KUR ULUŞ: OCAK-1975, YIL: 31 SIRA SAYI: 363



Benzer belgeler
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2013/ K. 2015/1362 T

İlgili Kanun / Madde 506 S. SSK/61

CEZAİ ŞARTIN TEK YANLI KARARLAŞTIRILAMAYACAĞI

gün, Esas:2011/9-193 Karar:2011/269

Yargıtay Kararları YARGITAY HUKUK GENEL KURULU. Derleyen: Av. Dr. Ertan İREN ESAS NO: 2009/9-232 KARAR NO: 2009/278 KARAR TARİHİ:

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /2, 3, 6 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2012/6638 Karar No. 2014/11489 Tarihi:

Hukuk Genel Kurulu 2014/454 E., 2016/481 K. "İçtihat Metni"

T.C. D A N I Ş T A Y İdari Dava Daireleri Kurulu. Esas No:2005/374 Karar No:2007/103

SİRKÜLER 2013/23. : Vadesi Gelmemiş İleri Tarihli Çeklere Senetler Gibi Reeskont Uygulanabilecek

KAMU İHALE KANUNUNA GÖRE İHALE EDİLEN PERSONEL ÇALIŞTIRILMASINA DAYALI HİZMET ALIMLARI KAPSAMINDA İSTİHDAM EDİLEN İŞÇİLERİN KIDEM TAZMİNATLARININ

Mahkemece, davalı işçinin eylemli çalışması bulunmadığı gerekçe gösterilerek istek hüküm altına alınmıştır.

T.C. ANKARA 2. İDARE MAHKEMESİ ESAS NO : 2011/1810 KARAR NO : 2012/280

Özelge: 4632 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi kapsamında vakıf/sandıklardan bireysel emeklilik sistemine yapılan aktarımlarda vergilendirme hk.

CMK 135 inci maddesindeki amir hükme rağmen, Mahkemenizce, sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespitine karar verildiği görülmüştür.

İlgili Kanun / Madde 4857.S.İşK/17

YARGITAY 2. HUKUK DA RES

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI (Mükellef Hizmetleri KDV ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü)

DANIŞTAY İDARİ ve VERGİ DAVA DAİRELERİNE İLİŞKİN TEMEL UYUŞMAZLIKLAR İLE UYUŞMAZLIKLARIN YOĞUNLAŞTIĞI BÖLGELER ;

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU

Tüketici Hukuku Enstitüsü. I. Kentsel Dönüşüm Raporu

ÖZET: Hüküm uyuşmazlığının varlığı için öngörülen koşullar gerçekleşmediğinden,

TEŞVİK BELGELİ MAKİNA VE TEÇHİZAT TESLİMLERİNE UYGULANAN KDV İSTİSNASINDA BİR SORUN

SİRKÜLER 2009 / İşsizlik Ödeneği Almakta Olan İşsizleri İşe Alan İşverenlere Yönelik Sigorta Primi Desteği

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2012/82

HUKUK GENEL KURULU KARARI

B.07.1.GİB.0.66/ T.C. MALİYE BAKANLIĞI Gelir İdaresi Başkanlığı. Seri No:2006/1

YARGITAY KARARLARI. T.C. YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ Esas No: 2012/8801 Karar No: 2012/12525 Karar Tarihi:

ELEKTRİK ÜRETİM SANTRALLERİNDE KAPASİTE ARTIRIMI VE LİSANS TADİLİ

EK-1. bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi şartıyla bu alacaklara bağlı faizlerin tahsilinden vazgeçilir.

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2009/27 TARİH:

YARGITAY 14. HUKUK DA RES

12.1 ODA TARAFINDAN AÇILAN DAVALAR VE SONUÇLARI

Av. Oğuzhan SONGÖR Emekli Hakim Rekabet Kurulu Eski İkinci Başkanı Başkent-Ufuk-Atılım Üniversiteleri Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi

: Lafarge Beton A.Ş. : Av. Gamze Çiğdemtekin Piyade Sokak Portakalçiçeği Apt. C Blok No:18 K:3 -Çankaya/ANKARA Karşı Taraf (Davalı)

SAYI: 2012/11 Ankara,14/12/2012 KONU: Kur Farklarının KDV Karşısındaki Durumu Hk. SİRKÜLER

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Sigortalı Tescil ve Hizmet Daire Başkanlığı

YARGITAY 14. HUKUK DA RES KARARLARI

* KURGU SONUÇU OLUŞTURULMUŞ "CD" DELİLİ HÜKME ESAS ALINMAZ

: Prof. Dr. Nurettin KALDIRIMCI : Kenan TÜRK, Dr. Murat ÇETİNKAYA, Reşit GÜRPINAR, Fevzi ÖZKAN, Dr. Metin ARSLAN, Doç. Dr.

Başbakanlık (Hazine Müsteşarlığı) tan:

İtiraz Eden (Davacı) : TMMOB Çevre Mühendisleri Odası : Av. Emre Baturay Altınok Üsküp Cad. (Çevre Sk.) No:22/7, Çankaya/Ankara

YÜKSEKÖĞRETİM KANUNU

ŞİKAYET NO : /364 KARAR TARİH : 16/01/2014 RET KARARI ŞİKAYETÇİ :...,

OTOPARK YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ KISIM. Genel Hükümler

Avrupa Adelet Divanı

287 SERİ NO'LU GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ

Özelge: Meslek Yüksekokulunun Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ve Diğer Vergi Kanunları karşısındaki durumu hk.

Rekabet Kurumu Başkanlığından, REKABET KURULU KARARI

BÖLÜM 3 : SONUÇ VE DEĞERLENDİRME BÖLÜM

YARGITAY 15. HUKUK DA RES

KALE Danismanlik

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL TESİSLERİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM

İTİRAZ YOLU İLE ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURULMASI KARARI

YARGITAY 6. HUKUK DA RES

SİRKÜLER RAPOR MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİ KANUNU GENEL TEBLİĞİ. (Seri No:30) Sirküler Tarihi: Sirküler No: 2008/58

Konu : Nakit Sermaye Artırımlarında Vergi Avantajı (2)

2. Söz konusu koruma amaçlı imar planı üst ölçek plana aykırı hususlar içermektedir.

T.C. KÜÇÜKÇEKMECE BELEDİYE BAŞKANLIĞI MALİ HİZMETLER MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARI İLE ÇALIŞMA USUL VE ESASLARINA DAİR YÖNETMELİK

Ödettirilecek tazminat miktarı

TMSF YE GEÇEN KIYI BANKALARINDAN ELDE EDĐLEN FAĐZ GELĐRLERĐNĐN VERGĐLENDĐRĐLMESĐYLE ĐLGĐLĐ TEBLĐĞ YAYIMLANDI

Nakit Sermaye Artırımı Uygulaması (Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No:1) nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri No:9))

MADDE 28 E İLİŞKİN ÖRNEK DANIŞTAY KARARLARI

YARGITAY 1. HUKUK DA RES

Hukuk ALT İŞVEREN İŞÇİSİNİN AÇTIĞI İŞE İADE DAVASINDA MECBURİ DAVA ARKADAŞLIĞI. Karar İncelemesi

YATIRIMLARIN VE ĠSTĠHDAMIN TEġVĠKĠ ĠLE BAZI KANUNLARDA DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASI HAKKINDA KANUN

MALATYA SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI CHAMBER OF CERTIFIED ACCOUNTANTS OF MALATYA. Sayı : 2010/134 Malatya : 02/06/2010

YÖNETMELİK. Kamu İhale Kurumundan:

ZAĞNOS VADİSİ KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ

T.C. ZİRAAT BANKASI PERSONELİ VAKFI SOSYAL GÜVENLİK YARDIMLARI BÖLÜMÜ ÜYELERİ VE HAK SAHİPLERİNİN KAZANILMIŞ HAKLARI VE TASFİYE PAYLARI RAPORU

YARGITAY 7. HUKUK DA RES

Politika Notu. Yönetişim Etütleri Programı. Ekim Özelleştirme Gelirlerinin Kullanımı

a) Birim sorumluları: Merkez çalışmalarının programlanmasından ve uygulanmasından sorumlu öğretim elemanlarını,

Birim: Üniversiteye bağlı Fakülte, Enstitü, Yüksekokul, Merkezler ve Laboratuvarları,

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır.

Adalet Bakanlığı ve Türkiye Barolar Birliğinden: Resmi Gazete Tarihi : 23/08/2008 Resmi Gazete Sayısı : 26976

SERMAYE ġġrketlerġnde KAR DAĞITIMI VE ÖNEMĠ

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ DERS GÖREVLENDİRME YÖNERGESİ

İSTANBUL ( ). İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI NA GÖNDERİLMEK ÜZERE ANKARA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI NA. : TMMOB Şehir Plancıları Odası (İstanbul Şubesi)

VAKIF VE DERNEKLERĠ ĠLGĠLENDĠREN YASAL MEVZUAT VE DĠĞER KONULAR Kanun, Yönetmelik, Tebliğ ve Genelge

KAT MÜLKİYETİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN

Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliği ( Sıra No: 44 ) (TASLAK)

HİZMET ALIMLARINDA FAZLA MESAİ ÜCRETLERİNDE İŞÇİLERE EKSİK VEYA FAZLA ÖDEME YAPILIYOR MU?

Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü :18

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesi

MAKÜ YAZ OKULU YARDIM DOKÜMANI 1. Yaz Okulu Ön Hazırlık İşlemleri (Yaz Dönemi Oidb tarafından aktifleştirildikten sonra) Son aktif ders kodlarının

5510 SAYILI YASA SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI İLE İLGİLİ YÖNETMELİKLERE İLİŞKİN RAPOR

6 Nisan 2011 ÇARŞAMBA Resmî Gazete Sayı : YÖNETMELİK

17-19 EYLÜL 2010 TARİHLERİ ARASINDA MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİN DE YAPILAN ADIM ÜNİVERSİTELERİ İDARİ GRUP TOPLANTI KARARLARI

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2014/026 Ref: 4/026

Yazar Ali Karakuş Pazartesi, 17 Kasım :03 - Son Güncelleme Perşembe, 25 Şubat :36

AMASYA ÜNİVERSİTESİ ETİK KURUL YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

TAŞINMAZ MAL SATIŞ ŞARTNAMESİ

T.C. V 'V * / ANTALYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ANTALYA. İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı Planlama Şube Müdürlüğü

: Yargıtay Adına Birinci Başkan Müfit UTKU Yayın Müdürü : Yargıtay Yayın İşleri Müdürü Ali Rıza GENİŞ

LG BİREYSEL AKILLI TELEFON KAMPANYA TAAHHÜTNAMESİ

RET KARARI. ŞİKÂYET EDİLEN İDARE VE ADRESİ : SOK Başkanlığı Kütahya Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü

REKABET KURULU KARARI

AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun

İL: Mersin İLÇE: Tarsus MAH.: Sofular SOKAK: 37 ve 42. Sokaklar

Transkript:

KUR ULUŞ: OCAK-1975, YIL: 31 SIRA SAYI: 363 CİLT: 31 MAYIS - 2005 SAYI: 5 f w \ r 1 '

Sahibi : Yargıtay Adına, Birinci Başkan Osman ARSLAN Yayın Müdürü : Yargıtay Yayın İşleri Müdürü H. Bayram USLU TASNİF KURULU Başkan : Hakkı DİNÇ (2. Hukuk Dairesi Üyesi) Üyeler : İnci BİÇKİN (Tetkik Hâkimi) Emrullah AYCI (Tetkik Hâkimi) Yargıtay Yayın İşleri Müdürlüğü nce ayda bir kez yayımlanır. Yönetim ve yazışma adresi: Yargıtay Yayın İşleri Müdürlüğü (Yargıtay Ek Binası, Vekaletler Caddesi, No: 3) 06658 Ankara. Telefon: (0-312) 425 16 49; 419 34 17 Abone servisi: (0-312) 416 11 36-416 11 38-416 11 39 Faks: (0-312) 419 41 11 % 1 oranındaki katma değer vergisi içinde, 2005 yılı Yargıtay Kararları Dergisi abone bedeli 78.00. YTL dir. Dergi bedeli Ziraat Bankası Kızılay Şubesi ndeki 39009014-5001 sayılı veya Posta Çekleri Merkezi ndeki 92932 numaralı hesaplarımızdan birine aktarılarak yada Müdürlüğümüz Veznesine yatırılarak abone olunur. Abone işleri için Müdürlüğümüze başvurulmalıdır. Yıllık abone olmaları koşuluyla, Hukuk Fakültesi Öğrencilerine % 30 indirim uygulanır. Ödemeli gönderilmez, temsilcimiz yoktur. İç kapak ve grafikler: Faruk AFŞAR ISSN 1300-0195

m Rmımyıım m r m r i D8umun. İCMJIISH m msm / V V / V V A A

Dairesi HUKUK BÖLÜMÜ Hukuk Genel Kurulu Birinci Hukuk Dairesi tkinci Hukuk Dairesi Üçüncü Hukuk Dairesi Dördüncü Hukuk Dairesi Beşinci Hukuk Dairesi Altıncı Hukuk Dairesi Yedinci Hukuk Dairesi Sekizinci Hukuk Dairesi Dokuzuncu Hukuk Dairesi Onuncu Hukuk Dairesi Onbirinci Hukuk Dairesi Onikinci Hukuk Dairesi Onüçüncü Hukuk Dairesi Ondördüncü Hukuk Dairesi Onbeşinci Hukuk Dairesi Onaltmcı Hukuk Dairesi Onyedinci Hukuk Dairesi Onsekizinci Hukuk Dairesi Ondokuzuncu Hukuk Dairesi Yirminci Hukuk Dairesi Yirmibirinci Hukuk Dairesi İÇİNDEKİLER Yayınlanan Karar Sayısı 45 2 2 2 1 1 4 1 1 2 2 4 2 2 3 2 2 5 1 1 1 2 2 Sayfa 661-760 661-672 672-676 677-679 679-681 681-683 683-689 689-690 690-693 694-698 698-702 702-711 712-715 715-718 718-725 725-730 731-733 734-745 745-746 747-748 748-749 750-756 756-760 CEZA BÖLÜMÜ Ceza Genel Kurulu Birinci Ceza Dairesi İkinci Ceza Dairesi Üçüncü Ceza Dairesi Dördüncü Ceza Dairesi Beşinci Ceza Dairesi Altıncı Ceza Dairesi Yedinci Ceza Dairesi Sekizinci Ceza Dairesi Dokuzuncu Ceza Dairesi Onuncu Ceza Dairesi Onbirinci Ceza Dairesi Endeksler Maddelere Göre Arama Dizini Kavramlara Göre Arama Dizini Yayınlar Listesi 24 1 1 3 2 1 2 5 2 2 2 1 2 762-810 762-778 778-780 780-783 783-786 786-787 787-790 790-796 796-800 801-803 803-805 805-807 808-810 812 813-817 818-822 823-824

CtLT: 31, SAYI: 5, MAYIS 2005 661 T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E: 2004/5-716 K: 2005/43 T: 9.2.2005 GERİ ALMA DAVASI HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ÖZET: 2942 sayılı Kanun m 23. maddesinde düzenlenen geri alma hakkının doğması için, beş yıllık hak düşürücü sürenin dolması gerekir. Birçok parselin aynı amaç için kamulaştırılması halinde, en son parselin kamulaştırma bedelinin kesinleşme tarihi hak düşürücü sürenin başlangıç günü olarak alınır. (2942 s. Kamulaştırma K. m. 23) Taraflar arasındaki Kamulaştırma Kanunu nun 23. maddesi uyarınca geri alma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Üsküdar Asliye İkinci Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 11.12.2001 gün ve 376-1130 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Beşinci Hukuk Dairesinin 14.5.2002 gün ve 3856-11016 sayılı ilamı ile, (...Dava, Kamulaştırma Kanununun 23. maddesine göre geri alma istemine ilişkindir. Sözü edilen madde uyannca mal sahibinin geri alma hakkının doğması için kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden itibaren 5 yıl içinde kamulaştırmayı yapan idarece kamulaştırılan taşınmaz üzerinde hiçbir işlem ve tesisat yapılmaması veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmazın olduğu gibi bırakılması gerekir. Aynı amacın gerçekleşmesi için birden fazla taşınmaz birlikte kamulaştırıldığında taşınmaz mallarının durumunun bir bütün olduğu kabul edilerek yukarıda anlatılan hususlar buna göre uygulanır. 1- Dava konusu taşınmaz 502 ada, 4, 5, 6 nolu parsellerle birlikte Selmanipak Caddesini genişletmek amacıyla kamulaştırılmıştır. Sözü edilen

662 ----------------------------- YARGITAY KARARLARI DERGİSİ parsellerden 502 ada 4 parselin kamulaştırma bedelinin kesinleşme tarihi 10.10.1997 dir. Bu tarih ile dava tarihi arasında 5 yıllık sürenin geçmemiş olması nedeniyle davacının dava açma hakkı doğmamıştır. Davanın bu sebeple esasa girilmeden reddine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi, 2- Kabule göre; Aynı amacın gerçekleşmesi için dava konusu taşınmaz diğer taşınmazlarla birlikte kamulaştırılmıştır. Birlikte kamulaştırılan 502 A, 4, 5, 6 parseller yola katılmıştır. Bu itibarla 23. maddenin 3. fıkrası uyarınca kamulaştırma amacına uygun hiçbir işlem ve faaliyette bulunulmama koşulu da gerçekleşmemiştir. Davanın esas yönünden de kabulünün mümkün olmadığının gözetilmemesi, Doğru görülmemiştir...) Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz eden: Davalı vekili Hukuk Genel Kurulu nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, Kamulaştırma Kanunu nun 23. maddesi uyarınca taşınmaz malın geri alınması istemine ilişkindir. A- Davacının İsteminin Özeti: Davacılar vekili 6.4.2001 tarihli dava dilekçesinde; Tapuda müvekkilleri adına kayıtlı iken, davalı idarece yol genişletme çalışmaları nedeniyle kamulaştırılan Üsküdar, Selmanağa mahallesi 510 ada 8 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin kesinleştiği 19.3.1996 tarihinden, dava tarihine kadar geçen beş yıl ierisinde kamulaştırma amacına uygun kullanılmadığı ve büfe olarak şahıslara kiralandığını ileri sürerek, dava konusu 510 ada 8 parsel sayılı taşınmazın davacılara iadesi ile tapu kaydının tashihine karar verilmesini istemiştir. B- Davalının Cevabının özeti: Davalı I Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili; Kamulaştırma Kanunu nun 23. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediğini; İdarece ta

CİLT: 31, SAYI: 5, MAYIS 2005 663 şınmazın kamulaştırma amacına tahsisi yönünde gerekli girişimlerde bulunulmuş olup, aynı amacın gerçekleştirilmesi için dava konusu taşınmazla birlikte kamulaştırılan diğer taşınmazların kamulaştırma bedelinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında beş yıllık sürenin geçmediğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. C- Yerel Mahkeme Kararının özeti: Yerel mahkeme; 27.2.1992 tarihli Encümen kararıyla kamulaştırılan dava konusu 510 ada 8 parsel sayılı taşınmaz ile dava dışı 502 ada 4, 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların, aynı amacın gerçekleştirilmesi için kamulaştırılmadıkları,' dolayısıyla beş yıllık sürenin hesabında 502 ada 4, 5 ve 6 numaralı parsellerin kamulaştırma bedellerinin kesinleşme tarihlerinin nazara alınamayacağı, dava konusu 510 ada 8 parsel sayılı taşınmazın idarece kamulaştırma amacına uygun kullanılmadığı ve beş yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir. D- Temyiz Evresi Bozma ve Direnme: Davalı vekilince, davaya cevap dilekçesinde savunma tekrarlanmak suretiyle temyiz edilen karar, özel Daire ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme ilk kararındaki gerekçesini tekrarla önceki karannda direnmiştir. E- Maddi Olay: Dava konusu Üsküdar-Selmanağa mahallesi, Selmanipak caddesi 510 ada 8 parsel sayılı taşınmaz, dava dışı 502 ada 4,5,6 parsel sayılı taşınmazlarla birlikte, I Büyükşehir Belediye Encümeni nin 27.2.1992 tarihli kararı ile, İmar planında yol genişlemesi alanında kaldığı belirtilerek, kamulaştırılmıştır. F- Gerekçe: Yerel mahkeme ile özel daire arasında dava konusu, 510 ada 8 numaralı parselin kamulaştırma bedelinin kesinleştiği 19.3.1996 tarihinden, dava tarihine kadar beş yıllık sürenin dolduğu; ancak, dava dışı 502 ada 4 numaralı parselin kamulaştırma bedelinin kesinleştiği 10.10.1997 tarihi ile dava tarihi arasında Kamulaştırma Kanunu nun 23. maddesinde öngörülen beş yıllık sürenin geçmediği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.

664 YARGITAY KARARLARI DERGİSİ Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; Dava konusu taşınmaz ile birlikte kamulaştırılan dava dışı 502 ada 4 numaralı parselin kamulaştırma bedelinin kesinleşme tarihi ile dava tarihi arasında beş yıllık sürenin geçmemiş olması nedeniyle, görülmekte olan davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasındadır. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu nun 23. maddesinin birinci fıkrasında; Kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl içinde, kamulaştırmayı yapan idarece, kamulaştırma ve devir amacına uygun hiçbir işlem veya tesisat yapılmaz veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmaz mal olduğu gibi bırakılırsa, mal sahibinin kamulaştırma bedelini aldığı günden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte ödeyerek, taşınmazı geri alabileceği açıklanmış; aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise, aynı amacın gerçekleşmesi için birden fazla taşınmaz birlikte kamulaştırdığı takdirde bu taşınmaz malların durumunun bir bütün oluşturduğu kabul edilerek, yukarıdaki fıkraların buna göre uygulanacağı, hükme bağlanmıştır. Bu açık hüküm karşısında, beş yıllık hak düşürücü süre dolmadan mal sahibinin geri alma hakkı doğmadığı gibi, birçok parselin aynı amaç için kamulaştırılması halinde en son parselin kamulaştırma bedelinin kesinleşme tarihinin, hak düşürücü sürenin başlangıç günü olarak esas alınacağında kuşku ve duraksama bulunmamaktadır. Kamu düzeni ile ilgili hak düşürücü süre niteliğindeki bu sürenin nasıl işleyeceği ve ne şekilde hesaplanacağının, bu madde çerçevesinde incelenmesi zorunludur. Somut olayda; dava konusu 510 ada 8 parsel sayılı taşınmaz ile birlikte, dava dışı 502 ada 4,5,6 parsel sayılı taşınmazlar, onaylı imar planına dayanılarak ve yol geçirilmek amacı ile kamulaştırılmıştır. Bu şekilde, aynı amaç için yapılan kamulaştırmalarda bütün taşınmaz malların bir kül olarak ele alınıp, Kamulaştırma Kanunu nun 23. maddesinde öngörülen koşulların oluşup oluşmadığının saptanması ve sürelerin de buna göre hesaplanması gerekir. Her ne kadar direnme kararında, dava konusu taşınmazla birlikte kamulaştırılan dava dışı üç parça taşınmazın irtibatlarının bulunmadığı, dolayısıyla aynı amacın gerçekleştirilmesi söz konusu olmadığından beş yıllık hak dü

CİLT: 31, SAYI: 5, MAYIS 2005 665 şürücü sürenin beklenmesine gerek ve zorunluluk bulunmadığı ifade edilmiş ise de; Kamulaştırma kararında gösterilen tüm parsellerin onaylı imar planında yola ayrıldığı açıktır. Onaylı imar planında değişiklik yapıldığı ispat edilemediği gibi, idarece kamulaştırma amacının gerçekleşmesini olanaksız kılacak bir işlemde yapılmadığı; öte yandan yasal süre içinde taşınmazın amaca özgülenmesi olası bulunduğuna göre, dava konusu parselin, dava dışı 502 ada 4, 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazlarla kamulaştırma işlemi bakımından bir bütün oluşturduğu ve aynı amacın gerçekleştirilmesi için kamulaştırıldığı açıktır. Hal böyle olunca; Mahkemece Özel Daire bozma kararına uyularak dava konusu taşınmazla aynı amaç için birlikte kamulaştırılan 502 ada 4 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin kesinleştiği 10.10.1997 tarihinden, 6.4.2001 dava tarihine kadar Kamulaştırma Kanunu nun 23. maddesinde öngörülen beş yıllık sürenin geçmemiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır. Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme karannın yukarıda ve Özel Daire bozma karannda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 9.2.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

666 YARGITAY KARARLARI DERGİSİ T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E: 2005/13-32 K: 2005/85 T: 23.2.2005 TEMYİZ HAKKI ÖZET: Temyiz hakkı, gerekçesi veya sonucu itibariyle o hakka sahip tarafın aleyhine sonuçlar doğuran ve usul hukuku kurallarının temyizine olanak tanıdığı bir kararın verildiği tarihte doğar. Davanın daha önceki aşamalarında böyle bir hak olamayacağına göre; bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu tarihteki hukuksal durum esas alınmalı, karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyorsa ona bağlı kalmmalıdır. (1086 s. HUMK. m. 427, 428) Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Ankara Asliye Onüçüncü Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 2.10.2003 gün ve 2002/318-2003/950 sayılı karann incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay Onüçüncü Hukuk Dairesinin 14.4.2004 gün ve 2003/17018-2004/5298 sayılı ilamı ile; (...1- Dosyadaki yazılara, karann dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2- Kural olarak bir davada hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla bağlı olup istekten fazlasına veya istek dışında bir başka şeye hüküm veremez. (HUMK md. 74) Somut olayda davacı, davasını açarken tespit dosyasındaki bilirkişi raporuna dayanmış olup raporda hor kullanma nedeniyle kiralananda meydana gelen zarar miktarı belirlenmiştir. Bu raporda kira kaybına ilişkin her hangi bir miktar bulunmamaktadır. Böyle olunca davacının davasını açarken kira kaybına ilişkin bir talebi olmadığının kabulü gerekir, öyle ise,

CİLT: 31, SAYI: 5, MAYIS 2005 667 mahkemece istem dışına çıkılarak davacının talebi olmadığı halde kira kaybına ilişkin olarak 125.000.000 TL.ye hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir...) Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz Eden: Davalı vekili Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, kiralananın hor kullanılmasından ve tahliyeden sonra onarım süresince boş kalmasından kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir. A- Davacı İsteminin özeti: Davacı vekili, davacıya ait apartman dairesinde kiracı olan davalının 15.3.2002 tarihinde kiralananı tahliye ettiğini, yaptınlan delil tespiti sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda, kiralanandaki hasarın onarımı için gereken masraf tutarının 799.300.000 TL. olarak hesaplandığını, ancak davacının yapacağı tadilat nedeniyle kiraya veremeyeceği süreye ait kira gelir kaybı yönünden bir değerlendirme yapılmadığını belirterek, delil tespiti raporunda hesaplanan onarım masraflan ile delil tespiti için yapılan masrafların toplamı 899.520.000 TL.nin ve kiralananın onarım süresi boyunca kiraya verilemediği süre için hesaplanacak kira gelir kaybı tutarının, dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. B- Davalı Cevabının özeti: Davalı Arif vekili, kiralananın hor kullanılmadığını, sadece normal kullanımdan kaynaklanan olağan yıpranmalar bulunduğunu, kira sözleşmesinde kiralananın boya ve badanası yaptınlmak suretiyle teslim edileceğine dair bir hükme de yer verilmediğini savunarak davanın reddini istemiştir. C- Yerel Mahkeme Kararının özeti: Yerel Mahkeme, yargılama sırasında alınan 7.7.2003 tarihli bilirkişi raporunu benimseyerek, kiralananda hor kullanmadan dolayı oluşan hasarın giderilmesi için gereken masraf tutarının 349.600.000 TL ve onarım nedeniyle uğranılan 15 günlük kira gelir kaybı 125.000.000 TL. olmak üzere toplam 474.600.000 TL. nin dava tarihinden

668 YARGITAY KARARLARI DERGİSİ itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermiştir. D- Temyiz Evresi, Bozma ve Direnme: Davalı vekilince, kiralananın hor kullanıldığının kanıtlanamadığı, kira gelir kaybına hükmedilmesinin de yanlış olduğu öne sürülerek temyiz edilen karar, özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle ve oyçokluğu ile bozulmuş; Yerel Mahkeme gerekçesini tekrarlayarak önceki kararında direnmiş; direnme kararını davalı vekili temyiz etmiştir. E- Ön Sorun: Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşme sırasında, işin esasına geçilmeden önce, davanın müddeabbihi itibariyle direnme kararının temyizinin mümkün olup olmadığı, ön sorun olarak incelenmiştir. Öncelikle belirtilmelidir ki; Yerel Mahkemenin önceki hükmü ile bozma ve direnme kararlarının içerik ve kapsamlarına göre Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacının tahliyeden sonra onarım için kiralananın boş kaldığı süreden dolayı uğranılan kira gelir kaybı yönünden bir isteminin bulunup, bulunmadığı noktasında toplanmakta olup; Yerel Mahkemenin, dava dilekçesinde anılan yönde bir istem bulunduğunu benimsemek suretiyle hüküm altına aldığı, dolayısıyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlığın ilişkin bulunduğu tutar, 125.000.000 TL.'den ibarettir. Bilindiği gibi, 14.7.2004 tarih ve 5219 sayılı "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" 21.7.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış; 15. maddesindeki hüküm gereğince, 2. maddesinin (B) fıkrası, 3. maddesinin (C) fıkrası, 7, 9, 10, 11, 12. maddeleri ile 13. maddesinin (B) fıkrası 1.1.2005 tarihinde, diğer maddeleri ise yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir. Anılan Kanun'un, 2. maddesinin yayım tarihinde yürürlüğe giren (A) fıkrasının (c) bendi ile; 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'un 427. maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan ve ek 3. maddesine göre "kırkmilyon" TL. olarak uygulanması öngörülen. parasal sınır "birmilyar" TL.; beşinci fıkrasında yer alan ve ek 3. maddesine göre "sekizyüzmilyon" TL. olarak uygulanması öngörülen duruşma sınırı "onmilyar" TL.; altıyüzmilyon" TL. olarak uygulanması öngörülen karar düzeltme sınırı da altımilyar" TL. olarak değiştirilmiştir. Kısaca, anılan Kanun, 21.7.2004 tarihinden itibaren temyiz (kesinlik) sınırını 1.000.000.000 TL. (1.000 YTL), karar düzeltme sınırını da 6.000.000.000 TL. (6.000 YTL) olarak belirlemiştir.

CİLT: 31, SAYI: 5, MAYIS 2005 669 Eldeki dava 12.4.2002 günü açılmış, Yerel Mahkemenin 2.10.2003 günlü önceki hükmü Özel Dairece 14.4.2004 günü bozulmuştur. Direnme kararı ise 13.10.2004 günü verilmiştir. Görüldüğü üzere; gerek dava, gerek önceki karar ve gerekse bozma tarihlerinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 427/2. maddesinin 5219 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki direnme tarihinde ise söz konusu değişiklikle oluşan yeni hükmü yürürlüktedir. Dolayısıyla, somut olayda direnme kararının temyizinin mümkün olup olmadığı konusundaki yapılacak değerlendirme; temyiz sınırı konusunda bu tarihlerden hangisinde yürürlükte bulunan yasa hükmünün esas alınacağı yönünde yapılacak saptamaya bağlı olarak, farklı sonuçlara götürecektir. Önemle vurgulanmalıdır kı; 5219 sayılı Kanun, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda daha önce değişiklik yapan çok sayıdaki Kanunlardan farklı olarak, içerdiği düzenlemelerin derdest davalar yönünden ne şekilde uygulanacağı yönünde açık bir uygulama hükmü taşımamaktadır. Sadece, Geçici 1. maddesinde "Bu Kanunla artırılan parasal sınırlar nedeniyle mahkemelerce görevsizlik kararı verilemez." şeklinde, salt göreve ilişkin bir düzenleme yer almaktadır. Bu noktada, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun aynı yönlerde değiştirilen önceki Kanunlardaki düzenlemeler ve özellikle bunların uygulamaya yönelik hükümleri hakkında kısa bir açıklama yapılmasında yarar görülmüştür: 8.5.1973 gün ve 1711 sayılı Kanun'un Geçici Maddesinde; değişikliklerin sayılan istisnalar dışında (ki, temyiz ve karar düzeltme sınırına ilişkin düzenlemeler istisnalar arasında değildir) kural olarak, Kanunun yürürlük tarihinden sonra açılacak davalarda uygulanacağı belirtilmiş; böylece, yürürlük tarihinden önce açılmış olan davalarda temyiz ve karar düzeltme istemleri yönünden gözetilecek sınırın, dava tarihinde yürürlükte bulunan Kanun hükmüne tabi olması benimsenmiştir. 16.7.1981 gün ve 2494 sayılı Kanun'un Geçici Maddesinde ise, temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında,

670 YARGITAY KARARLARI DERGİSt hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir. Yine, 26.2.1985 gün ve 3156 sayılı Kanun'un Geçici Maddesi; getirdiği değişikliklerin Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan davalarda da uygulanacağı yönündedir. 20.6.1996 gün ve 4146 sayılı Kanunun geçici maddesi ise, değiştirilen hükümlerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağı kuralını taşımaktadır. Görüldüğü üzere, temyiz ve karar düzeltme sınınnda değişiklikler içeren daha önceki Kanun metinlerinde, değişikliklerin ne şekilde uygulanacağı yönünde açık hükümler bulunmakla birlikte, bu hükümler arasında bir paralellik yoktur. Bu açıklamalann ortaya koyduğu sonuç şudur: Kanun koyucu, özellikle enflasyondan kaynaklanan nedenlerle, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'ndaki temyiz ve karar düzeltme sınırlanna ilişkin hükümleri daha önce de bir çok defa değiştirmiş, ancak, bu değişikliklerle getirilen yeni sınırların derdest davalara etkisini düzenlerken, aynı ilkeleri benimsememiştir. Dolayısıyla, içerdiği düzenlemelerin derdest davalar yönünden ne şekilde uygulanacağı yönünde açık bir uygulama hükmü taşımayan 5219 sayılı Kanun'la ilgili değerlendirme yapılırken, benzer nitelikteki değişikliklere ilişkin olarak yukarıda sayılan önceki Kanunlarda yer alan düzenlemelerin, somut olay bakımından yorumlama ve sonuca varmada yardımcı nitelikte bir ölçüt olarak alınmasına olanak bulunmamaktadır. Açıklanan durum karşısında, bu yönün, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun genel yapısı, ruhu ve öngördüğü yargılama ilkeleri çerçevesinde, 5219 sayılı Kanun'un gerekçesi de dikkate alınarak, yargısal içtihatlarla açıklığa kavuşturulması gerektiği Hukuk Genel Kurulu'ndaki ön sorunla ilgili görüşme sırasında ittifakla benimsenmiş; görüşme bu çerçevede yapılmıştır. Hukuk Genel Kurulu'nda ön sorun bakımından yapılan görüşme sırasında dile getirilen düşünceler, şöyledir: Azınlıkta kalan bir kısım üyeler, her davanın açıldığı tarihteki hukuksal duruma tabi olması gerektiği; zira, bir davanın davacısının, davayı açarken, temyiz ve karar düzeltme aşamaları da dahil olmak üzere, açtığı davanın o

CİLT: 31, SAYI: 5, MAYIS 2005 671 tarihteki hukuksal duruma göre çözüme kavuşturulacağı inancıyla hareket edeceği, usul hukukuna ilişkin Kanun değişikliklerinin kamu düzenine ilişkin olmaları nedeniyle geçmişe etkili (derdest davalar yönünden de uygulanması gerekli) olacaklarına dair, öğreti ve uygulamadaki görüşün, temyiz ve karar düzeltme sınırlarına yönelik değişiklikler bakımından uygulama yerinin bulunamayacağı yönünde görüş bildirmişlerdir. Buna karşılık, çoğunluğun benimsediği görüş şu şekilde oluşmuştur: Bir davada tarafların temyiz yoluna başvurabilmeleri için, öncelikle o davanın usul hukuku kuralları çerçevesinde temyizi olanaklı bulunan bir kararla sonuçlandınlmış olması gerekeceği çok açıktır. Eş söyleyişle, henüz temyizi olanaklı bir nihai karara bağlanmamış olan bir davada, tarafların temyiz hakkının varlığından söz edilemez. Temyiz hakkı, gerekçesi veya sonucu itibariyle o hakka sahip tarafın/tarafların aleyhine sonuçlar doğuran ve usul hukuku kurallarının temyizine olanak tanıdığı bir kararın verildiği tarihte doğar. Davanın daha önceki aşamalarında böyle bir hak doğmuş olamayacağına göre; bir Mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihte yürürlükte bulunan Kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki "karar" teriminin, yerel mahkemenin özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksamaya yer yoktur. Öte yandan, 5219 sayılı Kanun'un Genel Gerekçesinde yer alan "...Kararların kesinlik sınırının çok düşük olması, davaların gereksiz yere uzamasına ve Yargıtay'ın iş yükünün artmasına neden olmaktadır." şeklindeki ifade de, Kanun koyucunun, günümüzün ekonomik koşullarının ve paranın satın alma gücünü gözeterek, miktar ve değeri belirli bir sınırın altında kalan uyuşmazlıklar hakkında Yerel Mahkemelerce verilen hükümleri Yargıtay denetiminin dışında tutmayı amaçladığını göstermektedir. Anılan Kanun yorumlanırken, Kanun Koyucunun bu amacı da gözden uzak tutulmamalıdır. Sonuç olarak, direnme kararları da dahil olmak üzere, yerel mahkemelerce kurulan hükümlerin temyizinin ve temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay Daireleri ya da Hukuk Genel Kurulu'nca verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilmesinin mümkün olup olmadığı belirlenirken; temyiz ya

672 YARGITAY KARARLARI DERGİSİ da karar düzeltme istemi hangi karara yönelik ise, o kararın tarihinde yürürlükte bulunan Kanun hükmü esas alınmalıdır. Somut olayda, temyiz istemi Yerel Mahkemenin 13.10.2004 günlü direnme karanna yöneliktir. Söz konusu tarihte, 5219 sayılı Kanun'un temyiz sınırını bir milyar TL. olarak değiştiren hükmü yürürlükte bulunduğuna ve eldeki davanın müddeabbihi bu sınırın altında olduğuna göre, direnme kararı kesin olup, temyizi mümkün değildir. Hal böyle olunca, davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddi gerekir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz dilekçesinin (REDDİNE), istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 23.2.2005 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi. T.C. YARGITAY Birinci Hukuk Dairesi E: 2004/6227 K: 2004/7041 T: 10.6.2004 MÜLKİYET NAKLİ GÖREV ÖZET: Yapıları imar ıslah planlan uyarınca mülkiyetin nakli yetkisi, tahsis belgesini veren idareye aittir. Yolsuz tescile dayalı tapu iptal ve tescil davasında, çekişmenin çözüm yeri adli yargıdır. (2981 s. MAYK. m. 9,10/a) (4721 s. MK. m. 1025) Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada; Davacı, 293 ada 2 parselin hazine, 293 ada 1 parselin ise hazine ve Osman adına paylı olarak hükmen tescil edildiğini ve 2981 sayılı Yasa gereğin

CİLT: 31, SAYI: 5, MAYIS 2005 673 ce her iki parsel için Osman'a tapu tahsis belgesi verildiğini, hâzinenin talimatı olmamasına karşın Belediye Encümen Karanna dayanarak Osman adına tapuya tescil edildiğini, daha sonra 1 ve 2 parseller üzerine bina inşa edilerek davalılar adına kat irtifakı kurulduğunu, ancak 2981 sayılı Yasanın 4 ve 13. maddelerine göre iki parselin birden aynı şahıs adına tahsis ve tescilinin yolsuz olduğunu ileri sürüp tapu kayıtlannın iptali ile hazine adına tescilini istemiştir. Davalılar, tapu kaydına güvenerek satın alan iyiniyetli 3. kişi olduklarını, davanın reddini savunmuşlar, aksi halde Medeni Kanunun 650. maddesi uyarınca uygun bir tazminat karşılığında arsanın kendilerine verilmesini talep etmişlerdir. Mahkemece, davanın öncelikle idari işlemin iptaline yönelik bir isteği içerdiği, bu nedenle anlaşmazlığın idare mahkemesince çözümlenmesi gerektiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir. Karar, davacı hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakimi'nin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, dava yargı yeri yönünden reddedilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazların kaçak yitik kişilerden kaldığı ve üzerinde Osman isimli kişinin gecekondusu bulunduğu, sözkonusu parsellerden 1 nolu olanının paylı olarak Osman ve hazine, 2 nolu olanın ise hazine adına kadastroca tesbit edildiği, bilahare hâzinece her iki parsel bakımından 2981 sayılı Yasanın 9 ve takip eden maddeleri gereğince 13.8.1984 tarihinde gecekondu sahibi Osman adına tapu tahsis belgesi verildiği, daha sonra 1.9.1984 tarihli Belediye Encümen Kararına dayanılarak 2981 sayılı Yasanın 10/a maddesinden sözedilerek Belediyece Osman adına sicil oluşturulduğu, bilahare tahsisi yapan hazine tarafından 19.9.1991'de tahsisin geri alındığı, ancak 2 nolu parselin davalılar Sümer, Hatice, Sevgi, Vedat, Mehmet ve Ahmet adlarına, 1 nolu parselin 3/8 payının dava dışı kişiye satış yoluyla devredildiği görülmektedir. Tescilin dayanağı olan 2981 sayılı Yasanın 10/a maddesi ile İmar Affı Yönetmeliğinin 25. maddesi hükümleri birlikte incelendiğinde Belediyenin

674 YARGITAY KARARLARI DERGİSİ yetkisinin sadece imar ıslah planlarını yapmak olduğu tartışmasızdır. Yapılan imar ıslah planları uyarınca mülkiyetin nakli yetkisinin ise tahsis belgesini veren idare olduğu kuşkusuzdur. Bu durumda yetkisi olmadığı halde Belediye Encümenince oluşturulan sicilin yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu açıktır. Oluşan sicil bakımından yasal dayanak bulunduğu söylenemez. Öyle ise, davadaki iddianın Türk Medeni Kanununun 1025. maddesi anlamında yolsuz tescile dayalı iptal ve tescil olduğu dikkate alındığında çekişmenin çözüm yerinin Adli Yargı yeri olduğu muhakkaktır. Hal böyle olunca, 1 parsel sayılı taşınmazdaki kayıt maliklerinin tamamının davada yer alması sağlanmak suretiyle işin esasına girilerek bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir, pavacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 10.6.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY Birinci Hukuk Dairesi E: 2004/9489 K: 2004/10999 T: 11.10.2004 * KOMŞULUK HUKUKU Taraflar arasında görülen davada; ÖZET: Her taşınmazın maliki, komşuluk hukukundan doğan yetkilerini kullanması için gerekli işlere ve bunların giderilmesine kendi yararlanma oranında katılmakla yükümlüdür. (4721 s. MK. m. 737, 738, 750) Davacı, 8, 9 parsel sayılı taşınmazları üzerinde evi olduğunu, davalılara ait komşu 14 parsel sayılı taşınmazdaki evler ile kot farkı nedeniyle arada istinat duvarı bulunduğunu, duvarın yıkılmak üzere olduğu için can ve mal gü-

CİLT: 31, SAYI: 5, MAYIS 2005 675 venliğinin tehdit altında kaldığını ileri sürüp, duvarın yıkımı ile masrafının davalılardan alınarak yeniden yapımını ve davalılara ait pis su borularının da sızıntı nedeniyle belediye şebekesine bağlanmasını istemiş ve daha sonra bu talebini atiye bırakmıştır. Davalı Fevzi, davanın reddini savunmuş, davalı Egemen davaya yanıt vermemiştir. Mahkemece, pis su borulan ile ilgili talebin atiye bırakıldığından işlemden kaldırılmasına, istinat duvarı ile ilgili davanın sübut bulduğu gerekçesiyle kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı Egemen vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakimi'nin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, davacı ile davalı taşınmazları arasında bulunan istinat duvarının yıkılarak yeniden yaptırılması istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının taşınmazı ile davalı taşınmazı arasında kot farkı bulunduğu ve arazinin bu yapısı nedeniyle iki taşınmaz arasına istinat duvarının yapılmasının zorunlu olduğu tartışmasızdır. Esasen bu husus mahkemenin de kabulündedir. Bilindiği gibi Medeni Kanunun komşuluk hukukuna ilişkin 737 ve 738 maddeleri kusursuz sorumluluk (objektif sorumluluk) ilkesini getirmiştir. Komşuluktan doğan uyuşmazlıkların çözümünde gözetilmesi gereken diğer bir ilke de özverinin (fedakarlığın) olaya en uygun düşecek şekilde denkleştirilmesidir. Başka bir deyişle, her taşınmazın maliki komşuluk hukukundan doğan yetkilerini kullanması için gerekli işlere ve bunların giderilmesine kendi yararlanma oranında katılmakla yükümlüdür. (M.Y. m. 750) Somut olayda zarar verici durumun davacının kusuruyla oluştuğunu kabul etme olanağı yoktur. Nevar ki, tabiat olaylarının zamanla ortaya çıkardığı ve giderilmesini kaçınılmaz hale getirdiği bir zararın varlığı da açıktır. O halde hak ve nefaset kuralları gözetilerek, yanların katılımlan sağlanmak suretiyle uzman bilirkişi raporunda işaret edilen istinat duvarının müş

676 YARGITAY KARARLARI DERGİSİ terek yaptırılmasına karar verilmesi gerekirken tüm yaptırım ve giderlerinin davalılara yükletilmesi doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.10.2004 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY YAZISI Davacı, davalıya ait bitişik 14 sayılı parsel ile kendi parseli (8-9 sayılı) arasındaki kot farkı (davacının taşınmazı aşağıda, davalının parseli yukarıdadır) nedeniyle tamamen davalının mülkiyet alanı (çaplı taşınmazı) içerisindeki istinat (koruma) duvarının yıkılma tehlikesi bulunduğunu ve bunun sonucu olarak taşınmazına zarar vereceğini ileri sürmüş, gerekli önlemin alınmasını istemiştir. Bilirkişilerce düzenlenen raporlarda istinat duvarının eski ve yeterli olmayan tekniklerle yapıldığından yer yer çatlaklar meydana geldiği, yıkılmasının kaçınılmaz olduğunu açıklanmıştır. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Daire çoğunluk görüşüne göre, komşuluk hukukunu düzenleyen Medeni Kanunun 737-738 maddelerinin kusursuz sorumluluk esası üzerine kurulduğunu, 750. maddeye göre de komşuluk hukukundan kaynaklanan bir durumun söz konusu olması sebebiyle davacının da katılma yükümlülüğü bulunduğu gerekçe gösterilerek karar bozulmuştur. Ancak sözü edilen istinat duvarı çok önceden beri mevcut olup tamamen davalının mülkiyet alanı içinde bir sınırlık (hail) niteliğindedir. Aynı Yasanın 749. maddesi, her arazi malikinin taşınmazının sınırının çit veya duvar gibi sınırlıklarla çevrilmesi için yapılan giderleri karşılayacağını öngörmektedir. Çekişme konusu duvar yeni ortaya çıkmış bir durum değildir. Uzun zamandan beri taraflar taşınmazlarının hali hazır durumunu benimsemiş ve o şekilde kullana gelmişlerdir. Somut olayın özelliği itibariyle Medeni Kanunun 750. maddesinin olayda uygulama yeri yoktur. Bu bağlamda davacının masraflardan sorumlu tutulması doğru değildir. Kaldı ki davalının, davacının masraflara katılması yönünde bir isteği de bulunmamaktadır. Açıklanan sebeplerden dolayı sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Mahkeme kararının onanması görüşündeyim. Yavuz Öztürk Muhalif Üye

CİLT: 31, SAYI: 5, MAYIS 2005 677 T.C. YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E: 2004/15814 K: 2005/1699 T: 10.2.2005 KÜÇÜĞE VASİ TAYİNİ KÜÇÜK HAKKINDA ÖNLEM ALINMASI ÖZET: Velayet altında olmayan her küçük vesayet altına alınmalıdır. Koruma altına alınması istenen küçüğün ana babası tespit edilememiştir. Bu durumda 4787 sayılı Yasanın 612 maddesindeki önlemlerden birine karar verilmelidir. (4787 s. Aile Mah. K. m. 10/2) (4721 s. MK. m. 404, 405/2) Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. 1-4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usulüne Dair Kanunun 6/2. maddesi; bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunan veya manen terk edilmiş halde kalan küçüğü, ana ve babadan alarak bir aile yanına veya resmi yada özel sağlık kuruluşuna veya eğitimi güç çocuklara mahsusu kuruma, genel ve katma bütçeli daireler, mahalli idareler, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bankalar tarafından kurulmuş teşekkül, müessese veya işletmelere veya benzeri işyerlerine yahut meslek sahibi birinin yanına yerleştirmeye karar vereceğini hükme bağlamıştır. Koruma altına alınması istenilen küçüğün ana ve babasının tesbit edilemediği anlaşılmaktadır. Mahkemece küçük hakkında uygun önlemlerin alınması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. 2- Medeni Kanunun 404. maddesi; velayet altında bulunmayan her küçüğün vesayet altına alınacağını hükme bağlamıştır. Bu durumu öğrenen mahkemenin gerekli işlemin derhal yapılmasını teminen vesayet makamından istemesi de gerekmektedir. Açıklanan husus üzerinde durulmaması da yerinde değildir. (TMK. mad. 405/2)

678 YARGITAY KARARLARI DERGİSİ Sonuç: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeplerle (BOZULMASI NA), 10.2.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY İkinci Hukuk Dairesi E: 2004/4820 K: 2004/5828 T: 5.5.2004 TENKİS DAVASI SAKLI PAY ÖZET: Murisin alışılmışın dışında oğlu adına hesap açtırıp para yatırması bağışlamadır. Saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacıyla yapıldığı da açık ve tartışmasızdır. (4721 s. MK. m. 560, 561, 565) Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. 1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle *davalı Ayşe'nin yoncalı çiftliğindeki 149 ada 9 parsel numaralı taşınmazdaki hissesini, 21.7.1992 tarihinde üçüncü kişilerden ''alım'1yoluyla iktisap ettiğine, bedelinin muris tarafından verildiğinin iddia ve ispat edilmemiş bulunmasına; maruf mahallesindeki 274 ada 1 ve 5 parsel numaralı taşınmazların da 24.7.1987 tarihinde muris tarafından davalı Ayşe'ye satış suretiyle temlik edildiğine, bu temlikin ivaz mukabili olduğunun anlaşılmasına muvazaalı olduğunun kanıtlanamamasına göre, davalı Ayşe'ye tenkis edilebilir bir kazandırma bulunmadığından, davacının; davalı Ayşe hakkındaki hükme yönelik temyiz itirazları yersizdir. 2- Murisin 44.000 Euro tutarındaki parasını 31.1.1996 tarihinde Kütahya P Şubesine, oğlu davalı Üzeyir adına hesap açtırarak, onun adına

CÎLT: 31, SAYI: 5, MAYIS 2005 679 yatırdığı, bu suretle bu miktar parayı oğlu Üzeyir'e aktardığı dosyadaki delillerden anlaşılmaktadır. Murisin alışılmışın dışında oğlu adına hesap açtırıp para yatırması bağışlamadır. Saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacıyla yapıldığı da açık ve tartışmasızdır. O halde davalı Üzeyir'e yapılan bu kazandırmanın, murisin serbestçe tasarruf edebileceği kısmı aşıp aşmadığı (başka bir ifade ile) davacının saklı payına el atıp atmadığı belirlenmelidir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple davalı Üzeyir yönünden (BOZULMASINA), hükmün bozma kapsamı dışında kalan bölümünün 1. bentteki sebeple (ONANMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5.5.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY Üçüncü Hukuk Dairesi E: 2005/248 K: 2005/529 T: 1.2.2005 ECRİMİSİL TALEBİ TALEPLE BAĞLILIK ÖZET: Davada istem tescil tarihinden sonra olduğu halde, tescilden önceki tarihleri de içine alacak şekilde ecrimisile hükmedilmesi doğru değildir. (1086 s. HUMK. m. 74, 261) Dava dilekçesinde her iki dava için 612.004.172 lira ve birleşen davada davacı Mualla için 2.500.000.000 lira ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

680 YARGITAY KARARLARI DERGİSİ Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. Esas davada, davacılar adına kayıtlı 741 parsel sayılı taşınmazın, birleşen davada ise kök muristen intikal eden ve tarafların iştirak halinde paydaş bulundukları 33 parça tarla-ev niteliğindeki yerlerin haksız işgali nedeniyle esas davada her iki davacı için, birleşen davada ise davacılardan Mualla için ecrimisil istenilmiş; mahkemece, her iki dava yönünden istemin kısmen kabulü yönünde hüküm kurulmuştur. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, kural olarak paydaşlar intifadan men edilmedikçe birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. Somut olayda 741 parsel sayılı taşınmaza davalılar tarafından ayçiçeği ekilerek haksız işgal edilmesi nedeniyle ecrimisil istenilmiş olup, bu taşınmazın davacılar adına tescil tarihinden sonra mı yoksa daha önce mi ekildiği hususunda tanık beyanları alınmamıştır. Tescil tarihinden dava tarihine kadar ürün ekilip hasat yapılıp yapılamayacağı araştırılmamış, bu süre içerisinde ürün yetiştirilememesi halinde sözkonusu dönem için sadece arazinin asgari kira geliri üzerinden ecrimisil hesaplanması gerektiği dikkate alınmamıştır. Kaldı ki esas davada istem tescil tarihinden sonrası için olduğu halde, tescilden önceki tarihleri de içine alacak şekilde ecrimisile hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Ayrıca taraflar arasında 15.5.2000 tarihli protokolle dava konusu taşınmazlara ilişkin ibralaşma yapıldığı savunulduğuna göre, dava konusu dönem (16.9.1999-25.9.2000) itibariyle anlaşma yapılıp yapılmadığı, anlaşmanın içeriğinin neye ilişkin olduğu, ifanın gerçekleşip gerçekleşmediği hususları mümzi tanıklara açıklattırılmamış, bir kısım tanık beyanları ikmal edilmediği gibi, beyanları alınan tanıklara da engel halleri olmamasına rağmen yeminleri (HUMK. mad. 261) yaptınlmamıştır. Usul ve yasaya aykırı delil toplanıp hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

CİLT: 31, SAYI: 5, MAYIS 2005 681 Kabule göre de, dava konusu taşınmazları davalıların birlikte mi ayrı ayrı mı işgal ederek kullandıkları, böylece müteselsil sorumlu mu oldukları araştırılmamış eksik incelemeye dayalı olarak davalıların müteselsilen sorumluluğu yönünde karar verilmiştir. Son olarak, dava konusu 33 parça taşınmazdan büyük bir kısmının ecrimisil istenen dönem itibariyle ekilip biçilmek suretiyle kullanılmadığı, boş olduğu tesbit edildiği halde tüm taşınmazları içine alacak şekilde ecrimisile hükmedilmesi de isabetli bulunmamıştır. Mahkemece yukarıda açıklanan hususlarda eksiklikler giderilmeli gerekirse ek rapor temin edilmeli ve varılacak uygun sonuç çerçevesinde karar verilmelidir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZUL MASINA) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 1.2.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY Dördüncü Hukuk Dairesi E: 2004/6859 K: 2005/515 T: 31.1.2005 HAKSIZ FİİL NEDENİYLE TAZMİNAT ÖZET: Davacının binasının yönetmeliğe uygun yapıldığı ve deprem sonrası yıkılmayacağı kabul edilse de; depremde hasar göreceği kaçınılmazdır. Bu nedenle bina yıkılmasa idi, depremde ne miktar hasara uğrayacağı belirlenerek bunun düşülmesi gerekir.

682 YARGITAY KARARLARI DERGİSİ Bina yıkılmasa idi bile yaşanan deprem nedeniyle şirketin kazanç kaybına uğraması olağandır. Yıkılan binadaki harap olan eşyaların binada bulunup bulunamayacağı araştırılmalıdır. (818 s. BK. m. 41, 42) Davacı B Elektrikli Ev Aletleri San. ve Tic. Ltd. Şti. adına Mürvet tarafından, davalı Ramazan aleyhine 4.8.2000 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; dava ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen 27.1.2004 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 2- öteki temyiz itirazlarına gelince; a) Dava, haksız eylem nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece dava ve birleşen dava kısmen kabul edilmiş, karar davalı yanca temyiz edilmiştir. Davacı Mürvet, hissedarı olduğu binanın üzerine davalı tarafından yaptınlan binanın deprem sonrası yıkılması sonucu uğradığı zarar için tazminat istemiştir. Dosyadaki kanıtlar itibariyle davacının binasının o zamanki yapıldığı tarihteki deprem yönetmeliğine uygun yapıldığı anlaşılsa ve deprem sonucu bu binanın yıkılmayacağı kabul edilse bile hasar göreceği kaçınılmazdır. Bu nedenle davalı tarafından yaptırılan binanın davacının binasına yıkılmasa idi, depremde davacı binasının ne miktar hasara uğrayacağı belirlenerek bunun bina zararı miktarından düşülmesi gerekir. Yerel mahkeme bu yönün gözetilmemiş olması bozmayı gerektirmiştir. b) Davacı şirket, yıkılan binada bulunan işyerinin harap olması nedeniyle kazanç kaybı için tazminat istemiştir. Yerel mahkemece bu kalem istek kısmen kabul edilmiştir. Oysa bu bina yıkılmasa idi bile bölgede yaşanılan deprem felaketi nedeniyle davacı şirketin iş yapamaması ve kazanç kaybına

CÎLT: 31, SAYI: 5, MAYIS 2005 683 uğraması olağan karşılanmalıdır. Bu nedenle kazanç kaybına ilişkin istemin tümden reddi gerekirken yerel mahkemece kısmen kabul edilmiş olması bozma nedenidir. c) Davacı şirket, yıkılan binada bulunan ve harap olan işyerindeki ticari eşyaların zarar görmesi nedeniyle de tazminat istemiştir. Yerel mahkemece bu kalem istek BK.42 maddesi de dikkate alınarak kısmen kabul edilmiştir. Davalı yan iddia edilen miktarda eşyanın bu işyerine sığmayacağını savunmaktadır. O halde davaya konu eşyaların miktarı dikkate alınarak dava konusu işyerinde bulunup bulunamayacağı konusunda uzman bilirkişiden rapor alındıktan sonra BK. 42. maddesine göre zarar takdir edilmelidir. Yerel mahkemece bu yön gözetilmeden eksik inceleme ile karar verilmiş olması bir diğer bozma nedenidir. Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda (2a, b ve c) bentlerinde gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA), öteki temyiz itirazlarının (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 31.1.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY Beşinci Hukuk Dairesi E: 2004/10590 K: 2004/12764 T: 22.12.2004 KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN TESPİTİ ÖZET: Davacı idarenin kamulaştırma bedelini ve kamulaştırılmasına karar verilen taşınmazın tescilini isteme hakkının doğması için, anlaşarak satın alma teşebbüsünün sonuçsuz kalması gerekir. (2942 s. Kamulaştırma K. m. 7, 8,10)

684 YARGITAY KARARLARI DERGÎSÎ Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tesciline davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı idare vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesi uyarınca kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı idare vekilince temyiz edilmiştir. 4650 sayılı Yasa ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa göre, davacı idarenin kamulaştırma bedelini ve kamulaştırılmasına karar verilen taşınmazın tescilini isteme hakkının doğması için, sözü edilen Yasanın 8. maddesi uyarınca anlaşarak satın alma teşebbüsünün sonuçsuz kalması gerekir. Davalının adresi, bahsi geçen Yasanın 7. maddesinde belirtilen mercilerden araştırılmadığından ve davalıya usulüne uygun olarak anlaşmaya varabilmek için tebligat da yapılmadığından, bu durumda davacı idarenin bedel tesbiti ve tescil talep etme hakkı doğmadığı halde davanın reddi yerine, kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Açıklanan nedenlerle dava şartı yerine getirilmeden dava açıldığından davanın reddine karar verilirken, önceki karar yoklukla malul olduğundan davalı adına yatırılan bedelin davacıya iadesine, taşınmazın davacı adına tesciline ilişkin kaydın da iptali ile davalı adına tapuya tesciline karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir. Davacı idare vekilinin temyiz itirazı yerinde görüldüğünden hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASI NA), peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde ödeyene geri verilmesine, 22.12.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

CİLT: 31, SAYI: 5, MAYIS 2005 685 T.C. YARGITAY Beşinci Hukuk Dairesi E: 2004/10946 K: 2004/13199 T: 30.12.2004 KANUNİ DAYANAK ÖZET: Kamulaştırma Kanutıu'rıun 38. maddesi Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildiğinden, bu maddeye dayanarak açıları davanın reddine karar verilmesi gerekir. (2942 s. Kamulaştırma K. m. 38) Taraflar arasındaki 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 38. maddesine dayanan tapu iptali ve tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 38. maddesine dayanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar vekilince temyiz edilmiştir. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 38. maddesinin Anayasa Mahkemesinin 10.4.2003 gün ve 2002/112 Esas, 2003/33 sayılı kararı ile iptal edildiğinden, hukuki dayanağı kalmayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle kabulüne karar verilmesi, Doğru görülmemiştir. Davalılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden hükmün açıklanan nedenle HUMK'nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde ödeyene geri verilmesine, 30.12.2004 gününde oyçokluğuyla karar verildi. MUHALEFET ŞERHİ Dava konusu 171 ada 2, 3, 6, 8, 20 ve 21 parsel sayılı taşınmazların maliki tarafından, Milli Savunma Bakanlığı aleyhine 5.5.1999 tarihinde kamulaştırmasız el at

686 YARGITAY KARARLARI DERGİSİ ma nedeniyle tazminat davası açıldığı, bu davanın, dava konusu taşınmaza 1977 yılında el atıldığından 20 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle reddine karar verildiği ve hükmün Dairemizin 26.1.2001 gün ve 647-1140 sayılı kararı ile Onandığı ve hükmün 13.2.2001 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Dairemizin bu onama kararından sonra davacı Milli Savunma Bakanlığınca 20.5.2002 tarihinde dava konusu taşınmazların hükmen tescili talep edilmiş, yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne ve dava konusu taşınmazlardaki davalılar paylarının iptali ile davacı idare (Hazine) adına tesciline karar verilmiştir. Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.6.2000 gün ve 999/302 Esas - 2000/549 Karar sayılı hükmü ile dava konusu taşınmazlar hakkında açılan, kamulaştırması el atma nedeniyle tazminat davası hak düşürücü süreden dolayı red ile sonuçlanmış olup, bu hükmün de Anayasa Mahkemesinin iptal kararından önce 13.2.2001 tarihinde kesinleşmiş olmasından ve Anayasanın 153. maddesindeki "iptal kararları geriye yürümez" amir hükmü de gözönünde bulundurulduğunda davacı idare tarafından açılan tapu iptal ve tescil davasının kabulüne karar verilmesi doğrudur. Hükmün bu nedenle Onanması düşüncesinde olduğumdan, sayın çoğunluğun Bozma yönündeki görüşlerine katılmıyorum. Bekir Yıldırım Üye T.C. YARGITAY Beşinci Hukuk Dairesi E: 2004/13301 K: 2005/373 T: 27.1.2005 KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA ÖZET: Kamulaştırmasız el atmanın önlenmesi ve uğranılan zararın tazmini talebiyle açılan davada; davalı idare