Ehemmi Mühimme Tercih Etmek Mehmet Esad Aksal



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Sn. M. Cüneyd DÜZYOL, Kalkınma Bakanlığı Müsteşarı Açılış Konuşması, 13 Mayıs 2015

Küresel Katılım Finans Zirvesi (GPAS) Haliç Kongre Merkezi Kurum ve Sivil Toplum Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Yaşamımızdaki Referans,

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Enerji Dışı İthalatımızın Petrol Fiyatları ile İlişkisi

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI: DÜNYADAKİ VE TÜRKİYE DEKİ YERİ VE ÖNEMİ. Düşünce Kuruluşları genel itibariyle, herhangi bir kâr amacı ve partizanlık anlayışı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Murabaha Nedir? Murabahalı Satış Ne Demek?

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

MÜSİAD İSVİÇRE Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Şube Başkanlarım,

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Enerjide yüksek ithalat ekonomiye büyük risk


Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Güneşten Elektrik Üretme Zamanı! Etik Olarak Doğru, Finansal Olarak Akılcı, Çocuklarımızın Geleceği için Kritik Bu Yatırımı Yapmalıyız!

Yaz l Bas n n Gelece i

Siyonist rejim emrivakilerle fiili durum oluşturarak, dünyayı bu yeni duruma alıştırmak istiyor

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

TARIM: Ülkemizde farklı iklim özellikleri görülmesi farklı tarım ürünlerinin yetişmesine sebep olmaktadır.

SAYIN BAKANIM SAYIN BAŞKAN OTOMOTİV SANAYİİ DERNEĞİ NİN SAYGIDEĞER TEMSİLCİLERİ DEĞERLİ MİSAFİRLER VE KIYMETLİ BASIN MENSUPLARI

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

LOJİSTİK SEKTÖRÜ BÜYÜME ORANLARI

Sadîk-i Ahmak yani ahmak dost şiddetli düşmandan,din düşmanından daha fazla verir.

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

KATILIM BANKALARI Tespitler, Tenkitler, Teklifler

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

--- ZEKÂ SORULARI ---

Altın Ayarlı İslâmi Finans

Kapitalistler Halka İstemediği Bir Şeyi Satabilir mi?

Dünyada servetin %99 u, nüfusun %1 ine aitmiş... Saddam ın arkasında %90 destek vardı; idam edildi... -Obama.

Enerji ve İklim Haritası

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Yeşu Yetkiyi Alıyor

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

''Yanlış anlaşılıyorum''

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

tellidetay.wordpress.com

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

SANAYİCİ GÖZÜYLE GIDA SEKTÖRÜ PANELİ KIRMIZI ET SORUNU

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz

TÜRKİYE BÜLTENİ MART, 2013 KAMPANYA

Sayın Arsuz Belediye Başkanım,/ Saygıdeğer Konuşmacılar,/

Halil Kurt'tan Esnafı Sevindirecek Talep

Takdim. Bu, Türkiye nüfusu göz önüne alındığından her 90 kişiden birinin aday olması anlamına geliyor (TV, Haberleri, ).

Tanrı Zar Atmaz Ya FED?

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

BÜLTEN İSTANBUL B İ L G İ AZİZ BABUŞCU. NOTU Yeni Dünya ve Türkiye 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği Yayınları Araştırma Eserleri Serisi Nu: 7. Emeviler den Arap Baharı na HALEP TÜRKMENLERİ

DÜNYA MÜSLÜMAN KADINLAR ZİRVESİ VE FUARI (BİLGE 2017)

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

(1) BÜYÜK PEYGAMBER (S.A.A) KONULU, BÜYÜK YARIŞMA

Sayın Büyükelçiler, Değerli Kongre üyeleri, Çok değerli dostum Sayın Zügayir ve Brosh, Kıymetli basın mensupları,

Pompaj Depolamalı Hidroelektrik Santral i kısaca açıklayarak avantajlarını ve teknik detaylarını kısaca özetleyebilir misiniz? "PHES"LERE İLGİ ARTIYOR

3 Hedef 3 Görev BÜLTEN Seçimleri İçin İSTANBUL AZİZ BABUŞCU B İ L G İ. NOTU FİLİSTİN MESELESİ 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

Almanya daki slam Konferans - Müslümanlar n Durumu ve Uyumlar

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Makine Mühendisliğine Giriş. Rıdvan YAKUT

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

Artık cemaat değil dindar bireyiz

Cumhuriyet Halk Partisi

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

ANKARA İLİ T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI ANKARA İL MÜDÜRLÜĞÜ. Ankara da bilinçli. Çevre Gönüllüleri Yetişiyor

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum.

Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü.

Yenilebilir Enerji Kaynağı Olarak Rüzgar Enerjisi

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

Ülkemizde Elektrik Enerjisi:

Sosyal Girişimler, Sosyal bir amaçla kurulur ve faaliyet gösterir, Ekonomik faaliyetler yürütür, Elde ettikleri karı sosyal amaçları için kullanır.

6. İSLAM ÜLKELERİ DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Transkript:

Aylık siyaset, ekonomi, toplum dergisi Ehemmi Mühimme Tercih Etmek Mehmet Esad Aksal Mayıs 2015, Sayı: 36 www.istiklaldergisi.com Vergi Yönetimime Bakış Muhammed Faruk Bulut Hidroelektrik Santrallere Dair Gerçekler Ahmet Koç Hak ve Batıl Mücadelesi Abdussamet Çalışkan

hisarsoft Hisar bilgi teknolojileri ve iletişim hizmetleri hisarsoft.com

Merhaba 3 İstiklal Dergisi / Şubat 2015 Yıl: 6, Sayı: 36 Merhaba... Yayın Kurulu: AdemOflaz aoflaz@istiklaldergisi.com Burak Can Koç bckoc@istiklaldergisi.com Huzeyfe Birkan hbirkan@istiklaldergisi.com Mehmet Esad Aksal meaksal@istiklaldergisi.com Muhammed Faruk Bulut mfbulut@istiklaldergisi.com Kurumsal E-Posta: iletisim@istiklaldergisi.com Dizgi-Tasarım: Yunus Emre Gökgül Hisar Ajans www.hisarsoft.com Bu sayıda... 4 5 6 Ekvator: Ehemmi Mühimme Tercih Etmek Ayna: Vergi Yönetimine Bakış Hak ve Batıl Mücadelesi Değerli okurlarımız, Bir düşünme şekli olarak yazmaya başladığımız günden beri birlikteliğimizi güçlendiriyor, sesimizi bu kanal vasıtası ile duyuruyoruz. Dergimiz fiziksel olarak basılmıyor. Zaten tiraj değil performans parametremiz. Bine yakın amatör şairden mektup almasına rağmen beş yüz satan şiir dergisi bile olsak önemsemeyiz rakamları. Bizim için önemli olan düşünce üretmektir çünkü. Üretme, geliştirme ve tartışma zeminini alsanız dergiden, birkaç damla mürekkep kalır geriye. İstiklal Dergisi nin ruhundaki bu hissi tarif ettikten sonra, üretmek, geliştirmek ve olgunlaştırmak gayesiyle bu sayımızda hayatımızın her alanında şiar edinmemiz gerektiğini düşündüğüm Ehemmi Mühimme Tercih Etmek, Hak ve Batıl ın sürekli savaş hali, vergilendirme sistemine aşina olduğumuz bir alternatif, sürekli manipüle edilen hidroelektrik santraller ile Şehidin Vasiyeti kalemlerimizden dökülenler. Desteklerinizden dolayı teşekkür eder, Nükleer Enerji ve Türkiye temalı Haziran sayısında yeniden buluşmayı ümid ederim. Mehmet Esad Aksal meaksal@istiklaldergisi.com 8 Hidroelektrik Santralleri Dair Gerçekler

Ekvator 4 Ekvator Mehmed Esad Aksal meaksal@istiklaldergisi.com Ehemmi Mühimme Tercih Etmek Hayatımızda önemli meseleler olabilir, önemli işler de yapıyor olabiliriz. Önemli bir uğraş olarak görüyoruzdur belki birçok meşguliyetimizi. Ama daha önemlisi, daha elzemi varsa; bir işle uğraşmak lazım görünse de lüzumsuz sayılabilir. İktisat literatüründe fırsat maliyeti olarak bilinen bir kavram, yatırım yaparken ona ayrılan sermaye ile yapılabilecek en karlı ikinci işten vazgeçmenin maliyeti anlamında kullanılır. Bir çiftçi ekin ekse arpadan, arpa ekse yulaftan olur. Bir iş adamının sonsuz sermayesi olsa, karlı olan her işe girebilir. Ama sermayesi sonsuz değilse daha karlı işlerle uğraşmalıdır, yeteneği ve imkânı varsa en karlı işi arayıp bulmalıdır. Bizim de insan olarak sermayemiz zaman ve enerji olduğuna göre; bu sınırlı kaynağımızı en verimli, en nitelikli, en kazançlı şekilde kullanmalıyız. Ben hep faydalı işlerle uğraşıyorum; twitterda doğruları haykırıyorum, sürekli okuyorum ilim irfan peşindeyim, arkadaşlarla bir de dergi çıkarıyoruz ki sorma... Ben de her hafta mekandayım, kafede oturup dünya siyasetini tartışıyoruz. Çıkışta ney kursumuz var, sonra da ebru atölyesi. Şimdiye kadar hiçbir Filistin e destek mitingini kaçırmadım. Ben mavi kapak topluyorum, ben güvercinleri yemliyorum vesaire vesaire Bu eylemleri küçümsemiyorum, bunlarla amacınıza ulaşabilecekseniz tavsiye de ederim. Ama her denklemin bir mertebesi vardır. Mertebe ise şudur: Bir karıncanın büyük bir yangına su taşıması o yangını söndürmeye katkı sağlar mı? Sağlar. Yangını söndürmeye yeter mi? Yetmez! Karıncanın su taşımasının mertebesi ile yangının söndürülmesinin mertebesi farklıdır. Mücadele aynı mertebedeki eylemlerle sağlanabilir. Mesela, Emirgan da bir yalı almak olsun hedefimiz. Ederi de 20 milyon olsun. Yemeyip içmesek, uyumayıp gezmesek 5 bin liralık maaşımızla 300 yıl çalışmamız gerekir. O yalının bu yolla alınamayacağını, fiyatıyla gelirimiz arasındaki mertebe farkıyla çok net görebiliyoruz. Bunu görememiş ya da hedefe varamasam da yolunda yürürüm diyerek önemsememiş olmak; en iyi tabirle boşa kürek çekmektir. Şimdi kendimize önemli bir soru soralım: Ateşe su taşıyan karınca olup, hedefe varamasak da yolunda yürümek midir amacımız; yangını söndürmek mi? Mücadele edebiyatı mı, mücadele fiili mi? Ameller niyetlere göredir. Her mertebede mücadele veren ve bu niyette olan kişiler mükafatını alacaktır. Bu noktada üzerimize düşen; yetinmemek daha fazlasına muktedirken bunlarla avunmamak; muvaffakiyetin sevabı, zafer ve yüksek mertebeli çabaya talip olmaktır. Bu sebeple de mücadele metodların geliştirilmeye çalışılması şarttır. Yeni mücadele yolları geliştirilmesi, mücadele yöntemlerinde paradigma değişimi. Bir köy yolu, kocaman bir kayanın yerinden kopup yuvarlanmasıyla kapanmış. Köylülerin bu kayayı kaldırıp yolu bir an evvel açması gerekiyormuş. Köylüler toplanıp kayaya omuz veriyor, kimi zaman hayvanları koşuyor, kaldıraçlar kuruyor ama yoldan çekmek şöyle dursun koca kayayı kıpırdatamıyorlarmış bile. Sonra bir ihtiyar bunun böyle olamayacağını anlayıp başka bir yol bulmuş. Tüm köylüler odun-kömür ne bulduysa kayanın etrafına harlıca bir ateş yakmış ve kayayı günlerce ısıtmışlar. İyice ısınan kayaya hep bir elden kovalarca su dökerek de çatlamasını sağlamışlar. Bu sayede hayvanların ve kaldıraçların iş görebileceği mertebeye kadar küçülen parçaları bir bir yoldan çekmişler... Şu anda biz her sabah, her hafta, her ay toplansak; tüm gücümüzle sanayi davamızı konuşsak, tüm gücümüzle ekonomi politikalarını tartışsak; kayayı yerinden oynatamayan köylüler gibi fiziksel olarak sıfır iş yapmış oluruz. Aynı yerde sayarak sarfettiğimiz efor faydasızdır çünkü. Yerdeğiştirme olmadan kuvvet iş yapamaz. Peki ne yapmalı? sorusunun cevabını düşünürken şu iki hususu karara bağlayalım; Amacımız ve eylemlerimiz aynı mertebede olmalı. Mücadele metodlarını şartlara göre sürekli güncelleyip geliştirmeliyiz. Bu iki en temel şartı sağlayabilmek için ise Ehemmi mühimme tercih etmeliyiz. Saman da satabilirsiniz, kiremit de kum da Gümüş de altın da Hangisinin karlı olacağına bağlı. Mızrak da atabilirsiniz ok da roket de, Hangisinin tesirli olacağına bağlı, Çivi de üretebilirsiniz, silah da, Hangisinin lazım olacağına bağlı Sonsuz yapılacaklar içinden, amaçlarımızı düşünerek ehemmi mühimme tercih etmek, zamanımızın ve enerjimizin az önemli şeylere harcanamayacak kadar kıymetli olduğunu farketmekle mümkündür. Hayatımızdaki tüm parametreleri zamana bölerek, birim zamanda düşünmek iyi bir başlangıç sayılabilir. Gayemiz ve tavsiyemiz katma değeri yüksek ve amaçlarımızla aynı mertebede işlerle uğraşmaktadır. Yüksek enerjili ve yüksek verimli çalışmalar dileriz.

Ayna 5 Ayna Muhammed Faruk Bulut mfbulut@istiklaldergisi.com Vergi Yönetimine Bakış Vergi toplama yöntemi olarak hareket eden paradan vergi alınması en çok kullanılan ya da en çok miktarda vergi toplanan sistem olarak karşımıza çıkmaktadır. Farklı bir yöntem olarak ise varlık üzerinden vergi toplamakta söz konusudur. Bu yöntemle paranın hareketi değil durağanlığı esastır. racat, faturasız alım satım ve bunu destekleyen merdiven altı üretim gibi konular vergi adaletini ortadan kaldırmaktadır. Şahıs ya da şirkete ait olan mal varlığı belirlenmesi, para hareketlerine nazaran daha kesin olarak belirlenebildiğini düşünürsek, durağan mal üzerinden vergilendirmenin ağırlığının artırılması daha sağlıklı olabilecektir. Para hareketlerinin belirlenmesi için maliye birimleri yoğun olarak çalışma yapması gerektiğinden, yeterli iş gücü olmaması (bahsedilen tüm işlemlerin kontrolü mümkün değildir) Devlet piyasaya sürmek isteği parayı memurlar üzerinden maaş olarak ekonomiye katar. Memurlar ise yaptıkları harcamalarla esnaf, çiftçi ve diğer sektörlere yayarlar. Diğer sektörlerde kendi aralarında yaptıkları alışverişlerle para hareketine sebep olurlar. Tüm bu işlemler yapılırken her para hareketinden çeşitli oranlarda vergi toplanır ve zamanla bu para tekrar devlete döner ve çevrim tamamlanmış olur. İdeal durumda bu böyledir ancak piyasada yer alan ve yasal ya da yasal olmayan yollarla sermaye biriktiren şirket ya da kurumlar olması pek doğaldır. Şahıs ya da şirket, piyasa ekonomisinde genellikle sadece kar odaklı olduklarından daha fazla sermaye birikimi, dolayısıyla kar elde etme eğilimi içerisindedirler. Bu sebeple bazı odaklarda paranın birikmesi söz konusu olmaktadır. Sermaye sahibi kişi veya kurumlar harcama yapmadıklarında nispeten daha az bir vergi yükümlülüğüne sahiptirler. (Burada emlak, çevre, mtv vergileriyle kdv ve ötv vergi oranları karşılaştırılmıştır.) Böylece kısmen harcamaya teşvik olsa da özellikle şirket harcamalarının vergiden düşülmesi yöntemiyle şirketler büyürken vergide azalma görülebilir. Yapılan harcamalarda hareket vergisi ödenirken durağan vergiden düşme işlemi yapılmaktadır. Hareket vergisi daha fazla da olsa, şirket almış olduğu varlığı satarken hareket vergisini de maliyetine eklediğinden, varlık satılırken bu miktar maliyete dahil olmaktadır ve durağan mal vergisi ise zaten az olarak ödenmiş ya da hiç ödenmemiştir. Bu noktada durağan mal vergisinin önemi ortaya çıkmaktadır. Sermayenin özellikle bir grubun elinde toplanmasının engellenmesi için kademeli vergi sistemi mevcut ise de bu durum vergi kaçırma yöntemleriyle aşılmaya çalışılmaktadır. Hayali ihvergi üzerinden artı yönde pazarlık gibi yöntemlerle aşılmaya çalışılmaktadır. Bu durumda hakkaniyetin sağlanması çok zor olmaktadır. Ancak hem bildirim zorunluluğu hem de e-devlet çalışmalarıyla mal varlığının belirlenmesi ve bu varlık üzerinden vergilendirmenin daha sağlıklı ve hakkaniyetli olabileceğini ayrıca sermaye birikiminin en azından yasal yollarla önüne geçilebileceği tahmin edilebilir. Bu durumda bahsedilen sirkilasyonun sağlanması gerçekleşecek ve itirazlar veya mağduriyetler ortadan kalkmış olacaktır. Mal varlığını sürekli ticari işlere bağlayan veya yatırıma dönüştürenler ise bu paraların vergisinden muaf olacakları için, piyasalar tamamen yatırıma yönlendirilecektir. Bu sayede refah seviyesi artacak ve devletin piyasaya müdahalesi asgari olacaktır. Hem işgücü ihtiyacında azalma hem de hakkaniyet bu şekilde sağlanmış olacaktır. Daha fazla vergi vermektense daha fazla yatırıma yönelmek dolayışla elinde likidite bulundurmamak hem şahıslar hem de şirketler için daha iyi bir seçenek olacağı öngörülebilir. Devlet kademelerinde ise yığılmalar ve illegal çalışmaların ortaya çıkartılması dışında vergi toplama yükü epey azalacaktır.

6 Hak ve Batıl Mücadelesi Batıl Allah ın hoşnut olmadığı yasakları ve Kuran-ı Kerim de -yapmamamız konusunda- uyardığı, nehyettiği hakka aykırı hususlarda ileri gitmektir. Hak; en sade tabiriyle, Allah ın hoşnut olduğu, ölçüsünü çizdiği emirleridir.her günahmânâ olarak bir batıl davranış olsa da, en genel ve basit ifadeyle, kötü huy, davranış veya eylemler günah fakat; bunlarda kasıtlı tekrarlar günah ile batıl arasındaki çizgiyi batıla doğru geçtiğimiz yerdir.burada batıl diye dediğimiz husus, hem güncel olarak algılanan şekli ve hem de yazımıza konu itibarı ile, islama karşı olan düşünce ve icra şeklidir denebilir. İslamın ve müslümanların yok olması(!) için harcanan çabalar bütününebatıl diyebiliriz. Abdussamet Çalışkan Bu mesele üzerinde hak ve batılın kavgası insanlık tarihinin en başında, Hz. Adem in evlatları olan Habil ile Kabil meselesiyle beraber doğmuştur.batıl Hâbil in Kâbil i öldürmesiyle kendini gün yüzüne çıkartmış ve çeşitli olaylayla dünyaya neşredilmiştir. Zira; Nisa Suresi, 93. Ayet-i Kerimede şöyle buyuruyor; Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî olarak kalacağı cehennemdir. Allah ona gazab ve lanet etmiş ve onun için büyük bir azab hazırlamıştır. Zaten imtihan dünyası dediğimiz de batıldan uzak durmak değil midir? Bunu elbette çeşitlendirebiliriz. Yaklaşık 3500 yıl önce; Hz. Musa halkının Firavun dan kurtarıp kudüse getirdi. Elinde yalnızıca Tevrat taki 10 emir vardı. Ahit sandığı Süleyman mabedine konulup saklandı. Bu olaydan Kuran-ı Kerim, Bakara 248 de bahsedilir. Bugün bu ahit sandığı piyasada yok. Esasen şuanda batının veya batılın kopardığı fırtınanın bazısının altında bu neden yatıyor.abd nin Irak ı işgalinin de altında yatan sebeplerin en başında bu neden vardır denebilir. Elbette petrol, stratejik nokta olması gibi başka sebepler de var. Meselenin şuan bahsettiğimiz tarafını aslında biraz örten sebeplerdi bu petrol ve diğer hususlar. Bu işgal ile bilemedik kaç kuş vurmayı planladılar. Varın gerisini siz hesap edin. İşgalin ağırlıklı sebebini şaşırtıcı şaşırtıcı bir delille ispatlamaya çalışırsak Irak işgalinde dünya Amerika nın doğrudan Saddam ın sarayına gideceğini zannetti oysa ki ABD Ebu- Garip e gidip taş yazması eserleri jumbo jetlere doldurdu ve arizonaya incelenmesi için götürdüler. Burada ahit sandığına ulaşmak istediler.peki, bilimsel araştırmalar(!) ne göstermişti Irak işgalinde? Irak ın içerisinde nükleer bir şeylerin olduğunu bunun ABD ve dünya için bir tehdit oluşturduğu gibi mazeretler. Peki çıktı mı, yok. Hoş; batı kendisinde nükleer güç üretme ve bunu kendi çıkarlarına ters düşenleri yok etmede kullanabilir(!) ama bir başkası bunu yapamazdı ya! Peki ne oldu, milyonlarca sivil insan öldü, kadınlar kocasız, evlatlar babasız, yüzbinlercesi yetim, öksüz kaldı, fakirlik, açlık, yoksulluk haddinden fazla. Adeta kurtlar tarafından paylaşılmaya müsait bir memeliye döndü koskoca Irak. Batıl gayri İslamiliktir ve dolayısıyla bir bütündür ve bugün yahudiler yada siyonizm zihniyyeti yani yine batılın takendisi kendi varlığını diğer herşeyin üstünde görür ve amacına ulaşmak uğrunda hiçbir şeyi umursamaz. Bunun tarihte örnekleri çoktur. Yine hedefe varmak için her türlü hinliği planlar ve kısa, orta, uzun vadede her alanda girişimlerini devam ettirir. Tabi bu ziyniyyeti anlayabilmek için öncülerinin fikirlerine ve ifadelerine bakmak lazım. Bu bağlamda; Musevi inanışının büyük üç öncüsünün sözlerine bakabiliriz. Bunlardan birisi olan ve Tevrat tefsircisi olarak kabul edilen İbn-i Meymun yada haham Memonidis e göre İsrailoğulları efendidir, diğer insanlar ise köle. Bu düşünce dahi Musevi inanışının bir dinden daha çok siyasi bir felsefe olduğunu göstermeye yetiyor. Yine bu ziyniyyetin diğer iki öncüsü ise Charles Darwin(Musevi) ve Loe Strauss dur. Birincisi darwin teoreminin kurucusu ikincisi ise neocon fikrinin kurucusudur. Bu üç öncüden ilki sayılan Memonidis e göre; Yeni dünya düzeni kurulmalı. Bu kurulurken dünyayı İsrailoğulları yönetmeli. Bu da kral Davut soyundan bir mesih geldiğinde olabilecek bir olaydı. Bir diğeri olan Leo; halk ayak takımıdır diyor. Yani siyonizmin seçkinci ziyniyyetinin bir tezahürüdür bu. Leo nun inşa ettiği neocon dediğimiz düşünce Amerikan tipi yönetim felsefesidir. Bu Neo- Conservative den gelir. Yani yeni muhafazalar. Dini kullanıp abartarak toplumların adeta çobanlığını yapanlara deniyor. Bu seçkinci zihniyyeti, yani Yahudilerin gerçek insan olduğu, diğer insanların onlara hizmet etmek için yaratıldığı uydurma fikire (kendileri bunun gerçekten böyle olduğuna inanıyorlar) dünyanın geri kalanına inandırmak için akıllıca bir yol izlediklerini düşündüler. Başarılı da oldular kısmen ve Darwin i devreye soktular. Darwin söylenenin ve genel olarak bilinenin aksine bir bilim adamı değil bir din adamıydı. Bu bir projeydi ve ayetlerinde geçen Allah ın Yahudileri insan olarak yarattığından hareketle diğer insanların onlara kölelik için yaratıldığını, Yahudilerin üstün ırk olduğunu, diğer insanların maymundan insana dönüştüğü gibi bir fikirle kendi tezlerini desteklemek amacıyla bilimsellik adı altında inandırmaya çalıştılar. Yahudi bunu direk dese anlamlı olmayacak ama bilimsellik adı altında bir tez yada teoriyle insanların kafası bulanırsa, yahudilerin bu tezi inandırıcılığını kazanmış ve bu proje başarıya ulaşa-

7 caktı. Siyonist ve emperyalist sistemin temelleri bu gibi projeyle sağlamlaştırılarak batılın hakka karşı üstün gelmesi hedeflenmişti. Bu üstün görmenin, diğer insanları köle olarak zihinlere nakşetmeye çalışmanın temelinde şu inanış yatıyor: Hz. İbrahim in cariye olan eşinden doğan biz ismail oğulları ve gerçek eşinden doğan İshak ın soyundan gelenler israil oğullarıdır ve onlar gerçek eşinden doğduğu için efendi biz cariyesinden doğduğumuz için köleyiz(!). Dünyayı artık biz yönetmeliyiz ve diğerleri yönetilmeli anlayışı da buradan türemektedir.ayrıca; bu üstünlüğün Kuran ı Kerim den bazı ayetlerlede desteklendiğini savunarak Bakara 40-122 gibi bazı ayetleri koymaktalar. Üstünlüğün bir iman etme, takva meselesi olduğu Hücurat-13 gibi farklı farklı ayetlerde bize bildirilmiştir. Tezlerine malzeme yapmaya çalıştıkları Kuran ayetlerindeki üstünlük yahudi ırkına verilen özel bir imtiyaz değil. İsanların yaratılmışların en üstünü olması anlamında yahudilerinde aynı noktada oldukları manasındadır.yani nereden kendimize pay çıkartırız derdindeler adeta ve cımbızlayarak, ayetin önüne arkasına bakmadan, anlamına bakmadan işlerine geldiği şekilde çekerek kendi leyhlerine bir madde daha yazdırmak gayretindeler. Tarih boyunca; islamiyeti bozmak, müslümanları parçalamak için türlü hamleler, derin stratejiler ürettiler, uyguladılar. Batıl hiç durmadı, söz yerindeyse su uyur düşman uyumaz derler ya, durmayacaktır. Tüm gücü ellerinde bulundurmak, kendileri dışındaki herkesi köle gibi yönetmek için her alanda var olma mücadelesi verdiler. Bugün bakıldığında küresel ekonomik sistemin bazı istatistiki rakamlara göre %40 ını 140 civarında banka ve finans kuruluşu yönetiyor. Bunların sahipleri de yahudi. Bu rakam doğru veya yanlış her açıdan batılın işine gelir. İlaveten siyasal etki güçleri,stratejik pozisyonlardaki adamlarını düşündüğümüzde belki küresel düzenin çok daha büyük kısmını kontrol ediyorlar. Kendilerini haklı çıkaracak, düzenlerini sürdürecekleri hamleler sosyalist ve kapitalist düzen denemeleri, farklı coğrafyaların kaynaklarının sömürülmesi, sermayelerin kendi leyhlerine döndürülüp bir köle düzeni oturtulması, elbette bunları yaparken tüm dünyanın gözü önünde aklı başındayken yapamaz. Uyutmalı, dikkati dağıtmalı, dünyanın odak noktalarını bozmalı, müslümanları parçalamalı ve yönetmeli. Birbirine düşürerek, nifak sokarak, fitne türeterek, ama ırkçılıkla ama iftirayla ama tarihte bunlar size şöyle yaptı diyerek, ama mezhep çatışmalarıyla müslümanların birbirlerine karşı tutuşturmak üzerine kurulu kendi çıkarlarını oluşturmak stratejik temelidir batılın. Böylece elini dahi sürmeden dağılan bir ümmeti yemek de yönetmek de çok kolay olacaktır. Yahudi güçlü olunca, iktidarlarının kaybolmasından korkan, bu korkusuna da kılıf bulmakta zorlanmayan sözüm ona Müslüman liderler batılın kölesi olacak ve istese de istemese de batıl için çalışacaktı. Bugün Müslüman liderleri batılın zulmüne karşı duruşları(!) yada duramayışları ortada, ses çıkartamayışları, zulüme adeta alkış tutan cinsten susan dilsiz şeytana dönüşleri ortada iken batılın bu sinsi hedeflerine yaklaştığı yada başarılı olduğunu söylemek ne kadar zor olabilir ki! İnsanın maymundan türevlendiği gibi deli saçması projelerden tutun, dinler arası diyalog adı altında ümmetin inancının dayandığı temellere dinamit koyan fikirlere kadar en hain tuzakları kurdular ve kurmaya devam ediyorlar. Hele ki dinler arası diyalog yakınlaşma ile yakınlaşma sağlamaya çalışmak demek ortak bir noktada buluşmak demek. Yahu hak ile batılın birbiriyle kesişen bir yanı mı var ki ortak nokta konuşulsun. Sen nasıl İslamiyeti yerinden oynatma gayretine girersin. Oynatamazsınız!Diyalog yakınlaşmadır, bu da esneklik, tavizdir, başkalaşımdır, bozulmayı getirir. Dolayısıyla bu bir batıl projedir. Bu projenin sahipleri sirat köprüsünü sembolize ederek üzerinden Hristiyan, Yahudi ve Müslümanları o köprüden geçirmediler mi? Peki ne adına yaptılar bunu? Üç hak din var. Eee peki? Hepsi cennete girecekmiş hepsi Allah a inanıyormuş(!). Pes! Pes üzerine pes! İşte bu projelerin sahipleri birilerinin projesi olduğu belli. Burada siyasete girmek istemesek de ucundan bulaşacağız. Türkiye Cumhuriyeti nin Reis-i Cumhur unun dinler arası diyalog ile ilgili söylediği cümleleri farklı yerlere çekmek gayretinin de özel bir nedeni var elbette.orada birbirlerine kin ve öfkeyle bakan farklı dinlere mensup milletler yerine birbirine saygı duyan, islamofobik veya antisemitik düşüncelerin rafa kaldırıldığı ve belki zihinlerden silindiği bir dönemi başlatmak amacı güdülürken. Bunu çok öteye götürerek; Hristiyanlar gibi bir gün geçirmek(güya onları anlamak amaçlanmış) ve diğer dinlerin mensuplerının da Müslümanlar gibi gelip camiye gitmesi, hanımların tesettüre bürünmesi, namaz kılması gibi bazı icraatler sergilenmesiyle ne hedeflenmiş olabilir?bu prje kapsamında Müslüman kadınları Hristiyan erkeklerle evlendirmediler mi! Aman Yarabbi tuzağa bak! Daha fenası olabilir mi? Bir örnek anlatıp batılın yetiştirdiği ve orta vadeli bir planın piyonları olanların nasıl bir tuzağa Müslümanları çektiğini görmemiz lazım. Müslüman bir adam Hristiyan bir kadınla evlendiriliyor. Sonra dinlerarası diyalog adı altında bir toplantıya katılıyorlar. Elbette malum kesimlerin tertip ettiği toplantılardan birisi. Toplantıda öyle şeyler anlatılıyor ki, kadını Müslüman yapacağına inanarak evlenen adama karısı şöyle bir cümle sarf ediyor; ya ne güzel, hepimiz Cennete girecekmişiz. Ufak-tefek(!) bazı farklılıklar var ama çok da büyük sayılmaz. Hepimiz Cennete gireceğimize göre ben neden dinimi değiştireyim de Müslüman olayım ki? ve adam tabi donup kalıyor. Bu uydurma bir hikaye değil elbette. Bir yakınımın bana kendi arkadaşının yaşadığı olayı aktarmasıyla öğrendiğim bir hadise. Çok eskiden kendi yetiştirdikleri ajanları ülkelere gönderirken şimdi içeriden devşirme adamları yönetiyor batıl. Bu stratejiyi bir zamandır uyguluyorlar. Osmanlı dönemindeki Lawrence hadisesi, 1950 ler ile 1980 ler arasında gerçekleşen bazı hadiselerden tutunda Arap Baharı meselesinde kullanılıp kenara atılan sözde liderler, şimdilerde topluma nüfuz gücü olan bazı siyasi figürler, din adamları(!), köşe yazarları, bürokratlar, şirket yöneticileri gibi bir çok başlık ayrı ayrı açılıp batılın hakka galip gelmek için ne çabalar sarfettiğini anlatmak için detaylıca zihinlere zerk edilebilir.bu bağlamda; küresel ölçekte gerçekleşen tüm ekonomik, sosyal, kültürel faaliyetleri hak ve batıl mücadelesi çerçevesinden değerlendirerek doğru sonuca ulaşabiliriz.son derece karmaşık bir halde dursa dameselelerin tümü, parça parça anlatmak, fotoğrafı zihinlere net yerleştirmeye gayret etmek gerek.

Hidroelektrik Santrallerine Dair Gerçekler Geçtiğimiz günlerde internet gazetesinde okuduğum bir haberden hareketle, son derece önemli gördüğüm bir konu üzerine siz değerli okurlarımızın dikkatini çekmek istiyorum. Haber manşetinde, duyarlı milletvekili aday adaylarının bir ilimizde yapılması planlanan hidroelektrik enerji santraline karşı vatandaşla birlikte omuz omuza mücadele edeceği mesajına yer veriliyor. Ahmet Koç 8 Haberin devamında ise yapılması planlanan HES inşaatıyla doğanın katledeceği ve canlı hayatının biteceği iddiaları yer alıyor. Sıklıkla medyada bu ve benzeri haberleri görüyoruz duyuyoruz peki ama acaba bu haberlerin doğruluğunu sorguluyor muyuz? HES lere karşı vatandaşla birlikte omuz omuza mücadele edeceğini söyleyen sayın milletvekili aday adayları gerçekten haberde söylendiği gibi duyarlı mı? Ya da medya bu konuda doğruların neresinde? HES ler en yalın ifadeyle akarsuların potansiyel enerjisiyle elektrik üreten tesislerdir. HES sistemine alınan su belirli bir kottan düşürülüp elektrik üretildikten sonra tekrar dere yatağına verilir. Yani zaman zaman medyada çıkan HES lerin dere yataklarını kuruttuğu haberleri gerçeği yansıtmamaktadır. HES lerin kurulduğu akarsu üzerinde suyun azalmasına yol açması da söz konusu değildir. Aksine depolamalı HES sistemi olarak adlandırdığımız barajlarla taşkınlar kontrol altına alınarak erozyon önemli ölçüde önlenmektedir. HES lerle ilgili sıklıkla dillendirilen bir diğer iddia ise inşaat sırasında çok sayıda ağacın kesilerek ormanların yok edildiğidir. Resmi rakamlarla Türkiye genelinde HES inşaatları için 25.061 hektar ormanlık alanda bedelli olarak inşaat ruhsatı verilmiştir. Bu alan toplam orman alanımızın binde birinden daha az bir alana tekabül etmektedir. HES lerin yoğunlukla yapıldığı Rize ilimizde 135 hektar ormanlık alanda bedelli olarak inşaata izin verilmiştir. Gene bu alan ise Rize ormanlarının on binde sekizine tekabül etmektedir. Ayrıca yatırımcı firmalar tarafından projeden etkilenen ağaç sayısının asgari 5 katı kadar ağaç dikilmektedir. Tipik bir 10 megawatlık nehir santrali, yılda 30 milyon kwh yenilenebilir enerji üretir. Bu yaklaşık 17.000 ton karbondioksit salınımına engel olunması demektir. Başka bir ifadeyle bu santralin getirdiği fayda 3 300 aracın trafikten çekilmesi ile eşdeğerdir. Aynı zamanda bu santral yılda yaklaşık 1,1 milyon ağacın saldığı temiz havaya eşdeğer katkıda bulunmaktadır. Şimdi ise konuyu maddi yönüyle ele alalım. Ülkemiz hidroelektrik santrallerden üretebileceği ilave 100 milyar kwh/yıl elektriği termik santrallerden ürettiği taktirde yıllık 40-50 milyon ton ithal kömür veya 20-25 milyar metreküp doğalgaz satın almak zorunda kalacaktır. Bunun ise ülkemize maliyeti kömür için yaklaşık 4 milyar $/yıl iken doğalgaz içinse yaklaşık 5 milyar $/yıl olacaktır. Sürekli ülkemizi batı ile kıyaslıyoruz ya hani HES konusunda da bir bakalım onlarda durum ne. ABD yıllık 376 milyar kwh olan potansiyelinin 322 milyar kwh yani %86 sını, Japonya yıllık 132 milyar kwh olan potansiyelinin 103 milyar kwh yani %78 ini, Norveç ise yıllık 171 milyar kwh olan potansiyelinin 116 milyar kwh yani %68 ini hali hazırda kullanmaktadır. Bu oranlar Almanya, Fransa gibi gelişmiş Avrupa ekonomilerinde %90 ları bulmaktadır. Türkiye de ise mevcut durumda yıllık 163 milyar kwh olan potansiyelin yaklaşık 85 milyar kwh kısmı yani %50 si işletilmektedir. Bu ise her yıl HES lerden ürettiğimiz elektrik kadar potansiyelin boşa akıp gittiği anlamına gelmektedir. Ülkemizde HES lerin yapılması gereklilikten öte bir mecburiyettir. Aksini iddia edenler ise apaçık bir akıl tutulması içindedirler.

Başmakaleler - 1 İslam Dergisi Başmakaleleri Prof Dr. M. Esad COŞAN Server İletişim "Elhamdülillah Müslümanız, gayemizin kaynağı imanımızdır. Biliyoruz ki, dünya bizim asıl yurdumuz değil, muvakkat bir imtihan yeri. Ömrümüzün rüzgâr gibi süratle geçip gittiğini gördükçe, ahiretimiz için halisane ve yoğun Salih ameller işlemek gerektiğini daha kuvvetle hissediyoruz. Fırsat kaçmadan insanlık için faydalı işler yapmalı; dinimize ve din kardeşlerimize bütün imkânlarımızı kullanarak hizmet etmeliyiz." Böyle diyordu, Merhum Mahmud Es'ad Coşan Hocaefendi, İslam Mecmuası'nın 1983'te yayınlanan ilk sayısının ilk başyazısının ilk cümlelerinde Gayesi insanlığın kurtuluşuydu Merhum Mahmud Esad Coşan Hocaefendi, müslümanların eğitim ve öğretimini en mühim mevzu görmüş, toplumun geniş kesiminin bu yönden eğitilmesi gayesiyle İslâm dergisini çıkarmıştır. Dergi kısa süre içerisinde büyük bir rağbet görmüş; kültür, ilim ve irfan mektebi haline gelmiştir. Hocaefendi, yayın hayatı boyunca dergi ile yakından ilgilenmiş, bütün meşguliyetine rağmen başyazılarını yazmayı ihmal etmemiştir. Her bir başyazıyı, onu okuyana bir mektup olarak değerlendirmiş; günün gelişen ve değişen şartlarını göz ardı etmeden temel değerleri işlemiş; her biri ne zaman ve nerede okunursa okunsun tazeliğini koruyacak konuları büyük bir maharet ve sadelikle yazıya dökmüştür. Dergide yayınlanan başyazılar kronolojik sıraya göre aynen bu kitaba alınmıştır. Makalelerde yer yer o gün için önemli olup sonradan önemini kaybetmiş bazı güncel meselelerin işlenmiş olduğu görülecektir. Bu tür yazıların, Hocaefendi nin düşünce dünyasını bir bütün olarak tanımak ve o günün şartlarını değerlendirmek açısından önemli katkılar sağlayacağı kanaatindeyiz.

Vasiyet Düz yollarlı unuttum, uçurumlar düzdür bana Bir imdat etsin dostum göklerden de geliyim Yeter ki Vatan densin kurşun sesi sazdır bana Korku bende vücut bulmaz, sanma ki ben deliyim. Yağmur bana, soğuk bana, rüzgâr bana Ne edebilir ki? Hiç! Ben Anadolu seliyim! Onurum silahımdır bu beden de azdır bana Selam olsun büyük yurda, ben Türkistan ın eliyim! Adım yiğit kalır ana, vasiyetimdir ağlama Peygamberim yanımda, ben cennetin gülüyüm Gülüşünde yaşarım sesimi duymasanda Şehit derler adıma, sanma ki ben ölüyüm! Adem OFLAZ