3984 sayılı kanunda şeref ve haysiyet Fikret İlkiz Anayasaya göre; herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir (Madde 10). Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere (Madde 12), yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir (Madde 17). Kişi, başkalarından, onuruna, şeref ve haysiyetine saygı gösterilmesini isteme temel hakkına sahiptir. Anayasanın 133. maddesinde yapılan değişiklikle 1, radyo ve televizyon istasyonları kurmak ve işletmek kanunla düzenlenecek şartlar çerçevesinde serbest bırakılmıştır. Anayasada yapılan bu değişiklikten sonra, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun 2 20 Nisan 1994 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Bu Kanunun amacı, radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesi ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu nun (RTÜK) kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir. 3984 sayılı yasada kişilerin şeref ve haysiyetinin korunması Kamuoyunda RTÜK yasası olarak anılan 3984 sayılı Kanunun 4. maddesinde yayın ilkeleri gösterilmiştir. Radyo, televizyon ve veri yayınlarının, hukukun 1 8.7.1993 tarihli ve 3913 sayılı yasa ile Anayasa değişikliği yapılarak devletin radyo ve televizyon alanındaki yayın tekeli ortadan kaldırılarak özel radyo ve televizyon yayınlarının yasal statüye kavuşturulmasının önü açılmıştır. Nitekim bir yıl sonra 3984 sayılı Kanun kabul edilmiştir. 2 3984 sayılı Kanun. Kabul Tarihi: 13/4/1994. Yayımlandığı Resmi Gazete : 20/4/1994 Tarih, 21911 Sayı. 196 > Televizyon haberciliğinde etik
üstünlüğüne, Anayasanın genel ilkelerine, temel hak ve özgürlüklere, milli güvenliğe ve genel ahlâka uygun olarak kamu hizmeti anlayışı çerçevesinde yapılması temel yayın ilkesidir. Yine 4. maddede, özel hayatın gizliliğine saygılı olunması ve kişilerin manevi şahsiyetlerine eleştiri sınırları ötesinde saldırıda bulunulmaması, suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe hiç kimsenin suçlu ilân edilmemesi veya suçluymuş gibi gösterilmemesi; radyo, televizyon ve veri yayınlarında uyulması gereken yayın ilkeleridir. Program hizmetlerinin bütün unsurlarının insan onuruna ve temel insan haklarına saygılı olması da yayın ilkesi olarak belirlenmiştir. Kişilerin şeref ve haysiyetine saldırının yasak olduğunu açıkça gösteren bir yayın ilkesi, 4. maddede düzenlenmemiş olmasına rağmen, kişilerin şeref ve haysiyetlerine yayın yoluyla yapılacak olası saldırıların maddede sayılan bu yayın ilkeleriyle korunduğunu ifade edebiliriz. Ayrıca yayınların yapılmasına ve denetimine ilişkin usul ve esaslar, RTÜK tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenmektedir. Özel radyo ve televizyon yayınlarındaki yayın ilkeleri ne açıklık getirmek amacıyla RTÜK tarafından çıkarılan Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas Ve Usulleri Hakkında Yönetmelik 3 3984 sayılı Yasanın 4. maddesinde sayılı yayın ilkelerine paralel ve açıklayıcı bir düzenleme içermektedir. 3984 sayılı Kanunda yayın yoluyla işlenen suçlarda kimlerin sorumlu olacağı konusunda hüküm yoktur. RTÜK tarafından çıkarılan yönetmelikle boşluk giderilmeye çalışılmıştır. 12/10/2003 tarihinden itibaren Resmi Gazete de yayınlanarak adı Özel Radyo Ve Televizyon Kuruluşları İdari Ve Mali Şartlar Yönetmeliği 4 olarak değiştirilen bu Yönetmeliğin 18. maddesinde Sorumlu Müdürün Mesuliyeti başlığı altında yapılan düzenlemeye göre; Yayından doğan sorumluluk yayını yöneten veya programı yapanla birlikte sorumlu müdüre aittir. Bu hüküm yayın kuruluşunun 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun dan doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmaz. Ancak, şirketi idare ve temsile yetkili kişiler, sorumlu müdürün incelemesinden geçmeden veya rızası hilafına bir yayına karar vermişlerse, bu gibi hallerde sorumluluk yayına karar veren söz konusu kişilere geçer. 3984 sayılı kanunun 25. maddesinin 2. fıkrası ile 27. ve 28. maddeleri gereğince yapılan yayınlardan sorumlu müdür mesul tutulamaz. 3 Yönetmelik Yayın İlkeleri Madde 5 Resmi Gazete Tarihi: 17.04.2003 Resmi Gazete Sayısı: 25082 4 Resmi Gazete Tarihi: 16.03.1995 Resmi Gazete Sayısı: 22229 Televizyon haberciliğinde etik sorunlar < 197
Ancak 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 2. maddesinin 2. fıkrası gereğince, idarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. Bu nedenle yayında kusuru bulunmayan sorumlu müdürün, idarenin düzenleyici işlemlerinden olan yönetmelik hükümlerine göre suçlanması, cezalandırılması ve sorumlu tutulması doğru değildir. Bu nedenle özel radyo ve televizyon kuruluşlarının yayınları yoluyla işlenen suçlardan dolayı ceza sorumluluğu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu nun genel sorumluluk kuralları çerçevesinde çözümlenmelidir. Suç oluşturan yayın gerçekleştirenler ile yani yayını yöneten veya programı yapan kişiler ile buna iştirak eden kişiler sorumlu tutulmalıdır. Bu yönde yapılan yasa değişikliği ile 5, radyo veya televizyon yayınları yoluyla işlenen suçlardan dolayı sorumluluk, Türk Ceza Kanunu nun iştirak hükümlerine göre yayını yöneten veya programı yapanla birlikte sorumlu müdüre aittir. Ancak şirketi idare ve temsile yetkili kişilerin, sorumlu müdürün incelemesinden geçmeden veya rızası hilafına bir yayına karar vermiş olması halinde; kendileri sorumlu olurlar. Bu hüküm, yayın kuruluşunun bu Kanundan doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmaz. Genel hükümler ve Türk Ceza Kanunu Yeni 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu nun 6. maddesindeki Tanımlar (g) bendine göre; Basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçlarıyla yapılan yayınlar anlaşılacaktır. Bu durumda örneğin gazete, dergi, radyo, TV ve/veya internet yayını basın yayın yolu ile tanımı içindedir. Ceza hukuku, kişinin onurunu, şeref ve haysiyetini korur. Haksız olarak, bir kimsenin onuruna, şeref ve haysiyetine saldırıda bulunmak, hakaret suçuna vücut verir. Türk Ceza Kanunu, hakaret suçunu, Kişilere Karşı Suçlar ismini taşıyan 2. kısmının, 8. bölümünde Şerefe Karşı Suçlar adı altında düzenlemiştir. Kişinin manevi tamlığını ifade eden şeref kavramı, biri sübjektif ve iç şerefi, diğeri ise objektif ve dış şerefi olmak üzere ikiye ayrılır. Kişinin iç şerefi kendi haysiyeti hakkında beslediği fikir ve düşüncelerdir. Diğeri, yani dış şerefi ise 5 3984 sayılı Yasa 28. maddeye Ek 10. fıkra: 23/1/2008 5728 sayılı Kanun. 468 md. 198 > Televizyon haberciliğinde etik
diğer insanların bir başka deyişle diğer yurttaşların o kişi hakkındaki düşünceleridir. O nedenle şeref iki anlamda da sosyal bir kavramdır, kaynağını sosyal yaşayışta bulur. Gerçekten şeref kişinin sosyal değerlerini tayin eden koşulların bütünüdür. Korunan değer, kişilerin manevi yaşamlarına dair şöhret ve saygınlıklarıdır. Bu kavramları şeref kavramı içerisinde toplamak ve bu suçlara da şerefe karşı suçlar adını vermek mümkündür. Şeref, kişinin bizzat kendisine ve toplumun kişiye gösterdiği saygı ve itibardır. 6 Doktrinde gelişen bu eğilim sonrasında eski TCK daki Hakaret ve Sövme Cürümleri adı altında toplanan hükümler, 5237 sayılı yasada şerefe karşı suçlar başlığı altında toplanmıştır. Korunmak istenilen hukuki yararın kişinin şerefi ve bu kavram altında, kişinin namus, şöhret, vakar ve haysiyeti gibi kişilik değerleri ve toplum nazarındaki itibarları ve diğer fertler nazarındaki saygınlıkları olduğu açıkça belirtilmiştir. Hakaret ve yeni TCK ile hakaret suçu içine alınan sövme suçları kişilerin manevi bütünlüğünü bozan fiilleri kapsar. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu nun 125. maddesinde hakaret suçu tanımlanmıştır. Maddenin düzenlenmesinde sövme suçu da hakaret suçu içine alınmış ve tek maddede düzenlenmiştir. 125. maddenin 1. fıkra 1. cümlesinde hakaret suçu şöyle tanımlanmıştır: Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırmak. Hakaret suçunu işleyen kişinin cezası, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Hakaret suçunun kişi muhatap alınarak işlenmesi durumu, huzurda hakaret olarak kabul edilmiştir. Suç sayılan fiil olarak hakaret, kişiye somut bir fiil veya olgu isnat etmek tir. Hakaret içeren isnadın, kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte olması gerekir. Kişinin onur, şeref ve saygınlığına dokunan fiil hukuka aykırı olmalıdır. İsnat edilen fiilin veya olgunun yer, zaman ve kişi bakımından belli yani bilinen olması esastır. Fiil isnadı, muayyen bir işin veya davranışın; olgu isnadı, herhalde muayyen bir olayın yakıştırılması anlamındadır. Maddede sövme fiili tanımlanmamıştır. Sövme; bir kimsenin namus, onur ve kişiliğine yapılan her türlü saldırıdır. Kişiye aşağılayıcı bir sıfat izafe etmektir. Hakaret suçunda kusur genel kasttır. Kast, hakaret oluşturan fiilin bilinmesi ve o fiili kişinin istemesi iradesidir. Hata, kastı kaldırır. Kişinin, korkutma 6 Erman/ Özek, Ceza Hukuku Özel bölüm, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, İstanbul 1994, S. 254.255 Televizyon haberciliğinde etik sorunlar < 199
veya tehdit ile hakaret suçunu işlemeye zorlanması, kişinin kusurluluk halini ortadan kaldırır ve kişiye ceza verilmez. Maddenin 1. fıkra, 2. cümlesinde gıyapta hakaret hali düzenlenmiştir. 125. maddenin 2. fıkrasına göre; fiilin, yani hakaretin mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde yine maddenin 1. fıkrasında yer alan cezaya hükmolunur. Yani, bu düzenleme huzurda hakarete eşit bir düzenleme olup, aynı cezaya tabi tutulmuştur. 125. maddenin 3. fıkrasında hakaret suçunun nitelikli halleri düzenlenmiştir. Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret cezayı artıran nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Maddenin 3. fıkrasındaki (b) ve (c) bentlerinde yer alan nitelikli haller ise, ancak belli bir kişiye yönelik olarak dince kutsal sayılan değerlere hakaret edilmesidir. Bu durumda verilecek cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. 125. maddenin 4. fıkrasında suçun alenen işlenmesi, ister huzurda isterse başkalarıyla ihtilat ederek işlenmiş olsun ceza altıda bir oranında artırılır. Suçun basın yayın yoluyla işlenmesi önce nitelikli hal olarak kabul edilmiş olmasına rağmen yasa değişikliği ile madde metninden çıkarılmıştır. Fakat basın ve yayın yoluyla işlenen hakaretlerde, yayın yapılmış olmakla aleniyet zaten her durumda gerçekleşmiş sayılacağından bu değişikliğin bir önemi yoktur. 125. maddenin 5. fıkrasında kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi halinde suçun kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılacağı ve bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanacaktır. Yani aynı hakaret suçunun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi halinde bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza dörtte birden dörtte üçe kadar arttırılır. 200 > Televizyon haberciliğinde etik