KURULUŞ: O C A K -1975, YIL: 31 SIRA SAYI: 361



Benzer belgeler
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2014/3-686 K. 2016/18 T

DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, S. TSK/25

İlgili Kanun / Madde 2821 S. SK/45

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK. /Geç. 3.

DAVACI : Nesrin Orhan Şahin vekilleri Av.Serap Yerlikaya ve Av.İlter Yılmaz

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /112

İlgili Kanun / Madde 6100 S.HMK. /176

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş.K. /18-21 DAVACI YARARINA KAZANILMIŞ HAK

Trabzon üçüncü noteri olan davalı ise, süresinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur.

İlgili Kanun / Madde 5521 S. İşMK. /1

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/6 İŞYERİ DEVRİ İŞYERİ DEVRİNİN İŞÇİ ALACAKLARINA ETKİSİ

Yargıtay 13, Hukuk Dairesinden:

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ S. BK/100

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /81

EMLAK VERGİSİNDEN MUAF OLAN TAŞINMAZLA İLGİLİ DÜZENLENEN ÖDEME EMRİNE İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZMA KARARI

Anahtar Kelimeler : Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşen mahkeme kararı, özel tüketim

EŞLER ARASINDA MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVASI ( Zamanaşımı Def`i Yönünden ) ZAMANAŞIMI DEF`İNİN İLERİ SÜRÜLMESİ ŞEKİL VE SÜRESİ

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE. Stj. Av. Belce BARIŞ ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /32,46

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /88

(4721 S. K. m. 28) (6100 S. K. m. 30, 50, 55, 114, 124, Geç. m. 3) (1086 S. K. m. 41) (14. HD T. 2012/9222 E. 2012/10360 K.

AVUKAT YASİN GİRGİN

İlgili Kanun / Madde 5510 SGK/19

KIDEM ZAMMI ÜCRETE UYGULANAN AYRI ZAMDIR ÖNCE KIDEM ZAMMI UYGULANIR DAHA SONRA TOPLU SÖZLEŞMEDEKİ NISBİ ZAM UYGULANIR Y A R G I T A Y İ L A M I

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /6, S. İşK/14 T.C YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2015/1888 Karar No. 2015/6201 Tarihi:

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/6

T.C. YARGITAY. Hukuk Genel Kurulu. Karar Tarihi: YARGITAY KARARI. Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 1 / 5 YARGITAY KARARI

DANIŞTAYIN SÜRESİNDE AÇILMAYAN DAVAYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/53,57

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

İlgili Kanun / Madde 6356 S. TSK/41-43

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/115,120

ÇOCUKLARIN DESTEKTEN YARARLANMA SÜRELERİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. / S. İTÖHK/1

ONÜÇÜNCÜ DAİRE USUL KARARLARI. Anahtar Kelimeler : Dava Açma Süresi, Yazılı Bildirim, Başvuru Mercii ve Süresi, Hak Arama Hürriyeti

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK/5, 41

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/18-21

UZUN SÜRELİ ARAÇ KİRALAMA - FİNANSAL KİRALAMA

İlgili Kanun / Madde 818 S.BK /125 İŞ KAZASI ZAMAN AŞIMININ BAŞLANGICININ MALULİYET ORANIN KESİN OLARAK TESPİT EDİLDİĞİ TARİH OLDUĞU

Anahtar Kelimeler : Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ek 1 Nolu Protokol

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2013/ K. 2015/1727 T

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ 2 ALT İŞVEREN MUVAZAA

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire Esas No : 2010/8630 Karar No : 2013/4481 Anahtar Kelimeler : Haciz, Ödeme Emri, (BS) Formu Özeti : sayılı

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /5,41

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. / S. İşK. /14

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ 2, 18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

Sirküler Rapor /70-1 ANAYASA MAHKEMESİNİN ÖZEL USULSUZLUK CEZASIYLA İLGİLİ BAŞVURUYA İLİŞKİN KARARI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/41

İlgili Kanun / Madde 506 S.SSK. /80

YARGITAY 11.HUKUK DAİRESİ E.2006/435 K.2007/7464 T YOLCU TAŞIMA. ZORUNLU KOLTUK SİGORTASI DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI

İlgili Kanun / Madde 5510 S.SGK/96

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /2

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGSK. /53

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/41

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, S.İşK/14

İlgili Kanun / Madde 5510 S.SGK/21 RÜCÜ HAKKI HALEFİYET

* TAZMİNATIN YABANCI PARANIN FİİLİ ÖDEME GÜNÜNDEKİ KUR ÜZERİNDEN TAHSİLİNE KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ

KAMULAŞTIRMASIZ EL ATILAN TAŞINMAZ BEDELİNİN TAHSİLİ OBJEKTİF DEĞER ARTIŞ ORANI VEKALET ÜCRETİ

İlgili Kanun / Madde 506.S.SSK/61 YAŞLILIK AYLIĞININ HESAPLANMA YÖNTEMİ

İCRA İNKAR TAZMİNATI LİKİT ALACAK KAVRAMI MAL İADESİ YIPRANMA PAYI

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/18-21

İŞ KAZASINA MARUZ KALAN İŞÇİ ( Maluliyet Oranı %0 Olsa Dahi Kusur Durumu Saptanarak Sonuca Göre Manevi Tazminata Karar Verilebileceği )

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/2

İlgili Kanun / Madde 4847 S. İşK/22

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

İlgili Kanun / Madde 4853 S.TTHK/8

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, 18-21

MÜFETTİŞİN ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL ETMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT

Ba ve Bs FORMLARININ VERİLMEMESİ NEDENİYLE ADİ ORTAKLIK ADINA KESİLEN CEZAYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI YAYIMLANDI

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2013/ K. 2015/1159 T

T.C. DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU E. 2011/76 K. 2014/1397 T

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /9

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STK/25

İŞ GÜVENCESİ İŞVEREN VEKİLİ SIFATI

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /19 T.C YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2014/15387 Karar No. 2014/16184 Tarihi:

T.C. D A N I Ş T A Y Üçüncü Daire Esas No : 2010/5785. Karar No : 2012/3582

VERGİ SORUMLUSUNUN İDARİ DAVA AÇMA HAKKININ BULUNDUĞUNA İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZULMASINA İLİŞKİN KARAR YAYIMLANDI

İlgili Kanun / Madde 506 S. SSK/26

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /26, 53 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2015/11497 Karar No. 2015/15217 Tarihi:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BARIŞ DERİN BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/13462)

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/18-21

-5- Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Esas Numarası: 2015/ Karar Numarası: 2016/769 Karar Tarihi:

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /53,59

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR NURAN CEYLAN ÖZBUDAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/2890)

ÜCRET GERÇEK ÜCRETİN TESPİTİ FAZLA ÇALIŞMA

İlgili Kanun / Madde 506 S. SSK. /68

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/57 YILLIK İZİN YILLIK İZNİN ÜCRETE DÖNÜŞMESİ YILLIK İZİN ÜCRETİNİ NETLEŞTİRME YÖNTEMİ

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/27

İlgili Kanun / Madde 3201 S.YHBK./3

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21,25

İlgili Kanun / Madde 4857S.İşK/6

İlgili Kanun / Madde BK/66

İlgili Kanun / Madde 506.S.SSK/Ek-47

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /17

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/ S.İşK/14 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2009/12918 Karar No. 2011/12793 Tarihi:

Transkript:

w KURULUŞ: O C A K -1975, YIL: 31 SIRA SAYI: 361

Sahibi : Yargıtay Adına, Birinci Başkan Osman ARSLAN Yayın Müdürü : Yargıtay Yayın İşleri Müdürü H. Bayram USLU TASNİF KURULU Başkan : Hakkı DİNÇ (2. Hukuk Dairesi Üyesi) Üyeler : İnci BİÇKİN (Tetkik Hâkimi) Emrullah AYCI (Tetkik Hâkimi) Yargıtay Yayın İşleri Müdürlüğü nce ayda bir kez yayımlanır. Yönetim ve yazışma adresi: Yargıtay Yayın İşleri Müdürlüğü (Yargıtay Ek Binası, Vekaletler Caddesi, No: 3) 06658 Ankara. Telefon: (0-312) 425 16 49; 419 34 17 Abone servisi: (0-312) 417 44 60/3502, 3503, 3504, 3505 Faks: (0-312) 419^1 11 Santral: (Ek Bina): (0-312) 417 44 60 (20 hat); 417 51 10 (5 hat) % 1 oranındaki katma değer vergisi içinde, 2005 yılı Yargıtay Kararlan Dergisi abone bedeli 78.00 YTL dir. Dergi bedeli Ziraat Bankası Kızılay Şubesi ndeki 39009014-5001 sayılı veya Posta Çekleri Merkezi ndeki 92932 numaralı hesaplarımızdan birine aktarılarak yada Müdürlüğümüz Veznesine yatırılarak abone olunur. Abone işleri için Müdürlüğümüze başvurulmalıdır. Yıllık abone olmaları koşuluyla, Hıikuk Fakültesi Öğrencilerine % 30 indirim uygulanır. Ödemeli gönderilmez, temsilcimiz ypktar- İç kapak ve grafikler: Faruk AFŞAR ISSN 1300-0195

m m r m r i m m. v m m. r n [ M İM İ ------- 3. - 1 s

Dairesi HUKUK BÖLÜMÜ Başkanlar Kumlu Karan Hukuk Genel Kurulu Birinci Hukuk Dairesi İkinci Hukuk Dairesi Üçüncü Hukuk Dairesi Dördüncü Hukuk Dairesi Beşinci Hukuk Dairesi Altıncı Hukuk Dairesi Yedinci Hukuk Dairesi Sekizinci Hukuk Dairesi Dokuzuncu Hukuk Dairesi Onuncu Hukuk Dairesi Onbirinci Hukuk Dairesi Onikinci Hukuk Dairesi Onüçüncü Hukuk Dairesi Ondördüncü Hukuk Dairesi Onbeşinci Hukuk Dairesi Onaltmcı Hukuk Dairesi Onyedinci Hukuk Dairesi Onsekizinci Hukuk Dairesi Ondokuzuncu Hukuk Dairesi Yirminci Hukuk Dairesi Yirmibirinci Hukuk Dairesi İÇİNDEKİLER Yayınlanan Karar Sayısı 31 1 2 2 2 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 2 Sayfa 333-402 333-336 337-344 344-349 349-352 352-355 355-356 356-358 359-360 361-362 363-367 367-371 371-375 375-377 377-378 378-380 381-383 384-385 385-389 389-391 392-393 394-396 396-397 398-402 CEZA BÖLÜMÜ Ceza Genel Kurulu Birinci Ceza Dairesi İkinci Ceza Dairesi Üçüncü Ceza Dairesi Dördüncü Ceza Dairesi Beşinci Ceza Dairesi Altıncı Ceza Dairesi Yedinci Ceza Dairesi Sekizinci Ceza Dairesi Dokuzuncu Ceza Dairesi Onuncu Ceza Dairesi Onbirinci Ceza Dairesi Endeksler Düzeltme Maddelere Göre Arama Dizini Kavramlara Göre Arama Dizini 12 404-486 404-465 465-466 467-468 468-469 469-471 471-473 473-475 476-479 479-481 481-482 483-484 484-486 488 488 489-491 492-495

CİLT: 31, SAYI: 3, MART 2005 333 BAŞKANLAR KURULU KARARI Yargıtay Başkanlar Kurulunun 31.1.2005 tarih ve 1 sayılı Karan 2797 sayılı Yargıtay Yasasının 17/1-b ve iç Yönetmeliğin 32. maddelerinde öngörülen hükümler gözetilerek "dairelerden birisine yıl içinde gelen işlerin olağan bir çalışma ile karşılanamayacak oranda artmış ve dolayısıyla daireler arasında iş bakımından bir dengesizlik meydana gelmiş olup olmadığı; gelmiş ise, ne gibi önlemler alınması gerektiği" konusu görüşülüp karara bağlamak üzere Yargıtay Başkanlar Kurulu 31.1.2005 Pazartesi günü saat 9.30'da Başkanlar Kurulu salonunda Birinci Başkan Osman Arslan'ın Başkanlığında toplandı. A) 1.1.2004-31.12.2004 tarihleri arasında; 1- Hukuk Genel Kuruluna 779 iş geldiği ve bir önceki yıldan aktarılmadığından toplam 779 dosyadan yıl içinde 754'ünün karara bağlandığı ve 2005 yılına 25 iş aktarıldığı; 2- Ceza Genel Kuruluna 224 iş geldiği ve bir önceki yıldan aktanlanla birlikte toplam 251 dosyadan yıl içinde 232'sinin karara bağlandığı ve 2005 yılına 19 iş aktarıldığı; B) 1.1.2004-31.12.2004 tarihleri arasında; Birinci Hukuk Dairesine, 15009; İkinci Hukuk Dairesine, 17157; Üçüncü Hukuk Dairesine, 15263; Dördüncü Hukuk Dairesine, 16974; Beşinci Hukuk Dairesine, 13305; Altıncı Hukuk Dairesine, 11241; Yedinci Hukuk Dairesine, 4481; Sekizinci Hukuk Dairesine, 9192; Dokuzuncu Hukuk Dairesine, 34038; Onuncu Hukuk Dairesine, 13489; Onbirinci Hukuk Dairesine, 15369; Onikinci Hukuk Dairesine, 26361; Onüçüncü Hukuk Dairesine, 18900; Ondördüncü Hukuk Dairesine, 9960; Onbeşinci Hukuk Dairesine, 7776; Onaltıncı Hukuk Dairesine, 14658; Onyedinci Hukuk Dairesine, 14842; Onsekizinci Hukuk Dairesine, 10978; Ondokuzuncu Hukuk Dairesine, 13513; Yirminci Hukuk Dairesine, 14614; Yirmibirinci Hukuk Dairesine, 13491 iş geldiği, bu dairelerce sırasıyla; "15003", "16154", "14840", "15153", "13290", "9951", "4913", "9221", "30100", "12822", "13074", "27547", "19327", "9345", "6926", "14794", 14664", "10313", "13528", "14087", "12543" iş çıkarıldı

334 YARGITAY KARARLARI DERGİSİ ğı ve 2005 yılına yine sırasıyla; "619", "2077", "591, "5964", "1838", "1422", "201", "610", "9279", "2689", "8596", "2558", "4477", "1917, "3050", "2273", "2116", "1630", "4890", "3780", "2975" iş aktanidığı; C) 1.1.2004-31.12.2004 tarihleri arasında; Birinci Ceza Dairesine, 5371; İkinci Ceza Dairesine, 24439; Üçüncü Ceza Dairesine, 23396; Dördüncü Ceza Dairesine, 19388; Beşinci Ceza Dairesine, 10527; Altıncı Çeza Dairesine, 11164; Yedinci Ceza Dairesine, 39800; Sekizinci Ceza Dairesine, 11700; Dokuzuncu Ceza Dairesine, 10496; Onuncu Ceza Dairesine, 26707; Onbirinci Ceza Dairesine, 11633 iş geldiği, bu dairelerce sırasıyla; "4463", "25479", "13866", "12952", "8358", "15529", "16456", "10264", "7899", "13533", "10241" iş çıkarıldığı ve 2005 yılına sırasıyla; "3078", "29688", "16494", "29636", 6922", "18967", "35522", "16668", "3005", "15294", "13308" iş aktarıldığı anlaşıldı. Gereği görüşüldü: I- Hukuk Dairelerine gelen, çıkan ve elde bulunan işlerin nicelik ve nitelikleri gözetilerek; 1- Temyiz incelemesi Dokuzuncu Hukuk Dairesince yapılmakta olan, a) iş kazaları ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat davalarından kaynaklanan işveren ve işçi arasındaki rucü davaları ile, b) İş kazalan ile meslek hastalığından dolayı istenilen maddi ve manevi tazminat taleplerinin yanında işçilik alacaklarına ilişkin davalann, Temyiz incelemelerinin 1.2.2005 tarihinden geçerli olmak üzere Yirmibirinci Hukuk Dairesince yapılmasına, 2- Temyiz incelemesi Dokuzuncu Hukuk Dairesince yapılmakta olan; a) 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'nun öngördüğü prim ve ödemesi ile buna ilişkin işveren aleyhine açılan tazminat davalan ile, b) 4857 sayılı İş Kanunu 65. maddesinde yer alan kısa çalışma ödeneği ve primleri ile anılan kanunun 33. maddesi uyannca hükme bağlanan ücret garanti fonu primleri İle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin davalann, Temyiz incelemesinin 1.2.2005 tarihinden geçerli olmak üzere Onuncu Hukuk Dairesince yapılmasına,

CİLT: 31, SAYI: 3, MART 2005 335 3- Temyiz incelemesi Onikinci Hukuk Dairesince yapılmakta olan kira alacağı nedeniyle başlatılan takipler üzerine icra mahkemelerince verilen itirazın kaldırılması kararlarının temyiz incelemesinin 1.2.2005 tarihinden geçerli olmak üzere Altıncı Hukuk Dairesince yapılmasına, 4- Temyiz incelemesi Onbeşinci Hukuk Dairesince yapılmakta olan okutma, eğitim ve öğretim giderleri adı altında nitelendirilen ve yasadan veya sözleşmeden (taahhütnameden) doğan ve mecburi hizmet yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeniyle yükümlü veya kefilleri hakkında açılan tazminat davaları ile bu kişilerin borçlu olmadıklamın tesbiti amacıyla açtıklan davaların temyiz incelemesinin 1.2.2005 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Onsekizinci Hukuk Dairesince yapılmasına, II- Ceza Dairelerine gelen, çıkan ve elde bulunan işlerin nicelik ve nitelikleri gözetilerek 1.2.2005 (günü dahil) devamı tarihlerde düzenlenen tebliğnameler esas alınmak suretiyle; 1- önceki Başkanlar Kurulu kararlan uyarınca temyiz incelemeleri Yedinci Ceza ve Onuncu Ceza Dairelerince yapılan tüm hırsızlık suçlan ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 512. maddesi kapsamındaki suçlara ilişkin dava dosyalarının temyiz incelemesinin Altıncı Ceza Dairesince yapılmasına, 2- Önceki Başkanlar Kurulu kararlan uyarınca temyiz incelemesi Onbirinci Ceza Dairesince yapılan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Kanunu'na aykırı davranış eylemlerine ilişkin dava dosyalarının temyiz incelemesinin Yedinci Ceza Dairesince yapılmasına, 3- önceki Başkanlar Kurulu Karan ile temyiz incelemesi Sekizinci Ceza Dairesine verilen 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 516, 517, 518, 519, 520 ve 521. maddelerine ilişkin nâsı ızrar suçlarına ait dava dosyalarının temyiz incelemesinin Dokuzuncu Ceza Dairesince yapılmasına, 4- Temyiz incelemesi Altıncı Ceza Dairesine ait bulunan her türlü sahtecilik, hileli iflas, taksirli iflas ve bilişim suçları ile Türk Ceza Kanunu'nun 521/a ve 521/b maddelerinde öngörülen suçlara ilişkin dava dosyalarının temyiz incelemesinin Onbirinci Ceza Dairesince yapılmasına, 5- Yargıtay Ceza Dairelerinin görevleriyle ilgili olarak; 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girecek 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu uygulamasının 5252 sayılı Kanun'un 3. maddesi gözetilerek değerlendirilmesine,

336 YARGITAY KARARLARI DERGİSİ III- Kararın bir örneğinin Yargıtay İç Yönetmeliğinin 33. maddesi hükmü uyannca tüm mahkemelere duyurulmak üzere Adalet Bakanlığına; bilgi için Yargıtay daire başkanlıklanna; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına, Yargıtay Kararlan Dergisinde yayımlanması için Yayın İşleri Müdürlüğüne; Barolara ve Avukatlara duyurulmasını sağlamak üzere Türkiye Barolar Birliği Başkanlığına gönderilmesine, Yargıtay Yasasının 58. maddesi hükmü gereğince ayn- ca Resmi Gazetede yayımlanmasına; 31.1.2005 tarihinde I. maddenin 2. fıkrasının (a) ve (b) bendleri ile 4. fıkrasında oyçokluğuyla diğer hususlarda oybirliğiyle karar verildi.

CİLT: 31, SAYI: 3, MART 2005 337 T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E: 2004/12-667 K: 2004/628 T: 1.12.2004 KANUNİ FAİZ ÖZET: 4833 sayılı 2003 Mali Yılı Bütçe Kanununun 51/t maddesinde yer alan düzenleme, sadece genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli dairelerin ilama bağlanmış borçlarıyla sınırlı bir düzenleme getirmiş, bu nitelikte olmayan borçları kapsam dışı tutmuştur. (3095 s. Faiz K. m. 1) (4833 s. Bütçe Kanunu m. 51) Taraflar arasındaki "şikayet" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şişli 2. İcra Tetkik Merciince şikayetin kısmen kabulüne dair verilen 9.10.2003 gün ve 2003/1675-1582 sayılı kararın incelenmesi şikayetçi borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 10.2.2004 gün ve 2003/25231-2004/2317 sayılı ilamı ile, (...31.3.2003 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 4833 sayılı 2003 Mali Yılı Bütçe Kanununun 51/t maddesine göre 3095 Sayılı Kanunun 1. maddesinde öngörülen kanuni faiz oranı 1.4.2003 tarihinden itibaren aylık %2,5 olarak belirlenmiştir. Bu nedenle merciice faize yönelik itirazın anılan yasa hükmüne aykın biçimde hesaplanması isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yarglama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz Eden : Şikayetçi vekili Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme karan süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Taraflann karşılıklı iddia ve savunmalanna, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, Merci karannda açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, 4833 Sayılı 2003 Mali Yılı Bütçe Kanununun 51/t maddesinde yer alan "İlgili kanununda düzenle-

338 YARGITAY KARARLARI DERGİSİ me yapılıncaya kadar, 4.12.1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanunun 1nci maddesindeki kanuni faiz oranı, 1.4.2003 tarihinden itibaren aylık %2.5 olarak uygulanır..." hükmünün, sadece genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin ilama bağlanmış borçlanyla sınırlı bir düzenleme getirmiş, bu nitelikte olmayan borçlann kapsam dışında tutulmuş, Kanunun gerekçesinde de bu yönün açıkça belirtilmiş olmasına; somut olayda, icra takibine konu edilen, boşanma ilamındaki tazminat borcunun anılan Kanun kapsamı dışında kaldığının da açık bulunmasına göre, direnme karan usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır. i Sonuç: Şikayetçi temyiz itirazlannın reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA) ve gerekli ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 1.12.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E: 2004/2-554 K: 2004/742 T: 22.12.2004 NESEBİN REDDİ DAVASI ÖZET: Baba nesebin reddi davasını, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkekle cinsi ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarikten başlayarak bir yıl, her halde doğumdan başlayarak beş yıl içinde açmak zorundadır. Dava açmadaki gecikme haklı bir nedene dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihten itibaren işlemeye başlar. (743 s. MK. m. 242, 246) (4721 s. MK. m. 289)

CİLT: 31, SAYI: 3, MART 2005 339 Taraflar arasındaki "nesebin reddi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Hatay Üçüncü Asliye Mahkemesince davanın reddine dair verilen 10.10.2003 gün ve 474-543 sayılı karann incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 19.2.2004 gün ve 879-1869 sayılı ilamı ile, (...1- Dava 4.8.1998 doğumlu İrem'in soybağının reddi davası olup mahkemece 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 289. maddesi uyarınca çocuğun doğumundan dava tarihine kadar 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle red edilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 289. maddesi gereğince davalı tarafından haklı bir sebebe dayanarak küçüğün kendi çocuğu olma- "dığını 15.7.2003 tarihli Acıbadem Merkez Laboratuanndan aldığı raporla öğrendiğini iddia edip davayı öğrenme tarihinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 14.8.2003 tarihinde açmıştır. Şu halde, davacının dava açmak konusunda haklı sebebe dayandığı iddiası yönünden taraf delillerinin toplanıp 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 289. maddesi şartlarının tahakkuk etmesi halinde işin esas yönünden inceleme yapılarak sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken hak düşürücü süreden davanın reddi doğru bulunmamıştır. 2-4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1. maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından (MK. md. 118-494) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici 1. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz eden: Davacı vekili Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme karannın süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, soybağının reddi istemine ilişkindir.

340 YARGITAY KARARLARI DERGİSİ A- Davacının isteminin özeti; davacı, 14.8.2003 tarihli dava dilekçesi ile, davalı ile 28.2.1996 tarihinde evlendiklerini, 4.8.1998 tarihinde müşterek çocukları İrem'in dünyaya geldiğini, 4.5.1999 tarihinde boşandıklannı, çocuğun velayetinin anneye bırakıldığını, davalının yıllarca çocuğu kendisinden kaçırıp göstermediğini, çocuğun nesebinden şüphelenmesi nedeniyle bir fırsatını bulup, onu İstanbul'a götürüp DNA testi yaptırdığını ve çocuğun kendisinden olmadığını öğrendiğini ileri sürerek, küçük İrem'in soybağının reddine, baba hanesindeki nüfus kaydının silinerek, anne hanesine nüfusa kaydedilmesine karar verilmesini istemiştir. B- Davalının cevabının özeti; davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir. C- Yerel mahkemenin ilk karannın özeti; Yerel mahkeme, "Dava Türk Medeni Kanunu'nun 289. maddesinde yer alan nesebin reddi davası olup, davanın (...her halde doğumdan başlayarak 5 yıl içerisinde açılması) gereklidir. Bu süre hak düşürücü süredir. Küçük İrem'in doğum tarihi 4.8.1998 olmasına göre davanın 5 yıl dolduktan sonra açıldığı anlaşılmıştır. Açılan davanın hak düşürücü şüre geçmiş olması şekliyle reddine" karar vermiştir. D) Temyiz Evresi, Bozma ve Direnme: Davacının temyizi nedeniyle hükmün Özel Dairece, yukarıya aynen alınan kararda belirtildiği gibi, davanın haklı nedenini ortaya çıkmasından itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığından, davacının davayı açmakta haklı nedene dayandığı iddiası yönünden taraf delillerinin toplanıp TMK'nun 289. maddesi şartlarının tahakkuk etmesi halinde işin esası yönünden inceleme yapılarak sonuca gidilmesi gerekçesiyle bozulması üzerine yerel mahkeme davanın kanunda öngörülen beş yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmesinden sonra açıldığına ilişkin gerekçesini tekrarlayarak ilk hükmünde direnmiştir. Direnme karan davacı tarafça temyiz edilmiştir. E) Gerekçe: a- Türk Medeni kanunu'nun ilgili 289. maddesi ve gerekçesi: - Türk Medeni Kanunu'nun hükme dayanak yapılan ilgili maddesi başlığıyla birlikte aynen şöyledir: "III. Hak düşürücü süreler "Madde 289- Koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendi

CİLT: 31, SAYI: 3, MART 2005 341 ği tarihten başlayarak bir yıl, her hâlde doğumdan başlayarak beş yıl içinde açmak zorundadır. "Çocuk, ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde dava açmak zorundadır. "Gecikme haklı bir sebebe dayanıyora, bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar." Maddenin gerekçesinde ise "Madde soybağının reddi davasının tabi olduğu süreyi, yürüdükteki Kanundan tamamen farklı bir şekilde yeniden düzenlemekte ve kısmen yürürlükteki Kanunun 242 ve 246 ncı maddelerini karşılamaktadır. Maddede İsviçre Medeni Kanununun 256 c maddesi hükmüne paralel bir düzenleme getirilmiştir. Birinci fıkrada, yürürlükteki Kanunun 242 nci maddesinde yer alan ve davanın dokunduğu menfaatler açısından çok kısa bir süre olan bir aylık süre yerine ve 1984 tarihli ön tasarının 224 üncü maddesindeki altı aylık süreden de farklı olarak, bir ve beş yıllık iki süre düzenlenmiştir. Bir yıllık süre kocanın, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlamaktadır. Beş yıllık süre ise, her halde doğumdan itibaren işlemeye başlayacak olan bir süredir. Böylece koca, beş yıllık süre geçtikten sonra, bir yıllık süre henüz dolmamış yahut işlemeye başlamamış olsa bile, soybağının reddi davası açamayacaktır. İkinci fıkrada, çocuğun dava hakkının tabi olduğu süre, çocuğa dava hakkı tanıyan 1984 tarihli öntasarının 227 nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmünden de farklı bir şekilde hükme bağlanmıştır. Buna göre çocuk, ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl dava açmak zorundadır. Hem birinci ve hem de ikinci fıkrada düzenlenen süreler, hak düşürücü sürelerdir. Üçüncü fıkrada ise, dava açmadaki gecikmenin haklı bir sebebe dayanması halinde, bir yıllık hak düşürücü sürenin bu sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlayacağı hükme bağlanmıştır. Haklı sebebin neler olabileceği fıkrada belirtilmemiş, herhangi bir olayın haklı sebep oluşturup oluşturmadığını belirleme konusunda hakime takdir yetkisi verilmiştir." denilmiştir. b- Maddedeki sürelerin niteliği:

342 YARGITAY KARARLARI DERGİSİ TMK. nun 289. maddesinin öngördüğü sürelerin hak düşürücü nitelikte olduğu, başlığından ve gerekçesinden açıkça anlaşılacağı üzere tartışmasızdır. Bu niteliği itibariyle de re'sen gözetilmesi gerekir. Bir başka anlatımla itirazdır, hakim tarafından doğrudan doğruya göz önünde bulundurulması zorunludur. c- Uyuşmazlık: Yerel mahkeme ile özel Daire arasındaki uyuşmazlık; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 289. maddesinin soybağının reddi davasında öngördüğü bir ve beş yıllık hak düşürücü sürelerin gerçekleşmesinden sonra haklı bir sebebe dayanılmak suretiyle dava açılabilmesinin olanaklı olup olmadığı noktasındadır. Bir başka ifadeyle yerel mahkeme her halde beş yıllık sürenin geçmesinden sonra dava açılamayacağını öngörmekte; Özel Daire ise 289. maddenin son fıkrası uyarınca, haklı nedene dayanıldığı iddiası ileri sürüldüğünde, şartların tahakkuk etmesi halinde işin esasına beş yıldan sonra da girilebileceğini kabul etmektedir. d- Tartışma ve değerlendirme: Konunun çözümü için öncelikle, önceki Medeni Kanunun ilgili hükmüne ve onun yanı sıra öğretiye bakmakta yarar vardır. Türk Medeni Kanunu'nun yürürlükten kaldırdığı 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 242. maddesi kocanın nesebin reddini, çocuğun doğduğunda muttali olduğu günden itibaren bir ay içinde isteyebileceğini amirdi ve yine Türk Kanunu Medenisi nin 246. maddesi uyarınca Koca, sarahatan veya delaleten çocuğu tahıdıktan yahut bu babta muayyen müddet geçtikten sonra, red davası açamayacağını hükme bağlamıştı. Yeni Medeni Kanunumuz ise bu konuda 289. madde ile değişik bir kural getirmiş, ilk fıkrasında kocanın soybağının reddi davasını, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkekle cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl, her halde doğumdan başlayarak beş yıl içinde açmak zorunda olduğunu kabul etmiştir. Öğretide ilk fıkranın öngördüğü bu bir ve beş yıllık iki sürenin ilki nisbi, İkincisi ise mutlak süre olarak tanımlanmaktadır (Prof. Dr. Bilge öztan, Aile Hukuku, 5. Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara 2004, sh. 530; Prof. Dr. Gökhan

CİLT: 31, SAYI: 3, MART 2005 343 Antalya, Soybağının Reddine İlişkin Dava Sürelerini Haklı Sebeplerle Uzaması İsimli Makale). Ancak maddenin son fıkrası, yukanda da belirtildiği üzere, gecikmenin haklı bir sebebe dayanması halinde bir yıllık sürenin bu sebebin ortadan kalktığı tarihten başlayacağı şeklinde bir başka kural daha getirmiştir. Genel Kurul görüşlemelerinde çoğunluk düşüncesi bu hükmün; bir ve beş yıllık sürelerin geçirilmesinden sonra da, bir başka deyişle ilk fıkradaki nisbi ve mutlak sürelerin haklı bir nedenle, örneğin babanın ağır hastalığı, ayırtım gücünü belli bir dönem için yitirmesi, hapiste bulunması, çocuğunun olmasının olanaksızlığını daha sonra öğrenmesi, savaş nedeniyle esir kalması, uzun süreli yolculuğa çıkması ve bunun gibi sebeplerle kaçırılmış olması durumunda da uygulanabileceği, kanun koyucunun bunu amaçladığı son fıkranın konuluş gayesinin bu olduğu yolunda olmuştur. Nitekim öğreti de bu hükmün böyle anlaşılması gerektiği yolundadır (öztan, age sh. 530; Yrd. Doç. Dr. Mehmet Besir Acabey, Soybağı, Güncel Hukuk Yayınları, İzmir 2002 sh: 151 vd.). Hangi sebeplerin gecikmeyi haklı kıldığı hûsusu ise, madde gerekçesinde de vurgulandığı üzere, hakimin takdir yetkisine mevdudur. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; taraflar 28.2.1996 tarihinde evlenmişler, küçük İrem Nur 4.8.1998 tarihinde doğmuş olup, yanlar 4.5.1999 tarihinde boşanmışlardır. Boşanma ilamında çocuk anneye bırakılmış, davacı baba, uzun süre tüm uğraşlanna rağmen çocukla görüştürülmediğini, açtığı velayetin kendisine verilmesi davasının reddedildiğini, daha sonra ortaya çıkan dedikodular nedeniyle icra aracılığıyla çocuğu teslim alıp, hemen DNA testi yaptırdığını ve baba olma olasılığının % 0 olduğunu yeni öğrendiğini, gecikmesinin haklı nedene dayandığını ileri sürmüş, yerel mahkeme, davacının gecikmesinin haklı bir sebebe dayanıp dayanmadığını irdelemeye gerek görmeksizin, salt beş yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması yüzünden, davanın esasına girmeyerek redde karar vermiştir. Özel Daire ise, davacının davayı açmakta haklı nedene dayandığı iddiası yönünden delillerin toplanıp 289. madde şartlarının tahakkuku halinde işin esasının incelenmesi gerektiği gerekçesiyle karan bozmuştur.

344 YARGITAY KARARLARI DERGİSİ Yerel mahkemece yukarıda açıklanan nedenlerle bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme karan bu nedenlerle bozulmalıdır. Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukanda ve öze) Daire bozma karannda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, ilk oylamada çoğunluk sağlanamadığından 22.12.2004 gününde ikinci oylamada oyçokluğu ile karar verildi. * * T.C. YARGITAY Birinci Hukuk Dairesi E: 2004/3175 K: 2004/5886 T: 11.5.2004 PAYLI MÜLKİYET ELATMANIN ÖNLENMESİ VE KAL ÖZET: Elatmanm önlenmesi ve kal istemiyle açılan davada, tarafların aynı taşınmazda daha pek çok kişi ile birlikte paydaş oldukları, taşınmaz üzerine kooperatif vasıtasıyla yapılan yapıların tamamlandığı ve bir site oluştuğu, davalının kura ile kendisine tahsis edilen dubleks yapı üzerine tek yöne eğimli çatıyı normal kata dönüştürmek suretiyle bir kat ilave ettiği, bu ilavenin ruhsatsız ve kaçak olduğu anlaşıldığına göre; mahkemece davalıya ait yapının, önceden paydaşlar arasında belirlenen kullanım biçimine uygun hale getirilmesi yönünde hüküm kurulması gerekir. (4721 s. MK. m. 688 vd., 692/1, 695, 706) (818 s. BK. m. 213)

CİLT: 31, SAYI: 3, MART 2005 345 Taraflar arasında görülen davada; davacı, H Turizm Sitesi" adlı sitede kendisinin ve davalının da konutları olduğunu; davalının konutu üzerine yüksekçe bir kaçak kat daha ilave edip, üzerine de gün-ısı tesisatı kurması ve bahçesinde yetiştirdiği çam ve meyve ağaçlarının yükseklikleri nedeniyle, kendisine ait taşınmazın deniz manzarası ve görüş ufkunun tamamen kapandığını; bu durumun komşuluk hukukuna aykırı olduğunu ileri sürerek, davalının binasındaki kaçak kat ilavesinin yıkımı ve eski hale getirilmesi suretiyle elatmanın önlenilmesine ve davalı bahçesindeki ağaçların kesilip kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının manzarasını kapatmadığı ve komşuluk hukuku açısından olağan katlanma sınırlarını aşan yapı niteliğinde olmadığı için davalının binasının kaçak katının yıkılması talebinin reddine; bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen çam ağacının ise davacının görüşünü engellemekte olması nedeniyle yıkımına karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın öncesinin 502 kadastral parsel iken, imar düzelenmesine tabi kılındığı, yapılan imar işlemi ile paylı mülkiyet halinin oluşturulduğu, daha sonra taşınmazın bu haliyle 654 ada 1 parsele dönüştüğü, anılan parselde taraflann paydaş oldukları, bu yerde taraflar dışında çok sayıda paydaşın bulunduğu görülmektedir. Söz konusu parselde, 18.6.2003 tarihli bilirkişi raporunda ifade edildiği gibi dörder gruplu, bitişik nizamda ve ikişer katlı tek dubleks tarzında yapılaşmanın gerçekleştirildiği ve imar düzenlemesinin buna göre yapıldığı, parsel üzerindeki yapıların tamamının inşaatlarının tamamlandığı sabittir. Bütün bu işlemlerin tarafların katılımı ile kurulan kooperatif faaliyetleri ile başladığı da çekişmesizdir. Belirtilen hukuki düzenleme içerisinde meydana gelen yapılaşmadan sonra davalı tarafından kura ile kendine tahsis edilen yapı üzerinde yine

346 YARGITAY KARARLARI DERGİSİ 18.6.2003 tarihli raporuyla belirtildiği üzere imara göre tek yöne eğimli çatının normal kata dönüştürülerek dubleks üzerine bir kat ilave edildiği, anılan ilavenin ruhsatsız ve kaçak olduğu belirlenmiştir. Taşınmazın yukarıda açıklanan hukuki durumu dikkate alındığında, taraflar arasındaki çekişmenin, Türk Medeni Kanununun paylı mülkiyete ilişkin hükümlerinin uygulanması suretiyle çözüme kavuşturulması gerekeceğinde kuşku yoktur. Bu nedenle Türk Medeni Kanununun 737 ve takip eden maddeleri ile düzenlenen komşuluk hukuku kurallannın olayda uygulama yeri bulunmadığı açıktır. Mahkemenin yanılgılı değerlendirme ile belirtilen hukuki ilişkiden söz ederek çözüm yaklaşımı doğru görülmemiştir. Bilindiği üzere Türk Medeni Kanununun 706, Borçlar Kanununun 213 ve Ticaret Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş, ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse, kayıtla paylı, eylemsel olarak bağımsız bu oluşumun, tapuda yapılacak resmi taksime ve şuyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde imar uygulaması yapılmasına kadar korunması akte vefa kuralının yanında Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralının da bir gereğidir. Nitekim, 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun paylı mülkiyete ilişkin 688 ve takip eden maddeleri ile sözü edilen görüşler doğrultusunda düzenlemeler getirilmiş, anılan yasanın yürürlük tarihi öncesi yargısal uygulamalarla düzenlenmeye çalışılan bir kısım sorunlara bu suretle çözüm sağlanmak istenmiştir. Değinilen yasanın, olağanüstü yönetim işleri ve tasarruflar başlıklı 692. maddesinin 1. fıkrasında paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesi ve olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aşan yapı işlerine girişilmesinin paydaşlann oybirliği ile kabulüne bağlı olduğu ifade edilmiş, aynı yasanın 695. maddesi ile de, yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin konularda paydaşlann yaptıklan düzenleme ve aldıkları kararların mevcut paydaşlarla birlikte sonradan pay edinen kişileri de bağlayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemelerin altında yatan gerçek amacın insanların birliktelik içerisinde yahut bir tüzel kişiliğin çatısı altında aynı mülkiyet alanında büyük

CİLT: 31, SAYI: 3, MART 2005 347 emek ve masraflarla ortak beğeni ürünü olarak düzenlenen projelerle meydana getirdikleri yapılarda güven ve her şeyden öte huzur içerisinde yaşama isteğinin korunması olduğu kuşkusuzdur. Sözü edilen ilkeler ve düzenlemeler karşısında; davalının yapısında, yukanda açıklanan değişiklikleri yapması, paylı mülkiyete ilişkin genel hükümler yanında, yasanın belirtilen düzenlemelerine de aykırı bulunduğu tartışmasızdır. Hal böyle olunca, davalıya ait yapının, önceden paydaşlar arasında belirlenen kullanım biçimine uygun hale getirilmesi yönünde hüküm kurulması gerekirken, davanın bu yönden reddedilmiş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.5.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. * * T.C. YARGITAY Birinci Hukuk Dairesi E: 2004/8380 K: 2004/9183 T: 16.9.2004 TARAF EHLİYETİ ÖZET: Köy muhtarlıkları tüzel kişiliğe sahip olup, bu tüzel kişilik köy muhtarı tarafından temsil edilir. Mahalle muhtarlıklarına bir tüzel kişilik verilmediğinden, davada taraf olma ehliyetleri yoktur. (442 s. Köy K. m. 36) (1580 s. Belediye K. m. 8) (1086 s. HUMK. m. 38) Taraflar arasında görülen davada; davacılar, miras bırakanları adına kayıtlı 1 parsel sayılı taşınmaza davalıların bina yapmak ve yolu genişletmek

348 YARGITAY KARARLARI DERGÎSÎ suretiyle müdahalede bulunduklarını ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuşlardır. Davalı Bayraktar, dava konusu binanın muhtarlık binası olarak Belediye tarafından yapıldığını, taşkın kısmın davacıların rızası ile inşaa edildiğini bildirip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişme konusu binanın 2. katındaki balkonunun davacılara ait taşınmaza 6.62 m2lik tecavüziü olduğunun belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı Bayraktar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden toplanan delillerden çekişmeli 1 parsel sayılı taşınmazın davacıların miras bırakanına ait olduğu, komşu 2 parsel sayılı taşınmazın ise köy tüzel kişiliği adına kayıtlı olup bu yerdeki yapının davacıların taşınmazına taşkın bulunduğu ve muhtarlık hizmet binası olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Taşkın yapının bulunduğu taşınmaz önceden K... Köyü Tüzel Kişiliğine ait iken bilahare bu yerin E Belediye hudutlan içerisine alındığı ve Köy Muhtarlığının mahalle muhtarlığına dönüştüğü dosya kapsamıyla sabittir. Bilindiği üzere 442 sayılı Köy Kanununun 36. maddesi hükmü gereği köy muhtarlıkları tüzel kişiliğe sahip olup tüzel kişiliği köy muhtan temsil eder. Buna karşın 4541 sayılı şehir ve kasabalarda mahalle muhtar ve ihtiyar heyetleri teşkiline dair Kanunun 1. maddesinde, şehir ve kasabalarda kurulu bulunan ve Belediye Kanununun 8. maddesine göre kurulacak olan mahallelerde bir muhtar ve muhtann başkanlığında bir ihtiyar heyetinin bulunacağı belirtilmiştir. Bu kanunla mahalle muhtarlıklanna bir tüzel kişilik verilmemiştir. Belirtilen nedenle mahalle muhtarlıklannın davada taraf olma ehliyetleri de yoktur.