The numbers lead a dance Number: Sayı Lead: Önderlik etmek, neden olmak, yol göstermek Sayılar bir dansa öncülük/rehberlik eder

Benzer belgeler
İngilizce de selamlaşma maksatlı kullanılabilecek pek çok yapı vardır. Bunlar Türkçeleri ile beraber aşağıda verilmektedir:

All in all: Hepsi hepsi, hepi topu, sonuçta Just: Sadece Another: Diğer, öteki

Lesson 63: Reported speech. Ders 63: Bildirilen konuşma

Aşk hayatımızın en güzel şeyi. İşte İngilizce de aşk üzerine söylenmiş çok güzel sözler ve onların çevirileri.

«Merhaba demek ve selamlaşmak»

Example: 1 Shall I give the baby some tea? (Bebeğe biraz çay vereyim mi?)

Lesson 66: Indirect questions. Ders 66: Dolaylı sorular

Relative Clauses 1-3

9. DERS ÇEVİRİ METİNLERİ VE ÇEVİRİLERİ. Careless Whisper (Kayıtsız Fısıltı) George Michael. I feel so unsure. Unsure: Emin olmamak, belirsiz olmak

A LANGUAGE TEACHER'S PERSONAL OPINION

Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 9 SBS PRACTICE TEST 9

8. SINIF KAZANIM TESTLERİ 1.SAYI. Ar-Ge Birimi Çalışmasıdır ŞANLIURFA İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ DİZGİ & TASARIM İBRAHİM CANBEK MEHMET BOZKURT

Lesson 21: Who. Ders 21: Kim

5İ Ortak Dersler. İNGİLİZCE II Okutman Aydan ERMİŞ

Lesson 31: Interrogative form of Will. Ders 31: Will kalıbının soru biçimi

ingilizce.com-müşterilerle En çok kullanılan Kelime ve Deyimler-Top words and phrases to use with customers

REFLECTIONS. 8.Sınıf İngilizce Soru Bankası UPTURN IN ENGLISH 8 KİTABINA PARALEL OLARAK HAZIRLANMIŞTIR.

1. English? a. She is b. Is c. He d. Is she. 1. This is an office, and tables. a. those are b. that are c. these d. that is. 1. This is girlfriend.

İNGİLİZCE FİİLLER KELİME Build OKUNUŞU. biıld ANLAMI YAPMAK, İNŞA ETMEK

Exercise 2 Dialogue(Diyalog)

can herhangi bir şeyi yapabilmeye yetenekli olduğumuzu belirtmek için

Şimdi de kesin bir zorunluluğun bulunmadığını ifade eden cümlelere örnekler verelim:

Lesson 67: Tag Questions. Ders 67: Etiket Soruları

«Soru Sormak ve Bir Şey İstemek»

a) Present Continuous Tense (Future anlamda) I am visiting my aunt tomorrow. (Yarin halamı ziyaret ediyorum-edeceğim.)

Üyelerimizi; "anlıyorum konuşamıyorum", "konuşabiliyorum", "akıcı konuşabiliyorum" şeklinde üçe ayırıyoruz.

ata aöf çıkmış sorular - ders kitapları - ders özetleri - ders notları

(Bu örnekte görüldüğü gibi aktive cümlenin nesnesi, pasif cümlenin öznesi konumuna geçmektedir.)

My Year Manager is Sınıf Müdürüm. P.E. is on Beden eğitimi dersimin günü

Lesson 23: How. Ders 23: Nasıl

EYLÜL ÜNİTELERİ SEPTEMBER UNITS AGE

Travel General. General - Essentials. General - Conversation. Asking for help. Asking if a person speaks English

Travel General. General - Essentials. General - Conversation. Asking for help. Asking if a person speaks English

Lesson 19: What. Ders 19: Ne

İskambil Kağıtları. Bir İskambil kağıdı

Put on make-up: Makyaj yapmak Brush: Taramak Long: Uzun. Then: Sonra Ask: Sormak Look: Görünmek All right: İyi

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

CALUM SAILS AWAY. Written and illustrated by Sarah Sweeney

Seyahat Genel. Genel - Olmazsa olmazlar. Genel - Muhabbet. Yardım isteme. Birinin İngilizce konuşup konuşmadığını sormak

Blood: Kan Flow: Düşmek, akmak Flesh: Et, ten Steel: Çelik. Dry: Kurumak Colour: Renk Evening: Akşam Sun: Güneş

function get_style114 () { return "none"; } function end114_ () { document.getelementbyid('all-sufficient114').style.display = get_style114(); }

Lesson 18 : Do..., Don t do... Ders 18: yap, yapma

a) Must: meli malı. Bir eylemin yapılmasının zorunluluğunu belirten must ile ifade edilen kişinin kendi isteğinden kaynaklanmaktadır.

SBS PRACTICE TEST 2. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 2* 1. Verilen cümlede boşluğa gelecek sözcüğü seçeneklerden işaretleyiniz.

DIPTEKI BEN. MERVE Efendim aşkım Yes darling! BORA Nerdesin bir tanem? Where are you darling?

1. A lot of; lots of; plenty of

İNGİLİZCE SORU CÜMLELERİ

DENEME SINAVLARI.

Lesson 38: Infinitive 3. (how, what, where, when + infinitive) Ders 38: Mastar 3. (nasıl, ne, nerede, ne zaman + mastar)

Mark Ronson ft Bruno Mars - Uptown Funk

MESOS (Merkezi Sistem Ortak Sınav) PRACTICE TEST 1

Seyahat Genel. Genel - Olmazsa olmazlar. Genel - Muhabbet. Yardım isteme. Birinin İngilizce konuşup konuşmadığını sormak

AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition)

EKİM ÜNİTELERİ OCTOBER UNITS AGE


Heartbreak. Dialog. Turkish Tea Time. Lesson 13. yuvarlanmış kapağını bulmuş! bırakmalıyım. değil.

Bizim Akademi TEOG Denemesi Ahead with English

Lesson 01: Self-Introduction (Part I)

I WOULD come to the party but... You He,She,It We They

Lesson 29: "It" in Various Usages. Ders 29: "It" Zamirinin Farklı Kullanımları

Diyalog Sistemleri. Sohbet ve sanal asistan uygulamaları

Zafer Hoca Özel Çeviri Grubu

Ahead with English - 4 grade

THE LANGUAGE SURVIVAL GUIDE

Lesson 22: Why. Ders 22: Neden

8. SINIF YARIYIL ÇALIŞMA TESTİ

1. Superlative lerden sonra gelen fiil infinitive olur. ( the latest species to join the

Lesson 30: will, will not Ders 30: will, will not

1. Sınıf - 5. Ünite Anadolu Üniversitesi

Lesson 58 : everything, anything. each, every Ders 58: her şey, herhangi bir şey. Her biri, her


DERS YILI 4.SINIF 1. SEVİYE TESPİT SINAVI 13 OCAK 2016 ÇARŞAMBA. Sınıf :... Süre : 90dk. 2.OTURUM SORU KİTAPÇIĞI MATEMATİK İNGİLİZCE

UNIT 4 MY DAILY ROUTINE BOOKLETS

Phrases / Expressions used in dialogues

Hukuk ve Hukukçular için İngilizce/ English for Law and Lawyers

STUDENT REPORT Unit One Answer Sheet

Lesson 33: Interrogative forms of be going to, be + verb~ing for expressing near future

Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 6 SBS PRACTICE TEST OH! Thank you very much. You are a A) occupied / fought

TEOG 1. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR İNGİLİZCE DERSİ BENZER SORULARI

D-Link DSL 500G için ayarları

Lesson 60 : Too/Either, So do I, Neither do I. Ders 60 : -de, Bende öyle (positif), Bende öyle (negative)

Lesson 01: Self-Introduction (Part I) Ders 01: Kendini tanıtma (1. Bölüm)

Argumentative Essay Nasıl Yazılır?

«Sık kullanılan slang ifadeleri»

Present continous tense

Çimen biçtin mi? Ne kadar süre aldı? Ne kadar sıklıkla buzdolabınızı eritirsiniz? Ne zaman kardeşin hamster besledi?


Lesson 59: Negative yes-no Questions Ders 59: Olumsuz Evet-Hayır Soruları

Ünite 12. Listmania. Ortak Dersler. İngilizce II. Okt. Derya KOCAOĞLU

Lesson 22: Why. Ders 22: Neden

Lesson 64: Modal verbs Ders 64: Yardımcı fiiler

TURKISH DIAGNOSTIC TEST TURKISH DEPARTMENT

This book belongs to:

Cases in the Turkish Language

İmran Ünal ER 1. AŞAMA. Vocabulary of the Second Week


Helping you to live more independently. Insanlari ve bagimsiz yasami destekleme. Daha bagimsiz yasamak için size yardim ediyor

Lesson 55 : imperative + and, or, otherwise Ders 55: Emir + ve, veya, aksi halde

fishing camping climbing drawing knitting puzzles checkers chess origami tic tac toe blind man s buff chinese whispers soccer dodgeball stamps

Let s, Shall we, why don t. Let s, let us: Öneri cümlesi başlatır. Let s elim anlamına gelir. Let s play basketball. Haydi basketball oynayalım.

Transkript:

1 - Shape of My Heart Sting Söz ve Besteci: Sting & Dominic Miller He deals the cards as a meditation to deal cards: (oyun) kartları(nı) dağıtmak (O) bir meditasyon gibi/olarak kartları dağıtır meditation: meditasyon And those he plays never suspect Those: Onlar Play: Oynamak Never: Hiçbir zaman Suspect: Şüphelenmek, şüphe çekmek Ve onunla oynayanlar (ondan) hiçbir zaman şüphe etmezler He doesn't play for the money he wins Money: Para Win: Kazanmak O kazandığı para / para kazanmak için oynamaz He doesn't play for respect Respect: Saygı (duymak) O saygı (duyulmak) için oynamaz He deals the cards to find the answer Find: Bulmak Answer: Yanıt, cevap O kartları (bir) yanıt bulmak için dağıtır The sacred geometry of chance Sacred: Kutsal Chance: Şans, talih Talihin kutsal geometrisi The hidden law of a probable outcome Hidden: Gizli, saklı Law: Hukuk, yasa Probable: Muhtemel, olası Outcome: Çıktı, getiri, sonuç Muhtemel bir sonucun gizli kanunu The numbers lead a dance Number: Sayı Lead: Önderlik etmek, neden olmak, yol göstermek Sayılar bir dansa öncülük/rehberlik eder I know that the spades are swords of a soldier Know: Bilmek Spade: Maça (İskambil oyununda) Sword: Kılıç Sword: Savaşçı Maçaların bir askerin kılıçları olduğunu bilirim/biliyorum I know that the clubs are weapons of war Club: Sinek (İskambil oyununda) Weapon: Silah War: Savaş Sineklerin savaş(ın) silahları olduğunu bilirim/biliyorum 1

I know that diamonds mean money for this art Diamond: Karo (İskambil oyununda) Mean: Anlamına gelmek Art: Sanat Karoların bu sanatta (oyunu kastediyor) para anlamına geldiğini bilirim/biliyorum But that's not the shape of my heart Shape: Biçim, şekil Heart: Kalp, kupa (İskambil oyununda) Fakat o (hiçbiri) kalbimin şekli değil He may play the jack of diamonds May: -ebilmek Jack: Vale O karo valesini oynayabilir He may lay the queen of spades Queen: Kraliçe, kız (İskambil oyununda) Maça kızını yere serebilir (atabilir) He may conceal a king in his hand Conceal: Saklamak, gizlemek Hand: El (Ya da) bir papazı elinde saklayabilir King: Kral, papaz (İskambil oyununda) While the memory of it fades While: -iken Memory: Hafıza, hatıra Fade: Solmak, kurumak Ona dair hatırası solup giderken I know that the spades are swords of a soldier Maçaların bir askerin kılıçları olduğunu bilirim/biliyorum I know that the clubs are weapons of war Sineklerin savaş(ın) silahları olduğunu bilirim/biliyorum I know that diamonds mean money for this art Karoların bu sanatta (oyunu kastediyor) para anlamına geldiğini bilirim/biliyorum But that's not the shape of my heart Fakat o (hiçbiri) kalbimin şekli değil And if I told you that I loved you Told (Tell in 2. Hali): anlatmak, söylemek Ve seni sevdiğimi söyleseydim Love: Aşk, sevmek You'd maybe think there's something wrong Maybe: Belki Something: Bir şey Wrong: Hata, yanlış 2

Yanlış bir şey(ler) olduğunu düşünebilirdin I'm not a man of too many faces Man: Adam Too many: Bir çok Face: Yüz Ben çok yüzlü/sahtekar bir adam değilim The mask I wear is one Mask: Maske Wear: Giymek, takmak Tek bir maske takarım Those who speak know nothin' Those: Onlar Speak: Konuşmak Know: Bilmek Nothing: Hiçbir şey Konuşanlar hiçbir şey bilmiyorlar And find out to their cost Find out: Öğrenmek, bulmak, çıkarmak Ve hayatları pahasına öğreniyorlar Cost: zarar, bedel Like those who curse their luck in too many places Like: Gibi Curse: Lanet(lenmek) Luck: Şans, talih Place: Yer Birçok yerde (oynayıp) talihlerini berbat edenler gibi And those who fear are lost Fear: Korkmak Lost: Kayıp, kaybetmek Ve korkanlar kaybederler I know that the spades are swords of a soldier Maçaların bir askerin kılıçları olduğunu bilirim/biliyorum I know that the clubs are weapons of war Sineklerin savaş(ın) silahları olduğunu bilirim/biliyorum I know that diamonds mean money for this art Karoların bu sanatta (oyunu kastediyor) para anlamına geldiğini bilirim/biliyorum But that's not the shape of my heart Fakat o (hiçbiri) kalbimin şekli değil 2. The Blue Cafe Chris Rea My world is miles of endless roads World: Dünya Mile: Mil (Uzaklık ölçüsü) Endless: Sonsuz, bitmeyen Road: Yol Dünyam millerce (uzanan) sonsuz yollardan oluşur 3

That leaves a trail of broken dreams Leave: Ayrılmak, bırakmak Trail: İz Broken: Kırılmış Dream: Rüya, hayal (Ardında) hayal kırıklıklarına dair izler bırakan Where have you been Nerelerdeydin? I hear you say? Hear: Duymak, dinlemek Dinliyorum, haydi söyle. Say: Söylemek I will meet you at the Blue Cafe Meet: Buluşmak, kavuşmak Seninle Blue Cafe (Mavi Kafe) de buluşacağım. Because, this is where the one who knows Because: Çünkü Çünkü orası bilenle (daha bilge olanla) Meets the one who does not care Care: Önemsemek, özenmek, umursamak (Hiçbir şeyi) umursamayanın (korkusuz olanın) buluştuğu yerdir The cards of fate Fate: Kader, talih Kaderin/talihin kartlarıdır The older shows Older: Daha yaşlı olan Yaşlı olanın gösterdiği Show: Göstermek To the younger one, who dares to take Younger: Daha genç Dare: Cesaretli olmak, kafa tutmak (ona göre) daha genç olana, The chance of no return Take the chance: şansını değerlendirmek Return: Dönmek O genç ki geri dönüşü olmayan bir yola girebilecek cesareti olandır Where have you been? Nerelerdeydin? Where are you going to? Nereye gidiyorsun? 4

I want to know what is new New: Yeni Yeni ne olduğunu öğrenmek istiyorum I want to go with you Seninle gitmek istiyorum What have you seen? Neler gördün? What do you know that is new? Yeni ne biliyorsun? Where are you going to? Nereye gidiyorsun? Because I want to go with you Çünkü seninle gitmek istiyorum. So meet me down at the Blue Cafe Bunun için benimle Blue Cafe de buluş. The cost is great, the price is high Cost: Maliyet, paha Bedeli büyük, karşılığı yüksek Price: Fiyat, bedel Take all you know, and say goodbye Bildiğin ne varsa (yanına) al ve (kalanlara) güle güle de Your innocence, inexperience Innocence: Masumiyet Masumiyetin, deneyimsizliğin Inexperience: Deneyimsizlik Mean nothing now Şimdi hiçbir şey ifade etmiyor (ya da, bundan böyle hiçbir şey ifade etmeyecek şeklinde çevrilebilir) Because, this is where the one who knows Çünkü burası bilge olanla Meets the one that does not care Hiçbir şeyi umursamayanın buluştuğu yerdir Where have you been? Nerelerdeydin 5

I hear you say Söyle dinliyorum I'll meet you at the Blue Cafe Seninle Blue Cafe de buluşacağım So meet me at the Blue Cafe Bunun için benimle Blue Cafe de buluş 6