Kahve Molası. eden oldu, ne de Aaa kızım oyuncu oluyor diye abartıldı.



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Carousel'de Alışveriş AYBIKE TURAN. 54 Carousel Instyle

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Jamie Foxx J

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ 6 (ΕΞΙ) ΣΕΛΙΔΕΣ

BİR ACAYİP SOYGUN ADANA İŞİ. - Basın Toplantısı Haber Küpürleri Ocak 2015 Adana Hilton Otel

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

SOSYALLEŞEBİLEN ÖĞRENCİNİN İLETİŞİMİ DE GÜÇLÜ OLUYOR

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Orhan benim için şarkı yazardı

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

Bu ödül veda için olmasın

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı


ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına

Menümüzü incelediniz mi?

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

Deniz Kantarcıoğlu Anaokulu Rehber Öğretmeni. «Okula Uyum»

Bu çalışma sırasında bize yardımcı olan tercümanımız Habibe Biber e de ayrıca teşekkür ediyoruz.

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

ÇANKAYA ÜNİVERSİTESİ BENİM GELECEĞİM OLDU. Sayın Yurduseven öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

ANTALYA ALTIN PORTAKAL'DA JÜRİ HEYECANI!

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Seçelim ve yerleştireli. Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu... e?

MEZUNLARIMIZIN OKULUMUZ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Ürünü tüketmesini/satın almasını/kullanmasını ne tetikledi?

Yapabileceğim en iyi iş bu. Dünyanın pek çok farklı yerinden filmleri Avustralya da yaşayanların izleyebilmesini sağlayabilmek benim tutkum.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Herkese Bangkok tan merhabalar,

KIRILL ISTOMIN in. renkli dünyası ve DEKO TASARIM

Biz beyaz yakalılarız. Günümüzün çoğu plazalarda geçer. 9-6, 9-9, bazen de ne kadar giderse o kadar çalışırız. Adımız aynı zamanda kimliğimiz.

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Asuman Beksarı. Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi. Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan. J. Keth Moorhead

Oyunculuk herkesin harcı değil!

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

KADINLAR ve Demografik Büyüklükler Hedef Kitle Tanımlamaları Yaşam Trendleri

Fall SAYFA 1 S1: Gittiğiniz üniversite: Katholieke Universiteit Leuven. S2: Gittiğim üniversite beklentilerimi karşıladı.

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

ÜNİVERSİTEMİZ ÖĞRENCİLERİNE ÜST DÜZEY OLANAKLAR SAĞLIYOR

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

25 NİSAN DA SİNEMALARDA

Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder..

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR

1.Aşağıdaki isimlere uygun sıfatkarı getiriniz.(büyük, açık, tuzlu, şekerli, soğuk, uzun,güzel, zengin)

Özel gereksinimli çocuklar

1999 yılında Arti Film i devralan, Devrim Arabaları, Kavşak, Nar, Eylül ve İz

TİYATRO EĞİTİM DERNEĞİ SÖYLEŞİLERİ. Gizem Duman la Kuzguncuk Sanat Tiyatrosu ve Oyunculuk Eğitimi Üzerine

Beyni geliştirmek ve zekâmızı parlatmak mümkün. Beyin, yeni bilgiler ve beyin faaliyetleri ile gelişir ve büyür.

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

Diğer: Diğer:... Diğer:...

Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor

Başbakan Yıldırım, Piri Reis Ortaokulu nda karne dağıtım törenine katıldı

ALTIN KALPLİ ÖĞRETMENİM

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Yüz Nakli Doktorları Birbirine Düşürdü

Halk arasında "Ufak atta civcivler yesin" diye bir deyim var. İşte bu söz aşağıdaki röportaja cuk oturmuş.

MATBAACILIK OYUNCAĞI

Dönem DENEME TESTİ (Mart 2009)

İDİL DİZDAR, HEM OYUNCU HEM YÖNETMEN

manzaraadalar.com.tr

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Geçen ay meslektaşım, eğitmen arkadaşım Gülgün Koç ne güzel hatırlattı Peter Drucker ın meşhur tespitini : Ölçemediğiniz hiçbir şeyi yönetemezsiniz

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ:

Sinema filmi yapmak istiyorum

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

İLHAM VEREN KONUŞMACILAR ALEM-İ İŞ İLE HERKES BİRBİRİNİ DAHA İYİ ANLAYACAK!

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013 Yönetmen: Shawn Levy Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Max Minghella, Will Ferrel Yapımcı: Shawn Levy,

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Seyfi Teoman Kısa film çekmeyi düşünmüyorum, çünkü maliyeti çok yüksek, geri dönüşü yok.

Yeryüzünde Çocuklar. Sınıfa girmeden önce çocuk fotoğraflarını yerküre üzerinde farklı yerlere yerleştiriniz.

Kobe: Beşiktaş ile Görüştüm

Doğukan Türkekul Akgün TURK Seda Uyanık. Tarih: Başlık: Budapeşte Gezi Notlarım. Budapeşte Gezi Notlarım

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

Transkript:

Serra YILMAZ: Onlar, benim isteklerime hiçbir zaman müdahale etmemiş bir aile. Oyuncu olmadan önce çok uzun bir zaman boyunca, çok iyi bir seyirci oldum ben. Çünkü beni daha çok küçük yaşımdan itibaren sürekli olarak çocuk sineması ve tiyatrosuna götürürlerdi. Her haftasonu ya sinemaya ya tiyatroya ya da ikisine birden götürülen bir çocuktum. Dolayısıyla bu sıkı seyircilikten sonra ben de sahneye çıkmak istedim. Onun için doğal karşılandı. Öyle özel bir olay değildi. Ne muhalefet eden oldu, ne de Aaa kızım oyuncu oluyor diye abartıldı. Serra YILMAZ Yetenekli bir oyuncu, deneyimli bir çe virmen ve mükemmel bir aşçı. Fransa - İtalya gelgitleri arasında ya - şayan bir İstanbul tutkunu Hayriye Abla dan, Son Ha rem e kadar uzanan oyunculuk serüveni, Saray da geçen çocukluğu, Temel İçgüdü sü ve yeni projeleri üzerine Serra Yılmaz ile söyleşi yaptık... ACME: Yedi kuşak İstanbul lu bir aileden ge- liyorsunuz. Anneanneniz sarayda yaşamış. Babanız Sinematek i kurmuş, Türkiye nin ilk eleştirmenlerinden. Böyle bir ailenin tek çocuğu olarak oyunculuğa nasıl adım attı- nız? ACME: Fransa'da Université de Caen da psi- koloji okudunuz. Daha sonra Türkiye ye dön düğünüzde Dostlar Tiyatrosu nda yer al - dınız. Bu süreçten biraz bahseder misiniz? Serra YILMAZ: Ben burslu gittim Fransa ya. O dönemde fen okumuştum. Fende Psikoloji ile tanışmak tabii ki o yaştaki ergenler için çok büyüleyici bir şey. Daha ziyade tıp, psikiyatri düşünüyordum fakat benim bursum tıp okumak için geçerli değildi. Böylece gökyüzü beni korumuş oldu. Tıp okumamayı başardım. Çünkü doktorluğun çok meşakkatli bir hayat olduğunu düşünüyorum. Tıbba olan ilgim hep devam etti. İyi bir doktor olabilirdim gerçekten de. Çok okurum, çok bilmiş bir hastayımdır. O yüzden benim kendi doktorlarım, benim ukalalığıma katlanmak zorunda kalıyorlar (gülüyor). Onun dışında psikolojiden hiç hoşlanmadım. Fa - kül teye başladıktan iki, üç ay sonra, psikologluk mesleğinde bir şey yapmayacağımı anladım ve tiyatroya geri döndüm diyebilirim. Zaten seçme ders olarak hep tiyatro dersleri aldım ve çok iyi hocalarla epey bir birikim edindim diye düşünüyorum. İyi bir hocam oldu, bize çok iyi yönetmenleri getirirdi ders vermek üzere. Bunlar dan bazıları yeni rahmetli oldu Roger Planchon gibi. ACME: Uzun yıllardır İtalya-Fransa-Türkiye arasında mekik dokuyorsunuz. Türkiye de oyuncu olmak mı zor, Avrupa da Türk ol- mak mı? Serra YILMAZ: Bence Türkiye de Türk olmak zaten yeterince zor. Avrupa ya kadar gitmeye gerek yok bunun için. Sırayla gidebilir bu elbette: Tür ki - ye de Kürt olmak, Ermeni olmak, kadın olmak gibi zorluklar listesini uzatabiliriz (gülü yor). Türkiye de demokrat olmak, Türkiye de özgürlükten yana olmak, Türkiye de tutuculuğa karşı çıkmak, Türkiye de özgür bir zihniyete sahip çıkmak vs... Bütün bunlar kolay şeyler değil. Ama hayat da sadece kolay şeylerden ibaret değil. Şöyle söyleyeyim size yurt dışında nasıl var olduğunuz 73

önemli. İnsanın sınıfı çok şeyi belirliyor. Yani şimdi Paris te bir yabancı işçi olarak bulunuyorsanız, Fransızca bilmiyorsanız tabii ki hayatınız benim hayatımdan çok farklı ve çok zor olacaktır. Ama zaten Türkiye deyken de aynı vasıflarla İstan bul un bir gecekondu mahallesinde yaşıyorsanız, o za man da hayatınız Paris tekinden çok da daha kolay olmayacaktır. ACME: Bir dönem Şehir Tiyatroları nda da çalıştınız. Ama tuhaf bir şekilde buradan ay rılmak durumunda kaldınız. Bundan biraz bahseder misiniz? Serra YILMAZ: Tuhaf bir şekilde dediğiniz ayrılma, kovulma dır adını koyalım (gülüyor). Genelde Türkçede her şeyi sansürleyerek ifade ediyoruz. Tuhaf bir biçimde kovuldum diyebiliriz. Kovuldum! Mesai arkadaşlarım tarafından Ama Şehir Tiyatrosu bu tür olayların sık yaşandığı bir yer. Kalabalık bir yer. Genelde Şehir Tiyatrosu mensupları tabii ki herkesi dahil etmek istemiyorum ama bir kısmı, ne yazık ki dünyanın çok çok büyük bir yer olduğunu fark edememiş insanlar olabiliyor. Şehir Tiyatrosu bu koskaca dünyada iğne başı gibi bir yer. Ne kadar çok ülke, ne kadar çok tiyatro, ne kadar çok insan var. Ben bunu hep bir yerimle düşünürüm. Şimdi mesela bir filmde oynadınız. Filmin galası oluyor. Film çıkacak, röportajlar, festivaller Bunlar benim için en önemli şey. Ama ona bakarsanız, dünyada o anda binlerce film çekiliyor, yüz binlerce film çekiliyor. O yüzbinlerce çekilen filmde oynayan milyon kadar oyuncu var. Ve o filmler herbirinin hayatında önemli. Ve herbirinin kalbi başka şekilde çarpıyor. Yani olayları boyutlarına yerleştirmek lazım. Onun için Şehir Tiyatrosu nda belirli bir iktidara sahip olunca, birden bire ben en büyüğüm duygusuna kapılmak, benim için zaten küçüklüğün bir kanıtı. Olabilir böyle şeyler. Aslın - da bana kötülük yaptıklarını düşünüyorlardı ama iyilik yaptılar esasında çünkü belki o rutinden kopmayı tek başıma beceremeyecektim. ACME: Tüm Ferzan Özpetek projelerinde yer alıyorsunuz. Öyle ki çoğu zaman Fer - zan hanım diye anılıyorsunuz. Ferzan Öz- petek le tanışmanızdan biraz bahseder mi- siniz? Serra YILMAZ: Bunu o kadar çok anlattık ki her tarafta, hala merak uyandıran bir şey mi bilmiyorum. Ferzan la 1997 yılında Strazburg da Türk film haftasında tanıştık. Sonra birlikte çalışmaya başladık. Ama sanıyorum bir süre biraz ayrı kalacağız. Çünkü sadece tek bir yönetmenin oyuncusu olarak algılanmak biraz tuhaf bir şey. Kısıtlayıcı bir şey. Çok manalı da bulmuyorum açıkçası. Yani oyuncu, oyuncudur. Değişik yönetmenlerle de çalışır, işbirliği yapar. Onun için hemen gündemde bir projemiz yok birlikte. ACME: 2002 yılında 9 filmi ile en iyi kadın oyuncu ödülüne layık görüldünüz. 20 yıllık bir aradan sonra size bu ödülü getiren nedir sizce? Serra YILMAZ: Ödüller, ödüle aday olduktan sonra, dağıtılana kadar kalbinizi çarptırır. Ödül aldıktan sonra da birden bire, bir anlamda heyecanı biter. Yani ödül olsa da olur, olmasa da olur. Tabii ki ödül aldığınız zaman sevinirsiniz ama ödülü veren her jüri, kendi zevkine, kendi görüşüne göre ödül verir. Yani denk düşmemiştir. Olabilir. Şunu da çok söyledim, yine söyleyeyim. Mesela Anayurt Oteli ile bana ödül verilmedi. Ama herkes Anayurt Oteli nde beni o kadar çok fark etmiş ki, benimle daha sonraki yıllarda röportaj yapan tüm basın mensupları, Siz Anayurt Oteli nde çok ödül aldınız dediler. Oysa ki tek bir tane dahi almadım. O zaman insanlar benden kuşku duymaya başlıyorlar. Kadın alzheimer mı oldu hatırlamıyor aldığı ödülleri diye. Emin misiniz? diyorlar. Eminim tabii ki. Bilirim aldığım ödülü. Ama bunun benim için hiçbir şekilde önemi yok. Neden? Çünkü onlar demek ki aslında kafalarında o ödülü bana verdiler. Beni oraya layık gördüler. Netice itibariyle de bugün bile öyle hatırlıyorlar, doğru olmamasına rağmen. Dolayısıyla önemli olan bu. İnsanların beni oraya layık görmeleri, öyle hatırlamalarıydı. Alt tarafı bir tane daha fazla obje olacaktı şuraya sığdıramadığım. Yani o değil ödül. Bazen sokakta birisinin sizi duygulandıran bir şey 74 Actual Medicine Eylül 2009

söylemesi de ödül olabilir. Bazen insanlar o kadar güzel bir biçimde yaklaşıyorlar, o kadar güzel bir biçimde sevgilerini dile getiriyorlar, o kadar güzel bir biçimde teşekkür ediyorlar ki. O da bir Oscar. Hatta en güzeli belki de. ACME: L ultimo Harem-Son Harem ile İtal - ya da son 5 yıldır gişe rekorları kırıyorsu- nuz. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Serra YILMAZ: Bu yıl altıncı röprizimizi de oynayacağız şubat ayında. 20 gün oynacağım. Herhal - de kapatırız artık diye düşünüyorum. Gerçi her sene, bu yıl son diye oynuyoruz ama her sene seyirci artıyor. Ve artan seyirciler bir deftere isimlerini ve cep telefonlarını bırakıyorlar. Yeniden oynandığında gelip izleyebilmek için haber verilsin istiyorlar. Bu sene bitireceğiz diye umuyoruz ama bakalım. Aslında Floransa gibi küçük bir şehir için gerçekten çok seyirci geldi. Yani Floransa da çok sık olan bir olay değil açıkçası. Avrupa da piyesler genelde 10-15 günlük süreler içinde oynayıp gidiyor. Çünkü program yıllık olarak kapatılıyor. Benim piyesim çok tuttu diye bir 10 gün daha oynatalım gibi bir şans yok çünkü başka bir grup geliyor oynamaya. Böyle bir şansımız yoktu ama bazen artı seans oynamıştık. O da çok yorucu oluyor tabii. Tek bir tatil gününde iki seans daha oyna. Olmuyor. Geçen yıl tercih etmedik o yüzden artı seansları. Yaptık ilk seneler de o kadar talep vardı ama bir daha denemedik. ACME: Oyunculuğun hayatınızdaki yeri ne- dir? Bir Türk olarak Avrupa da böyle başarı- lar elde etmek sizi nasıl etkiliyor? Serra YILMAZ: Şöyle söyleyeyim size. Oyun cu - luk çok keyif alarak yaptığım bir iş. Mese la Tokat / Erbaa da bir çekime gittim. Taylan kardeş lerin yeni çektiği Vavien diye bir film var, Engin Gü - nay dın ın senaryosu. Bir yan rol oynuyorum. Bir haftalığına gittim. Ama o bir hafta boyunca o kadar mutlu oldum ki. Çünkü ben sette mutlu oluyorum. Oynadığım zaman mutlu oluyorum. O bana o kadar keyif veriyor ki o anı paylaşmayı çok seviyorum. ACME: Yemek programı yapmaya nasıl ka- rar verdiniz? Serra YILMAZ: Yıllar önce, şu anda Turk max te olmayan arkadaşım Mine Öztürk ve birkaç arkadaş konuşurduk hep, böyle bir program yapsa Serra diye. O gündeme getirdi. Ben de kabul ettim. Çok keyif alıyorum. Ayrıca benimki bir sohbet programı artı yemek de var. Gerçek bir yemek programı değil. ACME: Programın ismi sizden mi çıktı? Serra YILMAZ: Evet benden çıktı. Ben bu programın bir de gece versiyonunu istiyorum ki daha cinselliğe yönelik bir gece versiyonu olabilir belki. ACME: İtalya da Türkiye den daha fazla po- pülersiniz. Sizce Türkiye de oyuncular ha- kettiği değeri görüyor mu? Serra YILMAZ: Benim birtakım meslektaşlarım maalesef televizyona çıktıklarında çok popüler oluyorlar ve de bir çeşit buruklukla ifade ediyorlar; Aa onca yıldır tiyatro yapıyordum gibi. Bu aslında için için hepimizde var. Mesela ben bir yere giderken havaalanındaki polis memuru diyor ki; Aa abla siz Tarkan ın klibinde oynamadınız mı? Şimdi bunu söylediğinde ister istemez burkuluyor içim. O kadar yerde oynamışım, 30 yıl olmuş, bilmem kaç film, tiyatro, ödüller, yurtiçi, yurtdışı vs İçinizden Pes yani bir tek bu mu aklında kaldı diye geçiriyorsunuz. 75

Ama geçirmemek lazım. Çünkü herkes kendi kültüründen, kendi seyrettiği şeyden sorumlu. Onun için alınmamak lazım. O insanlar televizyon kültürüyle yaşıyorlar ve ancak televizyona çıktığın zaman seni tanıyorlar. Hayriye abla diyorlar bana mesela. Biraz önce eve geliyordum Hayriye abla Sinop a geri gelmeyecek misin? diyor adam. Olay bu yani. O da oradan tanıyacak ne yapalım. Buna çok takılmamak lazım. Ama Senin İtalya da kıymetini biliyorlar, Tür ki - ye de o kadar popüler değilsin çok da doğru bir tanım değil. Türkiye de de sokaktaki insanlardan hakikaten inanılmaz hoş tepkiler alıyorum. Çok güzel tepkilerle bana merhaba diye yaklaşan bir sürü insan oluyor. Onun için orada daha fazla burada daha az gibi bir ayrım yapamam gerçekten. Uzun yıllar önce eskrim oynadım ben. Geçen akşam o arkadaşlarımla bir yemek yedik. Uzun yıllardır da görüşemiyorduk. Orada iki İtalyan gelip fotoğraf çekmek istediler. Daha sonra iki tane de İtalyan kız gelip imza istediler. Arkadaşlarım bunu görünce inanılmaz gururlandılar. Çok mutlu oldular. Ne güzel ya buradan geçen bütün İtalyanlar tanıyor seni. Demek ki İtalya da gerçekten çok ünlüsün dediler. Çünkü genelde burada olan ve yurtdışı bağlantısı olmayan arkadaşlar idrak etmekte zorluk çekiyorlar; ben gerçekten İtalya da meşhur muyum, yoksa dalga mı geçiyorum diye. O yüzden böyle şeyleri görünce çok mutlu oluyorlar. Ama burada da öyle oluyor. Burada da insanlar geliyorlar fotoğraf için, imza için. İstan bul da daha az yaklaşıyorlar. O biraz şehirli olmanın verdiği bir şey galiba rahatsız etmek istemiyorlar. Anadolu da daha çok oluyor tabii. ACME: Sizin müzikle aranız nasıl? Neler din- liyorsunuz? Serra YILMAZ: Her türlü müzik dinlerim. Hiç ayrım yapmam zaten CD lerime bakarsanız anlarsınız. Barok çok severim ama sabah müziklerim vardır, bazı parçaları asla sabah dinlemem. Yani günün saatine ve kendi faaliyetime göre seçerim müziği mesela flamenko ile etrafı toplayabilirim. ACME: Sinop tan bahsetmişken sinema ve tiyatronun yanı sıra son dönemde bir hapis- hane dizisinde yer aldınız. Bu projeyi size kabul ettiren nedir? Senaryo gerçeğe ne ka- dar uygun sizce? Serra YILMAZ: Senaryoyu beğendiğim için kabul etmiştim. Şöyle söyleyebilirim ilk başlarda daha gerçekçiydi. Sonra belki birazcık abartılı olmaya başladı. Ama dediğim gibi ben çok iyi bir izleyici değilim. Parmaklıklar Ardında yı takip ediyorum desem yalan söylerim. Çünkü etmiyorum. İçinde olsam da televizyon dizisi izlemiyorum. ACME: Yeni projelerinizden biraz bahseder misiniz? Serra YILMAZ: İlk projem pazar günü Paris e gitmek. Babazula ile üç konsere çıkıyorum Paris te. Bir süredir Babazula ile birlikte bir iş birliği yapıyoruz. Birinde Abdülcambaz ın maceraları ekranda olacak hem çeviri hem müzik yapılacak. Üçüncü konserde de değişik metinleri resitatif olarak yapıyorum. Babylon da da iki defa gerçekleşti bu proje. Bu tür konserlerimiz var. Onun dışında Fransa da Türk sezonu kapsamında sahnelenecek bir tiyatro oyunu var. Sedef Ecer in yazmış olduğu bir oyun. Ümit Ünal ile uzun yıllardır beklediğimiz Sultan Mutfak ta filmi var. Ayrıca yine Ümit in önümüzdeki günlerde çekeceği başka bir filmde ufak bir rolüm olacak. ACME: Aynı zamanda mütercim tercümansı- nız. Başbakan, Cumhurbaşkanı ve hatta Papa 16. Benedict dahil pek çok ünlü isme tercüman oldunuz. Bu işi yapmaya nasıl başladınız? Çevirmenlik konusunda herhan- gi bir eğitiminiz oldu mu? Serra YILMAZ: Tercümanlık konusunda da özel bir eğitim almadım ben. Bu bir yetenek. Dil zaten başlı başına bir yetenek olayı. Ben bu işi yapmaya başladığımda tamamen şuursuz olarak başladım. Mesleğin kurallarına tamamen aykırı bir biçimde çalışarak başladım. Şöyle ki; bir uluslararası sendika kongresinde bütün bir gün tek başıma çalıştım. Türkçe ile tek bağ lantıları yapan kişiydim. Şimdi düşündüğümde korkunç geliyor. Ama o zamanlar böyle bir mesleğin varlığı dahi bana yabancıydı. Eskiden 76 Actual Medicine Eylül 2009

festivalde film çevirileri salonlarda yapılırdı. O çok da kötü bir şeydi aslında ama çaresizlikten öyle yapılıyordu. Her filmin kopyasına alt yazı bastırmak çok maliyetli, o zamanlar elektronik altyazı da daha yoktu. Salondan çeviri yapılırdı. Bu yüzden filmin sesi bir miktar kısılırdı ki, bu film için çok kötü bir şeydir. Tercüman için de ayrı bir ızdırap tabii. Seyirci için de zor. Bir de seyircinin içinde oturursunuz genelde. O zaman karışanlar olur bunu neden böyle dedin falan filan.. O dönemlerde, 1988 yılında İstanbul Film Festivali nde bir Bertolucci retrospektifi için İtalyanca sıkıntısı yaşayan Enterkon grubuna, film festivalinin müdüresi olan Hülya Uçansu beni tavsiye etmiş. Onlarla öyle tanıştık ve hala devam ediyor bu macera. Onlar da beni denediler sonra başka bir işte. O zaman kabinde yanımda bulunan meslektaşım benim için doğuştan tercüman, stajyer muamelesi yapacak halimiz yok demiş. Bu şekilde başlamış olduk. ACME: Uzun zaman önce çok ciddi bir has- talık geçirdiniz. Yaşadığınız sürecin size his- settirdikleri nelerdi? Birçok kişi için bir dö- nüm noktası olarak algılanan böyle bir sü- reçten sonra, yaşama bakışınız değişti mi? Serra YILMAZ: Ne olursa olsun ölmeyecekmişiz gibi yaşasak da, bu tür insanın hayatını gerçekten tehdit eden birtakım sağlık sorunlarıyla karşılaştığımızda sanıyorum ki, hayattan daha fazla faydalanıyorsunuz. Daha fazla keyfini çıkarıyorsunuz hayatın. Çünkü vadeler çok daha can alıcı bir biçimde ortaya çıkıyor. Hastalık aracılığı ile onu çok daha fazla idrak ediyorsunuz. Aslında bu her zaman hatırlanması gereken bir şey. Günde birkaç kez ölümü ve öleceğinizi, hatta bunun zamanının belli olmadığını, belki bir saat sonra bu dünyayı terk edeceğinizi düşünürseniz zaten hayatınızı bambaşka yaşıyorsunuz. Benim için hastalığın en belirleyici dersi budur. İkincisi de hastalıklarla başetmek için gerçekten iyileşmeyi arzu etmek, çok nazlı olmamak ve kendinize de katiyen acımamanız lazım. ACME: Bu yıl içerisinde hayata geçen bir sosyal sorumluluk projesi olan Annemle Biz Kanseri Yeneriz de kızınızla birlikte yer aldınız. Bu kampanyaya katılımınız nasıl ol- du? Neler yaptınız? Serra YILMAZ: Valla kampanyaya katıldım mı acaba diye kendi kendimi sorgulamaktayım açıkçası. Kampanyaya tabii ki katıldım. Ama benim sorguladığım bir kampanyaya böyle mi katılınır? Ben kampanyada yeterince aktif olduğumu ve daha fazla aktif olma talebinin bana yapılmadığını düşünüyorum. Benden yeterince yararlanmadıklarını düşünüyorum. Yanlış yaklaşımlarla bana yaklaştıklarını düşünüyorum açıkçası. Tedavimi üstlenen hekimlerden biri aracılığı ile ben bu kampanyaya bulaştım. Ama kampanyanın ilerleyen bölümlerinde çok daha farklı şeyler yapacağımızı düşünüyordum. Olmadı. Ne bileyim toplantılarına gitmek, konuşmacı olarak katılmak gibi... Ama onun yerine benden talep edilmemesi gereken şeyler talep etme eğilimi vardı bu işin içinde olan bazı kişilerde. Sonra da zaten hiç ses seda çıkmadı. Öylece kapandı konu. Bir tek lansmanlarına gittim, bir de fotoğraf çekimi oldu, o kadar. Ben sosyal sorumluluk projesinin daha kapsamlı olmasını bekliyordum. ACME: Simültane çevirmenlik ve tercümanlık, tiyatro, sinema, televizyon, Türkiye- İtalya-Fransa Bu koşuşturmanın arasında kendinize ve sağlığınıza yeteri kadar zaman ayırabiliyor musunuz? Serra YILMAZ: Serra YILMAZ: Sağlığıma nasıl bakıyorum? Ha re - ke ti sürdürmeye çalışıyorum. Eski sporcu olduğum için gelişmiş bir kas yapım var. Hareket etmediğim zaman rahatsız hissediyorum kendimi. Çok spor yapmıştım. Sonra kilo aldım. Zaten birtakım rahatsızlıklarım da var. Ben çok tipik bir metabolik sendrom hastasıyım aslında. Diyabetik bir aileden geliyorum. Bu nedenle de benim sürekli hareket halinde olmam lazım. Yaklaşık yirmi yıldır birlikte çalıştığım bir hocam var, Sevinç Oylumlu. Tek başıma hareket etmekten nefret ettiğim için, burada olduğum zaman Sevinç le birlikte düzenli bir biçimde jimnastiğimi yapıyorum. Kendi sakatlıklarımı gözönüne alarak tabii. Bu sağlığım için en önemli şeylerden biri. 77