ORTAÇAĞ'DA MARAŞ'IN SOSYO KÜLTÜREL VE ETNİK YAPISI HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME



Benzer belgeler
TARİH BOYUNCA ANADOLU

HAÇLI SEFERLERi Orta Çağ'da Avrupalıların Müslümanların elinde bulunan ve Hristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs ve çevresini geri almak için

DOĞU ANADOLU YA İLK SELÇUKLU AKINI

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 9.Ders. Dr. İsmail BAYTAK III. HAÇLI SEFERİ

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ

Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 6.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Haçlı Devletleri nin Kuruluşu

Anadolu'da kurulan ilk Türk beylikleri

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ

Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ

ETKİNLİKLER/KONFERSANS

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 10.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. IV.-V. vd. HAÇLI SEFERİ

ORTA ASYADAN TÜRK GÖÇLERİ

c-1086 da Süleyman Şah ile Tutuş arasında yapılan savaşta Süleyman Şah yenildi ve intihar etti, oğulları esir alındı.

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

Türk İslam Tarihi Konu Anlatımı. Talas Savaşı (751)

Dört Halife Dönemi Hazreti Ebubekir ve Hazreti Ömer Devri Ders Notu

ŞANLIURFA YI GEZELİM

Osmanlı Devleti'nin kurucuları, Oğuzların Bozok koluna bağlı Kayı aşiretidir.

TARİH TÜRKLER DEN ÖNCE ANADOLU HAÇLI SEFERLERİ VE ANADOLU DA HAÇLI DEVLETLERİ

İstanbul u Fethinin Dahi Stratejisi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

1 KAFKASYA TARİHİNE GİRİŞ...

ANADOLU SELÇUKLULARI -Bir Hanedanın Evrimi-

KURTALAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

istanbul'un fethinin türk ve dünya tarihi açısından sebepleri istanbul'un fethinin türk ve dünya tarihi açısından gelişmesi istanbul'un fethinin türk

BEDİR SAVAŞI. Nedenleri Savaş Sonuçları UHUD SAVAŞI. Nedenleri. Savaş Sonuçları HENDEK SAVAŞI. Nedenleri. Sonuçları. Kaynakça

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

DÂNİŞMENDLI DEVLETİ ZAMANINDA MARAŞ TARİHİNE GENEL BİR BAKIŞ

SURUÇ İLÇEMİZ. Suruç Meydanı

İktisat Tarihi I Ekim

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 5.Ders. Dr. İsmail BAYTAK I. HAÇLI SEFERİ

Gazneliler ( ):

SİKKELER IŞIĞINDA II. SÜLEYMANŞAH IN GERÇEK TAHTA ÇIKIŞ TARİHİ

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

13. YÜZYILIN İLK YARISINDA MARAŞ

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

Abbasiler Devleti Ders Anlatım Videosu. Abbasiler Devleti Ders Anlatım Notu ABBASİLER ( )

TARİH 10 HAZIRLAYAN: ARİF ÖZBEYLİ

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

ÖZGEÇMİŞ VE YAYINLAR

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

SİVEREK'TE TARİHİ ESERLER VE CAMİLER

EĞİTİM- ÖĞRETİM YILI NUH MEHMET YAMANER ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ 10.SINIF OSMANLI TARİHİ I. DÖNEM I. YAZILI SORULARI A GURUBU

Vefatı münasebetiyle. Prof. Dr. Işın Demirkent i VEFEYÂT. Semavi EY CE

HALFETİ İLÇEMİZ. Halfeti

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

İktisat Tarihi I

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...1

Balkanlarda Arnavutlar ve Arnavut Milliyetçiliği

ULUSLAR ARASI SELÇUKLU DÖNEMİNDE MARAŞ SEMPOZYUMU

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

ÖZGEÇMİŞ. 2. Doğum Tarihi : Unvanı :Yrd.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu :Doktora Derece Alan Üniversite Yıl Lisans

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi

HELLENİSTİK DÖNEM UYGARLIĞI 9.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. (Diadokhlar Dönemi ve İPSOS SAVAŞI)

KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

İktisat Tarihi I. 18 Ekim 2017

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans İlahiyat Atatürk Üniversitesi 1979 Y. Lisans Tarih Atatürk Üniversitesi 1981 Doktora Tarih Atatürk Üniversitesi 1985

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

UŞAK'DA BIR KÖPRÜ KITABESI ÇANLı KÖPRÜ (H M. 1255)

Gazi Ahmet Muhtar Paşa

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti) Orta Asya da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Hunların ilk oturdukları yer

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere,

KAY 361 Türk İdare Tarihi. Ders 6: 20 Kasım 2006 Konu: Osmanlı Toprak Sistemi Okuma: Ortaylı, 1979, sf

Anahtar Kelimeler: Danişmendliler, Danişmend Ahmed Gazi, Gümüştegin, Emir Gazi ( Melik Gazi)

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 5.ders. Dr. İsmail BAYTAK. İlk Türk Devletleri TABGAÇLAR

KÜTAHYA' NIN TARİHÇESİ

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

BİLECİK ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ FORMU KİŞİSEL BİLGİLER

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ 2 SASANİLER-İSPANYA EMEVİLERİ-TULUNOĞULLARI

Kayseri en erken. İlk İslam Akınlarında Kayseri

KARAMAN ERMENEK BALKUSAN KÖYÜ

İslam ın Serüveni. İslam ın Klasik Çağı BİRİNCİ CİLT MARSHALL G. S. HODGSON

Sikkeler: (Sağda) Tanrısal gücün simgesi Ammon/Zeus un koç boynuzuyla betimlenen İskender. (Solda) Elinde kartal ve asa tutan Tanrı Zeus

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

TÜRKİYE TARİHİ ( YÜZYIL)

Afganistan'da Afyon Üretimi Dosyası (İnfografik)

HELEN VE ROMA UYGARLIKLARI

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

1-MERKEZ TEŞKİLATI. A- Hükümdar B- Saray

FOSSATİ'NİN "AYASOFYA" ALBÜMÜ

T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ

Dinlerin Buluşma Noktası. Antakya

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 6.ders. Dr. İsmail BAYTAK. İlk Türk Devletleri KÖKTÜRK DEVLET

KAY 361 Türk İdare Tarihi. Ders 3: 16 Ekim 2006 Konular: İslam Devleti Okuma: Ortaylı, 2000: 47-88

İNANÇOĞLU MURAD ARSLAN BEY İN SİKKELERİ

ÖZGEÇMİŞ MUHARREM KESİK. İstanbul da tamamladı. Lisans öğrenimini yılları arasında İstanbul Üniversitesi

Transkript:

KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 335 ORTAÇAĞ'DA MARAŞ'IN SOSYO KÜLTÜREL VE ETNİK YAPISI HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME Dr. Selim Kaya Tarihi süreç içinde Maraş topraklarında Hitit, Asur, Pers, Makedonya, Grek, Roma medeniyetlerinin yanısıra; Sasanî, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devletleri ayrıca Ermeni ve Haçlı kontlukları yaşamıştır. Böylesine çok medeniyetin ve devletin önemli bir yerleşim merkezi olan Maraş şehrinin Ortaçağ'daki sosyo kültürel ve etnik yapısını teferruatlı olarak ortaya koymak da takdir edersiniz ki çok zor bir husustur. Dönemin hem geniş bir zaman dilimini içermesi hem de kaynakların az olması gibi sebepler de konuyu bütün yönleriyle ortaya koymamızı güçleştirmektedir. Ancak konuyla ilgili genel bilgilerin ifade edilmesinin de güzel bir faaliyet olacağı kanaatiyle böyle bir tebliğ hazırladım. Maraş; Anadolu'nun en eski şehirlerinden birisidir. İsminin Asur kaynaklarında geçen Markasi'ye dayandığı belirtilmektedir. Maraş ve çevresini inceleyen arkeologlar, ilk çağlardan beri bu şehrin önemli bir yerleşim yeri olduğu hususunda hemfikirdirler. Maraş Müzesi'nde korunan ve teşhir edilen Hititlere, Asurlulara ve Hellenistik Roma Çağı'na ait eserler de arkeologları doğrulamaktadır. Roma İmparatorluğu'nun M.S. 395 yılında doğu ve batı olmak üzere ikiye bölünmesi ile Maraş şehri, Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nun hâkimiyetine girdi. Maraş şehri V. yy.da Monofizitlerin merkezi oldu. Monofizitler; eski doğu kiliseleri içinde yer alan ve Hz. İsa'nın bir tek tabiatı olduğunu kabul eden, O'nun tek yaratılışının "ilâhî tabiat" olduğuna inanan dînî bir cemaattir. Bu cemaat merkez olarak Maraş'ı seçmiş ve faaliyetlerini burada planlayıp programlamıştır. Ermeni kaynaklarının ifadelerine göre de Ortaçağda Ermeniler'in büyük bir çoğunluğu Monofizit öğretisine bağlı idi. Rumlar ve Ermeniler inançlarındaki bu birliktelik sebebiyle yakınlaşarak düşmanlarına karşı siyasî bir güç oluşturmuşlardı. Coğrafî konumu sebebiyle Maraş şehri, VI.yy.da ve sonrasında Bizans-Sasanî çatışmalarına sahne oldu. Zaman içinde her iki imparatorlukta ortaya çıkan iç karışıklıklar Müslüman Arapların Maraş ve çevresini fethi için uygun bir ortam hazırladı. İslâm hâkimiyetinin Kuzey Suriye'den Anadolu'ya doğru yayıldığı sıralarda Maraş, Rumlar ile Müslüman Arapların nüfuz mücadelesi verdikleri önemli bir şehirdi. Müslüman Arapların hemen her yıl Bizans hakimiyetindeki şehir ve kalelere düzenledikleri seferlerin bir kısmı Maraş ve çevresini ele geçirmek için yapılmıştı. Maraş bölgesindeki devamlı savaş halinden rahatsız olan Bizans İmparatoru Herakleios (610-641) Maraş'ın yerli halkını tehcir etti. Suriye bölgesindeki Rumları da Maraş ve çevresine yerleştirdi. Böylece şehirdeki Rum nüfus arttı. Müslüman Arapların Kilikya bölgesine fetih hareketi başlattıkları zaman Maraş oldukça kalabalık bir şehir idi. Maraş, ilk kez 637 yılında Hz. Ömer'in halifeliği döneminde Halid b. Velid'in komutasındaki İslâm ordusu tarafından feth edildi. Bu tarihten sonra Maraş ve çevresinde İslamlaşma süreci başladı. Daha sonraları İslâm orduları Maraş'ta bir garnizon kurarak Anadolu içlerine yapılacak seferler için burayı askerî üs edindi. Bu askerî hudut ve savunma sahalarından güneyde kalan kısımlara Avâsım, kuzeyde kalan kısımlara Sugûr (uç'lar) denilmekteydi. İslâm orduları, daha çok Kilikya geçitlerini ve Maraş-Elbistan geçidini kullanmak suretiyle Anadolu'ya giriyorlardı. Ancak Maraş'ta Müslüman Arapların hâkimiyeti kalıcı olmadı, şehir Bizanslılar ve Müslümanlar arasında sık sık el değiştirdi. Savaşlara rağmen Anadolu'ya düzenlenen fetih seferleri esnasında bölgeye devamlı göç oldu ve şehirdeki Müslüman Arap sayısı da önemli ölçüde arttı. Emeviler devrinde Müslüman Araplar, Kuzey Suriye'de Bizanslılara karşı kaleler inşa ederek müdafaa hatları oluştururken harap bir halde bulunan Maraş şehrini imar etti, garnizonun asker

336 KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU sayısını arttırdı. Bu dönemde şehre bir kale ve büyük bir cami inşâ edildi. Sonra da şehir çevre kasaba ve yerleşim yerlerinden getirilen Müslümanlara iskâna açıldı. Böylece Maraş ve çevresinde Müslüman Arap nüfusu arttırılmış oldu. Emevîler döneminde de Maraş şehri, Anadolu'ya gaza eden İslâm ordularının hareket üslerinden biri idi. Müslümanlar Maraş ve çevresine Sâife ve Şâtıye diye adlandırdıkları gazalar düzenlemekteydi. Şehir VII.yy.da Bizanslılar ile Müslüman Araplar arasında sık sık hâkimiyet değişikliklerine sahne oldu. Maraş, suğûr şehri olarak bazen Bizans imparatorlarına, bazen halîfelere, bazen de Mısır ve Suriye'de hâkimiyet kuran devletlere tâbi' beyler tarafından yönetildi. VIH.yy. başlarında Maraş'ın, Bizans şehirleri arasında ayrıcalıklı bir yeri vardı. Bu dönemde Bizans imparatorlarının yetiştiği ve imparator akrabalarının ikamet ettiği şehir olarak şöhret kazandı. İmparator V.Konstantinos'un (741-775) babası III.Leon (717-741) aslen Maraş'lı idi. Maraş'ta doğmuş ve çocukluğunu Maraş'ta geçirmişti. Ancak bu şehir Müslümanlar tarafından yönetilmekte idi. Kilikya bölgesine sefer düzenleyen V.Konstantinos sülalesinin yurt şehri olan Maraş'a gelerek kaleyi kuşattı. Şehirdeki Müslüman halk, göç etmelerine müsaade edilmesi şartıyla teslim oldu. Bu dönemde şehirdeki Rum halkın sayısı önemli bir artış gösterdi. Bununla birlikte inançlarını yaşayan ve öğretilerini devam ettiren Maraş halkının büyük çoğunluğu VIH.yy. sonlarında da Monofizit idi. Şehirdeki Monofizitler 769 yılında kendi öğretilerini tenkit eden diğer bazı insanları Bizans Devleti aleyhine casusluk yapmakla suçladılar ve bu sebeple halkın bir kısmı Filistin tarafına sürüldü. Emevîlerin son halifesi H.Mervan'ın son döneminde Maraş yeniden Müslümanların eline geçti ve tahkim edildi. Abbasiler döneminde İslâm ordularının Kuzey Suriye bölgesinde edindikleri iki önemli üsten birisi Maraş şehriydi. Abbasiler döneminde de Maraş ve çevresinde hâkimiyet kurmak için Müslümanlar ile Bizanslılar arasında çarpışmalar devam etti. Abbasiler döneminde de şehre kale yapıldı, şehir surlarla çevrildi. Diğer şehirlerden getirilen insanlar Maraş'ta iskan edildi. Müslümanların her yıl Anadolu içlerine yaptıkları akınlarda Maraş şehri geçiş noktası olması sebebiyle önem kazandı. Maraş, 868 yılında Mısır'da bir Türk devleti kuran ve bir kaç defa da Tarsus'a kadar gelen Ahmed b. Tolun'un hâkimiyetine girdi ve uzun bir süre Tulunoğulları'nın valileri tarafından yönetildi. Bizans yönetiminin Doğu Anadolu taraflarındaki Ermeniler'i İç Anadolu'ya göçe zorlamasından sonra Maraş şehrinin sosyal ve kültürel yapısı değişti. Ancak Ermeniler için Kilikya bölgesi önemli bir sığmak oldu. Kilikya bölgesine gelen Ermeniler, Bizans imparatorları tarafından kendilerine tâbi olarak Kilikya'daki şehir ve kalelere yönetici tayin edildiler. Daha sonraki yıllarda ellerine geçen fırsatları değerlendiren Ermeniler, Bizans'ın idaresinde bulunan bazı kaleleri de elde ettiler. Kilikya bölgesindeki Ermeni nüfusun artışına parelel olarak Maraş ve çevresindeki Ermeni sayısında artış oldu. Ermeni asıllı Mleh (Melias), 915 yılı sonları 916 yılı başlarında Maraş'a bir saldırı düzenledi ve şehri yağmalattıktan sonra buradan ve Tarsus civarından 50 bin esir alıp beraberinde götürdü. Böylece Maraş ve çevresindeki Rum nüfusda önemli bir azalma oldu. Daha sonraki yıllarda Maraş'a Tacikler hâkim oldular. Ancak Taciklerin hâkimiyeti uzun sürmedi 943 tarihinde Bizans imparatoru olan VII. Konstantinos saltanatının altıncı senesinde Tacikler'in elinden Maraş'ı aldı. Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu bölgesini 947 yılında ele geçiren Arap asıllı Hamdânîler hanedanının en güçlü hükümdarı Seyfüddevle, 952 yılında Maraş'ı Hıristiyanlardan kurtardı ve şehri yeniden inşâ etti. Bu işi yaparken de Maraş'ı eski yerinden kaldırıp daha kolay müdafaa olunabilecek bir yere nakl etti ve etrafını kale ile tahkim eyledi. Onun Maraş'ı zabt ve imar etmesi üzerine şâiri Mütenebbî'nin güzel bir kasîde söylediği rivayet olunur. Seyfüddevle'nin Maraş'ı şimdiki mevkiine göre, biraz doğuda ve günümüzde Karamaraş olarak adlandırılan eski Maraş olmalıdır. Maraş şehrinin 963 yılında, İmparator Nikephoros II. Phokas (963-969) tarafından zapt edilmesinden (diğer bir ifade ile X.asrın ikinci yarısından) sonra Maraş ve çevresi bütün suğûr şehirleriyle beraber bir asırdan fazla Bizans İmparatorluğu'nun idaresi altında kaldı. Bizanslılar

KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 337 Antakya da bulunan dük veya catapanu unvanını taşıyan valilerle bu bölgeyi idare ettiler; Maraş Antakya dukalığına bağlı idi. Bizans İmparatoru II.Basileios'un (976-1025) Doğu Anadolu Bölgesi'nde yaşayan ve Rumlarla aralarında mezhep kavgaları olan Ermenileri (Doğu Anadolu'ya yaptığı seferden sonra) 1021-1022 yılında tehcire tabi tutarak Maraş ve çevresine yerleştirmesinden sonra şehirdeki Ermeni nüfusta artış oldu. Maraş bölgesinde 1021 yılı öncesi Rumlar, Süryanîler ve Nasturîler yaşamaktaydı. Bu tarihten sonra H.Basilios'un bu icraatının da etkisiyle Maraş'a çok sayıda Ermeni geldi ve yerleşti. Böylece şehrin sosyal ve etnik yapısında da büyük bir değişim gerçekleşti. Diğer etnik toplulukların sayısı ve etkileri azalmış oldu. Dolayısıyla Selçuklular Maraş ve çevresini fethetmeden önce burada Ermeni nüfus artmış ve bölge Bizans İmparatorluğu'na bağlı Ermeni valiler tarafından yönetilmeye başlanmıştı. Maraş, İmparator Romanos IV. Diogenes'in 1069'daki Anadolu seferinin ulaştığı en uç güney nokta idi. Anadolu'daki Türkmenlerin bir kısmına kumanda eden Afşin Bey'in taarruzlarına son vermek maksadıyla büyük bir ordu ile Göksün üzerinden Maraş'a gelen IV.Diogenes Türkmenlere büyük zararlar verdirmekle ve hatta bazı şehirleri istila etmekle birlikte Türk ilerleyişine engel olamadı. Malazgirt zaferi sonrası Sultan Alparslan, yanındaki beylerin bazılarına zabt edecekleri memleketleri kendilerine "bi-tarîkı'1-irs" bahş edeceğini söyleyerek Anadolu'ya fetih akınları yapmalarını emretmesi sonrası Maraş da Selçuklu beyleri tarafından zabt edildi. Ancak şehir için yapılan savaşlar bitmedi. Anadolu'nun güney bölgesinin fâtihi olan Afşin Bey, bölgede Türk hâkimiyetini sağlamak için uzun yıllar mücadele etti. Afşin Bey'den sonra Çavuldur Bey'in Maraş ve çevresinde Türk hâkimiyetinin devamlı hale gelmesi için mücadele ettiği bilinmektedir. Malazgirt zaferi sonrası Maraş şehrinde Rum ve de özellikle Ermeni nüfusunda artış görülür. Türklerin Doğu Anadolu'yu zabtından sonra Türklerden kaçan Rum ve Ermenilerin bir kısmı Kappadokia taraflarına göç ederken önemli bir kısmı da Kilikya bölgesine özellikle de Maraş ve çevresine göç etmişti. Fakat Türk istilâsının gittikçe genişlemesi ve Türkmenlerin akın akın Anadolu'ya gelip yerleşmeleri üzerine, bunların akınlarından canlarını kurtarmak için Kilikya'nın dağlık bölgelerine çekildiler; bölgede savaşların azalması barış ve asayişin sağlanmasından sonra sığınaklarından çıkarak Kilikya şehirlerine yerleşmeğe ve yavaş yavaş Maraş çevresine yayılmaya ve bölgenin etnik yapısını değiştirmeye başladılar. Kilikya bölgesindeki Ermeni nüfus yoğunluğundan istifade eden ve Bizans Devletinin içinde bulunduğu olumsuz şartları değerlendiren Ermeni Philaretos Brachamios Malazgirt bozgunu sonrası öteye beriye dağılmış olan Rum generalleri etrafında toplayıp Bizans imparatorluğuna tâbi' bazı şehirleri zabt etti. Genişleyen Türk fetihleri karşısında Anadolu'daki Bizans hâkimiyetinin süratle çökmesinden istifade eden Philaretos Bizans'a bağlılığını reddederek etrafına topladığı kuvvetlerle önce Maraş'a geldi. 1072 tarihinde Maraş'ı ve Elbistan'ı zabt etti. Ancak siyasî gelişmeler ve Türk taaruzları karşısında Bizans İmparatoruna bağlılığını bildirdi ve idaresi altındaki yerlere ilâveten Antakya dukalığına tayîn olundu. Böylece kısa süre içinde Ermeni prensliğinin temellerini atmış oldu. Daha sonraki yıllarda da Elbistan, Malatya, Harput, Palu, Tarsus ve Urfa'yı içine alan ve sınırları Çukurova'dan Güneydoğu Anadolu bölgesine kadar uzanan, 1078'den 1097'ye kadar hüküm sürdüğü bir Ermeni prensliği kurdu. Maraş ve çevresindeki Ermeni nüfusun artması için gayret gösteren Philaretos, bir yandan Bizans'a tâbi görünmekte, öte yandan da Büyük Selçuklu Devletine yıllık vergi ödemek ve dolayısıyla tâbiiyet arzetmek suretiyle prensliğinin devamını sağlamakta idi. Türkler Anadolu'ya fetih akınları düzenlerken Kilikya bölgesine de geldiler. Maraş ve çevresi bu dönemde sık sık savaşlara sahne oldu Bu duruma işaret eden Urfalı Mateos, "1079'da zalim Türkler, Akdeniz'e yakın bulunan hristiyan memleketlerinde yayılmış olup bölgede sulh ve asayiş kalmamıştı. Bir çok Bizans eyaleti ıssız bir hale geldi. Doğu milleti mahvoldu ve Roma memleketi viraneye çevrildi. Antakya, Tarsus'a kadar Kilikya'da, Maraş'ta, Duluk'da ve bu yerlerin bütün havalisinde insanlar rahat yüzü görmüyordu. Bundan dolayı binlerce insan oralardan kaçarak buraya (Urfa'ya) geliyordu" demektedir. Ancak Mateos burada bir hakikati görmemektedir. Çünkü belirttiği tarihlerde Maraş ve çevresi Philaretos'un idaresindedir. Şehir ve

338 KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU çevresindeki huzursuzluklarda Türklerin etkisi olabileceği gibi Rumların ve Ermenilerin de etkisi olabilir. Zaten Kilikya bölgesi sadece Türk akınlarına maruz kalmamış aynı zanmanda bölgede Rum Ermeni çatışmaları da çok sık yaşanmıştır. Maraş'ı kendisine bir nevi başkent olarak tayin eden Philaretos, Ermeni Katoligosu (Patriği) yapılan savaşlar esnasında Türk tarafını tercih ettiğinden Maraş'ta yeni bir katoligosluk kurdu. Böylece Maraş Ermenilerin katoligosluk merkezi oldu. Bu dönemde Maraş'tan Urfa'ya kadar uzanan alanda kurulan Ermeni prensliği de Ermenilerin bölgedeki ilk siyasî teşekkülü oldu. Philaretos Urfa'da iken Süleymanşah'ın Antakya'yı aldığını öğrendi. 1075'de İznik'i ele geçirerek Anadolu'da, Büyük Selçuklulara bağlı bir devlet kuran ve Anadolu'da güçlü bir Selçuklu hâkimiyeti tesis eden Kutalmışoğlu Süleymanşah'ın 1085'te Antakya'yı zabt etmesinden sonra onun Anadolu'daki fetihlerinden endişelenen Philaretos Elbistan tarafına kaçtı. Fakat o esnada Türk kumandanlarından Buldacı Bey o bölgeyi zabt etmiş idi. Bu sebeple Philaretos burada duramayarak Maraş'a geldi, fakat Buldacı Bey biraz sonra Maraş'ı da zabt etti (1085). Maraş'ın Buldacı Bey tarafından fethi sonrası Türkler ile şehirdeki Rumlar ve Ermeniler arasında ticari ilişkiler başladı. Şehirde yaşayan etnik farklılığa sahip insanlar bölgedeki ticarî faaliyetlerden en iyi şekilde faydalanmaya çalışmaktaydı. Sosyal hayat devam ederken idaresi altındaki memleketlerin Türk kumandanları tarafından birer birer zabtı ve Rumların ihaneti üzerine büsbütün açıkta kalan Philaretos, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah ile yakınlık kurmak gereğini hissetti ve Melikşah'a tâbiiyetini aynı zamanda da İslâm dinini kabul ettiğini bildirdi, sonra da Melikşah'ın yanına gitti. Melikşah da Philaretos'u bölgeye idareci olarak tayin etti. Şehre Ermeniler hâkim olduktan sonra Maraş, Birinci Haçlı seferine kadar Philaretos tarafından yönetildi. Haçlılar Anadolu içerilerinde ilerlerken Maraş'ı da aldılar (1097). Böylece 1085'te Türkler tarafından fethedilen ancak daha sonra Ermeni valilerce yönetilen Maraş şehri, 1097'de Haçlıların eline geçti. Haçlıların şehre hâkim olmasından sonra Maraş'ta Haçlılar da yaşamaya ve bölgede yerleşmeye başladı. Bu sıralarda Ermeniler, Haçlı seferlerinin Selçuklu Türklerini meşgul etmesi ve zaafa uğratması sebebiyle Kilikya'da tutunma ve prensliklerini yaşatma ve bölgede hâkimiyetlerini devam ettirme imkânı bulmuşlardı. Zaten Haçlı seferleri esnasında Ermeniler Haçlılara yardımcı olmuşlardı. Bu sebeple Haçlı idaresinde Ermeniler çok rahat etti. Haçlı reisleri, Bizans idaresinde iken Türklerin idaresine geçmiş olan memleketleri zabt eder etmez Bizans İmparatorluğu'na iade ve teslim etmeyi taahhüd etmişlerdi. Bu sebebten dolayı Maraş'ı Bizanslıların idaresine bıraktılar. Aleksios I.Komnenos (1081-1118) döneminde 1099'da Bizans hâkimiyetine giren Maraş şehrini Bizanslılar nâmına Thatul isminde bir Ermeni idareye başladı. Ancak 1103 yılında Elbistan Ermenileri Sultan I.Kılıç Arslan'ı kendilerini Haçlı zulmünden kurtarması için çağırdılar. Elbistan'ı Haçlılar'ın elinden Türklerle işbirliği yaparak kurtardılar. Ermenilerin bütün olumsuz faaliyetlerine rağmen Türkiye Selçuklu Devleti sultanları diğer gayr-i müslimlere karşı olduğu gibi Ermenilere karşı da hoşgörülü davranmışlardır. Bizans Devleti'nin Ortodoks mezhebini empoze etme maksatlı dînî baskılarına maruz kalan Ermeniler, Bizans'a karşı direnişe geçerek ve Bizans Devleti'nin dînî politikasına tepki olarak Türklerin bölgeyi fethini kolaylaştırıcı yardımlarda bulundular. Maraş'ta 1114 tarihinde büyük bir deprem oldu ve birçok kişi hayatını kaybetti, şehir bütünüyle harap oldu. Bu depremden sonra harap halden kurtarılamayan şehir Urfa Haçlı Kontuğunun hâkimiyetine geçti. Ancak Maraş daha sonra Urfa Kontluğundan ayrıldı müstakil bir kontluk halini aldı. Bu küçük kontluk epeyce devam etti. Senyör veya kont unvanını taşıyan hâkimler bazen Bizans İmparatorluğu'nu bazen Anadolu Selçuklu Devleti'ni bazen Antakya Haçlı Prensliğini, bazen de Urfa kontluğunu metbû' tanıyorlardı. Suriye'den Haçlıları kovmak isteyen Selçuklu beylerine karşı müdâfaada bulunmak içün Kudüs Haçlı Kralının idaresi altında toplanan Antakya, Trablus, Urfa kontlarının arasında Maraş senyörleri de bulunmakta idiler; İlgazi'ye, Belek b. Behram'a, Aksungur Porsukî, Zengî'ye karşı yapılan savaşların çoğuna Maraş senyörleri de katılmışlardı. Maraş Haçlı senyörlüğü doğudan ve güneyden Urfa kontluğu ve Antakya prensliğine tâbi' olan memleketlerle çevrilmiş olub yalnız kuzeyden Anadolu Türk hükümetleriyle, batıdan da

KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 339 Kilikya Ermeni Prensliğ ile sınırları çevrilmiş bulunuyordu. Bölgede Türklere yaşam hakkı tanımak istemeyen Maraş senyörleri sık sık Türkler aleyhine faaliyetlerde bulunuyorlardı. Maraş'ın kuzeyi Anadolu'nun en büyük meliklerinden Muhammed b. Gazi b. Dânişmend'e tâbi' olduğu esnada senyör Baudouin'in Türklere ait araziye tecâvüz etmesi üzerine 1141 senesinde Dânişmendiler Maraş'a girdi, köyleri yaktı, yıktı ve Melik Muhammed şehri bilhassa kiliseleri yağma etti. Maraş Senyörü Baudouin Bizans İmparatoruna haber göndererek yardım istedi. İmparator Şeyzer kuşatmasını kaldırarak Maraş senyörünün yardımına geldi. Melik Muhammed pek çok ganimetler ve esirleri beraberinde olduğu halde Maraş'tan ayrıldı. Türkmenlerin Anadolu'ya akınlar düzenlediği, rast geldikleri şehirleri ve kasabaları yağma ve tahribe başladıkları dönemde Fırat'ı geçerek Anadolu içerisinde ilerliyorlardı. Türkmenlerin Urfa çevresine yaptıkları yağma akınlarından da istifade eden Musul ve Haleb Meliki İmadüddin Zengî 1144 senesinde Urfa'yı Haçlılardan zabt etti. Haçlıların bu bozgunundan istifade etmek isteyen Anadolu Selçuklu Sultanı I.Mesud Maraş ve çevresindeki şehirlere sefer düzenledi. Sınırları kuzeyden, doğudan ve güneyden İslâm hükümetleriyle çevrilmiş olan Maraş senyörü Joscelin, bölgedeki hükümdarların en kuvvetlisi olan Anadolu Sultanı Mesud ile barış antlaşması yapmak zorunda kaldı. Joscelin, Sultan Mesud'u metbû' tanımayı, yanındaki Müslüman esirlerini serbest bırakmayı ve vergi vermeyi kabul ederek barış istedi. Fakat bu barış şehirdeki Rumların, Ermenilerin ve haçlıların Türklere karşı olumsuz tavırları ve Türklerin ticari hayatını yok edici çalışmaları sebebiyle devam etmedi. 1149 senesi Eylül'ünde bizzat Sultan Mesud Maraş'a geldi, şehri zabt ve yağma etti; şövalyeleri, piskoposları ve Haçlılardan suçu sabit olanları öldürttü. Sultan Mesud, Joscelin'den aldığı yerlerin tamamını Maraş'a bağladı. Maraş'ın müdâfaası ve imarı işlerini oğlu ve veliahdı Kılıçarslan'a tevdî' ederek Konya'ya geri döndü. Maraş'ın Türklerin hâkimiyetine geçmesi sonrası da şehir için Türklerin Ermenilerle, Rumlarla ve Haçlılarla savaşı devam etti. İşte 1097'de Haçlıların hâkimiyeti altına giren Maraş bu surede Türkler tarafından geri alındı. Maraş Haçlıların yönetimine geçtikten sonra 17 sene kadar Ermenilerin, 35 sene de Lâtinlerin hâkimiyeti altında kalmıştı. Sultan Mesud'un hükümdarlığının son yılı içinde, 1155 senesinde Maraş şehri bir Ermeni çetesinin tecâvüzüne uğradı. Kilikya Ermeni Prensi Thoros kardeşi Stephanie'ı Maraş'a gönderdi. Stephanie askerlerini geceleyin şehre sokarak yerli Hristiyanların Rumların ve Ermenilerin hanelerinde sakladı, güneş doğarken bu Ermeni çete efradı saklandıkları evlerden çıkararak uykuda bulunan Müslümanların hanelerine saldırıda bulundular. Hatta Türklere yakın olan kendi soydaşlarını hristiyan halkı dahi öldürdüler. Fakat iç kaleyi alamadılar, sonra Selçuklu Devleti'nin bölgeye asker gönderdiğini işitince şehir Hristiyanlarından bir kısmını da beraberlerine alarak çekilip gittiler. Bunların şehri terk etmesinden sonra Türk askeri şehre girdi, Hristiyanlara karşı intikâm-cûyane bir hareket şöyle dursun bilakis şehirdeki heyecanı teskîn etmekten, fırârî Ermenilerden geri gelenlere hanelerini ve bütün mal-mülklerini iade eylemekten başka bir şey yapmadılar. Yalnız çete ile teşrîk-i mesaî ederek Müslümanlara zulüm yapanları cezalandırdılar. Ermeni Stefan'ın Maraş şehrini tahrip ve yağma etmesine rağmen, şehri kurtaran Türkler, Hristiyanlara çok iyi muamele ederek halkın tekrar yurtlarına dönmesini sağlamışlardır. Maraş, Kilikya Ermeni Prensliği, Antakya Haçlı Prinkepsliği ve Suriye meliklerine tâbi' memleketler ile hudûd olmak dolayısıyla muhafaza ve müdâfaası önemli idi. Sultan II.Kılıçarslan Maraş'i hudûd vilâyetlerinden olması sebebiyle Anadolu'nun batısında Rumlarla hem-hudûd olan vilâyetler gibi idare ediyordu. Uç yani suğûr addedilen memleketler yurtluk ve ocaklık olarak Türkmen beglerine verilmesi âdetti. Uç beylikleri babadan oğula intikâl ederdi. Milletlerarası ticaret yollarının geçtiği güzergahta bulunan Maraş ve Elbistan bölgesi, elbette XIII.asırda bulunduğu konum itibarıyla ticari hayatın canlı olduğu bir bölge idi. Ticarî ehemmiyeti sebebiyle bu bölgenin güvenliğinin sağlanması Selçuklu Devleti için de büyük bir önem arzetmekteydi. Bu amaçla Maraş ve çevresinde II.Kılıç Arslan zamanında Hüsameddin

340 KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU Hasan Bey idaresinde bir uç beyliği kurulması gerçekleşti. Hüsameddin Hasan Beg bir müddet şehri yönettikten sonra vefat etti. Yerine oğlu İbrahim geçti. Ondan sonra da oğlu Nusretüddin Hasan Beg yönetici oldu İbn Bîbî'nin Melik-i Maraş dediği ve uzun uzadıya medh eylediği zât budur. Nusretüddin Hasan Beg, Sultan I.Gıyâseddin Keyhüsrev'in güvenini kazanmış bir bey idi. I.Keyhüsrev'in 1208 sonu 1209 başlarında Kilikya Ermeni Kralı Leon'a karşı olan seferinde maiyyetinde bulundu. Nusretüddin Hasan Beg Selçuklu tahtını elde etmesinde oynadığı önemli ve olumlu rol sebebiyle Sultan I.İzzeddin Keykâvus'un da yanında itibar sahibi bir bey idi. I.Keykâvus döneminde, Nusretüddin Hasan Beg idaresi altındaki yerler genişletildi. I.Keykâvus'un halefi Sultan I.Alâeddin Keykûbâd'ın saltanatının ilk zamanlarında da Nusretüddin Hasan Beg Maraş'ta idareciliğe devam etti. Ancak I.Keykubad devlet idaresinde ntpiz ve tahakkümünü tesîs etmek maksadıyla beylerden bazılarını hatta 1222 senesinde ümerâ-yı devletin en büyüklerini öldürtmüştü. Nusretüddin Hasan Beg'in muhtemelen 1233 tarihine kadar beyliği devam etti. Bu tarihten sonra I.Keykûbâd'ın emriyle öldürüldü. Haçlılar zamanında çok harab olarak nüfûsu azalmış olan Maraş bölgesi, Hüsameddin Hasan, oğlu İbrahim ve torunu Nusretüddin Hasan Beg zamanlarında imar edildi. Özellikle de yarım asır kadar yöneticilik yapan Nusretüddin Hasan Beg bu müddet zarfında bazı imâr faaliyetlerinde bulundu. Afşin'de bulunan Ashâb-ı Kehf Mağarası etrafında binalar inşa ettirdi, cami' ve tekye yaptırdı. Gerek bu binaların harâb olmaktan korunması gerekse ziyaretçilerin misafireti için masrafların temin edilebilmesi için de "atlas yazısı namıyla bilinen" Afşin Ovası'ndaki yerlerin büyük çoğunluğunu vakf eyledi. Nusretüddin Hasan bey zamanında yaptırılmış olan Afşin'deki Ashab-ı Kehf külliyesi ile Maraş çevresindeki bazı kalıntılar günümüze kadar gelmiştir. Kayseri Elbistan arasındaki Yabanlu Pazan'nın Maraş'a mutlaka ekonomik olarak çok büyük faydası oldu. Özellikle de Nusretüddin Hasan Bey zamanında Maraş, ekonomik, siyasî ve sosyal açıdan gelişmiş çağdaş bir şehir halindeydi. 1240 sonrası Anadolu'nun siyasî, sosyal ve ekonomik tarihinde önemli rol oynayan Baba İshak İsyanı Maraş civarında oldukça etkili oldu. Bu isyana Maraş ve çevresinde bulunan Türkmen boyları da iştirak ettiler. Böylece Maraş bölgesi de bu siyasî-sosyal hareketten etkilendi. Türkmen şeyhi olan Baba İshak (Resul)'ın en önemli faaliyet alanı Maraş idi. O en sadık müridlerinden iki kişiyi ilk faaliyet sahası olan Kefersud ve Maraş'a göndermişti. Propaganda yapan müridlerin propagandalarının tesiriyle birçok Türkmen bu yeni cemaate dahil olmuştu. Hatta sayıları 6 bin atlı kadardı. Müridleri Baba ishak (Resul) dan gelen işaret üzerine Kefersud (dan başlamak üzere) Hısn-ı Mansur (Adıyaman), Kahta, Maraş ve Sumeysat havalisini yağma ve tahrip ettiler. Maraş bölgesi öteden beri göçebe Türk boyu ve oymakları tarafından işgal edilmişti. Bunların önemli bir kısmı Ağaç-eri ulusuna mensub idi. Vezir Reşidüddin'in Câmiu't-Tevârih'ine göre Ağaç-eri ulusu Oğuzhan'a tâbi' olan Türk şubelerinden biri idi. Selçukluların Asya'yı istilâsı ve Türkmenlerin Horasan'a, Irak'a, Azerbaycan'a Anadolu ve Suriye'ye göçleri esnasında onlarla birlikte göç etmişlerdi. Anadolu'ya göç edenler bilhassa Maraş taraflarına kesâfetle gelmişlerdi. Bunlar daha sonra Türkmenlere katılarak kendilerinin diğer Türkmen boylarından biri olduklarını iddia etmişlerse de o bölgede bulunan Bozok ve Üçok şubelerinden hiç birine bağlı olmayarak Türkmenlerin üçüncü bir şubesi olarak ortaya çıkmışlardır. Maraş ve çevresinde yerleşen Ağaçeri Türkmenleri, Selçuklu Devleti'ne karşı isyan ettiler. Zaten 1243 yılında Anadolu Selçuklu Devleti, Moğollara Kösedağ Savaşı'nda yenilerek onların hakimiyetine girmişti. Ermeniler 1243 yılında Kösedağ Savaşı sonrası da Moğollarla işbirliği ve hatta ittifak yaparak bu defa onlara Anadolu'da klavuzluk etmişlerdir. Hatta Maraş ve çevresine sık sık saldırılar düzenlemişler bölgede yağma ve yıkım yapmaktan çekinmemişlerdi. Moğol hakimiyeti döneminde diğer Anadolu şehirleri gibi Maraş'ta da asayiş ve düzen bozuldu. Bir yandan Ermenilerin saldırıları, bir yandan Ağaçerilerin isyanı, diğer yandan da Moğolların akınları sebebiyle Maraş'taki Selçuk idaresi çöktü ve 1259 yılında Maraş beyi İmadeddin şehri terk edince Kilikya Ermenileri Maraş'ı ele geçirdiler. Böylece Maraş'ta kurulan ve 1259 yılına

KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 341 kadar Maraş ve çevresine hâkim olan uç beyliği son buldu. Ermeni Prensi Hetum İlhanlı Hükümdarı Hülagu ile anlaşarak bölgenin idaresinin kendisine verilmesini sağladı. Böylece şehir Ermenilerin eline geçti. Moğol istilası önünden kaçarak kitleler halinde Anadolu'ya gelen Türkmenler yoğun olarak Maraş ve Elbistan bölgesinde yaşamakta idiler. Türkmenler geçimlerini sağlamak için yerli halkın mallarını talan edip yağmaladıkları gibi bu bölgeden geçen ticaret kervanlarını da soymaktaydılar. Söz konusu Ağaçeri isyanları sırasında Kayseri-Elbistan-Maraş ticaret yolu işlemez hale gelmişti. Ticari hayatın durmasına bağlı olarak Maraş bölgesi isyan ve karışıklıklar bölgesi halini almıştır. Ağaç-eriler de, hududlarda ikamet eden diğer Türkmenler gibi maîş(et)lerini ya davarlarıyla yahut da muharebelerde almış oldukları ganimetlerle temin ederlerdi. Şimdiye kadar Maraş ve Elbistan beylerinin kumandasında olarak Anadolu Selçuklu Devleti'nin bir çok savaşlarına katılmışlardı. Anadolu hududunda ikâmet etmeleri sebebiyle Kilikya Ermeni Krallığına, Antakya Prensliğine, el-cezîre ve Suriye arazisini yağmalamakla meşgul olurlardı. Fakat Anadolu Devleti Moğollara mağlub olub za'fa uğradıktan ve kendi derdiyle uğraşacak bir hâle geldikten sonra artık bunlar da bizzarure kendilerine ganimet temin eden savaş meydanlarına gitmez oldular. Moğolların müdâhalesi ile saltanat merkezinin kuvvetsizliğinden faydalanarak eşkiyalığa başladılar, servet kazanmak için şehirleri basmayı, köyleri soymayı, tüccar kafilelerini vurmayı âdet edindiler. 1256 senesi içinde bunların zulmü çok arttı. Anadolu, Suriye, el-cezîre, Kilikya'yı birbirine bağlayan ticaret yolları üzerinde emniyet ve âsâyiş kalmadı, ticaret tamamen durdu, buradaki halkın mâl ve canları tehlikeye girdi, Anadolu şehirleri içinde bunların meskûn bulunduğu Maraş bölgesi de çok zarar gördü. Maraş beyinin Selçuklu sultanlığına müracaatı üzerine devlet erkânı Ağaç-erilerin cezalandırılmasına karar verdiler.. O esnada Anadolu Selçuklu Sultanı H.İzzeddin Keykâvus Atabeg Fahreddin Arslan Doğmuş ile birlikte Antalya'da, vezir ve beglerbegi ve diğer erkân-ı hükümet başkentte bulunmakta idiler. Vezir İzzeddin Muhammed Razi ile Beglerbegi Şemseddin Yavtaş asker toplayarak Ağaç-erilerin üzerine yürüdüler. Fakat bir sonuç elde edilemedi. O esnada meydana gelen diğer mühim bir olay Ağaç-erilerin cezalandırılmasına engel oldu. Hülâgû'nun Mengü Kaan tarafından Ceyhun'un güneyinde bulunan bölgeye ilhan ta'yîn edilmesi üzerine Moğol kumandanı Baycu Noyan bütün maiyyetiyle Anadolu'ya girmiş idi. Ağaç-erilerin cezalandırılması maksadıyla Elbistan tarafında bulunan Selçuklu beylerine ve kumandanlarına haber gönderib geri çağırdılar. Bu sebeble Ağaç-erilerin cezalandırılması ve ortadan kaldırılması mümkün olmadı. Baycu Noyan'ın H.İzzeddin Keykâvus'u mağlup etmesinden sonra Anadolu'nun her tarafında asayiş ortadan kalktı. Ağaç-eriler ise eşkıyalıklarını büsbütün arttırdılar, Maraş Beyi, Ağaçerilerin cezalandırılması için yeniden yardım gönderilmesini sultandan rica etti. Sultan, Ali Bahadır'ı bu vazife ile de görevlendirdi. Ali Bahadır Ağaç-erileri mağlub edib reisleri Cuti Beg'i esir aldı ve Minşâr Kalesinde hapsetti (1257). Ağaç-eriler emân dilediler. Onların zulümlerine bu suretle nihayet verildikten sonra yollar açıldı, emniyet ve asayiş yeniden sağlandı. Anadolu'da bu gelişmeler devam etmekte iken Moğol kumandanı Baycu Noyan, Sultan II.Keykâvus'a tâbi' olan memleketleri geri almak için geldi, Elbistan'ı şiddetli bir hücum sonrası zabt etti, Elbistan halkından altı bin kadar adam öldürdü; kadınları, kızları ve çocukları esir etti. Anadolu Selçuklu Devleti iki kardaş arasında taksim edildiği ve siyasî istikrar kaybolduğu sıralarda Maraş beyi şehri Ermenilere ve Rumlara kaptırmamak içün diğer bir hükümdara, Suriye Meliki Nasır Selâhaddin Yusuf'a haber gönderib kendisine bağlı memleketleri tamamen ona teslim etmeye hazırlandı. Fakat Suriye Meliki başka problemlerle meşgul olduğu içün Emîr İmadüddin'in bu teklifini kabul etmedi. Ermenilere savaşmaktan izhâr-ı acz ederek şehri onlara bıraktı ve kendisi Anadolu içerilerine çekildi (1258). İşte bu suretle Maraş, Ermeni Kralı Hetum'un hâkimiyetine girib Anadolu Selçuklu Devleti'nin idaresinden çıktı. Türkmenler 1276 yılında Maraş tarafından gelerek Kilikya'nın dağlık taraflarına gitmek istediler. Kral Leon bu duruma karşı Ermenilerden bir ordu topladı ve onun başına amcası olan

342 KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU Baron Simbad'ı geçirdi; bunlar Türkmenler ile Maraş civarında savaştılar. Simbad ile birçok ileri gelen öldü. Ancak Türkmenler Maraş bölgesinde yerleşemedi ve geri döndüler. 1277 yılında Mısır Türk Memlukları Sultanı Baybars Elbistan'da Moğol ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Bölgeyi Moğolların elinden almasına rağmen Selçukluların desteğini elde edemeyen Baybars çekilmek zorunda kaldı. 1296 yılına kadar Kilikya Ermeni Prensliği'nin elinde kalan Maraş, bu tarihte Mısır Türk Memlukları tarafından fethedildi. Maraş ve Elbistan'da Dulkadiroğulları Beyliği kuruluncaya kadar yarım asır, Memluklularm Haleb valilerine tâbi' olan Türkmen Begleri tarafından idare olundu. Bu begler, Mısır hükümdarları tarafından azl ve nasb edilmekte olan Haleb valilerine bağlıydı. Nihayet Maraş'ta 1337 tarihinde Karaca Bey tarafından Dulkadirli Beyliği kuruldu. Bu beylik de 1522 yılına kadar hüküm sürdü. Maraş şehri şimdiki yerine Dulkadiroğulları döneminde taşındı. Dulkadiroğulları inşa ettirdikleri yapılarla Maraş'ın klasik şehir formunu belirlediler. Dulkadiroğlu Süleyman Bey'in yaptırdığı Ulu camii yerleşmenin ana çekirdeğini oluşturdu. Maraş Osmanlı idaresine geçtikten sonra daha da gelişti. Sonuç olarak diyebiliriz ki; Maraş, Ortaçağ Türkiyesi'nde askerî ve siyasî faaliyetlerin yoğun olduğuı bir bölge ve birçok medeniyetin ve etnik farklılığa sahip bir çok milletin yaşadığı bir yer idi. Coğrafi konumu sebebiyle bölgeye yakın her devletin sahip olmak istediği ve uğrunda savaştığı şehir, Ortaçağ boyunca da bir çok devletlerin ve medeniyetlerin çatışma alanı oldu. Rumların'in, Araplar'ın, Haçlılar'm, Ermeniler'in ve Türkmen boylarının yaşadığı şehir, sık sık hâkimiyet değişikliklerine uğradı. Şehir etnik yapısının değişmesine parelel olarak sosyal ekonomik ve kültürel değişimi de yaşadı. Bölgedki savaşlara ve hâkimiyet mücadelelerine rağmen Ortaçağ'da Maraş'a hâkim olan milletlerin eserleri günümüze kadar gelebilmiştir. Hiç şüphesiz şehre en çok ve en iyi hizmeti Türkler vermişlerdir. Kaynakça Temel kaynaklar el-belâzurî, Fütûhu'l-buldân, (nşr. Rıdvan Muhammed Rıdvan), Kahire 1932. İbn Şeddâd, el-a'lâku'l-hatîra, fî ümerâi'ş-şam ve'l-ceztre, (nşr. Y. Zekeriyyâ Abbâre), Dımaşk 1978 ve 1991. İbnü'I-Adîm, Zübdetü'l-haleb min Târihi Haleb, (nşr. Sâmî ed-dehhân), Dımaşk I III, 1951-1968. İbnü'1-Esîr el-kâmil fı't-tarih, (nşr. C. J. Tornberg), (trc. Abdülkerim Özaydın), İslâm Tarihi, İbnü'lEsîr el-kâmil fı't-tarih tercümesi, İstanbul 1985-87,1-XII. İbnü'l-İbrî (Ebu'l-Ferec), Khronographia, (trc. Ö.Rıza Doğrul), Abû'l-Farac Tarihi, TTK Yay., Ankara 1987. Mes'ûdî, Murûcu'z-zeheb ve meadinü'l-cevher, (thk. M. Abdulhamid), Kahire 1964,1-IV. Süryanî Mikhail, Khronographia, (nşr. ve trc. J.B. Chabot, Chronıque de Michel le Syrien, Patriarchejacobited'Antioche 1166-1199), Paris 1899-1924,1-IV. Taberî, Târihu'l-ümem ve'l-mulûk, Daru'1-fikr, I-XIII, Beyrut 1987. Urfalı Mateos, Vekâyinâme (trc. Hrant D. Andreasyan), Urfalı Mateos Vekayinamesi ve Papaz Grigor'un Zeyli, Ankara 1987. VardanVardapet, Cihan Tarihi, (Türkler'le ilgili bölümlerini Türkçeye tere. Hrant D.Andreasyan, "Türk Fütuhatı Tarihi (889-1269)", Tarih Semineri Dergisi, İstanbul Ünv. Edebiyat Fakültesi Yay., 1-2, İstanbul 1937. Yakut el-hamevî, Mu'cemü'l-buldân, (nşr. Wüstenfeld tıpkı basımı), Beyrut 1955,1-IV. Yakubî b. Vazıh, Tarih-i İbni'l-Vâzıh, (nşr. M.Th. Houtsma), İbn Vadhih Historiae, I II, Leiden 1883.

KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 343 Araştırma eserler The Oxford Dictionary of Byzantium, Oxford 1991. Atalay, Besim, Maraş Tarihi ve Coğrafyası, Matbaai Amire, İstanbul 1339. Baş Yaşar-Tekin Rahmi, Maraş Vakıfları, İstanbul 2002. Belke, K.- Mersich, N., Tabula Imperii Byzantini 5 (Cilicia), Wien 1990. Bikhazi, Ramzi Jibran, "Hamdanids", Dictionary of the Middle Ages, New York 1989, VI, 83-87. Brockelmann, C, İslâm Ulusları ve Devletleri Tarihi, (trc. N. Çağatay), Ankara 1992. Brooks, E.W., "The Arabs in Asia Minör", Journal of Hellenic Studies, 1898, XVIII, s. 182-207. Cahen Claude, Osmanlılardan Önce Anadolu'da Türkler, e Yayınları, İstanbul Canard,Marius "Cilicia", Encyclopaedia of İslam, II, 34-43. Corbett, "The Life and Works of Ahmad İbn TolOn", JRAS (1891), s. 527-549. Darkot Besim- Honigmann, E., "Maraş", İA., VII, 311-312. Demirkent Işın, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi III, TTK Yay., Ankara 1990. Gündüz Tufan, "Kahramanmaraş", DİA, c. XXIV, s. 192-196. Hassan, Zaky Mohamed, Les Tulunides, Paris 1933. Honigmann, Ernst, Die Ostgrenze des Byzantinischen Reiches von 363 bis 1071 nach Griechischen, Arabischen, Syrischen und Armenischen Quellen, (Türkçe trc. Fikret Işıltan), Bizans Devleti'nin Doğu Sınırı, İstanbul Ünv. Edebiyat Fakültesi Yay., İstanbul 1970. Karaarslan, N.Ünal "Hamdânîler", DİA, XV, 446-449. Kaşgarlı, M.Aktok, Kilikya Tâbi Ermeni Baronluğu Tarihi, Ankara 1990. Ostrogorsky, Georg, Bizans Devleti Tarihi, (trc. Fikret Işıltan), TTK. Yay., Ankara 1995. Ramsay, W. M., Anadolu'nun Tarihi Coğrafyası, (trc. M.Pektaş), İstanbul 1961. Runciman, Steven, Haçlı Seferleri Tarihi, (trc. Fikret Işıltan), TTK Yay., Ankara 1989,1-II1. es-sâmir, Faysal, ed-devletü'l-hamdâniyyefi'l-mevsıl (Musul) ve Haleb, Bağdat 1975. Sevim Ali, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, TTK Yay., Ankara 2000, s. 107; Sevim Ali, Anadolu Fatihi Kutalmışoğlu Süleymanşah, TTK Yay, Ankara 1990, s. 28; Sümer Faruk, "Ağaç-eriler", Belleten. Turan Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 1971. Uçar, Şahin, Anadolu'da İslâm-Bizans Mücadelesi, İşaret Yay., İstanbul 1990. Umar, Bilge, Türkiye'deki Tarihsel Adlar, İnkılap Kitabevi, İstanbul 1993. Yıldız, H.Dursun, "İslâmiyet ve Türkler", Diyanet Dergisi, Hicret Özel Sayısı (1981 Yıllığı), s. 58-59. Yıldız, H.Dursun, "Ahmed b. Tolun", DİA, II, 141-144. Yinanç, M.H., "Maraş Emirleri", TTEM, 1340, V, (82), s. 291-304; XV (1341), c. VIII, sy., 85, Yinanç, M.H., Türkiye Tarihi Selçuklular Devri, İstanbul 1944.