ŞABAN 1436 HAZİRAN 2015 SAYI 129 5. S u sk un lu ğ un k ı r ı l m a nok tası...

Benzer belgeler
Modern İslam: Hilafetsiz proje

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

بسم هللا الرحمن الرحيم DAR'UL HARP NEDİR VE DAR'UL HARP HALKINA NASIL MUAMELE EDİLİR?/HAMD BİN ATİK (RH.A) ed-durar us seniyye, 9/

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Altın takmanın erkeklere haram kılınmasındaki hikmet nedir?

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

Faiz Parasıyla Yapılan Evde Namazın Hükmü

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

İLİM HALKALARI PROJESİ

Cumhuriyet Halk Partisi

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

KADINA ARKADAN YANAŞMANIN HÜKMÜ

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Cumhuriyet Halk Partisi

Mekke-i Mükerreme'nin bir Küfür Beldesi Olup Olmadığı Hususunda Bir Münazara

TAKDİM. Yetiş Ey Mu tasım. haziran 13. yetiş!.. şeklinde bir mazlum feryad ettiğinde anında

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır.

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

SEÇİM VE GEÇİM Perşembe, 31 Ekim :31

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI

Kur an ın Bazı Hikmetleri

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

2000 li Yıllar / 8 Türkiye de Eğitim Bekir S. GÜR Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

OSMANİYE KAHRAMANMARAŞLILAR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİNE GÖRKEMLİ AÇILIŞ.

RAMAZAN ORUCUNU DEVAMLI OLARAK 30 GÜN TUTAN KİMSENİN HÜKMÜ

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

VEDA HUTBESİ. Zafer KOÇ

BYK & ŞYK DERSLERİ. Yaptıklarına karşılık olmak üzere kendilerine nice sevindirici ve göz aydınlatıcı nimetler saklandığını hiç kimse bilemez.

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar]

MUSKA VE NAZARLIK TAKMANIN HÜKMÜ

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-2 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER KAYNUKAOĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

Durûs Kitabı 1. Cilt Gramer Kuralları. Üç Hareke

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

EĞER NEBİ MUHAMMED, BENDEN YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEMİ İSTESE; YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEM, MUHAMMED'İ İNKAR EDERİM

CENAB-I HAKK IN O NA İTAATİ KENDİNE İTAAT KABUL ETTİĞİ ZAT A SALÂT VE SELAM

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Samimiyet ve Sıdk İlişkisi

İbadetin Manası ve Çeşitleri

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Yasin sûresini okuduktan sonra duâ etmek için toplanmanın hükmü. Abdulaziz b. Baz

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ -6-

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

SAHÎH ÂŞÛRÂ FIKHI MUKADDİME:

Dünyada servetin %99 u, nüfusun %1 ine aitmiş... Saddam ın arkasında %90 destek vardı; idam edildi... -Obama.

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

İSLAM DA RESMİN HÜKMÜ... 2 Müsavvir (Şekillendiren) Allah tır... 2 Kur an-ı Kerim de Heykel, Put Ve Resimlerin Hükmü... 2 Resim Konusunda Varid Olan

İSLÂM DA CEZA SİSTEMİ HATA İLE ÖLDÜRME

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

EY İMAN EDENLER! Allah ın emrine uygun yaşayın

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

frekans araştırma

Mübarek Ramazan ayının gelişi için nasıl hazırlık yapmalıyız? كيف نستعد لقدوم شهر رمضان املبارك باللغة الرتكية

Kabirleri ziyaret etmenin, Fatiha sûresi okumanın ve kadınların kabirleri ziyaret etmelerinin hükmü

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE ORUÇ

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

148. Sohbet ÖNDEN GİDENLER

Bismillahirrahmanirrahiym Elhamdü lillahi Rabbil Alemiyn, Vessalatü vesselamu ala Rasülina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmeiyn.

لا حرج من قضاء رمضان ا صف ا اk من شعبان

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

SAHABE NİN ÖNDERİ HZ. EBU BEKİR

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK

SASAM

KİTAPLARA İMAN. 1 Vahiy nedir? Allah Teâla nın Cebrail (aleyhisselam) vasıtasıyla peygamberlerine bildirdiği ilahî emirlerdir.

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Ne kadar kötü ب ئ س Temel-esas. Alçattı-küçük

GIDA DEPOSUNDA ÇALIŞAN VE DOMUZ ETİNİ TIRLARA TAŞIMASI İSTENEBİLEN KİMSENİN HÜKMÜ

EV SOHBETİ DERSLERİ. Biz insanı en güzel biçimde yarattık. (Tîn, 95:4)

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

ORUCA BAŞLAMADA ASTRONOMİK HESABA MI GÜVENİLMELİ YOKSA HİLALİ GÖRMEK Mİ GEREKİR? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

MEKKE-İ MÜKERREME MEKKE-İ MÜKERREME'NİN BİR KÜFÜR BELDESİ OLUP OLMADIĞI HAKKINDA. Müellif: Şeyh Hamad İbni Atik en-necdi (H1227-H1301)

ŞABAN'IN 30. GECESİ HİLAL GÖRÜLMEDİĞİ ZAMAN (NE YAPILIR?)

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Transkript:

İ S L A M Î F İ K İ R L E R E D A Y A L I A Y L I K ŞABAN 1436 HAZİRAN 2015 SAYI 129 5 S u sk un lu ğ un k ı r ı l m a nok tası... S İ Y A S Î D E R G İ

TAKDİM 28 RECEP 1342 KöklüDeğişim suskunluğun kırılma noktası 11. YIL Hilâfet in ilgasının 94. Sene-i devriyesini yaşadığımız şu günlerde Hilâfet in tekrar hayat sahnesine dönmesinin arifesindeyiz inşaallah. Köklü Değişim Dergisi bu sebeple siz değerli okurları için 28 Recep 1342 başlıklı Haziran sayısını ağırlıklı olarak bu tarihte ilga edilen Hilâfet hakkındaki makalelerden oluşturdu. Rabbimizden ümmetin kanayan yaralarını saracak, beldelerini kâfirlerden emin kılacak, sömürgeci kâfirleri ise zilletleri içerisinde boğacak ikinci Raşidî Hilâfet Devleti yle tez zamanda bizleri izzetlendirmesini niyaz ediyoruz. Kapağa adını veren 28 Recep 1342 başlıklı makaleyi yazarımız Serdar YILMAZ kaleme aldı. Dergimizde bu ay ilgiyle okuyacağınız bir diğer makale ise Mısır ın seçimle başa gelen ve askerî darbe ile devrilen 5. Cumhurbaşkanı Muhammed Mürsî nin danışmanı Kıptî düşünür Dr. Refik HABİB in Modern İslâm Hilâfetsiz Proje başlıklı yazısıdır. Yazarımız Mustafa KÜÇÜK İsra ve Miraç Mescid-i Aksa ya, Mescid-i Aksa Hilâfet e Götürür! Başlıklı makalesini sizler için kaleme aldı. Yine yazarımız Aydın USALP İ slâm coğrafyasında bitmeyen savaşlardan en çok yarayı alan çocukları Savaşların Masum Mazlumları; Çocuklar başlıklı makalesiyle gündeme taşıdı. Yazarımız Berra KESKİN idrak edeceğimiz Ramazan ayı hakkında Ramazan Ayı... Ruhani Atmosfer mi, İslâmî Atmosfer mi? ismini verdiği makalesini hazırladı. Köklü Değişim bu ay da birbirinden ilgi çekici konularıyla sizlerle buluşuyor Köklüdeğişim Suskunluğun Kırılma Noktası... 1

4 Serdar YILMAZ 28 Recep 1342 10 15 Allah a İsyanda Hiç Bir Mahlûka İtaat Yoktur Mehmet ÇETİNBUDAK Modern İslâm Hilâfetsiz Proje Dr. Refik HABİB (Mısırlı Kıpti düşünür) 21 Murat SAVAŞ 28 Recep i Yaşamak 25 28 gündem İsra ve Miraç Mescid-i Aksa ya, Mescid-i Aksa Hilâfet e Götürür! Mustafa KÜÇÜK Ümmetin Düçar Kaldığı Sıkıntılar Hilâfet i Hatırlatmalı Abdullah İMAMOĞLU Kuruluş: 2004 İslâmî Fikirlere Dayalı Aylık Siyâsî Dergi Şaban 1436 Haziran 2015 Sayı 129 Yerel-Süreli ISSN 1304-8724 Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Süleyman UĞURLU Yönetim Merkezi Mithatpaşa Caddesi 47/B Kızılay-ANKARA İletişim&Abonelik Tel: (+90) 0 312 229 77 91 Faks: (+90) 0 312 229 77 92 www.kokludegisim.net bilgi@kokludegisim.net Kapak&Grafik Tasarım: KöklüDeğişim İrtibat Büroları İstanbul (Avrupa Yakası): Mahmut KAR Kirmasti Mah. Kıztaşı Cad. 43/5 Fatih/İstanbul Tel: 0212 631 65 26 İstanbul (Anadolu Yakası): Genç Değişim Kitabevi Mehmet Akif Ersoy Mah. Fatih Bul. 145/10 Sultanbeyli/İstanbul Tel: 0 532 354 38 31 Diyarbakır: Ümmet Kitabevi Şeyh Şamil Mh. Cengizler Caddesi 555. Sk. 28/A Bağlar / Diyarbakır Tel: 0 533 026 95 07 Van: Erkam Kitabevi Ordu Cad. Ulu Cami Karşısı Medine Pasajı P-37 Zemin Kat Merkez / VAN

33 38 44 48 52 55 62 fikir gündem tefsir Aydın USALP Osman YILDIZ Hakan BOLAT Emrah AKAY Berra KESKİN İsmail GÜRBÜZ Savaşların Masum Mazlumları Çocuklar Nübüvvet Metodu Üzere Ümmetle Beraber Hilâfet i Kurun Hilâfet Yolundan Sapan, Demokrasi Yolunda Oyalanan Türkiye Ramazan Ayı... Ruhani Atmosfer Mi, İslâmî Atmosfer Mi? Esad MANSUR Demokratik Seçimlerin Oy uncağı Olmak Davetçiye Nasihatler Âli İmran Suresi 133-136. Ayetler İkinci Bölüm Tel: 0 538 087 35 78 Bursa: Tayfun Üstünkaya Kemalpaşa Mh. Atatürk Blv. Kaptan İşhanı Kat:4 No: 58 İnegöl / BURSA Tel: 0 541 795 38 38 Konya: Murat Savaş Alaaddin Caddesi Şeyh Ziya Sokak No:5-1 0536 739 09 88 Merkez / KONYA Adana: Özler Caddesi No:6 Veli Gözcan İşhanı Kat:3 Kuruköprü Seyhan - Adana Tel 0507 631 46 20 Ankara / Çubuk: Murat Altın Yavuz Selim Mahallesi Hükümet Caddesi 55/C 533 760 96 67 Abonelik ve Hesap Numaları Yurtiçi: 6 Aylık: 30 Yıllık (12 Ay): 60 Yurtdışı 6 Aylık: 30 Yıllık: 60 Sesli Dergi / Online Okuma: 50 (Süleyman Uğurlu Adına) * PTT Posta Çeki Hesabı: 10592742 * Ziraat Bankası TL Hesabı: TR66000100 1683-47475782-5002 * Ziraat Bankası Euro Hesabı: TR860001001262604945545002 * Ziraat Bankası Dolar Hesabı: TR590001001262604945545003 Baskı: 01.06.2015 Önka Ofset Matbaacılık Büyük Sanayi 1. Cadde Keskinler İşhanı No: 80/32-33 İskitler / Ankara Tel: 0 312 384 26 85-86 - Fax: 0 312 341 64 08 onka@onkapromosyon.com.tr

28 RECEP 1342 Serdar YILMAZ Tarih; Hicri 28 Recep 1342-Miladi 3 Mart 1924, yer; TBMM, Saat 15.25 te başlayan ikinci celse, 3 saat 20 dakika sonra yani 18.45 te tamamlandı. Tarihimizin en önemli kararlarından biri, belki de birincisi işte bu zaman dilimi arasında alındı. Madde 1. Halife hal edilmiştir. Hilafet, hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan Hilafet makamı mülgadır. Madde 2. Mahlu halife ve Osmanlı Saltanat-ı Münderisesi hanedanının erkek, kadın bilcümle azası ve damatlar Türkiye Cumhuriyeti memaliki dahilinde ikamet etmek hakkından ebediyyen memnu durlar. Bu hanedana mensup kadınlardan mütevellid kimselerde bu madde hükmüne tâbidirler. Madde 3. İ kinci maddede mezkûr kimseler iş bu kanunun ilanı tarihinden itibaren azami on gün zarfında Türkiye 4 Cumhuriyeti arazisini terke mecburdurlar İ şte bu maddeler gibi 13 maddeden oluşan Hilafet in ilgasına dair kanun hicri 28 recep 1342 günü TBMM de alkışlarla kabul edildi. Bu kararın ardından İ slam Ü mmeti nde büyük bir hüzün, tedirginlik ve tepki oluşurken yüzyıllardır İ slam Ü mmeti ni birarada tutan Hilafet i yıkmak için çabalayan sömürgeci kâfirler kanadında ise çoşkulu bir sevinç vardı. İ ngiliz avam kamarasında Lord Curzon Türkiye ye hakikaten son verilmiştir. Bundan sonra belini doğrultamaz. Zira biz onun manevî kuvvetini mahvettik. Bu kuvvet, Hilâfet ve İ slâmiyet tir. diyerek sevincini dile getiriyordu. Daily Telegraph ise; Türkiye nin İ slam milletleri liderliğinden, üçüncü sınıf Tatar Cumhuriyetine dönüştüğünü iddia ediyordu. Paris te yayınlanan Le Journal gazetesi, 4 Mart 1924 tarihli nüshasında, kararı uluslararası siyaset açısından değerlendirerek; Uzun zamandan beri İ stanbul un dini saygınlığını yıkmaya çalışan İ ngilizler, bu kadar büyük bir şansı hayal bile edemezlerdi yorumunu yapıyordu. Evet ümmetin kalkanı ve hamisi olan Hilafet in yıkılmasından sonra, İ slam Ü mmeti için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı ve olmadı da. Artık zaman sömürgeci kâfirler lehine ve Müslümanların aleyhine akıyordu. İ slam beldeleri bir bir sömürgeci kâfirlerin egemenliğine geçti. Müslümanların topraklarını paramparça ettiler. O kadar çok parçaladılar ki tek bir devlet iken elliden fazla küçük devletçik haline getirdiler. Her birinin başına da kendilerine ajanlık yapan birer yönetici diktiler. Sömürgeci kâfirler bir şeyi emredince onlar da hemen emreder, bir şeyi yasaklayınca onlar da hemen yasaklardı. Kâfirler, İ slami beldelere yönelik hayati bir politika belirleyince, ne kadar tehlikeli ve zararlı olduğuna bakmadan ellerinden gelen tüm güçleriyle ve sahip oldukları tüm

imkânlarıyla onu gerçekleştirmeye koştular. İ slam ın ve Müslümanların aleyhine olan politikaları uygulamada her zaman ön saflarda onlar yer alıyorlardı. Hilafet yıkılır yıkılmaz, etrafı mübarek kılınan Mescid-i Aksa yurdu Filistin heba oldu. Yahudiler onu işgal ettiler, kanlar akıttılar, ırzları çiğnediler, mukaddesatları ayaklar altına aldılar, yeryüzünde fitne ve fesat çıkarttılar. Daha sonra korumasız kalan beldeler tek tek işgale maruz kaldı: Keşmir, Doğu Timur, Kıbrıs, Doğu Türkistan, Çeçenistan, Kafkasya, Afganistan, Irak ve diğerleri. Bütün bu işgaller sırasında Müslümanların beldelerindeki yöneticiler ise kıllarını dahi kıpırdatmadılar. Yine bu yöneticiler, saraylarında ve köşklerinde refah içerisinde yaşarken, Müslüman halk açlık ve perişanlık içinde günlerini geçirdi. Fakirlik, zillet ve cehalet tüm İ slami beldeleri kapladı. Ü mmet bu halde iken bir de yoğun bir şekilde Batı nın fikri ve kültürel saldırıları ile karşı karşıya kaldı. Demokrasi, laiklik, milliyetçilik gibi küfür fikirleri Müslümanlar arasında yayıldı. Sözde aydınlar ve kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler ve medya sürekli Batılı fikirlerin kamuoyunu yaparak insanların zihinlerini küfür ve saptırıcı fikirlerle doldurdu. O derece ki, Müslümanların zihinlerinde İ slam ın eseri ve izi görülmez oldu. Milliyetçilik, vatancılık ve menfaatçilik Müslümanların duygularına tesir eden esasi unsurlar haline geldi. Batıyı körü körüne taklit onlara egemen oldu. Sömürgeci Kâfirlerin Hilafetin Yeniden Kurulacağına Dair Korkuları Geç de olsa İ slam Ü mmeti nin, Hilafet in yıkılmasıyla birlikte içine düştüğü zelil durumun farkına varması kendilerine Allah ın indirdikleri ile hükmedecek, yere serilen bu ümmeti yeniden ayağa kaldıracak ve İ slami beldeleri, sömürgecilerin askeri, siyasi ve fikri işgalinden arındıracak Hilafet Devleti nin yeniden ikamesi için harekete geçmesi, kâfirlerin korku ve endişelerini arttırmış ve onları tedbir üstüne tedbir almaya sevk etmiştir. İ ngiltere eski Başbakanı Tony Blair, 2005 yılında yaptığı bir konuşmada Bizler, İ srail devletini yok etmeye, Batıyı İ slami âlemden çıkarmaya ve İ slami ümmetin hepsi adına Hilafeti kurmak yoluyla âleme şeriat ile hükmedecek bir İ slami devlet kurmaya çalışan bir hareketin karşısındayız diyordu. Yine ABD eski Başkanı Bush, Müslümanların Ortadoğu daki Amerikan ve Batı nüfuzunu bitirmeyi hedefleyen bir stratejiye sahip olduklarına işaret ederek şöyle diyordu: Tek bir devlete hâkim olmaları durumunda bu, tüm Müslümanları cezbedecektir. Bu da onlara bölgedeki tüm rejimleri devirme ve İ spanya dan Endonezya ya uzanacak radikal İ slami bir imparatorluk kurma fırsatı verecektir. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ise, İ slam ile Batı arasında bir yüzleşme olma olasılığı hafife alınmamalıdır. Çünki bu yüzleşme açılımın, modernitenin ve çeşitliliğin her şeklini reddederek Endonezya dan Nijerya ya uzanan bir Hilafeti kurmayı hayal eden radikallerin istediği bir yüzleşmedir. diyordu. İ şte bu sözler, Hilafet in yeniden ikamesi karşısında Batılıların duyduğu korkunun ve ona karşı her türlü önlemi almak üzere yaptıkları çağrıların sadece bir kaçıdır. Zira Hilafet in yeniden kurulması demek, Batılı devletlerin dünya üzerindeki hâkimiyetinin ve dünyayı sömürmelerinin sona ermesi demektir. Ü stelik işledikleri cürümlerin, gerçekleştirdikleri zulümlerin, çıkardıkları fitne ve fesadın hesabının sorulması demektir. İ slam Ü mmeti nin topyekûn eski ihtişamlı günlerine dönmesi demektir. Bundan dolayı Batılı kâfirlerin, İ slami beldeler üzerindeki hesapları ve planları hep Hilafet in yeniden ikamesinin karşısında olmuştur. Ama buna rağmen ümmet içerisinde Hilafet fikri her geçen gün yükselmeye başlamıştır. Dünyanın dört bir tarafındaki Müslümanlar, başlarındaki ajan ve zalim yöneticilerin tüm baskı ve işkencelerine rağmen, bu taleplerini en yüksek sesle dile getirmeye başlamış ve bunun için adımlarını 5

sıklaştırmıştır. Ö zellikle bu ümmet içerisinden çıkan, ümmetin bugün içinde bulunduğu durumun sebeplerini çok dakik bir şekilde inceleyip çözümün, İ slami hayatı başlatacak Râşidî Hilafet Devleti nin yeniden ikamesinde olduğunu tespit ederek bu yolda daveti yüklenen Hizb-ut Tahrir in çalışmalarının, ümmeti harekete geçirme noktasında büyük bir etkisi olmuştur. Bu çalışmalar neticesinde artık bugün ümmetin geneli, İ slam ın sadece ruhi bir akideden, hükümlerden, ibadetlerden ve ahlaktan ibaret olmadığının farkına varmıştır. Bilakis İ slam ın, kendisinden tüm işleri güden hayat hükümlerine ilişkin kapsamlı bir nizamın kaynaklandığı bir akide olduğunu idrak eder hale gelmiştir. Zira İ slam, kendisinden bir devletin, yönetim nizamının ve hükümlerinin kaynaklandığı bir dindir. Bugün ümmet, dini hayattan ayırma fikrini kaldırıp atmış, hayatın şer an İ slam ile siyaset edilmesinin, yasamanın insana değil de Allah a ait olmasının gerekliliğini, izzetin ve üstünlüğün ancak İ slam ın yönetime dönmesiyle mümkün olacağını idrak etmiştir. Keza artık Batıyla, demokrasisiyle ve hürriyetleriyle büyülenmenin, açık bir saptırma ve korkunç bir yalan olduğu ifşa olmuş, vatancılık ve milliyetçilik çağrıları bilfiil iflas etmiştir. Keza bugün İ slami beldelerin tamamındaki yöneticilerin durumu, Müslümanlar nezdinde açığa çıkmıştır ki onlar, 6 Bugün ümmet, dini hayattan ayırma fikrini kaldırıp atmış, hayatın şer an İslam ile siyaset edilmesinin, yasamanın insana değil de Allah a ait olmasının gerekliliğini, izzetin ve üstünlüğün ancak İslam ın yönetime dönmesiyle mümkün olacağını idrak etmiştir. Keza artık Batıyla, demokrasisiyle ve hürriyetleriyle büyülenmenin, açık bir saptırma ve korkunç bir yalan olduğu ifşa olmuş, vatancılık ve milliyetçilik çağrıları bilfiil iflas etmiştir ne Allah ın indirdikleriyle hükmetmekte ne de Allah yolunda cihat etmektedirler. Aksine onlar, Allah ı, Rasulünü ve müminleri dost edinmek yerine Allah ın düşmanlarını dost edinmektedirler. Dolayısıyla Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] in şu kavli onlar hakkında tecelli etmiştir: س ي أ ت ي ع ل ى الن اس س ن و ات خ د اع ات ي ص د ق ف يه ا ال ك اذ ب و ي ك ذ ب ف يه ا الص اد ق و ي ؤ ت م ن ف يه ا ال خ ائ ن و ي خ و ن ف يه ا األ م ين و ي ن ط ق ف يه ا الر و ي ب ض ة ق يل و م ا الر و ي ب ض ة ق ال الر ج ل الت اف ه ف ي أ م ر ال ع ام ة İnsanlara öyle aldatıcı yıllar gelecek ki o zaman yalancılar doğrulanacak, doğru sözlüler de yalanlanacaklardır. O zaman hainlere güvenilecek, güvenilir olanlar da ihanetle suçlanacaklardır. İşte o zaman Ruveybida konuşacaktır. Dediler ki: Ruveybida da nedir? Buyurdu ki: Kamunun işleri hakkında (söz sahibi olan) aşağılık adamdır! [İbn-u Mâce ve Ahmed, ] Ayrıca ümmet, şunun da farkına varmıştır ki karşısına âlim kılığıyla ve saptırıcı fetvalarla çıkan kimseler içerisinden yöneticilerin imajını düzeltmeye ve onların açıklarını kapatmaya çalışanlar, ilmin ve fetvanın mercii değil, birer saltanat ve saray âlimleridir. Artık Hilafet e, İ slam ın yeniden başlatılmasına, Allah ın indirdikleriyle hükmetmeye ve sömürgeci kâfirlerin Müslümanların beldelerindeki her türlü etkisinin yok edilmesine yönelik çağrı, dünyanın dört bir yanında giderek yükselmekte ve yayılmaktadır.

Hilafet in Şer i Delilleri İ slam da yönetim nizamı, Hilafetten başkası değildir. Nitekim Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] in beyan ettiği, sahabe [Rıdvanullahi Aleyhim] in üzerine icmaa ettiği, Raşid Halifeler ve onlardan sonraki halifelerin de üzerinde yürüdüğü şey de işte budur. Bu da İ slami hükümlerin ikamesi ve İ slami davetin dünyaya taşınması içindir. Hilafet, İ slami Devlet in bizzat kendisidir. Dolayısıyla o, işlerin güdüldüğü İ slami hükümlerin yürütme ve icra organıdır. İ slam daki yönetim nizamının Hilafet olduğuna dair Kitap, Sünnet ve İ cma -us Sahabe den istifade ile elde edilmiş birçok deliller vardır. Kitaba gelince; Allah (Subhanehu ve Teala), Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] e hitaben şöyle buyurmuştur: ف اح ك م ب ي ن ه م ب م ا أ نز ل الل و ال ت ت ب ع أ ه و اءه م ع م ا ج اءك م ن ال ح ق Aralarında Allah ın indirdikleri ile hükmet ve sana gelen haktan (sapıp da) sakın onların hevalarına tabi olma [el-mâide 48] Ve şöyle buyurmuştur: و أ ن اح ك م ب ي ن ه م ب م آ أ نز ل الل و ال ت ت ب ع أ ه و اءه م و اح ذ ر ه م أ ن ي ف ت ن وك ع ن ب ع ض م ا أ نز ل الل إ ل ي ك Aralarında Allah ın indirdikleri ile hükmet. Onların hevalarına tabi olma ve Allah ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın. [el- Mâide 49] İslam da yönetim nizamı, Hilafetten başkası değildir. Nitekim Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] in beyan ettiği, sahabe [Rıdvanullahi Aleyhim] in üzerine icmaa ettiği, Raşid Halifeler ve onlardan sonraki halifelerin de üzerinde yürüdüğü şey de işte budur. Bu da İslami hükümlerin ikamesi ve İslami davetin dünyaya taşınması içindir. Hilafet, İslami Devlet in bizzat kendisidir Ayrıca Allah (Subhanehu ve Teala) nın, Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] e Aralarında Allah ın indirdikleri ile yönetime ilişkin bu hitabı, Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] in ümmetine bir hitaptır. Mefhumu ise, Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] den sonra, aralarında Allah ın indirdikleri ile yönetecek bir yönetici belirlenmesi gereğidir. Hitaptaki emir, kesinlik ifade etmektedir. Çünkü hitabın mevzusu farzdır. Usul kaidesine göre bu, kesinliğe dair bir karinedir. Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] den sonra Müslümanlar arasında Allah ın indirdikleri ile yöneten yönetici halifedir. Bu yönüyle İ slam da yönetim nizamı, Hilafet Nizamıdır. Bunun yanı sıra hadlerin ve sair hükümlerin ikamesi vaciptir ve bunlar, yönetici olmadıkça ikame edilemez. [ما ال يتم الواجب إال به فهو واجب] Vacibin ancak kendisi ile tamamlandığı hususta vaciptir. Yani Şeriatı ikame edecek yöneticinin ortaya çıkarılması vaciptir. Bu yönüyle yönetici Halifedir, yönetim nizamı da Hilafet Nizamıdır. Sünnete gelince; Nâfi den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Abdullah İ bn-u Umer bana dedi ki: Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] i şöyle derken işittim: م ن خ ل ع ي د ا م ن ط اع ة ل ق ي الل ي و م ال ق ي ام ة ال ح ج ة ل ه و م ن م ات و ل ي س ف ي ع نق ه ب ي ع ة م ات م يت ة ج اه ل ي ة Her kim itaatten elini çe- 7

kerse, Kıyamet Günü nde lehine hiçbir delil bulunmaksızın Allahu Teala nın karşısına çıkar. Her kim de boynunda bey at olmadan ölürse cahiliye ölümü ile ölmüş olur. Böylece Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] her Müslümana boynunda bir bey atın olmasını farz kıldı ve boynunda bey at olmaksızın ölen kimseyi câhiliyye ölümü ile ölmekle vasıflandırdı. Bey at ise Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] den sonra ancak Halifeye olur, başkasına değil. Dolayısıyla hadis, her Müslümanın boynunda bir bey atın varlığını vacip kılmaktadır. Yani varlığı ile her Müslümanın boynunda bir bey atı gerekli kılan bir Halifenin varlığını vacip kılmaktadır. Müslim, A râc dan Ebu Hurayra kanalıyla Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] in şöyle buyurduğunu rivâyet etti: ا ن م ا الا م ام ج ن ة ي ق ات ل م ن و ر اي ه و ي ت ق ى İmam [Halife] ancak bir kalkandır, O nun arkasında savaşılır ve O nunla korunulur. Yine Müslim, Ebu Hazim den şöyle dediğini rivayet etti: ق اع د ت ا ب ا ه ر ي ر ة خ م س س ن ين ف س م ع ت ه ي ح د ث ع ن الن ب ي صلى االله عليه وسلم ق ال : ك ان ت ب ن و ا س ر اي يل تس وس ه م األ ن ب ي اء ك ل م ا ه ل ك ن ب ي خ ل ف ه ن ب ي و ا ن ه ال ن ب ي ب ع د ي و س ت ك ون خ ل ف اء فت ك ثر ق ال وا: ف م ا ت ا م ر ن ا ق ال : ف وا ب ب ي ع ة األ و ل ف األ و ل و ا ع ط وه م ح ق ه م ف ا ن الل ه س اي ل ه م ع م ا اس تر ع اه م 8 ب ه Allah (Subhanehu ve Teala) nın, Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] e Aralarında Allah ın indirdikleri ile yönetime ilişkin bu hitabı, Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] in ümmetine bir hitaptır. Mefhumu ise, Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] den sonra, aralarında Allah ın indirdikleri ile yönetecek bir yönetici belirlenmesi gereğidir. Hitaptaki emir, kesinlik ifade etmektedir. Çünkü hitabın mevzusu farzdır. Usul kaidesine göre bu, kesinliğe dair bir karinedir Ebâ Hurayra ile beş sene oturdum. O nu, Nebî SallAllahu Aleyhi vesellem in şöyle dediğini tahdis (hadis olarak rivayet) ederken işittim: İsrâiloğulları, Nebiler tarafından siyaset ediliyordu (yönetiliyordu). Bir Nebi vefat edince, bir diğer Nebi ona halef oluyordu. Artık benden sonra Nebi yoktur. Halifeler olacak da çoğalacaklardır. Dediler ki: Öyleyse bize ne emredersiniz? Dedi ki: Önceki ilk bey atinize sadâkat gösterin ve onlara haklarını verin. Muhakkak ki Allah, yönettikleri hakkında (ne yaptıklarını) onlara soracaktır. Bu hadislerde, halife için kalkan yani koruyucu vasfı vardır. Dolayısıyla Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] in, halifeyi kalkan olarak vasfetmesi, Halî fenin varlığına meth (övgü) içeren bir haberdir. Bu ise taleptir. Zira Allah tan ve Rasulünden gelen haberler, zemm (yergi) içeriyorsa, terk talebi yani neyh (yasaklama) vardır ve meth (övgü) içeriyorsa, fiil (yapma) talebi vardır. Talep edilen fiil, yapılması şer i hükmün ikamesini gerektiriyorsa veya terk edilmesi şer i hükmün kaybolmasına yol açıyorsa, bu talep kesinlik arzeder. Yine bu hadislerde, Müslümanları siyaset edecek (yönetecek) olanların, halifeler olduğu da haber verilmektedir. Bu ise, ikamelerinin talep edilmesi demektir. İ cma -us Sahabe ye gelince; Allah onlardan razı olsun, onların hepsi de vefatından

Sahabenin bir halife nasbetmeye dair vurgusu o kadar açık ve kesindi ki, vefatından sonra Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] i defnetmeyi geciktirmek pahasına onun ardından yönetime geçecek bir halifeyi nasbetmeye uğraştılar. Oysa vefatından sonra Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] in pak bedenini defnetmek üzerlerine bir farz idi. En azından bir kısmının, Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] i hazırlamakla ve onu defnetmekle uğraşması gereken Sahabe, Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] i defnetmekle meşgul olacağına bir halife nasbetmekle meşgul oldu sonra Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] in ardından bir Halife nasbetmenin lüzumunda ittifak ettiler. Hepsi de önce Ebu Bekri sonra Ö mer i ve sonra Osman ı halife olarak nasbetmede her birinin vefatının ardından bütünüyle birleştiler. Sahabenin bir halife nasbetmeye dair vurgusu o kadar açık ve kesindi ki, vefatından sonra Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] i defnetmeyi geciktirmek pahasına onun ardından yönetime geçecek bir halifeyi nasbetmeye uğraştılar. Oysa vefatından sonra Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] in pak bedenini defnetmek üzerlerine bir farz idi. En azından bir kısmının, Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] i hazırlamakla ve onu defnetmekle uğraşması gereken Sahabe, Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] i defnetmekle meşgul olacağına bir halife nasbetmekle meşgul oldu. Yani defin işi iki gece ertelendi ve Ebu Bekr [RadiyAllahu Anh] e, Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] in defnedilmesinden önce bey at edildi. İ şte bu, bir halife nasbetmeye uğraşma farziyetinin, bir cenazeyi [ki bu Allah ın Rasulü de olsa] defnetme farziyetinden daha üstün bir mecburiyet olduğunu açığa çıkaran Sahabe İ cma ıdır. Yine sahabenin tamamı kendi hayatlarında Hilafet e ve bir halife nasbetmenin farziyetine daima büyük önem verdiler. Her ne kadar kimin halife olacağı konusunda ihtilaf etmiş olsalar da, onlardan hiçbiri ne Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] in vefatından sonra ne de Raşid Halifelerden herhangi birinin vefatından sonra bir halife nasbetmenin farziyetinde hiç ihtilaf etmemişlerdir. Dolayısıyla sahabenin bu icması, bir halife nasbetmenin farziyetine dair kuvvetli ve apaçık bir delil olmuştur. 9

ALLAH A İSYANDA HİÇ BİR MAHLÛKA İTAAT YOKTUR Mehmet ÇETİNBUDAK Ey yöneticiler, Ey iktidara gönül verenler, Ey diğer partililer, Ey Müslümanlar! Ben, Allah ın hükümlerinden başka hüküm kabul etmeyen bir Müslüman olarak sizleri ateşten kurtarmak istiyorum. Evet, benim de ellerim yanıyor. Ellerimin yanma pahasına sizleri ateşten kurtarmak istiyorum. Bana şu anda kızıyorsunuz hatta sizlere taassup ile bağlı olanlar bana, CHP gibi muhalefet etmekle, hiçbir amelde bulunmamakla, yapılan hizmetleri görmeyerek sadece sizlere söz söylemekle yetinmekle, icraat yapmamakla iftira atıyorlar. Allah tan korkun. Sizler ateşe doğru koşarken, kimseden korkmadan Allah ın hükümleri için canı pahasına mücadele etmek icraat değil de nedir? Tağuta, La diyebilmek, sizin tağut içinde hizmet diye yaptıklarınızdan inanın fersah fersah daha hayırlıdır. Allah ve Rasulü nden aktaracağım deliller ile sizlere merhamet ile yapacağım bu çağrıya kulak verin yoksa gerçekten acınacak bir hale geleceksiniz. Sün- 10 netullah, Allah ın hükümlerini hâkim kılmak üzere canını ortaya koyan inananları, bâtıl yolda ısrar edenler üzerine ezici bir şekilde hâkim kılmasıyla gerçekleşmiştir ve Allah ın yardımıyla yine çok yakında gerçekleşecektir. Sizler, peşinizden hak ile bâtılı ayıramayan, uykuda olan milyonları sürükleseniz de, hakkı gördüklerinde o peşinizdekiler artık peşinizde olmayacak ve yalnız, çaresiz kalacaksınız da Allah ın yardımı da sizinle olmayacak. Çünkü Allah yalnız Allah ın hükümlerine ve Rasul ün Sünneti ne ittiba edenlere yardım eder. Ey yöneticiler, Ey iktidara gönül verenler, Allah tan korkun ve demokrasinin sizleri bir bataklık gibi daha da derinlere götürmesine izin vermeyin. Ü zerinize bulaşan pislikleri tövbe ederek temizleyin ve size yaptığım bu çağrıya icabet edin. Hakkıyla iman eden mü minlerin Allah ve Rasulü ne itaati, sizden ve her şeyden üstün tuttuğunu gördüğünüzde dizleriniz titriyor. Allah ın yardımıyla Râşidî Hilâfet Devleti kurulduğunda sizleri alaşağı edecek olanlar sizleri oylarıyla desteklemeyen sizden ve hükümlerinizden değil yalnız Allah tan korkan bu muttaki mü minler olacaktır. Tahtlarınız sallanıyor, yerlerinize kendinizi elbiselerinizden çivileseniz de muttaki mü minler sizleri tahtınızla birlikte yerinizden söküp tarihin çöplüğüne atacaktır. Bakın Kisra ya, Kayser e, Firavun a, Nemrud a, Saddam a, Ali Salih e, Cemal Abdul Nasır a, Kaddafi ye, Zeynel Abidin Bin Ali ye, Kral Abdullah a, Hüsnü Mübarek e. Bunlar sizin cinsinizden, sizin gibi yöneticiler değiller miydi? Düşünün, düşünün ki nasihat alasınız. Allah tan korkun. Allah Celle Celâlehû şöyle buyuruyor: و أ ط يع وا الل و ر س ول ه إ ن ك نت م م ؤ م ن ين Eğer mü min iseniz Allah a ve Rasulü ne itaat edin. 1 Mü min, Allah Celle Celâlehû ya ve Rasulüne itaat eder ve bu itaati her şeyden üstün tutar.

Allah Celle Celâlehû yine şöyle buyuruyor: و م ا ك ان ل م ؤ م ن و ل م ؤ م ن ة إ ذ ا ق ض ى الل و ر س ول ه أ م ر ا أ ن ي ك ون ل ه م ال خ ي ر ة م ن أ م ر ه م و م ن ي ع ص الل و ر س ول ه ف ق د ض ل ض ل ل م ب ين ا Allah ve Rasulü bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına işlerinde (başka bir yol) seçme hakkı yoktur. Kim Allah a ve Rasulü ne karşı gelirse apaçık bir şekilde sapmış olur. 2 Birinci ayette Allah Celle Celâlehû mü min olmayı; Allah a itaat ve Rasulü ne itaat şartlarına bağlamıştır. Bu iki şarttan birisi bile yerine getirilmezse mü min olunamaz. Allah Celle Celâlehû ya itaat; Allah Celle Celâlehû nun kitabına, yani Kur an da bildirdiği emir ve yasaklarına itaattir. Rasulü ne itaat ise onun Sünneti nde bildirdiği emir ve yasaklarına itaattir. Mü min olabilmek için sadece Allah Celle Celâlehû a itaat etmek yeterli değildir. Allah Celle Celâlehû nun Rasulü ne de itaat etmek gerekir. İ şte bu; Bize Kur an yeter. diyenlere açık bir reddiyedir. Kur an a gerçekten itaat eden bir kimsenin Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem e de itaat etmesi gerekir. Çünkü Allah Celle Celâlehû Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem e itaat etmeyi, Kur an da emretmiş ve bunu zorunlu kılmıştır. Buna göre; Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem in haram ve helal konusundaki emirlerine itaat etmeyen, Allah Celle Celâlehû nun Rasulü ne itaat ise onun Sünneti nde bildirdiği emir ve yasaklarına itaattir. Mü min olabilmek için sadece Allah Celle Celâlehû a itaat etmek yeterli değildir. Allah Celle Celâlehû nun Rasulü ne de itaat etmek gerekir. İşte bu; Bize Kur an yeter. diyenlere açık bir reddiyedir. Kur an a gerçekten itaat eden bir kimsenin Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem e de itaat etmesi gerekir. Çünkü Allah Celle Celâlehû Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem e itaat etmeyi, Kur an da emretmiş ve bunu zorunlu kılmıştır emirlerine itaat etmeyenler gibi kâfir olur. Zira Kur an ı açıklayan ve ek hükümler bildiren Sünnet i kabul etmemek küfürdür. Allah Celle Celâlehû şöyle buyuruyor: إ ن م ا ك ان ق و ل ال م ؤ م ن ين إ ذ ا د ع وا إ ل ى الل و ر س ول ه ل ي ح ك م ب ي ن ه م أ ن ي ق ول وا س م ع ن ا و أ ط ع ن ا و أ و ل ئ ك ه م ال م ف ل ح ون Aralarında hükmetmesi için Allah a ve Rasulü ne çağrıldıkları zaman mü minlerin sözü yalnız İşittik ve itaat ettik demektir. İşte kurtuluşa erenler bunlardır. 3 Kur an ve Sünnet in hükmüne çağrıldığı zaman mü minin söyleyeceği tek söz: İ şittik ve itaat ettik, demektir. Evet! İ şte bu iki söz birbirinden ayrılmayan iki sözdür. Yahudiler, Allah Celle Celâlehû tan gelen emirleri kabul ettik manasına gelen dinledik sözünü zahiren dilleriyle söylüyorlar, fakat bu sözlerinin hemen ardından; bu emirleri kabul etmiyoruz, manasında, hareket ve yaşantılarıyla isyan ettik diyorlardı. Zira onlar, Allah Celle Celâlehû nun Musa Aleyhi s Selam vasıtasıyla bildirdiği emirlere zıt bir hayat yaşamakta idiler. Oysa itaat Yahudilerin yaptığı gibi sadece kulakla dinlemek veya dille kabul ettiğini söylemek değildir. Bu sebeple her kim Allah Celle Celâlehû nun emirlerini dille kabul eder, amelinde bunu göstermezse işte o kimse işittik ve 11

isyan ettik diyen Yahudiler gibi yapmış olur. Ahirette kurtuluşu isteyen bir kimsenin Allah Celle Celâlehû nun ve Rasulü nün emirlerine hem dil hem de yaşantıyla itaat etmesi gerekir. Ancak böylece Allah Celle Celâlehû nun ayetin sonunda belirttiği İşte kurtuluşa erenler bunlardır! sözüne nail olabilmek mümkün olabilir. Mü min Allah Celle Celâlehû ya ve Rasulü ne her zaman ve mekânda itaat eder. Zamanın ve mekânın değişmesi mü min kimselerin Allah Celle Celâlehû ya itaatini asla engellemez. Çünkü mü minler; Allah Celle Celâlehû ve Rasulü nün bildirdiği sınırların dışına çıkarak herhangi bir kişiye itaat eden kimseden mü min sıfatının kalktığını çok iyi bilirler. Kendisinden mü minlik sıfatı kalkan kimse için ise iki durum söz konusudur: Ya haram işleyerek günahkâr Müslüman olmuştur veya küfür işleyerek kâfir olmuştur. Allah Celle Celâlehû ve Rasulü nün açık hükmü bulunduğu bir meselede bir kimse, beşere ait olan zıt hükümlere muhakeme olur veya onları Allah Celle Celâlehû nun hükmüne eşit tutar ya da bu hükümlerden birini seçmede muhayyer olduğuna inanırsa kâfir olur. Bu Allah Celle Celâlehû ve Rasulü nün hükmü bulunan her meselede böyledir. Mü min Allah Celle Celâlehû ya ve Rasulü ne her zaman ve mekânda itaat eder. Zamanın ve mekânın değişmesi mü min kimselerin Allah Celle Celâlehû ya itaatini asla engellemez. Çünkü mü minler; Allah Celle Celâlehû ve Rasulü nün bildirdiği sınırların dışına çıkarak herhangi bir kişiye itaat eden kimseden mü min sıfatının kalktığını çok iyi bilirler Hüküm verme mercii ola- 12 rak sadece Allah Celle Celâlehû ve Rasulü nü kabul etmesine rağmen nefsine uyduğu için Allah Celle Celâlehû ve Rasulü nün hükmüne ameliyle itaat etmeyen bir kimse günahkâr olur. Zina etme, hırsızlık yapma, faiz yeme gibi... Böyle fiilleri işleyen bir kimse Allah Celle Celâlehû nun bu konulardaki emirlerine itaat etmemiştir. Bir Müslüman günaha düşse bile şu halde bulunur: 1-İ şledikleri haram konusunda Allah Celle Celâlehû nun hükmünün doğru olduğuna kesin ve şüphesiz olarak inanmak. 2-İ şlenen amelin haram olduğuna inanmak ve bundan dolayı pişman olarak Allah Celle Celâlehû ya tevbe etmek. 3-Bu ameli işlerken kendisini görenlerden utanmak, onlara bu yaptığının doğru olmadığını ve ne sebeple işlediğini anlatmak, yaptığından pişmanlık duymak ve bununla övünmemek. Bir Müslüman bir haram fiil işlediğinde bunu açıktan değil gizli olarak yapar ve yaptığı bu amelden dolayı övünmez. Şayet yaptığı haramı açıktan yapar ve bununla övünürse onun bu hali pişman olmadığını, yaptığı amelin doğru olduğunu kabul ettiğini, utanmadığını ve tevbe etmediğini gösterir. AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu nun Yeni Türkiye Buluşması nda

faiz ile ilgili sarf ettiği cümleleri duymuşsunuzdur. Düşünün, 2002 de yüzde 56 ydı faiz, yüzde 12 sübvansiyon yapılıyordu, yüzde 47 esnaftan faiz alınıyordu. Şimdi yüzde 50 sübvansiyon, yüzde 4-5 civarında faizlere kadar düştü. 2002 de faiz kullanan şey eee, kredi kullanan esnafımızın sayısı 63 bin civarındaydı ve gittikçe düşüyordu. Şimdi 317 bin, geçen sene, kredi kullanan esnafımız toplamda da 1 milyon 100 bin esnafımız kredi kullandı bizim dönemde. Helali hoş olsun, Allah sayısını, bereketini arttırsın... Kredi tutarının toplamı 2002 de 153 milyondu, şimdi 12,5 milyar 2014 te kullanılan, yani 81 kat arttı. İşte bereket bu. Bu cümleleri sizlerin düşünmenizi istiyorum. Sizlerden oy isteyenlere aktarmanızı istiyorum. Haşa İ slâm dini dijital bir yazılım mı ki sürümü yükseltiliyor. Bizim haram bildiğimiz faiz, yeni bir sürüm ile helali hoş edilebiliyor. Siri 8.2 versiyonunda Türkçe konuşmuyordu, 8.3 te Türkçe konuşuyor. Faiz, haramdı, bizim dönemimizde helal-i hoş oldu. Din zaten tamam değil miydi? Yama lazım değil İ slâm a! Böyle bir şey olabilir mi Allah için düşünün kimleri destekliyorsunuz? Söyleyen için de, söyleyeni alkışlayanlar için de, söyleyeni takip edip destekleyenler, arkasından gidenler için de Allah korusun çok tehlikeli ifadeler bunlar! İslâm dininde itaat, Allah Celle Celâlehû ya ve Rasulüne dir. Ancak Allah Celle Celâlehû ve Rasulü nün itaat edilmesini emrettiği kişilere itaat edilir. Burada şunu da belirtmek gerekir: Müçtehit âlimlerin sözlerine Kur an ve Sünnet e uygun olduğu müddetçe itaat edilir. Kur an ve Sünnet e dayanmadan bir şeyi helal veya haram kılan kimse kâfir ve tağuttur. O kimsenin içtihat etme seviyesine gelip gelmemesi önemli değildir İ slâm dininde itaat, Allah Celle Celâlehû ya ve Rasulüne dir. Ancak Allah Celle Celâlehû ve Rasulü nün itaat edilmesini emrettiği kişilere itaat edilir. Burada şunu da belirtmek gerekir: Müçtehit âlimlerin sözlerine Kur an ve Sünnet e uygun olduğu müddetçe itaat edilir. Kur an ve Sünnet e dayanmadan bir şeyi helal veya haram kılan kimse kâfir ve tağuttur. O kimsenin içtihat etme seviyesine gelip gelmemesi önemli değildir. Kur an ve Sünnet e uymayan herhangi bir hükme itaat, duruma göre ya küfür ya da haram olur. Şayet itaat edilen kişi kendisini teşri koymada yetkili görüyorsa, bu kimseye bu yetki ve sıfatı vererek itaat eden kâfir olur. Faizi helalleştiren kimseye bu konuda yetki sahibi olduğunu tasdik ederek itaat etmek gibi... Fakat yukarıda bildirilen şartlar dâhilinde Allah Celle Celâlehû nun haram kıldığı bir konuda bir kimseye itaat eden kimse kâfir değil, günahkâr olur. Haram olduğuna inanarak içki içmeye çağıran kişiye haram olduğuna inanarak itaat etmek gibi... Kendilerine İtaat Edilmesi Gereken Kimseler Allah Celle Celâlehû şöyle buyuruyor: أ ط يع وا الل و أ ط يع وا الر س ول و أ و ل ي األ م ر م نك م Allah a itaat edin! Rasul e itaat edin! Sizden olan emir sahiplerine itaat edin! 4 13

Kendilerine itaat edilmesi gereken ulu l emr (emir sahipleri) iki çeşittir: 1-Müslümanların idari konulardaki emî ri. 2-Müslümanlara ilmî konularda önderlik yapan müçtehit âlimler. Hangi konuda olursa olsun, ulu l emre, Allah a ve Rasulü ne itaat edildiği gibi itaat edilmez. Zira Müslümanların emî ri veya İ slâm âlimlerine itaat, ancak Kur an ve Sünnet e bağlı kaldıkları ve bu iki kaynağa göre hüküm verdikleri müddetçe farzdır. Bu ayet herhangi bir ihtilaf anında çözüm için başvurulması gereken asıl merciinin Kur an ve Sünnet olduğunu göstermektedir. Aksi halde iman ve İ slâm iddiası geçersiz olur. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle demiştir: Allah a ve Rasulüne karşı gelmedikleri müddetçe onlara itaat edin! 5 Bir başka hadiste şöyle demiştir: Allah a isyanda hiç bir mahlûka itaat yoktur. 6 İ slâm şeriatını bir kenara atarak beşeri kanunları uygulayan kimselerin, Allah Celle Celâlehû ve Rasulü nü sevdiklerine dair iddiaları apaçık bir yalandır. Bu iddiaları sadece insanları kandırmak için ileri sürerler ve para vererek satın aldıkları âlim taslaklarını da bu mesele için kullanırlar. İ şte bu sebeple bu âlim taslağı belamlar, Allah ın şeriatını bir 14 İslâm şeriatını bir kenara atarak beşeri kanunları uygulayan kimselerin, Allah Celle Celâlehû ve Rasulü nü sevdiklerine dair iddiaları apaçık bir yalandır. Bu iddiaları sadece insanları kandırmak için ileri sürerler ve para vererek satın aldıkları âlim taslaklarını da bu mesele için kullanırlar kenara atarak beşerî kanunları uygulayan tağutların Müslüman olduklarını ve Allah Celle Celâlehû yu çok sevdiklerini insanlara anlatırlar. Allah Celle Celâlehû nun şeriatını hayatın her alanında uygulamadan kaldırıp yerine beşerî kanunları uygulayan, bu kanunlara öncelik tanıyarak Allah Celle Celâlehû nun şeriatından daha üstün tutan yöneticiler, Allah Celle Celâlehû ve Rasulü nü sevdiklerini nasıl iddia edebilirler? Böyle bir iddiayı ileri süren kimseler ya İ slâm ı bilmemekte ya da İ slâm ı gerçek manada bilmeyen halkı kandırmak istemektedirler. Zira halkın İ slâm ı gerçekten bildiğini bilseydiler asla böyle gülünç bir iddiayı ortaya atmazlardı. Fakat sahte âlim taslakları vasıtasıyla ve halkın İ slâm daki cehaletlerini fırsat bilerek böyle bir iddiayı ortaya attılar ve halkı da buna inandırdılar. İnsanların Allah ın taatine sıkıca sarılmadıkları bir anda Allah ın taatine sıkıca sarılan kimse savaştan kaçanların olduğu bir sırada kâfirlere saldıran gibidir. 7 و ق ال وا ل و ك ن ا ن س م ع أ و ن ع ق ل م ا ك ن ا ف ي أ ص ح اب الس ع ير Ve derler ki: Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık. 8 1 Enfal Suresi 1 2 Ahzab Suresi 36 3 Nur Suresi 51 4 Nisa Suresi 59 5 Buhari, Muslim 6 Ahmed b. Hanbel 7 İbni Ebu Naim 8 Mülk Suresi 10

MODERN İSLÂM HİLÂFETSİZ PROJE Dr. Refik HABİB (Mısırlı Kıpti düşünür) Bu çatışma, Batı hegemonyası ile İ slâmî hareketin arasındaki tek savaş değil, bilakis birbiriyle bağlantılı ve iç içe geçmiş savaşlardır. Bu çatışmalar içerisinde gerek sorunun hakikatini, gerekse İ slâmî proje ile Batılı proje arasındaki çelişkinin hakikatini açığa çıkaran gizli yüzleşmeler söz konusu. Batılı bir proje olarak küreselleşme ve İ slâmî hadarat projesi arasındaki bu çatışmanın tam göbeğinde ve ateş hattında İ slâmî Hilâfet meselesini görüyoruz. Gerek Batı nın İ slâmî harekete karşı olan tüm savaşlarında gerek İ slâmî projeye karşı tüm laik çatışmalarda gerekse egemen laik elitlerin İ slâmî harekete karşı savaşlarında görünmez düşman odur. Denilebilir ki İ slâmî siyasi birlik, çatışmanın özünü teşkil ediyor. Bu nedenle İ slâmî projeye karşıt veya düşman kesimlerin tümü tarafından bu düşünce kuşatma altına alınıyor. Ö yle ki ümmetin siyasi birliği kavramının İ slâmî söylemdeki üstün konumu düşürülerek İ slâmî hareketin ana sloganı düzeyine indirgeniyor. İ slâmî Hilâfet ve tek bir İ slâmî Devlet şiarı milyonlarca Müslümanın gönlünde beslediği bir rüyadır. Arap-İ slâm beldelerinin tümünü birleştiren bağı ve İ slâm Ü mmeti nin kalkınma tarihinin en bariz alametini temsil eder. Bu şiar ümmeti bir araya getirebilecek, istikametini birleştirebilecek ve bütünlüğünü sağlamaya sevk edebilecek bir güce sahiptir. İ şte bu şiarın kuşatma, İ slâmî hareketin de baskı altına alınması bundandır. Ta ki İ slâmî söylemin tozlu bir köşesinde kaybolup gitsin, daha da ötesi bu şiar haddizatında kurulu düzenlerin ve ulus-devletlerin bir tür düşmanı görülsün. Batı ve Tarihin Hatıraları Batılı devletler açısından tek bir İ slâmî Devlet in geri dönüşü düşüncesi, büyük bir devlet varlığının inşa projesini ifade eder. Bu da dolayısıyla günümüz dünyasının büyük güçleri niteliğiyle Batılı devletler ve Amerika ya bir meydan okuma anlamına gelir. Batı nın güney sınırlarında yer alacak, Batı yı diğer dünya ülkelerinden koparacak ve dünyanın merkez bölgesini ele geçirecek tek bir İ slâm Devleti nin kurulması halinde Batı, pek çok dünya ülkesi üzerindeki üstünlüğünü daha fazla sürdüremez. Tek bir İ slâmî Devlet kurulduğu zaman Batı, büyük güç niteliğini daha fazla sürdüremez. En önemlisi de, Batı nın ileri medeniyet vasfı ve dünya üzerindeki hegemonyası sona erer. Küreselleşme rüyası, Batılı liberalizmin dünya üzerindeki hegemonya rüyasıdır ve tek bir İ slâm Devleti ile bu sona erecektir. Çünkü bu Devlet, İ slâmî hadaratı dünyanın büyük kısmına hâkim kılacaktır. Böylelikle Batı medeniyetine rakip bir başka medeniyet ortaya çıkacak ve Batı medeniyetinin dünya üzerindeki hegemonyasına engel olarak bir set gibi duracaktır. Tek bir İ slâmî 15

Devlet rüyası Batı yı, muhtelif dönemlerde İ slâmî Devlet ile geçirdiği tarihine geri döndürecektir. Zira Batı, Batılı devletler açısından bir başka küresel medeniyetin meydan okumasını teşkil eden İ slâmî Hilâfet Devleti nin yıkılışına kadar küresel hegemonya ve egemenliğini gerçekleştirmeyi başaramamıştı. Batı, Osmanlı Devleti ni parçaladıktan sonra, evvela Arap-İ slâm coğrafyası, ardından tüm dünya üzerinde egemenlik kurabilmiştir. Kim dünyanın merkezini ele geçirirse, dünyaya hükmedebilir. Çünkü dünyanın merkezi, coğrafî olarak Arap-İ slâm topraklarıdır. Medeniyet açısından da dünyanın merkezi burasıdır. İ şte bu, vasat ümmetin tecellilerinden yalnızca biridir. Dünyanın merkezini ve vasatını temsil eder. Sömürgeci güçlerin egemenlik ve hegemonyalarının tahakkuk ettiği bu bölge, aynı zamanda sömürgeci güçlerin devrileceği ve hezimete uğrayacağı bölge olacaktır. Dünyanın bu merkezi ve vasatı kurtulduğu, vasat ümmet kurtuluşa eriştiği, bütünlük ve hadarıtını inşa ettiği zaman, dünya da kurtulacak. Çünkü İ slâmî hadaratın devleti, dünyayı kurtarırken, Batılı hadaratın devleti dünyayı sömürür. İ şte İ slâmî Devlet düşüncesine karşı yürütülen örtülü savaşı, halen süregelen çatışmanın ve gelecekte meydana gelecek çatışmaların özü haline getiren karşıtlık ve fark 16 Böylece Batılı devletler, bölgenin durumuna göre İslâmî harekete düşmanlık göstermek veya baskı altında tutmak arasında değişken bir tutum izlemiştir. İşte buradan, İslâmî hareketin siyasal sürece entegre edilmesi düşüncesi doğmuştur. Bundan kasıt, İslâmî hareketi, egemen ulus-devlet çerçevesi içerisinde rekabet halinde olan siyasi akımların parçası haline getirmek ve İslâmî hareketin ulus devlet çatısı altında faaliyet gösterme koşullarıyla yükümlü oluşunu garantilemektir. budur. O nedenle Batı, kendi sınırları içerisinde İ slâmî hareketi bastırmak ve çeşitli biçimlerde karşı koymak için çalışmış, bu düşünceyi kuşatma altına almak için uğraşmıştır. Böylece Batılı devletler, bölgenin durumuna göre İ slâmî harekete düşmanlık göstermek veya baskı altında tutmak arasında değişken bir tutum izlemiştir. İ şte buradan, İ slâmî hareketin siyasal sürece entegre edilmesi düşüncesi doğmuştur. Bundan kasıt, İ slâmî hareketi, egemen ulusdevlet çerçevesi içerisinde rekabet halinde olan siyasi akımların parçası haline getirmek ve İ slâmî hareketin ulusdevlet çatısı altında faaliyet gösterme koşullarıyla yükümlü oluşunu garantilemektir. İsrail ve İslâmî Birlik Filistin de İ srail işgal devletinin kurulmasına yol açan Batılı-Siyonist projeye gelince; İ slâm Ü mmeti nin birliğini engellemeye ve devletçikler halinde parçalamaya yönelik bir projeden başka bir şey değildir. Dolayısıyla İ srail işgal devleti her şeyden önce, tek bir İ slâm Devleti nin kurulmasını önlemek için bölgeye yerleştirilmiştir. Buna mukabil tek bir İ slâm Devleti nin kurulması, bu Siyonist projeyi çökertecek ve İ slâm topraklarından bir kısmını işgal altına alan ve geniş çerçevede düşmanlık noktası haline dönüşen İ srail işgal devletini sona erdirecektir. Bu düşman proje asla ayakta kalma yahut korunma imkânı bulamayacaktır.

Bu sebeple Siyonist oluşumun bekası, Batı projesinin korunması ve bölgedeki Batı hegemonyasının sürdürülmesi açısından önemlidir. Keza bu parazit, sömürgecilik projesinin sonu olacak İ slâm Devleti nin kuruluşunun engellenmesi açısından da zorunludur. Ulus-Devletler ve İslâm Devleti Dolayısıyla İsrail işgal devleti her şeyden önce, tek bir İslâm Devleti nin kurulmasını önlemek için bölgeye yerleştirilmiştir. Buna mukabil tek bir İslâm Devleti nin kurulması, bu Siyonist projeyi çökertecek ve İslâm topraklarından bir kısmını işgal altına alan ve geniş çerçevede düşmanlık noktası haline dönüşen İsrail işgal devletini sona erdirecektir Sömürgeci devletlerin bizim ülkelerimizde kurdukları devleti bırakıp gitmeleri boşuna değildir. Bilakis bu Batı sömürgeciliğinin zirve noktasıdır. Bağımsızlık çağı olarak isimlendirilmesine karşılık bağımsızlık değil, gerçekte sömürgelik halinin sürdürülmesidir. Batı düzeni bölgedeki Arap-İ slâm devletlerinin büyük kısmını hâkimiyeti altına aldı. Hilâfet Devleti ni parçaladı ve bu ülkelere hükmeden ulus-devletler kurdu. Bu şekilde sömürgeciler tarafından kurulan yerel ulus-devletlerimiz oldu. Yirminci asrın ortalarında (güya) ulusal bağımsızlık hareketleri başladığında işgal kuvvetleri kovuldu. Geride sömürgeciliğin bıraktığı bölgesel güçler ve ulus-devletler kaldı. (Güya) egemenlik Batılı güçlerden yerel iktidarlara geçti ve bu sanki bir tür bağımsızlık gibi göründü ve halklar mutlu oldu. Fakat hakikat bunun aksineydi. Sömürgeciler geride bölgesel güçler ve ulus-devletler bırakmakla kalmayıp bunların yönetimine yerel iktidarlar getirdi. Sömürge düzeni bu yerel iktidarlar vasıtasıyla sürmeye devam etti ve tek İ slâm Devleti rüyalarını sona erdiren bölgesel güçler ve ulus-devletlerin kuruluş ve varlığı kutsandı. Böylece bölge devletleri bağımsızlığın adresi oldu. Fakat bu sahte bir bağımsızlıktı. Yabancı efendiden kurtulup yine o efendinin yönetim sistemine boyun eğmekti. Ö zgürleşen halkların bağımsızlık duyguları askerî ihtilallerle boğulduğunda en tehlikeli ihtilal gerçekleştirilmiş oldu. Bu ihtilal, mevcut devletlerin İ slâmî birliğin inşasını engellemek ve bölgedeki çıkarlarını korumak üzere Batı nın kurduğu bölgesel güç ve ulus-devletler eliyle Arap-İ slâm ülkelerinde gerçekleştirdiği bir işgaldi. Ü mmetin birliğini engelleyen ve Batılı çıkarları koruyan yalnızca Siyonist devlet oluşumu değildir, kukla bölgesel güçler ve ulus-devlet varlıkları da bir tür yeni yerel sömürge vekili olarak Batı nın çıkarlarını gözetmekte, İ slâmî birliği engellemekte, yerel yöneticileri Batı nın sömürge sisteminin bekçileri haline getirmekte ve İ slâm Ü mmeti ile Batılı güçler arasında set vazifesi görmektedir. Egemen elitler o ülkenin elitleridir, fakat ülkeyi ümmetin iradesi sömürgeleştirilene ve Batı egemenliğine boyun bükene kadar sömürgeci devlet gibi yönetirler. Batılı siyasal sistemin özü, Batılı siyasal düşünce ve dolayısıyla kültürel sistemini de taşıyıcı olması sebebiyle böl- 17

gesel güçler ve ulus-devletlerde temsil edilir. Bundan dolayı bölgesel güçler ve ulus-devletlerin Arap-İ slâm ülkelerindeki bekası, Batılı hegemonyanın bekası için de yeterlidir. Tıpkı tek İ slâm Devleti nin bölgedeki Batı egemenliğini ortadan kaldırmak için yeterli olduğu gibi Ulus-Devlet Elitleri Egemen seçkinlerin İ slâmî harekete karşı duruşları aşikârdır. Onlar biliyorlar ki bu hareket devletin sınırlarını ve fikirlerini aştığı gibi, bölgesel ve ulusal sınırları da aşmaktadır. Bu sebeple egemen elitler ya İ slâmî harekete karşı savaş açmışlar ya da İ slâmî hareketi ulusal ve yerel ölçekte kuşatmaya çalışmışlardır. Arap-İ slâm ülkelerinde egemen elitlerin duruşunu incelediğimizde görürüz ki İ slâmî hareket her ne zaman ümmetin birliğini kuvvetlendirmeye çalışsa ve her ne zaman tek bir İ slâm Devleti rüyasını gerçeğe dönüştürmeye yaklaşsa ya engelleme ya da ulusal çizgide hapsetmeye, bununla beraber halk destek ve dayanışmasından da mahrum bırakmak için elinden geleni ardına koymaz. Sırf İ slâmî birlik sözü bile, İ slâmî hareketin hâkim düzen ile karşı karşıya gelmesi için yeterlidir. Egemen elitler, yönettikleri devlet düzeni ile bölünmez bir bütün haline gelmiştir. Egemen elitlerin yapısını ve idaresini bir kenara bırakırsak, bunun bölgesel güçler ve ulusdevletlerin türemesi olduğunu, bekasını ve geleceğini bunların yönetim sistemine bağladığını, Batılı devletlerin savaşını vekâleten sürdürdüğünü, İslâmî birliğin oluşmasını engellemek için çalıştığını görürüz Egemen elitler, yönettikleri devlet düzeni ile bölünmez bir bütün haline gelmiştir. Egemen elitlerin yapısını ve idaresini bir kenara bırakırsak, bunun bölgesel güçler ve ulusdevletlerin türemesi olduğu- 18 nu, bekasını ve geleceğini bunların yönetim sistemine bağladığını, Batılı devletlerin savaşını vekâleten sürdürdüğünü, İ slâmî birliğin oluşmasını engellemek için çalıştığını görürüz. Bunun için egemen elitler yerel sömürgeci konumundadır veya Batılı sömürgeciliğin vekili sayılması da mümkündür. Çünkü tek bir İ slâm Devleti kurulması projesinin önündeki ilk engel budur. İslâmî Birlik Karşısında Elitler Laik elitler İ slâmî harekete karşı olan bütün söylemlerinde İ slâmî birlik/bütünlük fikrini veya İ slâmî yönetim sisteminin uluslararası boyutunu kuşatma altına almaya çalışır. Bütün saldırılar İ slâm nizamı ve İ slâmî hareketin ümmetleşmesi ve uluslararası boyut kazanması idealini hedef alır. Bunun içindir ki basın-yayın organları bu fikri baskı altına alır ve İ slâmî hareketin ayrı bir ulusal bağı olduğunu varsayarak, bu fikri ulusal aidiyetten çıkış olarak lanse etmeye çalışır. İ slâmî hareketin söylemine karşı ulusal ve bölgesel devlet söylemini vatanseverlik şeklinde göstermeye çalışma savaşı uzun zamandır sürüyor. Böylece İ slâmî birlik idealinden yana olan nisbî çoğunluk azalır ve İ slâmî hareketin söylemi dar bir ulusal söyleme dönüşür. Bir kez daha kesinleşti ki İ slâmî hareketin siyasal hayata entegre edilmesi ancak İ slâmî birlik idealinden vazgeçmesi veya kendi sisteminin

uluslararası boyutundan uzaklaşmasıyla mümkün olur. Böylece ulusal bir İ slâmî harekete dönüşmesi için üzerinde baskı kurulur, sınırlı ulusal ve bölgesel bir çizgi içerisinde bırakılır. Bütün hedefleri ve ideallerini ulusal ve bölgesel hat içerisinde durdurur. Böylece süregelen süreç yani İ slâmî hareketi İ slâmî birlik fikrinden ve İ slâmî Hilâfet idealinden uzaklaştırma işi tamamlanır. Hilâfet fikri İ slâmî hareket aleyhine savaş açılması için yeterli olur. İ slâm birliği idealinden soyutlanmak adeta İ slâmî harekete sunulan havuçtur. Sopa ise kuşatma ve güvenlik güçlerinin baskıları ve bunu devletin savaşına çevirmektir. İ slâmî hareketin herhangi bir idari oluşumunun varlığına karşı gösterilen aşırı hassasiyet durumu bunu tekit eder. Ö yle ki, projesi son tahlilde uluslararası olmasına rağmen, İ slâmî hareketin kendisi bile uluslararası düzeyde çalışmaya kadir olamaz. Çünkü o proje bütün İ slâm Ü mmeti ni temsil eden uluslararası bir devletin kurulmasıdır. Hilâfetsiz İ slâm veya devletsiz İ slâm projesi kurmaya çalışanların ortaya çıkması, tek İ slâm Devleti idealine karşı bu yoğun kuşatmanın neticelerindendir. Çünkü İ slâm Devleti şiarının kendisi zımnen tek bir İ slâm Devleti yani İ slâm Hilâfeti manasını içerir. Bu sebeple İ slâmî sahada İ slâmî birlik idealinden soyutlanmış İ slâmî projeler ortaya Hilâfetsiz İslâm veya devletsiz İslâm projesi kurmaya çalışanların ortaya çıkması, tek İslâm Devleti idealine karşı bu yoğun kuşatmanın neticelerindendir. Çünkü İslâm Devleti şiarının kendisi zımnen tek bir İslâm Devleti yani İslâm Hilâfeti manasını içerir. Bu sebeple İslâmî sahada İslâmî birlik idealinden soyutlanmış İslâmî projeler ortaya koyan oluşumlar ve yönelimler sahneye çıkmış, bu da Batılı devletler ve İslâmî hareketi kuşatma operasyonlarının en önemli başarısı olmuştur koyan oluşumlar ve yönelimler sahneye çıkmış, bu da Batılı devletler ve İ slâmî hareketi kuşatma operasyonlarının en önemli başarısı olmuştur. Böylece ulusal-yerel milliyetçi İ slâmî hareketler üretme serüveni başlamış, bünyesine Batılı projenin tohumları atılmış ve sömürgeciliğin kurup baskıcı, yıkıcı ve yozlaşmış yerel elitlerin yönetimine terk ettiği yerel ulus-devletlerin kucağına atılmıştır. Böylece İ slâmî hareketler, yeni elitler sıfatıyla tam da Batı nın arzuladığı gibi, bu yerel ulus-devletlerin yönetimini üstlenmeye bekâsını sürdürmeye ve herhangi bir şekilde İ slâmî birliğin kuruluşunu ve dolayısıyla tek bir İ slâmî devletin kuruluşunu engellemeye hazır hale getirilmiştir. Modern İslâm Şu halde Batı, yerel ulusdevlet yapısını koruyacak ve tek bir İ slâmî Devlet hedefini engelleyecek bir İ slâm arıyor ki bu, beşerî inşa sürecinde kurgusal/yapay bir İ slâm dır ve böyle bir başarı sağlanması Batı açısından en büyük zafer olacaktır. Yine Batı yı destekleyecek bir İ slâmî formata ulaşılması durumunda, İ slâmî etiketini korumaya devam ederken tek bir İ slâmî Devlet kurulması girişimleri engellenecek, bu da egemen elitleri daha popüler hale getirecek, onlara büyük bir halk desteği sağlayacak ve iktidardaki konumunu pekiştirecektir. İ slâmî birlik rüyasından vazgeçecek olan İ slâmcılık ade- 19