DIŞ POLİTİKA TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA SORUNSUZ ALAN KALDI MI? HAZİRAN 2011 SARIKONAKLAR İŞ MERKEZİ C. BLOK D.16 AKATLAR İSTANBUL-TÜRKİYE 02123528795-02123528796 www.turksae.com
TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA SORUNSUZ ALAN KALDI MI? Son yıllarda uygulanan dış politika Türkiye için yeni açılımlar sağlamakla birlikte seçimler sonrası yeni döneme girilirken hemen her alanda sorunlar birikmekte ve yeni sorun alanları oluşmaktadır. Dış politikada sıfır sorun politikası ile yola çıkılmış olmasına karşın sorunsuz hiçbir alan kalmamıştır. Bu nedenle dış politikada oldukça yoğun ve zorlu bir döneme girilmektedir. Komşularla sıfır sorun politikası odaklı ve daha çok Ortadoğu merkezli yürütülen dış politika yeni dönemde hem Batı ile ilişkilerde hem de Arap baharı sonrası Ortadoğu da yeniden tasarlanmaya ihtiyaç duymaktadır. ABD ile ilişkiler, AB üyelik süreci, Kıbrıs, NATO füze kalkanı, Suriye ve Libya özelinde Ortadoğu daki gelişmeler, Irak ve Kuzey Irak taki gelişmeler, İsrail ile ilişkiler ve Ermenistan ile protokoller alanlarında Türkiye yi zorlu bir diplomasi süreci beklemektedir. 1. ABD İLE İLİŞKİLER ABD nin çok taraflı dış politikaya geçişi ve Türkiye nin komşuları ağırlıklı bir dış politika izlemeye başlaması ile birlikte ABD ile ilişkilerde dalgalanmalar artmıştı. ABD nin dış politikasındaki öncelikler büyük ölçüde Türkiye nin ilgi ve etki alanına giren konulardadır. Bu nedenle ABD açısından Türkiye halen en kritik ve öncelikli müttefikleri arasında yer almaktadır. Ancak Türkiye nin dış politikada kendi çıkarlarına ağırlık veren bir yaklaşım izlemeye başlaması nedeniyle ABD ile çeşitli konularda ayrışmalar ve karşıtlıklar yaşanmaktadır. İran, İsrail, Filistin, Libya, NATO füze kalkanı gibi konularda karşıtlıklar yaşanmış olup halen bu konularda ayrışmalar sürmektedir. Bu nedenle ABD Kongresi, yönetimi, kamuoyu ve basını Türkiye ile ilişkilerde daha ihtiyatlı ve dikkatli bir çizgiye çekilmiş bulunmaktadır. ABD Kongresi 2 yıldır Türkiye ye silah satışına onay vermemektedir. Önümüzdeki yeni dönemde ABD ile ilişkilerde dalgalanmalar sürecektir. İran, İsrail, Filistin devletinin kuruluşu, Libya ve Suriye deki süreç, PKK ile mücadele, Kürt sorunu ve Kuzey Irak taki gelişmeler alanlarında ABD ile yoğun bir diplomasi içinde olunacaktır ve muhtemelen İran, İsrail ve Filistin konularında ciddi görüş ayrılıkları ve sıkıntılar sürecektir. 2. AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELİK SÜRECİ Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakere süreci Kıbrıs sorununa bağlı olarak tıkanma noktasına gelmiş bulunmaktadır. Müzakere başlıkları içinde 18 i askıda veya veto edilmiş durumdadır ve geriye sadece müzakereye açılabilecek 3 başlık kalmıştır. Ancak rekabet, sosyal politikalar ve istihdam ile kamu ihaleleri başlıkları Türkiye için en son açılabilecek kritik müzakere başlıkları konumundadır. Bu nedenle teknik olarak tam üyelik müzakerelerinde tıkanma yaşanmaktadır. Siyasi olarak ise Avrupa Birliği içinde Almanya ve Fransa nın karşıt tutumu ve buna karşın Türkiye nin sertleşen yaklaşımı ilişkilerin iyice durağanlaşmasına neden olmaktadır. Siyasi olarak yaşanan bu ayrışma özellikle Kıbrıs sorununun çözümü için gerekli siyasi diplomasinin de önünü kesmektedir. Bu konuda Türkiye nin yeni ve haklı politikası Kıbrıs sorunu çözülmeden Güney Kıbrıs Yönetimine Kıbrıs Cumhuriyeti olarak 2012 yılı ikinci yarısında dönem başkanlığının verilmesi halinde AB ile siyasi ilişkilerin dondurulmasıdır. 2
Annan Planı na hayır demesine rağmen Güney Kıbrıs Rum Yönetimini adanın tek temsilcisi olarak görüp tam üye yapan ve Kıbrıs sorununu Birlik içine taşıyarak adeta çözümsüz hale getiren AB nin bu konuda esneklik göstermemesi halinde Türkiye AB ilişkilerinde uzun süreli bir donma yaşanabilecektir. 3. KIBRIS TA ÇÖZÜM İÇİN SON ŞANS Kıbrıs sorunu Türkiye nin dış politika gündeminde yeniden öncelikli sıraya yükselmektedir. Türkiye son yıllarda Ortadoğu ağırlıklı dış politikasında Kıbrıs konusunu daha çok adanın iki tarafının insiyatifine bırakmıştı. Adada Türk ve Rum taraflarının görüşmeleri ise BM gözetiminde sürmekle birlikte çözümsüz kalmaya devam etmiştir. Ancak özellikle BM nin insiyatifi ele alması ve Ekim ayına kadar çözüm için son bir tarih vermesi ve sorunun AB tam üyelik sürecinde yarattığı tıkanma nedeni ile Kıbrıs konusu yeniden dış politikanın en öncelikli gündem maddesi haline gelmektedir. Sorunun çözümünde iki eksen bulunmaktadır. İlki Adada Türk ve Rum taraflarının BM gözetimindeki müzakerelerde bir anlaşmaya varmaları ve muhtemelen 2012 yılı ilk yarısında bu anlaşmanın referanduma sunularak birleşik Kıbrıs ın yaratılması. İkinci eksen ise Türkiye nin ek protokolleri uygulamak için limanlarını açması, eş anlı olarak da AB nin Kuzey Kıbrıs a uyguladığı izolasyonları kaldırılması ve böylece tam üyelik müzakereleri önündeki askı ve veto engellerinin kaldırılmasıdır. Muhtemelen bu iki eksende de mevcut statükonun korunacağı endişesi bulunmaktadır ve Kıbrıs ta kadife ayrılık yaşanacakken, Türkiye-AB müzakere süreci siyasi olarak da kesintiye uğrayabilecektir. Bu süreçte Türkiye ile Ada halkı arasında ilk kez görülen ayrışma da dikkate alınmalıdır. Hükümet in adanın yerli halkına yönelik tavrı çözümün daha da karmaşıklaşmasına yol açabilecektir. 4. NATO FÜZE KALKANI VE BATI İLE İLİŞKİLER Türkiye nin Ortadoğu ağırlıklı yeni dış politikası eksen kayması tartışmalarını başlatmış ve Türkiye ile Batı ilişkileri sorgulanır hale gelmiştir. Bu konuda kırılma noktasını Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Türkiye nin İran ile ilgili karara hayır oyu kullanması oluşturmuştur. Türkiye nin İran yanlısı tutumu özellikle ABD de müttefik ilişkisinin sorgulanmasına yol açarken, ABD yönetimi Türkiye den Batı ya olan bağlılığını göstereceği adımlar atmasını beklediklerini açıklamıştı. NATO füze kalkanı projesi de bir bakıma Türkiye ile Batı ilişkilerinin sınandığı bir alan olarak gelişmeye başlamıştır. Önce ABD projesi olan sonra NATO projesi haline dönüşen füze kalkanı projesi ismi konmasa dahi İran ve diğer radikal unsurların Batı ya yönelik kullanabilecekleri füze tehdidine karşı uygulanacaktır. Türkiye çok sayıda önemli çekincesine rağmen aldığı garantiler ve kazanımlar sonucu füze kalkanı projesine dahil olmuştur. Füze kalkanı projesinde sistemlerin (radar ve füze bataryaları) filli konuşlandırma yerleri ile izleme ve komuta kontrol kararları 2011 yılı Aralık ayı zirvesinde nihai olarak alınacaktır. 3
Türkiye nin füze kalkanı projesi içindeki konumu Batı ile müttefik ilişkilerinin geleceğini de şekillendirecektir. Ancak bu konuda olumlu ön işaret Türkiye nin NATO nun yeni komutu yapılanmasında aldığı ilave ve yeni roller ile ortaya çıkmaktadır. İzmir in kara unsuru komutanlığına dönüştürülmesi ile birlikte NATO Hazar, Basra ve Doğu Akdeniz bir adım daha yaklaşırken Türkiye nin de NATO ittifakı içinde siyasi, operasyonel ve taktik alanda ağırlığı artmaktadır. 5. ARAP BAHARI VE KOMŞULARLA SIFIR SORUN POLİTİKASI Türkiye nin yeni dış politikası Ortadoğu eksenli hale gelmiş komşularla sıfır sorun da dış politikanın temelini oluşturmaya başlamıştı. Türkiye bu yeni politikası ile Suriye, İran, Filistin de Hamas kanadı ve Libya ile daha fazla yakınlaşma içine girmiş ve bu ülkelerle siyasi ve ekonomik işbirliğini arttırmayı hedeflemişti. Bölgede Mısır, Ürdün ve S. Arabistan ile de dengeli bir ilişki benimsenirken, BAE, Katar ve Bahreyn ile de daha çok körfez sermayesi odaklı bir ilişki yürütülmeye başlanmıştı. Yılbaşından itibaren Arap ülkelerinde başlayan halk hareketleri ve iç çatışmalar bölgede Arap Baharı olarak adlandırılan yepyeni bir dönemi açmıştır. Arap baharı ile birlikte yaşanan gelişmeler muhtemelen Arap coğrafyasında köklü değişikliklere yol açacaktır. Arap coğrafyasındaki bu değişim doğal olarak Türkiye yi ve Türkiye nin komşularla sıfır sorun politikasını da kaçınılmaz olarak etkilemeye başlamıştır. Öncelikle komşularla sıfır sorun politikasında barış ve refah bölgesi olarak nitelendirilen ve yine Dışişleri bakanının deyimi ile Levanten coğrafyası olarak adlandırılan bölge tam bir savaş alanına dönüşmüştür. Bir yıl önce vizelerin kaldırılması ile Bakanlar Kurulunun geçtiği Suriye sınırında bir yıl sonra Suriye ordusu ile çatışma eşiğine gelinmiştir. Komşularla sıfır sorun yürütülmek istenen coğrafyanın niteliğine ilişkin önemli bir öngörü yanlışlığı yapıldığı ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede Türkiye nin Ortadoğu politikasında önemli değişimler gündeme gelmektedir. Mısır daki halk hareketlerine hemen destek veren ve Mübarek in yönetimi bırakmasını isteyen Türkiye Libya ve Suriye konusunda aynı kararlılığı gösterememiştir. Libya da NATO nun ne işi var şeklindeki ilk yaklaşımdan Libya ya karşın NATO harekatının önemli bir unsuru haline gelinmiştir. Geçen yıl Suriye devlet başkanı Esad ı birkaç kez ağırlayan Türkiye şimdi Suriyeli muhaliflerin toplantı merkezi haline dönüşmüştür. Suriye ye yönelik olası bir NATO harekatı halinde İran NATO nun Türkiye deki üslerini vurma tehdidinde bulunmuştur. Tüm bu gelişmeler komşularla sıfır politikasını etkilemekle birlikte Türkiye yine bölgede ağırlığını ve diplomasi gücünü korumakta ve kullanmaktadır. Türkiye bölgedeki tüm ülkelerde demokratik geçiş süreçlerini desteklemekte ve bu konuda azami çaba göstermektedir. Bölge ülkelerinde çatışma sürecinin sona ermesi, reformların hızlanması ve demokratik yapılara geçilmesi ile birlikte Türkiye bu ülkelerle siyasi ekonomik ve ticari ilişkilerini yeniden en üst düzeye çekebilecektir. 6. ABD SONRASI IRAK TA İSTİKRARIN KORUNMASI Türkiye nin dış politika önceliklerinden bir diğeri Irak ve özellikle Kuzey Irak taki gelişmeler ve bunlara bağlı olarak bölgesel Kürt sorunundaki olası gelişmelerdir. Irak ta ABD askerlerinin çekilme takvimi Ağustos ayı sonunda tamamlanmış olacaktır. 4
Kuzey Irak yönetiminin talebine bağlı olarak sınırlı bir gücün bırakılmaması halinde ABD nin muharip birlikleri Irak tan tamamen çekilmiş olacaktır. Arap Baharı olarak adlandırılan gelişmeler nedeniyle ikinci plana kaymış olan Irak ta İran etkisi artmaya devam etmektedir. Irak için en iyi senaryo artan İran etkisine rağmen üç bölgeli federatif yapı içinde Irak ta istikrarın ve toprak bütünlüğünün korunmasıdır. Türkiye açısından da sıkıntı yaratacak senaryo ise Irak ta Sünni, Şii ve Kürt grupları arasında ayrışma ve çatışma yaşanmasıdır. Kürtlerin bulunduğu kuzeyin kopması veya izole olmasının bölgesel bir Kürt yazına mı yoksa sonbaharına mı yol açacağı ise belirsizdir. Bu nedenle Türkiye Irak ın toprak bütünlüğünü ve istikrarını gözeten, Kuzey Irak ile ekonomi ve ticaret diplomasisine dayalı politikalarını sürdürmeli ve en önemlisi içeride Kürt sorununa çözüm yaratacak ortamı ve politikaları yaratabilmelidir. DIŞ POLİTİKA DA İDEALİZMDEN REALİZME DÖNÜLMELİ 2009 Mayıs ayından bu yana açık olarak uygulanmaya başlanan yeni Türk dış politikası eksen kaymasına yol çarken ayı zamanda önemli sorunlar yaratmaya devam etmektedir. Dış politikada seçimler sonrası yeni dönemde birikmiş olan sorunların çözüm ihtiyacının artacağı ve Arap baharının sonuçlarının etkili olacağı bir sürece girilmektedir. Hükümet yeni dış politikasının yarattığı sıkıntıları örtmek için İsrail ile gerilimi artırma politikasına girmemeli ve bu yeni süreçte dış politikada realizm idealizmden daha ağır basmalıdır. Dış politikada eksen kayması yavaşlatılmalı ve Batı ile bölge politikaları arasında denge gözetilmelidir. 5