BİLGE ADAMLAR KURULU RAPORU



Benzer belgeler
RUSYA DIŞ VE GÜVENLİK POLİTİKALARININ KÜRESEL AMAÇLARI VE BÖLGESEL YANSIMALARI

BİLGE ADAMLAR KURULU RAPORU

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

ÖZETLER VE ANAHTAR KELİMELER

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

GÜMÜŞHANE TİCARET VE SANAYİ ODASI

Atatürk ün Dış Politika Stratejisi: Hedefler ve Prensipler

Orta Asya daki satranç hamleleri

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Duygusal birliktelikten stratejik ortaklığa Türkiye Azerbaycan ilişkileri

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

TÜRK-RUS ÝLÝÞKÝLERÝ: SORUNLAR VE FIRSATLAR. Prof. Dr. Ýlter TURAN

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA SORUNSUZ ALAN KALDI MI?

Türkiye nin dış ticaret ve yatırım bağlantıları: Güçlü yönler

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

JENS STOLTENBERG İLE SÖYLEŞİ: NATO-RUSYA İLİŞKİLERİ VE BÖLGESEL İSTİKRARSIZLIK

Türkiye-Rusya ilişkilerinin son 16 yılı

USAK tan Çağrı: Türkİye ve AB ye. Düşüyor

AZERBAYCAN MİLLİ GÜVENLİK STRATEJİSİ BELGESİ

Title of Presentation. Hazar Havzası nda Enerji Mücadelesi Dr. Azime TELLİ 2015 ISTANBUL

2 ARALIK 2007 TARİHİNDE YAPILAN RUSYA FEDERASYONU MİLLETVEKİLİ SEÇİMLERİNE İLİŞKİN AGİTPA GÖZLEM RAPORU

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004

Çepeçevre Karadeniz Devam Eden Sorunlar, Muhtemel Ortakl klar - Güney Kafkasya ve Gürcistan aç s ndan

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

Araştırma Notu 15/179

Ekonomi Bülteni. 01 Haziran 2015, Sayı: 13. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

BÖLGESEL SORUNLAR ve TÜRKİYE

değildir. Ufkun ötesini de görmek ve bilmek gerekir

Merkez Strateji Enstitüsü. Türkiye-Rusya İlişkileri Mevcut Durumu ve Geleceği

ULUSLARARASI STRATEJİK ARAŞTIRMALAR KURUMU

Türkiye de Yabancı Bankalar *

YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

TÜRKİYE - GANA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

Toplam Erkek Kadin Ermenistan Azerbaycan Gürcistan Kazakistan Kırgızistan Moldova Cumhuriyeti. Rusya Federasyonu


SAYIN TAKİPÇİLERİMİZ,

RUSYA FEDERASYONU ÜLKE RAPORU

ABD İLE İLİŞKİLERDE YENİ DÖNEM: MODEL ORTAKLIK

6. İSLAM ÜLKELERİ DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

TÜRKİYE - ÇİN STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

Türkiye nin Yeni AB Stratejisi ve Ulusal Eylem Planları

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

TÜRKİYE - KATAR STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

Dimitri Medvedev in Türkiye Ziyareti ve Türk-Rus liflkilerinin Perspektifleri

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2013 HAZİRAN İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 ŞUBAT AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU

ŞANGAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI

RUSYA FEDERASYONU ÜLKE RAPORU

Salvador, Guatemala, Kamboçya ve Namibya gibi yerlerde 1990 ların barış anlaşmaları ile ortaya çıkan fırsatları en iyi şekilde kullanabilmek için

Yaşar ONAY* Rusya nın Orta Doğu Politikasını Şekillendiren Parametreler

Global Ekonomi ve Yurtdışı Piyasalar. Temmuz 2011

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

Aralık Tekstil ve Hammaddeleri Sektörü 2014 Ocak-Kasım Dönemi İhracat Bilgi Notu. Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği

ŞUBAT Sanayi Üretim Endeksi 2015 Kasım ayında 130 seviyesinde gerçekleşerek yıllık bazda %3,6 artış kaydetti. Endeksin bu

YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI

TÜRK DIŞ POLİTİKASI II. Zorunlu Lisans 5 AKTS. Prof. Dr. Engin Berber Örgün. Türkçe Türk Dış Politikası I. Yok. Yok

GELİR POLİTİKALARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

HAZİRAN AYINDA ÖNE ÇIKAN GELİŞMELER. AB Liderleri Jean-Claude Juncker in AB Komisyonu Başkanı Olması İçin Uzlaştı

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI CANSEN BAŞARAN-SYMES IN "ÇİN İ ANLAMAK & ÇİN İLE İŞ YAPMAK-3 KONFERANSI AÇILIŞ KONUŞMASI

AR& GE BÜLTEN ARAŞTIRMA VE MESLEKLERİ GELİŞTİRME MÜDÜRLÜĞÜ HAZİRAN. Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetlerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi. Uluslar arası İlişkiler Bölümü

PETROL BORU HATLARININ ÇUKUROVA'YA KATKILARI VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

Ekonomik Entegrasyon, Ülkeler Arası Yakınlaşma (Yakınsama) ve Avrasya Ekonomik Birliği. Ahmet Burçin Yereli*, Mustafa Kızıltan**, Emre Atsan***

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

KAYSERİ SANAYİ ODASI RUSYA ÜLKE RAPORU

TÜRK ÖZEL SEKTÖRÜ AVRUPA YA İŞ ZİYARETLERİNDE BULUNDU

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

Yükselen Güç: Türkiye-ABD İlişkileri ve Orta Doğu Tayyar Arı, Bursa: MKM Yayıncılık, 2010, 342 sayfa, 18,00 TL ISBN:

İZMİR TİCARET ODASI AZERBAYCAN ÜLKE RAPORU

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

TÜRKİYE İŞ ve İNŞAAT MAKİNALARI ALT SEKTÖRÜ

PINAR ÖZDEN CANKARA. İLETİŞİM BİLGİLERİ: Doğum Tarihi: E-Posta: EĞİTİM BİLGİLERİ: Doktora/PhD

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

Kafkasya da Etnik Grupların Boru Hatları Üzerindeki Etkisi

Dr. Öğr. Üyesi İsmail SAFİ

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Dış Ticaret Müsteşarlığı nca ekonomik ve ticari ilişkilerimizin geliştirilmesi amacıyla çeşitli stratejiler uygulamaya konmuş bulunmaktadır.

Bölgesel Ekonomik Görünüm: AVRUPA Ekonomideki Düzelmenin Desteklenmesi Ekim Yönetici Özeti

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

27-31 Temmuz Önümüzdeki Hafta Neleri Takip Edeceğiz?

Transkript:

BİLGE ADAMLAR KURULU RAPORU RAPOR NO: 58 HAZİRAN 2013

BİLGESAM YAYINLARI RAPOR NO: 58 Kütüphane Katalog Bilgileri: Yayın Adı: Türk-Rus İlişkileri Yazar: Doç. Dr. Fatih ÖZBAY ISBN: Sayfa Sayısı: 0 Yayına Hazırlayan: Orhan DEDE Grafik Tasarım: Sertaç DURMAZ Baskı & Cilt: Ecem Basın Yayın Reklamcılık Hadımköy Yolu Mahallesi, San. 1 Bulvarı 169. Sokak No:3 Büyükçekmece-İSTANBUL Tel: 0212 886 20 10 0212 886 20 05 Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Wise Men Center For Strategic Studies Mecidiyeköy Yolu Caddesi No:10 Celil Ağa İş Merkezi Kat:9 Daire:36 Mecidiyeköy / İstanbul / Türkiye Tel: +90 212 217 65 91 Faks: +90 212 217 65 93 www.bilgesam.org bilgesam@bilgesam.org YAYINLARI Atatürk Bulvarı Havuzlu Sok. No:4/6 A.Ayrancı / Çankaya / Ankara / Türkiye Tel : +90 312 425 32 90 Faks: +90 312 425 32 90 Copyright BİLGESAM 2013 Bu yayının tüm hakları saklıdır. Yayın Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi nin izni olmadan elektronik veya mekanik yollarla çoğaltılamaz.

BİLGE ADAMLAR KURULU Başkan Salim DERVİŞOĞLU (E. Oramiral) Başkan Yardımcıları İlter TÜRKMEN (E. Bakan/Büyükelçi) Sami SELÇUK (Prof. Dr. / Yargıtay Onursal Başkanı) Kurul Üyeleri Kutlu AKTAŞ (E. Bakan/Vali) Özdem SANBERK (E. Büyükelçi) Sönmez KÖKSAL (E. Büyükelçi) Güner ÖZTEK (E. Büyükelçi) Necdet Yılmaz TİMUR (E. Orgeneral) Oktar ATAMAN (E. Orgeneral) Sabahattin ERGİN (E. Koramiral) Nur VERGİN (Prof. Dr.) Orhan GÜVENEN (Prof. Dr.) Ali KARAOSMANOĞLU (Prof. Dr.) İlter TURAN (Prof. Dr.) Çelik KURTOĞLU (Prof. Dr.) Ersin ONULDURAN (Prof. Dr.)

2. Körfez Savaşı nın 10. Yılında Irak SUNUŞ Türk-Rus ilişkilerinin tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Uluslararası politika bağlamında büyük önem taşıyan bu ilişkiler Asya ve Avrupa kıtalarında yaşayan milyonlarca insanın kaderini sürekli etkilemiştir. Uzmanlar Türkiye ve Rusya arasındaki diplomatik ilişkilerin 1492 yılında başladığını belirtmektedirler. 2012 yılı itibariyle Türk-Rus ilişkilerinin tarihi 520. yılını doldurmuş durumdadır. Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında 1992 yılında başlayan ilişkiler ise 20 yılı geride bırakmıştır. Soğuk savaşın bitimiyle uluslararası ilişkilerde köklü değişiklikler yaşanmış, daha önce geçerli olan jeopolitik değerlendirme ve görüşler değişime uğramıştır. 1990 ların başında yaşanan tarihsel olayların ve gelişmelerin etkisiyle uluslararası ilişkilerin temel parametreleri değişime uğramıştır. Bu sayede birçok ülke gerek iç gerekse de dış politikada kendilerini kısıtlayan yükümlülüklerden kurtularak, bağımsız hareket etme olanağına kavuşmuşlardır. Yapısal nitelikli bu değişim birçok ülkenin yanı sıra, Rusya ve Türkiye nin de dış politikalarının yeniden şekillenmesine yol açmıştır. Bunun sonucunda, daha önce geçerli olan jeopolitik değerlendirme ve görüşler değişime uğramış, iki ülke ilişkilerinde onlarca yıldır ulaşılmış sonuçlar ortadan kalkmıştır. Oluşmakta olan yeni koşullar ikili ilişkilerin şekillendirilmesine yönelik yeni yaklaşımların ortaya konmasını zorunlu kılmıştır. İki ülke arasındaki ilişkiler bu değişimden nasibini almış ve neticede iki tarafı da tatmin edecek işbirliği şekillerinin araştırılması, yeni ilkelerin belirlenmesi ve bunların iki tarafında yararına hayata geçirilmesi aşamasına girilmiştir. Günümüzde Türk-Rus ilişkileri bir taraftan tarihte görülmedik derecede yakınlaşma dönemleri yaşarken, diğer taraftan bazı meydan okumalar ve sınamalarla da karşı karşıya kalmıştır. Söz konusu değişimler ilişkilerin yeniden ele alınmasını gerektiren bir yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler sadece kendileri açısından değil, bölgede geniş çaplı ilişki içerisinde oldukları diğer ülkeler için de çok önemlidir. Barışın tesisi ve korunması açısından, tarihi, etnik ve kültürel bağlar ile coğrafik konumlarından dolayı Türkiye ve Rusya bölgede istikrar ve verimli işbirliği açısından çok önemli bir yer tutmaktadırlar. İki ülke arasındaki ilişkiler, ister istemez bölgede bulunan diğer ülkeleri uzun dönemde doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Bu yüzden, ilişkilerin yakın geçmişi, günümüzdeki durumu ve gelecekte alabileceği muhtemel yön sadece kendileri açısından değil diğer ülkeler için de çok önemlidir. Elinizdeki rapor yukarıdaki amaca binaen iki ülke ilişkilerinin durumunu ortaya koyma ve genel bir resim çizme adına hazırlanmıştır. Raporun karar mercilerine, akademisyenlere, Türk-Rus ilişkileri konusunda çalışanlara, ilgili kurum, kuruluş ve kişilere faydalı olmasını umuyorum. Raporu hazırlayan Doç.Dr. Fatih Özbay a, rapora değerli görüş ve önerileriyle katkı sağlayan başta (E) Oramiral Salim Dervişoğlu olmak üzere Bilge Adamlar Kurulu üyelerine ve raporun elinizdeki hale gelmesinde emeği bulunan tüm BİLGE- SAM çalışanlarına teşekkür ederim. Doç. Dr. Atilla SANDIKLI BİLGESAM Başkanı

TÜRK-RUS İLİŞKİLERİ YÖNETİCİ ÖZETİ Soğuk savaşın bitimiyle uluslararası ilişkilerde köklü değişiklikler yaşanmış, daha önce geçerli olan jeopolitik değerlendirme ve görüşler değişime uğramıştır. Yapısal nitelikli bu değişim birçok ülkenin yanı sıra, Rusya ve Türkiye nin de dış politikalarının yeniden şekillenmesine yol açmıştır. İki ülke arasındaki ilişkiler bu değişimden nasibini almış ve neticede iki tarafı da tatmin edecek işbirliği şekillerinin araştırılması ve bu alanda yeni ilkelerin belirlenmesi aşamasına girilmiştir. Bunun sonucunda, daha önce geçerli olan jeopolitik değerlendirme ve görüşler değişime uğramış, iki ülke ilişkilerinde onlarca yıldır ulaşılmış sonuçlar SSCB nin dağılmasıyla ortadan kalkmıştır. Oluşmakta olan yeni koşullar ikili ilişkilerin şekillendirilmesine yönelik yeni yaklaşımların ortaya konmasını zorunlu kılmıştır. 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra ABD nin yanı sıra Rusya, Çin, Hindistan, AB gibi diğer aktörler de uluslararası sistemde etkin rol oynamaya başladılar ve küresel/bölgesel anlamda ABD nin rakipleri durumuna geldiler. Kısacası dünya çok kutuplu bir yöne gitmeye başladı ve dünyanın jeoekonomik, jeopolitik ve jeostratejik ağırlık merkezi Avrupa-Atlantik bölgesinden Asya-Pasifik yönüne kaymaya başladı. Güç ekseninin Batıdan Doğuya doğru kayması şeklinde özetleyebileceğimiz bu dönemde jeopolitik mücadelenin hammadde ve enerji kaynaklarınca zengin olan Afrika-Avrasya ekseni üzerinde yoğunlaştığını müşahede etmekteyiz. Söz konusu eksende enerji kaynaklarının ve güzergâhlarının önem kazandığı, dinamik ve çok aktörlü bir uluslararası yapının ortaya çıktığı görülmektedir. İkisi de Avrasya ülkesi olma özelliğine sahip, Balkanlardan Orta Asya ya, Afrika-Ortadoğu dan Kafkasya ya kadar geniş bir bölgede tarihsel, ekonomik, siyasi ve kültürel bağları bulunan, Hazar dan Karadeniz e, Akdeniz den Adriyatik denizine

kadar geniş bir coğrafyada çakışan ve birleşen çıkar algılamalarına sahip iki ülke olan Türkiye ve Rusya nın ikili ilişkilerinin yeni jeopolitik veriler ışığında tekrar değerlendirilmesi gerekmektedir. Soğuk Savaş ın ardından iki ülke ilişkileri nitelik olarak farklı bir süreç içine girmiş ve kendine has bir özellik kazanmıştır. 1990 lı yılların başında ikili ilişkilerde önemli ilerleme yaşanmış, fakat bu ilerleme politik değil, daha çok ekonomik ve ticari konuları kapsamıştır. Sonuçta Türkiye-Rusya ilişkilerinin ekonomik yönü önemli ölçüde gelişme gösterirken, politik ilişkilerde aynı ilerleme söz konusu olmamıştır. 2000 li yıllar her iki ülkenin yakın geçmişten çıkardıkları derslerle aralarındaki güven ilişkisini güçlendirme yönünde arayış içerisine girdikleri yıllardır. Genel çerçeveden bakıldığında, bu yıllarda ilişkilerin alanının genişlediği, siyasi diyaloğun arttığı, toplumsal ilişkilerin yaygınlaştığı ve genel anlamda karşılıklı güvenin kuvvetlendirilmeye çalışıldığı gözlemlenmektedir. 1990 lı yılların rekabet merkezli ilişkilerinden çıkartılan dersler ve 2000 li yılların ortaya çıkarttığı fırsatların yardımıyla karşılıklı ilişkiler bölgesel ve küresel ölçekte dünyada yaşanan gelişmelere paralel olarak yeniden şekillenmektedir. Günümüzde her iki ülkenin izlediği bölgesel ve küresel dış politika ve çıkar algılamaları ticaretten, ekonomiye, politikadan kültüre kadar çok boyutlu ilişkilerin arkasındaki itici güç haline gelmiş ve oldukça başarılı diyebileceğimiz siyasi diyalog kanalları kurulmuş durumdadır. Ankara ile Moskova nın uluslararası sorunlara yaklaşımlarında çoğunlukla benzerlik görülmekle birlikte, kimi konularda iki ülke arasında görüş farklılıkları dikkat çekmektedir. İran nükleer sorununun diplomatik yolla çözülmesi, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi, Dağlık Karabağ sorununun diplomatik yollarla çözülmesi, Ortadoğu da barışın sağlanması, Suriye-Lübnan sorunu, Afganistan ve Irak ta güven ortamının tesisi gibi uluslararası konularda Rusya ve Türkiye yakın sayılabilecek politikalara sahiptirler. İki ülke ilişkileri genişletilmiş, çok boyutlu, derinleştirilmiş veya son yıllarda stratejik gibi kelimelerle tarif edilse de her iki ülke arasında yüksek sesle dillendirilmeyen bazı sorunların olduğu inkâr edilemez. Ekonomik, ticari, siyasi, turizm ve kültürel alanda ilişkileri çok boyutlu ortaklık seviyesine çıkaran Türk-Rus ilişkileri günümüzde Suriye üzerinden en ciddi dayanıklılık testinden geçmektedir. Rusya bütün gücüyle Esad ın kalması için çaba harcarken, Türkiye Esad sız bir Suriye planları yapıyor. Genel tabloya bakıldığında Rusya ve Türkiye, Suriye krizinin çözümünde Esad ın devre dışı bırakılması dışında benzer yaklaşımlara sahipler. Türkiye ve Rusya Suriye de iç barışın sağlanması, kan dökülmesinin sona erdirilmesi, toprak bütünlüğünün korunması ve Suriye halkının kendi geleceğine kendilerinin karar vermesi konularında benzer yaklaşımlar sergiliyorlar. Suriye de kriz daha uzun yıllar sürebilir. Bu açıdan,

Suriye krizi Türkiye-Rusya ilişkilerini bir süre daha ciddi bir şekilde meşgul edebilir. İki ülkenin bu durumu ikili ilişkilerini olumsuz etkileyecek seviyeye getirmemeye dikkat etmeleri gerekmektedir. Siyasi, ekonomik, kültürel ve diğer alanlarda hızla gelişen ilişkiler Suriye krizi, füze kalkanı, uçak krizi, Arap Baharı ya da başka diğer sorunlarla yıpranmayacak kadar sağlam bir kurumsal yapıya dönüştüğünü ortaya koymuştur. Bavul ticareti, turizm, eğitim, karma evlilikler gibi toplumsal temaslarla daha da yakınlaşan Türkiye-Rusya ilişkileri yakaladıkları seviye ve içerik anlamında günümüzde oldukça mesafe kaydettiler. Ticari-ekonomik ilişkiler, enerji ilişkileri, turizm ilişkileri, kültürel ilişkiler, kimi bölgesel ve küresel sorunlarda izlenen benzer veya yakın politikalar, vizelerin karşılıklı kaldırılması, Karadeniz de sürdürülen işbirliği, iki ülke arasında üst düzey işbirliği konseyinin kurulması ve siyasi diyaloğun artması gibi noktalardan bakıldığında ilişkiler tarihte hiç olmadığı kadar iyi durumda diyebiliriz. Kıbrıs, Ermenistan, PKK, Dağlık Karabağ, Kosova, Arap Baharı ve Suriye krizi gibi konularda yaşanan görüş farklılığı, Güney Kafkasya da bir türlü bitmeyen rekabet gibi sorunlu alanların da bulunduğunu görmekteyiz. Günümüzde ulaşılan seviye Türkiye ve Rusya nın birçok konuda önemli mesafeler aldıklarını göstermektedir. İki ülke ilişkilerini daha da ileriye götürmek için üst düzey ziyaretlerle ilişkilerdeki güven ortamının sık sık tazelenmesi, olumlu havanın sıradan insanlara da yayılması için kültürel ilişkilerin canlandırılması ve bunun iki halkı da kapsayacak projelerle geliştirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda vize muafiyeti devam ettirilmeli, tarih kitapları karşılıklı yeniden gözden geçirilmeli, medya organlarında olumsuz çağrışım yapan dil kullanımından kaçınılmalıdır. Halklar arası diyalog, ortak kültürel faaliyetler, eğitim işbirlikleri, karşılıklı sanat ve sinema çalışmaları, televizyon dizileri, spor desteklenmelidir. İki ülke arasındaki öğrenci ve öğretim görevlisi değişim programları geliştirilmeli, karşılıklı verilen bursların sayısı artırılmalı, yeni burslar ihdas edilmeli, ortak projeler desteklenmelidir. Toplumsal yakınlaşmayı hızlandıracak dil ve turizm gibi konularda teşvik edici programlar ve projeler hayata geçirilmelidir. Türkiye nin ortak ilgi ve etki alanlarına giren bölge ülkeleriyle ilişkilerini artıracak politikalar izlemesi ve bunu yaparken Rusya yı doğrudan karşısına alacak politikalardan uzak durması çok önemlidir. Rusya nın bu alandaki faaliyetleri de Türkiye tarafından dikkatle takip edilmelidir. Türk-Rus ilişkilerinin genel yapısı işbirliği ve rekabetin önümüzdeki yıllarda da devam edeceğine işaret etmektedir. İlişkiler, ülkenin de çıkarlarına hizmet edecek pragmatist yapıda ilerlemelidir. İlişkileri değerlendirirken olabildiğince gerçekçi olmak

gerekmektedir. Gerçekçi olmak, ilişkilerde temkini elden bırakmamayı da gerektirmektedir. Rusya, güçlendikçe dış politikada zaman zaman sert güç kullanmaya meyleden bir ülke görüntüsü vermektedir. Türkiye ve Rusya nın farklı güvenlik algılarına sahip olması, ilgi ve etki alanlarının kesişmesi/çakışması ve bunlara dayalı olarak geliştirdikleri dış politika anlayışlarındaki ayrılma noktaları Soğuk Savaş sonrası adım adım gelişen çok boyutlu ilişkilerin yumuşak karnını oluşturmaktadır. Bunun farkında olarak güvenlik eksenindeki anlaşmazlıkların ikili ilişkilerde temel soruna dönüşmemesine gayret eden ve güven ilişkisini artırmaya dönük yapıcı ilişkiler devam ettirilmelidir.

GİRİŞ 1991 sonrası uluslararası sistem köklü değişiklikler geçirmiştir ve hala geçirmeye devam etmektedir. Soğuk Savaş ın sona ermesi ve SSCB nin tarih sahnesinden çekilmesi sonrasında uluslararası sistem yeni bir yapılanma dönemine girmiştir. Bu yeni dönemin ilk yıllarından itibaren üzerinde durulan konu, uluslararası sistemin yapısının yeni dönemde nereye doğru evirileceği ve güç mücadelesinin nasıl şekilleneceği üzerine olmuştur. Kimilerince Yeni Dünya Düzeni olarak adlandırılan bu dönemin tartışmaları ilk yıllarda tek kutupluluk, çok kutupluluk konularına yoğunlaşmıştı. Soğuk Savaş ın galibi olarak yeni döneme giren ABD nin dengelenmesi mümkün olamayan askeri, siyasi ve ekonomik gücünden dolayı uluslararası sitemin en güçlü aktörü konumuna gelmesiyle birlikte ilk yıllarda adeta tek kutuplu bir dünya imajı ortaya çıkmıştır. Bu süreçte iki kutuplu Soğuk Savaş döneminin süper gücü SSCB nin mirasçısı Rusya Federasyonu ekonomik, toplumsal ve siyasi alanlarda köklü değişiklikler geçirmekteydi. Dağılma sonrası ilk yıllarda şiddetli bir ekonomik ve siyasi çöküş sürecine giren Rusya hem içte hem dışta önemli sorunlar ile karşı karşıya kalmış durumdaydı. Dağılma sonrası ekonomik, siyasi ve askeri sorunlarla meşgul olan Rusya nın bu dönemde SSCB nin bir zamanlar söz sahibi olduğu bölgelerden hızlı bir çekilme dönemine girdiği görüldü. İçeride dağılma sonrası ekonomik sorunlarla, politik anlaşmazlıklarla ve etnik çatışmalarla meşgul olan Rusya, dışarıda ise NATO nun doğuya doğru genişlemesi, eski nüfuz alanlarından çekilmenin bıraktığı güç boşluğunun ortaya çıkarttığı tehditler ve eski süper güç pozisyonunu kaybetmenin psikolojik baskısı ile mücadele etmekteydi. 1990 lı yılların ilk yarısında Rusya önce Batı yanlısı politikalarla içerisinde bulunduğu krizden çıkmayı denedi. Batıcılar ın ya da Atlantikçiler in etkin olduğu bu dönemde Batı ile uyum, işbirliği ve diyalog politikaları izlendi. Demokratikleşme, liberal ekonomi politikaları ve uluslararası sisteme entegrasyon öne çıkan konulardı. Rusya bu dönemde ABD nin uluslararası sitemde oynadığı lider rolüne herhangi bir karşılık veremedi. Rusya nın 1990 lı yılların başında bu yeni dönemin jeopolitik değişimlerine gösterdiği tepki ile eski nüfuz ve etki alanlarında uğradığı kayıp arasında ters bir orantı vardı. Rusya, SSCB nin dağılmasından sonra meydana gelen jeopolitik güç boşluğunu doldurmaya hazır değildi. Soğuk Savaş ın galibi olarak yeni döneme giren ABD nin dengelenmesi mümkün olamayan askeri, siyasi ve ekonomik gücünden dolayı uluslararası sitemin en güçlü aktörü konumuna gelmesiyle birlikte ilk yıllarda adeta tek kutuplu bir dünya imajı ortaya çıkmıştır. Rusya bu dönemde ekonomik krizlerle, çok hızlı üretim düşmeleriyle, işsizlik oranının hızlı artışıyla, çok büyük oranlı devalüasyon ve enflasyonla mücade- 1

le etmek durumunda kalmıştı. Rusya da politik istikrar bozulmuş ve hükümetler sık sık değişir olmuştu. Ülkede baş gösteren ayrılıkçı hareketlenmeler ve Çeçenistan daki savaş Rusya nın başını ağrıtan ciddi problemler arasındaydı. Rusya, bütün bu zorlu iç sorunlarla ve uluslararası değişimlerle mücadele ederken, bir taraftan bağımsızlıklarını kazanan eski SSCB Cumhuriyetleri ile olan ilişkilerini düzeltmeye, diğer taraftan sosyo-ekonomik ve diğer zorlukları aşmak amacıyla sınırlarındaki diğer ülkelerle ilişkilerini güçlendirmeye uğraşıyordu. Rusya, belirlediği Yakın Çevre (Near Abroad) politikasıyla Kafkaslar ve Orta Asya yı stratejik çıkarları açısından kendisinin nüfuz alanı olarak ilan etmekteydi. Rusya nın 1990 ların ilk yıllarındaki Batı ile uyum politikası çok uzun ömürlü olmadı. 1991-1992 döneminde politik ve ekonomik reformlardan beklenen neticenin alınamamasından dolayı milliyetçi ve muhafazakâr çevreler dış politikaya dair hoşnutsuzluklarını yüksek sesle dile getirmeye başladılar. Batı ile ilişkilerde yaşanan hayal kırıklığı ve sorunlar ülke içerisinde Avrasyacı diye tabir edebileceğimiz kanadı öne çıkarttı. Rusya, dağılmanın arkasından geçen birkaç yıllık Batı yanlılarının iktidarından sonra Avrasyacı ekibin Orta Asya ve Kafkasya ülkeleriyle aktif ilişkiler kurma, eski Sovyet bölgelerinde yeniden nüfuz kurma politikası sonrasında ilk iş, yeni bir dış politika ve askerî doktrin hazırlanması oldu. Dış Politika Doktrini 1993 yazında, Askerî Doktrin ise 1993 sonbaharında kabul edildi. Aynı yılın Kasım ayında Ulusal Güvenlik Doktrini yürürlüğe konuldu. Bu doktrinde Rusya, Yakın Çevre (Near Abroad) olarak belirlediği Kafkaslar ve Orta Asya yı stratejik çıkarları açısından kendisinin nüfuz alanı olarak ilan etmekteydi. Bu belgelerle Rusya, eski SSCB topraklarında hayati derecede çıkarları bulunduğunu ve bunları her hal ve şartta savunmaya hazır olduğunu teyit etmekteydi. Bu politikanın yürürlüğe konma nedenlerinden birisini, eski Sovyet cumhuriyetlerinde 25 milyon etnik Rus nüfusun yaşaması oluşturuyordu. Ayrıca Rusya, Hazar Denizi havzasının petrol ve doğal gaz kaynaklarının dünya piyasalarına ulaştırılmasında önemli rol oynamak istiyordu. Bu siyasetin hayata geçirilmesi için Rusya, Orta Asya ve Güney Kafkas ülkeleri ile çeşitli antlaşmalar yapmaya, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) sistemini yeniden örgütlemeye girişti. 1990 lı yıllarda Rusya nın içinde bulunduğu durum, ABD nin dünya jeopolitiğindeki hareket serbestisini fazlasıyla arttırmış ve bu durum Rusya yı rahatsız etmeye başlamıştı. 1996 yılında deneyimli diplomat Yevgeniy Primakov un Devlet Başkanı Boris Yeltsin tarafından dışişleri bakanlığı görevine getirilmesi Rusya nın bundan sonra uluslararası sistemde izleyeceği yolu belirlemesi anlamında önemli bir gelişme oldu. Primakov ile birlikte Rusya ABD nin uluslararası sitemde tek kutup gibi hareket etmesini kabul etmeyeceğinin ilk ciddi işaretlerini verdi. Bu anlamda Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından 1996 yılında oluşturulan Şangay Beşlisi bu politikaya 2

hazırlık mahiyetinde önemli bir adımdı. Rus dış politikası yavaş yavaş yönünü doğuya; Çin, Hindistan, İran gibi ülkelere çevirmeye başladı. Rusya da yaşanan 1998 ekonomik krizi ile birlikte Batı ile ekonomik entegrasyondan yana olanların konumları iyice sarsıldı. Rusya Federasyonu nun ilk devlet başkanı Boris Yeltsin 1999 yılı sonunda görev süresi dolmadan iktidarını Başbakan Vladimir Putin e bıraktı. 2000 li yıllarda Putin ile birlikte dışarıda Batı ile mesafeli ilişkilere, içeride ise otoriter yönetime yönelen Rusya da 1990 ların başlarındaki görüntünün aksine Avrasyacılar egemen oldular. Vladimir Putin, ilk iş olarak Ocak 2000 de ulusal güvenlik doktrinini, Nisan 2000 de askeri doktrini ve Temmuz 2000 de yeni dış politika doktrinini kabul etti. Bu değişikliklerle birlikte Rusya nın yeni yönetiminin izleyeceği temel politikanın ana hatları ortaya konulmuş oldu. İçeride de federal reformlarla merkezi devletin Yeltsin döneminde kaybettiği gücü yeniden kazandırıldı. Kremlin politikalarına etki eden oligarklar teker teker kontrol altına alınmaya başlandı. Böylece Rusya içeride ve dışarıda sert politikalar izleyeceğinin mesajlarını verdi. Güçlü devlet ve ABD hegemonyasındaki tek kutuplu sistem yerine çok kutuplu bir uluslararası sistem düşüncesi Putin döneminin ayırt edici unsuru haline geldi. Avrasya da egemen güç ve lider olma, uluslararası terörizmle mücadele, Batı ile pragmatik ilişkiler, ekonomik bir güç haline gelmek bu dönemde Rusya nın öncelikli hedefleri oldu. Putin döneminin ilk yıllarında hızlı bir şekilde artan petrol ve doğalgaz fiyatları ekonomik anlamda Rusya nın elini çok güçlendirdi ve uluslararası arenada daha rahat hareket edebilme imkânı verdi. İdeolojik-askeri güç yerine ekonomik-diplomatik güç ön plana çıkmaya başladı. Enerji politikaları ve şirketleri dış politikada araç olarak kullanılmaya başlandı. Putin, Yeltsin döneminde kaybedilen Rusya nın prestij ve saygınlığını yeniden kazandırma ve Rusya yı yeniden bir büyük güç olarak uluslararası sistemde saygı gören bir aktör konumuna getirmek yönünde aktif bir dış politika izlemeye başladı. Kremlin politikalarına etki eden oligarklar teker teker kontrol altına alınmaya başlandı. Böylece Rusya içeride ve dışarıda sert politikalar izleyeceğinin mesajlarını vermekteydi. İç politikada ve ekonomide yaşanan toparlanma beraberinde dış politikanın etkin ve amacına uygun şekilde hayata geçirilmesinin yolunu açtı. Şangay Beşlisi 2001 yılında Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) adını aldı. 2002 yılında Rusya Federasyonu, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Beyaz Rusya ve Ermenistan arasında askeri ittifak şeklinde Kollektif Güvenlik Örgütü Anlaşması imzalandı. AB ve özellikle Almanya ile ilişkiler geliştirildi. 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında ABD nin önderliğinde bir tek kutuplu uluslararası yapının olamayacağı ortaya çıktı. 11 Eylül 2001 sonrası ABD ile ilişkilerde yakınlaşma dönemi yaşandı. Ancak, 2003 yılında ABD nin Irak ı BM 3

Güvenlik Konseyi kararı olmaksızın ve uluslararası hukuka aykırı olarak işgal etmesine, Fransa ve Almanya nın yanında yer alarak, karşı çıktı. Bu dönemde NATO nun doğuya doğru genişlemesi Rusya nın tepkisini çekmeye devam etti. Eski Sovyet coğrafyasında ardı ardına meydana gelen renkli devrimler Rusya nın Batı ile özellikle ABD ile olan ilişkilerini gerdi. Putin, ABD nin tek kutup gibi hareket etmesine 10 Şubat 2007 de 43. Münih Güvenlik Politikası Konferansı nda yaptığı konuşmasında çok sert sözlerle tepki gösterdi. 2002 yılında Rusya Federasyonu, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Beyaz Rusya ve Ermenistan arasında askeri ittifak şeklinde Kollektif Güvenlik Örgütü Anlaşması imzalandı. Kosova nın bağımsızlığının tanınmasına, Ukrayna ve Gürcistan ın NATO ya üyeliğinin gündeme gelmesine ve sınırlarındaki renkli devrimlere Ağustos 2008 de yaşanan Rusya-Gürcistan savaşıyla oldukça sert bir tepki gösterdi. 2008 Rusya-Gürcistan savaşı her ne kadar bölgesel küçük çaplı bir savaş görünümü vermiş olsa da, uluslararası politika ve dengeler açısından çok önemli bir gelişme oldu. Savaşın doğrudan tarafları ile birlikte dolaylı aktörleri de birlikte düşünüldüğünde strateji ve güvenlik hesaplamaları yeniden gözden geçirildi diyebiliriz. 11 Eylül olaylarından sonra bu savaş ikinci kez ABD önderliğinde tek kutuplu bir dünya düzeninin olamayacağını göstermiştir. ABD nin Avrupa ya kurmaya çalıştığı füze kalkanı projesine Rusya sert tepki göstererek karşı çıktı. Diğer taraftan, Rusya tarafından İran ın nükleer çalışmalarına verilen destek, ABD ve Batı nın tepkisini çekti. Arap baharı ile birlikte Libya ya yapılan müdahaleye de tepki gösterdi. İran ve Suriye ye yönelik muhtemel müdahalelere ise kesinlikle karşı çıkacağını eylem ve söylemleriyle açıkça gösterdi. Putin sonrası iktidara gelen Dmitri Medvedev döneminde de dış politika genel hatlarıyla devam ettirildi. Günümüzde de Rusya aynı politikalarına devam etmektedir. TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİ Her iki ülke için de diğerinin önemini arttıran bazı objektif faktörler vardır. Rusya açısından, Türkiye nin boğazları kontrol etmesi, Ortadoğu da stratejik bir konumda önemli bir ülke olması ve gelişen ticari ilişkiler sebebiyle Türkiye gözden çıkarılamayacak bir ülkedir. Türkiye için ise, ekonomisi için ihtiyaç duyduğu büyük çaplı ekonomik potansiyele ve enerji kaynaklarına sahip olan, BM Güvenlik Konseyi nin daimi üyesi, büyük bir askeri ve ekonomik güç ve önemli bir komşu ülke olarak Rusya gözden çıkarılamayacak bir ülkedir. Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Uluslararası politika bağlamında büyük önem taşıyan bu ilişkiler Asya ve Avrupa kıtalarında yaşayan milyonlarca insanın kaderini sürekli etkilemiştir. Tarihçiler, Türkiye ve Rusya arasındaki diplomatik ilişkilerin 1492 yılında 4

başladığını belirtmektedirler. Tesis edildiği 15. yüzyılın sonundan 20. yüzyılın başlangıcına dek geçen dönemde Karadeniz, Kafkaslar ve Balkanlar ı etki altına alabilmek için yaşanan keskin rekabet iki ülke ilişkilerine damgasını vurmuş ve bu rekabet sık sık savaşlarla sonuçlanmıştır. Bu yüzdendir ki gerek Rusya da gerekse de Türkiye de birbirleri ile ilgili görüş ve algılamalar pek de olumlu olmamıştır. 1. Dünya Savaşı sırasında Rusya ve Osmanlı imparatorlukları düşman koalisyonlarda yer almış ve Anadolu nun doğusunda birbirlerine karşı savaşmışlardır. Savaşta yenilen her iki imparatorluk çökmüş, içeride alevlenen devrimci hareketler bu ülkelerin iç yapısını ve uluslararası konumunu köklü şekilde değiştirmiştir. 1917 Ekim Devrimi yle Rusya da Çarlık yönetimi yıkılmış, bu gelişmenin ardından Türkiye de Atatürk ün önderliğinde ulusal kurtuluş hareketi büyümeye başlamıştır. 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti nin ilan edilmesiyle Osmanlı İmparatorluğu da tarih sahnesinden silinmiştir. Geçmişte yaşanan anlaşmazlıklara rağmen, Türkiye Cumhuriyeti ni resmi olarak tanıyan ilk devlet Rusya Sovyet Sosyalist Federatif Cumhuriyeti olmuş, Atatürk dış politika alanındaki ilk girişimini Sovyet Rusya lideri V. İ. Lenin e yazdığı mektupla gerçekleştirmiştir. Bu mektupla Türkiye, iki ülke arasında dostluk anlaşması imzalamayı önererek maddi ve askeri konularda yardım talebinde bulunmuştur. Sovyet hükümeti Türkiye nin müracaatına hemen karşılık vermiştir. 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti nin kuruluşunun ardından Türk-Rus ilişkileri giderek ivme kazanmaya başlamıştır. Böylece, düşman imparatorluklar döneminin ardından, 20. yüzyılın başında her iki ülkenin tarihinde yeni bir sayfa açılmıştır. SSCB ve Türkiye Cumhuriyeti arasında yakın işbirliği temeline dayalı ilişkiler 2. Dünya Savaşı nın bitimine dek devam etmiştir. Savaşın ardından durum keskin bir şekilde değişmiştir. Savaş bittikten sonra Sovyet hükümetinin ikili anlaşmaların iptali yönündeki beyanı ve Türkiye ye karşı öne sürdüğü toprak ve ortak üs talepleri SSCB-Türkiye ilişkilerinde krize neden olmuştur. SSCB gibi tehlikeli bir komşuya sahip olan Türkiye destek bulmak arzusuyla Batı ülkeleri, özellikle de ABD ile yakınlaşma politikaları izlemeye başlamış ve neticesinde 1952 yılında NATO ya katılmıştır. SSCB gibi tehlikeli bir komşuya sahip olan Türkiye destek bulmak arzusuyla Batı ülkeleri, özellikle de ABD ile yakınlaşma politikaları izlemeye başlamış ve neticesinde 1952 yılında NATO ya katılmıştır. Türkiye nin Batı bloğuna girmesiyle birlikte iki ülke düşman kamplarda yer almıştır. 20. yüzyılın ortalarında bozulmaya başlayan ikili ilişkilerde Soğuk Savaş dönemine girilmiştir. NATO üyesi olan Türkiye kuzey yönünde güvenliğin sağlanması görevini üstlenmiştir. Önemli jeopolitik konumu sayesinde Türkiye, Soğuk Savaş yıllarında Batı bloğu ve NATO nun başlıca düşman olan SSCB ye karşı mücadelesinde büyük stratejik öneme sahip olmuştur. 5

Bunun sonucu olarak on yıllar süren soğuk savaş döneminde Moskova ile Ankara arasındaki ilişkiler küresel boyuttaki SSCB-ABD mücadelesi çerçevesinde şekillenmiştir. Rus dış politikasında öncelikli amaç tek kutuplu bir sistem yerine çok kutuplu bir sistem kurmaya çalışmak, eski Sovyet coğrafyası başta olmak üzere Avrasya coğrafyasının lider ülkesi olmak, başta Almanya olmak üzere Batı ile diplomatik ve ticari ilişkilerini geliştirmek ve ülkenin küresel güç pozisyonunu devam ettirmek olarak ifade edilebilir. Çoğu zaman Türk-Rus ilişkilerinin Soğuk Savaşın bitimiyle gelişmeye başladığı öne sürülmektedir. Türkiye ile SSCB arasındaki ilişkilerin yeniden canlanması döneminin 1960 lı yıllara dayandığı dikkate alınırsa, bu değerlendirmenin bütünüyle doğru olmadığı söylenebilir. Bu tarihten itibaren ikili münasebetlerde köklü değişiklikler yaşanmaya başlanmış, ekonomik ilişkilerde görülen canlanma diğer alanlara da yansımıştır. İşbirliği konusundaki ilk somut adımlar 1960 lı yılların ikinci yarısında atılmış, bu dönemde SSCB nin yardımıyla Türkiye de birçok sanayi tesisinin inşasına başlanmıştır. 1970 li yıllarda Türk-Sovyet ilişkilerinde yeni ve daha aktif aşamaya girilmiştir. 40 yıl boyunca uluslararası düzene egemen olan iki kutuplu dünya sistemi 1980 li yılların ortalarından itibaren değişmeye başlamıştır. Bu gelişmelere paralel olarak, yeniden yapılanma süreci yaşayan SSCB ile komşusu Türkiye arasındaki ilişkiler de hızla gelişmeye başlamıştır. Bu gelişme ticari ve kültürel ilişkileri kapsarken, Sovyet kentlerinde Türk inşaat şirketlerinin faaliyeti giderek artış göstermiştir. 1980 li yılların sonunda uluslararası ilişkiler sisteminde ortaya çıkan köklü değişimler uluslararası politika ve dünyanın siyasi haritasında da önemli değişikliklere neden olmuştur. Tüm bu tarihsel olayların etkisiyle uluslararası ilişkilerin temel parametreleri değişime uğramıştır. Bu sayede birçok ülke gerek iç gerekse de dış politikada kendilerini kısıtlayan yükümlülüklerden kurtularak, bağımsız hareket etme olanağına kavuşmuşlardır. Soğuk savaşın bitimiyle uluslararası ilişkilerde köklü değişiklikler yaşanmış, daha önce geçerli olan jeopolitik değerlendirme ve görüşler değişime uğramıştır. Yapısal nitelikli bu değişim birçok ülkenin yanı sıra, Rusya ve Türkiye nin de dış politikalarının yeniden şekillenmesine yol açmıştır. İki ülke arasındaki ilişkiler bu değişimden nasibini almış ve neticede iki tarafı da tatmin edecek işbirliği şekillerinin araştırılması ve bu alanda yeni ilkelerin belirlenmesi aşamasına girilmiştir. Bunun sonucunda, daha önce geçerli olan jeopolitik değerlendirme ve görüşler değişime uğramış, iki ülke ilişkilerinde onlarca yıldır ulaşılmış sonuçlar SSCB nin dağılmasıyla ortadan kalkmıştır. Oluşmakta olan yeni koşullar ikili ilişkilerin şekillendirilmesine yönelik yeni yaklaşımların ortaya konmasını zorunlu kılmıştır. Rusya nın genel politikası, yakın çevre olarak adlandırdığı eski Sovyet ülkelerinin bulunduğu bölgelerde yakın ilişkileri ve çeşitli entegrasyon projeleriyle etkisini devam ettirmek, uluslararası sistemde büyük güç konumunu korumak ve diğer büyük güçler ile istikrarlı ilişkiler geliştirmektir. Putin ile birlikte Rusya içeride devlet gücünü merkezileştiren, dışarıda ise Rusya yı eski gücüne 6

kavuşturmayı amaçlayan politikalar izlemeye başlamıştır. Putin in üçüncü döneminde de uygulanmaya devem edilen bu politikalar, Medvedev in başkanlığı sırasında da aynen sürdürülmüştür. Rus dış politikasında öncelikli amaç tek kutuplu bir sistem yerine çok kutuplu bir sistem kurmaya çalışmak, eski Sovyet coğrafyası başta olmak üzere Avrasya coğrafyasının lider ülkesi olmak, başta Almanya olmak üzere Batı ile diplomatik ve ticari ilişkilerini geliştirmek ve ülkenin küresel güç pozisyonunu devam ettirmek olarak ifade edilebilir. Bu hedeflerine ulaşmak için ticari-ekonomik avantajlarını, enerji politikalarını, siyasi-diplomatik ağırlığını, BM Güvenlik Konseyi daimi üyeliğini ve gerektiğinde askeri-teknik üstünlüğüyle sert gücünü bir araç olarak kullanmaktadır. Rusya, eski süper güç pozisyonuna erişemese de küresel ve bölgesel çapta çok önemli bir aktör olmaya devam etmektedir. 11 Eylül saldırılarından sonra ABD nin yanı sıra Rusya, Çin, Hindistan, AB gibi diğer aktörler de etkin rol oynamaya başladılar ve küresel/bölgesel anlamda ABD nin rakipleri durumuna geldiler. Kısacası dünya çok kutuplu bir yöne gitmeye başladı ve dünyanın jeoekonomik, jeopolitik ve jeostratejik ağırlık merkezi Avrupa-Atlantik bölgesinden Asya-Pasifik yönüne kaymaya başladı. Güç ekseninin Batıdan Doğuya doğru kayması şeklinde özetleyebileceğimiz bu dönemde jeopolitik mücadelenin hammadde ve enerji kaynaklarınca zengin olan Afro-Avrasya diye adlandırabileceğimiz Afrika-Avrasya ekseni üzerinde yoğunlaştığını müşahede etmekteyiz. Söz konusu eksende enerji kaynaklarının ve güzergâhlarının önem kazandığı, dinamik ve çok aktörlü bir uluslararası yapının ortaya çıktığı görülmektedir. İkisi de Avrasya ülkesi olma özelliğine sahip, Balkanlardan Orta Asya ya, Afrika-Ortadoğu dan Kafkasya ya kadar geniş bir bölgede tarihsel, ekonomik, siyasi ve kültürel bağları bulunan, Hazar dan Karadeniz e, Akdeniz den Adriyatik denizine kadar geniş bir coğrafyada çakışan ve birleşen çıkar algılamalarına sahip iki ülke olan Türkiye ve Rusya nın ikili ilişkilerinin yeni jeopolitik veriler ışığında tekrar değerlendirilmesi gereği hâsıl olmuştur. İlişkilerde 500 yıldır olmadığı kadar bir yakınlaşma, Orta Asya ve Kafkasya da ise çok ciddi bir rekabet yaşanmaktaydı. Soğuk Savaş ın ardından iki ülke ilişkileri nitelik olarak farklı bir süreç içine girmiş ve kendine has bir özellik kazanmıştır. 1990 lı yılların başında ikili ilişkilerde önemli ilerleme yaşanmış, fakat bu ilerleme politik değil, daha çok ekonomik ve ticari konuları kapsamıştır. Sonuçta Türkiye-Rusya ilişkilerinin ekonomik yönü önemli ölçüde gelişme gösterirken, politik ilişkilerde aynı ilerleme söz konusu olmamıştır. Soğuk Savaş sonrası uluslararası politikada meydana gelen köklü değişmeler, Türk-Rus ilişkilerinde tabuların ve sınırların yıkılmasında en önemli faktör olarak karşımızda durmaktadır. Söz konusu köklü değişmeler iki ülke ve iki halk arasındaki ilişkilerin geniş çaplı ve derinlemesine ele alınmasını gerektiren yeni bir yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. Çünkü, iki ülke arasındaki ilişkiler sadece kendileri açısından değil, bölgede geniş çaplı ilişki içerisinde oldukları diğer ülkeler için de çok önemlidir. Ger- 7

çekten de barışın tesisi ve korunması açısından, tarihi, etnik ve kültürel bağlar ile coğrafik konumlarından dolayı Türkiye ve Rusya bölgede istikrar ve verimli işbirliği açısından çok önemli bir yer tutmaktadırlar. Moskova ve Ankara yı yakınlaşma politikasına iten faktörlerin en önemlilerinden birisi de terörle mücadele sorunuydu. Rusya ve Türkiye Balkanlar, Kafkaslar ve Karadeniz havzasını kapsayan bölgelerde ekonomik ve politik açıdan en etkili iki ülke konumundadır. İki ülke arasındaki ilişkiler, ister istemez bölgede bulunan diğer ülkeleri uzun dönemde doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Aralarındaki rekabet veya işbirliğinin neticeleri hemen bulundukları bölgeye yansıyacaktır. Bu yüzden, ilişkilerin gelecekteki durumu ve alacağı yön sadece kendileri açısından değil diğer ülkeler için de çok önemlidir. Türkiye ve Rusya, Balkanlar, eski SSCB, Yakın Doğu ve Orta Doğuyu kapsayan geniş ve oldukça hassas olan bir bölgede çok önemli jeopolitik yere sahip iki büyük ülkedir. İki eski komşu olarak, Türkiye ve Rusya günümüzde ikili ve bölgesel-ekonomik temelli çoklu ilişkilerde hem işbirliği hem rekabet içerisindeler. Bu yüzden, aralarındaki ilişkilerin gelişiminin araştırılması ve anlaşılması, Türk-Rus ilişkilerinin gelecekte alacağı temel yönlerin daha çabuk ve kesin tespit edilebilmesine ve yeni işbirliği alanlarının ortaya çıkarılmasına yardımcı olacaktır. 1990 LI YILLAR 1990 lı yılların başlarında iki ülke arasındaki ilişkileri tedbiri elden bırakmayan ölçülü bir yakınlık olarak nitelememiz mümkün. Türk-Rus ilişkilerinde temel bir çelişki göze çarpmaktaydı: Bir taraftan, Avrasya coğrafyasında her iki ülke de birbirini rakip olarak görürken, diğer taraftan, hızla artan ekonomik ilişkiler her iki ülkeyi de işbirliği yapmaya zorlamaktaydı. Bundan dolayı ilişkileri, iki ülkenin beraber yaşamak için düşündükleri işbirliği ve rekabetin bir kombinasyonu olarak tarif edebiliriz. İlişkilerde 500 yıldır olmadığı kadar bir yakınlaşma, Orta Asya ve Kafkasya da ise çok ciddi bir rekabet yaşanmaktaydı. Bu rekabeti kontrol edilebilir rekabet olarak adlandırabiliriz. İster istemez bu durum rakibin politik ilişkilerde hareket özgürlüğünü ve uzun süreli etkisini kısıtlamaktaydı. Diğer bir deyişle, rekabetin amacı rakibi oyun dışı bırakmaya odaklıydı. Hazar petrollerini Batı ya taşıyacak enerji boru hattının seçiminde, petrol yüklü tankerlerin Boğazlardan geçmesi konusunda, Kürt ve Çeçen sorunlarında görülen mücadele bu rekabetin en iyi örnekleridir. Kafkasya ve Orta Asya daki nüfuz mücadelesi, Rusya nın Güney Kıbrıs Rum Kesimi ne S-300 füzeleri satışı, Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması tartışması da bunlar arasında sayılabilir. Türkiye nin Kafkaslar ve Orta Asya daki aktif politikası Rusya yı rahatsız etmeye başlamıştır. Rusya yı en fazla rahatsız eden şey Türk politikacı ve devlet 8

adamlarının milliyetçi içerikli söylemleriydi. Rusya çıkarları açısından Kafkasya ve Orta Asya yı kendi nüfuz alanı olarak görüyordu. Rusya 1993 yılında yayınladığı yeni dış politika ve askeri doktrini ile bu bölgeleri yakın çevre si olarak kesin bir şekilde ilan etmişti. Rusya, eski SSCB topraklarında hayati çıkarlarının olduğunu ve savunacağını duyurdu. Bu şekilde Rusya eski SSCB topraklarında kendisine rakip olarak başka bir ülkeyi görmek istemediğini belli etti. Türkiye ile Rusya arasındaki rekabet 1993 yılından itibaren iyice açığa çıktı. Kafkasya ve Balkanlardaki uluslararası ve etnik karakterli çatışmalarda Türkiye ve Rusya nın yaklaşımları birbirinden oldukça farklıydı. Bu farklılıklar uzunca bir süre gözlemlendi. Bosna Hersek, Dağlık Karabağ, Kosova ve Abhazya sorunlarında iki ülke genellikle birbirine zıt yaklaşımlar sergilediler. Kısacası, ilişkilerde adeta soğuk savaş ortamından soğuk barış ortamına geçiş yaşandı. Artık güncelliğini kaybetmiş jeopolitik kabullerden kaynaklanan rekabetten dolayı her iki ülke de işbirliğinin getireceği olanaklardan yararlanamadılar. Ancak bir alan vardı ki iki taraf da oldukça memnundu. Bu alan ekonomik alandı. Türkiye ve Rusya, bir zamanlar SSCB döneminde yaptıkları gibi, ekonomik ilişkilerini kullanarak politik ilişkilerine bir çeki düzen verme yolunu seçtiler. 1990 lı yıllardaki Türk-Rus ilişkilerinin gelişiminde ekonomi faktörü çok önemli rol oynamıştır. Ekonomik faktör iki ülkeyi birbirine yakınlaştırmış ve karşılıklı görüşmeler yoluyla politik sorunlar düzene sokulmuştur. Başka alanlarda da iki ülke arasındaki ilişkiler gelişmekteydi. Bunları Mavi Akım doğalgaz boru hattı, terörizmle mücadele alanında işbirliği, askeri-teknik ilişkiler ve Avrasya ölçeğinde işbirliği arayışları olarak sayabiliriz. 1990 lı yılların sonundan itibaren ise Türk-Rus ilişkilerinde 500 yıl boyunca görülmedik bir normalleşme dönemine şahit olunmuştur. 1990 lı yıllarda Türkiye ile Rusya arasındaki artan ekonomik bağlantılara politik ilişkiler de eklenmesine rağmen diyalog ve güven eksikliği yüzünden hükümetler ve halklar önyargı ve peşin hükümlerden tam olarak kurtulamamıştı. Bu durum zaman zaman Ankara ile Moskova arasındaki rekabette sorunların çözümüne zorluk çıkaran bir faktör oldu. Rusya Başbakanı Viktor Çernomırdin in Türk-Rus ekonomik ilişkilerinin rekor kırdığı 1997 yılının Aralık ayının 15-17 sinde Ankara ya gerçekleştirdiği resmi ziyaret ikili ilişkilerde yakınlaşmanın ilk somut neticesiydi. Her iki ülke de artan ekonomik ilişkilerin çıkarları doğrultusunda nasıl daha farklı alanlara yayılabileceğinin yollarını arıyordu. Karşılıklı ilişkilerde stratejik ortaklık ilk defa bu dönemde ifade edilmeye başlanmıştır. Mayıs 1998 de Türkiye Genel Kurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı nın Moskova ziyareti de ilişkilere hâkim olan Soğuk Savaş havasının dağılmaya başladığının ilk işareti sayılabilir. Son yıllarda hızla artan ticaret hacmi, iki ülke liderleri arasında gerçekleşen birçok üst düzey ziyaret, vizelerin kaldırılması, turizm alanında yakalanan ivme ve nükleer alanda işbirliğine dair atılan karşılıklı imzalar ikili ilişkilerdeki gelişmelerin en bariz göstergeleridir. Soğuk Savaş döneminin kazan-kaybet denklemi, yerini artık kazan-kazan denklemine bırakmıştır. 9

Rekabet havasının işbirliği havasına dönüşünün özünde, uluslararası sistemde meydan gelen gelişmelerin iki ülke ilişkilerine ve Avrasya coğrafyasına yansımaları yer almaktaydı. Eski Varşova Paktı üyeleri, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya, Aralık 1997 de NATO üyeliğine giden yolda ilk adımları atmışlardı. Bu ise Rusya için kabul edilebilir bir durum değildi. Aynı dönemde Türkiye de Lüksemburg Zirvesi nde açıkça ortaya çıktığı üzere AB ile üyelik sürecinde ciddi sıkıntılar yaşamıştı. Yine 1997 ve 1998 yılları, iki tarafın ekonomik krizlerle boğuştukları bir dönemi işaret etmekteydi. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 2012 yılı verilerine göre yaklaşık 27,5 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Bu rakamın, bazı sorunların da çözülmesiyle çok daha ileri düzeye, 100 milyar dolara çıkarılması planlanmaktadır. Ekonomik ilişkilerdeki gelişme iki ülke arasındaki politik problemlerin çözümü çabalarına olumlu katkı yaptı. Başka bir deyişle, ikili ticari-ekonomik işbirliği Türkiye-Rusya ilişkilerinde katalizör görevi gördü. Enerji, 20. yüzyılın 1990 lı yıllarındaki Rusya ve Türkiye arasındaki iki taraflı ilişkilerin merkezinde bulunmaktaydı. Bu konu, iki ülkenin zaman zaman paralel olan, zaman zaman da kesişen ticari ve jeopolitik çıkarlarını birleştirdi. Türkiye açısından Rusya çok önemli bir ekonomik ortak durumuna geldi ve bu durum iki ülkenin çatışan çıkarlarını dengeye oturttu. Gittikçe ortak çıkarlar ön plana çıkmaya ve iki ülke, ilişkilerini zorlaştıran yüklerden kurtulmaya başladı. Rusya ile Türkiye nin belirgin yakınlaşmasında çeşitli sebepler vardı. Moskova ve Ankara yı yakınlaşma politikasına iten faktörlerin en önemlilerinden birisi de terörle mücadele sorunuydu. Terörle mücadele konusunda başlatılan işbirliği iki ülke ilişkilerinin gelişiminde adeta bir dönüm noktası oldu. İki taraf da rekabetin sembolleri haline gelen ellerindeki kartları (Kürtler ve Çeçenler) bıraktılar. Türkiye ve Rusya nın ortak çıkarları iki ülkeyi politik ve ekonomik işbirliğine zorluyordu. Bu yıllar karşılıklı güvenin arttırılması ve stratejik işbirliği imkânlarının arandığı bir dönem oldu. Stratejik işbirliği arayışlarının merkezini ise Avrasya oluşturuyordu. 2000 Lİ YILLAR Soğuk Savaş sonrası Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerde 2000 li yıllar birçok noktadan öne çıkmaktadır. 2000 li yıllar her iki ülkenin yakın geçmişten çıkardıkları derslerle aralarındaki güven ilişkisini güçlendirme yönünde arayış içerisine girdikleri yıllardır. Genel çerçeveden bakıldığında, bu yıllarda ilişkilerin alanının genişlediği, siyasi diyaloğun arttığı, toplumsal ilişkilerin yaygınlaştığı ve genel anlamda karşılıklı güvenin kuvvetlendirilmeye çalışıldığı gözlemlenmektedir. 1990 lı yılların rekabet merkezli ilişkilerinden çıkartılan dersler ve 2000 li yılların ortaya çıkarttığı fırsatların yardımıyla karşılıklı ilişkiler bölgesel ve küresel ölçekte dünyada yaşanan gelişmelere paralel olarak yeniden şekillenmektedir. Günümüzde her iki ülkenin izlediği bölgesel ve küresel dış politika ve çıkar algılamaları ticaretten, ekonomiye, politikadan kültü- 10

re kadar çok boyutlu ilişkilerin arkasındaki itici güç haline gelmiş ve oldukça başarılı diyebileceğimiz siyasi diyalog kanalları kurulmuş durumdadır. 2000 li yıllarda her iki ülkenin karşılarına çıkan fırsatları iyi değerlendirdiklerini söyleyebiliriz. Her iki ülkede iş başında bulunan siyasi iradenin ortaya koyduğu kararlılık şüphesiz ilişkilerin gelişmesi konusunda önemli rol oynamaktadır. Rusya Federasyonu nda Vladimir Putin döneminin başlaması, Türkiye de de Adalet ve Kalkınma Partisi nin iktidara gelmesiyle birlikte Türk-Rus ilişkileri gözle görülür bir ivme kazanmaya başlamıştır. Turizm, ekonomi, enerji, bölgesel güvenlik konularında işbirliği ve ilişkileri çeşitlendirmeye dayanan yeni yaklaşım ile birlikte iki ülke arasındaki ilişkilerde çeşitlilik ve derinlik öne çıkmaktadır. İlişkiler dünyadaki gelişmelere paralel olarak seyir değiştirmiş ve bu durum iki ülkenin karşılıklı algılarının yeniden şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Soğuk Savaş döneminin kazan-kaybet denklemi yerini artık kazan-kazan denklemine bırakmıştır. İlişkilerde yaşanan bu olumlu gelişmeler iki ülke halkı için olumlu sonuçlar doğurmuş; ilişkilerin sağladığı istikrar, güven ve refah doğrudan halkların yaşamı üzerinde etkili olmuştur. Son yıllarda hızla artan ticaret hacmi, iki ülke liderleri arasında gerçekleşen birçok üst düzey ziyaret, vizelerin kaldırılması, turizm alanında yakalanan ivme ve nükleer alanda işbirliğine dair atılan karşılıklı imzalar bu gelişmenin en bariz göstergeleridir. İki ülke arasında diplomatik ilişkilerin artması diğer alanlarda da ilişkilerin gelişmesine kolaylaştırmakta ve bu durum İmparatorluklar dönemi ve Soğuk Savaş sırasında oluşan karşılıklı negatif algılama sorununun ve güven bunalımının ortadan kalkmasına büyük katkı sağlamaktadır. Türk-Rus ilişkilerinde 2000li yıllarda yaşanan gelişmeleri hem Türkiye nin hem Rusya nın son yıllarda izledikleri yeni dış politikayla bağlantılı olarak değerlendirmek, özellikle de Türkiye nin son yıllarda izlediği dış politikanın doğal bir sonucu olarak görmek lazımdır. Değişiklikler hem Türk hem Rus diplomasisindeki yeniden yapılanma ile de bağlantılıdır. Türkiye açısından, çok boyutlu dış politika yaklaşımı ağırlık kazanmaya başlamıştır. Rusya, sahip olduğu tabii kaynaklar, ekonomik, politik ve askeri gücüyle küresel ve bölgesel manada büyük bir güçtür. Türkiye nin izlemeye başladığı ekonomik ilişkileri arttırma, bölgesel güvenlik, istikrar ve komşularla sıfır sorun anlayışına dayalı aktif dış politika yaklaşımında, hem küresel hem bölgesel güç olarak Rusya, zaten gündemin ilk sıralarında olmak zorundaydı. Mart 2003 teki Irak tezkeresinin reddiyle birlikte Rusya, Türkiye yi klasik ABD müttefiki algısından çıkartıp artık kendi çıkarları söz konusu olduğunda bağımsız kararlar alabilecek bir siyasi irade ortaya koyabilen güvenilir ve güçlü bir ülke statüsünde kabul etmeye başlamıştır. Türkiye nin son dönemde dış politikada benimsediği yeni tutum, iki ülke arasındaki ilişkilere de yansımış, böylelikle Rusya ile ilişkileri geliştirmenin ve bölgesel sorunların çözümünde iki ülke arasında işbirliği ihtimallerini değerlendirmenin yolu açılmıştır. Türkiye nin yeni dış politika yönelimi, Rusya ile ilişkileri geliştirmek için gerekli olan motivasyonu ve isteği sağlamaktadır. İyi 11

komşuluk ve sıfır problem politikalarını sınır bölgelerine uygulamanın önemine inanan Türkiye, Rusya ya da bu pencereden bakmaktadır. Rusya ile ikili siyasi ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi Türkiye nin izlediği mevcut politika içinde öncelikli bir yere sahiptir. Yaşanan gelişmeler Türk Dış politikasının Rusya tarafından artık 10 yıl öncesine nazaran daha olumlu algılandığını ortaya koymaktadır. Enerji konusunu dış politika ve baskı aracı olarak kullanan ve tekel konumunu muhafaza etmek isteyen Rusya, kaynak çeşitliliğini arttıracak ve kendisini dışarıda bırakacak projelere karşı çıkıyor ve karşı hamle olarak kendisi projeler geliştiriyor. 20. yüzyılın sonuna doğru Rusya ve Türkiye ticari-ekonomik işbirliği alanında çok önemli tecrübeler edinmişlerdir. Karşılıklı ekonomik çıkarlar, Rusya nın bilimsel-teknik potansiyeli ve Türkiye nin piyasa ekonomisinin şekillendirilmesi alanında sahip olduğu zengin tecrübe bu sürece ivme kazandıran başlıca etkenlerdir. Komşu ülkeler olan Rusya ve Türkiye arasındaki ticaret hacminin zaman içinde gösterdiği artış, tarafları karşılıklı ekonomik çıkarlara dayalı işbirliğinin geliştirilmesi yönündeki girişimleri yoğunlaştırmaya teşvik etmiştir. Türkiye ve Rusya ticari-ekonomik ilişkilerini artırarak ve çeşitlendirerek daha da geliştirmek suretiyle aralarındaki mevcut ve muhtemel politik sorunları daha kolay ve iki ülke açısından da uygun olan koşullarda çözebilme imkânına kavuşmuşlardır. Ticaret ve Turizm İki ülke arasındaki ticaret hacmi 2012 yılı verilerine göre yaklaşık 33,3 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. 2012 yılında Rusya ya 6,7 milyar dolar ihracat yapılmasına karşın Rusya dan yapılan ithalat 26,6 milyar dolar olmuştur. Bu rakamın, bazı sorunların da çözülmesiyle çok daha ileri düzeye, 100 milyar dolara çıkarılması planlanmaktadır. Ticaret hacmi küresel ekonomik krizin ve gümrüklerde yaşanan sorunun etkisiyle 2009 yılında 22 milyar dolara kadar gerilemişti. Türkiye 2012 yılında turizmden yaklaşık 25 milyar dolar gelir elde etti. Toplam 30 milyon turistin 3,6 milyonu ise Rusya vatandaşı idi. Bu rakam önceki yıla oranla %3,8 daha fazla idi. İlk sırayı Almanlar (%15,8), ikinci sırayı ise Ruslar (%11,3) aldı. Rusya yı ziyaret eden Türkiye vatandaşlarının sayısı vizelerin kaldırılması sonrasında yavaş yavaş artmaya başlamıştır. 2003 yılında 139.745 Türk vatandaşı Rusya yı ziyaret etmişken, bu sayı 2012 yılında 305.429 kişiye ulaşmıştır. Ancak 2012 yılında Rusya ya gelen yabancı ziyaretçi sayısının 28.176.502 olduğu göz önüne alınırsa Türk vatandaşlarının toplamda çok az bir orana sahip olduğu görülmektedir. Bu durum iki ülke arasında karşılıklı turizm teşviklerinin yapılmasının gerekliliğine işaret etmektedir. 12

TURİZM İSTATİSTİKLERİ Kaynak: TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Kaynak: Rusya Federasyonu Kültür Bakanlığı 13

Rusya hala PKK yı terörist örgüt olarak kabul etmemektedir. Türkiye, PKK terör örgütünü terörist örgütler listesine alması için Rusya ya çağrılar yapıyor ancak şimdiye kadar olumlu cevap alabilmiş değildir. Yatırım İlişkileri Karşılıklı yatırımlar da bu dönemde artış göstermiştir. 2012 senesi itibariyle Rusya da 3 bin dolayında Türk şirketi faaliyet gösterirken, Türk şirketlerinin Rusya da yaptığı doğrudan yatırım miktarı ise 7,3 milyar dolara ulaşmıştı. Türkiye ye yatırım yapan Rus sermayesi ise 6 milyar dolar olarak kayıtlara geçmiştir. Türk inşaat sektörünün Rusya pazarında yüklendiği işlerin toplamı 25 milyar doları buldu. Türkiye kullandığı doğalgazın %63 ünü, petrolün ise %29 unu Rusya dan satın almaktadır. Enerji alanında işbirliğinin önemli kalemlerinden birisi de nükleer santral yapımı olacaktır. MÜTEAHHİTLİK HİZMETLERİ Kaynak: http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/rf/2012%20yillik%20 (subat%202013).xls Rusya Federasyonu Parlamentosu nun alt kanadı Duma, Ermeni diasporasının çabalarıyla sözde soykırımı 1995 ve 2005 yıllarında olmak üzere iki defa tanımıştır. İŞBİRLİĞİ ALANLARI VE SORUNLAR Ankara ile Moskova nın uluslararası sorunlara yaklaşımlarında çoğunlukla benzerlik görülmekle birlikte, kimi konularda iki ülke arasında görüş farklılıkları dikkat çekmektedir. İran nükleer sorununun diplomatik yolla çözülmesi, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi, Dağlık Karabağ sorununun diplomatik yollarla çözülmesi, Ortadoğu da barışın sağlanması, Suriye-Lübnan sorunu, Afganistan, Irak ta güven ortamının tesisi ve Libya ya askeri müdahale gibi uluslararası konularda Rusya ve Türkiye yakın sayılabilecek politikalara sahiptirler. Ancak, Libya krizinin ilk günlerinde NATO nun Libya ya 14