Bağ-Kur Uygulamaları İle İlgili Yargıtay Kararları

Benzer belgeler
İlgili Kanun / Madde 506.S.SSK/61 YAŞLILIK AYLIĞININ HESAPLANMA YÖNTEMİ

İlgili Kanun / Madde 3201 S.YHBK./3

İlgili Kanun / Madde 3201 YHBK/3

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGSK. /53

BASAMAK SATIN ALAN BAĞ-KUR LULARIN

ÖDEMEDEN MAHKEME KARARIYLA ÖLÜM AYLIĞI ALABİLİRLER

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2014/3-686 K. 2016/18 T

İlgili Kanun / Madde 2821 S. SK/45

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /81

Yargıtay Kararları. İlgili Kanun / Madde 3201S.YHBK/3

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /41 YAŞLILIK AYLIĞININ HESAPLANMA ESASLARI AYLIK BAĞLAMA ORANI

İlgili Kanun / Madde 5510 SGK/19

AVUKAT YASİN GİRGİN

T.C. KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU RET KARARI :F.Y.

İlgili Kanun / Madde 5510 S.SGK/96

İlgili Kanun/Madde 5510 S. SGK/GEÇ. 2 YAŞLILIK AYLIĞININ HESAPLANMA ESASLARI KARMA SİSTEM

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

DAVACI : Nesrin Orhan Şahin vekilleri Av.Serap Yerlikaya ve Av.İlter Yılmaz

İlgili Kanun / Madde 5434 S.ESK/ S. SGK/101

Yargıtay 13, Hukuk Dairesinden:

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

İlgili Kanun / Madde 818 S.BK /125 İŞ KAZASI ZAMAN AŞIMININ BAŞLANGICININ MALULİYET ORANIN KESİN OLARAK TESPİT EDİLDİĞİ TARİH OLDUĞU

İlgili Kanun / Madde 6356 S. TSK/41-43

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK. /Geç. 3.

İlgili Kanun / Madde 506.S.SSK/Ek-47

Malullük Aylığı İle İlgili Yargıtay Kararları

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /28

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /112

Trabzon üçüncü noteri olan davalı ise, süresinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur.

EMLAK VERGİSİNDEN MUAF OLAN TAŞINMAZLA İLGİLİ DÜZENLENEN ÖDEME EMRİNE İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZMA KARARI

T.C. KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU ŞİKAYET NO : /572 KARAR TARİHİ:10/02/2014 RET KARARI ŞİKÂYETÇİ : F.Ş

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

KIDEM ZAMMI ÜCRETE UYGULANAN AYRI ZAMDIR ÖNCE KIDEM ZAMMI UYGULANIR DAHA SONRA TOPLU SÖZLEŞMEDEKİ NISBİ ZAM UYGULANIR Y A R G I T A Y İ L A M I

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /32,46

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/32 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2008/14944 Karar No. 2010/2311 Tarihi:

Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar

Anahtar Kelimeler : Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşen mahkeme kararı, özel tüketim

İlgili Kanun / Madde 506 S. SSK/130

İlgili Kanun / Madde 506 S. SSK. /68

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş.K. /18-21 DAVACI YARARINA KAZANILMIŞ HAK

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK/5, 41

Esnaflarda Mamülen Emeklilik Şartları

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /88

İlgili Kanun / Madde 506.S. SSK/ 79

EMEKLİLİK. İş kazası veya meslek hastalığı halinde sigortalıya veya sigortalının ölümü halinde hak sahiplerine yapılan sürekli ödemeye gelir denir.

İŞ KAZASINA MARUZ KALAN İŞÇİ ( Maluliyet Oranı %0 Olsa Dahi Kusur Durumu Saptanarak Sonuca Göre Manevi Tazminata Karar Verilebileceği )

SSK TABAN VE TAVAN TUTARLARINDAKİ DEĞİŞİKLİĞE İLİŞKİN SİRKÜLER SİRKÜLER NO: 2004/31

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/8

SĐRKÜLER : KONU : Đsteğe Bağlı Sigorta Đşlemleri Hk. Tebliğ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /6, S. İşK/14 T.C YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2015/1888 Karar No. 2015/6201 Tarihi:

İlgili Kanun / Madde 4847 S. İşK/22

İlgili Kanun / Madde 5510 S.SGK/35

İlgili Kanun / Madde 506 S. SSK/2 ZORUNLU SİGORTALI SAYILMANIN KOŞULLARI

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2013/ K. 2015/1727 T

İlgili Kanun / Madde 5510 S.SGK/21 RÜCÜ HAKKI HALEFİYET

YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ T E. 2005/10998 K. 2006/1271

5073 sayılı, numaralı, nolu kanun, yasa

İlgili Kanun / Madde 854 S. DİşK/1

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/18-21

SOSYAL GÜVENLİK DESTEK PRİM BORÇLARININ YAPILANDIRMA ŞARTLARI

İlgili Kanun / Madde 5521 S. İşMK. /1

İlgili Kanun / Madde 506 T.SSK/32 ILO 102 S.SÖZ/10

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, S. TSK/25

DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

İlgili Kanun / Madde 5510.S.SGK/85 ÖLÇÜMLEME İŞLEMİNİN İPTALİ ASGARİ İŞÇİLİK TUTARI

İlgili Kanun / Madde 6100 S.HMK. /176

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

İlgili Kanun / Madde 1475.S.İşK/ S.İşK/57 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2009/17310 Karar No. 2011/19792 Tarihi:

GENEL SAĞLIK SİGORTASI İLE İLGİLİ ÇEŞİTLİ YARGITAY KARARLARI

T.C. KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU RET KARARI. : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Ziyabey Cd. No:6 Balgat Ankara ŞİKAYETİN KONUSU

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire. Anahtar Kelimeler: Abonelik Sözleşmesi, Gecikme Faizi, Tahsil Edilince Beyanname Verilmesi

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Sigortalı Tescil ve Hizmet Daire Başkanlığı

A- 506 SAYILI KANUNA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /5,41

T.C. İZMİR 10. İŞ MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ NE BİLİRKİŞİ RAPORU. Dosya No. : 2013/... Esas Dosya Teslim Tarihi : Rapor Tarihi :

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/6 İŞYERİ DEVRİ İŞYERİ DEVRİNİN İŞÇİ ALACAKLARINA ETKİSİ

İlgili Kanun / Madde 818.S.BK/161

İlgili Kanun / Madde 5510.S.SGK/107

(4721 S. K. m. 28) (6100 S. K. m. 30, 50, 55, 114, 124, Geç. m. 3) (1086 S. K. m. 41) (14. HD T. 2012/9222 E. 2012/10360 K.

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE. Stj. Av. Belce BARIŞ ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

İlgili Kanun / Madde 4853 S.TTHK/8

T.C. D A N I Ş T A Y Yedinci Daire

MÜFETTİŞİN ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL ETMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT

Doğum - Yurtdışı - Askerlik Borçlanmaları İle İlgili Yargıtay Kararları

ÜCRET GERÇEK ÜCRETİN TESPİTİ FAZLA ÇALIŞMA

TARIM ĠġÇĠLERĠ SOSYAL SĠGORTALAR KANUNU (1) BİRİNCİ KISIM Genel Hükümler

5510 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNUNA GÖRE UYGULANACAK İDARİ PARA CEZALARI (2014 YILI )

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/41

İlgili Kanun / Madde 5953 S.BİşK/6,8

ÇOCUKLARIN DESTEKTEN YARARLANMA SÜRELERİ

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/41,63

ESAS NO : 2010/1629 KARAR NO : 2011/1726

G E N E L G E

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. / S. İTÖHK/1

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/53,57

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/115,120

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, S.İşK/14

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /54,57 T.C YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2014/15897 Karar No. 2015/6846 Tarihi:

Transkript:

www.isvesosyalguvenlik.com Mevzuat Bilgi Kültür - Haber Platformu Bağ-Kur Uygulamaları İle İlgili Yargıtay Kararları YARGITAY 10. Hukuk Dairesi 2009/17324 E.N, 2011/3247 K.N. İlgili Kavramlar ZORUNLU SİGORTALILIK TESPİTİ İçtihat Metni Davacı, 8/9/1996-4/10/2000 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalılık tespiti istemine ilişkindir. Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir. Hükmün, davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi D. D. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davanın, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4/1-b bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin olduğu ancak, geçiş hükümlerini içeren aynı Kanunun Geçici 7. maddesi gereğince mülga 1479 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğinden, söz konusu mevzuat hükümlerine göre yapılan inceleme sonucunda; davanın yasal dayanaklarından olan 1479 sayılı Kanunun 26. maddesi ile, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, bu Kanuna göre sigortalı sayılanların, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescil yaptırmalarının zorunlu olduğu, aksi durumda, Kurumca re'sen tescil işleminin yapılacağı hükme bağlanmıştır. Buna karşın, 1479 sayılı Kanunda sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemeler de yer almaktadır. Bunlardan ilki, "Tescilini yaptırmayanlar hakkında yapılacak işlemler" başlıklı Ek-Geçici 13. madde hükmünde, tescilleri yapılmamış, ancak, sigortalılık niteliğini taşıyanlar yönünden Yasanın tanıdığı hak ve mükellefiyetlerin 2654 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 20.04.1982 tarihinden başlatılacağı öngörülmüştür. 619 sayılı KHK'nin Geçici 1. maddesi hükmünde ise; "Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar. Ancak, 1479 sayılı Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olmak kaydıyla, 20.04.1982 tarihinden bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar vergi dairelerine kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalıların, vergiye kayıtlı bulundukları süreler, bu süreye ilişkin primleri, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağı prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla sigortalılık süresi olarak değerlendirilir." denilmekte olup, 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe girmiş ise

de, Anayasa Mahkemesi'nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 günlü kararı uyarınca 619 sayılı KHK. tüm hükümleriyle iptal edilmiştir. Bu konuda benzer düzenlemeyi öngören 4956 sayılı Kanunun 47. maddesiyle değişik 1479 sayılı Kanunun Geçici 18. maddesinde; "Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlar. Ancak, bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıkları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak 49 uncu ve ek 15 inci maddelere göre hesaplanacak prim borçlarının tamamını, tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir." hükmünü içermekte olup, söz konusu düzenleme Kanunun yayım tarihi olan 02.08.2003 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Dosyanın incelenmesinden; davacının 7/5/2001 tarihinde 8/9/1996 tarihli vergi kaydına istinaden 4/10/2000 tarihi itibarıyla re'sen tescil edildiği, 8/9/1996-31/3/2003 tarihleri arasında vergi kaydı, 1/2/1999 tarihinden itibaren devam eden oda kaydı bulunduğu, Kurum'un vergi kaydının sona ermesi nedeniyle 31/3/2003 tarihiyle sigortalılığı sona erdirdiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, 4956 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanuna eklenen geçici 18. madde hükmünde belirtilen sürede müracaatının olmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmiş olup, davacının sigortalılık tesciline ilişkin giriş bildirgesinin 2001 yılında re'sen tanzim edilerek kuruma ibraz edilmiş olması karşısında geçici 18. madde hükmünün Kanunun yayım tarihi olan 02.08.2003 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş bulunmasına göre; somut olayda uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece, 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25. maddeleri çerçevesinde ve yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, davacının, ihtilaf konusu dönemde zorunlu sigortalılık şartlarını taşıyıp taşımadığı irdelenerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek hâlinde davacıya iadesine, 10.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 10. Hukuk Dairesi 2010/130 E.N, 2011/7751 K.N. İlgili Kavramlar BAĞKUR SİGORTASINDA BASAMAK FARKI İçtihat Metni

Davacı; 04.10.2000 tarihi itibarıyla Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiğini, sigortalılığının 12. basamaktan başlatıldığını, şu an 15. basamaktan primlerini ödediğini, davalı Kurumca primlerin 14. basamaktan ödenmesi gerekirken 12. basamaktan ödendiğinden bahisle 5.251,97 TL prim borcu tahakkuk ettirildiği, oysa 2000'de basamağının 12. basamak olarak belirlendiğini belirterek, Kurum işleminin iptalini ve sigorta basamağının belirlenmesi talebinde bulunmuştur. Mahkemece; ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalı Kurum Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Dilek Doğan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. İnceleme konusu somut olayda; 15.11.2000 tarihinde verilen giriş bildirgesi üzerine, 5434 sayılı Kanun kapsamındaki hizmeti gözetilerek 1479 sayılı Yasanın 51.maddesi gereği intibakla 04.10.2000 tarihi itibarıyla 12.basamaktan tescili yapılan davacının, 07.11.2002 tarihli talebine istinaden 13. basamağa, 03.12.2004 tarihli talebine istinaden 01.01.2005 tarihinde 14. basamağa yükseltildiği, 11.01.2007 tarihinde 15. basamağa yükseltilmesi talebinde bulunduğu, anılan basamaklar üzerinden prim ödemeleri yapılırken, davalı Kurum'un Emekli Sandığı tarafından davacının 15 yıl, 3 ay, 14 gün hizmetinin bulunduğunu bildirmesi üzerine 21/5/2008 tarihli işlemle tescil basamağını "14" olarak belirlendiği ve 5.251,97 TL prim borcu tahakkuk ettirdiği, 20/6/2008 tarihli işlemle de tahakkuk ettirilen prim borcunun yatırılmadığından bahisle basamak yükseltme talebinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının kurumu yanıltmadığı, davacının basamak tespiti ve intibak işlemlerinin Kurum tarafından yapıldığı, davacının iyiniyetli olduğu ve Kurum'un hatasından sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle prim borcu tahakkuku ve basamak yükseltme talebinin reddine ilişkin 21.05.2008 ve 20.06.2008 tarihli Kurum işlemlerinin iptaline ve 5510 sayılı Kanunla basamak düzenlemesinin kaldırıldığından bahisle basamak tespiti konusunda ise, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. 1479 sayılı Kanun'un 51'nci maddesinin üçüncü fıkrasında, diğer sosyal güvenlik Kanunlarına tabi olarak çalıştıktan sonra Bağ-Kur kapsamına girenlerin diğer sosyal güvenlik Kurumlarında geçirdikleri süre intibak ettirilmek suretiyle en yakın basamaktan aşağısını on ikinci basamaktan yukarısını seçemeyecekleri öngörülmüş, 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe giren 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile anılan fıkra "Ancak, diğer sosyal güvenlik kanunlarına tabi bir işte çalıştıktan sonra bu Kanun kapsamına girenlerin basamakları, diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında geçirilen süre dikkate alınarak intibak ettirilmek suretiyle belirlenir" şeklinde değiştirilmiş, anılan KHK. Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilerek, 08.08.2001 tarihinde yürürlükten kalkmıştır. Ancak bu defa 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun'la düzenleme aynen korunmuştur. 1479 sayılı Kanun'un 52'nci maddesinde ise; sigortalının altı, yedi, sekiz, dokuz, on, on bir ve on ikinci basamaklarda en az iki tam yılını doldurmadıkça, yazılı talepte bulunmadıkça ve sırası dışında basamak yükseltemeyeceği öngörülmüş, 01.10.1999 tarihinde yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun ile "Sigortalının bu Kanuna göre seçtiği, intibak ettirildiği veya yükseltildiği ilk on iki basamakta bekleme süresi bir yıl, on üçüncü basamaktan itibaren, her bir basamakta bekleme süresi iki yıldır. İlk on bir basamakta sıra itibariyle basamak yükseltilmesi, prim ödemeye ve talebe bakılmaksızın Kurumca yapılır. On ikinci basamaktan itibaren basamak yükseltilebilmesi için, sigortalının yazılı

talepte bulunması ve talep tarihinden önceki ayın sonu itibariyle prim ve diğer borçlarını ödemiş olması şarttır. Sigortalılar, Kurumca yükseltildikleri tarihten veya yazılı talepte bulundukları tarihi takip eden aybaşından itibaren, basamak yükseltme farkı ile yükseltildikleri basamak üzerinden primlerini öderler." şeklinde değiştirilmiştir. Belirtilen yasal düzenlemeler karşısında, 4/10/2000 tarihinden önce 15 yıl 3 ay 14 gün Emekli Sandığı hizmeti bulunduğu sabit olan davacının tescil basamağının "14" olarak belirlenmesi ve bu belirlemeye dayalı olarak fark prim borcu tahakkuk ettirilmesine ilişkin Kurum işlemi yerindedir. Ne var ki, anılan işlemlerde kusuru görülmeyen davacının basamak farkından doğan prim alacağının gecikme zammından sorumlu tutulması mümkün değildir. Yukarıda belirtilen fiili ve hukuki olgular ışığında, Mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir. O halde, davalı Kurum Avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26/05/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 10. Hukuk Dairesi 2010/2761 E.N, 2011/7886 K.N. İlgili Kavramlar BAĞKUR SİGORTALILIĞI İçtihat Metni Dava, 12.07.2007 Tarihli Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde isteğin reddine karar verilmiştir. Hükmün, davacılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Ayşe Barutcu tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davacı, 30.03.1987 tarihinde Kuruma intikal eden giriş bildirgesine istinaden muhtarlık kaydına dayalı olarak 01.01.1987 tarihi itibarıyla 7728 969 866 sicil numarasıyla Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edilmiş, giriş bildirgesinde 8.basamağı seçmiştir. 30.12.1991 tarihinde 9.basamağa, 23.12.1994 tarihinde 10.basamağa, 27.12.1996 tarihinde 11.basamağa yükseltme formu vermiş, giriş bildirgesinde, daha önce Bağ-Kur'a prim ödediniz mi bölümünde, ödemedim kısmını işaretlemiştir. 01.01.1987-22.12.1997 tarihleri arasında 10 yıl 11 ay 21 gün (3951 gün) Tarım Bağ-Kur sigortalılığı vardır.

Davacı, 24.12.1997 tarihinde Kuruma intikal eden isteğe bağlı giriş bildirgesine istinaden 24.12.1997 tarihi itibarıyla 0682 619 320 sicil numarasıyla isteğe bağlı Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edilmiş olup, 24.12.1997-23.11.2001 dönemi 1.409 gün isteğe bağlı sigortalı hizmeti mevcuttur. Askerlik borçlanmasının geçerli olduğunun tespitine ilişkin Yargıtaydan geçerek kesinleşen ilam uyarınca, davacı 720 günlük askerlik borçlanmasını da ödeyerek 23.11.2001 tarihinde tahsis talebinde bulunmuş, Kurumca 6080 günlük hizmeti üzerinden ve 12. basamaktan 01.12.2001 tarihi itibarıyla yaşlılık aylığı bağlanmıştır. Davacının helva-ekmek satışı nedeniyle 01.05.1969-31.12.1982 tarihleri arasında vergi mükellefi olduğu, 22.02.1983 tarihinde Kuruma intikal eden giriş bildirgesine istinaden 20.04.1982 tarihi itibarıyla 1.basamak üzerinden 322 794 024 sicil numarasıyla tescil edildiği, oda ve Esnaf Sicil Memurluğu kaydının bulunmadığı, 20.04.1982-31.12.1982 dönemi priminin ödendiği, Kurum tarafından 09.03.2007 tarihli işlem ile 0682 619 320 sicil nosu iptal edilerek 322 794 024 sicil numarasına aktarıldığı ve yine askerlik borçlanmasının da bu sicil numarasına aktarıldığı anlaşılmaktadır. Kurumca, basamağın 5.basamağa düştüğü gerekçesiyle basamak farkından kaynaklanan ve yersiz ödenen maaşın yasal faiziyle birlikte ödenmesi davacıya 12.07.2007 tarihli yazıyla bildirilmiştir. Uyuşmazlık, davacının sonradan ortaya çıkan ve emekli aylığının bağlanması sırasında dikkate alınmayan, 1479 sayılı Yasa kapsamındaki 1.basamaktan tescil edilen sigortalılığı nedeniyle basamak intibakının ne şekilde olacağı ve tahsis talep tarihi itibarıyla hangi basamak üzerinden aylık bağlanması gerektiği, basamak farkından kaynaklanan yaşlılık aylığı nedeniyle borcunun bulunup bulunmadığı hususudur. Davacının, 2926 sayılı Yasa sigortalısı olarak tescil edildiği tarihte yürürlükte bulunan, basamak seçilmesi başlıklı 34.madde "Sigortalı bu Kanuna göre sigortalılığın başladığı tarihte 33 üncü maddede belirtilen basamaklardan dilediğini seçer. Üç ay içinde basamak seçilmemesi halinde, birinci basamak seçilmiş sayılır. Gerek, bu Kanun gerekse diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamından çıkarak yeniden bu Kanun kapsamına girenlerin, evvelce bu Kanuna göre fiilen prim ödemiş oldukları son basamak üzerinden sigortalılıkları devam eder. " hükmünü getirmiş olup, görüldüğü üzere, daha önce başka bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi hizmetin bulunması durumunda, 2926 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığının tescili sırasında basamak seçilmesine engel bir hüküm yoktur. Öte yandan 1479 sayılı Yasanın 51/3 fıkrasında, "Ancak, diğer sosyal güvenlik kanunlarına tabi bir işte çalıştıktan sonra Bağ-Kur kapsamına girenler bu Kanunun 50. maddesinde belirtilen aylık gelir basamaklarından diğer sosyal güvenlik kurumlarında geçirdiği süre intibak ettirilmek suretiyle en yakın basamaktan aşağısını, 12. basamaktan yukarısını seçemezler" hükmü öngörülmüş olmakla, davacının 2926 sayılı Yasa kapsamında geçen Tarım Bağ-Kur hizmetlerinin intibakı neticesinde ise, davacıya 12.basamak üzerinden yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin Kurum işleminde mevzuata aykırı bir yön bulunmamaktadır. Davacının hep yüksek basamaktan primlerini ödemiş olduğu ve Kurumun prim kaybının bulunmadığı da açıktır. Bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması, kabule göre de, ölü kişi hakkında karar verilemeyeceğinden, mirasçıların davaya devam etmeleri karşısında karar başlığına davacının mirasçılarının isminin yazılması gerekirken, ölen davacının adının yazılmış olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 30.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 10. Hukuk Dairesi 2011/777 E.N, 2011/8687 K.N. İlgili Kavramlar EKSİK BAĞLANAN YAŞLILIK AYLIĞI İçtihat Metni Dava, davacının 4956 sayılı Yasadan yararlanarak 12.basamaktan 23.basamağa yükselerek prim ödemesine karşın eksik bağlanan yaşlılık aylığının 01.09.2007 tarihinden itibaren farklarıyla birlikte ödenmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, bozmaya uyularak ilamında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Ayşe Barutcu tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davacı, vergi kaydına dayalı olarak 20.04.1982 tarihinde tescil edilmiş, 17.09.2003 tarihli dilekçeyle, 4956 sayılı Yasanın Geçici 2.maddesinden yararlanarak 12.basamaktan 23.basamağa yükseltilmesini istemiş, 24.08.2007 tarihli tahsis talebine göre 24.basamaktan yaşlılık aylığı bağlanmıştır. Mahkemece bozma ilamı doğrultusunda alınan bilirkişi raporu esas alınarak, davacının 01.09.2007 tarihi itibarıyla aylığının 1.016,29 TL olduğunun ve eksik aylık miktarlarının ödenmesine karar verilmiştir. 4447 sayılı Yasa ile değişik 1479 sayılı Yasanın 36.maddesiyle, aylık hesabında ilk defa "ağırlıklı ortalama" kavramı getirilmiş, aynı yasa ile 1479 sayılı Yasaya eklenen Geçici 11.maddesine göre, 4447 sayılı Yasanın yürürlük tarihi olan 01.01.2000 tarihinden önce sigortalı olupta, bu yasa döneminde halen sigortalılıkları devam edenlerin aylık hesabının ne şekilde yapılacağı düzenlenmiştir. Buna göre; A aylığı, sigortalının, aylık başlangıç tarihindeki toplam sigortalılık süresi esas alınarak, 4447 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden önce (01.01.2000) bulunduğu gelir basamağının 01.07.2003 tarihli gelir tablosundaki değeri üzerinden, bu Yasanın yürürlük tarihinden önceki hükümlere göre hesaplanan aylığının, bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen sigortalılık süresinin toplam sigortalılık süresine orantılı olarak hesaplanan tutarının hesap edilmesi gerekir. Bu durumda, A aylığının hesap formülü şu şekilde olacaktır: 01.07.2003 tarihli gelir tablosu karşılığı Aylık gelir tutarı x ABO x 01.01.2000 öncesi hizmeti A Aylığı= _

Toplam Hizmetleri Bilirkişi raporunda, A aylığı hesap edilirken, bozma ilamına uygun olarak, satın alınan basamaktan geriye doğru gidilerek 01.01.2000 tarihi itibarıyla bulunulan basamağın, 20.basamak olarak tespiti doğrudur. Ancak, 01.07.2003 tarihli gelir tablosundaki 20.basamak karşılığı tutarı 904,39 TL esas alınması gerekirken, aylık bağlama tarihindeki tablonun esas alınarak A aylığının belirlenmesi hatalıdır. Keza B aylığının hesabında da; yine 01.07.2003 tarihli gelir tablosunun esas alınması suretiyle, fiilen geçen sürelere ilişkin ağırlıklı ortalama ile basamak yükseltilerek geçen sürelere ilişkin ağırlıklı ortalamalar ayrı ayrı hesaplanıp toplanarak, toplam ağırlıklı ortalamanın belirlenmesi ve 01.01.2000 tarihinden sonraki hizmeti ile aylık bağlama oranının çarpımının toplam hizmete bölünmesi suretiyle belirlenmesi ve A aylığı ile B aylığının toplanarak, 01.01.2004 tarihinden itibaren güncelleştirme yapılmak suretiyle aylık başlangıç tarihi itibarıyla bağlanacak aylık miktarının hesap edilmesi gerekirken, sadece satın alınan basamaktan geriye doğru gidilip, 01.01.2000 tarihi itibarıyla bulunulan basamaktan, aylık bağlama tarihine kadar ki basamaklar ve bunların aylık bağlama tarihindeki gelir tablosu esas alınarak ağırlıklı ortalama hesabı yapılmış olması hatalıdır. Yukarda belirtilen formülün, somut olaya uygulanması gerekirse, davacının 01.01.2000 tarihinden itibaren fiilen bulunduğu basamak ve süreleri, 8.basamakta 6 ay, 9,10 ve 11.basamakta 12'şer ay, 12. basamakta 13 ay olmak üzere toplam 55 aylık süre, 01.07.2003 tarihli gelir tablosu karşılığının her basamakta kalınan süre ile çarpılıp, toplam miktarın 55 aya bölünmesi suretiyle ağırlıklı ortalama 1 elde edilir. Satın alınan basamaklarda ise, 13.basamaktan 22.basamağa kadar her basamakta 24 ay, 23.basamakta 26 ay ve 24.basamakta 11 ay olmak üzere, 01.07.2003 tarihindeki karşılıklarının basamakta kalınan süre ile çarpımı sonucu bulunan toplam rakamın toplam 277 aya bölünmesi suretiyle ağırlıklı ortalama 2 elde edilir. Ağırlıklı ortalama 1 ve 2'nin toplamı ağırlıklı ortalamayı oluşturur. Bulunan ağırlıklı ortalamanın, aylık bağlama oranı ve 01.01.2000 sonrası hizmet ile çarpımı sonucu bulunacak rakamın toplam hizmete oranı B aylığını oluşturur. O halde B aylığının formülü ise şöyledir. B Aylığı=Ağırlıklı Ortalama (1 ve 2'nin toplamı) X ABO X 1.1.2000 sonrası hizmet Toplam Hizmetleri Bu şekilde hesap edilen A ve B aylıklarının toplamı, 01.07.2003 tarihi itibarıyla aylık miktarını oluşturur. Bu aylığın, 01.01.2004 tarihinden itibaren çeşitli yasalarla getirilen artırım ve sosyal destek ödemesiyle güncellenmesi suretiyle 01.09.2007 tarihindeki aylığı hesap edilmelidir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunun, yukarda açıklanan hesap tarzına aykırı olması nedeniyle, başka bir bilirkişiden yukarda açıklanan şekilde hesap raporu alınarak, elde edilecek sonucun daha yüksek olması halinde, davalı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak durumu da gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yetersiz bilirkişi raporunun hükme esas alınması suretiyle verilen karar, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.06.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 10. Hukuk Dairesi 2011/1530 E.N, 2011/8620 K.N. İlgili Kavramlar ÖDENEN PRİMLERİN TAHSİLİ YAŞLILIK AYLIĞI TESPİTİ İçtihat Metni Davacı, 01.10.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile 8 aylık ücret tutarının tahsiline ve bu dönemde yersiz tahsil edilen primlerin iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hasan Özcan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasanın 28. maddesidir. 09.10.2008 tarihinde Kurumca düzenlenen matbu dilekçe ile malullük aylığı talebinde bulunan davacının, bu talebinin yeterli düzeyde çalışma gücü kaybı bulunmadığı için reddedildiği, 20.05.2009 tarihli talebi ile ilk talebinin 5510 sayılı Yasanın 28. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesine yönelik istem üzerine, Kurumca davacıya, prim borçlarını ödediği 29.07.2009 tarihini takip eden ay başından itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır. Davada öncelikle çözülmesi gereken sorun, davacının 09.10.2008 tarihli dilekçesine konu talebinin, 5510 sayılı Yasanın 25. maddesi çerçevesinde malullük aylığına mı, yoksa 28. maddesi çerçevesinde yaşlılık aylığına mı yönelik olduğu hususudur. 5510 sayılı Yasanın 28. maddesinin 4. fıkrasındaki "Sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce 25 inci maddenin ikinci fıkrasına göre malûl sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya özürü bulunan ve bu nedenle malûllük aylığından yararlanamayan sigortalılara, en az onbeş yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 3960 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak şartıyla yaşlılık aylığı bağlanır." hükmü ile, ilk defa sigortalı olarak çalışılmaya başlandığı tarihte, malul sayılmayı gerektirecek düzeyde hastalık ve özrü bulunan sigortalıların yaşlılık aylığı şartları düzenlenmiş, anılan maddenin 5. fıkrasının "Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, Kurum Sağlık Kurulunca çalışma gücündeki kayıp oranının; a) % 50 ilâ % 59 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 16 yıldan beri sigortalı olmaları ve 4320 gün, b) % 40 ilâ % 49 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 18 yıldan beri sigortalı olmaları ve 4680 gün, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak şartıyla ikinci fıkranın (a) bendindeki yaş şartları aranmaksızın yaşlılık aylığına hak kazanırlar. Bunlar 94 üncü madde

hükümlerine göre kontrol muayenesine tâbi tutulabilirler." hükmü ile de, sigortalı iken çalışma gücünü kaybeden, ancak kayıp oranı 25. madde çerçevesinde malullük aylığı bağlanmasını gerektirir seviyede olmayan sigortalıların yaşlılık aylığı şartları düzenlenmiş bulunmaktadır. Davacının 09.10.2008 tarihli dilekçesi, şekli olarak, 5510 sayılı Yasanın 25. maddesi kapsamında malullük aylığı talebi niteliğinde görülse de, anılan dilekçe, Kurumca hazırlanan matbu dilekçe olup, davacının 26.10.1990 tarihli askeri hastane raporuna göre, rahatsızlığının sigortalı olarak çalışmaya başlamadan öncede mevcut olduğu gözetildiğinde ve ilk talebini açıklar nitelikteki 20.05.2009 tarihli dilekçe içeriği de nazara alındığında, davacının 09.10.2008 tarihli tahsis talebinin, anılan Yasanın 28. maddesi kapsamında yaşlılık aylığına yönelik olduğunun kabulü zorunludur. Hal böyle olunca, davacının tahsis talep tarihinde, anılan yasal düzenleme çerçevesinde, yaşlılık aylığı tahsisini gerektirecek düzeyde malul sayılmayı gerektirecek hastalık veya özrünün bulunup bulunmadığının tespiti için, öncelikle tüm tedavi evrakının davacıdan ve ilgili kurumlardan sorularak temini ile, 5510 sayılı Yasanın 95. maddesinde öngörülen prosedür çerçevesinde, Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kurulundan davacının ilk defa sigortalı olarak işe başladığı tarihteki çalışma gücü kayıp oranı ile tahsis talep tarihindeki çalışma gücü kayıp oranı ayrı ayrı belirlenmeli, anılan Kurul raporlarının Kurum açısından bağlayıcı olduğu gözetilmeli, davacının rapora itirazı halinde, Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesinden rapor alınmalı, raporlar arası çelişkinin bulunması halinde ise, Adli Tıp Genel Kurulundan çelişkileri giderecek şekilde yeniden rapor alınarak, davacının işe başladığı tarihte maluliyetini gerektirir derecede rahatsız olup olmadığı ve oranı ile, tahsis talep tarihindeki çalışma gücü kayıp oranı tereddüde yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, bu aşamadan sonra, davacının yukarıda zikredilen 28. maddenin 4 ve 5 fıkraları çerçevesinde ilk tahsis talep tarihinde yaşlılık aylığı şartlarına haiz olup olmadığı ayrı ayrı irdelenmeli, tahsis şartlarının varlığı halinde, tahsis talep tarihinden sonra, Kurumca tahsil edilen prim tutarı ve davacıya tahsis edilmesi gereken yaşlılık aylığı Kurumdan sorularak varılacak sonuca göre karar verilmelidir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.06.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu 2011/21-190 E.N, 2011/394 K.N. İlgili Kavramlar SİGORTA TESPİTİ İçtihat Metni

Taraflar arasındaki "tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 10. İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 25.12.2008 gün ve 2007/1026 E., 2008/681 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesi'nin 28.01.2010 gün ve 2009/2089 E., 2010/733 K. sayılı ilamı ile; (...Dava, davacının 22.07.1987-11.07.1988; 11.07.1988-31.12.1989 ve 27.06.1996-30.06.2001 tarihleri arasındaki vergi kaydı nedeniyle 1479 sayılı Yasa'ya tabi zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kabulüne karar verilmişse de varılan sonuç doğru olmamıştır. 1.4.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasanın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kumlu meslek kuruluşu kaydı aranırken 20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasa'nın 24. maddesi değiştirilecek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile 24 madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür. Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının 4.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilinin mevcut olmadığı, uyuşmazlık dönemine ilişkin primlerinin Kurumca tahsil edilerek uzun yıllar kullanılmış olduğu gibi bir durumun da bulunmadığı, uyuşmazlık dönemlerinde vergi kaydı ile oda kaydının bulunduğu ve 17.01.2008 tarihinde davalı SGK tarafından re'sen tescil edildiği, davacının sigortalı olmak için Kuruma başvurusunun bulunmadığı anlaşılmaktadır. 1479 sayılı Bağ-Kur kanununda 506 sayılı Yasanın 79/10.maddesine benzer şekilde geçmiş günlerin tespitine yönelik yasal düzenleme mevcut değildir. Başka bir anlatımla Bağ-Kur Kanununda açık bir hüküm olmadığından geçmiş hizmetlerin tespitine olanak yoktur. 24.07.2003 tarihli 4956 sayılı Yasanın 47.maddesi ile 1479 sayılı Yasaya eklenen Geçici 1 8.maddede bu kanuna göre sigortalılık nitelikleri taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların hak ve mükellefiyetlerinin 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı, ancak bu kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olan sigortalıların sigortalılıklarının bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olan hesaplanacak prim borçlarının tamamını tebliğden itibaren bir yıl içinde ödemede bulundukları taktirde bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiştir. Somut olayda davacının uyuşmazlık konusu 22.07.1987-11.07.1988; 11.07.1988-31.12.1989 ve 27.06.1996-30.06.2001 tarihleri arasında oda ve vergi kaydı bulunmakta ise de, 1479 sayılı Yasa'nın Ek. 18.maddesine göre bu dönemin sigortalı olarak kabul edilebilmesi için önceden tescilinin bulunması koşulu gerçekleşmediğinden davacının 04.10.2000 tarihinden önceki dönemde sigortalı olarak kabul edilmesi mümkün değildir. HGK.nun 03.11.2004 tarihli 2004/10-524 Esas, 2004/581 Karar ve 15.11.2006 gün 2006/21-703-728 sayılı kararı da bu yöndedir. Diğer yandan davacı 1479 sayılı Yasa'ya 14.03.1985 tarihli 3165 sayılı Yasa ile eklenen Ek Geçici 16.maddeye göre süresi içinde geçmiş hizmetlerini borçlanmayı da talep etmemiştir.

Mahkemece istemin reddine karar verilmesi gerekirken bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN : Davalı Kurum vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, davacının 22.07.1987-11.07.1988; 11.07.1988-31.12.1989 ve 27.06.1996-30.06.2001 tarihleri arasındaki vergi kaydı nedeniyle 1479 sayılı Yasa'ya tabi zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar; Özel Dairece, yukarıda metni aynen yazılı gerekçe ile bozulmuş; mahkemece, önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiş; hükmü Davalı kurum vekili temyiz etmiştir. İşin esasının incelenmesinden önce, davalı vekilinin direnme kararını temyizinin süresinde olup olmadığı hususu önsorun olarak tartışılmıştır. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8/2. maddesinde, İş Mahkemesinde karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gün içinde temyiz olunabileceği belirtilmiştir. Kanunda öngörülen bu süre geçtikten sonra verilen temyiz dilekçesinin kabulüne olanak bulunmamaktadır(hukuk Genel Kurulunun 06.10.2004 gün ve 2004/9-606 esas, 2004/469 sayılı kararı). Bilindiği üzere; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun, 434/1.fıkrasında; "Temyiz dilekçesi hangi mahkemeye verilmişse o mahkemece temyiz defterine kaydolunur ve temyiz edene ücretsiz bir alındı kağıdı verilir." 434/2. fıkrasında; "Temyiz isteği harca tabi değilse dilekçenin temyiz defterine kaydedildiği, harca tabi ise harca tabi ise yatırıldığı tarihte yapılmış sayılır." hükmü yer almaktadır.

Somut olayda, direnme kararı davalı Kurum vekiline 14.10.2010 tarihinde tefhim edilmiş, temyiz dilekçesi 19.10.2010 tarihinde hakimce havale edilmiş; temyiz defterine ise 04.11.2010 tarihinde 2010/372 sıra no ile kayıt edilmiş ve davalı Kurum harca tabi olmadığından temyiz harcı alınmamıştır. İstekli yanın hakim havalesinin ardından temyiz dilekçesini aynı tarihte ya da yasal süre içinde mahkeme kalemine verdiğini ortaya koyan bir belge veya deftere kayıt işlemi bulunmadığı gibi, yasanın açık hükmü gereği kalemden alınması gereken bir alındı kağıdı da ibraz edilmemiştir. Şu durumda; davalı vekilinin temyiz başvurusu, yasada öngörülen yasal (8) günlük süre geçtikten sonra yapılmış olup, süre yönünden dilekçenin reddine karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Kurum vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, 08.06.2011 gününde oybirliği ile karar verildi. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu 2011/10-170 E.N, 2011/413 K.N. İlgili Kavramlar ÇALIŞMA SÜRESİNİN TESPİTİ İçtihat Metni Taraflar arasındaki "tesbit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;samsun 2.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 30.04.2009 gün ve 36-238 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 12.07.2010 gün ve E:2009/11246, K:2010/10914 sayılı ilamı ile; (...Dava hukuki nitelikçe; 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02/08/2003 tarihine kadar ki dönemde Bağ-Kur'a kayıt ve tescili bulunmayan, ancak, bu tarihten sonra Kurumca, 04/10/2000 tarihi itibariyle 1479 sayılı Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescili yapılan davacının; Vezirköprü Şoförler odasında 07.01.1987 tarihinden, Esnaf Sicil Memurluğu'nda 03.04.1987 tarihinden, Vezirköprü Mal Müdürlüğü'nde 06.01.1987 tarihinden itibaren devam eden oda ve vergi kaydına dayalı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalışma süresinin tespiti istemine ilişkindir. 1479 sayılı Kanunda, 506 sayılı Kanun'un 79/10. maddesine paralel nitelikte bir düzenleme bulunmadığı için, kural olarak hizmet tespiti davası açılmasının mümkün olmadığını dikkate alan yasa koyucu, sigortalılık niteliğini taşıdıkları hâlde Kuruma tescil edilmemiş kişilere zaman zaman kendi ad ve hesaplarına bağımsız çalıştıkları süreleri borçlanma ve bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi olanağını tanımıştır. 02.08.2003 tarihli Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun'un 47. maddesi ile 1479 sayılı Kanun'a eklenen geçici 18.maddesinde;sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmiş;aynı maddede, Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmak şartıyla, 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve

tescilini yaptırmayanlara, 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasında vergiye kayıtlı oldukları süreyi borçlanma imkanı getirmiştir. Somut olayda, 4956 sayılı Kanun ile eklenen 1479 sayılı Kanunun geçici 18. maddesinde belirtilen altı aylık süre içinde 01.09.2003 tarihinde Kuruma intikal eden giriş bildirgesine göre 04.10.2000 tarihi itibarıyla tescili yapılan davacının söz konusu madde hükmünden yararlanıp yararlanmayacağı hususu uyuşmazlık konusudur. 1479 sayılı Kanunun Geçici 18.maddesinde öngörülen "yazılı başvuru" şartı, şekil şartı olmayıp; sigortalının, 04.10.2000 tarihi öncesi döneme ilişkin vergiye kayıtlı olduğu süreyi, yasada belirtilen altı aylık süre içinde, Kuruma başvuruda bulunması veya borçlanma süresine ilişkin primi ödemesi halinde, prim ödemesinin de, borçlanma iradesini ortaya koymuş olacağı kabul edilerek sözkonusu maddeden yararlanması için yeterli sayılmalıdır. Ancak altı aylık yasal sürenin geçirilmesi halinde anılan maddeye göre, 04.10.2000 tarihi öncesi vergiye kayıtlı olunan dönemin 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır. Mahkemece yapılacak iş, davacının 1479 sayılı Kanunun Geçici 18.maddesi uyarınca yazılı başvurusunun bulunup bulunmadığı, yazılı başvurusu bulunmasa dahi, vergiye kayıtlı bulunduğu 06.01.1987-04.10.2000 dönemine ilişkin prim borcunun anılan maddede öngörülen yasal süre içinde ödenip ödenmediği hususunun araştırılarak, ödenmiş ise bu hususun borçlanma iradesini ortaya koyduğu kabul olunarak davanın kabulüne, aksi takdirde ise reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.06.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu 2010/21-289 E.N, 2010/277 K.N. İlgili Kavramlar

BAĞ-KUR SİGORTALILIĞININ TESPİTİ İçtihat Metni Taraflar arasındaki "Bağ-Kur sigortalılığının tespiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli 2.İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.10.2008 gün ve 2007/1272-2008/743 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesi'nin 16.3.2009 gün ve 368-3867 sayılı ilamıyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388.maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Aynı kural HUMK.nun 389.maddesinde de tekrarlanmış; HUMK.nun 381.maddesinde ise "Kararın tefhimi en az 388.maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur" hükmüne yer verilmiştir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Ayrıca, bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır. Nitekim, Yargıtay'ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulu'nun 19.6.1991 gün 323/391 sayılı;10.9.1991 gün 281-415 sayılı; 25.9.1991 gün 355-440 sayılı; 05.12.2007 gün ve 2007/3-981/936 sayılı; 23.01.2008 gün ve 2008/14-29/4 sayılı kararları). Ceza Genel Kurulu'nca da önceleri C.M.U.K.nun benzer hükümleri taşıyan 261 ve 268 maddelerinin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile birlikte de bu kanunun 34, 223, 230,231,232 maddelerinin uygulanmasında bozulan kararın geçerliliğini ve yerine getirilme yeteneğini yitirdiğinden "önceki hükümde direnilmesine" denilmekle yetinilerek ve atıf suretiyle hüküm kurulamayacağı kabul edilmiştir (Ceza Genel Kurulu'nun 2.2.1976 gün 1/22-25 sayılı; 12.05.1998 gün ve 1998/6-104-171 sayılı; 05.02.2002 gün ve 2001/1-417-2002/153 sayılı kararları). Somut olayda da aslolan kısa kararda, hüküm fıkrası oluşturulmamış; yalnızca "önceki kararda direnilmesine" denilmekle yetinilmiştir. O itibarla mahkemece HUMK.nun 388.maddesinin açık hükmü gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

S O N U Ç :Direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 2.6.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 21. Hukuk Dairesi 2009/3127 E.N, 2010/2793 K.N. İlgili Kavramlar İSTEĞE BAĞLI SİGORTALILIK YAŞLILIK AYLIĞI Özet VERİLEN KARARDA İKİ TARAFA YÜKLENİLEN HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLER HİÇBİR ŞÜPHE VE TEREDDÜDE YER VERMEYECEK ŞEKİLDE AÇIK OLMALIDIR. YAŞLILIK AYLIĞINDAN YARARLANABİLMEK İÇİN, SİGORTALININ YAZILI TALEPTE BULUNMASI, PRİM VE HER TÜRLÜ BORÇLARININ ÖDENMİŞ OLMASI GEREKİR. İçtihat Metni Davacı, 31.08.2001-28.12.2006 tarihleri arası isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ile yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre, davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine. 2-Dava, davacının 31.08.2001-18.12.2006 tarihleri arasında isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalı olduğunun tespiti ile yaşlılık aylığı bağlanmasına ve birikmiş aylıkların ödenmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kabulü ile davacının 01.10.1991-25.05.2001 tarihleri arasında zorunlu, 01.09.2001-28.12.2006 tarihleri arasında ve dava tarihi olan 30.01.2007 tarihine kadar isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalı olduğunun tespiti ile dava tarihi olan 30.01.2007 tarihi tahsis talep tarihi kabul edilerek emeklilik talebinin kabulü ile birikmiş aylıklarının ödenmesine karar verilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının 01.10.1991-31.12.1999 tarihleri arasında vergi, 04.10.1991-25.05.2001 tarihleri arasında Oda, 01.10.1991-25.05.2001 tarihleri arasında sicil kaydı bulunduğu, 08.11.1991 tarihli bildirge-ye istinaden 01.10.1991 tarihi itibariyle kayıt ve tescil edildiği, daha sonra

29.12.2006 tarihinde Oda kaydının 25.05.2001 tarihinde sona erdiği gerekçesi ile 25.05.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının sona erdirildiği, prim ödemeleri nedeni ile Ku-rum tarafından 01.12.2003 tarihinden itibaren isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı kabul edilerek sigortalılığının devam ettirildiği, 31.10.2006 tarihli tahsis talep dilekçesi ile davacının yaşlılık aylığı talebinde bulunduğu, davacının 01.10.1991-25.05.2001 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı, 01.09.2001-31.01.2007 tarihleri arasında isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalı olduğunun kabul edilmesi halinde 31.07.2008 tarihi itibari ile 353,54 YTL prim borcu bulunduğunun kurum tarafından mahkemeye bildirildiği, davacı tarafından yargılama sırasında 08.11.2008 tarihinde 355,00 TL prim ödemesi yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı primlerini düzenli olarak ödediğinden, mahkemece davacının 01.09.2001 ile dava tarihleri arasında isteğe bağlı sigortalı olduğunun tespitine karar verilmesi doğrudur. HUMK'nın 389. maddesi uyarınca verilen karar ile iki tarafa tahmil ve bahşedilen vazife ve haklar şüphe ve tereddüdü mucip olmayacak surette gayet sarih, açık yazılmalıdır. Öte yandan, her dava açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanır. Davacı ancak dava açıldığı tarihte var olan alacağının hüküm altına alınmasını isteyebilir, dava tarihinden sonra doğacak haklar için o davada karar verilmesi mümkün değildir. 1479 sayılı Yasa'nın 35. maddesinde yaşlılık aylığından yararlanma şartları gösterilmiştir. Buna göre yaşlılık aylığından yararlanabilmek için sigortalının; yazılı talepte bulunması, talepte bulunduğu tarihte prim ve her türlü borçlarını ödemiş olması, şartı getirilmiştir. Somut olayda davacının tahsis talebi kabul edilen 30.01.2007 dava tarihinde prim borcu bulunmaktadır. Bu nedenle yaşlılık aylığının prim borcunu ödediği 08.11.2008 tarihini takip eden aybaşı olan 01.12.2008 tarihinden itibaren bağlanması gerekirken, mahkemece emeklilik talebi kabul edilerek, yaşlılık aylığının başlangıç tarihi belirtilmeden ve dava tarihi itibari ile yaşlılık aylığı koşulları gerçekleşmemiş olan davacının birikmiş aylık alacağı bulunmadığı halde birikmiş aylıkların ödenmesi ile ilgili infazda tereddüt oluşturacak şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 15.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 21. Hukuk Dairesi 2009/7031 E.N, 2010/5644 K.N. İlgili Kavramlar SİGORTALILIĞIN TESPİTİ İLE KURUM İŞLEMİNİN İPTALİ Özet

5510 SAYILI YASA'NIN GEÇİCİ 8. MADDESİNDE, BU YASA 'MN 4. MADDESİNE GÖRE SİGORTALILIK NİTELİĞİ TAŞIDIKLARI HALDİ, BU YASA'NIN YÜRÜRLÜK TARİHİNE KADAR KAYIT VE TESCİL YAP-TIRMAYANLARIN SİGORTALILIK HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİNİN BU KANUN 'UN YÜRÜRLÜK TARİHİNDEN İTİBAREN BAŞLAYACAĞI ÖNGÖRÜLMÜŞTÜR. SÖZ KONUSU DÜZENLEME MUHTARLARI DA KAPSAMAKTADIR. İçtihat Metni Davacı, 06.03.2003 tarihinden itibaren muhtar olarak görev yaptığı gerekçesi ile sigortalı olduğunun tespitine, aksine kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davacı, 06.03.2003 tarihinden itibaren muhtar olarak görev yaptığı gerekçesi ile Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitini istemiştir. Mahkeme, davanın kabulü ile davacının 06.03.2003 tarihinden dava tarihi olan 09.02.2009 tarihine kadar Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar vermiştir. Davacının 06.03.2003 tarihinden İtibaren muhtar olarak görevli olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık; davacının muhtarlık görevi nedeniyle 06.03.2003 tarihinden itibaren sigortalı sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 2108 sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasası'nın 4. maddesi hükmüne göre; köy ve mahalle muhtarlarından bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmayanlar 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu kapsamına alındığı gibi, 5510 sayılı Sosyal Güvenlik ve Sağlık Sigortası Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden itibaren de 5510 sayılı Yasa'nın 4/b maddesine göre sigortalı sayılmışlardır. Öte yandan; 5510 sayılı Yasa'nın geçici 8. maddesinde, bu Yasa'nın 4. maddesine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Yasa'nın yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescil yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin bu Kanun'un yürürlük tarihinden itibaren başlayacağı öngörülmüştür. Söz konusu düzenleme muhtarları da kapsamaktadır. 2108 sayılı Yasa'nın borçlanmaya ilişkin 5. maddesi hükmü 5510 sayılı Yasa'nın 106/3. maddesi ile 01.10.2008 tarihinde yürürlükten kaldırılmıştır. Mahkemenin 5510 sayılı Yasa'nın geçici 8. maddesini gözardı ederek, davacının 01.10.2008 tarihinden itibaren 5510 sayılı Yasa'nın 4/b maddesi hükmüne göre sigortalı olduğunun tespitine karar vermesi gerekirken yazılı şekilde karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde; davalı Kurum'un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 11.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 10. Hukuk Dairesi 2010/1353 E.N, 2010/13567 K.N. İlgili Kavramlar TAZMİNAT İçtihat Metni Davacı, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sağlık Kurulu'nun 04.01.2006 tarihli raporundaki görüş uyarınca bakmakla yükümlü olduğu eşine alınan "portatif merdiven çıkma cihazı (yumuşak ve tek basamak modlu, güvenlik frenli)" bedeli olan 7.486,70 Euro'nun, Bağ-Kur'a başvuru tarihi olan 01.03.2006 tarihinden itibaren bu para birimi için geçerli en yüksek mevduat faiziyle birlikte tahsilini istemiş; birleşen dosyada ise İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sağlık Kurulu'nun 04.01.2006 tarihli raporu uyarınca bakmakla yükümlü olduğu eşine alınan "ayakta dik pozisyonlandırma cihazı (motorlu kalkış-motorlu sürüş)" bedeli olan 16.214,13 Euro'nun, fatura ödeme vade tarihi olan 23.03.2006 tarihinden itibaren bu para birimi üzerinden işleyecek günlük onbinde dört vade farkıyla birlikte ödeme tarihindeki kur özerinden tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, uyulan bozma ilamı üzerine sürdürülen yargılama sonucunda, Davanın kısmen kabulü ile, 1-25.654,00 TL ayakta dik pozisyonlandırma cihaz bedeli ile 11.796,80 TL portatif merdiven çıkma cihaz bedelinin temerrüt tarihi olan Eylül 2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 1479 sayılı Kanunun Ek 13. maddesine göre ödeme tarihine göre katkı payı tenzil edilmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 2-Davacının geç ödeme nedeniyle kur ödeme farkından kaynaklandığını belirttiği maddi zarar talebinin reddine," karar verilmiştir. Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Ercan Turan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Hükme dayanak alınan, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı başkan ve üyelerinden oluşan kurul tarafından düzenlenen raporda, " Multiple Skleroz tanılı hastanın motorsuz tip cihazı hareket ettirebilmek için fiziksel kuvvet yetersizliği mevcut olup, hastanın fiziksel, psikolojik, işlevsel ve sosyal sağlığını tehdit eden ve yukarıda açıklanan komplikasyonların hastada ortaya çıkmasının engellenmesi, hastanın sağlığının korunması, kendi ihtiyaçlarını görme kabiliyetinin artırılması, sosyal katılım imkanlarının kısıtlanmasının önlenmesi ve tıbbi durumunun elverdiği en yüksek seviyeye çıkarılabilmesi amacıyla, hastanın sağlık kurulu raporlarında belirtilen motorlu tipte