Parlakbirgelecek.com Araştırma Serisi Yıl:1 Sayı:1 11 Haziran 2013 Türkiye de Üniversiteleşme Yükseköğretime olan talep: Ülkemizdeki genç nüfus oranının yüksekliği ve eğitimin gençleri ekonomik ve sosyal hayata hazırlamada en önemli yatırım olarak görülmesi nedenleriyle, yükseköğretime olan talep nüfus artış hızından yaklaşık 3 kat daha fazladır. Hızlı üniversiteleşme: Yükseköğretime olan yoğun talep üniversiteleşmeyi ve üniversite kontenjanlarının artışını tetiklemiştir. 1992-2005 yılları arasında üniversite sayısındaki artış yıllık bileşik %7 iken, 2005-2013 yılları arasında bu oran %11 e yükselmiştir. Son 5 yıl içerisinde 4 yıllık lisans eğitimi kontenjanları %49 artmıştır. Arz-talep dengesi: Hızlı üniversiteleşmeye rağmen, günümüzde yükseköğretime geçiş yapmak isteyen üniversite adayı sayısı toplam kontenjanın 2,5 katıdır. Diğer taraftan, boş kontenjan oranı, 2008-2012 yılları arasında, %2,7 den %11,9 a yükselmiştir. Bu da yükseköğretim sektöründe arz-talep dengesinin oluşabilmesi için hala bazı adımların atılması gerektiğini göstermektedir. Akademik altyapı: Yükseköğretime olan talebi karşılayabilmek için yapılan fiziksel altyapı yatırımlarının hızına, akademik altyapı ayak uydurmakta güçlük çekmektedir. 2008-2012 yılları arasında öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı %15 artarak 32 ye, tüm öğretim elemanları başına düşen öğrenci sayısı ise %28 artarak 17 ye yükselmiştir. Akademik altyapının nitel ve nicel olarak artırılması rekabeti etkileyecek ve üzerinde çalışılması gereken bir konudur. Temel İstatistikler Üniversite 175 (70 Vakıf 105 Devlet) Lisans Öğrencisi Kontenjan (Fakülte ve Yüksekokul Boş Kontenjan (I. Yerleştirme) 1.476.830 (569.074 Kız 907.756 Erkek) Başvuran 1.895.479 (2012 YGS) 405.744 (328,236 Devlet 60,975 Vakıf) 48.402 (%8,1 Devlet %19 Vakıf)
Birçok köklü yükseköğretim kurumuna sahip ülkemizde, çağdaş üniversite yapılanması 1933'deki Üniversite Reformu ile başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti nin ilk üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi 1933 yılında, Darülfünun'un (Fenler Evi) yerine açılmıştır. 1933'den sonra üniversiteler ile ilgili kanuni düzenlemeler 1946, 1961 ve 1981 yıllarında yapılmış ve sırasıyla, Üniversiteler Kanunu çıkartılmış, Anayasa da üniversitelere yer verilmiş ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Yükseköğretim Kurulu (YÖK) kurulmuştur. Ülkemizin üniversiteleşme tarihinde 1992 yılının önemli bir dönemeç olduğu görülmektedir. Hükümet, kentlerin sosyal, ekonomik, tarımsal ve endüstriyel hayatının gelişimine katkıda bulunmak amacıyla, 1992 yılında 23 devlet üniversitesinin 22 sini 3 büyük şehrin dışında kurmuştur. 1992-2005 arası dönemde ise üniversiteleşmenin devlet elinden özel sektöre geçtiği görülmektedir. Bu süre içerisinde yeni açılan vakıf üniversitelerinin liderliğinde üniversite sayısı yıllık bileşik %7 artmıştır. Yıllar İtibariyle Üniversite Sayıları 1933-1991 yılları arasında üniversiteler devlet tarafından kurulmuştur. Bu dönemde üniversite sayısı yılda ortalama %6 artmıştır. 1984 yılında ülkemizin ilk Vakıf Üniversitesi olan, o zamanki adıyla, Bilkent Üniversitesi'nin kurulması bu duruma bir istisna olmuştur. Ancak Üniversite 1992 yılına kadar sancılı bir yasal statü sürecinden geçmiştir. Kapılarını öğrencilere 1986 yılında açan Üniversite, ilk mezunlarını verdiği 1990 yılında Anayasa Mahkemesi nin kararı ile üniversite statüsünü kaybetmiş ve bir yükseköğretim kurumu olarak eğitim-öğretimine devam etmiştir. 1992 yılında TBMM kararı ile üniversite statüsü geri verilmiştir. 2005'ten günümüze kadar üniversiteleşme, hem devlet, hem de vakıf üniversiteleri tarafından yapılan yatırımlarla hızlanarak gelişmeye devam etmiş ve yıllık bileşik büyüme %11 e çıkmıştır. Bu büyümenin arkasındaki en önemli nedenler, devletin Her İlimize Bir Üniversite hedefinin yanı sıra, özel sektör tarafından yükseköğretime olan talebi karşılamak için yapılan yatırımlardır. Yeni açılan üniversiteler sebebiyle ülkemizdeki üniversitelerin medyan yaşının 7'ye düştüğü görülmektedir. 2
Türkiye de üniversiteleşme süreci, yeni kurulan üniversitelerin yanı sıra, yükseköğretim kurumlarına başvuran öğrenci sayısı, öğretim elemanlarının sayısı ve bu kurumlarda eğitim gören öğrencilerin sayısı gibi çeşitli dinamiklerle birlikte değerlendirilerek daha detaylı incelenebilir. Ülkemizin en büyük potansiyeli olarak görülen genç nüfus, yükseköğretime olan talebin ana kaynağıdır. 20 yaş altı nüfusun toplam nüfusa oranı %35 olan ülkemizde, Yükseköğretime Geçiş Sınavı na (YGS) başvuran aday sayısı 2013 yılında 1.9 milyona yaklaşmıştır. Son beş yılda sınava girmek için başvuran aday sayısı da nüfus artışı hızının yaklaşık 3 katı hızla, %15 artmıştır. sayısı %79 artış göstermiştir. Lisans programları kontenjanlarının 2008-2012 yılları arasındaki artışına detaylı bakıldığında, vakıf üniversitelerinin (KKTC hariç) kontenjanlarının %90, devlet üniversitelerinin kontenjanlarının ise %46 arttığı görülmektedir. Vakıf üniversitelerinin kontenjanlarını hızla artırmalarına rağmen, devlet üniversiteleri hala toplam kontenjanın %81 ine sahiptir. YGS na Başvuran Adayların Toplam Kontenjana Oranı Lisans Programları Kontenjanları Hızla artan başvuruları karşılayabilmek için yeni üniversitelerin açılmasının yanı sıra, halihazırda eğitim faaliyetlerine devam eden üniversiteler de kontenjanlarını artırmaktadır. 2008 yılında 272,584 olan toplam lisans programları kontenjanı, 2012'ye kadar %48 büyüyerek 405,744 e yükselmiştir. Yine bu süre zarfında üniversitelerin sunduğu toplam program Hızla artan üniversite, kontenjan ve program sayıları ile, 2008 yılında YGS ye başvuran aday sayısının toplam kontenjana (Lisans + Önlisans) oranının 3,1 den 2,61 e düşürüldüğü gözlemlenmektedir. Ancak, 2010-2012 yılları arasında, sınava başvuran aday sayısındaki artışın kontenjan artışını geçmesi nedeniyle, bu oran tekrar yükselmeye başlamıştır. Yükseköğretime olan yüksek talebin karşılanması için üniversite sayılarının ve kontenjanların hızla artmasının arz-talep dengesizliğini gideremediği görülmektedir. Son 5 yıldır sınava giren aday sayısındaki artışa rağmen, tercih yapan aday oranı %75 ten %63 e düşmüştür. Bu da yaklaşık 200.000 in üzerinde adayın tercih yapma hakkını kullanmadığını göstermektedir. 3
Lisans Programları Boş Kontenjan Oranları Öğretim Elemanı Başına Düşen Öğrenci Sayıları Talep tarafındaki zayıflığın bir başka işareti ise, lisans programlarındaki boş kontenjan oranının son 5 yıl içerisinde 4 katına çıkmış olmasıdır. Boş kontenjan oranı artışı en çok devlet üniversitelerinde görülmektedir. 2008'de kontenjanlarının neredeyse tamamını dolduran devlet üniversitelerinde, 2012'de boş kontenjan oranı %8,1 olmuştur. Bu süre içinde vakıf üniversitelerinin boş kontenjan oranları ise çoğunlukla %16 ile %21 arasında kalmıştır. 2008 yılında, 117 üniversitenin sadece 24 ünün kontenjanı dolmazken (4 devlet 20 vakıf üniversitesi), 2012 yılında öğrenci kabul eden 160 üniversite içinden sadece 9 devlet ve 9 vakıf üniversitesinin kontenjanının tamamen dolduğu görülmektedir. Yükselen kontenjan artışı ile vakıf üniversitelerinin yükseköğretim pastasındaki paylarını büyüttükleri ve devlet üniversitelerine ciddi bir rakip olarak sektörde yer edindikleri söylenebilir. Yükseköğretime duyulan talebi karşılamak için yapılan fiziksel altyapı yatırımlarına ve kontenjan artışlarına rağmen, akademik altyapı bu artışlara paralel gelişememektedir. 2008-2012 arasında, açık öğretim programları hariç, öğretim üyesi (profesör, doçent, yardımcı doçent) başına düşen öğrenci sayısının 27 den 32 ye çıktığı gözlemlenmektedir. Tüm öğretim elemanları (öğretim üyeleri ile öğretim görevlileri, okutmanlar, uzmanlar, araştırma görevlileri vb.) başına düşen öğrenci oranı da bu dönemde 13 ten 17 ye yükselmiştir. Ülkemizde yükseköğretime olan talebin, demografik yapı ve artan gelir seviyesi ile birlikte yapısal ve uzun dönemli bir eğilim göstereceği söylenebilir. Arz talep dengesinin kurulmasında, üniversite çeşitliliğinin ve kontenjanların artırılmasının yanı sıra, özellikle beklenen yükseköğretim yasasının çıkarılmasıyla, akademisyen ve eğitim kalitesinin artırılmasının da, rekabeti artıracak alanlar olarak öne çıkması beklenmektedir. Yararlanılan Kaynaklar: YÖK, ÖSYM, MEB, TÜİK 4
Parlakbirgelecek.com Araştırma Serisi Yıl:1 Sayı:1 11 Haziran 2013 Parlakbirgelecek.com Nedir? Parlakbirgelecek.com üniversite adaylarının ilgi, beceri ve kişiliklerine uyan programları bulmalarına ve bilinçli tercihler yapmalarına yardımcı olan bir internet platformudur. 150.000'e yakın üyeye sahip site, üniversitelerin kurumsal beklentilerine uygun adaylara ulaşmalarına ve onlarla iletişim kurmalarına da yardımcı olmaktadır. Parlakbirgelecek.com ayrıca, uzman ekibi ile üniversiteler için hem sektörel hem de rekabet artırmaya yardımcı olan özel raporlar hazırlamakta ve strateji danışmanlığı hizmetleri sunmaktadır. Yönetim Ekibi Orkun Şahmalı CEO orkun@parlakbirgelecek.com Ferda Şahmalı COO ferda@parlakbirgelecek.com Araştırma Ekibi Berk Orbay Araştırma Yöneticisi berk@parlakbirgelecek.com Semih Rodrigue Veri Analisti semih@parlakbirgelecek.com Burcu Tur Yüksel İçerik Uzmanı burcu@parlakbirgelecek.com Rıdvan Elmas Eğitim Uzmanı relmas@parlakbirgelecek.com Parlakbirgelecek.com İletişim Bilgileri PBG Elektronik Ticaret ve Danışmanlık A.Ş. Hastane Mah. M.A. Ersoy Cad. No: 14 Arnavutköy / İSTANBUL Tel: 0 212 296 4341 Email: info@parlakbirgelecek.com