Kasým 2008 Sayý: 49 2-3- 4-5- 6-7- 8-9- 10-11- 12-



Benzer belgeler
Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Yücel Terkanlýoðlu. HTML clipboard. Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için yitik bir zaman. Rüyayla devirdiðim kazan,

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Fatih Baþtürk DÖNEMEM SANA. sevdim yürekten anlamadýn sen. dur gitme dedim dinlemedin sen. yalvara yalvara geriye dönsen

Sezen Aksu 2. Çok Ayýp. Söz - Müzik: Sezen Aksu. Kulaðýma geliyor, atýp tutuyorsun, ileri geri konuþuyorsun aleyhimde. Çok ayýp, çok ayýp.

Bettina Knab Tel: / Þu anda çocuðunuzla tedavi için hastanede bulunuyorsunuz. Bu elbette sizin ve aileniz için kolay bir durum deðil.

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama Haftanýn Testi...25

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

A t t i l â Þ e n k o n

ÝÇÝNDEKÝLER TEMA 1. Anlam Bilgisi. Yazým Bilgisi. Dil Bilgisi. SÖZCÜK ANLAMI...15 Gerçek, Yan ve Mecaz Anlam...15 Deyim...15

Yaz l Bas n n Gelece i


2005/2006 Sezonu Yeþeren Kabare Türk Tiyatrosu 7.Türk Dünyasý Tiyatro Ödülleri

============================================================================

Örgüt Kültürü. da öðrenmek isteyecektir.

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.


============================================================================

Ýmece Evi. Ziyaret-2016

ali hikmet ÞEYTAN UÇURTMASI

============================================================================

Kimler aptal olarak kabul edilir? Sanki bunu herkes biliyormuþ gibi ama bundan ne

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

135 yýlý geride býrakan köklü bir mizah dergisi geleneðine sahibiz, ama mizah dergilerimiz

Ali Çolak. Bir Bahçe Düþü

============================================================================


KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Bugün uzaklardaki bir YİBO'dan İLKYAR'ın yıllar önce gittiği bir YİBO'dan değerli fedakar YİBO öğretmenlerimizden biri yazmış...

============================================================================

Bilgilendirme Rehberi

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

A y þ e S a r ý s a y ý n Kuþlarla Giden

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

ilk yar'larımızın sevgili dostları

3. Eðitim - Öðrenim ve Saðlýk Kýrsal yörelerde (köylerde) eðitim ve saðlýk

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

ÝÇÝNDEKÝLER ANLAM BÝLGÝSÝ...13 YAZIM BÝLGÝSÝ...23 DÝL BÝLGÝSÝ...25 ANLAM BÝLGÝSÝ...27 YAZIM BÝLGÝSÝ...37 DÝL BÝLGÝSÝ...39 ANLAM BÝLGÝSÝ...

Güzellerden Güzellemeler...

Her þeyin azý karar çoðu zarar derler. Ahmet Arif'in dizelerindeki gibi "Zemheri de uzadýkça uzadý"

Puslu Manzaralar. Yazar Volkan DURMAZ Cuma, 16 Ağustos :35 - Son Güncelleme Cuma, 16 Ağustos :44 1 / 9

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

ÇAĞDAŞ DÜNYA EDEBİYATI. Goscinny / Sempé. Öykü PITIRCIK KÜÇÜK PITIRCIK. Çeviren: Vivet Kanetti. 29. basım

ÖZEL ÜSKÜDAR SEV İLKÖĞRETİM OKULU

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

1-Zihinsel kazanýmlar 2-Duyuþsal kazanýmlar 3-Bedensel kazanýmlar

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Sami Paþazade Sezai Kedi Öykülerinin En Güzelini Yazdý

2015 KIZILAY Haftası İlköğretim sınıf Takdimci El Kitabı

YARIŞÇI Senaryo - Kemal ÇİPE

Mehmet Yaşar. Resimleyen: Gülşen Arslan. Yayın no: 167 BİR SORUM VAR NEDEN?

ZONGULDAKLI GENÇ ŞAİR VE BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ DİN KÜLTÜRÜ ÖĞRETMNENLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ UFUK SİLİK ŞİİR İLE HAYATIM YENİDEN ŞEKİLLENDİ

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Ferit Edgü YARALI ZAMAN BÝR DOÐU YOLCULUÐUNDAN NOTLAR

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı

Ali Hadi ORHUN (1949 mezunu)

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi.

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Koç Üniversitesi nde ders verme tecrübelerim BURAK ÖZBAĞCI 2013

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

1) İngilizce Öğrenmeyi Ders Çalışmak Olarak Görmek

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Kaplumbaða h1zý ile ilerleyen toplama aþama sonunda 56'ya bu parçalarýn lazým olduðu anlaþýldý. :( :(

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

B A R T I N İ L H A L K K Ü T Ü P H A N E S İ. Sizleri de Bekliyoruz..


KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR?

Dinleme, Okuma, Konuşma, Yazma Kuralları

============================================================================

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

ilk yar desteklerinizle daha fazla güzel çocuğumuza ulaşıyor, çok teşekkür ediyor, selam sevgi ve saygılarımızı yolluyoruz...

ISBN :

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

Transkript:

Kasým 2008 Sayý: 49 e-mail: hale@corumhakimiyet.net 2-3- 4-5- 6-7- 8-9- 10-11- 12- ÝÇÝNDEKÝLER Bak postacý geliyor Yazmak günümüze ve geleceðimize ýþýk tutmaktýr Okunmamýþ mý mektuplar? Babamý gördüm Adalet duygusu O nu yazar yaptý Þehirlerin kente göçü Sürüklüyor beni tarih ve zaman Kamyon Kültür sanat etkinlikleri Aytekin KIRDIOÐLU Kerim MANDIRALIOÐLU Þehin ERTÜRK Osman ÇEVÝKSOY Ayþegül ÞENGÖZ Mehmet OKUMUÞ Birsen AYVAZ Mustafa ÖZÇATALBAÞ

2 Aytekin Bak postacý geliyor Çocukluðumuzun en güzsel þarkýlarýndandý:" Bak postacý geliyor, selam veriyor/ Herkes ona bakýyor, merak ediyor." Neydi merak edilen? Bir dosttan, askerdeki oðuldan, gurbetteki kýzdan ya da sevgiliden beklenen bir haber mi vardý? Aslýnda bilinirdi de mektubun gelip gelmeyeceði, dostun yazýp yazmadýðý. Ama yine de gözler yollardaydý, postacýnýn elindeydi. Belki denirdi, belki yazmýþtýr. "Duyarým yazmýþsýn iki satýr mektup Vermiþsin trene halimi unutup Kara tren gecikir belki hiç gelmez Daðlarda dolanýr halimi bilmez" Bir sýcaklýk vardý o mektuplarda, sevgilinin kokusu vardý, memlekette býraktýðý çocuðunun asker ocaðýna gönderdiði el izi vardý, memleket kokusu vardý, memleket havasý... Kimi zaman bir ucu yakýlýrdý kaðýdýn, nasýl yandýðý anlaþýlsýn diye uzaktakinin. Kimi zaman renkli, kokulu olurdu mektup kaðýtlýlarý, üzerine çiçek resimleri çizerlerdi. Ýçine yazýlanlar kalýplaþmýþ sözler olsa da o sözler arasýnda özel bir þeyler aranýrdý. Kelimelerden mana çýkartýlmaya çalýþýlýr, iþaretler bulunurdu.. Sonra, saklanýrdý köþe bucak, kimse bulmasýn, benden baþka kimse okumasýn diye, kimi analar da koynuna saklardý, okumayý bilmese de birilerini buldukça okutmak için. Yazýyý bilmezdi yazan da yazýlanda. Böyle olunca da birileri girerdi araya. Oðlundan gelen mektubu dinleyen ana sanki ilk defa duyuyormuþ gibi dinlerdi oðlunun sözlerini ve cevap verirdi, sanki duyuyormuþçasýna, onunla konuþuyormuþçasýna. Hele bir okuyan yanlýþ okusun, ezberleþtin ana bütün sözleri hemen düzeltiverirdi kaþlarýný çatarak ve unutmadýðýyla övünerek.sonra yine bin bir özenle katlanýr, ananýn koynundaki yeri alýrdý. Bir kýymet vardý eski zamanda, saklanýrdý mektuplar. Bir daha, bir daha okunmak için. Bir daha, bir daha koklanmak için. Gözlerin yollarda olduðu o günler çok eskide kaldý. Geçmiþi hatýrlayýp ah çektiðime bakmayýn siz. Bir tarafý güzel olsa da, hatýralarýn bir tarafý da acýdýr. Gitmeyen mektuplar, yerini bulmadan dönen, döndüðünde umut yýkan mektuplar vardý. Günlerce beklenirdi mektuplar ve gelmeyen cevaplar. Ýþte o yüzdendir ki mektuplarýn sonlarýna " kestane kebap, acele cevap" yazýlýrdý. Ne kadar acele olursa olsun gelene kadar erir biterdiniz. Çaða ayak uydurmak gerekiyor elbette. Artýk iletiþimin çok hýzlý yollarý var ve olacak da. Peki, mektubun yerini alacak mý, o kadar içten olacak mý, insanlar sevdiklerinin mektuplarýný koyunlarýnda taþýyacaklar mý? Sanmýyorum. Þimdilere anlatsak de hissettirmemiz çok zor. "Yine yakmýþ yar mektubun ucunu Askerlikte sevda çekmek zor diyor Yükleyip postanýn bana suçunu Hatýrýmý teller ile sor diyor Askerlikte sevda çekmek zor diyor" Þimdilerde iletiþim kolay, kolay olmasýna da, hiçbir þeyin deðeri kalmadý. Ýnsanlar birbirini eskisinden çok arýyor belki, ne yazýk ki sözün de bir deðeri kalmadý. Çoðu zaman konuþmuyor bile insanlar, konuþma imkanlarý olduðu halde. Bir kýsa iletiyle hallediyorlar bütün dertlerini. Zaten yazmak isteseler de yazacak bir þey bulabilirler mi dersiniz?

3 Kerim MANDIRALIOÐLU mandiralioglu@hotmail.com yazmak günümüze ve geleceðimize ýþýk tutmaktýr Yazmak; biriken düþüncelerimizin içimizde çaðlayan olup dýþarý çýkmak istemesidir. Yazmak; insanýn beynindekileri, yüreðindekileri kâðýda dökmesidir. Yazmak; harflerin, sözcüklerin bir mücadele sonucu kendilerine yer bulmasý, bir aðaca, bir ormana dönüþmesidir. Çünkü yazarak çoðalýr insan, fikir ve inanç. Yazmak; karanlýk ve kimsesiz bir gecede kapýyý çalan sessiz bir dosta kavuþmaktýr. Yazmak; ruhunuzun her sözcükte biraz daha soyunmasý, her cümleyle yeni bir düðümün çözülmesi, kýsacasý yazarýn kendini ele vermesidir. Yazmak; okunanlarýn harmanlanmýþ halidir aslýnda. Gizli bir intihal söz konusudur da diyebilirsiniz. Zaten yeryüzünde söylenmeyen söz, yazýlmayan yazý mý kaldý ki her yazýlanda orijinallik aransýn. Hüner duygu ve düþünceyi en iyi ifade edebilecek kelimeleri bir araya getirmektir. Hüner, kelimeleri yangýna dökülen bir tas benzin deðil, yaralara basýlan bir tutam tütün haline dönüþtürmektir. Yazmak, kiþinin kendi kendini rahatlatmasý, kendi kendine terapi uygulamasýdýr ayný zamanda. Yakalanmýþ bir kelime, bir cümle, bir bakýþ açýsý þifa daðýtýr önce yazana sonra okuyana. Ýnsan, illa ki edebi bir eser ortaya koymak, çok insan tarafýndan okunmak için yazmaz, yazmamalýdýr da. Yazdýklarýyla huzur buluyorsa iþ tamamdýr. Baþkalarý tarafýndan zevkle okunduðunu bilmek yazan kiþiye ayrýca sevinç ve güç verir bu da ayrý tabi Az okuyan bir toplum olduðumuz kadar az yazan bir toplumuzda. Herhangi bir konuda þiir, makale, hikâye, deneme, aný vb yazmadýðýmýz gibi kültürümüzün önemli bir parçasý olan hasret kokan, gelmesi beklenen, gözyaþlarýyla ýslatýlarak okunan, kenarlarý yakýlan, yýllarca saklanýlan mektup yazma kültürümüz de kayboldu maalesef. Duygusuz, edebi deðeri olmayan, toplamý birkaç yüz kelimeyle sýnýrlý telefon konuþmalarý aldý o güzelim mektuplarýn yerini. Ya þu çalýntý kokan, telefon telefon dolaþan mesajlara ne diyeceðiz? Üretmiyoruz, hep kolaycýlýða, hep hazýra alýþýyoruz efendim. Bu hazýra konma iþi okul sýralarýnda baþlýyor: Verilen ödevler internetten indirilip yazýcýdan çýkartýlýyor, ders notlarý fotokopi çoðaltýmýyla elden ele gezdiriliyor, test ve yazýlýlar haricinde kâðýda kaleme dokunmayan bir nesil yetiþiyor. Sýnav sistemindeki yanlýþlýk düþünceyi, yorumlamayý, kabiliyetleri yok ediyor maalesef. Yazmak, en az okumak kadar önemlidir. Çünkü yazýlmadan okunmaz ki. Yazmanýn da bir kabiliyet iþi olduðunu, özellikle tekrarlara düþmeden, gereksiz kelime ve cümlelerden uzak kalmanýn herkesin kârý olmadýðýný da bilmemiz gerekir. Ama insanoðlu birçok þeyi de yapa yapa öðreniyor deðil mi? Günümüz ve geleceðimize ýþýk tutan yazýlarla buluþmak dileðiyle.

4.:: ÖYKÜ ::. Þahin ERTÜRK Okunmamýþ mý mektuplar? Benim için, iç içe geçmiþ derin dalgalarý olan bir hikayedir bu. Onu dile dökmek, zorluðunun yaný sýra hatalarýmýn da cümle aleme ilaný gibi. Anlatým sürecinde, ister istemez bunlarý hafifletmenin yollarýný arayacaðým ortada. Hangi bölümünü öne almalýyým ki iþim kolaylaþsýn? Neresinden baþlarsam baþlayayým hep ayný hüznü yaþatýr bana. Ýzmir'e göçüp gittiðimiz yýlýn sonlarýna doðruydu. Bizim halimiz kötü sayýlmazdý ama geride býraktýðýmýz caným babacýðýmýn durumu iyi deðildi. Arada telefonla görüþebildiðimiz zamanlarda, açýkça söylemezse de sesinden soluðundan, bazý ifadelerinden anlýyordum bunu. Kesik kesik konuþuyor, sýkýntýlarýný sezip sezmediðimi kavramaya çalýþýyordu. Bir defasýnda: "Çocuklar yaz karnesini alýnca gelebilir misiniz buraya?" diye sormuþ, yol masrafýný düþünerek, evet deyip onu sevindirememiþtim. O günü nasýl geçirdiðimi hala unutamam. Þimdiki kanaatime göre, gereksiz bir sürü masrafýmýz varmýþ, onlardan vazgeçip yol masrafýný biriktirebilirdik. Gençlik halleri iþte. Gençlik rüzgarlarý deli dolu estiðinde insan ne yaptýðýný bilmiyor. Acýsýný sonra çekiyor kat kat. Ölüm, geride kalanýn gözündeki bazý perdeleri aralýyormuþ. Babamýn kiþiliði üzerine epeyce kafa yordum Allah'ýn rahmetine kavuþunca o. Çok hassas bir insandý. Anam erken yaþta ölünce evin her þeyini tek baþýna omuzlamak zorunda kaldý, ancak bundan hiç þikayet ettiðine þahit olmadým. Daima ahiret hesabýyla yaþayan adamdý mekaný cennet olasýca. Adresimi diyordum, çekine çekine Ýzmir'deki adresimi sormuþtu. Adresimi istemiþti de ben konuyu deðiþtirivermiþtim yazýk ki. Kaygýlanmýþtýk. Yatacak yer meselesi gözümüzde büyümüþtü. Bir türlü ayrýlamadýðý hatýralarýnýn döþeðinden çýkýp yanýmýza geleceðini sanmýþ, bu varsayýma göre evi düzenlemeye baþlamýþtýk. Ev dardý. Babamý yatýracaðýmýz ayrý bir odamýz yoktu. Gelmesi halinde, gün boyu evde oturmayacaðýný düþünerek çevrede vakit geçirebileceði kahvehane, çay ocaðý araþtýrýyordum. Onu, orada, kendi yuvasýnda tutma arayýþlarýndayken. Ayda bir ziyaretinde bulunmayý düþündümse de yol masrafý yüzünden hemen sildim kafamdan bu fikri. Sýk sýk telefonla konuþmaksa.. Hem babama, hem bana fazlasýyla heyecan veriyordu; öyle ki sohbetimiz yoðunlaþacaðý sýrada dilimiz damaðýmýz kuruyor, devam ettiremiyorduk konuþmayý. Mektup fikrine sarýlýverdim. Mektup yazma fikri nereden geldi aklýma þu an bilmiyorum. Babamýn okuma birikimini dikkate almamýþým; onun gelen her mektubu mutluluktan gözlerini yumarak okuyacaðýný sanmýþým. Halbuki kendimi bildim bileli babam iyi bir gazete okuruydu. Gazetesini her gün alýr; satýr satýr okur, köþe yazýlarýný bizlere duyurmak gayesiyle, bazý bölümleri vurgulayarak seslice okurdu. Kýsacasý dünyada olup bitenden haberdardý. Bunlar þu an aklýma geldikçe, caným daha da sýkýlýyor. Babam yazýdan anlardý. Ýyi hatýrlýyorum, yazýlarýný beðenerek okuduðu köþe yazarlarýnýn bazý yazýlarýný: "Olmamýþ bu yazý, adamýn ne dediði anlaþýlmýyor." Diye eleþtirirdi. Benim mektuplarý da bu gözle okuduysa. Kesinlikle sezmiþtir benim yazdýðýmý. Kendisini kandýrmaya uðraþtýðýmý da. O günler geldi geçti ama vicdanýmdaki muhasebesi bir türlü bitmiyor. Mektup belasý. Nasýl geldi aklýma? Mektup yazmaya karar vermiþtim ama kimin aðzýyla? Asýl mesele buradaydý. Kendi adýma yazmak aðýr geliyordu bana. Çünkü, ben onun tek oðlu, tek çocuðu idim. Uzaktan uzaða, mektup aracýlýðýyla konuþmak yerine evime getirmem gerekirken.. Sonunda çocukluk ve ilk gençlik yýllarýný ayný mahallede geçirmiþ olduklarý dayýsýnýn oðlu Fehmi amcanýn - ki onun öldüðünü ben biliyordum ama babam bundan habersizdi- aðzýyla yazmaya karar verdim. Ölmüþ bir insan adýna, üstelik insanýn kendi babasýný oyalamak-teselli etmek için mektup yazmasý! Öylesine zorluklarý varmýþ ki. Mektup yazmak zor iþmiþ. Askerlik dýþýnda bir satýrlýk bile mektup karalamamýþtým. Hele de böyle bir durumda. Akþamlarý evde yazma imkaný bulamýyordum. Anneleriyle çocuklarýn görmesini istemiyordum.dalgýnlýkla, evde bu konuyu açacaðým diye korkuyordum. Çocuklarýmýn da ilerde ayný þeyi bana yapmalarý ihtimali þimdiden moralimi bozuyordu. Ýþ yerinde zaman ayýrmam zaten mümkün deðildi..yalnýz, iþte bunu saklayamam, yeni mektupta ne yazacaðým diye düþünmekten dolayý iþ verimim azalýyordu.neticede, baþkalarýnýn hakký geçti bana. Onlarýn her birinin hakkýný helal ettirmem mümkün mü? Ya babamýn hakký? Ýnþallah helal etmiþtir, inþallah! Ancak iþ çýkýþlarýnda yazabiliyordum. Geniþ ve sakin bir kahvenin gözden uzak bir köþesine oturuyordum. Çay üstüne çay içerek,üç, dört defa karalama yaptýktan sonra yarým sayfalýk bir þeyi zarfa yerleþtiriyordum karýþýk duygularla. Bir mektup daha bitirip göndereceðime sevinirken, babamýn yalnýzlýk derdine derman olup olmayacaðý konusundaki þüphenin gerilimini yaþýyordum. Havuzlu Kahve'de elimde kalem, demli akþam çayýný yudumlarken, havuz baþýnda aðzýndaki piposuyla uyuklayan saçý sakalý birbirine karýþmýþ, bir deri bir kemik Milaslý ihtiyarýn oturup dururken sandalyesinden düþüþünü görmek. Onun yerine babamý kordum, ciðerim aðzýma gelir, kahveyi acele terk ederdim. Babam sigara dumanýna dayanamaz ki, nefes darlýðý çekiyor gençliðinde beri. Elbiselerime sigara kokusu siniyordu hiç sevmediðim halde. Çocuklar da tiksiniyordu bu kokudan.. Mektuba Fehmi adýna bir adres yazmam lazýmdý. Adresin Ýzmir'e ait olmasý gerekliydi. Çünkü, babamýn cevabi mektup yazma ihtimalini dikkate almalýydým. O durumda da Fehmi amcayý ziyaret etmemi isterdi babam. Mektuplarý okudu mu acaba? Ýlk mektubu gönderince tepkisini merak ediyordum. Bu sebeple daha sýk telefon açýyordum. Son nefesine yetiþtim babamýn. Görüþmeyeli daha fazla yýpranmýþtý. Mýrýltý halindeki konuþmasýný anlamak için eðildiðim zaman yüzündeki çizgilerin daha çok ve daha derinleþmiþ olduðunu fark ettim. Oysa yanýndan ayrýlalý on dört, on beþ ay geçmiþti sadece. Babam son nefesinde bile saçlarýma dokunmak istedi. Elini kaldýrdým, buz gibiydi parmaklarý, göz yaþlarýmý silmeyi dilediðini anlayýnca, gözlerimi kaçýrdým. Baþýmý hafifçe çevirdiðimde, sehpanýn üzerinde yazdýðým mektuplarýn durduðunu gördüm. Tümünü orada biriktirmiþ. Bazýlarýnýn zarflarý açýlmýþtý. O anda, kalkýp bir daha hiçbir zaman göremeyeceðim bir yere atmayý istedim. Halamla eniþtem mektuplardan söz edecek oldular. Onlarý incitmeden lafý deðiþtirdim. Söyledikleri bir baþka söz benim için daha önemliydi. O sözleri asla unutamam: "Hasan, evladým, son zamanlarýnda babamýn hizmetinde olamadým diye dertlenme sakýn. Onu hiç yalnýz býrakmadýk. Ya biz ona gittik, ya o bize geldi, yani hep ayný sofradaydýk. Senden memnundu. Tabii çoluk çocuk hepinizin hasretini çektiði belliydi. Bazen laf arasýnda: ' Mektup geldi. Mektup gelebilir.' Gibi þeyler söylüyor, çehresi deðiþiyordu. Biz, onlarý senin gönderdiðini sanýyorduk, telefon masrafýný azaltmak gayesiyle. Baban: 'Mektuplar oðlum Hasan kokuyor ama ad, adres onun deðil.'deyince, peþini býraktýk mektubun. Yanlýþlýkla gelmiþtir, dedik savuþtuk. Mektuplarý gördüðüm sehpanýn çekmecesinde bulduðum kitabý okuyorum tam yirmi sekiz gündür. Mevlana'nýn Mesnevi'sinin Türkçesi, üçüncü cilt. Beni bu denli etkilediðine göre babamý kim bilir ne denli.. Evet, okumuþ kýymetli babacýðým bu kitabý hem de önemli bulduðu cümlelerin, paragraflarýn altýný çize çize. Eðer okumuþsa mektuplarý, iþte bu kitapla kendisine açýlan pencereler sayesinde havasýz kalmaktan kurtulmuþtur. Nasip mi desek? Babamýn okuyup býraktýðý bu kitaptan ben de besle-

.::HÝKAYE ::. Babamý gördüm Osman Çeviksoy 5 Gidiþinden tam yirmi yedi yýl sonra, bir öðle vakti, yeni açýlmýþ bir maðazanýn vitrini önünde babamý gördüm. Saðýnda solunda baþka insanlar da vardý. Bir an göz göze geldik ve birbirimizi tanýdýk. Yanýlmýyordum, babamdý. Hiçbir açýklama yapmadan ansýzýn gidiveren, gittikten sonra da bizi hiç arayýp sormayan babam Kýsacýk bir süre göz göze kaldýk. Gözlerime inanamýyordum. Bunca yýldan sonra babam karþýmdaydý ve onun da gözlerine inanamadýðý bakýþlarýndan belliydi. O da en az benim kadar heyecanlý, benim kadar þaþkýn görünüyordu. Geçen zaman onu çok az deðiþtirmiþti. Saçý birazcýk daha seyrelmiþ, þakaklarý birazcýk daha açýlmýþ, býyýðýndaki aklar birazcýk daha artmýþ ve birazcýk daha kilo almýþtý, o kadar. Bu önemsiz, küçük deðiþiklikler dýþýnda, gittiði gün nasýlsa, þimdi de öyleydi. Yeþile çalan gözlerinden hiç eksik olmayan gülümsemesi bile aynen duruyordu. Ýçimden boynuna sarýlmak geldi. Beklenmeyen gidiþiyle bize dayanýlmaz üzüntüler yaþatsa da o benim babamdý. O beni büyüten, bana masallar anlatan, nereye giderse gitsin, hiç yüksünmeden beni de yanýnda taþýyan adamdý. O, öfkelenmeyen, baðýrmayan, surat asmayan, bir kerecik bile kalbimizi kýrmayan adamdý. Birlikte hayvan otlatmýþtýk, kaðnýya acemi öküz alýþtýrmýþtýk, tarla sürmüþtük, ekin biçmiþtik, harman aktarmýþtýk. Çalýþtýðý tarlaya yakýn yerlerde kendi hayvanlarýmýzýn çobanlýðýný yaparken, arkadaþlarýmla çelik çomak, birdirbir oynarken, hoplayýp zýplarken kaybettiðim bütün cep çakýlarýmý o bulur, getirir, bana geri verirdi. Yaðmur yaðmýþ, Yukarý Çay'ýn suyu kabarmýþsa beni sýrtýna alarak karþýya o geçirirdi. Geleceðe dair en güzel hayalleri onunla kurmuþtuk. Ben, onun gibi çorak topraða baðlanýp kalmayacaktým. Okuyup adam olacaktým. Sýcacýk, tertemiz dairelerde çalýþacaktým. Kaloriferli evlerde oturacaktým. Ütülü pantolon, beyaz gömlek giyecek, kravat takacaktým. Aylýðým olacaktý. Aylýðý olan, akýllý, güzel bir kýzla evlenecektim. Çocuklarýmýz olacaktý. Gül gibi geçinip gidecektik. Babam, annemi de yanýna alýp arada bir torunlarýný sevmeye gelecekti. Üç beþ gün, bir hafta bizde kalacaklar, rahatýmýzý, huzurumuzu, mutluluðumuzu yakýndan görecekler, onlar da rahat, mutlu, huzurlu olacaklardý. Emekliliðimizde de sýkýntý çekmeden gül gibi yaþayacaktýk Babam gidince çevrem boþalývermiþ, kendimi yapayalnýz hissetmiþtim. Yokluðuna bir türlü alýþamamýþtým. Onu çok özlemiþtim ve ona bir gün kavuþacaðýma inanýyordum. Ýþte o bir gün, bu gün olmalýydý. Boynuna sarýlýp "Babam!" demeyi, böylelikle ona (annem gibi) kýrgýn olmadýðýmý, nasýl býraktýysa öylece kaldýðýmý, onu, o günlerdeki kadar çok sevdiðimi anlatmak istiyordum. Bu isteðimi cümlelere dökemesem de tavrýmla, davranýþlarýmla ona hissettirmek istiyordum. Tuhaf bir duyguyla, belki de aþýrý heyecandan, ona sarýlmak yerine ellerimi yüzüme kapattým. Ellerimi yüzümden çekip gözümü açtýðýmda o yoktu. Az önce vitrine bakan insanlar arasýndayken o þimdi yoktu. Bir anda nereye giderdi? Gidenlerin ardýndan baktým, o deðillerdi. Yoktu. Hâlbuki ona ne çok anlatacaklarým vardý. Sana anlatacaklarým vardý baba! Hani bize her konuk geliþinde bir eviniz olsa, derdin ya Eski de olsa, küçük de olsa, bizi kiracýlýktan kurtaracak bir evimizin olmasýný hep isterdin ya Oldu baba! Sen görmedin ama bizim bir evimiz oldu. Kiracýlýktan kurtulduk. Duvarlarýna korkusuzca tablolar asabildiðimiz, kapý arkalarýna askýlýklar çakabildiðimiz bir evimiz oldu. Ne var ki seni bu evde bir gün bile aðýrlayamadýk. Ne kadar sevineceðini bildiðimiz hâlde sana, ev sahibi oluþumuzun haberini bile veremedik. Çünkü sen bizim bilmediðimiz, ulaþamadýðýmýz, doðrusu pek de ulaþmayý istemediðimiz bir yerlerde yaþýyordun. Evden sonra arabamýz da oldu baba. Daireme arabayla gidip geldim. Yaz tatillerinde köye arabayla gittim. Yanýnda olduðum zamanlar, gideceði her yere annemi arabayla götürdüm. Akraba, arkadaþ, komþu, tanýdýk, kim denk gelirse, uzak yakýn demeden gidecekleri yere arabamla býrakýp hayýr dualarýný aldým. Bir sana ulaþamadým baba. Bir seni gezdiremedim arabamla. Bir sen çok uzaklardaydýn. Keþke bizi terk etmeseydin baba! Hani sana þapkalý dede diyen torunlarýn vardý ya, büyüdüler. Okullarýný bitirdiler, askerliklerini yaptýlar, evlendiler, ev bark, çoluk çocuk sahibi oldular. Þimdi benim de torunlarým var baba. Ýnanmakta zorlanacaksýn ama beþ yýldýr ben de dedeyim, ben de torun seviyorum. Týpký senin anlattýðýn gibi torun baldan tatlýymýþ baba. Dede olunca seni daha iyi anladým, seni daha çok özledim! Torunlarýn seni görünce þýmarýrlardý ya, benim torunlarým da beni görünce þýmarýyorlar. Aslýnda þýmaran da þýmartan da yok; annelerine, babalarýna öyle geliyor Týpký yýllar önce bize öyle geldiði gibi Keþke torunlarýmla tanýþsaydýn. Onlara "Ýþte beni yetiþtiren sabýrlý, güzel adam bu!" demeyi ne kadar çok isterdim Bilmediðin bir þey daha var baba! Sen gitmeden önce baþladýðým iþe sen gittikten sonra da devam ettim ve emekli oldum. Þimdi kýzlarýndan ayýrmadýðýn gelinin de ben de emekliyiz. Týpký çocukluðumda beni yönlendirdiðin hayallerdeki gibi Çok rahatýz, çok huzurluyuz, çok mutluyuz ama sen yoksun baba! Birlikte hayalini kurarken bile heyecan duyduðumuz güzellikleri þimdi bir bir yaþýyoruz ama sen yoksun. Sana ilk maaþýmdan ucuz bir beyaz gömlek alabilmiþtim, emekli ikramiyemden neler neler alacaktým baba! Keþke bizi terk etmeseydin Ellerimi yüzümden çekinceye kadar kaybolmasaydýn sana soracaklarým da vardý. Annemle görücü usulüyle evlendiðini biliyordum. Evlendiði kýzýn yüzünü, ilk kez gelin duvaðýný kaldýrýnca gören bir adam, nasýl olur da bu kýzý Mecnun gibi Kerem gibi Ferhat gibi sevebilirdi? Ve nasýl olur da düðün gecesinden önce bir kere bile görüþüp konuþmadýðý bu kýza kendini, Leyla gibi Aslý gibi Þirin gibi sevdirebilirdi? Ve yine nasýl olur da bu karþýlýklý ölümsüz sevgi ve bu ölümüne baðlýlýk, eksilmeden, yýpranmadan, alýþkanlýða dönüþmeden yýllar yýlý devam edebilirdi? Hadi biz bir yana, annemi nasýl býraktýn, annemi nasýl ezdin de gittin baba? Annem o günden sonra ha var, ha yok! Nefes alýyor, bakýyor, yürüyor, konuþuyor, saðlýðý da yerinde ama annem yaþamýyor baba! Annemin dünya hayatý senin gidiþinle bitti. Biliyor musun, arkandan tek damla gözyaþý döktüðünü görmedim. Bunca yýldýr senden hiç söz etmedi. "Kuru fasulyeyi etli piþirseydim aç kalýrdý." demedi. "Ayranýn süzme yoðurttan yapýlmýþýný severdi." demedi. "Karþýsýnda ben olmayýnca, karnýný doyurmak bir yana sofraya bile oturmazdý." demedi. "El kadar kýzken geldim, dayaðýný yemedim, azarýný iþitmedim, gönlümü hiç kýrmadý." demedi. Annem senden hiç söz etmedi, seni bize hiç anlatmadý baba! Biz sözü sana getirmiþsek o ýsrarla deðiþtirdi. Beklenmeyen gidiþinle annemi müthiþ küstürdün baba! Annemi yalnýz kendine deðil, bize deðil, çevresine deðil, hayata küstürdün. "Her þey yalanmýþ!" diyor, baþka þey demiyor. Her þey yalan mýydý baba? Her þey yalan olsa da yirmi yedi yýl aradan sonra seni ilk kez Kýzýlay'da, yeni açýlmýþ bir maðazanýn vitrini önünde gördüðüm gerçekti. Kýsa bir süre bakýþtýðýmýz gerçekti. Ellerimi yüzümden çekip gözlerimi açýncaya kadar kaybolduðun gerçekti. Anneme bundan niçin söz etmedim, biliyor musun baba? Taþýnamaz yüklerin altýnda býrakarak gittiðin, seni uçan kuþtan esen yelden esirgeyen, seni iki gözünden esirgeyen, senin eline kýymýk batsa yüreði yanan, ciðeri daðlanan kadýna seni bir vitrine bakarken gördüðümden niçin söz etmedim biliyor musun? O kadýnýn sana karþý duyduðu sevgiye, baðlýlýða saygým olduðu için Onu bir kere daha yýkmamak, yerle bir etmemek için Annem olduðu için, ona kýyamadýðým için senden söz etmedim. "Babamý gördüm!" desem, eminim ters ters yüzüme bakacaktý. Aðzýný açýp tek kelime söylemeyecek ama nerede, ne zaman, nasýl gördüðümü merak edecekti. Hiç ilgilenmiyormuþ gibi yaparak anlatmamý bekleyecekti. "Babamý geçen hafta Kýzýlay'da, yeni açýlan bir maðazanýn boy boy aynalarla süslenmiþ vitrinine bakarken gördüm. Hiç deðiþmemiþti, bizi býrakýp gittiði günkü gibiydi." desem, bir bahaneyle kalkýp odasýna, mutfaða, balkona ya da komþuya gidecek, güya tavrýný koymuþ olacak ama içten içe konuþup konuþmadýðýmýzý, eve çaðýrýp çaðýrmadýðýmý, çaðýrdýysam niçin gelmediðini merak edecekti. "Beklemediðim bir anda göz göze gelince heyecanlandým, hayretler içinde kaldým, ne yapacaðýmý bilemedim, ellerimle yüzümü kapatmýþým anne. Ellerimi yüzümden çekip gözlerimi açtýðýmda o yoktu. Vitrine bakan herkes oradaydý ama o yoktu. Az önce durduðum yerde durup aynalarla süslenmiþ vitrine tekrar baktým." desem bile devamýný anlatamazdým. "Babam yine karþýmda, aynanýn içindeydi ve bana bakýyordu. Göz göze geldik ve bu kez uzunca bir süre göz göze kaldýk." diyemezdim. Diyemezdim baba! Çünkü aynanýn içindeki sen deðildin ve bana bakmýyordun. Aynanýn içindeki bendim ve ben aynaya bakýyor, aynada kendimi görüyordum. Dönüþü olmayan yolculuða çýkýþýndan yirmi yedi yýl sonra ben ne kadar da çok sana benzemiþtim baba! Bunu, vitrine ikinci bakýþýmda keþfettim. Sonra her týraþ oluþumda, her kravat takýþýmda kýsacasý her aynaya bakýþýmda seninle yüz yüze geldim. Seni çok özledim baba! Bunlarý anneme anlatamam Anlarsýn ya sýr

6 'Adalet' duygusu O'nu yazar yaptý Ayþegül ÞENGÖZ 2002 yýlýnda kaybettiðimiz gazeteci-yazar Mahmut Tunaboylu için düzenlenen öykü yarýþmasýnýn 4.'sü için geri sayým baþladý. Çorum Gazeteciler Cemiyeti ve Çorum Belediyesi iþbirliði ile düzenlenen yarýþma genç yetenekleri edebiyat dünyasýna kazandýrmanýn yanýnda merhum Tunaboylu'nun eserlerine dikkat çekmeyi de amaçlýyor. Kendisini liseye kaydettirmek isteyen babasýna 'ben memur olmak istemiyorum, o yüzden okumayacaðým' diyen Mahmut Tunaboylu, gazetecilikle baþladýðý yazýn hayatýnda birçok kýymetli eser verdi. Özellikle çocuklar için yazdýðý romanlarý ve tiyatro oyunlarýyla tanýnan Mahmut Tunaboylu'yu babasý Müslüm Tunaboylu ile konuþtuk. Söyleþi boyunca kimi zaman bir gazetecinin merhum meslektaþý için söylediklerini, kimi zaman da bir babanýn genç yaþta yitirdiði oðlu için dile getirdiði duygularýný okuyacaksýnýz. Hocam, sizinle oðlunuz Mahmut Tunaboylu'yu konuþmak istiyoruz. Nasýl yetiþti, nasýl yazmaya baþladý? Ben iþe biraz daha geriden baþlamak istiyorum. Biz 1938'de Bulgaristan'dan Anavatan'a göç eden bir aileyiz. Annem Kur'an okumayý bilirdi ama babam kara cahildi, hiç okuyamazdý. Yalnýz, Türkiye, Anadolu aþýðýydý, Mustafa Kemal'in aþýðýydý. Babam Bulgaristan'dayken Ýstanbul'da çýkan Kemalist bir dergiye abone idi. Bu dergi yüzünden babamý bir gece sýkýþtýrdýlar, babam dövülmedi ama dövülenler de oldu. Babam mücadele etmeyi çok severdi. Okur yazar deðildi ama okumaya çok meraklýydý. O dergiyi kahve köþelerinde okuturdu. Bizden önce göç edenler oldu. Amcam göç etmek istedi, iki defa yakalandý, hapis yattý. Üçüncüsünde kaçmayý baþardý. Dayýmýn ailesi geldi, kendisi kaldý. O zaman ailenin tümünü göndermiyordu Bulgaristan, geri dönsünler diye. Dayým da sýnýra yakýn bir yerde yakalandý, hapis yattý. Biz tamamen Anadolu'ya gelememiþ ailelerden biriyiz. Hâlâ Bulgaristan'da akrabalarýmýz vardýr. Babam bunlarý anlatýrdý, Mahmut da dinlerdi. Dinlemeyi çok severdi. Öðretmenlik yaptýðým Mecitözü'nün Bayýndýr Köyü'nde dünyaya geldi. Ailenin ilk çocuðuydu, çok sevildi, bütün aile onu çok severdi. Ad koyma meselesi oldu. Hürriyet'te Esat Mahmut Karakurt vardý, röportajlar yapardý. O beni çok etkilemiþti. Üç defa kura çektik, üçünde de Esat Mahmut çýktý. Belki yazar olur düþüncesiyle bu ismi koyduk. Yazmasý için teþvik ettiniz mi, yazar olacaðý o zamanlardan belli miydi? Bir insanýn her þeyi varsa, her istediðini yapabiliyor, istediðini söyleyebiliyorsa böyle birinin yazar olmasý mümkün deðil. Yazarlara dikkat edecek olursanýz hep fakir ailelerin, fakirlikle mücadele eden ailelerin çocuklarý. Mesela Orhan Pamuk, bundan sonra roman yazamaz. Çünkü artýk her þeyi var, her istediðini yapabilir. Bir yazarýn yaþam mücadelesi olmasý lazým. Yazarlar toplumun rahat bir þekilde eve ekmek götürebilmesini, beynindekileri topluma rahatça aktarmasýný ister. Ama tarihe bakarsanýz yazarlarýn her zaman zorluk çektiklerini görürsünüz. Sonra, büyük kentlerde yazar olmakla, küçük yerlerde olanaksýzlýklar içinde yazar olmak çok farklý. Mahmut Tunaboylu öðretmen bir babanýn oðlu, bunun etkisi oldu mu yazarlýða yönelmesinde? Evet, Mahmut'un babasý öðretmendi. Evde kitap okunur, o da okumaya heves ederdi. Bir eve kitap gazete girmiyorsa çocuk da bunlardan bihaber büyüyor. Ama giriyorsa, çocuk da okumaya, düþünmeye meylediyor. Bir anne veya baba çocuðuna günlük 15-20 dakika kitap okuyorsa çocuk da kitaplarý sever. Demek ki biraz da aileye baðlý okuma ve yazma. Biraz da sýkýntýlar büyük yazarlarý etkiliyor. Rahat yaþayan insanlar yazar olmazlar. Bizim evde gazete eksik olmazdý. Haftada iki gün ilçeye gidilirdi. 3-4 gazete birikirdi, ben sondan baþlayarak okurdum, o da dinlerdi. Radyo haberleri, piyesler olurdu, Mahmut bunlarý can kulaðýyla dinlerdi. Evde kitap gazete vardý, sýkýntý çekmedi o konuda. Okuma meselesi biraz da yaratýlýþtan gelen bir þey. Görmek, yaþamak da önemli, yaþamayan ne yazabilir ki. Mahmut Bey'in yazar oluþunda da yaþadýðý zorluklarýn etkisi mi var? Mahmut 1954'te doðdu. 50'li yýllarýn sonuna doðru bir eyler yazmaya baþladý. 1955'te askere gittim. Askerdeyken mektup yazardým, alýr okumaya çalýþýrmýþ, daha dili bile dönmüyor. 56'da askerliði bitirdim. Bizi bir dað köyüne verdiler, Mahmut ve kardeþi Aysel vardý. 2-3 yaþlarýndaydý. Evde anlattýklarýmý tekrarlardý. Çok güçlü bir hafýzasý vardý. Dinlemeyi çok severdi, sezgisi çok güçlüydü. Köyde iki hocaydýk, büyük bir dersliði ikiye böldük, öyle ders yapýyorduk. Ýkimiz de hastalandýk. 1959'un Þubat tatilinde hastaneye yattým. Okullar açýldý fakat ben iyileþemedim. Ben hastaneye giderken bir bakýþý vardý, hâlâ hatýrlýyorum. 3 ay tedavi gördüm, demek ki daha çekeceklerimiz, göreceklerimiz varmýþ, iyileþtim. O süre içinde yavrularýmý hiç görmedim. 5-6 yaþýnda babasýz kalan bir çocuðu düþünün. Okumaya, yazmaya yönelmesi için neler yaptýnýz, yazarlýk meraký nasýl baþladý? Çocuða dinlemeyi öðreteceksin. Dünün çocuðuyla bugünün çocuðu arasýnda fark var. Dünkü çocuklar, anne, babasýnýn, ninesinin konuþtuklarýný taklit ederdi, bugünkü çocuklar çok uzaktaki kiþilerin konuþmalarýný televizyonda görüp taklit ediyorlar. Eskiden her evde radyo yoktu bizim evde vardý. Onun ilgisini çekmiþ olmalý. Haksýzlýða hiç tahammülü yoktu. Herkesin eþit olmasý düþüncesi onu yazarlýða itti. Mahallede arkadaþlarýyla oynarken kendi ayakkabýsýnýn arkadaþlarýnýnkinden farklý olduðunu görmüþ. Ben ona potin almýþtým. 'Ayakkabýlarý çýkardý, 'bana soðukkuyu al, arkadaþlarým ondan giyiyor, ben bunlarý giymem.' dedi. Yazarlýðý buradan baþladý. Düþünmeye çok küçük yaþta baþladý. Adalet duygusu olmayan insan yazabilir mi? 'Mezbahada Koyunlar Aðlaþýr, Ayýlara Süper Emeklilik Yaraþýr' diye bir yazý yazdý, o yazýdan dolayý yargýlandý, 10 ay hapis aldý. En son çocuklar için yazdýðý 'Birkaç Ýyi Çocuk Bir de At' isimli roman yayýnlandý. Hâlâ yayýnlanmamýþ veya yarým kalmýþ eseri var mý? Ölmeden bir hafta önceye kadar okudu. Sinemayý çok severdi. 'Taklamakan Çölü'nde Ýmam Bayýldý' adýnda bir senaryo yazdý en son. O günyüzüne çýkmadý. 200-250 sayfalýk çok güzel bir eser. 'Biraz uzun oldu' dedi, onu kýsaltmaya çalýþýyordu. Bitirdikten bir hafta sonra vefat etti. Yarýþmalarý çok severdi, dört gözle beklerdi. Mahmut 1980'den sonra radyo oyunlarý yazmaya baþladý. O yýllarda sansür vardý, yasaklý kelimeler vardý. Ýlk zamanlar uyarlamalar, çeviriler yaptý. Telif sorunlarý oluyordu, sonra kendi yazmaya baþladý. TRT Ankara, Ýstanbul, Ýzmir radyolarýnda, Kýbrýs Bay-

'Adalet' duygusu O'nu yazar yaptý rak Radyo'da oyunlarý yayýnlandý. Ýlk yazýsý 1970'li yýllarda yayýnlandý. Yeni Ýstanbul diye bir gazete vardý, oraya bir haber gönderdi. Yazý hayatý öyle baþladý. Önceleri benim kitaplarýmý okurdu, sonralarý kendisi de kitap edindi. Okumayý çok severdi. Zaten okumayan insan yazamaz. Sizce Mahmut Tunaboylu'nun eserleri okuyucuya yeterince ulaþtý mý, hakettiði deðeri gördüðünü düþünüyor musunuz? Hayýr, yeterince ulaþmýyor. TRT'nin kuruluþunun 25. yýlýnda düzenlenen yarýþma için 'Ay Iþýðýna Ne Oldu' isimli bir dizi film senaryosu yazmýþtý, birinci oldu. 'Ben göremem ama belki film yapýlýr' dedi. 1989'daydý yarýþma, 2008 oldu o senaryo hâlâ TRT arþivlerinde duruyor. Sonra o senaryoyu romana çevirdi. 'Ormandaki Tehlike' adýyla Bu Yayýnevi'nin yarýþmasýna katýldý, ikinci oldu. 89'da hiç kimse, hiç bir yazar çevre kirliliðinden bahsetmiyordu. Anadolu'da yetiþen bir yazarýn eseri hâlâ çekilmedi. Anadolu'daki yazarlarýn kaderi midir bu bilmiyorum. Mahmut Anadolu Ajansý'ný aramýþ da, 'siz Çorum'da okumaya kitap bulabiliyor musunuz?' demiþler. Okumak isteyen her yerde kitap bulur. Ankara'dan doðusunu yok sayýyorlar, oradan bir þey olmaz diyorlar. Adamlarýn zihniyeti bu, dünyaya böyle bakýyorlar. Cumhuriyet Gazetesi'nde çalýþtý, TRT muhabirliði, Anadolu Ajansý muhabirliði yaptý. Yazar, çizerlerin kaderi midir bilmiyorum, hep sigortasýz çalýþtý. Bu adamýn çoluðu çocuðu ne yiyecek? Sýrf yarýþmalardan kazandýðý parayla, biraz da babasýnýn desteðiyle sigorta parasýný ödedi. Onu çalýþtýranlarýn içi rahat mý acaba? Hiç bir gazete Mahmut için 40 kuruþ sigorta parasý yatýrmadý. Haklarýný alamadýklarýný düþünüyorum. Telif haklarý var ama uygulanmýyor çoðunlukla. Sadece son kitap parayla basýldý. Öncekilerin hepsi ya yarýþma sonucunda, ya da Milli Eðitim'in, Belediye'nin desteðiyle. En son Gazeteciler Cemiyeti sponsor oldu da basýldý. Yazarlar hiç bir zaman rahat etmemiþtir. Rahmetli öyle demiþti; 'Ben öldükten sonra anlaþýlacaðým, þu anda beni anlamalarý mümkün deðil' demiþti. Peki bu sene 4.'sü düzenlenen Mahmut Tunaboylu Öykü Yarýþmasý hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Bu vesileyle anýlýyor olmasýndan memnun musunuz? Öldükten sonra unutulmamasý, yaþatýlmasý çok güzel. Mahmut'un anýlmasý ailesini, arkadaþlarýný, çevresini sevindirir. Baþka sanatçýlarýn anýlmasý için de örnek oldu. Bu gelenekleri devam ettirmekte fayda var. Tam olarak benim istediðim gibi olmasa da bu çok iyi bir adýmdýr. Kaplumbaða yürüyüþüyle bile olsa önemli birþey. Anýlmasaydý bu kitap basýlmayacaktý, çocuklar okuyamayacaktý. O hep, 'baba, çocuklardan baþlamalýyýz' derdi. Türkiye'de çocuk romaný yazan çok az yazar var. Çocuklarý anlamak, onlarýn dünyasýna girmek zor oluyor. Büyükler için ne yazýlýrsa yazýlsýn, onlar kabul eder. Ama çocuklar öyle deðil. Onlara iyi örnekler vermek lazým. Onlarý hile-hurdadan uzak tutmak gerek. Çocuklarý çok severdi, kendi çocuklarýyla evde sohbet ederdi. Gece onlarý uyandýrmamak için daktilosunun altýna minder koyardý, gürültü çýkmasýn diye. 3 sene bilgisayarla yazabildi. Keþke daha önce alabilseydik. Mahmut Tunaboylu isminin yaþatýlmasý için baþka neler yapýlmalý sizce? Üniversite araþtýrmalý, Mahmut'un yazýlarýný incelemeli. Bir baba olarak öðretim görevlilerini göreve çaðýrýyorum. Uzaktan deðil, yakýndan baþlasýnlar araþtýrmak için. Çorum'u iyi incelesinler. Çorum'da çok yazar çizer var, yalnýz Mahmut deðil. Son olarak neler söylemek istersiniz? Ýnsan doyumlu olmalý. Yaþamayý güçleþtirmeyecek, zorluk vermeyecek þekilde bir ekonomi olmalý. Mahmut hiç bir zaman zengin olmayý istemedi. Her zaman, 'bu topluma nasýl bir deðer verebiliriz, toplumda dengeyi nasýl saðlayabiliriz' demiþtir. Bir baba olarak çok þey arzu eder insan. Bir dileðim var: Ölümünden sonra gazetede bir haber çýktý. Mahmut'un yaþadýðý sokaða onun adýný verelim diye. Adý verilse ne olur, verilmese ne olur ama verilirse sokaktan geçen birisi burada bir yazar varmýþ der, düþünür. Devlet iþleri çok yavaþ yürüyor. Yaþadýðý eve bir 'Mahmut Tunaboylu bu evde yaþadý' diye bir tabela asalým dediler hâlâ olmadý. Hâlâ bekliyorum, çünkü kendileri söylediler, biz talip etmedik. Memlekette çok eðrilik var. Bu eðrilikler nasýl düzelecek bilmiyorum. Mahmut bu eðrilikleri düzeltmeye çalýþtý kendince. Ama çok kýsa bir ömrü varmýþ yavrumun, ömrü vefa etmedi. 7 Çorum Kitaplýðý 1- Merhum Tunaboylu'nun yeðeni dayýsý için site tasarladý 2002 yýlýnýn son gününde aramýzdan ayrýlan Gazeteci-Yazar merhum Mahmut Tunaboylu'nun ilköðretim öðrencisi yeðeni Berkay Çek, dayýsý için yeni bir internet sitesi oluþturdu. Siteye 'http//mahmuttunaboylu.tr.gg' adresinden ulaþmak mümkün. * * * 2- Çetmi Köyü canlý yayýnda Kargý'nýn Çetmi Köyü, sanal ortamda canlý yayýnla köyleriyle hasret gidermek isteyenlere imkân tanýyor. www.cetmikoyu.net internet adresinde, Çetmi Köyü ile ilgili birçok bilgiye ulaþmak mümkün.

8.::DENEME ::. Mehmet OKUMUÞ ÞE(HÝ)RLERÝN KENTE G/ÖÇÜ Göç; dini, iktisadi, siyasi, sosyal ve diðer sebeplerden dolayý insan topluluklarýnýn bir yerden bir baþka yere gitmesi olarak taným bulmuþ kendine sözlü'klerde. Bu taným, göçün; masum bir gereklilik olduðunu ortaya koyuyor hemen hemen. Göç insanýn ihtiyacý olanlarý edinmek isteyip de bulabileceði yere kendini atmasý sanki. Bir mahrumiyetten söz edilmiyor tanýmda. Bulunulan yerde insan hayatýnýn devamýna engel olan bir etkiden de söz edilmiyor. Bütün mesele gidilecek yerde insaný bekleyen bir mut ve kut haline ayarlý. Ancak tanýmda ýskalanan bir þeyler var gibi. Mahrum kalýþ ve mahrumiyet. Aslýnda çift yönlü bir mahrum/iyet. Giden de gidilen yerde mahrum kalýyor, gidenden gidilenden. Göç deyince akýlda kendiliðinden oluþan bir aðýrlýk hissi herhalde bu yoksunluktan kaynaklanýyor. Zira kelimeyi birkaç kez kullandýðýmýzda insanýn zihnine duygusal imler akýtan bir kavram olmasý bu mahrumiyetle alakalýdýr. Yoksa hayvanlarýn da mevsimsel þartlara baðlý olarak bir yerden bir yere gitmesine göç deniliyor. Bu durum insanda bir iç sýzýsý meydana getirmiyor mesela. Bilakis destekli bir deðiþtirme oluyor. Hayvanlarýn bu yer deðiþtirmeleri insan için bir görsel þölene bile dönüþebiliyor. Oysa insanýn hayatý için göç, yýkýmýn ve kurmanýn baþlangýcý. Göçün ve göçlerin tarihe býraktýðýna bakýlýrsa kurmaktan çok kurgulamaya yatkýnlýk göze çarpar. Mesela bir teoriye göre tekmiþ insan, tekil olmuþ. Çoklaþmýþ çoðul olmuþ. Ev, köy, kent kurmuþ; þehirlere dönüþen. Meðer gücün kontrolünün hazzýyla baþlamýþ þehircilik. Gücünde ittifak edilen biri kendi ekseninde kurmuþ þehirleri. Kendi eksininde döndürmeye baþlamýþ baþkalarýnýn dünyalarýný. Bunun kolaylýðýný görenlerse pýlýný pýrtýsýný ve bütün anlamlarýný sýrtlarýna yüklenip kaderlerini çizmek yerine çizilmiþ kaderlerle örülü yer'lere vurmuþlar kendilerini. Ve teslim etmiþler dünyalarýný. Edilgen anlamlarla yaþamak için. Hazýr sözlerin hazýrlanmýþ kodlarýn ekseninde dönen dünyalar koca bir dünyayý istila etmiþ böylece. Dönen dünya içinde dönen dünyacýklar içinde döndürülen baþlar Baþka varsayýmlarý da bulmak mümkün; göç insanýn yalnýzca kendine baðlý nedenlerle, bir yeri terk ediþi deðil; aksine bir yerin onu atmasý ve öteki yerin onu çaðýrmasý da olabilir. Eðer böyleyse gidilen yer bir bütün olarak atar insaný üstünden, gittiði yer ise bir bütün olarak kabullenir insaný. Yerleþir ora'ya ora'dan. Kendini, aklýný, vicdanýný, huyunu ve suyunu da getirir gittiði yere. Hayrýný ve þerrini Hayrýnýn ve güzelliklerinin fazlalýðýyla göçülen yeri; ya hayreder ya da þer'eder. Bütün bunlarýyla ÞEH(Ý)R olur orasý. Kimi zamanda KAH'R olur. Kahýr olanlar þehr'edenlerin deðil þer'edenlerin göçleriyle olurlar. Tarihin yazgýsýna bakýlýrsa kahredilenler hiç az deðil. Hatta kurulu ve kurgulu yerleþkelerden daha çok belki de. Kurulan ve kurgulanan yerleþkeler öyle ya da böyle birilerini çeker kendine durmadan. Süreklileþir bu oyun Gitmeyi - gelmeyi kolaylaþtýrmak için yol açýlýr daðdan, kýrdan, bayýrdan, ýrmaktan, çölden. Gitmeklerin ve gelmeklerin çoðalmasýyla yerleþkelerin formu belirlenir. Þehir olur kimi yer. Kimi yer de kent olur. Her ikisinde de normlar hazýrdýr. Gelenin çoðunluðu müdahil ol(a)maz bu normlara. Göçün yükü unutturur zaten geleni söz söylemekten. Hazýrlanmýþ ve hazýrlatýlmýþ ve hatta hazýrlattýrýlmýþtýr kurallar, normlara yalnýzca katýlmak ve katmak kalýr. Uyum baþlangýçlarýnda çekilecek sýkýntýlarýn önünü alan kur'umlar da var edilmiþtir. Uyum sonrasý uygun olaný hiçe sayanlarda böylelikle sakinleþtirilir. Ýnsanýn adýna. Ýnsandan önce. Ýþte tam burada önem kazanýr ilk gelenlerin, orda olanlara ne getirdiði. Sýrtlarýnda, hayvanlarýnda, kervanlarýnda, arabalarýnda, uçaklarýnda ve kalplerinde vicdanlarýnda ne getirilmiþse kontrolden geçer. Þehrin ve kentin sakinleri tarafýndan. Ve uyum baþlamýþtýr göçeden için. Ýþ aranýr çünkü iþverenleri vardýr ÞEHÝRKENTLER'in. Ýþe koyulur, yola koyulur insan; bundan sonra. Ekinoks halinde bir yaþamýn kapýlarý sonuna kadar açýlmýþtýr. Gece ve gün kendi eþitliðini bozsa da insan eþitliðini boz(a)maz hale gelir bir süre sonra. Ancak bu arada aþk baþlar burayý kurgulayanlarýn ve buraya daha önceden gelenlerin edindiklerine karþý. Oysa göç edenle göç etmeyen bir deðildir. Edinme isteðinin veya isteði edinmenin yolarý aranýr. Çoðu zaman bu istekleri gerçekleþtirmenin yolu baþkasýný mahrum etmekle olacaðýnýn da anlaþýlmasýyla þer aniden belirir þehrin kýyýsýnda, köþesinde ve içinde. Kimi edinir isteklerini kimisi isteyemez bile. Tasnifler olur bir yandan. Sýnýflar oluþur. Geride býraktýklarýný edinmek isteyenlere karþý, burada olaný sahiplenenlerle bir hýrýltý baþlar bir yandan. Ancak medenidir her iki sýnýfýn sakinleri arada amansýzlar çýksa da. Kendi göçüne sebep olanlarýn çetelesi tutulur. Ne varsa göçe sebep hepsi terk edilir. Ne varsa istenen alýnmaya çalýþýlýr. Ekinoks yaþamýn kendisinde olmasa da yaþantýnýn kendinde günden güne, andan ana bozulur artýk. Amaçlar araçlar hepsi bir karmaþanýn yolunda biteviye bir gürültüye sebep olurken insan kendine geçer. Kum gibilikten pýhtýlaþan bir toprak parçasýna dönüþür. Göç esnasýnda taþýnanlarýn terki kýsa sürer. Utangaçlýðý, çekingenliði, bilmezliði, yabancýlýðý yavaþ yavaþ çekilir insandan. Utananýn, çekinenin, bilmeyenin, yerli olmayanýn ölüsüne bile selam kesilir. Ýnsan göçe niyetlenip kendine ait ne varsa toplamamalý ve yanýna almamalý. Þehirlerin, kentlerin, þehrkentlerin þerrinden sakýnmak istiyorsa da asla yanýna ÞERlerini almamalý. ÞERKENTlerini yýkarak yakarak hicrete çevirmeli yolculuðunu ve yorgunluðunu. Kurulmamýþ, kurgulanmamýþ bir coðrafya var etmek istiyorsa eðer

9 Birsen AYVAZ Sürüklüyor beni tarih ve zaman Ülkemizin her bir köþesi doðal, tarihi ve kültürel güzellikleriyle ayrý bir güzel. Ya Üç Þerefeli, ya Eski Camii Ya Sultan Selim, ya Sultan Süleyman, / Geziyorum burada sabahtan beri, / Sürüklüyor beni tarih ve zaman... Ahmet Kutsi Tecer'in mýsralarýnda anlatýlan mekânlarýn her biri mimarinin ender örnekleri olarak karþýmýzda duruyor. Osmanlý nýn payitahtlarýndan olan müze þehir Edirne'de çok da bilinmeyen bir mekandan bahsedeceðiz. 1435'te Osmanlý padiþahlarýnýn altýncýsý olan Ýkinci Murad tarafýndan hadis medresesi olarak yaptýrýlmýþ, döneminin hadis ilminin merkezlerinden biri olmuþ Edirne Darül Hadis Camii. Mekâna girdiðinizde sizleri gülümseyen kýrmýzý yanaklarýyla camii imamý Mahmut Bey karþýlýyor. Grup halinde camiyi gezerken mekân ve mekânda deðiþik vesilelerle bulunmuþ tarihte iz býrakan þahsiyetler hakkýnda bilgiler veriyor ziyaretçilerine. Camii kapýsý üzerinde mermere boya ile yazýlmýþ satýrlarda þöyle yazýyor; "Bu, büyük sultan, yüce padiþahlar padiþahý, yücelerden desteklenen, düþman krallara muzaffer, adalet ve ihsanýn gözeticisi, güven kanatlarýný en kemal iman üzere yayan, sultanoðlu sultan, fethin babasý -saltanat sancaklarý daim olsun. Devleti devamlý yaþasýn- Bayezid Han oðlu Mehmet Han oðlu Murad Han'ýn cami-i þerifidir. Sekiz yüz otuz sekiz yýlýnýn Þaban ayýnýn yirmi üçünde yazýldý." Binanýn önce hadis medresesi olarak yapýldýðý daha sonralarý minare ilave edilerek cami haline getirildiði söylenmekteyse de bu konudaki bilgiler henüz netlik kazanmamýþ. Medresenin günümüze deðin sadece camisi ulaþmýþ ve ilk yapýldýðý orijinal özellikleri korunamamýþ. Sultan 2. Murad devrinden Kanunî Sultan Süleyman'a kadar geçen zamanda Edirne Dârulhadisi Osmanlý Devleti'nin en yüksek kadrolu medresesi, buralarýn baþ müderrisleri de en yüksek rütbeli müderrisleri sýfatýný kazanmýþlar ve devlet teþrifatýnda üst sýralarda yer almýþlar. Balkan Harbinde Bulgarlar topçu atýþý ile caminin minaresini yýkmýþlar, cami onarým geçirerek günümüzdeki yapýsýna ulaþmýþ. Caminin yanýndaki türbelerde Ýkinci Murat'ýn iki oðlu ile Üçüncü Mustafa ile Üçüncü Ahmet'in çocuklarýnýn kabirleri bulunuyor. Rivayet edildiðine göre, Tunca nehri kýyýsýnda, Edirne Kalesinin Germe Kapý Caddesi denilen tenha ve terkedilmiþ bir bölgesine, bir kýþ sabahý daha gün doðmadan önce inþaat ustalarý toplanmaya baþlamýþ. Bu durumu gören halk da merakla olacaklarý seyretmeye koyulmuþ. Az sonra Sultan 2.Murat'ta buraya teþrif etmiþ. Kurbanlar kesilmiþ, dualar okunmuþ, çevredeki herkese ihsanlar daðýtýlmýþ ve bizzat padiþah tarafýndan bu ücra mekâna bir temel taþý konulmuþ. Sonrasýnda büyük bir hýzla inþaat baþlamýþ. Merakla oraya toplanan Edirneliler olayýn detaylarýný sonradan öðrenmiþler. Meðer gece Sultan Murad rüyasýnda Peygamber Efendimizi (SAV) görmüþ. Hz. Peygamber kendisinden, bu mekânda bir Darül hadis inþa etmesini istemiþ. Sultan Murat'ta bu emri hiç geciktirmeden yerine getirmek için hemen rüyayý gördüðü uykudan uyanýr uyanmaz inþaat hazýrlýklarýna baþlanmasýný emretmiþ ve buraya ilk temel taþýný da kendi elleri ile koymuþ. Bu rivayetten yola çýkan halk, dünya üzerinde, yapýlan duanýn kabul derecesi bakýmýndan en önemli yerlerden birinin de Darül hadis Camii olduðuna inanýyor. Hatta Edirne'ye ikinci Kâbe diyenler de varmýþ ki bu söylem, hem Darül hadis Caminin, hem de Selimiye Caminin Peygamber Efendimiz (SAV) 'in iþareti ile yapýlmýþ olmasýndanmýþ. Fatih Sultan Mehmet Han hadis ilmi eðitimini burada almýþ. Fethullah Gülen hoca efendinin de ilk görev yerinin Darül Hadis Camii olduðunu anlatýlanlar arasýnda. Düralhüdis Camii'nde kütüphane, 6 bilgisayar ve internet baðlantýsý var. Türkiye'nin pek az camisinde kütüphane ve bilgisayar olmasý hasebiyle mekân, bu konuda da öncülük yapýyor. Mahallenin küçük yaþtaki çocuklarý gerekli konularda araþtýrma yapabilmek için Camiinin kütüphane ve bilgisayar salonunu kullanýyorlar. Edirne Darül Hadis Camii 2000 yýlýnda Vakýflar Genel Müdürlüðü tarafýndan çevre düzenlemesi ve yapýsal özelliði açýsýndan yýlýn en iyi camisi seçilmiþ. O tarihten beri her yýl en iyi bahçe düzenlemesi alanýnda birinci seçiliyor. Dallarýnda huzurla kuþlarýn þakýdýðý camii bahçesi, itinayla tasarýmlanmýþ. "Bahçe düzenlemesini kendim yaptým" diyor camii imamý Mahmut Bey tevazuuyla. Bahçeyle de kendisi ilgileniyormuþ. Gözlerinde yaptýðý iþi seven birinin ýþýltýlarý var. Ev sahibi itinasýyla ziyaretçileri hem cami hakkýnda bilgilendiriyor hem de ikramlarda bulunuyor. Medresenin ilk kurulduðu tarihlerde burada 1001 hatim geleneði baþlatýlmýþ ve bu gelenek 400 yýl boyunca sürdürülmüþ. Uzun yýllar boyunca kesintiye uðramýþ olan 1001 hatim geleneði son dört yýldýr tekrar yapýlmaya baþlanmýþ. 4 Temmuz 2008 Cuma günü "tarihi 1001 hatim geleneði"nin 404.'sü, Dar-ul Hadis Camii'nde büyük bir coþku ile yapýlmýþ. Tarihte olduðu gibi devletimizin ve milletimizin bekasý ve ilelebet payidar olmasý için dualar edilmiþ, gelen misafirlere 3 bin kiþilik etli pilav ve ayran ikram edilmiþ. Hatim geleneðine arzu edenler caminin www.edirnedarulhadisi.com internet sitesinden katýlabilmekte ve isterlerse 2009 da camide yapýlacak hatim duasýna da iþtirak edebilmekteler. Bu vesile ile her yýl dünyanýn dört bir yanýndan binlerce ziyaretçi gelmekte Edirne'ye. Mahmut Bey'in ikram ettiði dondurmalar yaz sýcaðýnda ziyaretcilerin içlerini serinletiyor. Gönülleri ve boðazlarý serinlemiþ olarak bu þirin Osmanlý mekânýndan ayrýlýyorlar. Edirne geçirdiði iki büyük yangýn, zelzele ve dört istila ile eserlerin çoðu kaybolmasýna raðmen müze þehir olma özelliðini koruyor. Edirne'nin her bir köþesi buram buram tarih ko-

10.::HÝKAYE ::. Mustafa Kamyon Mahalle meydanýnda oynayan küçük oðluna birkaç kez seslendi kadýn, çocuk cývýltýsýndan duyuramadý. Sonra yakýnýnda ip atlamakta olan Zübük'ün Þenel'e çýkýþtý; -Kýz, demin beri bas bas baðrýyom da duymuyon mu, seðirtip de þu bizim alýðý alýp getiriversene. Þenel koþtu. O erkeksi hiddetiyle oðlaný kulaðýndan tuttuðu gibi anasýna teslim etti. Kadýn oðluna; -Oyun delisi, oyun delisi git de Kendircilerin Zakiye Nine'nden ateþ al da gel hadi. - Nee? -Ne kibrit kalmýþ evde ne de çýra. -Köz tavasýný ver öyleyse. -Yok ortalýkta, avucunla getir avucunla. -Onlarda varmý ki bakalým ateþ ana? -Duymuyon mu tokaç seslerini ula, çamaþýr yýkýyolar hadi durma. Oðlan bir koþu gitti, avuç dolusu kül üstüne konmuþ koca bir korla geldi. Anasý; -Saçayaðý altýndaki odunlarýn arasýna koy, ot, kaðýt da týkýþtýr üfle. -Tamam ana. Kadýn yarý açýk kapý eþiðine oturmuþ, patates soyup sokaðý seyrediyordu ki, oðlunu meydanda çember çevirirken gördü. "Allah, Allaaah! inmi cinmi bu bizim köpoðlusu, ne zaman, nasýl sývýþtý da ben görmedim. "Diye söylendi. Sonra öfkeyle; -Ula kaybolma sakýn devrülesice, az sonra babana azýk götüreceksin. -Nereye? -Tuðla ocaklarý altýnda Baba Veyis'in bahçeye. -Eyi eyi. Diye çember peþinde koþtururken öyle, bir taþa tökezleyip kapaklandý yere! Kanlar içinde kalan ayaðýný kuca-ðýna alýp, baþladý anam anama. -Vaayy anam vaaayy, baþparmaðým koptu kanýyo, caným bek çok yanýyooo! Meydana bakan açýk penceresi önünde kirmanla yün eðirmekte olan Dudu kadýn çocuklara haykýrdý. -Goþun ulan goþun, biriniz oðlanýn yaralý parmaðýna iþesin de mekrof(mikrop) gapmasýn. Gaguþ'un Hamdi pantolon düðmelerini çözüp yaklaþtý, Memed'in " duur, yapmaa" demesine kalmadan yaraya bir güzel sidikledi! Olayý seyretmekte olan kýzlar "tüü, amaniin, ayýp! "diyerek kaçýþtýlar. Bir iki oðlancýk daha"biz de iþeyelim mi abi, biz de" diye tam pantolon düðmelerini çözüyorlardý ki, Memed aðlamayý kesip ok gibi fýrladý yerinden, çullanýp Hamdi'yi altýna aldý. -Ülen sen nasýl iþen benim yaralý parmaðýma, boðayým mý öldürüyüm mü þimdi seni ha? Anasý patatesleri býrakýp koþtu, kucaklayýp kapý eþiðine taþýdý onu. Eteðinden kopardýðý bir parça çabutla parmaðýný sararken Dudu Kadýn tekrar baðýrdý; -Bi yerden örümcek aðý bul da bas yaranýn üstüne Hacý Ömer'in avrat, bas üstüne iyi gelir Memed aðlýyarak, -Ýstemem istemeeem! Yaraya oksijen, tentirdiyot konur diyo Öðretmenimiz bize. Dudu: -Sus, sus bakýyým seni bacaksýz zamane. neymiþ o senin dediðin fan fin fon, ne?. Oðlan sesini kesmiþ arkadaþlarýný seyretmekteyken, bu kez burnunu çeke çeke anasý baþladý aðlamaya! -Sana ne oldu ki þimdi Ana? -Baksene oðlum baksene. Baþýnda lise kasketi, uzun, yakýþýklý gencin biri karþýki yayada oturmuþ habire öksürüyordu! Kadýn; -Vaaah yavrum vah, ciðerleri sökülecek sanki! Yanýna gitmek için ayaða kalktý, tam o an delikanlýnýn aðzýna kapattýðý akça mendildeki kaný gördü, fenalaþýp tekrar çöktü. Kökün kurusun inþallah senin emi Verem, ocaðýn sönsün inþallah! Memed; -Kimki o ana? -Komþu Derendeliler'in Mustafa, lise talebesi. Dur bi tas su götüreyim þu yavruya Diye kalkýp odaya yürüdü. Geri döndüðünde delikanlý çoktan gitmiþti. Memed tek ayaðý üzerinde zýplaya hoplaya az ilerideki arkadaþlarýna gidiyordu ki, anasý; -Gene nereye ula ömür dörpüsü? -Kamyona ana kamyona. -Nee? -Kamyon kamyon, baksana bütün çocuklar orda. -Nasýl ne kamyonu?. Giden hafta bir sabah mahalleli sokaða çýktýðýnda, Kadýkýzýlar'ýn kapýda kocaman bir kamyonla karþýlaþmýþtý! Sanki baþka bir aleme aitken yolunu þaþýrýp da bu dünyaya inmiþ bir garip yaratýktý o! Eee, nice büyük kent lerde bile motorlu taþýtlarýn tek tük olduðu o kýrklý yýllarda, zengini yok bir kenar mahallede kamyon görmek, önemli bir hadiseydi elbette Yer yer dökülmüþ boyasý, çürük bedeni, düzleþmiþ lastikleriyle miyadý dolmuþ bir külüstür olsa bile. Asrýn o alamet-i harikasý, o 'kendi giden', herkesin gözdesi oluvermiþti birden. Sabah iþe giden, akþam dönenler, bir uður taþýna dokunur gibi ona el sürüyorlar, bebeler, düüt düüt diyerek karoserinde oynuyor, ihtiyarlar gölgesinde oturup, bir gavur icadý hakkýnda büyük laflar ediyorlardý. Ya gün boyu bebelerini aradýkça onun tepesinde bulan kadýnlar; -Þunu her kim getirip buraya koyduysa, Allah ondan razý ola, hacýlara sürsün yüzünü emi hacýlara! Diye dua ediyorlardý Sahi kim getirmiþti, kimindi o?derken, bir öðle vakti Kadýkýzýlar'ýn Sefer'i þoför mahallinde gördüler. Biri; -Senin mi bu Efendi? -Benim. Diðeri; -Eyi eyi, bi çalýþtýr da görelim. -Çalýþmýyo! -Niye ki? -Bi gözel elden geçirmek lazým. -Anýyon mu dilinden bari? -Askerde 'ulaþtýrma'daydým, þoför kursu falan -Bravo, gafalý adamsýn ula Sefer, gafalý.. Kafayý, kulaðý haftalarca yordu Sefer, altýna yattý, üstüne çýktý, gündüzleri yetmedi, lüküs lambasý, gemici feneri yakýp, gece sabahlara kadar uðraþtý. Yalnýz Sefer mi?tüm mahalleli, mahallenin gururu bildikleri kanyonla yatar, kalkar oldular. Ne zaman sokaktan bir gümbürtü gelse, nicesi don-gömlek hooop dýþarý fýrlýyor, merak ve heyecanla

11 Kamyon Kamyon birbirlerine soruyorlardý. -Çalýþtý mý ula? -Çalýþtý mý? Çalýþmadý Sonunda týrlatýp, fýrlattý elindeki aletleri Sefer! -Bi kýrk gün daha uðraþsam, adam olmaz bu araba, adam olmaaazz! Diye peþpeþe haykýrmaya baþladý. Onu hep öyle sakin, kendi halinde görmeye alýþmýþ mahalle çocuklarý þaþýrýp sardýlar etrafýný. Biri; -N'oldu sana Sefer emmi? Diðeri; -Dellendin mi? Öteki; -Eline yüzüne bakýn la þunun palyanço gibi palyanço. -Hi hi hi Usta da hepten sigortalar attý. -Ulan bi dutarsam sizi! Deyip düþtü peþlerine. Çocuklarýn feryatlarý üzerine kapý eþiklerinde oturan kadýnlar kalktý. Biri; -Bebeklere bi ziyan etmesin anam, haydi dutalým þu herifi Sefer, küçüklerin, kadýnlar Sefer'in peþinde, meydanda çýðlýk çýðlýða bi kovalamacadýr baþladý. Ertesi gün, o iflah olmaz kamyonu huradacýya götürmek için, Yazý Mahalle'deki tarlalardan iki çift manda getirdi Sefer. Sabah beri buðday saplarý üzerinde döðen döndürmekten sarhoþlamýþ kocamanlarý baðladý ma-kinanýn ön tarafýna, sonra ortalýkta dolaþanlara; -Haydi itin de þunu, bir an evvel Velipaþa Haný'ndaki Hurdacý Abbas'a götürelim. Dedi. Berideki sundurma altýnda gölgelenen ihtiyarlar: -Ula etme, güldürme kendine cümle alemi, heç camýþla(manda) kamyon çekilir mi? Sefer: -Sabah beri çare aramadým mý sanýyonuz emmiler, yok, kimi sefere çýkmýþ, kimi Dodurga'ya kömüre gitmiþ. Zaten kaç araba var ki þu koca kentte. Tirit'in Ali elindeki bastonu havada sallayarak yineledi: -Heç komüþle kamyon çekilir mi? Sefer: -Niye Fatih Sultan Efendimiz, gemileri karada mandalarla yüzdürmedi mi? Deminberi olanlarý cam gerisinden izlemekte olan Çavuþ'un Zeki, pencereyi açýp seslendi: -Durun yahu þu meredi bir de Destan'ýn Han'da Gavur Kani'yle Sarý Baki'ye gösterelim. Adamlar bu iþin piri. Ýkindi sonu ustalar geldi. Sefer, ön iki farýn orta yerindeki delikten manevra çubuðunu sokup çevirdi. Kani Usta'nýn bir eli motorda, diðeri bujilerde. Baki Usta direksiyona geçti. Kani Usta: -Hadi çevir çevir Sefer, aç kontaðý Baki, bas gaza, aç kapa, hadi bi daha yokla. Bir ara vannn, vunnn edip sarsýldý araba. Aman Allah'ým! Ahali galeyana geldi. Haykýrma, ýslýk, alkýþ sesleri. -Haydi arslaným, ha gözünü sevdiðimin Austin'i haydi Ardýndan kurt ulumasý, canavar baðýrmasý gibi sesler geldi ve bitti Daha ne ettilerse kamyon týk demedi. Gavur Kani yaðlý ellerini silerek Sefer'e: -Bu adam olmaz efendi, karbüratör emme yapmýyo, motor benzin yakmýyo, verem olmuþ, ölmüþ bu ölmüþ. -Veremmii? Dedi, Derendeliler'in Ahmet Aða. Ýleri yaþýna raðmen diri, koca bedeni titredi, kendi kendine: -Verem ha! Ne yani Þimdi benim liseli Mustafa'm ölecek mi Gözleri dolu dolu oldu, boðazýna birþeyler týkandý. -Git þuradan kafir þeytan git. Bismillahirrahmanirrahim, herkes rýzký kadar yiyecek, emrolunduðunca yaþamayacak mý ki? Gavur Kani'nin son sözleriyle mahallelide umutlar hepten söndü, yüzler gerildi. Þu iflah olmaz araba, þu dirilmez ölü sanki hepsinindi. Saçlý'nýn Gödek Cemal, Sefer'e : -Yahu sen bu natemelliyi alýrken heç bir bilene sorup göstermedin mi, sonra bu çalýþmayan meret sahi nasýl geldi buraya? -Ne bileyim arkadaþ, adam, Þevhu'nun Han'da bastý gaza geldik buraya. Sanki aðzý dualý da Gýdýþ'ýn Seydi, alayla; -Ýyi ya goçum, sen de oku üfle, dua da parayla deðel ya. Çömlekçiler'in Veli; -Þu ne bilsin ula, okuyup yazmayý, 'elif'i görse mertek sanýr. Zavallýmda akýl yok ki, kolunda onculayýnaltýn bilezik(zanaat) dururken, sen git elin hurdalarýyla onca serveti çarçur et, nasýl meraksa, kimi içki kumarla, bu da altýndan yel geçen takalarla.. Sefer, isyanlarda; -Gelmeyin üstüme heri(yahu), onca aradan sonra yine ata-eþþeðe semer mi yapalým yani? -Yap tabii, sen anlamadýðýn iþlerle uðraþtýkça bak eller sana nasýl vuruyorlar semeri. -Tamam tamam hadi uzatmayýn da itin þunu, akþam olmadan götürelim hurdacýya. Hoo, hoo haydaaa... Mandalar önden, insanlar arkadan asýldý. Manzara müthiþ, müthiþ olduðu kadar da garipti. Sanki asýrlar öncesi tekerlek yeni icat olmuþ da, bir yerli kabilesi cümbür cemaat o büyük buluþu kutluyordu. Yahut da, kafadan heyheyli bir üstadýn alemi güldüren o meþhur komedyasý sahneliyordu sokakta. Kafile, çarþýya doðru ilerledikçe kapý pencereler açýlýyor, çocuklar dýþarý fýrlýyor, baþý tülbentli, yüzü yaþmaklý kadýnlar birbirlerine, seslenip gülüþüyorlardý. -Huu komþuu, þu gideni görüyon mu? -Výy amaniin o neee! Kýz Sakine cama gel cama. -Hýý ne çýðýrýyon anam, yüreðim kalktý desene. -Sen heç camýþla giden kamyon gördün mü? -Ha ha ha, hi hi hi ilahi gomþu ilahi.... Seyredenlerin gülüþleri, komyonculara da sirayet etti. Onlar- onlarca insan kahkalarla varýp, külüstürü hurdacýya teslim etti.

web e-mail : www.corumhakimiyet.net : hale@corumhakimiyet.net Þeyho Duman Ýlke-Der in konuðu oldu Þeyho Duman Ýlke-Der'in haftalýk seminerlerine konuþmacý olarak Þeyho Duman katýldý. Duman, seminerde Mekkî surelerin özellikleri ve insanlýða verdiði mesajlar konulu bir sunum yaptý. Kanser hastalarý yararýna sahneye çýktý Þahin Örgel Tiyatro oyuncusu, yazar, radyocu Þahin Örgel, kanser hastalarý yararýna sahneye çýktý. Ýllegal Deli'nin Günlüðü isimli oyunu ile önemli baþarýlara imza atan Þahin Örgel, Onkosav Derneði'nin organize ettiði bir programla kanser hastalarý yararýna sahneye çýktý. Mahmut Tunaboylu 4. Öykü Yarýþmasý düzenleniyor Çorum Gazeteciler Cemiyeti tarafýndan, 2002 yýlýnda kaybettiðimiz Gazeteci-Yazar Mahmut Tunaboylu anýsýna ve yazýn dünyasýndaki yeni yeteneklerin keþfedilmesi, edebiyat dünyasýna yeni yeteneklerin kazandýrýlmasý ve Çorum'da yazýlý edebiyatýn geliþmesine destek vermek amacýyla düzenlenen öykü yarýþmasýnýn þartnamesi açýklandý. Oðuzlar da Ceviz festivali Cevizi ile ün yapmýþ olan Oðuzlar'da 9. Geleneksel Kültür Sanat Etkinlikleri ve Ceviz Festivali gerçekleþtirildi. Festival iki gün devam etti. Paþaçayýrý'nda Armut Festivali coþkusu 6. Geleneksel Armut Fesivali 1-2 Ekim 2008 tarihlerinde Ýskilip Þeyh Karaþar Köyü'nde gerçekleþti. *** Nilgün Çevik Gizemli Mor'da Ebru sanatçýsý Nilgün Çevik Ankara'da Lale Ataman Sanat Galeri'sinde açýlan 'Gizemli Mor' isimli karma sergiye katýldý. Ünlü ressamlarýn da yer aldýðý sergiye Çevik, ebru tekniðini kullanarak yaptýðý resimlerle katýldý. *** Dr. Sadýk Ahmet Ýlköðretim Okulu'nda Konuþan Kitap Þenliði düzenlendi Dr. Sadýk Ahmet Ýlköðretim Okulu'nda Konuþan Kitap Þenliði düzenlendi. Kitabýn önemi ve okumanýn gerekliliðini öðrencilere anlatmak amacýyla düzenlenen þenlikte, açýlan kitap stantlarýný ziyaret eden öðrenciler, Çorumlu þair avukat Kenan Yaþar'ýn söyleþisini dinlediler. Yaþar, sohbet sonunda öðrenciler için kitap imzaladý. Çorum, Kanal A'ya konuk oldu Çorum, gelenek ve görenekleri ile Türkiye'nin yaygýn televizyon kanallarýndan Kanal A'da yayýnlanan 'Kadýna Dair' programýna konuk oldu. *** Hemþehrimiz Kamil Þahin Ýlahiyat Fakültesi'nde konferans verdi Arþiv belgeleri ve özellikle Selçuklu tarihi üzerine araþtýrmalarý ile tanýnan hemþehrimiz Kamil Þahin, Hitit Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi'nde 'Bibliyografik Çalýþmalarda Arþiv Belgelerinin Yeri ve Önemi' konulu bir konferans verdi. *** Ýl Halk Kütüphanesi'nde kitap sergisi Mimar Sinan Mahallesi'nde bulunan Ýl Halk Kütüphanesi'nde, 'Atatürk ve Cumhuriyet' konul kitap sergisi açýldý. * * * Þekip Þahadoðru mezarý baþýnda anýldý 1988 yýlýnda kaybettiðimiz Türk Halk Müziði sanatçýsý ve Halk Ozaný Þekip Þahadoðru, sevenleri tarafýndan doðum yeri olan Evci Ortakýþla Köyü'nde anýldý. Kasým 2008 Sayý: 49 12 Camiler ve Din Görevlileri Haftasý na yoðun katýlým Camiler ve Din Görevlileri Haftasý kapsamýnda 'Cami ve Din Görevlilerinin Toplumumuzdaki Yeri' konulu bir konferans düzenlendi. Konferansa konuþmacý olarak Diyanet Ýþleri Baþmüfettiþi Vasfi Yüce katýldý. Hemþehrimiz araþtýrmacý-yazar Kamil Þahin Ýlahiyat Fakültesi nde konferans verdi Ordu'nun Fatsa ilçesinde, Camiler ve Din Görevlileri Haftasý münasebetiyle 'Camilerin Toplumumuzdaki Yeri' konulu bir konferans düzenlendi. Konferansa konuþmacý olarak Hitit Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Ýslam Hukuku Ana Bilim Dalý Baþkaný Prof. Dr. Salim Öðüt katýldý. Ahilik Haftasý kutlamalarý baþladý 21. Ahilik Haftasý çeþitli etkinliklerle kutlandý. Ýki gün süren etkinliklerde Hitit Üniversitesi Öðretim Üyesi Osman Egri 'Ahiliðin Türk Kültür Hayatýnda Anlamý ve Önemi' konulu bir konferans verdi. Etkinliklerde ayrýca, Ahilik duasý, Ahilik Pilavý ikramý, esnaf sergisi, mehter ve halk oyunlarý gösterileri ile Ahilik konulu yarýþmalarýn ödül töreni de yer aldý. ÖYTAÞ (Önder Basýn Yayýn A. Þ) Adýna Sahibi Yön. Kur. Bþk. Kemal MESCÝ Genel Yayýn Yönetmeni Þevket ERZEN Yazý Ýþleri Müdürü Mustafa DEMÝRER KOORDÝNATÖR Gülesin AÐBAL YAYIN KURULU Abdulkadir Ozulu, Ethem Erkoç, Sümeyra Çaðdaþ, Mevlüt Uyanýk, Kâzým Alkan, Mehmet Aydýnkal, Hasan Kahraman, Sönmez Yanardað, Meryem Uyanýk. ADRES: Gazi Cad. Hamoðlu Ýþhaný No: 3/109 (Posta Kodu. 19030) email: hale@corumhakimiyet.net TELEFONLARIMIZ 224 24 00 (pbx) 225 16 00 (pbx) 224 46 83 (pbx) 225 43 46 (pbx) 213 50 24 (Fax)