KUR ÂN DA EMÂNET KAVRAMI



Benzer belgeler
KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Sıra no Sûre Adı. Âyet sayısı O.B.E.B

İkili Simetrik Kitap ❸

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

19 lu gruplar halinde sûrelerin sondan sıra numaraları ile âyet sayıları 1

MERYEM SURESİNDEKİ MUKATTAA HARFLERİ كهيعص

İkili Simetrik Kitap ❷

Kur ân-ı Kerîm sûrelerinin sondan sayılması 1

İkili Simetrik Kitap ❷

Tevrat ta Dabbe İncil de Dabbe İslam Kültüründe Dabbe Hadislerde Dabbetü l-arz Kur an da Dabbetü l-arz Kaynakça. Dabbetü l-arz

İkili Simetrik Kitap ❷

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

Tevrat ta Dabbe İncil de Dabbe İslam Kültüründe Dabbe Hadislerde Dabbetül-Arz Kur an da Dabbetül-Arz Kaynakça. Dabbetül-Arz دابة االرض

Sûre adı no. sayısı no

KUR'AN SÛRELERİNİN RESMİ VE İNİŞ SIRALAMASI

İkili Simetrik Kitap ❷

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Zengin Sayılar (abundant numbers or excessive numbers) σ(n) > 2n

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

İkili Simetrik Kitap ❷

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

Uzun ve kısa sûreler. Uzun sûreler kümesi

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN



Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.


Sıra umaraları Kümesi ve Âyet Sayıları Kümesi

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ. : Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Telefon : (0212) : abulut@fsm.edu.tr

Güven Kaynağı Yüce Allah tır:

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular

Kadınların Dövülmesi. Konusuna Farklı Bir Bakış. (Nisa [4] 34)


İLAHİ KİTAPLARA İNANÇ


Fadıl Ayğan. Eylül 2015

Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ



İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler


O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.


GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

Kur ân ın sözünü ettiği batıl inanışa sahip zümreden biriside müşriklerdir5. Tevhid in zıddı olan. İNANÇ VE DÜŞÜNCE TRAFİĞİ Pazar, 18 Mart :35

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur:

İslam hukukuna giriş (İLH1008)

Hafta Konu Ön Hazırlık Öğretme Metodu

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Değerli büyüğümüz Merhum Fatma ÖZTÜRK ün ruhunun şad olması duygu ve dileklerimizle Lisans Yayıncılık

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

İÇİNDEKİLER KISALTMALAR...10 ÖNSÖZ...12 GİRİŞ...16 I- İSRÂ VE MİRAÇ KELİMELERİNİN MANALARI...16 II- TARİH BOYUNCA MİRAÇ TASAVVURLARI...18 A.

YILLIK DERS PLANI DERSİN ADI : KUR AN-I KERİM EK ÖĞRETİM 5.KUR (HATİM) ÖĞRETİM YILI: KURSUN ADI : KUR AN KURSU SINIF / DÖNEM :...

MUHTASAR KUR AN RİSALESİ

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

1- Aşağıdakilerden hangisi suhuf gönderilen peygamberlerden biri değildir?

İÇİNDEKİLER. G r 17 I. YÖNTEM ve KONUNUN SINIRLANDIRILMASI 17 II. TERMİNOLOJİ 23

ARAPÇA YAZMA ESERLERİN DİZGİSİNDE TAKİP EDİLECEK YAZIM KURALLARI

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Avrupa İslam Üniversitesi İSLAM ARAŞTIRMALARI. Journal of Islamic Research البحوث االسالمية

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

Kur an ın Özellikleri

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

Birinci İtiraz: Cevap:

(1) BÜYÜK PEYGAMBER (S.A.A) KONULU, BÜYÜK YARIŞMA

UYGULAMALARI HASAN UÇAR * Ondokuz May s Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013, say : 35, ss OMÜ FD 171

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

DERGÂH YAYINLARI 786 Felsefe 53 İslâm Felsefesi Dizisi 3 Sertifika No ISBN Baskı Mayıs Dizi Editörü Cahid Şenel

İSLÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TÜRKÇE MAKALELER İÇİN REFERANS KURALLARI

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

Tel: / e-posta:

İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ

İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ ( 2014 YILI 1. DÖNEM )

Transkript:

T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLÂM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI KUR ÂN DA EMÂNET KAVRAMI (Yüksek Lisans Tezi) Hazırlayan Ali BULUT Danışman Yrd.Doç.Dr. Ali Galip GEZGİN Isparta-2002

İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER... I KISALTMALAR...III ÖNSÖZ...V GİRİŞ I- Konunun Önemi ve Gayesi...2 II- Araştırmanın Metodu...3 III- Konuyla İlgili Bazı Bilgiler...6 BİRİNCİ BÖLÜM EMANET KELİMESİNİN SEMANTİK ANALİZİ I- EMANET KELİMESİNİN ETİMOLOJİSİ...13 1. E-M-N Kökü ve Müştakları...14 2. Anlamları İtibariyle Kur ân da E-M-N- Kökünden Müştak Kelimeler...26 II- KUR ÂN DA EMANETİN ANLAM ALANINA GİREN KELİMELER...43 1. Kur ân da Emanete Yakın Anlamda Geçen Kelimeler...43 2. Kur ân da Emanetin Zıddı Olan Kelimeler...53 III- KUR ÂN BÜTÜNLÜĞÜ AÇISINDAN EMANET...59 1. Ahzâb Suresinin 72. Âyetiyle İlgili Görüşler...63 2. Ahzâb Suresinin 72. Âyeti Bağlamında Emanetle İlgili Görüşler...68

II IV- HADİSLERDE EMANET...74 V- EMANETİN SEMANTİK ANALİZİ VE KUR ÂN SEMANTİĞİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ...80 VI- EMANETLE İLGİLİ DİĞER FARKLI YORUMLAR...86 İKİNCİ BÖLÜM KUR ÂN A GÖRE EMANETİN DİNÎ, AHLÂKÎ VE TOPLUMSAL BOYUTU I- KUR ÂN DA EMANET-İMAN İLİŞKİSİ...92 II- KUR ÂN DA EMANET-GÜVEN İLİŞKİSİ...97 III- AHLÂKÎ BİR KAVRAM OLARAK EMANET...102 IV- EMANETİN PSİKOLOJİK YÖNÜ...108 V- EMANETİN SOSYAL BOYUTU...115 VI- EMANETLERİN EHLİNE VERİLMESİ...125 VII- KUR ÂN DA EMANET-ADALET İLİŞKİSİ...130 VIII-KUR ÂN A GÖRE TİCARÎ HAYATTA EMANET PRENSİBİ...134 IX- DEĞERLENDİRME...136 SONUÇ...138 BİBLİYOGRAFYA...143

III KISALTMALAR a.e. : Aynı eser a.g.d.t. : Adı geçen doktora tezi a.g.e. : Adı geçen eser a.g.m. : Adı geçen makale a.g.t. : Adı geçen tebliğ A.Ü.B. : Ankara Üniversitesi Basımevi A.Ü.E.F.Y. : Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları b. : İbn bkz. : Bakınız c. : Cilt Çev : Çeviren D.İ.B.Y. : Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları h. : Hicrî Hzr. : Hazırlayan İ.Ü.H.F.Y. : İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları Krş., krş. : Karşılaştırınız Ktp. : Kütüphanesi m. : Miladî M.E.B. : Milli Eğitim Basımevi M.E.B.D.K. : Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları M.Ü.İ.F.V.Y.: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları md. : Maddesi Nşr. : Neşreden No : Numara

IV ö. : Ölümü s. : Sayfa S.D.Ü.İ.F.D. : Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi S.D.Ü.S.B.E. : Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ss. : Sayfadan sayfaya T.D.V.Y. : Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları T.T.K.B.E. : Türk Tarih Kurumu Basım Evi Thk. : Tahkik eden ts. : Tarihsiz U.Ü.İ.F.D. : Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi vd. : Ve devamı vr. : Varak vs. : Vesaire y.y. : Yayın yeri yok Y.Y.Ü.S.B.E. : Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

V ÖNSÖZ Emanete riayet, sağlam bir toplum yapısının temel taşlarından biridir ve bu açıdan büyük bir öneme sahiptir. Bunun ferdi ilgilendirdiği kadar topluma bakan yönü de vardır. Ferdin iç dünyasından, toplumdaki huzur ve güvene kadar emanete riayet, oldukça geniş kapsamlıdır. İnsanlar birbirleriyle sürekli bir ilişki içerisindedirler. Bu çerçevede emanete riayet prensibi, bir toplumda, ortak hayat için konulacak temel ilkelere herkesin bağlanması, güvenmesi ve uyması açısından zaruridir. Toplumdaki huzur ve güven ortamını oluşturmada emanete büyük bir ihtiyaç duyulmasına karşılık, günümüz insanı oldukça huzursuzluk çekmektedir. Bu huzursuzluğun kaynağının iyi tespit edilmesi gerekmektedir. Kur ân da insanlığın huzur ve mutluluğunu temin edecek esaslar yer almaktadır. Her şeyden önce bunların iyi anlaşılması ve iyi bilinmesi gerekir. İşte bu çerçevede çalışmamız, bir konunun Kur ân bütünlüğü içinde ele alınıp incelenmesi ve araştırılması amacına yöneliktir. Bu araştırmamız esnasında, yoğun çalışmalarına rağmen katkılarını ve yardımlarını esirgemeyen danışman hocam Yrd.Doç.Dr.Ali Galip GEZGİN Bey e teşekkür etmeyi bir borç bilirim. Bu arada, gerek konunun belirlenmesinde, gerekse hazırlanmasında ilgi ve desteğini gördüğüm emekliye ayrılan ilk danışman hocam, Prof.Dr.Mustafa ÇETİN Bey i şükran duygularımla anmak isterim. Yine, özellikle semantik analize ilişkin derslerinden ve eserlerinden istifade ettiğim dekanımız Prof.Dr.İsmail YAKIT Bey e teşekkürlerimi arz ederim. Bu çalışmada her türlü yardımları ve katkıları bulunan değerli hocalarıma da şükranlarımı sunarım. Ali BULUT Isparta-2002

GİRİŞ

2 I-Konunun Önemi ve Gayesi: Günümüzde özellikle her alanda karşımıza çıkan güvene dair konuların pratiğe yansıyan pek çok yönü vardır. Güven olmadan kişisel ya da toplumsal ilişkilerin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması mümkün görünmemektedir. Bugün toplumda yaşanan pek çok sorunun altında, güven eksikliği veya güven bunalımı gibi sebeplerin yattığı görülmektedir. İşte fert ve toplum bakımından büyük bir öneme sahip olan prensiplerden birisi de emanettir. Emanetin güvenle çok yakın alâkası vardır. İslâm literatüründe emanet, çok geniş anlamları içeren bir kavramı ifade etmektedir. Bunun sebebi, gerek Kur ân da ve gerekse sahih sünnette kendisine verilen önemdir. Dolayısıyla bu kavram, vahyin gelmesinden günümüze kadar geçen süreç içerisinde Kur ân ve hadis kaynaklı olarak İslâm literatüründeki yerini almıştır. Her şeyden önce emanet, imanla aynı kökten gelmekte; bu durum, dil açısından onu imanla aynı anlam temelinde birleştirmektedir. İkincisi, İslâm, emaneti imanın bir gereği saymakta, emanete riayeti mü min olmanın alâmetlerinden biri olarak ifade etmektedir. Bu açıdan emanet, dînî-ahlâkî niteliğe sahip bir kavram olmaktadır. Mü min olmak, emanete riayet etmeyi, bu çerçevede de emin ve güvenilir bir kişiliğe sahip olmayı gerekli kılmaktadır. Böyle bir kişiliğe sahip olan fertlerden oluşan toplum, içinde sosyal güvenliğin ve barışın yaşandığı bir toplum olacaktır. Dînî, ahlâkî ve toplumsal boyutuyla emanet, hayatın her alanında son derece önem arz etmektedir. İslâm, kişinin zihnine, sahip olduğu her şeyin kendisine birer emanet olduğu düşüncesini işlemektedir. İnsanın canı, bedeni, sağlığı, eşi, çocukları, serveti, makamı, zamanı, kendisine verilen imkân ve kâbiliyetleri...vs. Bunların hepsi kişiye sorumluluk yükleyen birer emanettir.

3 İşte bu kelimenin, Kur ân da nasıl geçtiğini ve ne anlama geldiğini ortaya koymak, toplumda huzur ve güven ortamını oluşturma açısından oldukça önemlidir, diye düşünüyoruz. Bu bağlamda çalışmamızda, fert ve toplum hayatında büyük bir öneme sahip olan emanet kavramını Hz. Peygamber in hadislerini de dikkate alarak Kur ân bütünlüğü içerisinde incelemeyi amaçladık. Bir diğer nokta, Ahzâb Suresi 72. âyetine farklı bakış açılarıyla farklı yorumlar getirilmiş ve bu çerçevede âyete çeşitli mânâlar yüklenmiştir. Biz, bu çalışmada âyet hakkında belirtilen görüşleri ele alıp değerlendirmeye gayret ettik, emanetle ilgili farklı yorumlara yer verdik. Yaptığımız araştırmada Kur an da Emanet adıyla Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslâm Bilimleri Anabilim Dalı ında yapılmış ve 1993 yılında savunulmuş bir yüksek lisans tezinin olduğunu gördük. 1 Biz ise, çalışmamızı Kur ân da emanet kavramının semantik analizi çerçevesinde ele aldık. II-Araştırmanın Metodu: Araştırmamızda, Kur ân ı doğru anlamadan hareketle semantik metoda başvurduk. Bu çerçevede birinci bölümde emanet kavramının semantik analizini yapmaya çalıştık. İlk olarak emanet kelimesinin kök harfleri olan E-M-N kökü ve müştaklarını ele aldık ve emanet kelimesinin etimolojik anlamını tespit ettik. Bunun için Câhiliye dönemi divanlarına müracaat ettik. Yine, bu konuda kaynak niteliği taşıyan sözlüklere başvurduk. Bunlar içerisinde en çok istifade ettiğimiz eserler, el-ferâhidî (ö.175/791) nin Kitâbu l- Ayn ı; el-ezherî (ö.370/980) nin Tehzîbu l-luga sı, el-cevherî (ö.393/ 1002) nin es-sıhâh Tâcu l-luga ve Sıhâhu l-arabiyye si, İbn Fâris (ö.395/1004) in Mu cemu Mekâyîsi l-luga sı, er-râğıb el-isfahânî(ö.502/ 1 Söz konusu çalışma için bkz.vehbi Karakaş, Kur an ve Hadislerin Işığında Emanet, Zafer Yayınları, İstanbul, 1995.

4 1108) nin Müfredâtu Elfâzı l-kur ân ı, İbn Manzûr(ö.711/1311) un Lisânu l- Arab ı, el-fîrûzâbâdî (ö.817/1414) nin el-kâmûsu l-muhît i, ez- Zebîdî(ö.1205/1790) nin Tâcu l-arûs u, Âsım Efendi(ö.1235/1819) nin Kâmus Tercemesi dir. Bir sonraki aşamada, anlamlarına göre E-M-N kökü ve müştaklarının Kur ân da nasıl geçtiğini araştırarak, bizzat bu kökün Kur ân daki kullanımından hareketle, konuyu ilk kaynağa (Kur ân) dayalı olarak ortaya koymaya çalıştık. Böylece E-M-N kökü ve müştaklarında esas olan anlamı tespit ederek, semantik analizin anlam bakımından temelini oluşturduk. Yine, emanet kavramını Kur ân bütünlüğü açısından ele alarak, konuyu tefsirlerdeki görüşler doğrultusunda işledik. Bunu yaparken de emanet kavramıyla ilgili görüşleri kronolojik olarak vermeye gayret ettik. Böylece emanetin Kur ân ve hadisle başlayan kavramlaşma süreciyle birlikte, bu konuda literatüre ait eserlere de müracaat ederek, kavramın anlamlarında bir değişiklik olup olmadığını takip etmeye çalıştık. Tabii bu konuda başvurduğumuz kaynakların ağırlığını tefsirler oluşturmaktadır. Yararlandığımız kaynaklar içinde özellikle et-taberî (ö.310/922) nin Câmiu l-beyân ı, ez- Zemahşerî (ö.537/1142) nin el-keşşâf ını, el-beydâvî (ö.685/1286) Envâru t- Tenzîl ini, er-râzî nin (ö.606/1205) Mefâtîhu l-gayb(et-tefsîru l-kebîr) ını, el- Kurtubî (ö.671/ 1272) nin el-câmi li Ahkâmi l-kur ân ını zikredebiliriz. Yine, son dönem tefsirlerinden; Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır (ö.1361/1942) ın Hak Dini Kur ân Dili, Vehbe ez-zuhaylî nin et-tefsîrul-münîr ve Süleyman Ateş in Yüce Kur ân ın Çağdaş Tefsîri adlı eserleri de çağdaş müfessirlerin konuya ilişkin görüşleri için müracaat ettiğimiz kaynaklar arasında yer almaktadır. Çalışmamızda, semantik analiz çerçevesinde, Kur ân da yer alan ve emanet kavramının anlam alanına giren eş anlamlı ve zıt anlamlı kavramlara da değindik. Böylece Kur ân ve sünnetle kavramlaşan bu kelimenin Kur ân öncesi kullanımıyla birlikte, literatürdeki kullanımlarını da dikkate alarak semantik tanımına ulaşmaya

5 çalıştık. Bütün bunlardan sonra kavramın Kur ân semantiği açısından değerlendirmesini yaptık. Biz bu kavram çalışmasını yaparken, günümüzde yapılan diğer semantik ve kavram çalışmalarından da istifade ettik. Aynı şekilde konumuzu ele alırken, alanımıza yönelik kaynakların yanı sıra, konumuzla ilgisi olan diğer kaynaklara da müracaat ettik. Yine, son dönemde emanetle ilgili olarak belirtilen görüşlere ve yorumlara yer vererek, konunun günümüze olan yansımalarını da dikkate aldık. İkinci bölümde ise, emanet kavramının Kur ân a göre dînî, ahlâkî, ve toplumsal boyutlarını ele aldık. Burada da emanetin ferdî ve toplumsal boyutlarını inceledik. İlk olarak emanetin imanla olan ilişkisini ortaya koyarak, emanetin semantik tanımında yer alan güven anlamından hareketle emanet-güven ilişkisini ortaya koymaya çalıştık. Aynı zamanda bir ahlâkî kavram olarak emanete riayetin önemini vurgulayarak; konunun psikolojik yönünü ve sosyal boyutunu ele aldık. Yine, Kur ân da yer alan ve toplum açısından büyük bir öneme sahip olan emanetlerin ehline verilmesi prensibini, emanetin adaletle ilişkisini ve emanet prensibinin ticarî hayata yansımasına ilişkin konulara yer verdik. Son olarak da, genel bir değerlendirme yaparak çalışmamızı neticelendirdik. Dolayısıyla araştırmamızda, emanet kavramının semantik analizi çerçevesinde Kur ân ın emanet kavramına kazandırdığı yeni anlamları araştırarak, bu kavramın hayata ilişkin dînî, ahlâkî ve toplumsal yansımalarını ortaya koymaya gayret ettik. Çalışmamızda geçen âyetlerin meallerini verirken, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır ın Hak Dini Kur ân Dili adlı tefsiri ile, Hüseyin Atay ve Yaşar Kutluay ın birlikte hazırladıkları Kur ân-ı Kerîm ve Türkçe Anlamı (Meâl), Muhammed Esed in Kur ân Mesajı, Süleyman Ateş in Kur ân-ı Kerîm ve Yüce Meâli adlı meallerinden yararlandık.

6 Yazar isimleri ve eser başlıklarını verirken dipnotlarda ilk geçtikleri yerde tam olarak verdik, yazarların ölüm tarihlerini (hicri/miladi) şeklinde gösterdik. Birden fazla eserini kullandığımız yazarların isim ve eserlerini karışıklığa mahal vermemek için geçtikleri her yerde belirttik. Bir dipnottaki birden fazla eserin arasını noktalı virgülle ayırdık. Âyetleri verirken, önce sure ismi ve sure numarası, sonra da âyet numarası şeklinde bir sıra takip ettik. Hadisleri ise, cilt ve sayfa numaralarıyla birlikte Concordance a dahil kitaplarda o usûle göre verdik. III- KONUYLA İLGİLİ BAZI BİLGİLER Emanetin, hayatın başlangıcından beri insan ve toplum hayatında çok önemli bir yeri olmuştur. Bunu, gerek Kur ân daki ve gerekse Kur ân dan önceki dönemin kutsal metinlerindeki kullanımlarında görmekteyiz. Biz bu çalışmamızda emanetin Kur ân da nasıl yer aldığını ve bir kavram olarak hangi anlamlara geldiğini inceleyeceğiz. Ancak emanetle ilgili birkaç şey söylememiz konunun önemini göstermesi açısından oldukça yararlı olacaktır. Emanet konusu son ilâhî vahiyden 2 önceki kutsal metinlerde de yer almaktadır. Meselâ bu metinlerde; kime çok emanet edilmişse, ondan fazla isteneceği, 3 yeryüzünün emanet olduğu, 4 iman edilen Rabbe emanet olma, 5 kişiye bir şeyi emanet bırakma, 6 İncil in emanet olması, 7 emanetin hıfzedilmesi gerektiği, 8 2 3 4 5 6 7 8 Nitekim Kur ân da, kendinden önce gönderilen Tevrat ve İncil den genişçe bahsedilmektedir. Meselâ bkz. Mâide,5/42-48. Luka,12:48. Eyub, 34:13. Resullerin İşleri, 14:23; Petrus un Birinci Mektubu, 4:19. Korintoslulara Birinci Mektup, 9:17. Timoteosa Birinci Mektup, 1:11. Timoteosa, Birinci Mektup, 6:20.

7 emaneti hıfzetmeğe kadir olma 9 gibi konular yer almaktadır. Kitâb-ı Mukaddes te aynı zamanda emanetle yakından alakalı olarak, güven ve güven esaslı pek çok konu geçmektedir. 10 Dolayısıyla Kitâbı Mukaddes te, insanın kendisine, çevresine ve Rabbine karşı duyduğu güvenle alakalı olarak, emanet ve güven konuları işlendiği görülmektedir. Kur ân ın kullandığı kelimelerin hemen hepsi İslâm dan önceki zamanlarda kullanılmakta idi. İslâm bunları bir araya getirmiş ve yepyeni bir kavramlar bütünü oluşturmuştur. 11 İslâm, câhiliye devrinde putperestliğin eseri olan garip âdetleri ve fikirleri kesinlikle reddetmiş; bu âdet ve fikirlerin çoğunu, biçim ve özde değişiklikler yaparak benimsemiş ve bunlardan yüksek ahlâkî fikirler ortaya koymuştur. 12 Yani İslâm, câhiliyeyle alâkalı olan uygulamaların bazısını ya düzeltmiş ya da bir kısmını onaylayıp bunun dışında kalanları reddetmiştir. 13 İşte İslâm ın onayladıklarından biri de emanettir. Nitekim Hz. Peygamber câhiliyede de uygulanan emanet prensibini kaldırmadığını bildirmiştir. 14 Dolayısıyla İslâm, daha önce toplumda uygulanan emanet prensibini bünyesine almış; Kur ân ın indiği toplumda kullanılan bu kavramlara kendi bünyesinde geniş ve yeni anlamlar kazandırmıştır. 15 9 10 11 12 13 14 15 Timoteosa, İkinci Mektup, 1:12-14. Bu konuda, King James Version tarafından hazırlanan A New Concordance To The Holy Bible adlı fihristin şu maddelerine bkz. Assurance, believe, commend, commit, confidence, faith, trust, trusty (King James Version, A New Concordance To The Holy Bible, American Bible Society, New York, 1960). İzutsu, Toshihiko, Kur ân da Allah ve İnsan, (Çev. Süleyman Ateş), Yeni Ufuklar Neşriyat, Alemdar Ofset, İstanbul, ts., s.19. İzutsu, T., a.g.e., s.36. Sarıcık, Murat, İnanç ve Zihniyet Olarak Cahiliye, Tuğra Ofset, Isparta,1998, s.199. el-kurtubî, Ebu Abdillah Muhammed b. Ahmed(ö.671/1272), el-câmi li Ahkâmi l-kur ân (I- XX), Mısır, 1376/1957, c.iv, s.119. Kelime ve kavramların Kur ân da kazandığı yeni anlamlara ilişkin bkz. İzutsu, T., a.g.e., s.50vd.

8 Kelâm ilmine göre peygamberlerin kendine has bazı sıfatları vardır. Peygamber olacak zatın risâlet vazifesini ifa etmesine engel olacak sıfatları taşımaması gerekir. 16 Peygamber olacak zatta bulunması gereken vâcib sıfatlar konusunda bilhassa, ismet, emanet, sıdk, fetânet, tebliğ, üzerinde durulmuştur. 17 Emanet sıfatına göre, peygamberler Allah ın koruması altındadırlar. 18 Peygamberlerin hıyanet etmeleri, haram olan bir şeyi yapmaları mümkün değildir. Allah, onların söz, fiil ve hallerine tabi olmayı 19 emretmektedir. 20 Mucize sahibi peygamberlerin sıdk ve emanetleri nübüvvetin gereğidir. Onların her hangi bir konuda yalan söylemeleri, kendilerine gelen vahyi tebliğ etmemeleri, ya da değiştirmeleri mümkün değildir. 21 Peygamberler ismeti gereği 22 zâhirî ve bâtınî 16 17 18 19 20 21 22 es-sâbûnî, Nureddîn (ö.580/1184), Mâturîdiyye Akâidi, (Çev.Bekir Topaloğlu), D.İ.B.Y., 4.Baskı, Ankara,1991, s.114. Gölcük, Ş., a.g.e., s.309. el-lekkânî, Abdüsselâm b. İbrâhîm el-mâlikî (ö.1078/1667), Şerhu Cevheri t-tevhîd, Matbaatu s-seâde, Mısır, 1375/1955, s.179; el-harpûtî, Abdullatîf (ö.1334/1916), Tenkîhu l- Kelâm fî Akâidi Ehli l-islâm (Tekmile-i Tenkîhu l-kelâm ile birlikte), Dersaâdet, İstanbul,1330, s.284. Meselâ, bkz.en âm,6/88-90; Nisâ,4/13,69; Ahzâb,33/21,71. el-lekkânî, a.g.e., s.179-180. Hâkka,69/43-47 Kelâm kaynaklarında bu konunun genellikle İsmetü l-enbiyâ bağlamında ele alındığı görülmektedir. Buna göre konu üzerinde farklı görüşler vardır. İslâm alimleri peygamberlerin ismet sahibi olduklarında ittifak etmişler, fakat, ismetin nasıl bir sıfat olduğunda ihtilaf etmişlerdir. (Bulut, Mehmet, Ehli Sünnet ve Şia da İsmet İnancı, Risale Yayınları, İstanbul,1991, s.27). Yine, Mâturîdî, Eşârî ve Mutezile ye göre ismet, sadece peygamberlere mahsus bir sıfattır. Sadece peygamberler masumdur, ismet, Allah ın peygamberlere verdiği bir lütuftur, çalışmakla elde edilemez. Şia ya göre ise, peygamberlerin yanı sıra imamlar da masumdur. İrade ve ihtiyar sahibi olan peygamberler, günah işlemeye güçleri yettiği halde Allah ın ismet ihsanı sayesinde günah işlemezler (Şia da buna imamlar da dahil). Buna karşılık Eşârilerin bir kısmı Allah ın peygamberde günah yaratmaması veya ona itaat gücü verip masiyet gücü vermemesi şeklindeki görüşleriyle Maturîdîlerin görüşlerinden uzaktırlar. Bilgi için bkz. Bulut, M., a.g.e., s.31-32. İsmetü l-enbiyâ bağlamında konuyla ilgili geniş bilgi için bkz. Kâdî Abdülcebbâr (ö.410/1019), Şerhu l-usûli l-hamse, (Thk. Abdülkerîm Osmân), Mektebetü Vehbe, Kahire, Üçüncü Baskı, 1966, ss.573-576; el-cürcânî, es-seyyid eş-şerîf Ali b.muhammed (ö.816/1413), Şerhu l-mevâkıf (I-VIII), Dâru l-kütübi l-ilmiyye, Beyrut, 1418/1998, c.viii, ss.288-306; et-teftâzânî, Mes ûd b. Ömer (ö.793/1391), Şerhu l-makâsıd (I- V) Âlemü l-kütüb, Beyrut, 1409/1989, c.v, ss.49-60; Bulut, M., a.g.e., s.11 vd.

9 ayıplardan, kötü ahlâk ve çirkin işlerden uzaktırlar. Bütün peygamberler aldıkları vahyi aynen tebliğ etmişler, vazifelerini hakkıyla yerine getirmişlerdir. 23 Tebliğin yanı sıra, her türlü işlerinde de sıdk ve emanetleri peygamberlerin nübüvvetlerinin gereğidir. 24 Peygamberler, her yönüyle güvenilir elçilerdir. 25 Toplumuna güven veremeyen bir elçinin mesajını insanlara anlatması mümkün değildir. Peygamberler halkın nefretini çeken her türlü şeyden uzaktırlar. Güven ve emniyet nübüvvetin vazgeçilmez şartıdır. 26 Âriyet, vedîa, lukâta, iâre, istiâre gibi terimler, emanete mütealliktır ve emanetin hukukî yönünü ifade etmektedir. 27 Bu terimlerin her birisi, farklı anlamlar içermekle birlikte, bir yönüyle de emanet anlamını içinde barındırmaktadır. Meselâ vedîa ile emanet arasında farklılık vardır. Emanette, ister kendine isterse başkasına ait malın yada herhangi bir şeyin aynen korunması ve onda değişikliğe yönelik hiçbir tasarrufta bulunulmaması söz konusudur. ve emanet vedîadan daha kapsamlıdır. Vedîa hususi, emanet ise umumidir. 28 Istılahta vedîa, bir veya müteaddid kimseye hıfz etmesi için emanet bırakılmış mal iken; emanet, emin sayılan veya ittihaz edilen kimsenin yanında başkasına ait bulunan mal olarak tarif edilmiştir. 29 Dolayısıyla, her vedîa bir emanet iken, her emanet bir vedîa değildir. 30 Konu, 23 24 25 26 27 28 29 30 Ahzâb,33/39. el-harpûtî, a.g.e., a.y. A râf,7/68; Şuarâ,26/107. Gölcük, Şerafettin-Toprak, Süleyman, Kelâm, Tekin Kitabevi, 4. Baskı, İstanbul, 1998, s.314. Bilmen, Ömer Nasuhi (ö.1391/1971), Hukuk-u İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu (I- VIII), Bilmen Yayınevi, İstanbul, 1969, c.iv, s.144. Nekarî, Ahmed (ö.1172h.?), Mevsûatü Mustalahât Câmiu l-ulûm (Düstûru l-ulemâ ), (Thk.Ali Dahrûc), Mektebetü Lübnân, Birinci Baskı, Beyrut, 1997, s.159. Bilmen, Ö., a.g.e., a.y. Bilmen, Ö., a.g.e., c.iv, s.146.

10 hukukta akdin çeşitleri içinde emanet akitleri başlığı altında ele alınmaktadır. 31 Emanet kelimesi İslâm tarihi boyunca çeşitli alanlarda kullanılmıştır. Meselâ, Osmanlı Devleti nde hükümet dairelerinden bazısına Şehremâneti (Belediye), Rüsûmât Emâneti (Gümrük İdaresi) isimleri verilmiştir. Yine, Osmanlı Devleti nde padişahların hükümet telakkilerine göre halk, millet bir Tanrı emanetidir ki, bunlara emânetullah denmiştir. 32 Türkçe de emanet üzerine söylenmiş atasözleri de vardır. Meselâ, emanete hıyanet olmaz, emanet at insanı yaya bırakır, emanet hayvanın küskünu(kayışı) yokuşta kopar 33 bunlardan birkaçıdır. Halkların yüzyıllar boyunca geçirdikleri denemelerden ve bunlara dayanan düşüncelerden doğduğunu; 34 ait oldukları milletin düşüncelerini, yaşayışlarını, inanışlarını, geleneklerini yansıttığını 35 dikkate alırsak, emanetle ilgili bu atasözlerin büyük bir öneme sahip olduğunu söyleyebiliriz. Zira, bunların İslâm düşüncesinden izler taşıdığı görülmektedir. Bugün günlük dilde yaygın olarak kullanılan, yukarıda da geçen emanete hıyanet olmaz ve Allah a emanet olun 36 gibi ifadeler çok açık biçimde İslâm inancının izlerini yansıtmaktadır. Aynı 31 32 33 34 35 36 Karaman, Hayrettin, Mukâyeseli İslâm Hukuku (I-III), Nesil Yayınları, İstanbul, 1991, c.ii, ss.57-58. Biz, çalışmamızda emanetin hukuki yönüne değinmeyeceğiz. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Yücel, Mustafa, İslam Hukukunda Emanet, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Y.Y.Ü.S.B.E., 1996. Adı geçen çalışmada, doğrudan emanet kapsamına giren vedîanın tanımı, şartları, rükünleri, muhafazası, masrafı, kazancı, tazmini konuları işlenmiştir. Yine, emanetin kapsamı içine giren alış-veriş, vekâlet, lukata, rehin, âriyet, gasp, kira, şirket malı, ganimet gibi kavramlar için hangi hallerde emanet hükümleri uygulandığı; akdin de hangi hallerde sona ereceği hususları incelenmiştir. Devellioğlu, Ferit (ö.1405/1985), Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, (Yayına Hazırlayan: Aydın Sami Güneyçal), On Birinci Baskı, Aydın Kitabevi Yayınları, Ankara,1993, s.217. Millî Kütüphane Başkanlığı, Türk Atasözleri ve Deyimleri (I-II), M.E.B.Y., İstanbul, 1997, c.i, s.119. Aksoy, Ömer Asım, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü (I-II), İnkılâp Kitabevi, Sekizinci Baskı, İstanbul, 1985, c.i, s.15. Aksoy, Ö., Atasözleri Sözlüğü,, c.i, s.27. Sâmi, Şemsettin (ö.1322/1904), Kâmûs-i Türkî, (Nşr. Ahmed Cevdet), Dersaâdet, İkdâm Matbaası, 1317h., İstanbul, s.162.

11 şekilde Türkçe de, emaneten, emanetçi, emin, eman, emniyet, emniyetsizlik, temin, teminat gibi 37 Arapça dan gelen ve emanet kelimesiyle yakından alâkalı olarak kullanılan pek çok kelime ile birlikte; güven beslemek, güvendiği dağlara kar yağmak, güven kazanmak, güven vermek, 38 gibi emanetle anlamca yakından alakalı pek çok deyim vardır. 37 38 Sâmi, Ş., a.g.e., ilgili maddeler. Aksoy, Ö., Deyimler Sözlüğü, c.ii, ss.831-832.

BİRİNCİ BÖLÜM EMANET KELİMESİNİN SEMANTİK ANALİZİ

13 I-EMANET KELİMESİNİN ETİMOLOJİSİ Batı dillerinde commit, 39 consignment, 40 deposit 41 ve trust, 42 gibi anlamlara gelen emanet kelimesi, Türkçe de günlük dilde çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Türkçe de emanet kelimesi, birine emniyet edip bir şey terk ve tevdi etmek, 43 emniyet edilen kimseye bırakılan şey, eşya veya kimse, birisi aracılığı ile bir başkasına gönderilen şey, bir eşyanın belli bir süre için bırakıldığı yer, can gibi anlamlara gelmektedir. 44 Emanet kelimesinin Arap dilindeki kullanımlarını ve anlamlarını ele alarak semantik analizini yapmak, bu kelimenin Kur ân dilinde ifade ettiği anlamlarını ortaya koymak açısından oldukça önemlidir. Çünkü semantik metot, bir dilin anahtar terimleri üzerindeki analitik bir çalışmadır. 45 Semantik, bir bilim dalı olarak kelimelerin anlamlarını analiz eder, etimolojik kökten itibaren tarih boyunca kazandığı müştakların ve anlamlarının analizini verir. 46 Yine, semantiğin bir dilin temelini oluşturan kelimeleri ayrıntılı bir şekilde tahlil ederek, anlamlarını doğru anlama çabasıdır 47 ifadesini göz önüne aldığımızda, Kur ân daki kelimelerin semantik analizlerini yapmanın önemi ortaya çıkmaktadır. Zira, Kur ân da geçen 39 40 41 42 43 44 45 46 47 Websters, A. Merriam, Webster s Third New International Dictionary, of the English Language, Springfield, Massachusetts, U.S.A., 1981, s.457. Websters, a.g.e., s.484. Websters, a.g.e., s.605. Websters, a.g.e., s.2456. Kur ân ın İngilizce çevirilerinde geçtiği âyetlerde emanet kelimesine trust karşılığı verilmiştir. Meselâ bkz. Abdullah Yusuf Ali, The Holy Qur ân, Dâru l-kur âni l- Kerîm, Beyrut, 1403h., Nisâ Suresi 58. âyetin meali. Sâmi, Ş., a.g.e., s.162. Sâmi, Ş., a.g.e., a.y.; Devellioğlu, F., a.g.e., s.217. İzutsu, T., a.g.e., s.17. Yakıt, İsmail, Doğru Bir Kur ân Tercümesinde Semantik Metodun Önemi, S.D.Ü.İ.F.D., Sayı:1, Isparta, 1995, s.17.semantik metotla ilgili geniş bilgi için bkz: Izutsu, T., a.g.e., s.10 vd.; Yakıt, İ., a.g.m., ss.17-24; Gezgin, A.G., a.g.d.t., ss.94-130. Gezgin, Ali Galip, Tefsirde Semantik Metod ve Kur ân da Kavm Kelimesinin Semantik Analizi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, S.D.Ü.S.B.E., Isparta, 1999, s.76.

14 kavramların semantik analizlerini yapmak, Kur ân ı daha doğru ve daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. Çünkü Kur ân ın Arapça olduğuna dair vurgu, 48 Arapça olan kavramların analizlerinin yapılmasıyla, Kur ân daki bu kavramların daha iyi anlaşılacağına işaret etmektedir. 49 Bunun için, bir kavram çalışması olarak bizim araştırmamız da semantik metodun uygulandığı bir çalışma olacaktır. Kurallarına uygun olarak bir kavramın semantik analizi için yapılacak ilk iş, o kavramın etimolojisini ele almaktır. Daha sonra, etimolojideki anlam esas tutularak, aynı kökten olan diğer kelimelerin anlamlarını tespit edip, hepsinde gizli olan kök mânâyı bulmak gerekmektedir. 50 Bu açıdan, biz de bu bölümde, öncelikle emanet kelimesinin etimolojisini tespit etmeye; sonra da kök mânâsını bulup, semantik analizini yapmaya çalışacağız. Bunun için ilk olarak, E-M-N kökü ve müştaklarını - önce bu kökten türemiş fiilleri, daha sonra da isimleri ele alarak- inceleyeceğiz. 1. E-M-N Kökü ve Müştakları E-M-N kökünden müştak fiiller ve anlamları şöyledir: 1.1. EMİNE ( ) Bu fiil, bir şeyden korku ve endişe duymamak, 51 bir kişiye güvenmek 52 48 49 50 51 52 Bkz.Yûsuf,12/2; Nahl,16/103; Tâhâ,20/113; Şuarâ,26/195; Fussilet,41/3; Şûrâ,42/7; Zuhruf,43/3; Ahkâf, 46/12. Yakıt, İ., a.g.m., s.21. Yakıt, İ., a.g.m., s.17. el-ferâhidî, Halîl b. Ahmed (ö.175/791), Kitâbu l- Ayn (I-VIII), (Thk. Dr. Mehdî el-mahzûmî-dr. İbrâhîm es-samrâî), Müessesetü l-âlemi li l-matbûât, Beyrut, 1408/1988, c.viii, s.388; el- Cevherî, İsmâil b. Hammâd (ö.393/1002), es-sıhâh Tâcu l-luga ve Sıhâhu l-arabiyye (I-VI-I), (Thk. Ahmed Abdulgafûr Attâr), Dâru l-ilm li l-melâyîn, Dördüncü Baskı, Beyrut, 1410/1990, c.v, s.2071; İbn Manzûr, Cemâlüddîn Muhammed (ö.711/1311), Lisânu l-arab (I-XV), Dâru l- Fikr, Üçüncü Baskı, Beyrut, 1414/1994, c.xiii, s.21; Âsım Efendi, Mütercim Ebu l-kemâl Ahmed (ö.1235/1819), Kâmus Tercemesi (I-IV), Cemal Efendi Matbaası, İstanbul, 1305, c.iv, s.548. ez-zebîdî, Muhibbuddîn Muhammed Murtazâ el-huseynî el-vâsıtî (ö.1205/1790), Tâcu l-arûs min Cevâhiri l-kâmus (I-XX), (Thk. Ali Şîrî), Dâru l-fikr, Beyrut, 1414/1994, c.xviii, s.24; Belot, J.B., el-ferâidu d-durriyye fi l-lugateyni l-arabiyye ve l-fransiyye, Vocabularie Arabe- Français, 14. Baskı, Beyrouth, 1929, s.14. (E-M-N kökünden müştak kelimelerin Fransızca dan Türkçe ye çevrilmesinde yardımcı olan Arş. Gör. Adem EFE ve Arş. Gör. Galip TÜRCAN a teşekkür ederim).

15 mânâlarına gelmektedir. Fiilin aslı ise, kalbin rahat ve huzurlu olması, 53 kişinin iç huzura sahip olması ve korkunun gitmesi 54 anlamlarını içermektedir. Emine min, güvende olmak 55 anlamındadır. Emine bi, bir kişiye bir konuda güvenmek 56 demektir. Emine alâ da aynı anlamdadır. 57 Ayrıca, bu fiilin güvence vermek 58 mânâsı da vardır. 1.2. EMÜNE ( ) fiili, emin ve güvenilir olmak 59 anlamındadır. kelimesi ise, bu fiilden mastardır. 60 1.3. ÂMENE ( ) Bu fiil, bir kişiyi söylediği sözde tasdik etmek, doğrulamak 61, emniyet ve güven 53 54 55 56 57 58 59 60 61 İbn Fâris, Ebu l-huseyn Ahmed b. Zekeriyyâ (ö.395/1004), Mu cemu Mekâyîsi l-luga (I-VI), (Thk. Abdusselâm Muhammed Hârun), Dâru l-cîl, Beyrut, 1392/1972, c.i, s.133. er-râğıb el-isfahânî (ö.502/1108), Müfredâtu Elfâzı l-kur ân, (Thk. Safvan, Adnân Dâvudî), Dâru l-kalem, Dâru ş-şâmiyye, Birinci Baskı, Dımeşk-Beyrut, 1412/1992, s.90; ez-zebîdî, a.g.e., c.xviii s.23; Âsım Efendi, a.g.e., a.y. Belot, a.g.e., a.y. Belot, a.g.e., a.y. el-cevherî, a.g.e., a.y; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.21, Belot, a.g.e., a.y. Âsım Efendi, a.g.e., a.y. el-ezherî, Ebu Mansûr, Muhammed b. Ahmed (ö.370/980), Tehzîbu l-luga, Kahire, 1967, c.xv, s.511; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.22; el-fîrûzâbâdî, Mecdüddîn Muhammed b. Ya kûb, (ö.817/ 1414), el-kâmûsu l-muhît, (Thk. Mekteb Tahkîkiki t-türâs fî Müesseseti r-risâle), Müessesetü r- Risâle, İkinci Baskı, Beyrut, 1407/1987, s.1518; ez-zebîdî, a.g.e., c.xviii, s.24; Belot, a.g.e., a.y. el-ezherî, a.g.e., c.xv, s.511; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.22. el-ferâhidî, a.g.e., c.viii, s.389; el-ezherî, a.g.e., c.xv, s.513; el-cevherî, a.g.e., a.y.; es-sâhib, İsmâil b. Abbâd (ö.385/995), el-muhît fi l-luga (I-XI), (Thk. Muhammed Hasan Âli Yâsin), Birinci Baskı, Beyrut, 1414/1994, c.x, s.414; ez-zemahşerî, Ebu l-kâsım Cârullah Mahmûd b. Ömer (ö.538/1143), Esâsu l-belâga (I-II), Dâru l-fikr, Üçüncü Baskı, Mısır, 1985, c.i, s.20; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.23; Âsım Efendi, a.g.e., a.y.

16 içinde olmak, 62 bir kimseye güvence vermek 63 ve bir kimseye güvenmek 64 mânâlarına gelmektedir. Âmene bi bir şeyi ikrar ve itiraf etmek, 65 inanmak, iman etmek, 66 İslâm ı kabul etmek 67 anlamlarındadır. Âmene lehü, bir kişinin sözüne inanmak, onu söylediği sözünde tasdik etmek, 68 bir kişiye gönülden boyun eğmek 69 anlamlarına gelmektedir. Âmene min, herhangi bir tehlikeden güvende olmak 70 demektir. 1.4. EMMENE ( ) Bu fiil, bir kişiyi güvence altına almak, 71 bir duaya amin demek 72 mânâlarına gelmektedir. Emmene alâ ise, herhangi bir kişiye bir konuda güvence vermek 73 demektir. 1.5. İ TEMENE ( ) 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 er-râğıb el-isfahânî, a.g.e., s.91; Ebu l-bekâ, Eyyûb b. Mûsâ el-huseynî el-kefevî (ö.1094/1683), el-külliyât, (Thk. Adnan Dervîş-Muhammed el-mısrî), Müessesetü r-risâle, Beyrut, 1413/1993, s.212. er-râğıb el-isfahânî, a g.e., a.y.; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.21; Ebu l-bekâ, a.g.e., a.y.; Âsım Efendi, a.g.e., a.y. Âsım Efendi, a.g.e., a.y. et-teftâzânî, a.g.e., c.v, s.176; ez-zebîdî, a.g.e., c.xviii, s.24. er-râğıb el-isfahânî, a.g.e., a.y.; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.23; Âsım Efendi, a.g.e., a.y; Belot, a.g.e., a.y. Âsım Efendi, a.g.e., a.y. el-ferâhidî, a.g.e., c.viii, s.388; İbn Fâris, a.g.e., c.i, s.135; el-ezherî, a.g.e., c.xv, s.514; İbn Manzûr, a.g.e., a.y. Âsım Efendi, a.g.e., a.y. Belot, a.g.e., a.y. Âsım Efendi, a.g.e., c.iv, s.549. er-râğıb el-isfahânî, a.g.e., s.92. Dua sonunda söylenen Amin sözü Allah ım kabul buyur, öyle olsun anlamına gelmektedir. Allah ın isimlerinden bir isimdir. Bu dua lafzı hakkında bkz. el- Ferâhidî, a.g.e., c.viii, s.389; el-cevherî, a.g.e., c.v, s.2072; İbn Fâris, a.g.e., c.i, s.135; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.26; ez-zebîdî, a.g.e., c.xviii, s.25. Âsım Efendi, a.g.e., c.iv, s.548; Belot, a.g.e., a.y.

17 Bu fiil, emin ve güvenilir olmak, 74 anlamına gelmektedir. İ temene alâ mânâsına gelmektedir. ise, bir konuda bir kişiye gönül rahatlığıyla inanmak ve güvenmek 75 1.6. İSTE MENE ( ) Bir kişinin veya bir şeyin koruma altına alınmasını istemek, bir kişiden emân dilemek 76 demektir. İste mene ileyh şeklinde kullanıldığı zaman, birine sığınmak, bir kişinin güvencesi altına girmek 77 anlamına gelen bu fiil; İste mene alâ ile de bir kimseye bir konuda güvence vermek 78 anlamına gelmektedir. E-M-N kökünden müştak fiilleri ve anlamlarını verdikten sonra, şimdi de aynı kökten gelen isimleri ve anlamlarını şöyle sıralayabiliriz: 1.7. el-emn ( ) el-emn; iç huzura sahip olmak ve korkunun gitmesi, 79 geleceğe dair herhangi bir korku ve endişenin bulunmaması hali 80 anlamlarına gelmektedir. el-emn, korkunun zıddını oluşturur. 81 Buna göre el-emn, dışarıdan gelebilecek 74 75 76 77 78 79 80 81 el-ferâhidî, a.g.e., c.viii, s.389; el-cevherî, a.g.e., c.v, s.2072; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.22; ez- Zebîdî, a.g.e., c.xviii, s.24. ez-zemahşerî, a.g.e., c.i, s.20; el-cevherî, a.g.e., a.y.; Âsım Efendi, a.g.e., c.iv, s.548; Belot, a.g.e., a.y. el-ezherî, a.g.e., c.xv, s.515; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.22; ez-zebîdî, a.g.e., c.xviii, s.28; Âsım Efendi, a.g.e., c.iv, s.549; Belot, a.g.e., a.y. el-cevherî, a.g.e., c.v, s.2072; İbn Manzûr, a.g.e., a.y. Âsım Efendi, a.g.e., c.iv, s.548. er-râğıb el-isfahânî, a.g.e., a.y.; ez-zebîdî, a.g.e., a.y; Âsım Efendi, a.g.e., a.y. el-cürcânî, Kitâbu t-ta rîfât, y.y., t.s., s.37. el-ferâhidî, a.g.e., c.viii, s.388; el-cevherî, a.g.e., c.v, s.2071; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.21; el- Fîrûzâbâdî, a.y.; ez-zebîdî, a.g.e., c.xviii, s.23.

18 tehlikelerden uzak olma durumunu anlatmakla birlikte, daha çok, kalben korkudan kurtulmayı ifade etmektedir. 82 Dolayısıyla bu kelime, gerek maddî gerekse manevî bir güven halini ifade etmektedir. Yine bu kelime, kişinin, dindarlığını, huy ve ahlâkını ifade eder ki, bu anlamda şöyle denir: (: senin dindarlığın ve ahlâkın ne güzel ). 83 1.8. el-emene ( ) kelimesinin çoğulu 84 olan bu kelime, 85 kelimesinin zıddıdır. 86 Arapça da raculun emenetun ifadesi, herkese itimat eden kişi, 87 82 83 84 85 86 87 EMN kelimesiyle ilgili bir başka görüş de şöyledir: maddesindeki (İbn Manzûr, Lisânu l- Arab, c.xx, s.162) görüşlerden hareketle, EMN lafzının ilk kez kullanılması şöyle olmuştur: İnsanlar yaptıkları evlerin etrafını biraz boşluk bırakarak yüksek duvarla çevirmekteydiler. Böylece ev halkını dış tesirlerden ve kötü bakışlardan korumayı amaçlıyorlardı. İşte, bu evle duvar arasındaki boşluğa denilmekteydi. Bundan hareketle EMN kelimesi, dışarıdan gelebilecek herhangi bir tehlike ve kötü bakışlardan korunmak, kendini korumak anlamını barındırmaktadır. Sayı, Ali, Kur ân Etrafında Makaleler, Birinci Baskı, İzmir, 1994, s.2. İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.23; el-fîrûzâbâdî, a.g.e., a.y. er-râğıb el-isfahânî, a.g.e., s.90. Türkçe de hıyanet kelimesinin anlamını Muallim Nâci (ö.1311/1893), Birisi nezdinde hasıl ettiği emniyete muğayır kasdî hareket, hâinlik etme (Muallim Nâci, Lugat-ı Nâci, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1987, s.400) şeklinde tarif ederken; Şemsettin Sami ise, Kendisine olunan emniyet ve itimadı suisti mâl veya va d ve taahhüdünü nakd ile hîlekârlıkta bulunma olarak açıklamaktadır. (Sâmi, Ş., a.g.e., a.593). Dolayısıyla Türkçe de hıyanet, kişinin kendisine olan güveni kötüye kullanma, vefasızlık yapma, sözünü tutmama gibi kasıtlı ya da hileli şekilde bir davranışı ifade etmektedir. Yine, Türkçe de kullanılan ihanet kelimesi de, kökünden gelmekte; hıyanet, haksızlık, hâinlik, kötülük anlamlarını içermektedir. (Devellioğlu, F., a.g.e., s.415). el-fîrûzâbâdî, a.g.e., a.y.; ez-zebîdî, a.g.e., c.xviii, s.24. el-cevherî, a.g.e., c.v, s.2071; İbn Fâris, Mücmelu l-luga, (Thk. Züheyr Abdulmuhsin Sultân) Müessesetü r-risâle, İkinci Baskı, Beyrut, 1406/1986, c.i, s.102; er-râğıb el-isfahânî, a.g.e., s.92; ez-zemahşerî, a.g.e., c.i, s.20; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.21.

19 duyduğu her şeyi tasdik eden ve asla yalan söylemeyen kişi 88 anlamlarına gelirken; raculun umenetun ifadesi ise, herkesin kendisine itimat ettiği ve şerrinden emin olduğu kişi 89 anlamına gelmektedir. 1.9. el-emîn ( ) el-emîn kelimesinin şu mânâları vardır: Kalbinde korku ve endişe olmayan, gönlü rahat (emin) kişi; 90 her tür tehlikeden korunmuş kişi (me mûn); 91 kendisine güvenen kişi; 92 bir eşyayı bir kimseye inanıp itimat eden ve bu konuda gönlü rahat kişi (mü temin); 93 her türlü hile ve hıyanetten uzak, kendisine emanet edileni muhafaza eden güvenilir (me mûn ve mu temen) kişi. 94 Aynı şekilde, güçlü-kuvvetli kişiye de denilmektedir. 95 Yine bu kelime, Allah ın (güven veren) isminin anlamını içeren sıfatlarından birisinin adıdır. 96 (Güvenli Şehir) Mekke nin adıdır. 97 (Güvenilen Muhammed) Hz.Peygamberin sıfatıdır. 98 (Güvenilir Ruh) vahiy meleği Cebrâil in adıdır ki, Kurân da Cebrâil bu kelime ile de tavsif edilmiştir. 99 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 el-ezherî, a.g.e., c.xv, s.510; İbn Fâris, Mekâyîs, c.i, s.134. el-ezherî, a.g.e., a.y.; İbn Fâris, Mekâyîs, a.g.e., a.y.; İbn Manzûr, a.g.e., a.y.; el-fîruzâbâdî, a.g.e., s.1518; ez-zebîdî, a.g.e., a.y. Âsım Efendi, a.g.e., a.y. İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.21. el-askerî, Ebu Hilâl, Ahmed el-hasen b. Abdillâh b. Saîd (ö.382/992), el-furûk fi l-luga, Beyrut, 1979, s.223. Âsım Efendi, a.g.e., c.iv, s.548. el-ferâhidî, a.g.e., c.viii, s.389; el-ezherî, a.g.e.,c.xv, s.511; İbn Fâris, Mekâyîs, c.i, s.134; el- Cevherî, a.g.e., c.v, s.2072; Âsım Efendi, a.g.e., a.y. İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.25; el-fîrûzâbâdî, a.g.e., a.y. el-fîrûzâbâdî, a.g.e., a. y.; ez-zebîdî, a.g.e., c.xviii, s.25. es-sâhib, a.g.e., c.x,s.413; ez-zebîdî, a.g.e., c.xviii, s.27. İbn Hişâm, Ebû Muhammed Abdülmelik(ö.218/833), es-sîretu n-nebeviyye (I-IV), (Thk. Muhammed el-lıhân,) Beyrut, 1418/1998, c.i, s.160. Şuarâ,26/193; Tekvîr,81/19-21.

20 1.10. el-emâne ( ) Hıyanetin zıddı 100 olarak emanet; kalbin rahat ve huzurlu olması, 101 emin ve güvenilir olmak 102 anlamlarına gelmektedir. İştikak olarak ise emanet, emanet olan bir şeyin, her türlü kötülük ve zarardan korunması anlamını içermektedir. 103 Yine mastar olarak emanet, insanın, kendine maddî ya da manevî herhangi bir şeyin gönül rahatlığı ile korkusuz bir şekilde teslim olunabilir ve istenildiğinde sağlam bir şekilde geri alınabilir halde bulunması, mânâsına gelmektedir. 104 İsim olarak ehl-i emanet şeklinde ise, bir kişinin emin ve güvenilir olmasını ifade etmektedir. Aynı şekilde, güvenilen bir kimseye geçici olarak koruması için bırakılan eşyaya 105 da emanet denilmektedir. Kur ân daki bir kelime ya da kavramı tam olarak ortaya koyabilmek için, aynı zamanda Kur ân öncesi döneme bakmak ve bunların o günkü anlamlarını tespit etmek yararlı olacaktır. Bunun için de câhiliye şiiri oldukça önemlidir. Zira, câhiliye şiiri, Kur ân daki bazı anahtar terimlerin orijinal mânâları konusunda ışık tutmasıyla birlikte, bu şiir, câhiliye çağının son zamanlarından İslâm ın ilk dönemine kadar geçen sürede fikirlerin nasıl geliştiği konusunda bilgi vermektedir. 106 Konuya bu açıdan baktığımızda, Arap dilinde emanet kelimesinin, gerek câhiliyede, gerekse câhiliyeden İslâm a geçiş döneminde kullanıldığını görmekteyiz. Bu durumu da o 100 el-ferâhidî, a.g.e., a.y.; İbn Fâris, Mekâyîs, c.i, s.133; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.21; el- Fîrûzâbâdî, a.g.e., a.y. 101 İbn Fâris, Mekâyîs, c.i, s.133. 102 el-ferâhidî, a.g.e., a.y.; el-ezherî, a.g.e., c.xv, s.511; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.22; Âsım Efendi, 103 104 105 106 a.g.e., c.iv, s.549; Belot, a.g.e., a.y. İbnu l-arabî, Ebû Bekr Muhammed b. Abdillah (ö.543/1148), Ahkâmu l-kur ân (I-IV), (Thk. Ali Muhammed el-becâvî), Dâru l-ma rife, Beyrut, 1407/1987, c.i, s.449. Elmalılı, Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur ân Dili (I-IX), Matbaai Ebüzziya, İstanbul, 1935, c.ii, s.1370. Âsım Efendi, a.g.e., a.y. İzutsu, T., Kur ân da Allah ve İnsan, s.37.

21 dönemin şiirlerinden tespit etmekteyiz. Nitekim câhiliye şairlerinin önde gelen isimlerinden en-nâbiğa ez-zubyânî (ö.?), Hîre hükümdarı Amr b. Hind hakkındaki methiyesinde onu şu sözlerle övmektedir: etmezdi. 107 Seni emanete hıyanet etmez buldum. Aynı şekilde Nuh da hıyanet Bir başka yerde ise en-nâbiğa, Yezîd b. Amr adlı bir kişiyi hicvetmektedir: Keşke ona hıyanet etmeseydin de onun emânında olmaya devam etseydin. Fakat bundan sonra Yemenliye (sana) emniyet ve selamet yok. 108 Yukarıdaki beyitlerin her ikisinde de şair, emanet kelimesini, zıt anlamlısı olan hıyanet kelimesiyle birlikte kullanmıştır. Buradaki kullanımları ise, emanetin, güvenilir olmak ve emanete hıyanet etmemek anlamlarını ortaya koymaktadır. Yine, câhiliyeden İslâm a geçiş dönemi şairlerinden Hassân b. Sâbit(ö.54/674) de, bir benzetme yaparak emanet kelimesiyle bir kişiyi şöyle hicvetmektedir: 107 108 en-nâbiğa ez-zubyânî, Dîvân, (Şerh. Dr.Hanâ Nasr el-hıttî), Nşr.Dâru l-kütübi l-arabiyye, İkinci Baskı, Beyrut, 1416/1996, s.187. Arap edebiyatının en büyük isimlerinden olan en-nâbiğa ez- Zubyânî, muallaka şairlerindendir. Hicretten önce ölmüştür. Şair hakkında bkz. el-cumahî, Muhammed b. Sellâm (ö.231/845), Tabakâtü Fuhûli ş-şuarâ (I-II), (Şerh.Mahmûd Muhammed Şâkir), (Nşr.Dâru l-medenî bi Cidde), Kahire, ts., c.i, s.51; İbn Kuteybe Abdullah b. Müslim (ö.276/889) eş-şi r ve ş-şuarâ, Beşinci Baskı, Dâru İhyai l-ulûm, Beyrut, 1414/1994, ss.87-99; Ebû Zeyd el-kureşî Muhammed b. Ebi l-hattâb (ö.iv/x.yüzyıl?), Cemheretu Eşâri l-arab fi l- Câhiliyyeti ve l-islâm (I-II), (Thk. Ali el-hâşimî), İkinci Baskı, Dâru l-kalem, Dımeşk, 1406/1986, c.i, s.191,193, 518, 300; Brockelmann, Carl, Târîhu l-edebi l-arabî, (Arapça ya Çev. Abdulhalîm en-neccâr), Dâru l-meârif, Kahire, ts., c.i, s.88; Sezgin, Fuâd, Târîhu l-edebi l-arabî, (Arapça ya Çev. Mahmûd Fehmi Hıcâzî), Câmiatu l-imâm Muhammed b. Suûdi l-islâmî, y.y., 1411/1991, 2. Mücelled, 2.cüz, ss.5-10; Ateş, Ahmed, al-nâbiğa al-zubyânî, Hayatı ve Eseri Hakkında Araştırmalar, Şarkiyât Mecmuası, İstanbul Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1956, c.i, ss.1-36. en-nâbiğa, Dîvân, s.189.

22 Mürrî ye bir şey emanet edip onunla tekrar karşılaştığında, emanet, tıpkı bir daha birleştirilemeyecek şekilde parçalanmış cam gibidir. 109 Görüldüğü gibi, emanet kelimesi, vahiy öncesi ve vahiy dönemi şairlerinin şiirlerinde yer almaktadır. Bundan hareketle diyebiliriz ki, bu kelime, gerek Kur ân ın nazil olduğu dönemde, gerekse öncesinde, hayatın içerisinde yaygın olarak kullanılmaktadır; anlamları ise, yukarıda verdiğimiz anlamlarıyla paralellik arz etmektedir. Burada emaneti sadece kelime olarak ele aldığımızdan, emanetin Kur ân da nasıl geçtiği konusunu; buna bağlı olarak diğer kaynaklardaki görüşleri ve yorumları ilerde geniş olarak ele alacağız. 1.11. el-imân ( ) İmân; bir kişiyi söylediği sözde doğrulamak, tasdik etmek 110 anlamına gelir ki, inanmak şeklinde de tabir olunmaktadır. 111 Dilbilimciler imânın bu mânâya geldiği 109 110 111 Hassân b. Sâbit, Dîvân, (Şerh:Yûsuf Îyd), Dâru l-cîl, Birinci Baskı, y.y., 1412/1992, s.198. Şair, bu şiirinde, Hâris b. Avf b. Ebî Hârise el-mürrî adlı bir kişiyi hicvetmektedir. Bu kişi müslüman olarak Hz. Peygamber in yanına gelmiş, Hz. Peygamber de kavmini İslâm a davet etmek için ensardan bir adamı onunla birlikte göndermişti. Fakat Hâris in kavmi onu öldürmüş ve Hâris de onu müdafaa edecek hiçbir şey yapamamıştı. Bunun üzerine Hassân onu hicveden bu şiiri söylemiş, Hâris de Hz. Peygamber den özür dileyerek şöyle demiştir: Yâ Muhammed, beni Hassân ın şiirinden kurtar. Allah a yemin ederim ki, onun bu şiiri denize karıştırılsa onu allak bullak ederdi (el-cumahî, a.g.e., c.i, s.219). Ebu l-velîd Hassân b. Sâbit el-ensârî, Hz. Peygamber den 8 yıl önce doğmuş, hicretten hemen sonra müslüman olmuş, Muâviye zamanında yaklaşık 54/674 yılında vefat etmiştir. Bu şair hakkında bilgi için bkz. el-cumahî, a.g.e., c.i, s.215; İbn Kuteybe, a.g.e., ss.192-194; Ebû Zeyd el-kureşî, a.g.e., c.ii, s.621; Brockelmann, a.g.e., c.i, s.176; Sezgin, a.g.e., 2. Mücelled, 2.cüz, ss.311-316. el-ferâhidî, a.g.e., c.viii, s.389; el-ezherî, a.g.e., c.xv, s.513; es-sâhib, a.g.e., c.x, s.413; el- Cevherî, a.g.e., c.v, s.2071; İbn Fâris, Mekâyîs, c.i, s.135; İbn Sîde, Ebu l-huseyn Ali b. İsmail el- Endelusî(ö.458/1066), el-muhassas (I-XVII), Dâru l-kütübi l-ilmiyye, Beyrut, ts., c.xiii, s.83; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.23; el-fîrûzâbâdî, a.g.e., a.y.; ez-zebîdî, a.g.e., c.xviii, s.24; Âsım Efendi, a.g.e., c.iv, s.549. Âsım Efendi, a.g.e., c.iv, s.549. İnancın, Türkmen Türkçe sinde karşılığı inam dır(komisyon, Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü (Kılavuz Kitap) (I-II), Kültür Bakanlığı Yayınları, Kaynak Eserler Dizisi/54, Ankara, 1991, c.i, s.389). Bu tabir Anadolu da inam etmek şeklinde bugün hâlâ halk arasında kullanılmaktadır. Birisinin bir kişiye olan güveninin ifade eden bu tabir, bu açıdan emanetle yakın anlamlıdır.

23 konusunda ittifak etmişlerdir. 112 İmânda esas olan, bir şeyi gönül huzuruyla kabul etmek, benimsemektir. 113 Yine bu kelimenin şu anlamları da vardır: Güvenmek, 114 gönülden boyun eğmek, 115 iman etmek, İslâm ı kabul etmek. 116 Bu sözle, tasdik eden kişi yalanlanmaktan emin olur, ya da başkasını yalanlanmaktan emin kılar. 117 İman, geçişsiz (lâzım) bir fiil olarak kişinin kendinden doğan bir durumu belirtir ki, bu durumda, kişinin emin olması, korkmaması, iç huzura sahip olması 118 anlamlarını ifade eder. Geçişli (müteaddî) bir fiil olarak ise, bir kimseye güvence vermek, onu emniyet ve güvene ulaştırmak 119 anlamlarına gelmektedir. 1.12. el-mü MİN ( ) Bu kelime, bir şeye gönülden inanan kişi, 120 başkasına güven veren kişi, 121 Allah a ve Peygamberine şüphe ve tereddüt duymadan inanan, bunu dil ile söyleyip kalp ile tasdik eden kişi 122 demektir. aynı zamanda Allah ın isimlerinden bir isimdir. 123 Kur ân da bu kelime Allah ın ismi olarak bir yerde geçmektedir. 124 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 el-ezherî, a.g.e., c.xv, s.513. er-râğıb el-isfahânî, a.g.e., s.91. el-ezherî, a.g.e., c.xv, s.516; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.21. el-fîrûzâbâdî, a.g.e., a.y.; Âsım Efendi, a.g.e., a.y. İbn Manzûr, a.g.e., a.y.; el-fîrûzâbâdî, a.g.e., a.y.; Asım Efendi, a.g.e., a.y. et-teftazânî, a.g.e., c.v, s.176; Asım Efendi, a.g.e., a.y. er-râğıb el-isfahânî, a.g.e., a.y.; Ebu l-bekâ, a.g.e., a.y. er-râğıb el-isfahânî, a.g.e., a.y.; el-fîrûzâbâdî, a.g.e., a.y.; Ebu l-bekâ, a.g.e., s.212; Âsım Efendi, a.g.e., a.y. el-ezherî, a.g.e., c.xv, s.513; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.23. er-râğıb el-isfahânî, a.g.e., a.y. el-ezherî, a.g.e., c.xv, s.513. el-ezherî, a.g.e., c.xv, s.515; el-cevherî, a.g.e., c.v, s.2071; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.26; Âsım Efendi, a.g.e., c.iv, s.549. Haşr,59/23.

24 1.13. el-emân ( ) el-emân, korkusuz olmak, 125 güvence vermek 126 anlamlarına gelir. Bu kelime, bazen, insanın güven içinde bulunduğu durumu ifade eden bir isimdir; bazen de, insanın kendisine güvenilmesi durumunu ifade eden bir isim olarak emanetle aynı anlama gelmektedir. 127 1.14. ÂMENU-ÂMİNU ( ) Arapça da denildiğinde, güzelliğinden ve göz alıcılığından dolayı kesilmeye kıyılamayan deve 128 demektir. Bununla birlikte bu ifade, hangi tür olursa olsun, sahip olunan malın en iyisi ve en kıymetlisi anlamına da gelmektedir. 129 Bu anlamda şöyle denilir: (: Falan kişiye malımın en kıymetlisinden verdim ). 130 Malın en değerlisi ve en kıymetlisi kolay kolay elden çıkarılamayacağından, bu mal harcanmaktan emin olur. 1.15. el-emûn ( ) Arapça da bu kelime, zayıf ve güçsüz düşmesinden emin olunan, güvenilir bir tabiata sahip deve ( ) 131 anlamına gelmektedir. Nitekim, câhiliye 125 Âsım Efendi, a.g.e., a.y. 126 el-ferâhidî, a.g.e., c.viii, s.389; el-cevherî, a.g.e., c.v, s.2071; İbn Fâris, Mekâyîs, c.i, s.133; ez- Zemahşerî, Esâsu l-belâga, c.i, s.20; er-râğıb el-isfahânî, a.g.e., s.90; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.22. 127 er-râğıb el-isfahânî, a.g.e., a.y. 128 İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.26. 129 İbn Manzûr, a.g.e., a.y.; ez-zebîdî, a.g.e., c.xviii, s.25. 130 İbn Manzûr, a.g.e., a.y.; ez-zebîdî, a.g.e., a.y. 131 el-ferâhidî, a.g.e., c.viii, s.389; es-sâhib, a.g.e., c.x, s.414; el-ezherî, a.g.e., c.xv, s.512; İbn Fâris, Mücmelu l-luga, c.i, s.102; el-cevherî, a.g.e., c.v, s.2072. İbn Sîde, a.g.e., c.vi, s.65; el- Fîrûzâbâdî, a.g.e., a.y.; ez-zebîdî, a.g.e., c.xviii, s.25.

25 devrinin tanınmış şairlerinden İmru ul-kays (ö.540m.), devenin bu özelliğini şöyle tasvir etmektedir: Güneş gölgeyi giderip sıcak şiddetlendiği zaman, hedefine kilitlenen hızlı, (emûn) deve süratle koşar. 132 Kelimenin çoğulu ( dür. Bu kelimenin - yukarıdaki anlamını da içine alan- diğer anlamlarını şu şekilde özetleyebiliriz: Sağlam, güçlü-kuvvetli, yürüyüşüne güvenilen deve, 133 gücünde zayıflık; yürüyüşünde zorluk ve tökezleme bulunmaması konusunda güven veren deve, 134 gücünde zayıflık, yorgunluk ve bitkinlik, yürüyüşünde zorluk ve tökezleme bulunmaması konusunda kendisinden emin olunan güvenilir bir tabiata sahip deve, 135 mecaz olarak, güçlü kuvvetli, zayıf düşmesinden emin olunan ve bu özelliğiyle kendisine ve sahibine güven veren at ve deve. 136 Bu kelimenin E-M-N kökünün esas anlamını içerdiğini düşünmekteyiz. Bu açıdan, kelimenin, odak kelimeyi (focus word) 137 oluşturduğunu söyleyebiliriz. Böylece, etimolojik olarak emanet kelimesinin içerdiği anlamı şu şekilde tespit edebiliriz: Sahibinin, atına ve devesine gücü ve kuvveti konusunda büyük bir güven duyması; onun güçsüz ve zayıf düşmeyeceğinden ve kendisini yarı yolda bırakmayacağından emin olmasıdır. 132 İmru ul-kays, Dîvân, (Thk. Hannâ el-fâhûrî), Dâru l-cîl, Beyrut, ts., s.217. Bu şair hakkında bilgi için bkz. el-cumahî, a.g.e., c.i, s.51,52,81-96; İbn Kuteybe, a.g.e., ss.52-72; Ebû Zeyd el-kureşî a.g.e., c.i, s.113,218,232,243; Brockelmann, a.g.e., c.i, ss.97-101; Sezgin, a.g.e., 2. Mücelled, 2.cüz, ss.27-33. 133 İbn Dureyd, Ebu Bekr Muhammed b. el-hasen, (ö.321/933), Kitâbu Cemhereti l-luga (I-III), (Thk. Dr. Remzî Münîr el- Ba lebekkî), Dâru l-ilm lil l-melâyîn, Birinci Baskı, Beyrut, 1407/1987, c.iii, s.1268. 134 er-râğıb el-isfahânî, a.g.e., s.92. 135 İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.25; Âsım Efendi, a.g.e., c.iv, s.550. 136 ez-zemahşerî, Esâsu l-belâğa, c.i, s.20; ez-zebîdî, a.g.e., c.xviii, s.25. 137 Odak kelime (focus word) hakkında geniş bilgi için bkz: İzutsu, T., Kur ân da Allah ve İnsan, s.38 vd.; Gezgin, A. G., a.g.d.t., ss.95-98.

26 E-M-N kökünün lügatlerde geçen belli başlı müştaklarını ve anlamlarını özetlemeye çalıştık. Şimdi de, başlıklar halinde aynı kökün Kur ân da geçen müştaklarına bakacağız. 2.Anlamları İtibariyle Kur ân da E-M-N Kökünden Müştak Kelimeler Kur ân da geçen E-M-N kökünün diğer türevlerini ve anlamlarını bilmek konuyu ortaya koymak açısından oldukça önemlidir. Bu durum, emanet kavramının Kur ân konteksine göre bilinmesini ve ele alınmasını sağlayacaktır. Kur ân ın dünya görüşünün teşekkülünde önemli rol oynayan anahtar terimler vardır. Bunlar birbirleriyle alakalı olarak kendi aralarında bir kelime hazinesi meydana getirirler ve bir semantik alan oluştururlar. 138 Semantik alan ise bir çok kelimenin tesadüfen bir araya geldiği bir muhteva değil, özenle kurulan bir alandır. 139 Bütün semantik alanlar ve anahtar kavramlar yüksek odak kelime olan Allah kelimesiyle temas halindedir. Kur ân dünya görüşünde Allah kavramı üzerinde kurulan ve onun etrafında sıralanan bir kavram insicamı vardır. 140 Bu açıdan, içinde emanet kavramının da bulunduğu E-M-N kökünün kullanımı, Kur ân da oldukça önemlidir. Kur ân daki kelimelerin sıklık oranlarına göre dizilmek suretiyle elde edilen bir tabloda, birinci sırada Allah kelimesi, ikinci sırada Rabb kelimesi gelmektedir. 141 Hem istatistik yönünden, hem de semantik açıdan Kur ânî metnin ve onun dünya görüşünün odak kelimeleri olan Allah ve Rabb kelimelerinden sonra üçüncü sırada E-M-N kökü gelmektedir. Kendisiyle müminin Allah tarafından ihsan 138 139 140 141 Semantik alan hakkında geniş bilgi için bkz. İzutsu, T., a.g.e., s.35 vd. İzutsu, T., a.g.e., s.176. İzutsu, T., a.g.e., s.53. Kur ân da en çok geçen Allah kelimesi ve ikinci sıradaki Rabb kelimesi için bkz. Abdülbâkî, Muhammed Fuâd, el-mu cemü l-müfehres li Elfâzı l-kur ân, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1408/1988, ilgili maddeler.

27 edilen emân a dahil olduğu Allah ın rahmetine ve vahyine iman ve güvenle ilgili tavra işaret eden 142 E-M-N kökünü ise, K-F-R kökü izlemektedir. Bunlar, Allah a karşı, insanın iki zıt tutumunu sergileyen iki kelime köküdür. 143 Kur ân da E-M-N kökünden müştak kelimeler 879 yerde geçmektedir. 144 Bunlardan emanet kelimesi iki âyette tekil, 145 dört âyette çoğul 146 olmak üzere toplam altı yerde, fiilinin müştakları 812 yerde, bunların dışında kalanlar ise 61 yerde geçmektedir. Biz bu kısımda E-M-N kökünden müştak kelimelerin geçtiği âyetleri ana hatlarıyla vermeye çalışacağız. 1.Tasdik Etmek, İnanmak, İman Etmek Kur ân da, bir kişiye inanmak, bir kişiyi söylediği sözünde tasdik etmek, doğrulamak anlamında fiili li ( ) harfi ceri ile gelmektedir. Bu anlamda fiilin kullanıldığı pek çok âyet vardır. 147 Bununla ilgili olarak Yakup peygamber ile çocukları arasında Yusuf un konu edildiği şu âyeti misal verebiliriz:...her ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın. 148 142 Scattolin, Giuseppe, İslâm Tasavvufu nda Allah Sevgisi, (Çev. Ali Galip Gezgin), Tasavvuf, Ankara, Ocak-2001, Yıl:2, Sayı:5, s.241. 143 Scattolin, a.g.m. a.y. Ayrıca K-F-R kelimesinin semantik alanı hakkında geniş bilgi için bkz. İzutsu, Kur ân da Allah ve İnsan, ss.41-44. Yine, küfr kavramının iç yapısı ve anlam sahası hakkında bkz.izutsu,t., Kur an da Dinî ve Ahlâkî Kavramlar, (Çev. Selahaddin Ayaz), Pınar Yayınları, Üçüncü Basım, İstanbul, 1997, ss.165-237. 144 Abdülbâki, M. F., a.g.e, E-M-N md. 145 Bakara,2/283; Ahzâb,33/72. 146 Nisâ,4/58; Enfâl,8/27; Mü minûn,23/8; Meâric,70/32. 147 Kur ân da fiilin bu tür kullanışıyla ilgili örnekler için bkz: Bakara,2/75; Âl-i İmrân,3/73,183; A râf,7/132,134; Tevbe,9/94; Yûnus,10/83; Hûd,11/53; İsrâ,17/90,93; Tâhâ,20/71; Mü minûn, 23/47; Ankebût, 29/26; Duhân, 44/21. 148 Yûsuf,12/17. Bu âyet, pek çok kaynakta örnek verilmektedir. Bunun için bkz.el-ferâhidî, a.g.e., c.viii, s.389; Ebû Ubeyde Ma mer b. el-müsennâ (ö.210/825), Mecâzu l-kur ân (I-II), Mektebetu l-hancî, Kahire, ts., c.i, s.303; ez-zeccâc, Ebu İshâk İbrâhîm b. es- Seriyyi(ö.311/923), Meâni l-kur ân ve İ râbuh (I-IV), (Thk. Abdulcelîl Abduh Şelbî), Alemü l- Kütüb, Birinci Baskı, Beyrut, 1408/1988, c.iii, s.96; İbn Fâris, Mekâyîs, c.i, s.135; İbn Manzûr, a.g.e., c.xiii, s.23.

28 Yine, Kur ân da fiilin bu kullanımı, özellikle peygamberlerin toplumlarına ilahi mesajları tebliğleri esnasında, toplum ile peygamberler arasındaki diyaloglarda geçmektedir: Ey Musa! Biz, Allah ı apaçık görmedikçe sana inanmayız demiştiniz... 149 Dediler ki: Biz sana mı inanacağız? Sana o bayağı kimseler uymaktadır. 150 Kur ân da, fiili, gerek yalın olarak gerekse bi ( ) harfi ceriyle, inanmak, iman etmek anlamında kullanılmaktadır. İmanda mevcut olan doğrulamak, kalbin sükun bulması, yatışması ve mutmain olması manalarını inanmak kelimesinde sezmek mümkündür. 151 İman kavramı, Kur ân da oldukça önemli bir yer tutar. E-M-N kökünden türemiş olan iman kelimesi, -için de emanetin de bulunduğu- aynı kökten diğer kelimelerle birlikte, Kur ân ın dünya görüşünün teşekkülünde önemli rol oynayan anahtar terimler arasında yer alır. Çünkü iman, ahlâkî değerlerin tam mânâsı ile merkezidir ve tüm İslâmî erdemlerin çıktığı bir kaynaktır. 152 Kur ân da önemli bir yer tutan iman kavramı, kendi semantik alanını oluşturmaktadır. Bir çok anahtar kelime -Allah, İslâm, tasdik, tekzip, küfür ve şükür gibi- bu kavramın etrafında dizilmektedir. 153 Dolayısıyla merkezde bulunan iman kavramının etrafındaki kelimelerin her biri ana mânânın özel bir yönünü içinde barındırmaktadır. Allah kelimesi ise, iman semantik alanının etrafında, bu kavramın 149 150 151 152 153 Bakara,2/55. Şuarâ,26/111. Atay, Hüseyin, Kur ân da İman Esasları, Atay Yayınevi, Ankara, 1988, s.11. İzutsu, T., Kur ân da Dinî ve Ahlâkî Kavramlar, s.245. İzutsu, T., Kur ân da Allah ve İnsan, s.39.

29 temel objesini oluşturmaktadır. 154 Kur ân, önemle Allah a, peygamberine ve diğer iman esaslarına inanmanın üzerinde durmaktadır: 155 Peygamber Rabbinden kendisine indirilene inandı, mü minler de. Hepsi; Allah a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır... 156...O halde Allah a ve resulüne iman edin; Allah a ve onun sözlerine inanan o ümmî peygambere iman edip uyun ki, doğruya ulaşabilesiniz 157 Kur ân da bu fiil, aynı zamanda Allah tan başkasına inananlar hakkında da kullanılmaktadır. 158 Fîrûzâbâdî (ö.817/1414), iman kavramının Kur ân da; dil ile ikrar, 159 gizli ve açık olarak tasdik etmek, 160 tevhit, 161 müşriklerin inkarı, 162 namaz 163 anlamlarına geldiğini belirtmektedir. 164 Biz burada imanı kelime olarak ele aldığımızdan, iman kavramıyla ilgili itikâdî fırkaların görüşlerine girmeyeceğiz. 165 154 İzutsu, T., Kur ân da Allah ve İnsan, s.40. 155 Bu konuda örnek için bkz. Bakara,2/41,62,85,91,121,126; Âl-i İmrân, 3/7,52,53,72, 81,84; Nisâ, 4/152; Tevbe,9/18,61; Hûd,11/36; Nahl,16/104; İsrâ,17/107; Tâhâ, 20/70; Nûr,24/62; Şûrâ,42/15. 156 Bakara,2/285. 157 A râf,7/158. 158 Nisâ,4/51; Ankebût,29/67. 159 Münâfikûn,63/3. 160 Beyyine,98/7. 161 Mâide,5/5. 162 Yûsuf,12/106; Zuhruf,43/88. 163 Bakara,2/143. 164 el-fîrûzâbâdî, Besâir Zevi t-temyîz fî Letâifi l-kitâbil-azîz (I-VI), el-mektebetü l-ilmiyye, Beyrut, ts., c.ii, s.150. 165 İman kavramıyla ilgili tarifler ve görüşler hakkında geniş bilgi için bkz. et-teftâzânî, a.g.e. c.v, ss.175-232; İzutsu, T., İslâm Düşüncesinde İman Kavramı, (Çev. Selahaddin Ayaz), Pınar Yayınları, İstanbul, 1984, s.75 vd.

30 Görülmektedir ki, emanet kavramıyla paralel olarak, içinde güven duygusu anlamının yer aldığı iman, Kur ân da yer alan en önemli kavramlardandır. Bütün kavramlar ise, onun üzerine bina edilmektedir. 2.Güven Emanet kavramını da içine alan güven esaslı konular, Kur ân da önemli bir yer tutmakta; bunlar bazen de şahıslarla ve olaylarla örneklendirilmektedir. Bu bölümde biz, Kur ân da bu anlamlarda geçen E-M-N kökü ve müştaklarını başlıklar altında vermeye çalışacağız. 2.1. Güven Duygusu ve Güvende Olmak Kur ân da güven duygusunu ifade eden kelimesi iki âyette 166 geçmektedir. Bu âyetlerde, üzüntü ve sıkıntının yaşandığı; savaş gibi korkulu hallerin bulunduğu zor anlarda, mü minlerin içini sarıp kuşatan bir güven duygusundan bahsedilmektedir. Maddî-manevî bir güven halini ifade eden kelimesi ise, Kurân da beş yerde geçmektedir. 167 Bunlardan şu âyetler oldukça dikkat çekicidir: Hem siz, hakkında size delil indirmediği şeyleri Allah a ortak koştuğunuz halde korkmuyorsunuz da, ben nasıl ortak koştuğunuz şeylerden korkarım! Şimdi, biliyorsanız (söyleyin), iki gruptan hangisi (tek Allah a inananlar mı, yoksa Allah a ortak koşanlar mı?) güvende olmaya daha layıktır? İman edip de imanlarına 166 167 Âl-i İmrân,3/154; Enfâl,8/11. Bakara,2/125; Nisâ,4/83; En âm,6/81,82; Nûr,24/55.

31 herhangi bir zulmü karıştırmayanlar; işte güven onlarındır ve doğru yolu bulanlar da onlardır. 168 Burada E-M-N kökünden müştak dört kelime vardır: iki defa ve kelimeleri. Peş peşe gelen bu iki âyette, aynı kökten kelimeler olan iman ve güven bir arada yer almakta ve güvene ulaşma şartı da imana bağlanmaktadır. Bu konuda şu âyeti de zikredebiliriz:...korkularından sonra onları mutlaka güvenle değiştirecektir... 169 Bu âyette, teriminin korkudan sıyrılıp, kurtulmak anlamından hareketle, bireyin ulaşacağı kalbî rahatlığa dair, bireye yönelik bir vaat vardır ki, bu güven duygusu, gerçek bir mü mini karakterize eden, Bilinemeyen e ilişkin her türlü korkudan kurtulmuş olma haliyle ilgilidir. Dolayısıyla âyet, inanan kişinin duygusal ve zihnî planda, Allah a olan bağlılığının bir sonucu olarak korkularından kurtulmasını ifade etmektedir. Aynı zamanda âyet, lafzî olarak, korkulardan veya girdikleri tehlikelerden sonra mü minlerin harici ve maddi toplumsal bir emniyet dönemine ulaşacağına dair bir vaadi de içermektedir. 170 Kur ân da fiili, herhangi bir tehlikeden emin ve güvende olmak anlamında on iki yerde geçmektedir. 171 Bunlardan, iki âyette 172 mü minlerin ibadetlerini güvenli bir duruma kavuştuklarında yapmaları istenmektedir. 173 Diğer âyetlerde, bir insanın ya da toplumun, herhangi bir anda başına gelebilecek bir bela 168 169 170 171 172 173 En âm,6/81,82. Nûr,24/55. Esed, Muhammed (ö.1412/1992), Kur ân Mesajı (I-III), (Çev. Cahit Koytak, Ahmet Ertürk), İstanbul, 1999, c.ii, s.721. A râf,7/97,98,99; Yûsuf,12/107; Nahl,16/45; İsrâ,17/68,69; Mülk,67/16,17; Meâric,70/28. Bakara,2/196,239. Bu konuda bkz.elmalılı, a.g.e., c.ii, s.814.

32 ve musibetten, kıyamet saatinin ansızın gelmesinden veya ahirette insanın Allah ın azabından emin olamayacağından bahsedilmektedir. Bu konuda şu âyetleri örnek verebiliriz: Peki (o) ülkelerin halkı, geceleyin uyurlarken azabımızın kendilerine gelmeyeceğinden emin midirler? Yoksa o ülkelerin halkı, kuşluk vakti eğlenirlerken azabımızın onlara gelmeyeceğinden emin midirler? Allah'ın tuzağından (kurtulacaklarına) emin mi oldular? Ziyana uğrayan topluluktan başkası, Allah'ın tuzağından emin olmaz. 174 Allah tarafından, onları kuşatacak bir azaba uğramalarından veya farkına varmadan, kıyamet saatinin ansızın gelmeyeceğinden emin mi bulunuyorlar? 175 Bu anlamda bir âyette de Me mûn ifadesi geçmektedir. Gerçekten de Rabblerinin azabından kimse güvende değildir. 176 Aynı zamanda Kur ân, Allah ı güven veren ve kullarını güvene kavuşturan vasfıyla da anlatmaktadır. Bu anlamda ise, bir âyette fiili geçmektedir: 174 175 176 A râf,7/97-99. Yûsuf,12/107. Meâric,70/28.