bulundurmak istedikleri para miktarıdır. Ekonomik bireylerin para talebine tesir eden iki neden vardır;

ÜNİTE 4: FAİZ ORANLARININ YAPISI

Giriş İktisat Politikası. İktisat Politikası. Bilgin Bari. 28.Eylül.2015

MAKROİKTİSAT BÖLÜM 1: MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ. Mikro kelimesi küçük, Makro kelimesi ise büyük anlamına gelmektedir.

I. Uluslararası Parasal Ortam 1

Doç.Dr.Gülbiye Y. YAŞAR

TOPLAM TALEP I: IS-LM MODELİNİN OLUŞTURULMASI

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

Maliye Politikası ve Bütçe

Banka Bilançosunun Özellikleri Pazar, 26 Aralık :24

Original Sin olgusu ve BRIC-T ülkelerinin Dış finansmana Dayalı Kalkınması. Tahsin BAKIRTAŞ

Plan Ödemeler Dengesi, tanım, kapsamı Ana Hesap Grupları Cari Denge, Sermaye Hesabı Dengesi Farklı Ödemeler Dengesi Tanımları Otonom ve Denkleştirici

Ders Notları Dr. Murat ASLAN. Bu notlar; Prof. Dr. ABUZER PINAR ın MALĠYE POLĠTĠKASI ders kitabından faydalanılarak hazırlanmıştır.

8. BÖLÜM STAGFLASYONLA MÜCADELEDE MALİYE POLİTİKASI. Dr. Süleyman BOLAT

2.BÖLÜM ÇOKTAN SEÇMELİ

tepav Mart2011 N POLİTİKANOTU Cari Açığın Sebebini Merak Eden Bütçeye Baksın Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

3. Keynesyen Makro İktisat Teorisi nin Bazı Özellikleri ve Klasik Makro İktisat Teorisi İle Karşılaştırılması

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

Grafik-4.1: Cari Açığın GSYH ye Oranı (%)

Finansal Piyasalar ve Bankalar

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

İKTİSAT ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA DERS İÇERİKLERİ. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS

SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF

8. Finansal Piyasalar. 8.1 Finansal Koşullar ve Para Politikası

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ YATIRIM MALĐYETLERĐ AÇIKLIK EKO OMĐK VE POLĐTĐK ĐSTĐKRAR FĐ A SAL ĐSTĐKRAR

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

9. DERS : IS LM EĞRİLERİ: MALİYE VE PARA POLİTİKALARI

Ekonomi II. 19.Para ve Bankacılık. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

Bölüm 1 (Devam) Finansal Piyasalar & Kurumlar

Ayrım I. Genel Çerçeve 1

REEL DÖVİZ KURU TEORİ VE UYGULAMA, KUR-ENFLASYON İLİŞKİSİ VE CARİ AÇIK

CARİ AÇIK NEREYE KADAR?

Ekonomide Uzun Dönem. Bilgin Bari İktisat Politikası 1

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

Ulusal Finans Sempozyumu Dr. İbrahim M. Turhan Başkan Yardımcısı

2015 MAYIS ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

AVRO BÖLGESİ NDE YENİ KORKU: DEFLASYON Mehmet ÖZÇELİK


DERS İÇERİĞİ. Para-Banka Teori ve Politikası. Zorunlu DERS HEDEFİ

SAY 203 MİKRO İKTİSAT

Sayı: Mayıs Toplantı Tarihi: 25 Mayıs 2006

Bölüm 1 Firma, Finans Yöneticisi, Finansal Piyasalar ve Kurumlar

8.0 PLANLAMA UYGULAMA ARAÇLARI

gerçekleşen harcamanın mal ve hizmet çıktısına eşit olmasının gerekmemesidir

1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR

PARA VE BANKA I.BÖLÜM. PARANIN TEMEL KAVRAMLARI ve TARİHSEL GELİŞİMİ

Rasyonel Beklentiler Teorisinin Politika Yansımaları ve Enflasyonla Mücadele

KÜÇÜK İŞLETMELERDE FİNANSMAN İŞLEVİ VE YENİ FİNANSAMAN YÖNTEMLERİ. Öğr. Gör. Aynur Arslan BURŞUK

8. DERS: IS/LM MODELİ

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 23 Aralık 2015 Ankara

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

KONUT SEKTÖRÜNÜN VERGİ YÜKÜ VE ÖNERİLER

Modern Konjonktür Teorileri ve İktisat Politikası

Klasik & Keynesyen İktisat Çalışma Soruları.

IS-LM MODELİNİN UYGULANMASI

2015 NİSAN ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

Finansal Sistem ve Bankalar. 1. Bankacılık İşlemleri ve Banka Türleri. 2. Dünya da ve Türkiye de Bankacılığın Gelişimi

DERS ÖĞRETİM PLANI. Dersin Kodu

Sosyal Politikayı Yeniden Düşünmek! NEDEN?

İşsizlik Çeşitleri, Para Kavramı. Spor Bilimleri Anabilim Dalı

FİNANSAL KURUMLAR PARA PİYASASI KURUMLARI

Ekonomi II. 13.Bölüm:Makroekonomiye Genel Bir Bakış Doç.Dr.Tufan BAL

IS-MP-PC: Kısa Dönem Makroekonomik Model

Transkript:

Ekonomik Yaklaşım, Cilt : 20, Sayı : 70, ss. 61-88 TAM İSTİHDAM VE FİYAT İSTİKRARI KAPSAMINDA NEO-LİBERAL YAKLAŞIMLARA POST-KEYNESYEN KARŞI DURUŞLAR: DEVLETİN NİHAİ İŞVEREN OLMA ROLÜ Sayım IŞIK 1 Özet Bu çalışma, devletin nihai işveren olma rolü (DNİOR) üzerindeki yazını ela almakta ve bazı ülke uygulamalarını tartışmaktadır. DNİOR, işi olmayan ve iş arayan herkese istihdam olanağı sağlamaktadır. DNİOR, temelde tam istihdam ile fiyat istikrarını birlikte sağlayan mekanizmalar sunmaktadır. Son yıllarda devletin nihai borç veren rolünü tartışan çok sayıda çalışma vardır. Post-keynesyenler, DNİOR un teorik ve uygulanabilirliğini tartışmaktadır. Post Keynesyenler, DNİOR u savunurken fonksiyonel maliye (Lerner 1943) ve devlet parası (Knapp 1924) argümanlarına dayanmaktadır. DNİOR nedeniyle bütçe açığı devletin vergi koyması ve para basmasıyla karşılanacaktır. Post-keynesyenler egemen bir ulus için DNİOR programının finansmanının sorun olmayacağını ileri sürmektedirler. Postkeynesyenler DNİOR un gelişmekte olan ülkelerde uygulanabileceğini savunmaktadırlar. Arjantin de Jefes Planı ve Hindistan daki Maharashtra İstihdam Garanti Planı deneyimleri şunu göstermektedir:politik destek sağlanır ve uygun kurumsal yapı geliştirilir ise DNİOR un çalışması için hiçbir engel yoktur. Ayrıca DNİOR un maliyeti oldukça düşüktür.bu çalışma, devletin nihai işveren olma rolünü istihdam yaratma stratejinin önemli bir unsuru olarak dikkate almaktadır. Anahtar Sözcükler: Devletin Nihai İşveren Olma Rolü, Post-Keynesyen İktisat, Arjantin, Hindistan POST KEYNESIAN RESPONSE AGAINST NEOLIBERAL POLICES IN FULL EMPLOYMENT AND PRICE STABILITY CONTEXT: EMPLOYER OF LAST RESORT (ELR) Abstract This paper provides a survey of Employer of Last Resort (ELR) and discusses ELR experiences in some countries. ELR offers employment to anyone 1 Doç. Dr., Akdeniz Üniversitesi, İ.İ.B.F. İktisat Bölümü, sayim@akdeniz.edu.tr

62 Sayım IŞIK who seks work but would otherwise be without a job. ELR generates mechanisms for combining full employment and price stability. In the past few years there have been a number critical assessments of ELR. Post Keynesians sought to provide a theoretical and practical discussion of the ELR. It supports the notions of function finance (Lerner 1943) and state theory of money (Knapp 1924) for ELR. Budget deficit for the ELR is financed by goverment taxation and printing money.post Keynesians argue that for a sovereign nation, there is no question of the financial affordability of an ELR program. Post Keynesian approach always argues that ELR can work for developing countries. Experiences in Argentina s Jefes programme and India s Employment Guarantee Scheme support that the ELR can work if political support continues and strong institutional infrastructure is created. Moreover the ELR budgetary costs are very low. This paper examined the ELR program as an important camponent of a strategy of employment creation. Key Words:Employer of Last Resort, Post Keynesian Economics, Argentian, India GİRİŞ Ana-akım neo-liberal ekonomik yaklaşımın bir sonucu olarak bugünkü ekonomilerde fiyat istikrarının sağlanması, işsizlik pahasına gerçekleşmekte (doğal işsizlik argümanı) ve düşen enflasyon oranlarının büyüme ve istihdam koşulları üzerinde beklenen yararları, tahmin edilenin çok altında gerçekleşmektedir. Bugün gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde emek piyasalarındaki rekabetçi ve esnek yapıya rağmen, doğal işsizlik oranı azalmak bir yana artış göstermektedir. Bugün fiyat istikrarı politikalarıyla birlikte hareket eden yüksek işsizlik, kapitalist ekonomilerin temel sorunu olmaya devam etmektedir. Çünkü yüksek işsizlik oranları, neo-liberal yaklaşımın ihmal ettiği gibi istihdam koşulları üzerinde kalıcı etkilere neden olmaktadır. Yüksek işsizlik yanında yaygın yoksullaşma, gelir dağılımındaki uçurumlar, politik ve ekonomik gücün dağılımındaki adaletsizlikler demokrasi ve kapitalizmin sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Kapitalist sistemin yarattığı kronik işsizlik ve bu işsizliğin yarattığı ekonomik, sosyal ve kültürel tahribatlar, tüm insanlara başta çalışma hakkı olmak üzere adil yaşama standardını garanti eden politikaların uygulanmasını ve iktisat politikaların yeniden tasarlanmasını zorunlu hale getirmektedir. Bu bağlamda işsizlik ve yoksullukla mücadeleye yönelik olarak istihdam güvencesi, istihdam yaratma. gelir güvencesi, kamu hizmet istihdamı, devletin nihai işveren olma rolü (empoyer of the last resort) gibi başlıklar altında ekonomide fiyat istikrarıyla uyumlu tam istihdam politikası yaklaşımı son dönemlerde tartışılmaya başlanmıştır. Tam istihdam ve fiyat istikrarını amaçlayan devletin nihai işveren olma rolüne yönelik öneriler ve analizler genel olarak ana-

Tam İstihdam ve Fiyat İstikrarı Kapsamında Neo-Liberal Yaklaşımlara Post-Keynesyen 63 akım iktisadın dışında post-keynesyenleri de kapsayan heterodoks iktisatçılar tarafından geliştirilmiştir. Bugün DNİOR fikrinden hareketle devletin istihdam güvencesi politikalarının geliştirilmesi ve uygulanmasına yönelik çalışmalar, ABD nin Kansas City Eyaleti ndeki Missouri Üniversitesi ne bağlı Tam İstihdam ve Fiyat İstikrarı Merkezi öncülüğünde yapılmaktadır 2. DNİOR yaklaşımı yeni bir yaklaşım değildir; Knapp (1924), Keynes (1936), Kalecki (1971), Lerner (1943 ve 1947) ve Minsky (1986) e kadar gitmektedir. DNİOR düşüncesi, temel olarak, para arzının içselliği teorisi 3 ile devlet parası teorisini (vergiye dayalı para) 4 içeren modern para anlayışına dayanmaktadır. Bu çalışmada, temel olarak, post keyneslerinin devletin nihai işveren olma rolü (DNİOR) üzerinde durulmaktadır. Bu çalışmanın birinci bölümünde kısaca neden tam istihdamın gerekli olduğu ve tam istihdam ile fiyat istikrarının uyumlu olup/olmadığı ele alınacaktır. İkinci bölümde bu kavramın dayandığı teorik temeller analiz edilecektir. Üçüncü bölümde ise ülke uygulamaları incelenecektir. Çalışma bir değerlendirme ile sonuçlandırılacaktır. 1. TAM İSTİHDAM İLE VE FİYAT İSTİKRARI NE KADAR UYUMLU? 1.1. Tam İstihdam Kavramı ve Fiyat İstikrarı Meselesi Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) nün 2007 5 raporlarına göre 2006 yılında dünyada yüksek ve güçlü ekonomik büyümeye karşın, işsizlerin sayısı (195.2 milyon) rekor düzeylere ulaşmıştır. 2006 yılı itibariyle global işsizlik oranı ise %6.3 olarak gerçekleşmiştir. Global istihdam piyasasındaki bu durum, güçlü ekonomik büyümenin işsizlik veya çalışan insanlar arasında yoksullukta önemli bir azalmaya yol açmadığı önceki dönemlerdeki trendin devam ettiğini göstermektedir. Önümüzdeki dönemlerde bugünkü global ekonomik büyüme hızının sürdürülemeyeceği beklentisi, global istihdam piyasasında yeni işsizler yaratacağı açıktır. Global istihdam piyasasıyla ilgili olarak vurgulanması gereken bir diğer önemli trend ise, geçmişte olduğu gibi global ekonomik büyümenin istihdamın artmasından daha ziyade emek verimliliğindeki artışla birlikte ortaya çıkmasıdır. Yani ekonomik büyüme trendi, global emeğin verimliliğinin artması veya daha fazla çalışma ile birlikte devam etmektedir. Sonuçta piyasa (kapitalist) ekonomisinin 2 http://www.cfeps.org 3 Para arzının içselliği literatürü için bakınız: Işık, 2004. 4 Devlet para teorisinin geçmişten günümüze tarihsel gelişimi için bakınız: Forstater, 2006. 5 Bakınız International Labour Office (2007).

64 Sayım IŞIK temel problemi, çalışmak isteyenlere iş yaratamaması, yani işsizlik problemini çözememesidir. Kapitalist ekonomilerde işsizlik ve yoksulluk, yarattığı gelir kaybının ötesinde ekonomik ve sosyal maliyetlerinin çok yüksek olması nedeniyle oldukça önemli problemlere neden olmaktadır. Dolayısıyla bu noktada neden tam istihdamın gerekli olduğunu ileri süren görüşlere kısaca değinmek gerekir. Bu argümanlardan ilki, işsizliğin ekonomik ve sosyal maliyetlerinin, doğrudan veya dolaylı oldukça yıkıcı olduğudur (Forstater, 2002;199-200 ve Wray 2007:2). İşsizlik, sürekli olarak potansiyel mal ve hizmet üretim kaybına neden olmaktadır. İşsizlik, emeğin verimliliğini ve çalışma kabiliyetini düşürmektedir. Ayrıca işsizlik, bireysel ve toplumsal olarak kendine acıma, isteksizlik, öfke, mutlak ve göreli yoksulluk, sosyal statü kaybı, kendine güven eksikliği, ruhsal ve fiziksel sağlık problemleri, boşanma, dışlanma, stres, intihar, suç, anti sosyal davranış gibi çok sayıda probleme neden olmaktadır. Tam istihdamı sağlamanın yararları, onun maliyetini aşacaktır. Dolayısıyla tam istihdam, sosyal istikrar için son derece önemlidir. Tam istihdamın gerekliliği ile ilgili ikinci yaklaşım insana özgü devredilemez sosyal ve ekonomik haklarla (insan hakları evrensel beyannamesi) ilgilidir. Bu haklar içinde çalışma hakkı en önemli haklardan birisidir. Geçmişte ABD (1946 İstihdam Yasası, 1978 Tam İstihdam ve Dengeli Büyüme Yasası gibi) başta olmak üzere bir çok sanayileşmiş ülkede, değişik dönemlerde, çalışma hakkı ile ilgili olarak yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bugün mevcut yasalar altında teorik olarak olsa da çoğu devletin istihdamı sağlama taahhütleri vardır. Dolayısıyla devletler, tam istihdamın maliyetinin yüksek olması, istihdamın devredilemez bir ekonomik hak olarak görülmemesi nedeniyle tam istihdamı sağlama konunda yasal düzenlemelere sahip olmasalar bile, tam istihdamı sağlamak zorundadırlar. Çünkü, devletler için tam istihdamı sağlamak, işsizliğin sürekli olduğu bir kapitalist toplumda ahlaki bir zorunluluktur. Böylece tam istihdamın niçin gerekli olduğuyla ilgili olarak argümanları artırmak mümkündür. Fakat burada vurgulanması gereken temel nokta; işsizlik ve yoksulluğun, kapitalizme özgü olması nedeniyle, geçmişte olduğu gibi bugün de ivedilikle halledilmesi gereken temel bir iktisadi problemin var olmaya devam etmesidir. Klasik veya ana-akım iktisat ile keynesyen iktisadın işsizlik sorunun bakış açısını kısaca özetlersek, klasik iktisat işsizliği, geçici olarak, tam istihdamdan sapma olarak tanımlamıştır. Bu işsizliğin istihdam piyasasındaki geçici aksaklıklar veya şoklardan kaynaklandığı, gönüllü işsizliği içermesi nedeniyle optimal olduğu ve istikrarı sağlamak için zorunlu bir maliyet olduğu inancına dayanmaktadır (Wray, 2007;2). Keynes ise işsizliğin, kapitalist bir ekonominin temel özelliği olduğunu ve toplam talebin yetersizliğinden kaynaklandığını ileri sürmektedir. İşsizliği parasal

Tam İstihdam ve Fiyat İstikrarı Kapsamında Neo-Liberal Yaklaşımlara Post-Keynesyen 65 bir olgu olarak tanımlayan Keynes in yaklaşımından hareketle, işsizliğin azaltılması ve tam istihdamın sağlanmasına yönelik olarak Keynesyen toplam talep politikaları, 1929 da yaşanan Büyük Ekonomik Buhran sonrasında uygulanmaya başlanmıştır. Keynesyen politikalarla özellikle Altın Çağ döneminde (II.Dünya Savaşı dan 1960 ların sonuna kadar ki dönem) yüksek istihdam fiyat istikrarı ile birlikte sağlanmıştır. Keynesyen politikaların sona erdiği 1960 dan bugüne ana-akım iktisat literatüründe Keynesyen politikalar reddedilerek, yeniden klasik iktisat yaklaşımına dönülmüş ve tam istihdam ile fiyat istikrarının uyumlu olmadığı ana fikrine dayanan Phillips Eğrisi kabul edilmiştir. Ana-akım iktisat literatürüne göre, bir piyasa ekonomisinde tam istihdam dengesinin sağlanması oldukça otomatik bir mekanizmayla çalışmaktadır. Bu mekanizma temel olarak, gerçek dünya ile uyuşmayan, fiyatların esnek olduğu varsayımının ötesinde tam rekabet koşullarına (tam bilgi, tepki süresi, faktör akışkanlığı, faktör ikamesi ve bölünebilirlik, faktör homejenliği, firma büyüklüğü ve sayısı gibi) dayanmaktadır. Bu noktada vurgulanması gereken temel nokta, tam istihdamla ifade edilen sıfır işsizlik değildir. Ana-akım iktisat literatüründe doğal işsizlik, enflasyonu hızlandırmayan işsizlik oranı gibi kavramlar dikkatle incelendiğinde, tam istihdamdan kastedilen, çalışmaya hazır insanların varlığına karşın fiyat istikrarı ile uyumlu istihdam düzeyidir 6. Tam istihdama kavramına yönelik böyle bir algılama, makroekonomik önceliği işsizlikle mücadele etmeye değil enflasyonla mücadele etmeye veren yaklaşıma dayanmaktadır. Buna karşın tam istihdamın enflasyonla mücadeleye tercih edildiği durumlarda bile, işsizlik ile enflasyon arasında bir değiş-tokuşun varlığı veri olarak alınmaktadır (Forstater, 2002; 197-201). Oysa bugünkü modern merkez bankalarından beklenen, tam istihdam (işsizliğe yol açmadan) ile enflasyon arasında gereksiz ve ekonomik olarak maliyetli bir değiş-tokuşa izin vermeyecek şekilde hareket etmeleridir (Kregel, 1999;179). Bu noktada merkez bankaları için ihtiyaç duyulan şey tam istihdam ile uyumlu fiyat istikrarını sağlayacak alternatif bir teorinin varlığını kabul etmektir. Bu alternatif teori, modern ekonomilerin para sistemlerinin dayandığı Knapp in devlet para teorisi, Keynes in temsili para, Lerner ın fonksiyonel maliye, Goodhart ve Wray ın Chartalist yaklaşım veya vergiye dayanan para olarak tanımlanmaktadır 7. Post- keynesyenler, bu teori tam istihdamla uyumlu fiyat istikrarı için alternatif bir politika sunmaktadır. Post-keynesyenlere göre ana-akım iktisat yaklaşımı, tam istihdam ve fiyat istikrarına problematik yaklaşmaktadır. 6 Tam istihdam kavramı için bkz; Forstater (2002), Sawyer (2003) ve Kregel (1999). 7 Çalışmanın bundan sonraki bölümde birbiri yerine kullanılan bu kavramlardan vergiye dayanan para (VDP) kavramı kullanılacaktır.

66 Sayım IŞIK Çünkü bu yaklaşım, modern kapitalist parasal sistemin gelişme sürecinde mal paraya dayalı parasal sistem ile modern paraya (devlet parası yaklaşımına dayanan kredi ekonomilerine) dayanan parasal sistem arasındaki temel farklılıkları ihmal etmektedir. Post-keynesyenler geleneksel para teorilerinde mal para ile kredi ekonomileri arasına ayrım yapılmamış olması nedeniyle, modern bankacılık sisteminin işleyişinin yanlış bir paradigma ile açıklandığını ileri sürmektedirler (Moore, 1988; 4 ve Kaldor, 1986; 22-46). Çünkü bir mal para veya itibari para ekonomilerine uygulanabilecek mevduattan kredilere doğru nedensellik ilişkisi, kredi para ekonomilerine uygulanamaz. Kredi para ekonomilerinde para arzındaki değişmeler özel kesimin harcama yapma kararının bir sonucu olarak bankalardan borçlanmaları sonucunda ortaya çıkmaktadır (Kaldor ve Trevihick, 1981; 6 ve Moore, 1989; 66). Dolayısıyla bankacılık sisteminde para yaratma süreci, banka kredi talebi tarafından belirlenmektedir (Moore, 1989; 67; Wray,1990;73-77 ve Kaldor, 1986; 70). Bankacılık sisteminin ihtiyaç duyduğu rezervler ise merkez bankası tarafından karşılanmaktadır. Post-keynesyenlere göre modern para, artık mal para değil daha ziyade itibari-karşılıksız paradır (fiat money). Dolayısıyla Postkeynesyenler, ana-akım iktisat yaklaşımının modern parayı, hala mal paraymış gibi analiz eden bir metodolojiyi kullanmalarını eleştirmektedirler (Mosler, 1997-98, Mosler ve Forstater, 1999:166, Kregel 1999:178 ve Wray 1998:18). 1.2. Vergiye Dayalı Para Yaklaşımı (VDP) Vergiye dayalı para yaklaşımı (VDP) paraya yeni bir yaklaşım değildir, varlığı oldukça geriye gitmektedir 8. Bu yaklaşımı savunanlar arasında Smith, Keynes, Knapp, Innes, Lerner, Tobin, Goodhart, Minsky, Wray, Frostater, Wosler, Kregel, Tcherneva gibi çok sayıda post- keynesyen iktisatçı bulunmaktadır. Çalışmanın amaçları doğrultusunda, VDP literatürünün detaylarına girilmeyecek, onun yerine bu yaklaşım genel hatlarıyla 9 özetlenecektir. Alman Tarih Okulu ndan Knapp a (192:1-2) göre para, yasanın yarattığı şey olması nedeniyle bir para teorisi, yasal tarihle meşgul olmalıdır. Knapp ın devlet parası teorisinde paranın değeri, devletin tüm ödemelerde onu kabul etmesine atfedilmektedir. Paranın özü, onun materyal değeriyle değil, aksine onun kullanımı düzenleyen yasal kurallarla ilişkilidir. Knapp, paranın metalist teorisini reddetmekte ve devlet parası teorisini (veya Chartalist teoriyi) kabul etmektedir. Knapp devlet parasını, devletin ödemelerde kabul ettiği para olarak tanımlayarak devlet parası ile 8 Bu konuda detaylı bilgi için bakınız, Forstater, (2006) ve Wray (1998). 9 Bu bölümde büyük ölçüde Wray (1998), (2001), (2003), Mosler (1997-98), Mosler ve Forstater 1999, Kregel 1999 ve Tcherneva 2005 den yararlanılmıştır.

Tam İstihdam ve Fiyat İstikrarı Kapsamında Neo-Liberal Yaklaşımlara Post-Keynesyen 67 para teorisi arasında bir ayrım yapmaktadır. Çünkü devlet resmi olarak kabul ettiği şeyi beyan etmesiyle hesap birimi olarak hizmet edecek ödeme aracını da belirlemektedir. Knapp (1924;32-35) Chartalist para görüşünü şu şekilde ifade etmektedir:.. günümüzde modern toplumlar arasında ödemeler, sadece bilet (jeton, nişan) veya kart paralarla yapılmaktadır..önemli olan, kart niteliğindeki ödeme araçlarının (bilet, jeton, nişan) yasal düzen tarafından tamamıyla belirlenen imzalar taşımasıdır. Bunların, herhangi bir yazılmış yazıt olması önemli değildir. Bunların mektup veya hiyeroglifler olması sonuçsuzdur. Onlar sadece belirleme aracı olarak önemlidir. Anlam, imzaları okumakla sağlanamaz ancak yasal düzene başvurmakla sağlanabilir Knapp (1924:32-34). Dolayısıyla Knapp a göre paranın değeri, değerli bir madeni ihtiva etmesi değil, parayı ihraç eden otoritenin gücüne dayanmaktadır. Sonuç olarak Knapp ve onu izleyen Chartistlere göre paranın evrimi ve kullanımında devlete önemli rol üstlenmiştir. Genel olarak paranın evrimi ve kullanımı, işlem maliyetlerinin düşürülmesiyle değil aksine devletin harcamalarını parasallaştırması ve vergi koyma gücü yoluyla kaynakları kullanma gücünü artırmasıyla ilişkilidir (Wray 2003:92). Charalistlere göre parayla ilgili vurgulanması gereken temel nokta onun, yasal para kurallarıyla değil daha çok devletin kendi ihraç ettiği parasıyla ödenecek vergiler koymasıyla ilişkilidir. Dolayısıyla paranın evriminde, bir çok kurumsal faktör etkili olmasına karışın devletin kaynakları kendisine aktarmak için parasal bir yükümlülük şeklinde vergiler koyması son derece önemlidir. Yüz yıllardır hükümetler bu yolla paranın evrimine katkı sağlamışlardır. Burada önemli nokta parasal bir yükümlülüğün daimi bir hesap birimiyle ifade edilmektedir. Devlet bir kez topluma vergi koyduğunda, vergi konulan bu toplum devletin vergi ödemelerinde kabul edeceği şeyi elde etmek zorunda kalmıştır. Böylece para ve para teorisi, büyük ölçüde politik bağımsızlık ve mali otoriteyle ilişkilidir. Knapp in devlet parası teorisi daha sonra Keynes, Lerner gibi iktisatçıları etkilemiştir. Knapp ın devlet parası teorisini kabul eden Keynes, devletin başlangıçta paranın hesap birimini belirlemedeki önemli rolüne vurgu yapmaktadır. Keynes paranın, devletin hesap birimi olarak belirlemesiyle ortaya çıktığı ve yüz yıllardır (4000 yıllık bir tarih) tüm modern devletlerin, hesap birimine tekabül eden şeyi (parayı) belirleme ve beyan etme hakkına sahip olduğunu ve bu haklarını muhafaza ettiklerini ileri sürmektedir (Wray 2003:94-95). Dolayısıyla Keynes, Knapp gibi parasal sistemi anlamada devletsiz bir anlayışı yetersiz ve kabul

68 Sayım IŞIK edilemez bulmaktadır. Benzer şekilde Lerner (1947) da Knapp in para anlayışını benimseyerek, devletin vatandaşlarına koyduğu vergi ve/veya diğer yükümlülüklerini kendisinin kabul ettiği ödeme aracıyla yapmasının parayı tanımlamak için yeterli olduğunu ileri sürmektedir. Lerner, paraya ilgili olarak şu görüşleri ileri sürmektedir: para,ödenmelerde kullanılmaktadır. Parının etkinliğinin temel koşulu, kabul ediliyor olmasıdır. Onun altına dönüşmesi ve bu altın desteği (veya desteğin herhangi bir destek şekli) olasılığının garantisi, kabul edilebilirliğin belli durumlarda nasıl tesis edildiğinin tarihsel boyutu dışında bir anlam taşımaz. Genel kabul edilebilirliğin ulus devletlerin (modern toplumların) gelişimi öncesinde değişik yöntemlerle ortaya çıkmış olması mümkündür. Genel kabul edilebilirlik, tarihin akışında hala hazırda onun elde edildiği bir şeyden bu şekilde transfer edilmiş olmak zorundadır. Fakat, genel kabul edilebilirlik başka yollarla olmuş olsaydı, buradaki tarihsel yöntemler artık gerekli ve ilgili olmayacaktı. Tam da ortaya çıkan şey budur. Modern devlet, para olarak genel kabul edilebilirliği tercih ettiği ve daha sonra en bilinen şekli ile altın ve altın desteğiyle herhangi bir ilişkiden oldukça ayrı olarak onun değerini belirlediği bir şeyi para yapabilir. Şu da gerçektir, devletin mutlak hakimiyetinin en ikna edici kurumsal bulgusuyla desteklense bile, filan para şeklindeki basit bir deklarasyon bunu yapamayacaktır.fakat eğer devlet, vergiler ve diğer yükümlülükleri ödemede önerilen parayı kabul etmeye razı ise plan gerçekleşir. Devlete sorumluğu olan herkes sorumluluklarını yerine getirirken bu kağıt paraları kabul etmeye razı olacaktır ve diğer insanlar da vergi ödeyeceklerin bu parayı kabul edeceğini kavrayıp bu paraları kabul etmeye razı olacaktır (Lerner 1947:313). Lerner a göre paranın en önemli özelliği, kamu tarafından genel kabul edilebilirliğidir. Para, vergi yükümlülükleri ve ödemeler için bir değer standardı (hesap birimi) olarak bağımsız devletler tarafından yaratılmaktadır. Lerner a göre devlet, vergiler ve diğer yükümlülükleri ödemede önerilen parayı kabul etmeye razı olduğu sürece, herhangi bir şeyi (para olarak adlandırılan) genel kabul edilebilir yapabilir. Lerner çok iyi çalışan bir ekonomide paranın devletin yarattığı bir şey olduğunu ve onun en önemli özelliği olan genel kabul edilebilirliğinin, devlet tarafından onun kabul edilmesine bağlı olduğunu ileri sürmektedir. Lerner, kriz dönemlerinde devletin vatandaşların üzerine vergi koyma gücünü kaybettiğinde, döviz gibi yabancı para veya sigara gibi malların özel işlemlerde devletin parasına ikame ettiğini ileri sürmektedir. Sonuç olarak Lerner da Knapp ın paraya yaklaşımından etkilenerek, paranın genel kabul edilebilirliğinde devletin rolüne vurgu yapmış ve parayı devletin yarattığı şey olarak tanımlamıştır.

Tam İstihdam ve Fiyat İstikrarı Kapsamında Neo-Liberal Yaklaşımlara Post-Keynesyen 69 Vergiye dayalı para yaklaşımı (VDP) ve Chartalist para yaklaşımı temel olarak, Knapp ve Lerner in para üzerindeki görüşlerine dayanmakta ve postkeynesyenler tarafından desteklenmektedir. Bu teoriye göre, devletin koyduğu verginin kendi ihraç ettiği para ile ödenmesini gerekli kılması, bu paranın talep edilmesi için yeterlidir. Para, özellikle vergilerin ödenmesinde halk tarafından kabul edilmesi ve devletin koyduğu vergi nedeniyle yaratılmaktadır. Devlet, vatandaşlarına vergi koyar, bu verginin kendi ihraç ettiği para ile ödenmesini kabul eder ve vatandaşların bu parayı temin edecekleri koşulları belirleyerek bu paranın değerini belirler (Wray 1998:18). Devlet harcama yapmak için vatandaşın parasına ihtiyaç duymaz, aksine vatandaşlar vergi yükümlülüklerini ödemek için devletin parasına ihtiyaç duyarlar. Eğer bir kez vatandaşlar vergi ödemek için devletin belirlediği para cinsinden vergi ödemek zorunda kalırsa vergi borcunu ödemek için bu parayı elde etmek zorundadır. Vatandaşlar vergi borcunu ödemede kullanacağı gerekli parayı sağlamak için piyasalar kadar hükümete mal satmak veya emeğini arz etmek zorundadır. Böylece devlet, bu parayı sağlayarak, bu para karşılığında satılan her şeyi satın alabilecektir. Özel sektörün hükümete arz ettiği mal ve hizmetlerin miktarı (ki hükümet harcamalarına eşittir), hükümetin özel kesime koyduğu vergi miktarı tarafından belirlenmektedir (Kregel 1999:189). Dolayısıyla hükümet harcamaları parasal tabanı belirlemekte, vergi ödemeleri ise parasal tabanı azaltmaktadır. Devletin vergi koymasının temel nedeni parasal taban için talep yaratmak ve paraya değer vermektir. Devleti para ihraç etme tekeline sahip olduğundan, harcamalarını vergilerle finanse etmez. Devletin para tekeline sahip olması, hükümetin açık harcama yapması üzerinde herhangi bir finansal kısıtlama getirmez. Devletin kamudan kendi parasını borçlanması gerekmediği gibi devlet ihraç ettiği paraya değer atfetmek için vatandaşların devletin parasını talep etmesini sağlayacak şekilde hareket etmektedir. Bu yaklaşıma göre devlet önce parasal taban yaratacak şekilde harcama yapar ve daha sonra vergi toplar. Devlet parasal tabanı yaratmadan önce özel sektör vergi yükümlülükleri yerine getiremeyeceğinden, sürekli olarak açık vermek zorunda kalacaktır. Hükümet belli bir yılda harcadığından daha fazla vergi toplayamaz (Forstater 2006:203). Dolayısıyla bu yaklaşıma göre normal koşullarda hükümetin bütçesinin açık vermesi, normal bir durumdur. Yani devletin, harcama yapmak için vatandaşın parasına ihtiyaç duymadığı aksine vatandaşın vergisini ödemek için devletin parasına ihtiyaç duyduğu yaklaşımı kabul edildiğinde hükümet harcamaları, vergiler ve/veya devlet tahvilleri tarafından finans edilmeyecektir (Wray 1998:ix ve 80 ve Mosler 1997-98: 167-182). Normalde vatandaşların daha fazla para tutma talebi nedeniyle devlet, koyduğu vergiden daha fazla harcama yapmak zorunda kalacak ve açık verecektir.

70 Sayım IŞIK Bir bütçe açığı, özel sektörün net tasarruf isteğini yansıtmaktadır. Hükümetin bütçe fazlası vermesi durumunda ise özel sektör ihtiyaç duyduğu para talebini karşılamak için birikmiş tasarruflarını (para, tahvil-bono gibi) kullanacak ve net tasarruflarını azaltacaktır veya hükümet harcamalarını artırarak net parasal tabanı yükseltecektir. Devlet özel sektörün elindeki devlet tahvillerini (önceki devlet harcamalarından biriktirilmiş olan) satın alacaktır. Özel sektör vergi yükümlülüğünden daha fazla para tutmak istemesi durumunda ise hükümet bu talebi karşılamak için özel sektörün mal ve hizmet arzı karşılığında piyasaya daha fazla para arz edecektir. Özel sektörün vergi yükümlülüklerini aşan tasarruflarını faiz getirmeyen para ile değil de faiz getiren tahvil olarak tutmak istediğinde ise hükümet tahvili arz edilecektir. Dolayısıyla modern bir ekonomide hükümet açıkları hem vatandaşlarının vergi yükümlülüklerini yerine getirmesi hem de hane halkları (belirsizlik nedeniyle) ile bankaların (mevduatlar nedeniyle) para taleplerinden kaynaklanmaktadır. Böylece hükümetler, özel kesimin faiz getirmeyen nakit para talebi ve faiz getiren tahvil talebini karşılayacak noktaya kadar açık verecektir. Hükümet harcamaları, özel sektörün bu taleplerine göre değişim gösterecektir. VDP yaklaşımında vatandaşların vergi yükümlülüklerinden daha fazla para talep etmesi nedeniyle devletin harcama yapmak zorunda kalması onun devlet tahvillerini satarak borçlanmasını gerektirmez. Başka bir ifade ile hükümet (hazine) yaptığı harcamaları sadece özel kesimin kabul edeceği hükümet parasını ihraç ederek finanse edeceğinden, tahvil ihraç etmesine veya vergi koymasına gerek yoktur. Bu noktada ana-akım iktisadın aksine devlet, vatandaşların faiz getirmeyen hükümet parasına alternatif olarak faiz getiren tahvilleri tutmasına olanak sağlamaktadır. Özel kesimin tasarruflarını faiz getirmeyen para yerine faiz getiren devlet tahvilleri tutma şeklindeki portföy ayarlamaları, hükümetin tahvil arz etmesine ve aşırı parayı piyasadan çekmesine neden olacaktır. Yani ana-akım iktisadın ileri sürdüğünün aksine, devletin tahvil satışları hükümet harcamalarını finanse etmek için kullanılmaz, aksine aşırı parayı piyasadan çekmek için kullanılır (Wray 1998). Nihai olarak devlet tahvilleri, hükümet harcamalarını finanse etmek için değil daha ziyade pozitif gecelik faiz oranlarını sürdürmek amaçlı aşırı rezervleri çekmek için kullanılmaktadır. Ana-akım iktisadın tersine, tahvil satışlarını maliye politikası işlemi olmaktan ziyade merkez bankası işlemi olarak düşünmek daha makul gözükmektedir. Bu nokta da merkez bankasına düşen görev, gecelik faiz oranlarının istikrarını sağlayacak şekilde rezervlerde ortaya çıkabilecek değişmeleri elimine etmektir. Tüm modern merkez bankaları, kısa vadeli (gecelik) faiz oranlarını hedefleyecek şeklide çalıştığından piyasadaki aşırı rezervler ve rezerv açıkları açık piyasa işlemleri (tahvil alım-satımı) yoluyla ayarlanmaktadır. Dolayısıyla hükümet hem mali (hazine) otorite hem de para (merkez bankası) otoritesi olarak kabul

Tam İstihdam ve Fiyat İstikrarı Kapsamında Neo-Liberal Yaklaşımlara Post-Keynesyen 71 edildiğinde, geleneksel olarak hazinenin vergi ve borçlanmayla ilgili politikaları artık para politikasının bir parçası olmuş olacaktır (Wray 1998:19, Mosler ve Forstater 1999:170). Çünkü hazine işlemleri (vergi ve borçlanma politikası), bankacılık sisteminde aşırı rezervler veya açık rezervler yaratarak merkez bankasının faiz oranı hedeflerini tutturmalarını imkansız yapmaktadır. Böylece devlet tahvili satışları, merkez bankasının değer saklama aracı olarak tutulan faiz getirmeyen paraya karşı alternatif faiz kazancı sağlayan finansal varlıklar sağlama fonksiyonu para politikasının bir parçasıdır. Para ve maliye politikalarına bu açıdan bakıldığında VDP yaklaşımına göre maliye politikası, harcama (parasal tabanı arttırma) ve vergilemeden (parasal tabanı azaltma) dolayı para arzını (banka parası hariç) kontrol etmelidir. Çünkü harcama ve vergileme politikasıyla parasal taban üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. Para politikasının görevi ise çok kısa dönem faiz oranlarını belirlemektir (Wray 2003:105). Sonuç olarak vergiye dayalı para yaklaşımı, para ve maliye politikaların amaçlarıyla ilgili olarak farklı bir yaklaşım sunmaktadır. Ana-akım iktisat, enflasyonla mücadeleyi para politikasının öncelikli amacı olarak değerlendirirken; VDP ve post-keynesyenler ise enflasyonla mücadelede önceliği maliye politikasına vermektedirler. VDP ve PK e göre paranın değerini, onu elde etmek için yapılması gereken ekonomik etkinlikler (çabalarla) belirlemektedir. Vatandaşlar üzerine devlet tarafından vergi yükümlülüğünün konulması, para için talep yaratır. Daha sonra hükümet verginin ödenmesi için gerekli parayı arz eder. Eğer devlet çok fazla harcama yaparsa, paranın değeri azalacaktır. Paranın değer kaybetmesinin iki olası nedeni vardır; Birincisi devletin özel sektörden kamu sektörüne çok fazla kaynak aktarmak istemesi sonucu toplam harcamaların yüksek olmasıdır. Bir diğer ise devletin satın alacağı mal ve hizmetleri için daha yüksek fiyat ödemesidir. Böylece vergiye dayalı paranın değeri, (onun satın alabileceği şey açısından değeri), onu elde etmenin zorluğuna bağlıdır. Devlet istek üzerine parasal tabanı kolayca sağlar ve vergi yükümlülükleri bu parayla kolayca karşılanır ise bu paranın değeri sıfıra yaklaşır. Diğer yandan devlet, bu paranın bir birimini elde etmek için daha fazla çalışmayı gerekli kılarsa, bu paranın emek cinsinden değeri artacaktır. Devlet para ihraç tekelini elinde bulundurduğundan, paranın elde edilmesi için yapılması gereken şeyi ve dolayısıyla paranın değerini belirleyebilir. Vergiye dayalı para yaklaşımının (ve post-keynesyenlerin) politika sonuçlarından birisi; hükümetin açık harcamaları, özel sektörün planladığı pozitif net nominal tasarruflar ile işsizlik arasında önemli bir ilişkinin olmasıdır. Açık bir ekonomide özel sektörün planladığı pozitif net nominal tasarruflar, hükümet açığı ve/veya dış ticaret açığıyla mümkündür. Kapalı bir ekonomide ise özel kesimin planlanan net nominal tasarruflara sahip olması, hükümet açıklarıyla mümkündür.

72 Sayım IŞIK Eğer hükümet denk bütçe politikası izler ve özel kesimin planlanan net nominal tasarrufları gerçekleşmez ise ekonomide işsizlik ortaya çıkar. Hükümet açığını arttırır ve böylece piyasaya para arz eder ise gerçekleşen net nominal tasarruflar artacaktır. Böylece daha fazla hükümet harcaması, özel sektörü uyararak, daha fazla gelire, harcamaya ve daha fazla istihdama ve böylece işsizliğin azalmasına neden olmaktadır. Aksi durumda ise hükümetin açık vermemesi yani yeni para arz etmemesi, işsizliğe neden olmaktadır. Bu yaklaşıma göre hükümetin nakit paranın tek monopolü olması nedeniyle nakit para, işsizliği ortadan kaldırana kadar ve böylece tam istihdamı sağlayana kadar artacaktır. Dolayısıyla vergiye dayalı para yaklaşımına göre ekonomide işsizliği ortadan kaldıracak ve tam istihdamı sağlayacak şekilde hükümetin açık vermesini önleyecek hiçbir gerçek finansal kısıt yoktur. Hükümetin tam istihdamın ötesinde hükümet harcamalarını artırması ve para arz etmesi durumunda ise enflasyon ortaya çıkacaktır. Sonuç olarak vergiye dayalı para yaklaşımı planlanmış pozitif net nominal tasarrufların varlığının sürekli hükümet açıklarını gerektirdiğini ve böylece modern ekonomilerin ana-akım iktisadın öngördüğünden farklı çalıştığını ileri sürmektedir. Post-keynesyenler, vergiye dayalı para veya Chartalist para yaklaşımına dayanmakla birlikte parayı daha geniş açıdan analiz etmektedirler. Postkeynesyenler içsel para yaklaşımını benimsemektedirler. Post-keynesyenlerin içsel para yaklaşımı ile Cartalist para yaklaşımı temel olarak, paranın içsel olduğu ve faiz oranlarının dışsal olarak merkez bankası tarafından belirlendiği fikrinde birleşmektedirler (Forstater 2006:203). Chartalist yaklaşımın post-keynesyenlerden farkı şudur: Altın standardının olmadığı bir modern para sisteminde banka parası, para arzı sürecinin içsel unsurunu oluşturmakta ve faiz oranı dışsal olarak belirlenmektedir. Egemen devletin para yaratma ve parayı değişimden kaldırması ise para arzı sürecinin dışsal unsurunu göstermektedir. Post-keynesyenlere göre parasal bir ekonomide para ve kredi üretimden önce gelmekte ve üretimi finanse etmektedir. Üretimin finansmanı ise modern kredi para ekonomilerine dayanmaktadır. Paraya olan ihtiyaç, kapitalist üretimin doğası, tarihsel zamanı ve belirsizlikler nedeniyle ortaya çıkış ve para, üretim sürecinin ayrılmaz bir parçası olmuştur (Işık, 2004: 24-29). Kredi para ekonomilerinde para arzındaki değişmeler, özel kesimin harcama yapma kararının bir sonucu olarak bankalardan borçlanmaları sonucunda ortaya çıkmaktadır (Kaldor ve Trevihick 1981: 6 ve Moore 1989: 66). Dolayısıyla bankacılık sisteminde para yaratma süreci, banka kredi talebi tarafından belirlenmektedir (Kaldor 1986: 70, Rousseas 1986, Moore 1989:67; Wray 1990:73-77).

Tam İstihdam ve Fiyat İstikrarı Kapsamında Neo-Liberal Yaklaşımlara Post-Keynesyen 73 Post-keynesyen para teorisi iki temel prensibe dayanmaktadır (Lavoie 1985:67-68). İlki, kredi verildiğinde mevduatın yaratılmasıdır. İkincisi ise mevduatların yaratılmasıyla rezervlerin temin edilmesidir. Para arzı önceden belirlenmiş kredi limitleri içinde, banka kredi talebi tarafından belirlenirken, banka kredi talebi de firmaların döner sermaye finansman ihtiyacı tarafından belirlenmektedir. Böylece modern finansal sistemde bankalar, müşterilerine kredi verdiklerinde otomatik olarak kredi para (mevduat) yaratırlar. Yani bankalar önce kredi verir ve mevduat yaratırlar, sonra da gerekli rezervleri araştırırlar. Modern bankacılık sisteminde, merkez bankaları ise nihai borç veren olma rolü ile finansal sistemin istikrarını sağlamak kendisinin belirlediği faiz oranında bankacılık sisteminin rezerv talebini karşılamaktadır. Vergiye dayalı para yaklaşımının dayandığı post-keynesyen para arzı sürecini basit bir modelle göstermek mümkündür (Mosler ve Forstater 1999:169-171 ve Wray 1998:111). Bu modele göre para arzı süreci dışsal (hükümetin para arzı) ve içsel (hükümet parasına dayanan para arzı) olmak üzere iki temel unsurdan oluşmaktadır. Para arzı sürecinin dışsal (yatay) unsuru şekil1 de gösterilmektedir. Şekil 1 in alt kısmında hane halkının vergi ödemeleri, orta kısmında özel sektör ve üst kısmında ise hükümet (Hazine ve merkez bankasından oluşan) vardır. Hükümet mal, hizmet, varlık alımı ve transferler yoluyla harcama yaparak (açık vererek) özel sektöre para arz etmektedir. Özel sektör arz edilen parayı vergi yükümlülüklerini ödemek ve parasal birikim yapmak için talep eder. Dolayısıyla hükümetin açık harcaması ile vergi ödemeleri arasındaki fark, hükümet parasının biriktirilmesine neden olmaktadır. Hükümet bu farkı nedeniyle, faiz getirmeyen kağıt para ve banka rezervleri karşısında faiz getiren tahvil de ihraç edebilir. Dışsal para arzı sürecine içsel para arzı ilave edildiğinde ise modele, dışsal para arzının desteklediği, kaldıraç etkisi yaptığı kredi toplamlarını ilave etmek gerekecektir. İçsel para arzı, biriktirilmiş dışsal paraya dayanan geniş kredi parayı (bankacılık sektörünün tüm yükümlülükleri, ticari senetler gibi) göstermektedir 10. 10 Para arzının ayrıntılı analizi için bakınız: Işık (2004).

74 Sayım IŞIK ŞEKİL 1: PARA ARZI SÜRECİ: DIŞSAL VE İÇSEL PARA ARZI HÜKÜMET (Hazine ve Merkez bankası) *Mal ve hizmet satın alma * MB işlemleri *Altın satma * Hükümet harcamaları * Döviz ve altın PARASAL TABAN (madeni para, nakit ve banka rezervleri) Özel Kredi Piyasası ÖZEL SEKTÖR Gömüleme Tasarruflar - Kaldıraç faaliyetler - Nakit Stoku - Krediler, mevduat yaratır - Rezervler - Tüm İşlemleri net toplamı = 0 - Hük.Tahvili *banka kredisi *ticari senetler *özel tahviller VERGİLER (Vergi ödemeleri- madeni para, nakit ve banka rezervleri) Kaynak: Mosler ve Forstater 1999:169-171, Wray 1998:111 ve Juniper ve Mitchell 2005:9. Dışsal para arzının aksine, para arzının yatay unsurundaki artış içseldir ve net toplamı sıfıra eşittir. Para arzının içselliği durumunda bankaların verdiği krediler, yaratılan banka parasını belirlemektedir. Banka kredilerini artırma kararı ise, özel kesimin harcamaları artırmasına ve dolayısıyla banka ile müşteri arasındaki ilişkiye bağlıdır. Dolayısıyla planlanmış bir harcama kararı kredi talebine, kredi talebi kredi arzına ve böylece banka parasının yaratılmasına neden olmaktadır. Kredi, para (mevduat) yaratır. Modern ekonomilerde para arzı sürecinde merkez bankaları, para arzı içsel olarak belirlendiği için bankacılık sisteminin ihtiyaç duyacağı rezerv

Tam İstihdam ve Fiyat İstikrarı Kapsamında Neo-Liberal Yaklaşımlara Post-Keynesyen 75 taleplerini, kendisinin dışsal olarak belirlediği faiz oranından karşılamaktadır. Burada merkez bankasının temel görevi, finansal piyasalarda ortaya çıkabilecek riskler karşısında nihai rezerv (nakit) talebini karşılamak için gerekli rezervleri (kendisinin belirlediği fiyattan) arz edecek şekilde nihai borç veren olma rolünü yerine getirmektir. Dolayısıyla hükümet parası, bir yandan hükümetin açık harcamaları nedeniyle yaratılırken, diğer yandan kredi vermek veya finansal varlıklar (tahvil, döviz, altın gibi) satın almak için de yaratılmaktadır. Böylece para politikasını uygulayan merkez bankası, gerek bankacılık sektöründe dışsal paraya dayanan kredi piramidi, gerekse hazinenin açık harcama ve vergi gelirleri arasındaki farktan kaynaklanan rezerv değişmeleri karşısında defansif, yani uyum sağlayıcı şekilde davranmak zorundadır. Merkez bankasının yapması gereken şey, bu rezervleri sağlayacağı faiz oranını belirlemektir. Merkez bankasının politika değişkeni, rezervler için kısa vadeli faiz oranlarıdır. Merkez bankası bir kez kısa vadeli faiz oranlarını belirlediğinde, bankaların kredilerine uygulayacağı faiz oranı, bu kısa vadeli faiz oranları üzerine ilave edeceği bir marjın toplamına eşit olacaktır. Böylece merkez bankası kısa vadeli faiz oranını dışsal olarak belirleyecek ve bu faiz oranından bankaların tüm rezerv taleplerini karşılayacaktır (Wray 1998:118-119 ve Wray 2003:104-105). Sonuç olarak, ana-akım iktisadın devletin banka rezervlerini kontrol ederek para miktarını kontrol edebileceği görüşü, VDP ve PK tarafından reddedilmekte ve paranın içsel olduğu kabul edilmektedir. 2. DEVLETİN NİHAİ İŞVEREN OLMA ROLÜ (DNİOR) Ana-akım iktisat yaklaşımına dayanan modern ekonomiler enflasyonla mücadele etmek için işsizliği bir araç olarak kullanmaktadırlar. Bu yaklaşıma göre enflasyonla mücadelede kullanılan sıkı para ve maliye politikası, işsizliği düşürmede oldukça etkilidir (Wray 2003:106). Bugün bu politikaları uygulayan kapitalist ekonomiler, sürekli işsizlik olgusuyla karşı karşıyadırlar. İşsizlik, insanların çalışma hakkını ortadan kaldırmakta ve sosyal yıkımlara yol açmaktadır. Zengin azınlık sınıfın yanında nüfusun önemli bir kısmını oluşturan yoksul sınıflar ise temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan uzaktır (Wray 1998:148). Post-keynesyenler (VDP yaklaşıma dayanan) ise, ana-akım iktisadın bu yaklaşımını reddetmekte ve fiyat istikrarının bedelinin işsizlik olmadığını, tam istihdam politikasının etkin kullanılması durumunda, fiyat istikrarını bozmadan işsizliği azaltacağını ileri sürmektedirler. PK e göre fiyat istikrarını bozmadan işsizliği azaltacak ve tam istihdamı sağlayacak politika, devletin nihai işveren olma rolünü (DNİOR) yerine getirmesiyle mümkündür. PK e göre tam istihdam ve fiyat istikrarı amaçları ikame değil, aksine birbirlerini tamamlayıcı amaçlardır. PK e göre tam istihdam ile fiyat istikrarının birlikte sağlanması, ancak devletin nihai işveren

76 Sayım IŞIK veren olma rolünü içeren bir programla sağlanabilir (Minsky 1986:308-312, Wray 1998:94-95, Mosler ve Forsater 1999, Mosler 1997-98, Kregel 1999, Tcherneva 2005). DNİOR, özel sektörde iş bulamayan ve hükümetin belirlediği ücretten çalışmak isteyen herkesi istihdam eden, yani sıfır bir işsizlik oranını garanti eden bir programdır. PK ler, kendi parası ile çalışan ve dalgalı döviz kuru politikası izleyen ekonomilerin DNİOR politikası ile daima tam istihdamı sağlayabileceklerini ileri sürmektedir. PK düşüncenin önden gelen iktisatçılarından Minsky, DNİOR politikasının gerekliliğini şu şekilde ifade etmektedir:...istikrar politikasının amacı, tam istihdamı başarmak olmalıdır. Belli işlerin garantisi, bir politika amacı olmamalı.amaç, tüm işlerin garantisi olmalıdır Mevcut strateji, toplam talebi destekleyerek tam istihdamı sağlamaya çalışmaktadır. Politika araçları; finansman koşulları, yatırımlara mali destekler, hükümet sözleşmeleri, transfer ödemeleri ve vergilerdir. Bu politika stratejisi, şimdi, kronik enflasyona ve finansal krizlere ve ciddi istikrarsızlığa yol açan dönemsel yatırım patlamalarına neden olmaktadır. Politikanın problemi; istikrarsızlığa, enflasyona ve işsizliğe yol açmayan bir tam istihdam stratejisi geliştirmek olmalıdır. Böyle bir politikanın temel aracı, uzun ve kısa vadeli kr bekleyişlerine bağlı olmayan asgari bir ücrette sonsuz esnek bir emek talebi yaratmaktır ( Minsky 1986:308) PK ler, hükümetlerin nihai işveren olma rolüyle hem tam istihdamı hem de fiyat istikrarını sağlayabileceğini basit bir mekanizmayla açıklamaktadırlar 11. Hükümetin tam istihdam politikasının iki temel unsuru vardır: İlki, hükümetin nihai işveren olma rolünü yerine getirmesi, ikincisi ise hükümetin istihdam ettiği işçinin ücretini, dışsal olarak kendisinin belirlemesidir. Hükümet, DNİOR politikası ile özel sektörde iş bulamayan ve hükümetin belirlediği asgari ücretten çalmak isteyen herkesi ( niteliksiz-düz işçi emeği ) istihdam etmektedir. (Mosler 1997-98:10-18; Minsky 1986:94-130). Böylece hükümet, özel sektörün talep etmediği fakat çalışmak isteyen işsizlere, önceden belirlenen sabit asgari ücretten istihdam etme teklifinde bulunmaktadır 12. Dolayısıyla hükümet istihdam piyasasında istihdamın fiyatını belirlerken, istihdam miktarını piyasaya bırakmaktadır. Hükümet niteliksiz işçinin ücretini asgari düzeyde belirleyerek, özel sektör ücretlerinin, maliyetlerinin 11 Çalışmanın bu bölümü büyük ölçüde Wray (1998) ın Understanding Modern Money: The Key to Full Employment and Price Stability çalışmasına dayanmaktadır. 12 Kamu sektöründe, DNİOR programı dışında, çok sayıda işler bulunmaktadır. Bu işlerde çalışanlar DNİOR programında istihdam edilenlerden daha yüksek ücret almaktadırlar. Bu açıdan bakıldığında DNİOR programı, mevcut kamu sektörü istihdamının ikamesi değildir. DNİOR programındaki işçiler, mevcut kamu sektörü çalışanlarının işlerini almamaktadır.

Tam İstihdam ve Fiyat İstikrarı Kapsamında Neo-Liberal Yaklaşımlara Post-Keynesyen 77 ve böylece fiyatlarının istikrarlı olmasına katkı sağlayacaktır. Sonuçta hükümetin sabit asgari ücretten istihdam ettiği kişilerden oluşan istihdam stoku, fiyat istikrarın sağlanmasına da yardımcı olmaktadır. DNİOR politikasıyla hükümetin oluşturduğu istihdam stokundaki değişmeler, otomatik olarak hükümetin bütçe açıklarını belirlemeyecektir. Hükümet bütçe açıkları, ekonomik (özellikle özel sektörün) konjonktüre bağlıdır. Ekonominin durgun (planlanan tasarruflar, gerçekleşen tasarruflardan büyük) olduğu dönemlerde özel sektörde işsiz kalanlar, asgari ücretten devlette istihdam edilecekler ve böylece bütçe açıkları artacaktır 13. Hükümet açıkları, karşı konjonktürel dalgalanma gösterecek ve toplam talep açığını kapatacaktır. Ekonomi canlandığında ise özel sektörün istihdam talebi artacak, hükümetin istihdam stokundan (önceden belirlemiş olduğu asgari ücretin üzerine koyduğu marjdan) işçi istihdam edecektir. Özel sektörün, hükümetin istihdam stokunu azaltacak şekilde hareket etmesi hükümetin bütçe açıklarını azalacaktır. Sonuç olarak DNİOR politikası hem çalışmak isteyen herkesi kapsayan tam istihdamı garanti edecek hem de özel sektör için önemli bir maliyet kalemi olan bir kalemin fiyatını sabitleyerek, ekonomide fiyat istikrarının sağlanmasına katkı sağlayacaktır 14. DNİOR politikası, bu yapısı ile kendiliğinden enflasyonist olmadığı gibi, enflasyonist baskıları azaltmaya yardımcı olmakta ve karşı konjonktürel özelliği nedeniyle de ekonomik konjonktürleri azaltmaktadır. Böylece DNİOR politikası, güçlü otomatik istikrarlandırıcı olarak hareket ederek, toplam harcama ve istihdamın istikrarlı olmasını sağlamaktadır. DNİOR politikası bu özelliğiyle, mevcut sisteme göre daha büyük bir fiyat istikrarına neden olacaktır (Wray 1988:94). Burada vurgulanması gereken önemli bir nokta da DNİOR politikasının ekonomide piyasa güçlerinin nominal veya göreli fiyatları etkilemesini engelleyerek özel sektörü tamamlayıcı bir özelliğine sahip olmasıdır. DNİOR programının özel sektörle tamamlayıcılık ilişkisinin bir diğer önemli unsuru ise, hükümetin temel kamu sektörü istihdamındaki işçileri bu işler dışındaki işlerde (özel veya kamu) istihdam etmek için hazırlayacak şekilde kapsamlı bir eğitim vermesidir. DNİOR politikasıyla ilgili bir diğer önemli konu, bu programın kimleri kapsayacağıyla ilgilidir. Bu politika kapsamında hükümetin belirlediği ücret, geçimlik (asgari) ücrettir. Tam istihdam veya sıfır işsizlik kavramı, bu ücretten 13 Dolayısıyla özel kesimin net tasarruf fazlası, hükümet açıklarıyla karşılanacaktır. Yani, özel sektörün gerçekleşen tasarrufları, planlanan tasarruflarına eşitlenecektir. DNİOR politikası, gerçekleşen ve planlanan tasarruflar arasındaki açığı giderecek şekilde karşı konjontürel hükümet açığını garanti edecektir. Dolayısıyla, DNİOR programının yol açtığı hükümet açığı, özel kesimin planlanan net nominal tasarrufları nedeniyle piyasa tarafından belirlenecektir. 14 Bu noktada, DNİOR politikasının temel amacının belli bir fiyat endeksinin zaman içinde sabit kalmasını sağlamak olmadığı belirtilmelidir.

78 Sayım IŞIK çalışmak istemeyenleri kapsamaz (Wray 1998:127-130). DNİOR programı, diğer işsizliğe destek programları ve diğer yardım programlarından (özürlü çocuklu ailelere, gıda yardımları gibi) farklıdır. İşsizlik sigortası ve tazminatları tüm işsizleri kapsamaz, tazminat miktarı sınırlıdır (kısmen çalışılırken kazanılan gelire bağlıdır), belli bir süreyi ve çalışmadan yapılan ödemeleri kapsamaktadır. DNİOR programı, bu işsizlik sigortası ve tazminatlarının yerine almakla birlikte tüm işsizleri istihdam etmesi nedeniyle daha kapsamlı bir programdır. DNİOR programı, belli bir süre bu programda kalıp iş araştıranları yakından takip etmektedir. DNİOR politikası hem işsizlik sigortası ve tazminatlarının yerini almakta hem de devletin yoksullar için yaptığı sosyal yardımları azalmaktadır. DNİOR politikasıyla ilgili bir diğer mesele, hükümetin kamu sektöründe çalışmak isteyenler için kendisinin belirlediği geçimlik ücret ile özel sektörün ödediği ücret arasındaki ilişkiyle ilgilidir. Hükümetin belirleyeceği asgari (geçimlik) ücret, özel kesimin ödediği minimum ücretten yüksek ise bu özel sektörden kamuyu istihdam kayışına neden olacak ve sonuçta özel sektör ücretleri artacak bu ise bir defaya mahsus olmak üzere fiyatları artıracaktır. Böylece genel olarak hükümet ücretlerinin, piyasa göre yüksek belirlenmesi, bir defalık ücret ve fiyat artışlarıyla sonuçlanacaktır. Ayrıca hükümetin istihdam stokunun varlığı fiyat istikrarı sağlayıcı özelliği sahiptir. Çalışanlar, kamu istihdamı alternatifine sahipken, işverenler de kamu sektörü istihdam havuzundan işçi bulma alternatifine sahiptir. Eğer özel sektörde işçilerin ücret talebi verimliliklerinden daha yüksek ise, işverene alternatif kamu sektörü istihdam havuzundan hükümetin belirlediği ücrete bir mark-up koyarak işçi talep edecektir. Bu, DNİOR programının sağladığı istihdam avantajını kullanarak ücret taleplerini attırmak isteyenler için bir baskı aracı olarak kullanılacaktır. Dolayısıyla kamu sektörü istihdam stoku, özel sektör için ikame ilişkisi nedeniyle fiyat istikrarının sağlanmasına yardım edecektir. DNİOR programıyla ilgili önemli bir diğer mesele ise bu programın sürekli ve yüksek bütçe açıklarına neden olacağıyla ilgilidir. Mevcut kapitalist ekonomilerde kronik gönüllü işsizlik, çalışmanın birinci bölümünde açıklandığı gibi, özel sektörün planlanan net nominal tasarrufların gerçekleşen net nominal tasarrufları aşması anlamına gelmektedir. Yani, özel sektörün planladığı net nominal tasarrufların, hükümet açıklarının yol açtığı gerçekleşen nominal tasarruflardan daha yüksek olacaktı. Hükümet DNİOR politikası ile özel sektörün planlanmış aşırı net nominal tasarruflarını karşılayacak ve dolayısıyla işsizliği azaltacak şekilde bütçe açığı verecektir. Hükümet harcamalarındaki artış, istihdamı özel sektörün planlanan net nominal tasarruflarını gerçekleşen net nominal tasarruflarına eşitleyene kadar artacaktır. Yani hükümet harcamaları, tam istihdamı sağlayana kadar artacaktır (Wray 1998:129-130). DNİOR politikası hükümet açıklarına, toplam talep artışına

Tam İstihdam ve Fiyat İstikrarı Kapsamında Neo-Liberal Yaklaşımlara Post-Keynesyen 79 ve özel sektör istihdam artışına ve otomatik olarak hükümetin istihdam stokunun düşmesine neden olacaktır. Hükümetin istihdam stokunun azalması ise hükümet açıklarını azaltacaktır. Böylece DNİOR politikası, enflasyonist olmayacaktır. Hatta iyi tasarlanmış bir DNİOR politikasının, mevcut modern ekonomilere göre daha enflasyonist olduğunu ileri sürmek inandırıcı olmayacaktır. Çünkü modern ekonomiler işsizliği ve atıl kapasiteyi, ücretleri baskılamak ve fiyatları arttırmak için kullanmaktadırlar. Modern ekonomilerde çalışmayanlara yönelik işsizlik ödemeleri ve yardımlar, toplam talebin düşmesini bir ölçüde engellese de toplam arz kapasitesi üzerindeki etkisi oldukça sınırlıdır. DNİOR programında ise işçilere çalıştığı için ödeme yapılmakta, kamu sektörünü daha fazla mal ve hizmet üretmekte, özel sektörün etkinliğini (kamuda verimli alt yapının sağlanmasıyla) ve maliyetlerini (suçların azalması gibi) düşürmektedir. İyi tasarlanmış bir DNİOR politikası, hem işsizliğin özel ve sosyal maliyetlerini azaltacak hem de istihdam stokunun becerilerini arttıracaktır. Sonuç olarak, DNİOR programı beşeri sermayeyi artırarak ve daha fazla fiziki alt yapı yaparak, potansiyel toplam arzı artırmakta ve böylece enflasyonist baskıları azaltmaktadır. Diğer yandan toplumun genelinde suç ekonomisini azaltacağından, güvenlik harcamalarını ve dolayısıyla toplam talebi de azaltacaktır. DNİOR politikasıyla ilgili bir diğer önemli konu, mutlaka dalgalı döviz kuru rejimiyle birlikte uygulanmasıdır. DNİOR politikasının gerektirdiği hükümeti bütçe açığıyla sabit döviz kuru çelişmektedir. Çünkü hükümet harcamalarının fiyatını belirlemekte ve harcama miktarını piyasaya bırakmaktadır. Dolayısıyla dalgalı döviz kuru sistemine sahip bir ülke, önemli ölçüde ulusal politika bağımsızlığına sahip olacağından hükümetin DNİOR politikasını uygulaması kolay olacaktır. Çünkü hükümet, dışsal istikrarı sağlamak için döviz kurunun ayarlanmasına izin verirken, iç istikrarı sağlamak için politika tercihinde bulanabilecektir. Oysa küçük gelişmekte olan ülkelerde sabit veya ayarlanabilir döviz kuruna sahip bir ülke, politika bağımsızlığına sahip olmadığı için ciddi sınırlamalarla karşı karşıyadır. Parasını diğer ülkenin parasına bağlayan küçük bir ülkede faiz oranı, ülke ve döviz kuru riski tarafından belirlenecektir. Bu riskleri arttırmamak ve ülke parasından kaçışı önlem için güçlü ve sağlam maliye politikalar izlemek gerekmektedir. Dolayısıyla böyle bir ülke için en iyi öneri, dalgalı döviz kuru sistemini tercih etmesidir. DNİOR politikasının bugün uygulanma şansı dikkate alındığında, bu şans geçmişteki altın standardı rejimlerine göre çok daha yüksektir. Çünkü, bugün modern ekonomiler altın standardından vazgeçmiş ve hükümetin yükümlülüklerinin nihai para olarak hizmet gördüğü modern parayı kabul etmişlerdir. Bu modern ekonomilerde hükümetler harcamalarını parayla finanse etmektedir. Hükümet harcamalarını finanse eden bu modern para, bankacılık sistemi (banka rezervi) ve

80 Sayım IŞIK hane halkı (nakit ve mevduat) tarafından talep edilmektedir (Wray 1998:137). Hükümet DNİOR politikasıyla belirlediği asgari ücretten, özel sektörde iş bulamayan fakat çalışmak isteyen tüm işsizleri istihdam etmektedir. DNİOR politikasıyla belirlenmiş asgari ücretler ise hükümet açığını belirleyecektir. Böylece modern ekonomiler, ihraç ettiği modern para üzerinde tekel gücüne sahipse, hükümet harcamaları gerçek anlamda finansman sınırlamasıyla karşılaşmayacaktır. Sonuç olarak tam istihdamı hedefleyen bir DNİOR politikası, hükümet harcamalarında bir artışa neden olmakta ve böylece sürekli hükümet açığıyla sonuçlanmaktadır. VDP yaklaşımını benimseyen PK e göre sürekli hükümet açıkları, ana-akım iktisadın aksine, korkulacak bir şey olmadığı gibi modern ekonomiler için bir kural olarak kabul edilmelidir (Wray 1998:122). 3. BAZI ÜLKE DENEYİMLERİ DNİOR politikasının uygulanabilirliği açısından Arjantin ve Hindistan ın uygulamış olduğu istihdam garanti planları üzerinde durulacaktır 15. 3.1. Arjantin Örneği Arjantin 1990 lı yıllarda IMF patentli finansal serbestleşme, para kurulu ve optimal devlet politikalarını uyguladı. 2000 li yılların başında IMF destekli politikaların çökmesiyle, enflasyon (%40) ve işsizlik (%20 nin üzerinde) yükseldi ve büyüme oranları düştü. Arjantin ekonomik krizin yol açtığı ekonomik ve sosyal istikrarsızlığı gidermek için acilen 3 Nisan 2002 de yasallaşan Jefes Planı (Jefes de Hogar-Aile Reisleri) olarak adlandırılan sınırlı bir DNİOR politikası uygulamaya başladı. Jefes Planı, özellikle yoksul aile reislerine (çocuk sahibi) iş sağlamayı hedeflemekteydi. Jefes Planı, uygulanmasından kısa bir süre içinde yaklaşık olarak nüfusun %5 i ve işgücünün %13 üne yani 2 milyon kişiye iş sağlayarak büyük başarı sağlamıştır. Bu plan için yapılan maksimum harcama, Arjantin in GSYİH sının yaklaşık olarak %1 ine tekabül etmektedir. Jefes Planı, çarpan etkisi de dikkat alındığında toplam talebe yaptığı katkıyla, GSYİH yı yaklaşık olarak %2.5 arttırdı (Wray 2007:26-23). Arjantin de Jefes Planı, başlangıçta programa dahil edilecek çalışmayan aile reislerine yönelik bir ulusal veri tabanı hazırladı. Jefes Planından yararlanmak için koşul, aile veya hane halkının 18 yaş altında çocuk, özürlü kişiler veya hamile bir kadını kapsaması gerekiyordu. Ayrıca, plandan yaralanmak için aile reislerine 15 Bu bölümdeki ülke deneyimleri büyük ölçüde Wray (2007), Tcherneva ve Wray (2005a), (2005b), (2005c) e dayanmaktadır.