NE MUTLU MERHAMETLÝ OLANLARA MATERYALÝZASYON HADÝSELERÝ GERÇEK MÝDÝR? KANSERÝN PENCERESÝNDEN BÝR YAÞAM SENTEZÝ



Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ




ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.

ünite1 Sosyal Bilgiler

ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

1. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL

17 ÞUBAT kontrol

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz... nisan 2005/sayý 83

düþürücü kullanmamak c-duruma uygun ilaç kullanmamak Ateþ Durumunda Mutlaka Hekime Götürülmesi Gereken Haller:


Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.

Kanguru Matematik Türkiye 2017

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Fiskomar. Baþarý Hikayesi


* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

Arkamdan yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanýmda yürü, böylece ikimiz eþit oluruz. (Ute Kabilesi Atasözü) BÜRO

Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý

BİZ VE DEĞERLERİMİZ. 3. Ayþe yeni okulunda okuyacaðý için hangi duyguyu yaþýyormuş? A) B)

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Konular 5. Eðitimde Kullanýlacak Araçlar 23. Örnek Çalýþtay Gündemi 29. Genel Bakýþ 7 Proje Yöneticilerinin Eðitimi 10

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

Üçgenler Geometrik Cisimler Dönüþüm Geometrisi Örüntü ve Süslemeler Ýz Düþümü


Seth ve Reenkarnasyon Nefis Denetlemesi Örnekleri

Simge Özer Pýnarbaþý

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar

BASIN AÇIKLAMALARI TMMOB EMO ADANA ÞUBESÝ 12. DÖNEM ÇALIÞMA RAPORU BASIN AÇIKLAMALARI

Mine Haným sevinçliydi, mutluydu. Ýçinden gülmek, türkü söylemek, oynamak geliyordu. Bilmediði, ayrýmýnda olmadýðý bir coþku vardý içinde.

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler *1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve

ALPER YILMAZ KIZILCAÞAR MAHALLESÝ MUHTAR ADAYI

Uður Tok ÇOK SEVMÝÞSÝN. Sen onu çok sevmiþsin, Daha da seveceksin, Sen onunla aðlayýp, (sen onunla var olup,) Onunla güleceksin. (Onunla öleceksin.

17 ÞUBAT kontrol

burak özdemýr le Sanatýn Ýnsancýl Soluðu Tanrý nýn Doðum Günü yazarý söyleþi Nihal Gürsoy Bir kitap Dünyayý Deðiþtirebilir mi?

d es ý KÝTAGAMÝ Nasýl Yapýlýr

ÝÇÝNDEKÝLER 1. ÜNÝTE 2. ÜNÝTE BÖLÜM 1 BÖLÜM 2 BÖLÜM 3 BÖLÜM 1 BÖLÜM 2 BÖLÜM 3 KENDÝMÝ TANIYORUM... 9

COPYRIGHT EBD YAYINCILIK LTD. ŞTİ.

2003 ten 2009 a saðlýkta dönüþüm þiddet le sürüyor

Azıcık şundan, azıcık bundan, Azıcık yumurta kabuğundan; Bir çanak yaptım a dostlar Ne bulgur kazanı ne hamsi tavası, Görenler sanır bülbül yuvası.

KÝPAÞ 2016 KATALOG HAVALANDIRMA.

Üzülme Tuna, annem yakýnda gelecek, biliyorum ben. Nereden biliyorsun? Mektup mu geldi? Hayýr, ama biliyorum iþte. Postacýya telefon edip not

Kanguru Matematik Türkiye 2017

İletişim ve İnsan İlişkileri Kitle İletişim Araçları Atatürk ve İletişim

Sessizliktir Her Þeyin Ötesi. Hani, sýradan hayatlar vardýr; hüzünle astarlanmýþ ruhlarýn. sessizliðini akseder suretleri.

Kanguru Matematik Türkiye 2015

ERHAN KAMIŞLI H.Ö. SABANCI HOLDİNG ÇİMENTO GRUP BAŞKANI OLDU.

Ý Ç Ý N D E K Ý L E R

Kanguru Matematik Türkiye 2015

A teması 1. bölüm. Okul Heyecaným. Hayat Bilgisi. 3. Ders programı yanındadır. Ödevlerini kendi yapar. Okul çantasını akşamdan hazırlar.

Sertab Erener. Acýt Canýmý. Söz: Sertab Erener. Müzik: Demir Demirkan, Sertab Erener. En gizli bahçelerim. Islandý yaðmurunla. Açýldý her damlada

TUM DERS LER SOR U BAN K AS I HAYAT BİLGİSİ FEN BİLİMLERİ - TÜRKÇE MATEMATİK - İNGİLİZCE

JALE GÝZER GÜRSOY ile sohbet. Rehber Varlýklarýmýz Var mýdýr? Bir Ömür Böyle Geçti. Prof. Dr. Süleyman Ateþ in Anýlarý

Gelir Vergisi Kesintisi


Vergi Usul Kanunu Ceza Hadleri

Ne-Ka. Grouptechnic ... /... / Sayýn Makina Üreticisi,

konularýnda servis hizmeti sunan Sosyal Hizmetler Dairesi bir devlet kuruluºu olup, bu kuruluº ülkede yaºayan herkese ücretsiz hizmet vermektedir.

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

Postmodern Farkýndalýk

7. ÝTHÝB KUMAÞ TASARIM YARIÞMASI 2012

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

ÝÞÇÝ SAÐLIÐI VE ÝÞ GÜVENLÝÐÝ PROJESÝ

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Hac Organizasyonumuz; Turizm Bakanlýðý, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý ve Türsab Denetim ve Kontrolü Altýndadýr! KUTSAL YOLCULUK HAC...

GRUP TOPLU ÝÞ SÖZLEÞMESÝ GÖRÜÞMELERÝNDE UYUÞMAZLIK

O gün televizyonda ve radyoda, Antalya da fýrtýna çýkacaðý her saat baþý duyurulmuþtu. Ben, sonuçlarýný düþünmeden sevinçle karþýladým bu haberi.

Kanguru Matematik Türkiye 2018

m3/saat AISI

Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

Divaldo Franco ile Söyleþi

07 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA 2010 İLK ÇEYREK BÜYÜME ORANI SAYI 10

Sunuþ. Türk Tabipleri Birliði Merkez Konseyi

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý


NÝSAN 2012 Sayý: 520 Fiyat: 7 TL. Dua ve Þükür GERÇEÐÝN GÖZ KAMAÞTIRAN IÞIÐI BÝLGÝNÝN YENÝDEN AYARLANMASIARLANMASI

Dövize Endeksli Kredilerde KKDF

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

17a EK 17-A ÖYKÜ KONTROL LÝSTESÝ. ² Rahim Ýçi Araçlar - Ek 17-A²

TOPLUMSAL SAÐLIK DÜZEYÝNÝN DURUMU: Türkiye Bunu Hak Etmiyor

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Transkript:

2007-01 OCAK SAYI: 457 FÝYAT: 3.5 YTL NE MUTLU MERHAMETLÝ OLANLARA MATERYALÝZASYON HADÝSELERÝ GERÇEK MÝDÝR? KANSERÝN PENCERESÝNDEN BÝR YAÞAM SENTEZÝ

ÝÇÝNDEKÝLER Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Cilt: 39 Sayý: 457 Ocak 2007 Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Dr. Refet Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Özenç Kayserilioðlu Hale Ürkmezgil Haberleþme Sorumlusu ve Okur/Abone Ýliþkileri: Kazým Erdemoðlu 0212 252 85 85 Faks: 02122491828 Yönetim Yeri: Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1 Cihangir/Ýstanbul Baský: Ýnkýlap Kitabevi San. Tic. A.Þ. 100. Yýl Matbaacýlar Sitesi 4.Cad. No: 38 Baðcýlar/Ýstanbul Materyalizasyon Hadiseleri Gerçek midir?... 2 Dr. Refet Kayserilioðlu Ne mutlu merhametli olanlara - II... 7 Ahmet Kayserilioðlu Son Bir Kez... 18 John Edwards Çocuklarýn geçmiþ yaþamlarý... 21 Carol Bowman Kanserin Penceresinden Bir Yaþam Sentezi... 26 Özer Baysaling Pilates Basics... 32 Nihal Gürsoy Basýn aynasýndan yansýyanlar Son Çivi, Avrupa Birliði... 38 Güngör Özyiðit Hayatýn Hediyesi... 44 Funda Ceyhan Fiyatý: 3.5 YTL Yýllýk Abone: 40 YTL Yurt Dýþý: 50 YTL

SEVGÝ DÜNYASI Sevgili Dostlar 1 Nasýl da gülüyorlar, ellerinde taze kesilmiþ et parçalarýyla, bir zafer kazanmýþ gibi Zavallý bir deveyi uluslararasý bir yerin açýklýðýnda adak için kurban etmiþler. Ýhtimal ki, sýcaðý sýcaðýna çekilmiþ o resimde, o soðuk havada ellerindeki az önce bir canlýya ait etler de sýcaktý. Etlerin az önceki sahibinin bir insan ya da bir hayvan oluþu hiç fark eder mi, onlardan çýkan kan kokusu her yana yayýlýrken... Gözlerini kan, burunlarýný kan bürümüþ insanlar, dini arkalarýna aldýklarýný zannederek zaferle gülümsüyorlar bize. Adeta diyorlar ki, dikkat edin, sýra size de gelebilir. Biz din adýna, Allah adýna her þeyi göze alabiliriz. Günü gelince akýbetinizin böyle olmasýný istemiyorsanýz, siz de katýlýn bize, hep birlikte, milletçe kasap olalým, keselim, biçelim bizim gibi olmayanlarý. Kurban etmek gibi, binlerce sene önceki toplumlarda geçerli olan zihniyeti hala yaþatmaya çalýþmak ve bunu aleni, göstere göstere, dayatarak yapmak, bu zihniyeti tamamen terk etmiþ insanlarý tiksindirmektedir. Çünkü bilinmektedir ki, kitaplý dinler getirdikleri ve hepsinde ayný olan ana esaslarý indirirken, o toplumlarda zaten varolagelen kurallarý, toplumu sarsmadan, o toplumun hak ve adalet anlayýþýna göre daha insani kurallara baðlamaya, bir orta yol bularak düzene sokmaya çalýþmýþlardýr. Eðer kutsal kitaplarda kurban, adak gibi kavramlar ve bunlarýn kurallarý varsa, olaný ýslah etmek için vardýr. Yaratan'a karþý sorumluluk bilinciyle, O'nun rýzasýný kazanmak için, söylediklerinin arkasýnda gizlenen, satýrlarýnýn arasýndan bize sevgiyle bakan asýl demek istediklerini bulup, anlayýp uygulamaya çalýþmalý, kendimizi onlara uydurmak için yükselmeye doðru itmeliyiz; yoksa kendimizde zaten varolan ama geliþmek için deðiþtirmemiz gereken taraflarýmýza, o gerçekleri uydurarak kendi kendimizi kutsamak gibi bir þaþkýnlýða düþmemeliyiz. Bir düþünsek, Her þeyi Sevgisinden Vareden yeniden bize, tüm insanlýða birden elini uzatsa, söylediklerini duysak, ne derdi bize? Aferin, sizler ve dünya çok iyi gidiyorsunuz, benim dediklerimi yapa yapa bu günlere erdiniz, devam edin mi? Yoksa; Üzülmeyin, hepinizi çok seviyorum, hepiniz benim gözümde birsiniz, çünkü sizi ben yarattým. Artýk içinizde beni daha iyi anlayacaklar daha çoðunlukta. Ýþte aranýzdayým, bozulaný düzeltmek, zamana göre deðiþmesi gerekenleri deðiþtirmek için Ýnsanlarým, benim sevgililerim mi derdi? Biz, ikincisini duyacaðýmýzý ümit edenlerdeniz. En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI

ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR Aslýnda hepimizin bedeni kendi ruhumuzun kendini belli etme, ortaya koyma aracý deðil midir? Özden ile Erdem in diyologlarýndan oluþan dizimizin bu bölümünde ana tema olan materyalizasyon olayý ile ruhun varlýðýnýn kanýtlarýný incelemeye devam ediyoruz... Dr. Refet Kayserilioðlu MATERYALÝZASYON HADÝSELERÝ GERÇEK MÝDÝR?

SEVGÝ DÜNYASI Erdem- Ruhlarýn bedenlenerek göründüðünden bahsediliyor. Bu bazen yüz, el, kol gibi vücudun sadece bir kýsmýyla, bazen de bedenin tümüyle görünmesi þeklinde ortaya çýkýyormuþ. Hattâ buna dair, kýrmýzý ýþýkta, hattâ renkli olarak çekilmiþ boy boy resimler neþrediliyor. Zaman zaman bunlarýn bazýlarýný RUH ve MADDE' dergisinde görmekteyiz. Ruhlarýn bir maddeleri veya bedenleri yoksa, bunlar medyumlarýn maddelerinden istifade ederek nasýl görünebilirler? doðrusu medyum kanalýyla faydalanmalarý bir hakikattir. Erdem- Ama medyumun maddesinden faydalanmalarý nasýl olur? Herkes kendi bedenine kendisi hâkim deðil midir? Baþka bir varlýk medyumun beden maddelerine nasýl tesirler gönderip þekiller verebilir? 3 Özden- Bir kere ruhlarýn görünmeleri bir hakikat. Ortada yüzlerce tecrübe var. Büyük alimlerin yaptýklarý birçok gözlem, alýnan birçok resim mevcuttur. Bunlarý sizin inkâr edebileceðinizi zannetmiyorum. Siz yalnýz iþin mekanizmasý yönünden itirazda bulunuyorsunuz. Medyumun beden maddelerine, yabancý bir ruh tesir edemez diyorsunuz. Bu itirazýnýzda kýsmen haklýsýnýz, haksýz olduðunuz yön de var. Normal þartlar içinde herkes kendi bedenine hâkimdir ve kendi beden maddelerine gelen tesir ancak kendi ruhunun aracýlýðý ile mümkün olur. Bu duruma göre ektoplâzmalara þekil veren bizzat Özden- Ruhlarýn bizim anladýðýmýz manâda bir bedenleri yok demek, onlarýn tesir vasýtasý olarak kullandýklarý hiçbir maddeleri yok demek deðildir. Bir kere perispirileri (ruhun tesir vasýtasý) vardýr ve tekâmül seviyelerine göre etraflarýnda teþkil ettikleri az akýcý veya çok akýcý bedenleri veya maddi vasýtalarý vardýr. Yalnýz bu maddi vasýtalarýnýn dünya bedeni gibi sabit bir þekli yoktur. Ruhlarýn medyumlardan çýkan ve ektoplâzma denilen maddelerden istifade etmeleri daha Bütünüyle ektoplazmayla bedenlenmiþ (materyalize olmuþ) ruhsal kiþi: Agg Teyze. Ýki dakika süresince görünmüþtür. Kodak'la kýzýl ýþýk kullanýlarak 1948 yýlý Þubat ayýnda çekilmiþtir

4 medyumun ruhudur. Fakat medyum bu þekli bedensiz varlýktan aldýðý izlenim ve imajlara göre vermektedir. Yani burada medyum bir heykeltýraþ gibi modele bakarak elindeki maddeye þekil vermektedir. Erdem- O halde gördüðümüz bizzat ruhun kendisi deðildir ve onu teþkil eden de bizzat o görünen ruh deðildir!.. Özden - Dostum, görünen bizzat ruh elbette deðildir. Ruhun görünecek maddesi var mý ki? Gördüðümüz medyumun ektoplâzmasýdýr. Onu þekillendiren, doðrudan deðil de dolayýsýyla irtibatta bulunan ruhtur. O ruhtan medyum belli tesirleri almazsa ektoplâzmasýný o tarzda þekillendiremez ki... Yani burada þöyle bir durum olmaktadýr: Bir büyük adam yazý yazmayý henüz öðrenmiþ bir çocuðun elini tutarak yazý yazdýrmaktadýr. Fikirler yazdýrana ait olduðu gibi, yazýnýn üslubu da yazdýranýn üslubudur. Burada eli tutulan çocuk elini ne kadar serbest býrakýrsa yazý o derece yazdýranýn üslubuna uyacaktýr. Çocuk müdahale ettikçe, elini kendi bildiðine göre hareket ettirdikçe üslup esas yazdýranýnkinden uzaklaþacaktýr. Erdem- Yani burada medyum kendini gelen varlýða teslim etmiþ bir vasýta mýdýr? Özden - Teslim etmek diye bir þey yok. Kalemi tutan çocuk da yazdýrana teslim olmuþ deðildir. Sadece iradesini, hâkim varlýðýn iradesine baðlamýþ, onun istediði istikamette gene kendi iradesi ile elini hareket ettirmektedir. Ayrýca bu pek yakýþýk olmayan bir benzetmedir. Bir ruhla irtibat esnasýnda medyum kendi iradesini bedensiz varlýðýn iradesi yönünde bizzat kendisi sevketmektedir. Erdem- Burada görünen, medyumlarýn kendi kendilerinin ürettikleri imajlar olamaz mý? Yani medyum ektoplâzmasýna tahayyül ettiði þeylere göre þekilleri veremez mi? Özden - Medyumun bedeninden ektoplâzmasýnýn çýkmasý yalnýz medyumun kendi ruh kudretiyle olabilecek bir iþ deðildir. Burada rehber SEVGÝ DÜNYASI ruhlarýn çok büyük yardýmý ve müdahaleleri vardýr. Beden maddelerinin bir takým kimyevi, fiziki ve biyolojik deðiþikliklere uðrayarak ektoplâzma haline gelmesi, hattâ bir tek ruhun deðil, birçok ruhlarýn müþterek çalýþmalarýyla neticelendirdikleri büyük bir hadisedir. Burada medyumun dünya þuuru kenara itilir. Yalnýz devamlý görünmez rehberlerle irtibat halinde bulunan kendi ruhunun tesirleri vardýr. Bir materyalizasyon hadisesi esnasýnda medyumlarýn üst tesirlerden serbest kaldýklarý kýsa zaman aralýklarýnda kendi tahayyüllerinin tesiriyle ektoplâzmada deðiþiklikler meydana getirdikleri olmuþtur. Hattâ bu tarzda halen hayatta bulunan bir þahsýn fantomunu (hayalini) oluþturup gösteren medyumlar vardýr. Bunu yukarýda verdiðimiz yazý yazdýrma misali ile mukayese edersek, küçüðün elinden tutarak yazý yazdýran adamýn elini gevþettiði anlarda küçüðün kendi kudreti nispetinde müdahaleler yapmasýna ve yazýda kendi üslubunu belli etmesine benzetebiliriz. Þunu tekrar ifade etmek isterim

SEVGÝ DÜNYASI ki materyalizasyon kompleks ve çok çeþitli olaylarýn bir arada iþlendiði büyük bir tezahürdür. Bu sadece medyumun ruhuyla olabilecek bir iþ deðildir. Erdem- Yani materyalizasyon hadisesinin olabilmesi için bedensiz rehberlerin yardýmlarý þarttýr diyorsunuz. Ektoplâzma maddesi medyumun beden maddelerinden çýktýðýna ve onun ruhunun kontrolünde bulunduðuna göre burada baþka ruhlarýn yardýmýna neden ihtiyaç duyulsun? Özden - Bir bedenden ektoplâzmanýn çýkmasýnýn büyük ve karmaþýk bir olay olduðunu söylemiþtim. Bu esnada medyumun bazý hücreleri ölmekte, bazý maddeleri parçalanmakta, yeniden oluþan ektoplâzmaya ise ruhlar tekrar enkarne olarak (baðlanarak) onu canlý dokular haline getirmektedir. Kaba taslak anlatmaya çalýþtýðým bu büyük hadisede birçok bedensiz varlýk vazife alýr. Hattâ bir materyalizasyon celsesinde yalnýz medyumun maddesinden deðil, celsede bulunanlarýn maddelerinden ve elbiselerinden dahi istifade ederler. Ondan dolayý bu celselere iþtirak edenlerin bazen elbiselerinde delikler meydana gelir. Yani ruhlarýn bedenlerini gösterebilmeleri için vasýta olan ektoplâzma maddesinin oluþturulmasýnda yalnýz medyum deðil, celsede bulunan þahýslarda bedenen ve ruhen vazife alýrlar. Elbette bedensiz rehberler bu kolektif faaliyeti sevk ve idare ederler. Erdem- Peki bu materyalizasyon hadisesi esnasýnda görünen varlýðýn bedensiz varlýk olduðunu nereden anlayacaðýz? 5 Özden - Baþta konuþtuðumuz hususlarý unutmayýnýz. Görünen ektoplâzmik beden ruhun bizzat kendisi deðildir. Fakat ruhun medyum kanalýndan gönderdiði tesirlerle þekil alan, hareket eden ve icabýnda konuþan canlý bir âlet ve vasýtadýr. Esasen hepimizin bedeni de kendi ruhumuzun bir tezahür âleti deðil midir? Yalnýz buradaki fark, arada tesir nakledicisi olarak medyumun bulunuþudur. Diðer taraftan irtibatta bulunulan ve materyalize olarak (bedenlenerek) bize Ektoplazmanýn medyumun aðzýndan çýkýþý. Tamamen karanlýk ortamda kýzýl ötesi ile Aralýk 1948' de çekilmiþtir.

6 görünen ruhun bedensiz varlýk olduðunu, tanýdýðýmýz bir kimse ise þeklinden, tavýrlarýndan, kendine has olan niteliklerinden ve konuþarak verdiði delillerden kolayca anlarýz. Tanýmadýðýmýz varlýðýn hüviyetini tespit ise bu celselerde bol bol verilen delillerin incelenmesiyle mümkün olur. Dünyada da bir kimsenin hüviyetini tespit ederken bunun gibi bir takým yöntemlere baþvurmaz mýyýz? Erdem- Materyalizasyon hadiselerinin ruhlarýn ölümden sonra yaþadýklarýný göstermekten baþka bir faydasý olabilir mi? Özden -Materyalizasyon olaylarýný sadece böyle basit taraflarýyla ele alýp, incelemek çok hatalýdýr. Evet o ölümden sonra yaþanýldýðýnýn ve esas hüviyetimizin bedenimizde deðil, ruhumuzda olduðunun çok açýk bir delilidir. SEVGÝ DÜNYASI Fakat bir tek ruhi hadise içinde bile bedenli ve bedensiz birçok varlýklarýn ortaklaþa ve düzenli olarak vazife gördüklerini ve bütün bu düzenleri ilâhi kanunlara uyarak meydana getiren meleklik mertebesindeki büyük rehberlerin bulunduðunu göstermesi, materyalizasyon hadisesinin en mühim neticesidir.

TINTORETTO, Bacchus ve Ariadne, 1578 NE MUTLU MERHAMETLÝ OLANLARA - II Psikolog Ahmet Kayserilioðlu

8 SEVGÝ DÜNYASI Geçen sayýmýzda Hz.Ýsa'nýn "Daðdaki Vaaz"ýnýn beþinci bildirisinde dile getirilen merhamet prensibinin ülkemizdeki olumlu ve olumsuz uygulamalarýndan örnekler sunmuþtuk. Ayný konuya devam ediyoruz. MERHAMET ÇEÞMESÝNDE BÝR ÝÇÝM SU KALMAMIÞ Güzin Abla'ya gönderilen bir mektuptan kýsaltarak aktarýyorum (Hürriyet 7 Ekim 2006 Cumartesi eki) "Yer: Muhsin Ertuðrul Tiyatrosu. Bir yavru kedi, tiyatro salonunun havalandýrma boþluðuna düþmüþ. Caný yanmýþ, aç, susuz. Deniyor ki bu kedi iki gündür ciyak ciyak baðýrýyor; tiyatroda oyunlarýný sergileyen ekip ise hiçbir þey yapmadan provalara devam ediyor. "Ve oyunun sahnelendiði gece... Seyirciler oturmuþ, perde açýlmýþ. Yavru kedi acý içinde aðlamasýný sürdürüyor. Belki inanmayacaksýnýz ama oyuncular gayet rahat oynamaya, seyirciler de izlemeye devam etmiþ. Anlamý, 'beni kurtarýn!..' olan bu miyavlamayý duymazdan gelmiþler. Rahatsýz bile olmamýþlar. 1400 YIL ÖNCE ÇÖL GÜNEÞÝ ALTINDA... Güvenilir 6 hadis kitabý "Kütüb-i sitte" de O en güzel gülyüzlü, son Nebi Hz.Muhammed, bir fahiþe kadýnýn gerçekleþtirdiði, gökleri titreten emsalsiz bir merhamet olayýný anlatýr. Çöl güneþi altýnda yorgun argýn, susamýþ ve acýkmýþ güçlükle yol almakta olan, herkesçe hafif meþrep tanýnan kadýncaðýz, uzaktan gördüðü su kuyusuna doðru büyük sevinç ve heyecanla adýmlarýný sýklaþtýrýr. Bu esnada kulaðýna çalýnan acý solumalar ve hýrýltýlara dikkat kesilince, bir de görür ki, kuyuya epeyce uzak bir yerde bir zavallý köpek, susuzluktan ölümün eþiðinde boylu boyunca serilip öylece kalakalmýþ. Kendi derdini unutup hemen kuyuya koþan kadýncaðýz sevinçle görür ki su o kadar derinde deðil. Üstünden baþýndan yýrttýðý kumaþ parçalarýný bir çomaða iyice sarýp kuyuya sarkýtarak emdirdiði suyu, birkaç sefer yapma pahasýna köpeðin aðzýna sýkýp boþaltarak, ölümün sýnýrýndan yaþama çevirir. Güvenilir baþka kitaplarda, göklerdekini duygu çaðlayanlarýyla titreten bu muhteþem merhamet olayýnýn; anýnda, kadýnýn ismi cismiyle ve sýfatýyla Hz.Muhammed'e "Bilgi Meleði" tarafýndan vahiyle bildirildiði anlatýlýr. Nice sonra olayýn kahramaný olan ve herkesçe fahiþe olarak tanýnan kadýncaðýzýn ölüm haberini alan Peygamber'in, açýk talimat vererek: "Onu bana býrakýn, cenaze namazýný bizzat ben kýldýracaðým" demesi, kadýnýn kimliðini bilenleri hayret ve þaþkýnlýða sürükler. Hz.Muhammed, onlara yalnýz kendisinin bildiði o emsalsiz olayý bir bir anlatarak þaþkýnlýklarýný giderir ve sözünü þöyle tamamlar: "Yaptýðý bu hayýr, Allah katýnda öyle deðerli görüldü ki, onun tüm günahlarýnýn baðýþlandýðý, bana apaçýk bir vahiyle haber verildi." Bu davranýþ ne kadar deðerli görülmüþ ki "Bizim Celselerimiz" de tekrar hatýrlatýlýr: "Bir zamanda hayrýn en büyüðünü, hani kimsenin beðenmediði bir garip kiþi, yalnýz bir parça bez ve bir çomakla iþledi. Siz iþte onun kadar da hayrý bilemeyecek, iþte onun kadar da doðruyu göremeyecek misiniz?.."

SEVGÝ DÜNYASI Ýslâm dininde sadece din kardeþlerine, sadece insan kardeþlerine deðil, tüm canlýlara yönelik merhamet tavsiyesi sürekli tekrarlanýr. Behçet Kemal Çaðlar'ýn "Kur'an-ý Kerim'den Ýlhamlar" kitabýnda Dehr Suresindeki merhameti öðütleyen þu âyetler ne coþku verici: "Bunlar adaklarýný yerine getirenler; Kendi kýsmetlerinden yoksullara verenler. Onlardan ne karþýlýk, ne de minnet beklerler Hattâ ne de Tanrý'dan ayrý rahmet beklerler; Güldükleri yerlerde inilti dinsin diye, Ýçlerine Allah'ýn nimeti sinsin diye. Allah böyle kulunu korumaz olur mu hiç? Ötede de var ona asýl þevk, asýl sevinç." "Seyircilerden Mihriban Haným, oyun arasýnda yönetmen ile konuþmuþ. Bir þey yapýlamayacaðýný, kedinin provalarda da miyavladýðýný, daha önce de ayný yere sýkýþan bir kedinin öldüðünü, oyunlarýný leþ kokusu içinde oynamak zorunda kaldýklarýný söylemiþ. Vay adi kedi!.. deðil mi? Hem günlerce baðýrýp kulaklarýnýza tecavüz etmiþ, hem de ölüp ortalýðý kokutmuþ. "Mihriban Haným ve birkaç duyarlý seyirci, itfaiyeyi aramýþ. Peki diðer seyircilerin tepkisi ne olmuþ dersiniz? Oyunun ikinci yarýsýný izlemeleri, bir canlýnýn hayatýnýn kurtarýlmasý sebebiyle 20 dakika geciktiði için baðýrýp, hakaretler yaðdýrmýþlar" Neyse ki bu kedicik þanslý çýktý. 9 Mihriban Haným'ýn gayretleriyle -Tiyatro seyircisine göre ise: gayretkeþliðiyleyavru kedi kurtarýlmakla kalmadý, kurtarýcýsýnýn ev kedisi oldu. Eðer o olmasaydý yavrucak baðýra çaðýra ölüp tiyatroyu kokutacak, oyuncularý ve seyircileri rahatsýz edecekti. ANNE EVLÂDINI ATEÞE ATAR MI HÝÇ?!.. Kuran'da terbiyevî amaçla sýk sýk tekrarlanan cehennem ateþi azabýnýn yanýsýra; O'nun merhametinin sonsuzluðu ve baðýþlamasýnýn sýnýrsýzlýðý da sürekli dile getirilir. En güvenilir hadis kitaplarýndan Müslim'de Hz.Ömer'den nakledilen þu hadis ne ibret verici ve düþündürücü: Hz.Muhammed'in huzuruna bir takým savaþ esirleri getirilmiþti. Esirlerin arasýnda, büyük üzüntü ve telaþla aramakta olduðu emzikli yavrusuna kavuþan bir kadýncaðýzýn, çocuðuna sýmsýký yapýþýp kalmasý, insanlara savaþý, ganimeti unutturmuþ, derin bir duygu ortamýna sürüklemiþti. Kadýn yavrusuna hasretini giderir gidermez anýnda vicdan planýndan, görev planýna geçerek onu emzirmeye koyulmuþtu. Bu büyük þefkat manzarasýný etrafýndakilerle birlikte seyretmekte olan Peygamber dayanamayarak sordu: "Þu kadýnýn kendi yavrusunu ateþe atacaðýný düþünür müsünüz?!.." Cevap verdiler: "Hayýr vallahi, atmak bir yana, gücü yettiðince onun ateþten korunmasý için elinden geleni yapar!.." Bunun üzerine Peygamber sözü Yüce Yaradan'ýn sonsuz merhametine getirerek hiç unutmamamýz gereken þu gerçeði ortaya döker:

10 SEVGÝ DÜNYASI "Ýþte þüphesiz ki Yüce Allah kullarýna bu kadýnýn çocuðuna þefkatinden daha merhametlidir!!!.." Ýslâm'da merhametin önemini anlamak için bu çok anlamlý âyet ve hadisleri hatýrlatmaya hiç gerek duymadan gün içinde defalarca tekrarladýðýmýz besmelenin, "Bismillâhirrahmânirrahîm"in anlamý üzerinde biraz kafa yormamýz yeterli olacaktýr. Her iþe baþlarken RAH- MAN ve RAHÝM olan Allah'ýn adýný anarak baþarý ve hayýr duasý yapýyoruz. RAHMAN sözcüðü yalnýzca, tek ve eþsiz olan, Hepimizi Sevgisinden Vareden Yüce Rabbimiz için kullanýlan özel bir isimdir. Çünkü yoktan varetmeyi; iyi, kötü, büyük, küçük, canlý, cansýz bütün yarattýklarýný sonsuz bir rahmet, þefkat, fedakârlýk ve merhametle kuþatmayý; eþ sevgiyle karþýlýk beklemeden sýnýrsýz vericiliði ifade eden "Rahman" özelliðine; ancak ve ancak baþlangýcý ve sonu olmayan, varedilmeden vareden, tüm âlemlerin sahibi o Yüce Varlýk sahip olabilir. Ne kadar geliþirse geliþsin hiçbir kul bu sonsuz güce asla eriþemeyeceðinden, Rahman adýyla anýlmaya hak kazanamaz. Benzer özellikleri, büyük rahmet, þefkat ve merhameti; alabildiðine verici olmayý dile getiren RAHÝM sözcüðü ile, Yaradan'ýn, ön þartsýz tüm varlýklarý kuþatan bir sýfatý deðil; ancak O'nun deðiþmeyen ahlâk kurallarýna göre yaþayan akýl sahibi kullarýna bir ödül ve ihsaný vurgulanmaktadýr. Bir özel isim deðil, bir sýfat olduðundan benzer özelliklere sahip kullar için de kullanýlabilir. Nitekim yakýn geçmiþte Rahim Efendi, Rahime Haným gibi isimlerle sýkça karþýlaþtýðýmýz halde, Rahman adýný hiç duymadýk. Yalnýzca Abdürrahman (Rahman'ýn kulu) gibi isim tamlamalarýyla O'nun Rahman adýný yücelterek, kulluðumuzu hatýrda tutmaya çalýþýyoruz. O'nun Rahman ve Rahim sözcükleriyle dile getirilen sonsuz merhameti sadece Varedicinin duygu planýnda kalan bir acýma ve sevgisi asla deðildir. Yani O evreni varetmiþ, sonra da bir kenara çekilmiþ olmayýp, evrenleri kaplayan, her an, her saniye iþlemekte olan aktif bir icraatýn sahibidir. Rahman ve Rahim kelimeleriyle O'nun korumasýnýn vericiliðinin ve varediciliðinin sürekli gündemde olduðu sýnýrsýz ve aktif sevgisini dillendirmekteyiz aslýnda. Türkçe'mizde öz olarak: *Koruyan, Veren ve Varedeni Anarak Baþlarým denerek besmeledeki Yaradan'ýn bu sýnýrsýz aktif sevgisi tam anlamýný bulmaktadýr. GÜNÜMÜZDE DÝNDARLAR DAHA MI MERHAMETLÝ?!.. Merhametin bu denli övülüp yüceltildiði Ýslâm Dini kültüründen 1000 yýldan beri beslenen, insanlýk dostu Mevlânalar, Yunuslar yetiþtiren Ülkemizde, tiyatro salonlarýný dolduran büyük kalabalýklar acý çeken yavru kediye nasýl bu kadar duyarsýz kalabiliyor? Dinsel öðretiden uzak yetiþmelerinin ve dinin özündeki doðruluk, iyilik, çalýþma, bilgi ve sevgiyi unutmuþ olmalarýnýn yanýsýra; atalarýmýzdan bizlere miras kalan acýma, þefkat damarlarý da kurudu anlaþýlan. Ýyi ama tam da eðitimleri bu konuda olan ve dolayýsýyla dinsel öðretiden uzak yetiþmeleri söz konusu bile olmayan Ýmam Hatip'ten, Ýlâhiyat'tan mezun din adamlarýmýz, hocalarýmýz, ilâhiyat profesörlerimiz ve dindar kitle, besmelede sürekli yinelenen Yaradan'ýn sonsuz merhametine uygun sözler ve davranýþlar mý sergiliyorlar Ülkemizde?!..

"ÝSLAM ve ÝNSAN" Bu, yerden göðe haklý sorunun cevabýný gerçek bir Müslüman olan Felsefe Doçenti Nurettin Topçu'nun (1909-1975) Hareket Yayýnlarýnca Temmuz 1969'da "Ýslâm ve Ýnsan" adýyla neþredilen kitabýndan aktarmak istiyorum. Ýslâm ahlâkýnýn hürmet, merhamet ve hizmet'ten oluþan üç temel direði olduðu-nu etraflýca açýklayan Sayýn Topçu, üç temel direkten biri olan merhamet prensibinin yaþadýðýmýz dönemde Ýslâm dünyasýndaki ters uygulamalarýndan o denli rahatsýz ki, duygu ve düþüncelerini kahrolarak da olsa ateþli ifadelerle yazýya dökmekten kendini alamýyor. Dilini biraz sadeleþtirerek bazý bölümlerini aynen alýntýlýyorum: "Türlü sefaletlerle, tutkularýn parça parça böldüðü hasta bir vücudu andýran Ýslâm dünyasý, en talihsiz devirlerinden birini yaþýyor ve her Ýslâm ülkesinde ruhlar birbirinden ayrýlmýþ, birbirlerine saldýrýyorlar... Bu halin sebebi Ýslâm'ýn temeli ve Kuran'ýn özü olan ahlâkýn kaybedilmiþ olmasýdýr. Bugünkü Müslümanlar, birtakým geleneksel hareketleri dikkat ve titizlikle yapmaktan baþka endiþesi olmayan ilkçaðýn ve ilkel devrin sihirbazlarýný andýrýyorlar. Kuran mucizesi olan ilâhî ahlâk Ýslâm diyarýnda çoktan gömülmüþtür." (önsöz) "Adetâ bugün tutuculuk cihadý yapýlmaktadýr. Sahtekâr mürþitlerle, dolandýrýcý þeyhler ve derviþler olayý, yumruk ve tehdit çýðlýklarý arasýnda yol alýrlarken, nikâh kaçakçýsý hocalar, çýðlýkçý duacý ve mevlitçiler, pazarlýkla Kuran âyetleri satan hafýzlar, baþtanbaþa cehalet ve tutuculuk sermayesini kullanan sözde dini yayýnlar... hepsi de tarihin kaydettiði en ileri küstahlýða bürünmüþ, Ýslâm'ý tüyler ürpertici bir karanlýða götürüyorlar... Din adamlarý tarafýndan halka yayýnlanan ve din okullarýnda verilen din kültürü; Ýslâm dünyasýnda asýrlarca hakim olan skolastiðin tekrar ele alýnmasýndan baþka bir þey deðildir. Üstelik zamanýmýzda ciddi ilim adamý da bulunmadýðýndan Ýslâm'ýn uyanýþýný bunlardan beklemek boþunadýr. (s:23) "Kuran'ý anlamadan tekrarladýlar, hattâ sattýlar, lâkin onu yaþamadýlar. Ahlâki tecrübeyi nefsinde yapanlar tasavvuf insanlarýydý. Tasavvuf, Ýslâm'ýn ruhunu yaþattýðý halde, kuralcýlar onun sesini boðdu. Skolastik, zulmünü yaptý. Medrese, Mevlâna'yý maðlup etti. (s:27) "Dinî hayat, ikiyüzlülükle baðdaþmaz. Din adamlýðý ise âhiret ticareti ve bezirgânlýðýn çok yükseklerinde, bunlarla asla bir arada olmayacak yüce görevlerdir. Ruhumuzu Allah'a götürecek içsel tecrübeye girip onda derinleþmek suretiyle, düþünen insandan ibaret gerçek varlýðýmýzýn sahibi Allah'ý arayan ve bütün hayat amaçlarýný buna baðlayan bir neslin Ýslâm dünyasýnda seferber olmasý, yarýnýn insanlýðýný kurtaracak biricik ümittir. Bu neslin kutlu müjdecileri ise Yunuslar ve Mevlânalardýr (s:44) "Pascal, deðerleri bakýmdan ruhlarý, bedenlerden; merhameti ruhlardan ve her þeyden üstün tutmak suretiyle, insanýn esas özünün merhamet olduðunu söylüyordu. Bu özü kaybeden insan kendini yitirmiþtir ve merhametin yok edildiði yerde zulüm ayaklanýr. Kendimizi yitirmemiz, kendimize karþý iþlenmiþ ilk ve en büyük zulümdür. Gerçek ve geniþ anlamýyla bize bizden daha zalim birisi yoktur... Ýnsan kendi özü olan merhameti kaybettikten sonra acaba hâlâ var mýdýr? (s:61) "Ýslâm ahlâkýnýn merhamet prensibi Ýslâm dünyasýnda bugün tanýnmayacak bir ucûbe gibidir. Yüzyýlýmýzýn getirdiði bunca sefaletler karþýsýnda namazýný kýlýp, hac görevini yapmakla Müslüman olduklarýný sanarak geleceklerinin parlaklýðýna güvenenler, taþ gibi duygusuz ve tasasýz yaþayabiliyorlar. (s:69) "Son 300 yýllýk tarih, yýkýlýþýmýzýn tarihidir. Yer yer yýkýlan ve parça parça enkaza dönüþen bina yirminci yüzyýlda bütün bütün çatýrdadý ve çöktü. Ruhî yýkým temelde tamamlandý. Bunalým bugün bütün kurumlara, gençliðe ve milletin bütün varlýðýna bulaþmýþ durumdadýr. Bugün bu milli felâkete çare bulmak, yeniden ayaða kalkmanýn yollarýný aramak ve Allah'a götüren yolu tutmak ve aydýnlatmak için çalýþmak zorundayýz. (s:71)

12 SIRF ACIMA, MERHAMET DEÐÝLDÝR Sadece duygu planýnda kalan; acýma, hayýflanma, "vah vah çok yazýk!.." iç çekiþleriyle noktalanan; eyleme yönelik bir adým bile atýlmayan durumlarla; kendimizde ve çevremizde çok sýk karþýlaþmaktayýz. Toplumsal ve bireysel sorunlarý, acýlarý, trajedileri hafifletmek ve çözmek için; aklýmýzý, bilgimizi ve tecrübelerimizi sonuna kadar kullanarak; planlý, programlý ve sürekli çaba, gayret, alýn teri ve fedakârlýklar sergilediðimiz zaman gerçek bir merhametten söz edebiliriz. Ve bizi en üst basamaða, sevgi basamaðýna götüren önemli bir basamaktýr. Böyle tanýmladýðýmýz merhamet eylemleri þu sözlerle de ortaya konur: * Sevgiye giden yolun ilk adýmlarý merhamet, tolerans ve saygýdýr mutlak. Sizin için þart bu adýmlarla baþlamak. * Siz merhamet ve þefkat yumaklarý oluþturacaksýnýz. Siz herkesi gönlünüze almak için herkesi baðýþlayacaksýnýz * Siz birbirinize sevgi ve merhametle destek olunuz. Sevgi ve merhametin nasýl da et ve týrnak gibi ayrýlmaz bir ikili oluþturduðunu görüyoruz. Ýþ ve eylemle sonuçlanmayan acýma duygularýný merhamet saymazken; parmaðýmýzý kýmýldatmadan sýrf gönülde kalan sevgi duygularýna, nasýl "gerçek sevgi" diyebiliriz?!.. Aþaðýda ise özne: Sevgi; Yüklem: "Yapýlan Ýþ" olan þu muhteþem sevgi tanýmý; sahte sevgileri ayýrt edebilmemiz için ne kadar aydýnlatýcý: SEVGÝ; hiçbir þeyi ayýrt etmeksizin sevenlerin; sabrederek sevmek; sevmek için çalýþmak, çalýþtýkça SEVGÝ DÜNYASI sevmek; severken saygý duymak, saygý duyarak sevmek için YAPTIKLARI ÝÞTÝR!.." Çok yýllar önce bulunduðum bir misafir celsesinde, yüce bir varlýðýn merhamet konusunda bir haným konuða verdiði umulmadýk cevabý aktarmadan geçemeyeceðim. Merhametin akýl ve mantýkla; plan ve programla yapýlan bilinçli eylemler olduðunu bilmediðinden, acýma duygusuyla geliþigüzel davranýþ ve yardýmlara kalkýþýp "Merhametten maraz doðar" misali kötü sonuçlarla karþýlaþtýðýný sandýðýmýz haným konuðumuz derdini þöyle dile getirmiþti: - Bende aþýrý bir merhamet var. Bunu biraz azaltmak istiyorum, acaba ne yapayým? Yüce Varlýk sözü hiç uzatmadan, hiç de ummadýðý tek bir kelime ile cevaplamýþtý hanýmýn sorusunu: - Artýrýnýz!.. Akýllý, hesaplý ve planlý yapýlan gerçek merhamet eylemlerinde; yanlýþ anlamalar, sýkýntýlar, tehdit, zorlama ve saldýrýlar zaten peþinen göze alýndýðýndan eylem sahibini korkutup yýldýramaz. Böyle durumlarda onun dua ve dileði; merhametinin azaltýlmasý deðil, mümkünse daha da artýrýlmasý olabilir ancak; Varlýðýn tek bir sözcükle dile getirdiði gibi... Çok þükür ki dünyamýzda yüz kiþiden bir kiþi bile olsa, böyle yýlmaz öncüler, gönül erleri hâlâ nefes alýp veriyorlar aramýzda.

SEVGÝ DÜNYASI 13 DAVUT, GOLYAT'A KARÞI 1950'li yýllarýn baþlarýnda soðuk savaþýn en alevli döneminde ABD'de Senatör McCarthy hayali bir komünizm paniði yaratarak; baþta yazarlar, sanatkârlar, televizyoncular, sinema artistleri olmak üzere; sorgulamalar, tehditler, ekmeðiyle oynamalarla pek çok kimsenin hayatýný söndürdü, intiharlara neden oldu. Korkudan herkesin dut yemiþ bülbüle döndüðü, bir köþeye sinip saklandýðý o zorlu yýllarda CBS Televizyonunda haber programlarý yapan Edward R. Murrow yapýlan zulüm ve haksýzlýklarýn acýsýný yüreðinde duyuyordu. Çocukluðunda annesinin her gece Kutsal Kitap'tan okuduðu Hz.Ýsa'nýn söz ve davranýþlarýnda "Protestan ahlâkýný" ve "vicdan sahibi olmayý" gereðince öðrenmiþti. Vicdan, gözüpeklikle birleþmezse bir iþe yarar mý? Murrow'da ikisi de vardý. Bu nedenle Ýkinci Dünya Savaþý yýllarýnda Londra, Nazi uçaklarý tarafýndan bombalanýrken, damlarýn üstünde patlama uðultularýna karýþan tok sesiyle CBS radyolarýndan savaþý naklen dinleyicilere aktarmýþ, demokrasi mücadelesinde onlarý göreve çaðýrmýþtý. Þimdi, elindeki tek televizyon silahýyla; tüm devlet gücünü eline geçirmiþ McCarthy ejderhasýyla savaþmasýný kim ondan isteyebilirdi ki?!.. Ne var ki Murrow, sürüdeki koyunlardan biri deðildi. Tüm hayati riskleri umursamadan C B S Televizyonunda bir McCarthy programý hazýrlamaya koyuldu. Gazetelerde programýn tanýtým ilanlarýný bile cebinden ödedi. Yaptýðý açýþ konuþmasý "unutulamazlar" arasýnda yerini aldý: "Korkularýmýz nedeniyle bir akýlsýzlýk çaðýna sürüklenmeyeceðiz. Tarihimize baktýðýmýzda korkak insanlar soyundan gelmediðimizi görürüz. Atalarýmýz konuþmaktan, yazmaktan, çok fazla taraftarý olmayan haklý davalarý savunmaktan korkmadýlar. Senatör McCarthy'nin yöntemlerine karþý çýkanlarýn sessiz kalacaðý gün deðil, bugün. Atalarýmýzýn mirasýný ve tarihimizi reddedebiliriz ama bunun yaratacaðý sorumluluktan kurtulamayýz..." Edward R. Murrow Burasý Londra diyerek CBS için yayýna baþladýðýný bildirirken (1939) McCarthy, her zaman yaptýðý gibi onu da, Komünistlikle suçlamaktan geri kalmadý ama, program ancak bardaðý taþýran son damla olmuþ; halk, Londra bombardýmanlarýnýn bu cesur sesinin yanýnda yer almýþtý. Nitekim kýsa bir süre sonra Senato, McCarthy'yi kýnayarak o korkunç dönemi kapatmýþtý. Kutsal Kitaplar geçmiþ olaylarý boþuna mý anýmsatýyor. Ýsa'dan 1000 yýl önce Yahudilerin baþýna belâ olmuþ dev gibi güçlü Golyat'ý, nasýl ki Davut'un hedefini bulan bir tek taþý yere serip öldürmüþse, þimdi de Murrow'un bir tek taþý ejderhayý yok etmeye yetip artmýþtý bile. (Ünlü Sinema Sanatçýsý George Clooney geçen yýl, Amerikan yayýncýlýðýnýn azizi diye anýlan Murrow'un öyküsünü anlatan bir film çevirdi: Good Night, And Good Luck (2005))

14 SEVGÝ DÜNYASI KÖTÜLER ÝÇÝNDE BÝR ÝYÝ 37 yaþýndayken sýrf Yahudi olduðu için Nazi Kamplarý cehennemine týkýlýp amele olarak üç korkunç yýl geçiren Psikiyatri ve Nöroloji Profesörü Viktor Frankl, zulmün ve gaddarlýðýn her yerde kol gezdiði ve prim yaptýðý o dönemde; kurþuna dizilme riskini göze alarak, sürüdeki koyunlar gibi davranmayan iyi kalpli Nazi SS subaylarýndan ve gardiyanlarýndan övgüyle bahseder. "Ýnsanýn Anlam Arayýþý" Kitabýnda özgürlüðüne kavuþtuðu günlerdeki Nazi Kamp Komutanýnýn öyküsünü þöyle anlatýr: "Gardiyanlar arasýnda bile bize acýyanlarýn bulunduðunu belirtmek gerek. Burada sadece özgürlüðüme kavuþtuðum kampýn komutanýna deðineceðim. Özgürlükten sonra bu komutanýn, tutuklular için en yakýn Pazar kasabasýndan ilaç Viktor Frankl almak amacýyla kendi cebinden önemli miktarlarda para harcadýðý ortaya çýktý. Bu SS komutanýyla ilgili ilginç bir olay onun denetimi altýndaki bazý Yahudi tutuklularýn ona yönelik tutumlarýyla ilgiliydi. Savaþýn sonunda kurtarýcýmýz Amerikan birlikleri tutuklularý serbest býrakýnca, Macaristanlý üç genç Yahudi; Toplama kamplarýnda insanlýðýn ve ümidin yitiriliþinin görüntüsü

SEVGÝ DÜNYASI bu SS komutanýný Bavyera Ormanlarýnda saklamýþ. Daha sonra onu yakalamaya çok hevesli Amerikan komutana giderek, bu SS komutanýnýn yerini bildiklerini, ancak bazý þartlarla söyleyebileceklerini anlatmýþlar. Amerikalý komutanýn bu adama kesinlikle zarar vermeyeceklerine söz vermesi gerekiyormuþ. Bir süre sonra Amerikalý komutan genç Yahudilere, bu þeref sözünü vermiþ. Komutan sözünü tutmakla kalmamýþ bir anlamda eski görevine iade etmiþ. Bavyera köylerinden giysi toplanmasý ve bunlarýn serbest býrakýlan esirlere daðýtýlmasý görevinin baþýna bu eski SS komutanýný getirmiþ. SÝLAH VE TANKI OLMAYAN ÝLK ÝSRAÝLLÝ Yahudi bir anne babanýn çocuðu olarak Arjantin'de doðan, müzikteki çok üstün yeteneði küçük yaþlarýnda ortaya çýkan, ailenin Ýsrail'e göçmesiyle on yaþýndan itibaren ortak yaþam çiftliklerinde, Kibutz'larda büyüyen, çok geçmeden müzik kariyeri için ülke ülke dolaþan, dünyaca ünlü orkestra þefi Daniel Barenboim'in 1999'da Chicago senfoni orkestrasý þefi iken yaþamýný zora sokacak hiçbir nedeni yoktu. Yýlda kazandýðý 1.5 milyon dolarla lüks ve saygýnlýk içinde gül gibi yaþar giderdi. Ama küçük yaþlarda okuduðu 17'nci yüzyýlýn Yahudi Filozofu Spinoza'nýn Ethica'sý ve havradan kovulma pahasýna filozofun sergilediði özgürlükçü ve baðýmsýz düþünce yapýsý, Barenboim'in tüm davranýþlarýnda etkisini sürdürüyordu. Bu nedenle Filistinlilere reva görülen baský ve zulümler ruhunda fýrtýnalar estiriyordu. Öte taraftaki benzer kiþi ise 15 Filistinli Profesör Edward Said'di. Columbia Üniversitesi öðrenim görevlisi olan ve ülkemizde "Oryantalizm" "Filistin Sorunu" kitaplarýyla tanýnan Edward Said'le, Barenboim'in 1953'de tanýþýp kaynaþmalarý, sorunlar üzerinde uzun tartýþmalarý, iki berrak gönlün ayný noktalarda kolayca buluþmalarýný saðlamýþtý. Evet Ýsrail'in yaþama hakkýna saygý gösterilecekti ama; evlerinden, ülkelerinden kovularak kamp yaþamýna mahkûm edilen Filistinlilerin de... Çünkü onlar da insandý ve onlarýn da yaþam hakký vardý, en az Yahudilerin olduðu kadar. Ýki kafadar vardýklarý sonuçlarýn sadece teoride kalmamasý, iki halkýn nefret ve düþmanlýktan kurtulmasý, birbirlerini tanýyýp sevmeleri için çareler aradýlar. Nihayet 1959 yýlýnda dýþ destekler bularak isteklerini gerçekleþtirdiler. Orkestra Þefi Barenboim; Filistinli, Arap kökenli Yahudi, Alman... bütün ülkelerin çocuklarýndan ve gençlerinden bir orkestra kuracak, onlarý Edward Said Daniel Barenboim

16 yetiþtirecekti. Filistin, Ýsrail baþta olmak üzere tüm dünyada konserler vereceklerdi. Gençleri birbirine yaklaþtýracak seminerler düzenlemek ise Edward Said'in görevi olacaktý. 1.5 milyon dolarlýk gelir terkedildi; Said'de tüm izinlerini ve tatillerini orkestra üyelerine ayýrdý. Olmaz gibi görünen gerçekleþmiþti. Ama her iki milletin fanatiklerinin boy hedefi olmalarý, aþaðýlanmalarý tehdit ve zorlamalarý onlarý alabildiðine yordu. Yýlmadýlar, erken bir yaþta 2003'de Edward Said'in ölümüne raðmen, karýsýnýn devreye girip iþbirliði yapmasýyla kurduklarý vakýfla çalýþmalarýný sürdürdüler. Ýyilerin gözle görülmeyen ordularý olduðu gibi, gözle görülenleri de olabilir. Deðiþik ülkelerde konserler verirken, Ýspanya hükümeti boþ durmadý. Yer tahsisi, yýllýk yardým fonlarýnýn yanýsýra tüm orkestra üyelerine diplomatik pasaport saðlayarak, orkestranýn en umulmadýk yerde, Filistinlilerin acýlar içinde yaþadýklarý Ramallah'da konser verme imkânýnýn kapýsýný araladý. Geçen yýl, ölüm tehditleri altýnda Ramallah'da gerçekleþtirdikleri konser, çabalarýnýn en lezzetli meyvesi olmuþtu. Orkestranýn kuruluþu, üyelerinin yaþam görüþleri, tartýþmalarý ve konserleriyle ilgili belgeseli bu yýl Aðustos Ayýnda Ýstanbul'da Aya Ýrini'de verdikleri konser öncesi televizyonlarýmýzda seyrederken gözyaþlarýmýzý tutamadýk. Ramallah'da Beethoven'in 9.senfonisini dinlerken gözyaþlarýmýz sel oldu. Hele konser sonrasý dinleyicilerden bir küçük Filistinli kýzýn, orkestra þefi Barenboim'e teþekkür ederken þu içten gelen cümlesi hepimizi hýçkýrýklara boðdu: "Ýnanýr mýsýnýz?.." diyordu küçük kýz: "Ýlk defa tüfeksiz ve tanksýz bir Ýsrailli SEVGÝ DÜNYASI ile karþýlaþýyorum!!!.." "Sizin yaptýðýnýz da iþ mi, müzikle, orkestrayla barýþ mý saðlanýrmýþ?!.." diyerek yaptýklarýný naif ve çocukça gören soydaþlarýna Barenboim'in cevabý çok çarpýcý: "Sizlerin 60 yýldýr sürdürdüðünüz yöntemlerin barýþ bir yana, düþmanlýk ve nefretleri alabildiðine körüklediði gün gibi ortada, öyleyse gelin bir de bu yöntemi deneyelim!.." Ýnsanlar ne çabuk unutuyorlar. Hedefi bulan bir taþýn bir devi yere serivermesi kendi tarihlerinde anlatýlan bir öykü olduðu halde... DURUMDAN VAZÝFE ÇIKARMAK Bu güzel örneklerle yazýmý bitirmek, tatlý üzerine turþu yedirmemek isterdim ama, ne çare çok acý olaylar yaþanýp duruyor dünyada ve ülkemizde. Þeker Bayramý sonrasý 27 Ekim 2006 da Hürriyet Gazetesi'nde Bekir Coþkun'un alýntýladýðýmýz "Manyak Makinesi" baþlýklý köþe yazýsýnda ülkemizdeki bu acý gerçeklerin altý, mizahî bir üslûpla, çarpýcý ifadelerle çizilmiþ. Tel tel dökülen kurumlarýmýz, geçmiþ yýllardaki "Cumhuriyete Kanat Gerenlerin" örnek davranýþlarýyla ayakta durabilecekler ancak!.. Toplumumuzda koruma, korunma, hukuk ve saygý tamamen yok olmadan; her alanda öncülerin ortaya çýkýp iþe el koymasý, bireysel olsun; sivil toplum örgütleri þeklinde olsun çalýþarak, insanlarýmýzý aydýnlatmasý, harekete geçirmesi milletimize yapýlacak en büyük hizmet olacaktýr. Doðuþtan bu azimle dünyaya gelenler de, eðitim, görgü ve tecrübeleriyle bu hizmet aþkýna ulaþanlar da

SEVGÝ DÜNYASI mutlaka vardýr aramýzda. Ancak ünlü Ýngiliz roman ve deneme yazarý Aldous Huxley (Oldýs Haksli)nin 1932'de kaleme aldýðý Yeni Cesur Dünya (Brave New World) kitabýndaki öngörüleri geçerliliðini sürdürmektedir. Ýnsanlarýn teknolojik geliþmelerin esiri olacaðý, düþünme yetilerini yitireceði, ciddi kitaplarý okuyanlarýn azalacaðý, her taraftan yaðan bilgi ve haber bombardýmaný altýnda bireylerin basit uðraþlarla, sonu gelmeyen eðlencelerle ömür tüketeceði öngörülerinin büyük ölçüde gerçekleþip, daha da yoðunlaþtýðýný görüp durmaktayýz. Ýster doðuþtan gelen, ister sonradan oluþan hizmet etme aþkýyla yananlarýn 17 eyleme geçmesini, ya da hizmetteki hýzlarýný frenleyen toplumun direnmesinden çok daha fazla, kiþilerin nefisleriyle savaþmayý býrakýp Huxley'nin öngördüðü gibi günlerin getirdiðince öylesine yaþayýp ömürlerini boþa harcamalarýdýr. Bu durumda merhamet duygularýmýz dumura uðrar; çabasýz, eylemsiz yalnýzca tribünde olaylarýn seyircisi olarak kalýrýz. Ülkemizde her alanda; bilgili, akýllý, vicdanlý, þefkat ve merhamet sahibi, azimli, gözüpek, zorluklardan yýlmayan, planlý ve programlý çalýþmaya, iþbirliði yapmaya yatkýn Murrow'lara, Edward Said'lere, Barenboim'lere çok, ama çok ihtiyaç var. Gün, bugündür. Öyleyse hodri meydan!.. MANYAK MAKiNESi... Bekir Coþkun (Hürriyet 27.10.2006) Bayramý, yedi masum insaný zevk için öldüren iki manyakla geçirdiniz. Ve muhtemelen "Bu manyaklar nereden çýkýyor?" diye sordunuz. Oysa bu düzen bir "manyak makinesi"dir, sadece iki manyaðýn ortalýkta dolaþmasý azdýr. Annelerin makine gibi doðurup doðurup sokaða saldýklarý, sevgisiz, bakýmsýz, eðitimsiz büyüyen çocuklarýn ülkesidir burasý. 50 yýldýr iktidardaki ahmak maneviyatçýlarýn nüfus planlamasýna yanaþmayýp "Doðurabildiðiniz kadar doðurun" dediði... Aptal zenginlerin eðitimsiz kalabalýktan "Genç nüfus" diye övünerek söz ettikleri... Sonuçta 250 bin çocuðun sokakta yaþadýðý, 1.5 milyon çocuðun okul yüzü görmediði, okulu bitirenlerin aç ve iþsiz gezdiði ülkedir bu ülke... "Manyak makinesi" burada durmaz: Halkýn eðitiminden sorumlu televizyonlar, eli tabancalý diziler sunar çocuklara. Dizilerin kahramanlarý kurþun sýktýkça, kan aktýkça, insan öldürdükçe kahramanlaþýrlar. Ýnsan öldürmenin yüzlerce çeþidini öðretir filmler. Ýþkence yöntemleri, göz oyma þekilleri, býçaklamanýn bin bir türü, insan boðmanýn incelikleri... "Manyak makinesi" gerçek hayatta da boþ durmaz: Eþkýyaya yakýlmýþ türkülerle büyüyen babalarýn çocuklarý, kapýsýnda esrar satýlan okullarýn önünde, sustalý býçaklarýný sallaya sallaya "itibarlý" olmayý öðrenirler. Katili "kahramandýr" bu meleketin. Çetecisi "vatansever" oluverir. Kanunlarý en çok çiðneyenlerin, mafya bozuntularýný, kent eþkýyalarýný "efsane" yapmadýnýz mý?.. Ve "manyak makinesinin" kendine göre hukuku vardýr, bu kez sistemin yarattýðý suçlularý korumaya gelmiþtir sýra: Sýk sýk çýkartýlan af yasalarýyla suçlularýn sokaklarda dolaþtýklarý... Masum insanlarýn evlerine sinip korku ve dehþet içinde "adaleti" boþuna bekledikleri bir hukuk düzenidir bu... Ýþte "Bu manyaklar nereden çýktý?" sorusunun yanýtýdýr tüm bunlar. "Manyak makinesi"dir bu, durdurulamaz... Sadece bu iki manyak az bile. Az...

18 SEVGÝ DÜNYASI Psiþik Medyum, öte alemdeki sevdiklerimizle konuþuyor SON BÝR KEZ John Edwards/Çeviri: Arýn Ýnan Geçen ay, medyumumuz John Edwards, annesi öldükten sonra ondan gelecek iþaretleri beklemeye baþlamýþ ama bu arada annesinin kendisiyle doðrudan temasa geçmesini iþine duygularýný karýþtýrmamak amacýyla reddetmiþti. Annesi bu kez baþka bir medyum kanalýyla ona seslenerek bir daha baþka medyumlar kanalýyla deðil de doðrudan kendisiyle konuþmak istediðini bildirmiþti. Edwards annesiyle konuþsa bile ondan beklediði özel iþaretlerin bir türlü gelmemesini, hayatýný bunlara baðlayarak yaþamamasý gerektiðinin bir kanýtý olarak düþünmeye baþlamýþtý. Öte alemdekilerin görevi, dünyada yaþayanlarýn sorduklarý her soruya cevap vermek yerine onlara yanýnda olduklarýný hissettirmekti.