Kırım-Kongo Kanamalı Atesi ve Keneler

Benzer belgeler
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA)

Yumurta, Larva, Nimf ve Erişkin kene

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ

KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞİ

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞ HASTALIĞI. Hastalık ilk defa 1944 yılında Kırım da görülmüş ve Kırım Kanamalı Ateşi olarak tanımlanmıştır.

Keneler. Doç.Dr. Zati Vatansever

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA)

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ HASTALIĞI (KKKA) VE KARADENİZ BÖLGESİ NDEKİ DURUMU

Alem:Animale Alt Alem:Protozoa Anaç:Apicomplexa(=Sporozoa) Sınıf:Sporozoea Sınıf Altı:Piroplasmia Dizi:Piroplasmida Aile:Babesiidae Soy:Babesia

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ (KKKA) Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Kontrol Komitesi 2015

Maymun Çiçek Virüsü (Monkeypox) VEYSEL TAHİROĞLU

Kırmızı Tavuk Biti (Dermanyssus gallinea, Tavuk Akarı)

SIĞIRLARIN NODÜLER EKZANTEMİ LUMPY SKIN DISEASE (LSD) Hastalık Kartı. Hazırlayan. Dr. M. Fatih BARUT Vet. Hekim

KENELERDEN KORUNMA VE KONTROL PROF.DR.LEVENT AYDIN

Kaç çeşit yara vardır? Kesik Yaralar Ezikli Yaralar Delici Yaralar Parçalı Yaralar Enfekte Yaralar

Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı ilk nerede tanımlanmıştır?

Sivrisinek ve Phlebotomus mücadelesinde veya parazit hastalıkların anlatılmasında kullanılan ve de pek anlaşılmayan iki kavram vardır.

KAYSERİ YÖRESİNDE SIĞIR VE KOYUNLARDA KENE TÜRLERİNİN ARAŞTIRILMASI Investigation of Tick Species on Sheep and Cattle Around of Kayseri

3. Bu alanlara av yada görev gereği gidenlerin lastik çizme giymeleri, pantolonlarının paçalarını çorap içine almaları,

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları BD Olgu Sunumu 2 Ağustos 2018 Perşembe

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ

Ebola virüsü İstanbul'a geldi!

Vektör kaynaklı Viral Enfeksiyonlar. Koray Ergünay

Kırım-Kongo kanamalı ateşi virusunun kimyasal ve fiziksel etkenlere karşı duyarlılığı nedir?

Hastalıkların Oluşmasında Rol Oynayan Faktörler. 10.Sınıf Enfeksiyondan Korunma. Hastalıkların Oluşmasında Rol Oynayan Faktörler

Kırım-Kongo da Çığırtkanlara Dikkat!!!!

DÜNYADA VE TÜRKİYE DE KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ EPİDEMİYOLOJİSİ

DÜNYADA VE TÜRKİYEDE KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ EPİDEMİYOLOJİSİ

Ülkemizde ilk kez 2002 yaz aylarında Tokat ilinde benzer klinik tabloya sahip olan ancak bilinen hiç bir hastalığa ait klinik bulgular göstermeyen

Veteriner Parazitoloji de Tek Sağlık -Türkiye Perspektifi

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ

SERBERT OTLATMALI (FREE RANGE) SİSTEMDE YUMURTA TAVUKÇULUĞU

Aliye Baştuğ Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Ekmud VHA Kursu

Gebelik nasıl oluşur?

İLKYARDIM TEMEL EĞİTİMİ TEORİ SINAV SORULARI-1

DÜNYADA VE TÜRKİYEDE MESLEK HASTALIKLARI

Keneler ve Vektörlükleri. Zehirli Artropodlar ve Artropod zehirlenmesi. Prof. Dr. Salih KUK

Zoonoz parazit nedir?

Zehirlenme durumunda UZEM in 114 no lu telefonunu arayın.

DEPOLAMA UYGULAMALARI. Fırat ÖZEL, Gıda Mühendisi 2006

GENEL HEDEFLERİN BELİRLENMESİ Her konuda olduğu gibi zoonotik hastalıkların kontrolünde de öncelikle genel hedeflerin belirlenmesi gerekir.

Su Çiçeği. Suçiçeği Nedir?

8 Enfeksiyonel hastalıkların ortaya çıkışı ve yeniden canlanışı

DIŞ KULAK YOLUNDAN YABANCI CİSİM / POLİP ÇIKARTILMASI AMELİYATI HASTA BİLGİLENDİRME VE ONAM (RIZA) FORMU

KENELERİN VEKTÖRLÜĞÜ VE TÜRKİYE DE DURUM

Kırım-Kongo Kanamalı Ateş hastalarında tip I (α, β) interferon ve viral yük düzeyleri ile klinik seyir arasındaki ilişkinin araştırılması

Travmalı hastaya müdahale eden sağlık çalışanları, hasta kanı ve diğer vücut salgıları ile çalışma ortamında karşılaşma riski bulunan diğer sağlık

PARAZİTER HASTALIKLARDA KONTROL ve KORUNMA

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

KARASİNEKLER SUNUM: İLKER KIRHAN ZİRAAT MÜHENDİSİ/ZOOTEKNİST

3. SINIF FEN BİLİMLERİ DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

HAMAMBÖCEKLERİ ve MÜCADELE YÖNTEMLERİ

KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞİ

Yaralanmalar. Bölüm 5

laboratuar muayeneleri esastır.

CEPHE KAPLAMA MALZEMESİ OLARAK AHŞAPTA ORTAM NEMİNİN ETKİSİ

Bornova Vet.Kont.Arst.Enst.

Mikroskobun Yapımı ve Hücrenin Keşfi Mikroskop: Robert Hooke görmüş ve bu odacıklara hücre demiştir.

GENEL RODENT KONTROLÜ VE TARLA FARELERİ İLE MÜCADELE

Hepatit B ile Yaşamak

ÜNİTE 4 DÜNYAMIZI SARAN ÖRTÜ TOPRAK

TÜRKİYE DE EN FAZLA GÖRÜLEN BESLENME HATALARI

TEK SAĞLIK TÜRK VETERİNER HEKİMLERİ BİRLİĞİ. Prof.Dr. Ender YARSAN. Halk Sağlığı Uygulamalarında Veteriner Hekimliği Hizmetlerinin Rolü Sempozyum

HASTANE ENFEKSİYONLARININ EPİDEMİYOLOJİSİ. Yrd. Doç. Dr. Müjde ERYILMAZ

BRUSELLOZUN İNSANLARDA ÖNLENMESİ VE KONTROLÜ

Z. KARAER* B. A. YUKARI*** 3.The Breeding and Maintenance of Sterile Tick Species in the Laboratory.

Hazırlayan: Fadime Kaya Acıbadem Adana Hastanesi Enfeksiyon Kontrol Hemşiresi Hazırlanma Tarihi:

Uçuk genellikle dudak, ağız ve burun delikleri çevresinde çıkan Herpes simplex adı verilen virüsün sebep olduğu hastalıktır.

Domates Yaprak Galeri Güvesi Tuta absoluta

Keneler ve Kenelerin Taşıdığı Bazı Önemli Hastalıklar

BÖCEKLERDEN TAM KORUNMA

BASİLLİ DİZANTERİ (SHİGELLOZİS) (KANLI İSHAL)

Laboratuvar şartlarında Hyalomma excavatum'un üretilmesi ve kolonizasyonu

Beyin Omurlik Damarlarının Cerrahi Tedavisi

BUDAMA. Prof. Dr. İbrahim TURNA. KTÜ Orman Fakültesi Silvikültür Anabilim Dalı, Trabzon

ERGENLİKTE HİJYEN SAĞLIK VE KİŞİSEL BAKIM. Hazırlayan Okul Rehber Öğretmeni İrem YILDIRIM

KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞİ

KKKAH ve Aşı Çalışmaları. Prof. Dr. AYKUT ÖZDARENDELİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ AŞI ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME MERKEZİ

AVİAN İNFLUENZA (Tavuk vebası, Kuş gribi)

Kosta Y. Mumcuoglu, PhD

Tatarcık Ateşi Doç. Dr. Üner Kayabaş İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Malatya

MEME LOBU YANGISI. süt endüstrisinde önemli ekonomik kayıp. süt veriminde azalma sütün imhası laboratuvar giderleri ilaç giderleri vet.hek.

Malatya'da Bir Toplu Konut İnşaatı Alanındaki İşçilerde Tatarcık Ateşi Salgını: Epidemiyolojik, Klinik Özellikler ve Salgın Kontrolü Çalışmaları

H1N1 den Korunmada Alınacak Önlemler. Pandemik H1N1 Gribi (Domuz Gribi)

Çukurova Bölgesi Sığır Yetiştiriciliğinin Yapısı. Prof. Dr. Serap GÖNCÜ

MEME LOBU YANGISI. süt veriminde azalma sütün imhası laboratuvar giderleri ilaç giderleri vet.hek. giderleri. süt endüstrisinde önemli ekonomik kayıp

TÜRKİYE BULUNAN KENE TÜRLERİ VE ÖNEMİ

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ

VİROLOJİYE GİRİŞ. Dr. Sibel AK

MAVİ DİL BLUETONGUE (BT) Hastalık Kartı. Hazırlayan. Dr. M. Fatih BARUT Vet. Hekim

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) ve Diğer Kene Kaynaklı Hastalıklarda Koruyucu Hekimlik

Risk Değerlendirmesi ve Yönetimi

Hastalıkların Oluşmasında Rol Oynayan Faktörler. Enfeksiyon Hastalıklarının Genel Belirtileri. Enfeksiyon Hastalıklarında Görülen Ateş Tipleri

Kanatlı Kesimi Prof. Dr. Ali AYDIN

Rüzgar Enerji Santralleri ve Karasal Memeli Faunası

DOĞU KARADENĠZ BÖLGESĠNDE HEYELAN

BİY455 OMURGASIZLAR BİYOLOJİSİ II

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

Sakarya İli Fındık Alanlarındaki Bitki Sağlığı Sorunları Çalıştayı Raporu

Transkript:

DERLEME Zafer KARAER * Kırım-Kongo Kanamalı Atesi ve Keneler Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının etkeni, Bunyaviridae ailesinin Nairovirus soyu içinde yer alan tek sarmallı, segmentli bir RNA virusudur. Hastalık ilk kez İkinci Dünya Savaşı yıllarında (1944-1945) Kırım da görülmüş ve seyrinde ortaya çıkan ateş ve bilhassa kanamalardan dolayı Kırım Kanamalı Ateşi olarak isimlendirilmiş, zamanla hastalık Orta Asya Türk cumhuriyetleri, Rusya, Yugoslavya ve Bulgaristan a sıçramış ve 1956 yılında Zaire de ateşli bir hastada saptanan Kongo virüsünün 1969 yılında Kırım Kanamalı Ateşi virüsü ile aynı olduğu tespit edilmiştir. Bu yüzden hastalık Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) olarak isimlendirilmiştir. Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı, günümüzde Türkiye ile birlikte Asya; Afrika ve Doğu Avrupa ülkelerinde görülmektedir. Hastalık etkeninin taşınmasında ve hastalığın bulaştırılmasında Ixodidae ailesine mensup keneler rol oynamaktadır. Bu aileden özellikle Hyalomma soyundaki türlerin ve bilhassa Hyalomma marginatum marginatum un hastalığı bulaştırmada özel yeri olduğu bildirilmiştir. Hyalomma türleri ile birlikte farklı soylara ait 30 Ixodidae türünün de etkeni taşıyabileceği ifade edilmiştir. Kenelerin beslenmede yararlandığı küçük omurgalılar ve özellikle karada beslenen kuşlar, keneleri hastalık etkeni virüsle enfekte eden konak grubunu oluşturmaları bakımından önemlidirler. Hastalık etkeni, enfekte kenelerin kan emmesi esnasında salgıladıkları tükürük salgısı ile bulaştığı gibi, enfekte kenelerin çıplak elle ezilmesi sırasında elde herhangi bir yaranın olması halinde temasla; viremik hayvanların kan ve dokularının temasıyla ve viremik hastalarla (kan ve diğer vücut sıvıları) temas ile de hastalık etkeni bulaşabilmektedir. Hayvanlarda hastalığın seyri, genellikle hafif olup, özellikle bazı kuş türlerinin virusa karşı dirençli olduğu görülmüş ve bu kuşların göç etme özelliğine bağlı olarak hastalığın yayılmasında önemli rol oynadıkları anlaşılmıştır. Hastalık etkeninin insanlarda ortaya çıkış süresi, virüsün alınma şekline bağlıdır. Bu süre kene ısırmasından sonra 2-14 gün arasında değişmekle birlikte genellikle 1-3 gündür. Virüsü içeren kan ve diğer doku ya da atıklar ile temastan sonra genel olarak 5-6 gündür ve 14 güne kadar uzayabilmektedir. İnsanlarda; hastalık ateş, üşüme-titreme yaygın kas ağrıları, bulantı-kusma, ishal, yüzde kızarıklık, karaciğerde büyüme ve kanama ile kendini gösterir. Ateş, kırıklık, kas ağrısı, iştahsızlık, baş ağrısı, aşırı duyarlılık, sırt ağrısı, kol ve bacaklarda ağrı, mide bölgesinde ağrı, bel bölgesinde ağrı gibi belirtiler ani olarak başlamaktadır. Gövde, kol ve bacaklarda cilt içi kanama görülebilir. Burun kanaması, diş eti kanaması ve değişik alanlarda kanama bulguları bulunabilir. Karaciğerde iltihaplanma bulgusu genel olarak bulunmakta * Prof. Dr. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı 12

ve bu yüzden karaciğer büyümüş ve hassas olabilir. Tanı, klinik bulgularla birlikte, kesin tanıda bugün için uygulanan en yaygın yöntem ELISA olup, ayrıca PCR dan da yararlanılmaya başlanmıştır. Tedavi de, hastalığın spesifik bir sağaltımı bulunmamakla birlikte, doktor denetiminde antiviral ilâçlardan ribavirinin, oral veya parenteral olarak kullanılabileceği bildirilmektedir. Ribavirinin hemolitik anemi gibi önemli bir yan etkisi olabileceğinden hastalar bu açıdan da takip edilmelidir. Bugüne kadar Türkiye de Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ile ilgili olarak yaklaşık 800 vaka bildirilmiştir. Bunlardan yine yaklaşık 40 civarında insan hayatını kaybetmiştir. Kırım-Kongo Kanamalı Ateş i ile bugünlerde Türkiye gündemine tekrar oturan keneleri tanıyor muyuz veya ne kadar tanıyoruz. İşte keneler: Bugüne kadar vücut yapıları ve yaşam tarzları birbirinden farklı üç aileye (Ixodidae; Argasidae; Nuttallelidae) mensup yaklaşık 860 kene türü tespit edilmiştir. Bu ailelerden Ixodidae, hem 650 civarında tür sayısı ile hem de gündemdeki hastalık etkenini taşıyan türleri kapsaması bakımından, bu yazının ana konusunu oluşturacaktır. Ixodidae türleri; gelişme dönemlerine, kan emme ve beslenme durumlarına göre 0,5-3,0 cm büyüklüğünde, vücudun ön tarafında kan emmeye elverişli 5 parçalı ağız organelleri (1 çift 4 eklemli palp; 1çift 3eklemli ve bir kılıf içerisinde deriyi kesici şeliserler; geriye dönük yatay ve dikey dişciklerle donanmış kanın emildiği hipostom) ve bunu takip eden tek parçalı gövde kısımlarından ibarettir. Integüment adı verilen vücut yüzey örtüsü kitin içerir, erkeklerde sırt kısmını yoğun kitin tabakası bir plaka halinde örttüğü halde, diğer gelişme şekilleri olan larva, nimf ve dişilerde bu yoğun kitin tabakası, sadece ağız organellerinin gerisinde yaka şeklindedir. Bu özelliğine bağlı olarak erkekler, dişilerden kolaylıkla ayrılır, dişilere göre daha az beslenir ve bundan dolayı erkekler çiftleştikten kısa bir süre sonra ölürler.diğer taraftan kitin dağılımının özelliğine bağlı olarak larva, nimf ve dişiler erkeklere göre çok daha fazla beslenmekte ve aç hallerine göre, doymuş halleri oldukça farklı ve daha ağır olup yaşam süreleri daha uzundur. Larvaları 3, nimf ( genital organları gelişmemiş) ve olgunları (genital organları gelişmiş erkek ve dişiler) 4 çift ayaklıdır. Beslenmeleri için konak yelpazeleri oldukça geniştir, bir Ixodidae türü gelişme dönemlerinin tamamını insan veya memeli hayvanlarda geçirebildiği gibi, gelişme dönemlerinden birini insan veya memelide, diğerini kanatlıda da tamamlayabilir. Bununla birlikte çok az kene türünde konak seçme özelliği de vardır. Ancak kırım kongo hastalık etkenini naklettiği bildirilen 30 a yakın Ixodidae kene türünün büyük çoğunluğunun konak seçiminde seçici olmadığı (kanatlı-memeli hayvan- insan gibi) görülür. Ixodidae türleri kenelerin yaşam döngüleri konak üzerinde, kan emme esnasında erkek ve dişinin çiftleşmesiyle başlar, erkekler çiftleşmeden kısa bir süre sonra ölür. Dişiler doyduktan sonra kan emdiği konaklarını terk eder, bulundukları yerde (mera veya meskenlerde), kendilerini emniyete almak için saklanırlar ve daha sonra yumurtlamaya başlarlar. Yumurtlama günlük olup çevre koşullarına göre (ısı ve nem) 1-1.5 ay devam eder, türe ve beslenme durumuna göre 2 bin, 4 bin, hatta 15 bin yumurta bırakan dişiler ölür. Yumurtalardan yine çevre koşullarına göre (ısı ve nem) 1-1.5 ay içinde larvalar çıkar. Larva ve daha sonraki gelişme dönemleri olan nimf ve olgun (erkek;dişi) dönemlerini, her kene türü belli sayıda konaktan kan emerek tamamlar. Buna göre gelişmesinin tamamını 13

(larva-nimf-olgun) 1 konaktan kan emerek tamamlayan türler olduğu gibi, gelişmesini 2 (larva ve nimf dönemlerini 1 konak, olgun dönemini 1 konak) veya 3 (larva, nimf ve olgun dönemlerinin her biri için 1 konak) konaktan kan emerek tamamlayan türler de vardır. Kene, konak olarak yararlandığı insan veya hayvanlarda direk ve indirek olumsuz etkiler oluşturur. Direk etkilerinden biri, keneler kanla beslendikleri için konaklarında güç kayıplarına, verim düşüklüklerine, hatta küçük hayvanlarda kan kaybına bağlı ölümlere sebep olurlar. Ayrıca beslenirken kan emmesi için kan emme bölgesinin duyarsız hale getirilmesi, ağız organellerin deri içine sokulmasında derinin eritilmesi, emilecek kanın damar geçirgenliğinin bozularak damarlardan dışarı çıkarılması ve damar dışına çıkan kanın pıhtılaşmasının engellenmesi gibi beslenmenin temel esası kan emme ortamının hazırlanması, kene tarafından salgılanan tükürük salgısı ile gerçekleşir, bu salgı bazı duyarlı insan ve hayvanlarda zehirlenmelere, felçlere, hatta ölümlere neden olabilmektedir. Yine kan emme noktasında kene ağız organellerinin, konağı terk ettikten sonra deri üzerinde açılmış olan delik, ikincil hastalık etkenlerinin girişine ve deride yaraların oluşmasına sebep olmaktadır. Bunların dışında konak üzerinde, bir diğer direk etkisi, kenenin deriden çıkarılması amacıyla yapılan hatalı müdahaleler olup, ağız organellerinin koparak deri içerisin de kalmasına ve yabancı cisim gibi etkiyerek deride yangının oluşmasına neden olurlar. Konaklarından beslenmesi ile oluşturdukları böyle direkt etkilerinin dışında, keneler yaşam tarzları itibarı ile kan emme ve konak değiştirme özelliklerine bağlı olarak birçok viral (kırım-kongo kanamalı hastalığı etkeni virus gibi), bakteriyel, riketsial, spiroketal ve protozoer hastalık etkenini mekanik veya bazılarını biyolojik olarak nakletme kabiliyetlerine de sahiptirler. Kene tarafından hastalık etkenlerinin taşınması, bir gelişme döneminde aldığı etkeni, diğer gelişme döneminde vererek (örneğin larva döneminde alınan etkenin nimf, nimf döneminde alınan etkenin olgun dönemde verilmesi) olduğu gibi, alınan hastalık etkeninin dişi kenenin yumurtalarına ve oradan gelişmekte olan larvalarına geçmesi şeklinde de, hastalık etkeni bir konaktan, diğerine nakledilebilmektedir. Örneğin Kırım-Kongo kanamalı viral hastalık etkeni, Ixodidae kenelerinin hem gelişme dönemleri ile hem de yumurtalarına geçerek insan veya hayvanlara nakledilmektedir. Görüldüğü gibi kenelerin konak olarak yararlandığı insan ve hayvanlarda neden olduğu, direk 14

ve indirek etkileri, onların medikal-tıbbi önemlerini vurgulamaktadır. Keneler dünya nın kutup bölgeleri hariç, diğer bölgelerinde yaygın olarak bulunur. Türkiye, coğrafik konumu ve bulunduğu iklim kuşağı itibarı ile yukarıda ifade edilen 860 kene türünden bazılarının, yerleşip, yaşamlarını sürdürebilmeleri için uygun bir ülke olduğu, az sayıda da olsa (1953 2006 yılları arasında 30 kene çalışması yapılmıştır) yapılan çalışma sonuçlarından anlaşılmaktadır. Bu çalışma sonuçlarına göre Ixodidae ailesinden 21 tür (Dier aile Argasidae ailesinden 5 tür) bulunmuştur. Ancak Türkiye den bildirilen 21 Ixodidae kene türünden her birinin bölgesel dağılımı ve bulunma yaygınlığı ile ilgili bilgiler, hem istatistiksel, hem de bilimsel bakımdan bir anlam ve değer taşımamaktadır. Çünkü bugüne kadar Türkiye sathında, bütün bölgelerde aynı zaman diliminde ve büyüklükte (kapsamda) çalışmalar yapılmamıştır ( örneğin Ege Bölgesinde yapılan çalışma sayısı 2 ve bildirilen kene türü sayısı 4 olduğu halde, İç Anadolu Bölgesinde yapılan çalışma sayısı 17 ve bildirilen kene türü sayısı 20 dir). Bu yüzden Türkiye de bölgelerde ve bölgeler arası kene türlerinin dağılımının ve yaygınlığının matematiksel ve istatistiksel değerlendirmeleri ile her bir kene türünün gerçek anlamda medikal- tıbbi önemlerinin bilimsel değerlendirmeleri yapılamamaktadır. Diğer taraftan ülkemizde son yıllarda keneler vasıtasıyla taşınan kırım-kongo kanamalı viral hastalığı, lyme gibi kene kökenli hastalıkların insanlarda görülme sıklığının artması, yine evcil hayvanlarda tropikal theileriosis, babesiosis gibi kene kökenli hastalıkların yıllardır sorun olması; Türkiye de kenelerin medikal-tıbbi önemlerini ortaya koymaktadır. Türkiye de bir tarafta kenelerin insan ve hayvan sağlığını tehdit eden medikal önem gerçeği, diğer tarafta yeterli olmayan mevcut kene çalışmaları Peki, gelinen bu noktada, kenelerle mücadele nasıl yapılabilir? ve mücadelede ne gibi stratejiler geliştirilebilir? sorularının cevabını vermek çok kolay değildir. Bütün bunlara rağmen, bugüne kadar ki bilgilerimiz çerçevesinde Ixodidae kene türleri ile mücadele Türkiye nin büyük coğrafik alanlarında, bu türlerin genellikle aktif olduğu mart-ekim ayları arasında konak üzerinde, mesken ve barınaklarda; inaktif oldukları ekim-mart ayları arasında ise mesken ve barınaklar ile merada yapılmalıdır. Diğer kene ailesi Argasidae türleri meskenlere yerleştiği için mücadele sadece mesken ve barınaklarda olmalıdır. Aktif oldukları dönemde İxodidae keneleri ile mücadele: yukarıda da ifade edildiği gibi konak (insan veya hayvan) üzerinde, mesken ve barınaklarda, martekim ayları arasında yapılmalıdır. Bu dönem de konakları üzerinden keneler az sayıda ise, elle veya uygun bir pensle iki aşamalı çekme ile toplanır, bunun için önce çekiyormuş gibi yaparak kene uyarılır ve takip eden çok kısa zaman aralığından sonra (5-10 saniye) çekerek, kenenin konaktan ağız organelleri ile birlikte bütün olarak ayrılması sağlanır. Uyarı işleminin yapılmasının amacı, birçok kene türünde derinin içine giren ağız organellerinden hipostom adı verilen, kan emme kısmının dış yüzeyinde geriye dönük yatay ve dikey sıralar halinde dişler vardır. Ayrıca kenenin kan emmede yararlandığı tükürük salgısından bir miktarı da dışarı çıkarılır, dışarıda hava ile temas eden salgı içeri girmiş ağız organellerinin konak derisi üzerine dıştan yapışmasını 15

sağlar. Bütün bu tedbirler elbette kenenin kan emmesi esnasında, kendisini emniyete alması içindir, ama diğer taraftan bütün bunlar kenenin konaktan uzaklaştırılması amacıyla yapılan, hatalı çekme işlemlerinde ağız organellerinin kopması ve deride yaraların oluşması için de bir handikaptır. İşte bu yüzden iki aşamalı çekme işlemi uygulanmalıdır. Diğer bir husus ise kene, kendisi de ağız organellerini kaybetmek istemez, çünkü gelişmesinin her döneminde, gerek beslenmede, gerek çiftleşmede ve gerekse yumurtlamada ağız organellerine ihtiyacı vardır. Bu yüzden çekiyormuş gibi yapılan ilk uyarı ile birlikte hipostom üzerindeki geriye dönük dişlerin işlevi geçici olarak ortadan kaldırır, böylece ikinci çekişte ağız organelleri kolaylıkla deriden çıkarılır. Aktif dönemde konak üzerinde kene mücadelesinde uygulanan bu yöntem, diğerlerine göre en uygun, doğa ile barışık, masrafsız ve zararsız yöntem olarak tercih edilmelidir. Aktif dönemde kenelerin konak da çok fazla sayıda olmaları halinde ise veteriner hekimlerin önereceği uygulamalar yapılmalıdır. Ama asla ortada kene yokken hayvanlar meraya çıkarken 1 defa, döndükten sonra 1 defa kene ilaçlaması yapılır gibi ilaç üreten çevrelerin Türkiye de uydurdukları, tamamen kimyasal (ben bu tür preparatlara ilaç diyemiyorum) tüketimi teşvik eden bu ve benzeri sloganlara rağbet edilmemelidir. Hadi diyelim ki bu söylevi dikkate alarak meraya çıkacak olan hayvanlara kene için kimyasal uygulayalım, bir kimyasalın uygulanan hayvan da sistemik etkimesi için vücut da kalma süresi en fazla 30 gündür ( olmaz, ama var olduğunu kabul edelim). Buna karşılık hayvanların merada kalma süresinin 6 7, hatta 8 9 ay olduğunu düşünürsek, yani uygulanan herhangi bir kimyasalın vücut da kalma süresinden 7 8 kat daha fazla bir süre, hem de kenelerin çok fazla sayıda bulunduğu mera mevsiminde, merada kimyasalsız(ilaçsız) bir halde kalacak, bu nokta da meraya çıkmadan önce yapılan uygulamanın amacının ne olduğunu tahmin etmek güç değildir. Bu sloganın ikinci kısmı meradan döndükten sonra yapılan kimyasal (ilaç) uygulama da kene mücadelesi için, çok geçerli bir uygulama değildir. Çünkü kış ayların da kenelerden Ixodidae ailesinde olanlar, bu ayları genellikle inaktif olarak, beslenmesiz ve hareketsiz bir vaziyette mesken ve merada saklandıkları yerlerde geçirirler, konaklarında faaliyet göstermezler. Bu yüzden hayvanlar mera dönüşü genellikle kenesiz olup kimyasal (ilaç) uygulamalarının bir yararı olmayacaktır. Her türlü gelişme dönemini barınaklar ve meskenlerde geçiren diğer aile Argasidae ve bazı Ixodidae türleri ile mücadele ise aşağıda inaktif dönemde kene mücadelesinde ele alınarak ifade edilmiştir. Bütün bunlardan dolayı, yukarıda belirtilen slogan ve benzerlerine göre (ev de beslenen köpeklere parazit=kist aşısı; ev köpeklerinde pire, kene tasmaları gibi) yapılan bilinçsiz uygulamalara son verilmelidir. Çünkü bu bilinçsiz, kontrolsüz uygulamalar sonucu bugün, birçok kimyasala karşı keneler 16

de (ve böceklerde) direnç gelişmiştir (zaten üretici firmaların da istediği budur; bu çevrelerde sağlıktan önce pazar anlayışı ön planda tutulduğundan, yeni preparatların devreye girmesi için beklenen, arzu edilen nedenlerdir). Ayrıca bu kimyasallar doğanın bütün canlıları ile birlikte dönüşümsüz olarak kirletilmesine, yok edilmesine neden olduğu gibi, uygulanan hayvanların sağlıkları üzerine de olumsuz etkileri olmuştur. Yine bu hayvanlardan elde edilen ürünlerde oluşan kimyasal kalıntıları, tüketen insanların sağlığı üzerine de sayısız olumsuz etki bırakması, herhalde kimyasalların tehlikesini anlatmak için yeterlidir. Diğer taraftan Türkiye de büyük miktarı böyle koruyucu amaçla kullanılan aynı kategorideki kimyasallarla ilgili bir örnek vermek gerekirse, Türkiye de 2003 yılında antiparaziter ilaçlamada uygulanan kimyasal miktarının 30 milyon kg/lt (en çarpıcı yönü ise bu miktarın büyük bir kısmı koruyucu amaçla uygulanmış olmasıdır) olduğu, bunun da yaklaşık 80 milyon dolar ödenerek yapılması yani ülkeyi zehirlemek için üstüne para ödenmesi, dahada düşündürücüdür. Bu bilgi sadece Tarım Bakanlığı verileri olup belediyelerin ve benzer kurum ve kuruluşların sivrisinek mücadeleleri için ne kadar kimyasal (kene kimyasalları ile benzer formulasyonda) kullandıkları ve bunun için kaç para ödendiği de bilinmemektedir. Buna karşılık aktif dönem de barınak ve meskenlerde alınacak önlemler çok basit ve masrafsız olup, sadece ve sadece mevcut çatlak, yarık ve deliklerin uygun bir malzeme ile kapatılarak örtülmesi ve üzerinin iyi bir şekilde sıvanıp, badana yapılması şeklindedir. Bu tür mücadele de sonuç daha garantili olarak alınır. Kenelerin aktif olduğu dönemlerde merada kene mücadelesi oldukça zor ve otlayan hayvanlar için tehlikelidir. İnaktif dönemlerinde Ixodidae türleri ile mücadele yöntemi ise: Türkiye nin bölgesel iklim değişimlerine bağlı olarak kenelerin konak üzerinde mart-ekim ayları arasında göstermiş olduğu aktif dönemi takip eden ekim- mart ayları arasında, olumsuz hava koşulları nedeniyle Ixodidae keneleri inaktif döneme, yani hareketsiz, beslenmesiz döneme girerler. Bu dönemde keneler ya merada taşların toprağın altında, ya da mesken ve barınaklarda çatlak, yarık ve deliklerin içinde olup, genellikle doymuş nimf veya aç olgun haldedir; buna diapoz, kış uykusu hali de diyebiliriz. Bu kenenin en savunmasız, en korunmasız olduğu dönemidir. İşte, bu dönem kenelerle mücadele yapılırsa, hem en etkili, hem en zararsız ve hem de en masrafsız mücadele yapılmış olur. Ancak bu mücadele yöntemini uygulayabilmek için öncelikle sorun olan kene türlerinin mevsimsel aktivitelerini, dolayısı ile kış aylarındaki saklandıkları yerleri saptamak gerekir. Ama bugün için maalesef Türkiye sathında inaktif dönemlerini geçirdiği yer saptanmış, tek bir kene türü yoktur.. İnaktif dönemde meskende kene mücadelesine geçmeden önce, mera kenesi olarak bilinen bazı Ixodidae türleri (Hyallomma anatolicum anatolicum; H. detritum, Boophilus annulatus gibi) ile mesken kenesi olarak bilinen Argasidae türlerinin (özellikle koyun kenesi olarak bilinen Ornithodorus lahorensis) meskenlere niçin ve nasıl yerleştiği üzerinde duralım; Türkiye de bilhassa kırsal alan ve hatta kentsel alanda özellikle kenar semtlerde gerek insan meskenlerinin, gerekse hayvan barınaklarının çağa uygun yaşam standartlarından uzak olması, sanki duvarların sadece içyüzü varmış gibi dış yüzlerinin hiç dikkate alınmadan sıvasız, boyasız bırakılması; hatta hayvan barınaklarının birçoğunun duvar iç yüzlerinin de aynı şekilde sıvasız ve de boyasız olması, ayrıca 17

hayvan barınakları ile insan meskenlerinin iç, içe bulunması ve bütün bunların bir yaşam felsefesi olarak kabul edilmesi, insan ve hayvanlara ait mesken şartlarını kenelerin (benzer böceklerin) yerleşmesi için uygun hale getirmektedir. İşte keneler bu şartlar altındaki meskenin özellikle duvarlarında ( iç ve dış yüzleri) olmak üzere tavan ve tabandaki çatlak, yarık ve delikler de saklanırlar. Buralarda aktif dönemde gelişme dönemlerinin geçişleri için gerekli olan gömlek değiştirme ve doymuş dişi halinde ise yumurtlama dönemlerini geçirirler. Ayrıca inaktif dönemi geçirme yerleri olarak da meskenlerde bu tüm çatlak, yarık ve delikleri kullanırlar. O halde mesken de kene mücadelesi için yapılması gereken ilk iş, insan ve hayvan yaşam yerlerinin çağa uygun standartlara kavuşturulmasıdır. Yani çağa uymayan zihniyetin ortadan kaldırılmasıdır. Ancak bu zihniyet değişiminin bugünkü anlayışla, en az 50 sene olasılıklı görülmediği noktasından hareket edilirse, hiç olmazsa meskenlerdeki mevcut çatlak, yarık ve deliklerin uygun malzemelerle kapatılması ve üzerlerinin sıvanması; mesken duvarlarında iç ve dış cephe ayırımı yapılmaksızın itinalı bir şekilde sıvama işleminin gerçekleştirilmesi, tavanlarda bulunan kütüklerin çatlak ve yarık olmamasına dikkat edilmesi veya geçirimsiz bir örtü ile tavanın kapatılması meskenlerde kene mücadelesi için, Türkiye de akla ilk gelen ilaç olarak bilinen kimyasal uygulamalarına göre, çok daha az masraflı, çok daha az zahmetli ve hiç zararı olmayan yöntemdir. Meskenlerdeki kenelerin inaktif dönemlerinde yapılan mücadeleye ilave olarak merada yapılabilecek en basit işlem sürülebilecek düz satıhlı mera toprağı ekim-mart ayları arasında belirli aralıklarla sürülerek altta saklanmış olan inaktif haldeki kenelerin toprak yüzeyine çıkmaları sağlanır, böylece iklimin olumsuz şartları ile karşı karşıya kalan kene gelişmesini sürdüremeyerek, aktif döneme geçemez; ayrıca yine bu işlemler sonucu merada bulunan ve kenelerin konak olarak yararlandığı başta küçük kemiriciler olmak üzere, diğer canlılarda rahatsız olur ve o bölgede yaşamlarını sürdüremezler. Merada kene mücadelesinde bilinmesi gereken hususlardan biride, bu gün itibarı ile Türkiye de mera ıslah çalışmalarının gerektiği şekilde ele alınmamasıdır. Tabii ki meralar bitki bakımından önemli alanlardır, ancak o bitkilerden yararlanması düşünülen ise hayvanlardır. Diğer taraftan meralar sadece hayvanların otlatıldığı, besinin temin edildiği alanlar da değildir. Meralar aynı zamanda evcil hayvanların bir araya geldiği, yine vahşi ve evcil hayvanların bir arada bulunabileceği yerlerdir. Bu yüzden meralar (örneğin kırım-kongo kanamalı viral hastalık etkeni) gerek evcil hayvanlar arasında, gerek evcil hayvanlar insan arasında ve gerekse evcil-vahşi hayvanlar-insan arasında birçok hastalık etkeninin alınıp-verildiği, hastalıkların salgınlara dönüşmesine zemin hazırlandığı yerlerdir. Bunun için ülkede izlenen mera ıslah çalışmalarında veteriner hekimliğinde yeri olmalıdır. Böyle müşterek olarak hem bitki, hem de hayvan hastalıklar bakımından ıslah edilmiş meralarda, kenelerle mücadele için, meralar padoklara veya bölümlere ayrılmalıdır. Tüm merada ihtiyaca göre ayrılmış her bir padoka, en az 2 yıl boyunca hayvan sokmamak ve hayvan sokulmayan bu padoklarda bitki islah çalışmaları ile birlikte, kene için konak olabilecek her türlü kemirici ve diğer hayvanlarla mücadele ederek, konak ve kene bakımından padoklar temiz hale getirilmelidir. Böyle hazırlanan padoklara, tabii ki kenesiz hayvanları sokarak kene mücadelesi yapılabilir. Ayrıca yukarıda inaktif dönem, mera kene mücadelesinde değinildiği gibi ekim-mart ayları arasında nadas toprağı gibi mera alanının 18

belirli aralıklarla sürülmesine bağlı olarak altta saklanmış olan inaktif haldeki kenelerin toprak yüzeyine çıkmaları sağlanır, böylece iklimin olumsuz şartları ile karşı karşıya kalan kene gelişmesini sürdüremeyerek, aktif döneme geçemez. Bu da merada uygulanabilecek önemli bir kene mücadele yöntemidir. Yapay kontrollü mera alanlarının oluşturulmasında, kene mücadelesinde alternatif olarak düşünülebilir. İnsanların kene ile buluşma noktalarından biri olan piknik alanları ise, sadece piknik için düzenlenmiş ve her türlü hayvanın girmesi engellenmiş alanlar olmalıdır. Ancak Türkiye de bugünkü mera anlayışı ile merada ve kızıl derili (her gördüğü ağaç altı ve suyun bulunduğu yerlere oturup, ateş ve duman tüttürmek bakımından) anlayışıyla kullanılan piknik alanlarında kene mücadelesi yapmak mümkün değildir. Buna bağlı olarak insanların hem meralarda, hem de piknik alanlarında kene saldırısına uğramaları da her zaman için olanaklıdır. Sonuç olarak gerçek anlamda kene veya diğer böcek, ve hatta her türlü hastalıklarla mücadele için öncelikle Bakanlıklar, Üniversiteler ve diğer kamu ve özel sektör temsilcileri ile sivil toplum örgütleri, ben, ben demeden biz olarak, bir araya gelerek; bir olarak, iri olarak ve de diri olarak Kuvay-ı Milliye ruhuyla ulu önder Atatürk ün Sakarya Meydan Muharebesinde emrettiği gibi Hatt-ı Müdafaa yoktur, Sath-ı Müdafaa vardır; O Satıh Bütün Vatandır anlayışı ile hareket ederek hiç olmazsa bundan sonrası için, tüm yurt sathını içine alan ulusal-milli projeler üretilmeli; keneler içinde aynı şekilde üretilecek olan ulusal-milli araştırma projeleri ile tüm yurt sathından elde edilecek veriler doğrultusunda ülkedeki bölgelere göre kene türleri, bunların mevsimsel aktiviteleri(aktif ve inaktif dönemlerine ait bilgiler) belirlenerek, buna göre yukarıda ifade edildiği esaslar doğrultusunda mücadele stratejileri geliştirilmelidir. KAYNAKLAR 1. Hoogstral, H., Kaiser, M.N. (1959). Observation of Egyptian Hyalomma Ticks (Ixodoidea, Ixodidae) 5. Biological Notes and its Subspesies anatolicum Koch and excavatum Koch Among Russian and other workers. Identity of H.lusitanicum Koch. Ann.Ent.Soc.Amer., 52(3), 243-261. 2. Karaer, Z. (1983). Ankara ili ve civarında bulunan kene türleri ile Hyalomma dentritum (Schulze, 1919) un bazı ekolojik özellikleri üzerine araştırmalar. TÜBİTAK VII. Bilim Kongresi Tebliğleri, 371-378. 3. Karaer, Z., Yukarı, B. A., Aydın, L. (1997). Türkiye Keneleri ve Vektörlükleri. Parazitoloji de Artropod hastalıkları vektörler.türkiye Parazitoloji Derneği Yayın No: 13. İzmir. 4. Kurtpınar, H. (1954). Türkiye Keneleri: Morfoloji, Biyoloji, Konakçı Yayılışları ve Medikal Önemleri. Güven Matbaası,Ankara, 112. 5. Sağlık Bakanlığı (2006).Sağlık Bakanlığı Kırım- Kongo Kanamalı Ateşi Bilimsel Kurul Basın Bilgi Notu, Erişim Adresi: http://www.kirim-kongo. saglik.gov.tr/g1.pdf Erişim Tarihi: 18.07.2006. 19