Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Arastırma Merkezi ~ Bektaş Veli o TÜRK KÜLTÜRÜ ve HACI BEKTAŞ VELİ Araştuma Dergisi Research Quarterly Aut~~~ 2006/40
ALİ U LVİ BABA'NIN BEKTA ŞİLİK MAKALATl'NDAN MÜCERRETLİK POSTUYLA İLGİLİ İKİNCİ BÖLÜM (Chapter il. Post of Mucarrad Being Unmarried for Your from Ali Ulvi Baba's Makalat of Bektashism) İsmail KASAP' Yusuf Turan GÜNAYDIN" ÖZET Ali Ulvi Baba (1864-1954?), son dönem Bektaşi büyüklerindendir. Bektaşilik Maka/atı adl ı eseri ise Ahmed Rıfkı ( 1 884-1935)'nın Bektaşi Sırrı ad lı eserine yazıl mı ş reddiyelerden biridir. Burada Bektaşilik Ma kalatı'nın ufak g i rişiyle mücerretlik Postu konusunu i şleyen ikinci bölümünün Latin Alfebesine a ktarılm ı ş şek l ini ve sade l eştirilm i ş metnini sunuyoruz. Anahtar Kelimeler: Ali Ulvi Baba, Bektaşili k Ma k alat ı, Bektaşi Sı rrı, tasavvuf. ABSTRACT Ali Ulvi Baba (1864-1954), was one of the lası term Bektash ı leaders. His work of makalat of Bektashism is oe of the w ritings which was written in "Bektashi Secret", work of Ahmed Rı fk ı (1884-1935). in this w riting we demonstrate the translation of chopler il about post of mucarrad and makalat of Bektashism. Key Words: Ali Ulvi Baba, Makalat of Bektashism, Bektashi secret, sufium GİRİŞ Ali Ulvi Baba Kimdir? Ali Ulvi Baba unvanlı Mehmed Al i Çerkeş! son dönem Bekta şi postnişinle r in dendir. Kesin olmamakla birl ikte 1864'te Çankırı'nın Çerkeş ilçesinde doğdu, 1951 veya 1954'te lzmir'de öldü. Gençlik döneminde aske,riyeye girdi ve tabur imam lı ğ ı göreviyle istiklal Savaşı'na katıld ı. Süvari Yü z başılığ ın dan emekli oldu. Bektaşiliğe askerliği döneminde, Şahkulu Sultan Dergahı' nda Mehmed Ali Hilmi Dedebaba (1842-1909)'dan el alarak intisap etti. Önce Ali Nutki Baba (1869-1936)'dan, daha sonra Nafi Baba (1833-1912) ve Salih Niyazi I?edeba- Öğretim Görevlisi, Kırşehir, Ahi Evran Üniversitesi, Eğit im Fakültesi. kasapis@gazi.edu.tr. Araştırmacı-Yazar. ytgunaydin@yahoo.com Türk Kültürü ve Hacı Bekta ş \lelf / 2006-40 - ---------- --- 167
lsmail KASAP - Yusuf Turan GÜNA)'OIN ---------------- ba (ö. 1941)'dan Babalık icazeti aldı. Bir adı da Mızrak l ı Dergahı olan lzmir Balpınarı Tekkesinde postnişinlik yaptı. Tarih-i Şah-ı Velayet, MevlıJd-i Hazreti imam Ali, Şecere-i Hacı Bektaş-ı Ve/'i ve Bektaşilik Maka/atı adlı eserleri vardır (Kasap -Günaydın: 2006, 7-12) Bektaşilik Makalat Ali Ulvi Baba'nın bu eseri Ahmed Rıfkı (1884-1935)'nın Bektaşi Sırrı adlı eserine yazılmış bir reddiyedir. 1341/1922'de basılmış olan eserin ikinci bölümünde özellikle Hacı Bektaş Veli'nin mücerret (bekar) olup olmadığı tartışması ele alınmış, reddiye kapsamında değilmiş gibi-görünen birinci bölümde ise dolaylı yoldan da olsa Bektaşil i k-hurufilik ilişkisine değini imiştir. Hacı Bektaş Veli'nin mutlak an lamda mücerret (bekar) ol d uğu n u savunan Ahmed Rı fk ı 'ya karşılık Ali Ulvi Baba, Çelebilik postunun bulunmasının Babagan postunun bulunmamasını gerektirmediğini, her ikisinin de Bektaşilik tarihinde farklı bir yerinin bulunduğunu düşünmektedir. Yine Bektaşiliğin Hurufilikle hiçbir ilgisi bulunmadığını savunan A. Rıfkı'ya karşılık Ulvi Baba eserinin başında harf sembolizmiyle oluşturulmuş ilgi çekici cümlelere ve şii r parçalarına yer verir. A. Rıfk ı 'nın eserine Ali Ulvi Baba'nın dışında Çelebi Cemaleddin Efendi (1862-1920?), Münci Baba Mehmed Süreyya (ö. 1942) ve Balabanı Ziyaeddin Hüsni gibi Bektaşi çevrelere mensup kişilerce de reddiye yazılmıştır. (Kasap-Günaydın: 2006, 7-12) METİN Birkaç Söz Bu risaleyi yazmaktaki maksad-ı acizanem, öteden beri efkar- ı umomiyede Bektaşi Sırrı namiyle hayret ve mübhemiyet tevlid eden nazariyeleri mümkin mertebe izale ve muhterem halka hakayık-ı Bektaşiyeyi arzetmektir. Sultanların saltanat-ı makhoresi, zulm-i istibdadı karşısında mektom kalan bazı hakayık Bektaşi Sırrı namiyle dillerde dolaşa dolaşa kah mocib-i hayret bir muamma, kah Tarikat-ı Aliyye aleyhine bir turfe şekli n i iktisab ediyordu. Şimdi bu hakayıkı şerh ve tavzihe mani bir sebeb yoktur. Bunun için muhterem halkı manasız düşüncelerden kurtarmak emeliyle şu risaleyi kaleme aldım. il. Bölüm Ali Ulvi Baba [1 J imdi Balım Sultan hazretlerinin alem-i irtihale intikallerinden sonra Çelebiyan beyninde zuhor eden rekabet ve haricden vuko bulan müdahale ve şema- 1 68 - -------- -----Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli/ 2006-40
---- Ali Ulvi Baba'nın Bektaşilik Makalatı'ndan Mücerretlik Postuyla ilgili ikinci Bölüm tet Dergah -ı Şerifte sakin fukara ve dervişanın emniyetini selb ederek tamam otuz altı sene müddet mücerred pôstu Babagandan hali kalmış idi. Rivayet olunduğu üzere zikri mürur eden Sersem Ali Baba ki ol zamanda mir-i mirandan ve tuğ u 'alem sahibi kaviyyü'l-iktidar vüzeradan iken zaten muhibban -ı Bektaşiyeden olmasına binaen terk-i dağdağa-i vezar~t ve kat'-ı rişte-i taalluk ve masiva ile Dergah-ı Şerifte ihtiyar-ı uzlet etmiş idi. Bade zamanin izhar-ı burhan ile ba-işaret-i aliyye-i Hazret-i Pir, dokuz yüz elli sekiz tarihinde Baba posta kuod edip tekyenin idare ve fukarasının terbiyesinde zahiren ve batınen himmet eylemişlerdir ki onlardan sonra bu usoi ber-vech-i silsile can olmuştur. işte bu Tarikat- ı 'Afiyyeden dahi sahibü'l-burhan nice ehl-i _hakikat zuhora gelmiştir ki la-yu'addır. Ve lakin her nasılsa icra-yı küfr ve mef 'anetlerine bu Tarik-ı 'Aliyyeyi siper eden bir takım mülhid ve münafıkların zuhuriyle meydana koydukları bid'atler kabil-i te'vil olamadığından bais-i levm ve badi-i kadh u ta'n-ı tarik oldular. Ne'Ozü bi'llahi mine'z-zeyği ve'z-zeleli ve sui'l-i'tikad ve fesadü'l-'amel. 1 *** Bade-za malum ola ki sırr-ı Yezdan sahibü'l-burhan Cenab-ı Balım Sultan kuddise sirru-hu'l-mennan hazretleri hane-i tecridin mebnası olup valideleri Mürsel Bali ki pir-i tarikat hazretlerinin ev l ad- ı.maneviyesinden üçüncü batında vaki Yusuf Bali'nin oğludur. Rumili'nde vaki Dimetoka kazasında defin-i hak-i ıtrnak olan Seyyid Ali Sultan ki Horasan erlerinden Seyyid Hasan Ata'nın oğlu olup ibtida Rum'u teşriflerinde Dergah-ı Hazret-i Pir'e ferş-i seccade-i tecerrüdle nice zaman hücre-n işin - i ikamet ve nice yıllar çile ve erbain ve halvet çıkarıp tasfiye-i nefs ile mazhar-ı keşf ü keramat olduktan sonra izn ü i şaret-i maneviye-i Hazret-i Pir ile Rumili canibine seyahatinde muma-ileyh Mürsel Baba'yı beraber almış ve birlikte seyahat etmişler idi. Kaza-yı mezkurda ih.ya ve inşa-i zaviye ile orada kaldıklarında moma-ileyh Mürsel Baba dahi beraberce kalıp nefs-i kasabada hala isimlerine mensub zaviyede hücre-nişin olmuşlar idi. Bir vakti mürurundan sonra Seyyid Ali Sultan (2) tarafından vaki olan izn ü işarete mebni rişte-i tecerrüdü şikest edip sinni doksan raddelerinde olduğu halde teehhül etmekle sulb-i afilerinden müşarün-ileyh Balım Sultan vücuda gelip " Bu bölüm Mir'atü'l-Mekasıd fi Def'i'l-Mefasid ad l ı eserden a l ıntıdır. Al ı ntıların ilk bölümünü Ahmed Rıfkı da alıntılamış fakat eleştirmiştir. Bk. Bektaşi Sırrı-il, Karabet Matb., lstanbul 1328, s. 28-29. Paragrafın sonundaki Arapça cümlenin anlamı: "Doğruluk tan ayrılma, eksiklik, kötü inanış ve bozuk amel gibi şey lerden Allah'a sığınırız. " Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli/ 2006-40 ---------------169
lsmail KASAP - Yusuf Turan GÜNAYDIN---------------- hadd-i büloğa vasıl olduktan sonra kendilerinden cezbe-i Rahmani ve aşk-ı Sübhani zuhura gelip nice vakitler müstağrak-ı derya-yı vahdet-i hakikat iken nagah müşarün -ileyh Seyyid Ali Sultan tarafından manen vuko bulan işaret üzerine evvela Dersaadet'e gelip enva'-ı hürmet ve tazime mazhar olarak Dergah-ı Hazret-i Pir'e azimet ile 922 tarihine gelinceye değin arda post-ı irşad olmuşlardır. Tarlk-ı Bektaşiyede hak ve hakikate muvafık olan ayin ve erkan bunlardan müstevdi'dir. Binaen-' aleyh müşarün-ileyh "Pir-i Sani" ıtlak olunur. Dergah-ı Hazret-i Pir'de sakin fukara ile Çelebiyan için tahsis kılınan varidat dahi müşarün-ileyh Balım Sultan zamanında saltanat-ı seniyye canibinden ihsan olunmuştur. Ve hane-i tecridin banisi tabiri ise yalnız hücre-nişin olan fukara hakkındadır. Fe- efhem. imdi mücerred-i sahih ol kimsedir ki ilm ü marifetten agah ve pür intibah olup her şeyi de kendüyü pak ve beri kıla ve nor-i Hak olup halen bedeni ateşe girse yanmaya ve birçok vakitler yemek yemese muhtac olmaya. Faraza kati eyleseler elem edinmeye. Helak kılsalar ona gam gelmeye celal ve cemal onun yanında müsavi ola. Azabda olmaklık ile safada olmağı fark etmeye. işte halka muhtac olmayan fakir mücerred bunlardır. Ve dahi şeriat ve tarikat ve marifet ve hakikatin sırlarını bilip Server-i Alem ve mefhar-i beni Adem Muhammedü'l Mustafa (s.a.v) ile Hazret-i İmam Ali kerrema'llahu veche-ha ve radiya'llahu ahn'in ve ashab-ı ResOlullah'ın itikadlarıyla mu'tekid ola. Netekim Server-i Alem buyurur: "Şeriat sözlerim, tarikat fiilerim ve hakikat hallerimdir. 112 Şeriat, Hazret-i Risalet-penah Efendimizin böylece icra edin deyü emir buyurdukları emirdir ki "/slam beş esas üzerine bina olunmuştur: Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed' in Allah'm ResOlü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucu tutmak ve yoluna güç yetiren kişiye Beyt'i haccetmek."3 Yani Hazret-i Risalet-penah Efendimiz buyururlar ki; lslam'ın bünyadı beş nesne üzerine: Kelime-i şehadet ve salat ve zekat, Ramazan ve Haccü'l-Beyt gibi daha nice şeraiti vacibat ve sünen-i seniyye-i Peygamberi kim, icrası tenbth ve te'kid buyurulmuştur; cümlesini yerine getirmektir. Zira bu evamir, Hak Sübhane-hO ve Teala hazretlerinin Resulü vasıtasiyle bizlere emir buyurduğudur. Her kim bu emri [3] bilip bu ahkama iman getirirse ehl-i şeraittir. Ve her kim bu el-acloni, Keşfü'l-Hafa il, 1532. hadis. Buradaki rivayetin sonunda *Marifet sermayemdir'' eki de vardır. ' Buharı/İman: 1, 3; Müslim/iman: 19-22; Tirmiz1/İman: 3; Nese1/İman: 13. 170--------------Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Ve/f / 2006-40
---- - Ali Ulvi Baba'nm Bektaşilik Makalatı 'ndan Mücerretlik Postuyla ilgili ikinci Bölüm ilimle amel edip bu şerait ve süneni ef'al edinip işler ise ehl-i tarikattir. Ve her kim bu evamirin hakikatine malik olur ise ehl-i hakikattir. Mücerredlik bu ahkamı bi'l-cümle edadan sonra muhabbet-i dünyadan geçmektir ve muhabbetullaha gönül vermektir. Zira bir gönülde muhabbet-i dünya olıcak, muhabbetullah olmaz. Netekim Kur'an-ı Kerlm'de gelir: "Her kim ahiret kazancını isteo yecek olursa, onun kazancını artırırız. Her kim de dünya kazancını isteyecek olursa, ona da ondan veririz. Ancak onun ahirette hiç payı olmayacaktır." 4 ~ Yani şol kimseler ki hars-ı dünya murad edip haris olur ise ona murad ettiği hars-ı dünyayı veririz. Fakat ahiretten nasibi yoktur. Netekim haberde varid olmuştur: "Haris, mahrumdur." 5 Dünyaya haris olmak ahiretten mahrum olmaktır. Muhabbet edip haris olmamaklık enbiya ve evliya amelidir. Netekim ResOlullah (s.a.v) buyurur; yani" Ehli ahirete dünya haramdır. Ehl-i dünyaya ahiret haramdır. Ehlullaha her ikisi haramdır.116 Zira iki nesne muhabbeti bir gönüle sığmaz ve muhabbet şirket kabul etmez. Eğer dünya muhabbeti ile muhabbetullah bulunaydı hala dünyayı terk edip mağaralara girmeyince bulmadılar. imdi sabit oldu kim talib-i Hak olanlara dünya ve ahiret haramdır. Zira onlar Hakk'ın cemali müşahedesinden bir an ve bir saat münfekk ve munkatı' olmazlar. Talib-i dünya olup talib-i Hak olmayanlara ahiret haramdır. Enbiya ve evliya sırrı~dan mahrom olur: "Böylece o, aynı anda hem dünyasını hem de ahiretini kaybetmiş olur. 111 imdi dünyayı terk eylemek Hazret-i ResGl-i Ekrem'in fi'li ve tarikatıdır. Ki "et Tarikatu ef'ali" 8 buyurmuştur. Şeriat ve tarikat ve marifet ve hak7kat Fahr-i Alem Efendimiz' in Hak celle ve 'ala hazretleriyle ma-beynde olan müşahedeleridir ki ol kendi hali ve cemali müşahedesinde görmüştür. Makam-ı vasldır ve m?kamı vahdettir ve HO HO makamıdır. Ona ne melek-i mukarreb ve ne de nebl-i mürsel sığar. Onun için bu seyr-i müşahedede "Kim beni [rüyasında] görürse gerçekte görmüştür."' buyurmuşlardır. Ve Hazret-i Ali kerrema'llahu vechehg dahi bu seyr-i müşahedede yani; "Perdem açılsa yakinim ziyade olmazdı." (buyurmuştur]. 'Hak'la benim ma-beynimde hicab yoktur' demek olur. Şura (42): 20. Bu lunamadı. Deylemi'den Aclunl, Keşfü'/-Hafa-ı, 131 4. hadis. ' Hace (22): 11. ' "Tarikat fiillerimdir.# Bk. El-Acluni, Keşfü'l-Hafa il, 1532. hadis. ' Buhari/Ta'b1r: 10; Müslim/Rü'ya: 10-13; Darimi/Rü'ya: 4. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli/ 2006-40 -------- ------- 1 71
lsnıai/ KASAP - \ 1 usui Turan GÜNAYOIN - ---------------- işte her kim ki derviştir, Hazret-i Resulullah (s.a.v)'ın ve imam AiT kerremallahu vechehu'nun sır ve hakikatlerini bilmek gerektir. Zira onları sevmek, onların sırrını bilip onlarla aşina [4] olmaktır. Adem'in cümlesi ademoğullarıdır. Feemma ademoğlu ona derler ki; "Çocuk babasının sırrıdır.; 110 ola. Babasını.n hakikatine muttali olmuş olsa... eğer olmaz ise soreta ademoğlu olur; hakikaten olmaz ve baba mirasın yemez. Miras yemek baba sırrına vakıf olmaktır ki cemi esmayı Allah Tebareke ve Teala hazretleri Adem'e taltm etmiştir; ol esmayı alim olmaktır ve mecmu-ı eşya ve zemin ü asümanın hikmet ve cevherini görüp bilmektir. Netekim Kur'an-ı Azlmü'ş-şan'da buyurur: "Arza iyi işler yapan kullanm mirasçı olacaklardır." 11 Yani yer ile gök mirasını Hak Teala hazretlerinin salih kulları yer. Salih kul ona derler ki nefs[i] anlayıp Rabbin bile. Bir kişi nefsini bilmese Rabbin bilmez. Nefsini bilmek dahi ne kadar ilmi var ise ' kişi kendi vücudunda okuyup ve cemi' eşyada kendüyü müşahede kıla ve mecmu' ı eşyada kendü zuhurun göre ve Hak zikri sebkat eylediği vechile kendi vücodundan gayri mevcod kalmaya ve cümle mevcudatla bir vücud ve bir hakikat ola. Ey talib-i hakikat, agah ol kim, kavi ü fi'lin haktkat-i hale muvafık olmayıp da dünyaya haris olarak lezaiz-i cismaniye ile meşgul olduğun takdirde beyhude mücerred olup kizb ü günahı kabul etmemeli ve teehhül etmeyip de "Nikah benim sünnetimdir; kim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir. 11 ' 2 hadls-i şerifinin manasına ma-sadak olmamalıdır. Bu ümmetin ehl-i tecridi Ashab-ı Suffe ve Hazret-i Selman-ı Farisfye tekliden ve ittibaendir. Lakin müşarün-ileyh hazretlerinin ism-i alileri Selman-ı Farisi iken "Selman-ı Pak" denildi ve haklarında "Selmanu min-na ehle beytin" "Selman bizdendir; ehl-i beyttendir.' 3 buyuruldu. Niçin kim? Surette ve slrette her bir ef'ali Hazret-i Risalet-penah Efendimizle Hazret-i imam AiT kerrema'llahu vecheho hazretlerinin isr-i saadetleri.ne takltd edip kavi ü fi'linde kendüyü pak ve mutahhar kılıp bende-i halka beguş idi. Radiya'llahu an-hü. Tamam şüd.' 4 el-acloni, Keşfü 1 /-Haf:i- l l, 291 T. lıadis. " Enbiya (21 ): 105. " lbn Mıice/Nikalı: ı. " Taberani ve Hakim'den AclOni, Keşfü'l-Hafa- ı, 1505. hadis. " Buradan itibaren Müellifin Hz. Ali'yle ilgili hadislerden derlediği el-ehadisü'l-varide Fi Fez:iili Cenabi Aliyyi'l-Murtez:i Kerrema'l/ahu Veche-Hu Ve Radiya'llahu 'An-Hü adlı hadis seçmesi yer almaktadır. 1 72 ----------- ----Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli / 2006-40
- - -- Ali Ulvi Baba'nın Bektaşilik ı'vlakalatı'ndan Mücerretlik Postuyla ilgili ikinci Bölüm SA DELEŞTİRİLMİ Ş MET İ N Birkaç Söz Bu kitapçığı yazmaktaki acizane amacım, öteden beri kamuoyunda Bektaşi Sırrt adıyla hayret ve ku şku doğuran görüşleri münikün olduğunca gidermek ve saygıdeğer halka Bektaşiliğin gerçeklerini sunmaktır. Sultanların ezici saltanatı, baskıcı zulmü karşısında gizli kalan bazı gerçekler Bektaşi Sım adıyla dilferde dolaşa dolaşa kah hayret gerektiren bir muamma, kah Tarikat- ı Aliyye aleyhine bir iftira biçimini kazanıyordu. Şimdi bu gerçekleri açıklamaya engel olacak herhangi bir sebep yoktur. Bunu,n için saygıdeğer halkı manasız düşüncelerden kurtarmak emeliyle şu kitapçığı kaleme aldım. i kinci Bölüm o Ali Ulvi Baba Balım Sultan Hazretlerinin öte dünyaya göçüşünden sonra Çelebiler arasında ortaya çıkan rekabet ve dış sebeplerle meydana gelen müdahale ve şamatalar, Dergah-ı Şerifte oturan fakir ve dervişlerin güvenliğini ortadan kaldırmış ve tam otuz altı yıl boyunca Mücerret Postu Babagandan boşalmıştı. Rivayet edildiği ne göre Sersem Ali Baba -ki o zamanki emirlerden, tuğ ve alem sahibi iktidarı güçlü vezirlerden iken- zaten Bektaşi sempatizanı oldu ğ u için vezirlik dağda ğasını terk etmiş, masiva ve dünya bağlılığından uzakla şmış ve Dergah-ı Şerifte yalnız yaşamayı seçmişti. Zamanla burhan gösterip, Hazret-i Pir'in yüce işa retleriyle dokuz yüz elli sekiz tarihinde Baba Postuna oturup tekkenin idare ve fukarasının eğitiminde zahir ve batın yönlerinden himmet sarfetmişlerdir ki onlardan sonra bu yol, silsile aracılığıyla işleyegelmiştir. işte bu yüce tarikatten burhan sahibi nice hakikat ehli ortaya çıkmı ştır ki sayılamayacak kadar çoktur. Fakat her nasılsa küfür ve melanetlerine bu yüce tarikati siper edinen birtakım mülhit ve münafıkların ortaya çıkarak, uydurdukları bidatlar yorum götürmediğ inden kınanmaya, kötülenmeye ve yolun lanetlenmesine sebep oldular. Günahlardan, sürçmelerden, kötü inanıştan ve bozuk amelden Allah'a s ı ğınırız. Bundan sonra bilinmelidir ki Yezdan olan Allah'ın sırrı, burhan sahibi Balım Sultan cenapları (Mennan olan Allah sırrın ı takdis etsin), MÜcerretlik (bekarlık) ocağının kurucusu olup babası Mürsel Bali, Tarikat Piri hazretlerinin (Ha cı Bektaş Veli'nin) manevi evlatlarından üçüncü batında dünyaya gelmiş Yusuf Bali''nin oğludur. Horasan erlerinden Seyyid Hasan Ata'nın oğlu olup önceleri Anadolu'yu şereflendirdiklerinde Pir Hazretlerinin Dergahına Mücerretlik seccadesini sererek nice zaman ikamet hücresinde oturmuş ve nice yıllar çile-er- Türk Kültürü ve Ha cı Bektaş Veli/ 2006-40 ---- ---- - --- - - 1 73
lsmail KASAP Yusuf Turan CÜNA)'OIN ---------------- bain ve halvet çıkarıp nefsi arındırmakla keşif ve keramete erişmiş, kabri Rumeli'nin Dimetoka şehrinde bulunan Seyyid Ali Sultan, daha sonra Pir Hazretlerinin izin ve işaretleriyle Rumeli taraflarına yolculuklarında adı geçen Mürsel Baba'yı beraberine almış ve birlikte yolculuk etmişlerdi. Adı geçen şehirde zaviye yaptırıp canlandırarak orada kalınca Mürsel Baba da birlikte kamış ve kasabadaki halen isimleriyle anı l an zaviyede oturmuşlard ı. Belli bir süre sonra Seyyid Ali Sultan tarafından verilen izin ve işarete dayalı olarak Mücerretlik bağını kesip doksan yaş civarında iken evlenmiş, yüce nesillerinden Balım Sultan dbğup ergenlik çağına ulaştıktan sonra kendilerinden Rahmani bir cezbe ve Sübhanl bir aşk ortaya çıkıp nice vakitler vahdet gerçeğinin deryasında boğulmuşken ansızın Seyyid Ali Sultan tarafından manen meydana gelen işaret üzerine önce lstanbul'a gelip çeşitli hürmet ve yüceltilmeye erişerek Pir Hazretlerinin Dergahına doğru yola çıkarak 922 tarihine gelinceye değin orada irşat postuna oturmuşlardır. Bektaşilik Tarikatinde hak ve hakikate uygun olan ayin ve erkan bunlardan kalmıştır. Bundan do l ayı Ba l ım Sultan "ikinci Pir" diye anılır. Pir Hazretlerinin Dergahında oturan fukara ile Çelebilere ayrılan gelirler de Balım Sultan zamanında yüce saltanat tarafından bağışlanmıştır. Mücerretlik ocağının kurucusu tabiri ise yalnız tekkenin hücrelerinde oturan fukara hakkındadadır. Anlayasın. Dosdoğru mücerret o kimsedir ki, ilim ve manevi bilgiden haberdar ve uyanık gönüllü olup her hususta kendini temiz tutar. O, Hak nurudur ve bedeni ateşe girse bile yanmamalıdır. Çoğu zaman yemek yemese bile ihtiyaç duymamalıdır. Sözgelimi, öldürseler de gam yememelidir. Mahvetseler de gönlüne gam erişmemelidir. Sertlik ve güzellik onun yanında eşit olmalıdır. Azapta olmakla rahat içinde olmayı birbirinden ayırt etmemelidir. işte halka muhtaç olmayan fakir Mücerretler bunlardır. Ayrıca şeriat, tarikat, marifet ve hakikat sırlarını bi-. lip alemin önderi ve Ademoğlunun övüncü olan Muhammed Mustafa (s.a.v) ile Hazret-i imam Ali'nin (Allah yüzünü keremlendirsin ve ondan razı olsun) ve Allah Resulü'nün sahabilerinin itikatlarıyla inanmış olmalıdır. Nitekim Alemin Önderi buyurur: "Şeriat sözlerim, tarikat fiillerim ve hakikat hallerimdir." Şeriat, Hazret-i Peygamber Efendimizin böylece uygulayın diye emir buyurdukları emirdir ki "/slam beş esas üzere kurulmuştur: Al/ah'tan başka ilah olmadıgına, Muhammed'in Allah Resulü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve yoluna güç yetiren kişiye Beyt'i haccetmek."tir. Yani Hazret-i Peygamber Efendimiz buyururlar ki; lslam'ın temeli beş şey üzerinedir. Şehadet kelimesi, namaz ve zekat, Ramazan ve hac gibi daha nice şart- 17 4 - -------------Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli/ 2006-40
- --- Ali Ulvi Baba'nın Bektaşilik Maka/Jtı'ndan Mücerretlik Postuyla ilgili ikinci Bölüm lar, vacipler ve Peygamber sünnetleridir ki uygulanması tembih edi(miş ve bu husus pekiştirilmiştir. Hepsini yerine getirmek lslam'dır. Zira bu emirler Sübhan olan Yüce Hak Hazretlerinin Resulü aracılığıyla bizlere emir buyurulmuştur. Her kim bu emri bilip bu hükümlere iman getirirse şeriat ehlidir. Her kim bu ilimle amel edip bu şartları ve sünnetleri davranış edinip işlerse tarikat ehlidir. o Her kim de bu emirlerin hakikatine sahip olursa hakikat ehlidir. Mücerretlik bu hükümleri bütünüyle yaptıktan sonra dünya muhabbetinden geçmektir ve Allah sevgisine gönül vermektir. Çünkü bir gönülde dünya muhabbeti olunca Allah sevgisi olmaz. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de gelir: "Her kim ahiret kazancım isteyecek olursa, onun kazancını artırırız. Her kim de dünya kazancını isteyecek olursa, ona da ondan veririz. Ancak onun ahirette hiç ' payı olmayacaktır." (Şura: 20) Yani o kimseler ki dünya ekinini isteyip hırs sahibi olurlarsa ona istediği dünya ekinini veririz. Fakat onların ahiretten nasibi yoktur. Nitekim şöyle haber verilmiştir: "Hırslı kimse yoksun kimsedir." Dünyaya hırsla bağlı olmak ahiretten yoksun kalmak demektir. Muhabbet edip hırstan uzak durmak peygamberlerin ve velilerin işidir. Nitekim Allah Resulü (s.a.v) buyurur: "Ahiret ehline dünya haramdır; dünya ehline de ahiret haramdır. Allah ehiline ise her ikisi haramdır." Çünkü iki nesnenin sevgisi bir gönüle sığmaz ve sevgi ortaklık kabul etmez. Dünya muhabbeti ile Allah sevgisi birlikte bulumaz. (Allah dostları) dünyayı terk edip mağaralara girmeden Allah sevgisini bulamadılar Şimdi kesinleşmiştir ki, Hakk'ı isteyenlere dünya ve ahiret haramdır. Çünkü onlar Hakk'ın güzelliğini seyretmekten bir an ve bir saat ayrı kalmazlar. Dünyayı isteyip Hakk'ı istemeyenlere ahiret haramdır. Bu tip kimseler peygamberlerin ve velilerin sırrından yoksun kalır: "Böylece o, aynı anda hem dünyasını hem de ahiretini kaybetmiş olur." (Hace: 11) Dünyayı terk etmek Resul-i Ekrem hazretlerinin işi ve yoludur. Zaten "Yolum, işlerimdir." buyurmuştur. Şeriat, tarikat, marifet ve hakikat Fahr-i Alem Efendimizin Yüce Hak Hazretleriyle aralarında olan müşahedeleridir ki o, kendi hal ve güzelliğini müşahedesinde görmüştür. Vuslat makamıdir, birlik makamıdır, Hu Hu makamıdır. Ona ne 'mukarreb' melek ve ne de gönderilmiş bir peygamber sığar. Onun için bu müşahede seyrinde "Kim beni {rüyasında] görmüşse gerçekte görmüştür. " buyurmuşlardır. Hazret-i Ali (Allah yüzünü kereriılendirsin) de bu müşahede seyrinde "Perdem açılsa, yakınlığım daha fazla olmazdı.". buyurmuştur. 'Hak' la benim aramda perde yoktur' demek olur. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli/ 2006-40 -------------- 175
lsmai/ KASAP- Yusuf Turan CÜNAYO/N - --------------- işte her kim ki derviştir, Allah Resulü (s.a.v) Hazretlerinin ve imam Ali'nin (Allah onun yüzünü keremlendirsin) sır ve hakikatlerini bilmelidir. Çünkü onları sevmek, onların sırrını bilip onlarla tanış olmaktır. Adem'in hepsi ademoğludur fakat ademoğlu ona derler ki "Çocuk babasının sırrıdır." hadisindeki gibi ola. Babasının hakikatine ermiş ola... Eğer eremezse görünüşte ademoğlu olur, gerçekte olmaz ve baba mirasını yiyemez. Miras yemek baba s ı rrına ermektir ki bütün isimleri Yüce Allah Hazretleri Adem'e öğretmiştir; işte o isimleri, eşyanın bütününü, yerin ve göğün hikmet ve özünü görüp bilmektir. Nitekim şanlı Kur'an' da Allah buyurur:" Yeryüzüne iyi işler yapan kullarım mirasçı olacaklardır." (Enbiya: 105). Yani yer ile gök mirasını Yüce Hak Hazretlerinin iyi (salih) kulları yer. iyi kul ona derler ki nefsini anlayıp Rabbini bile. Bir kişi kendini bilmese Rabbini bilmez. Nefsi bilmek de, ne kadar ilmi varsa kişi kendi varlığında okuyup, bütün her şeyde kendini ve eşyanın bütününden kendi ortaya çıkışını göre. Hak zikri öne çıktıkça kendi varlığından başka varlık kalmaya ve bütün var lı k l ar alemiyle tek vücut ve tek hakikat ola. Ey hakikat isteyen, bil ki, sözün ve işin halin hakikatine uygun olmayıp da dünyaya hırsla bağlanarak bedeni lezzetlerle uğraşırsan boşuna bekar (mücerred) kalıp yalan ve günahı kabul etmemelisin; evlenmeyip de "Nikah benim sünnetimdir; kim sünnetimden yüz çevirirse benden degildir." hadls-i şerifinin kapsamına girmemelisin. Bu ümmetin bekar sınıfı Ashab-ı Suffe ve Selman-ı Farisl'yi taklit eder ve onlara uyar. Fakat son andığımız zatın adı Selman - ı Farisi iken "Selman-ı Pak" (Tertemiz Selman) denildi ve hakla rında "Selman bizdendir; ehlibeyttendir." buyuruldu. Acaba niçin? Görünüşte ve gidişatta her bir işi Al lah Resu lü Efendimiz ile imam Ali (Allah yüzünü keremlendirsin) Hazretlerinin mutluluğa götüren yollarına uyup söz ve işlerinde kendini pak ve tertemiz kılıp kulağına hizmet _fıalkasını takmıştı da ondan. Allah ondan razı olsun. Tamam oldu. KAYNAKLAR KASAP, lsmail - GÜNAYDIN, Yusuf Turan. (2006). Ali Ulvi Baba, Bektaşilik Maka/atı. lstanbul: Horasan Yayınları. (Burada eserin kısa önsözüyle Çelebiler-Babagan tartışmasını konu alan ikinci bölümü iktibas edilmiştir.) 1 76 -------------- Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli/ 2006-40