GÜNDEM ANALİZ. Sorular ve Cevaplar



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Cumhuriyet Halk Partisi

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

frekans araştırma

Cumhuriyet Halk Partisi

AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni:

Sayın Ahmet Davutoğlu na Yöneltilen Sorular 1) Bakanlık ve Başbakanlık yaptığınız süre içerisinde FETÖ örgütlenmesi hakkında resmi veya gayri resmi

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu

Biz yeni anayasa diyoruz

En büyük gücümüz teşkilatlarımız

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Hükümet ile Gülen cemaatinin tartışması neyi ifade ediyor?

Sevgili dostum, Can dostum,


3- Hareketimizin; Ankara'da Musab bin Umeyr Derneği dışında hiçbir grup, dernek, cemaat ya da örgütle bir bağlantısı bulunmamaktadır.

MEDYA'DA YER ALAN HABERLERLE ALAKALI KURTUBA GENÇLİK HAREKETİ AÇIKLAMASI

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Cumhuriyet Halk Partisi

Sağlık Personeline Karşı İşlenen Suçlar. Dt. Evin Toker

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir.

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

Başbakan Sayın Binali YILDIRIM KANAAT ÖNDERLERİ VE STK İLE BULUŞMASI KAYSERİ

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

LOGO. Özel Dedektiflik Eğitimi Kocaeli Üniversitesi Hereke Ö.İ.U. MYO İsmail Yetimoğlu w w w. d e d e k t i f. o r g. t r

YENİ AKİT GAZETESİ İNTERNET SAYFASINDAKİ TARİHLİ HABERE İLİŞKİN YORUMUM AŞAĞIDADIR. Erdoğan: Bedeli suç işleyen ödesin

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

(1) BÜYÜK PEYGAMBER (S.A.A) KONULU, BÜYÜK YARIŞMA

R A P O R. Doç. Dr. Fatih YARDIMCIOĞLU Arş. Gör. Furkan BEŞEL. Mayıs 2015

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP:

Yine yapmak istediklerimizden birisi olan, spesifik sektörlerde, belki daha az, ama daha etkin iş adamları seyahatlerini önemsiyoruz ve buna

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Anlamı. Temel Bilgiler 1

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

Onlar konuşur, AK Parti yapar

İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine İlişkin Tarihli Yönetmeliğin 11 ve 19. Maddeleri Anayasaya Aykırıdır

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

TÜRK YARGI SİSTEMİ YARGITAY Öğr. Gör. Ertan Cem GÜL MYO Hukuk Bölümü Adalet Programı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi

T.C. İZMİR İLİ URLA BELEDİYESİ MECLİS KARARI

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Başkentteki Yardımcı Kuruluşlar. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

Patronun hizmetini yapıyor Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor.

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

10 Ocak 2013 BASIN AÇIKLAMASI

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Hiç kimse imtiyaza sahip değil

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

Nasıl? Fark etmez! Ne kadar? Sonsuza kadar! Niçin? Çünkü böyle mutlu olabilirsin!

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

Milliyetçi Hareket Partisi. İstanbul II. Bölge Milletvekili Adayı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

OSMANİYE KAHRAMANMARAŞLILAR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİNE GÖRKEMLİ AÇILIŞ.

Merakla Beklenen Anket Sonuçları Açıklandı

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

Türkiye küçük Millet Meclisleri Ocak 2014 O.P. Raporu

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

EKİM 2014 KAHRAMANMARAŞ SELİM IŞIK

Şimdi 'ama' diyeceğim

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

Türkiye ve Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler. 15 Ekim 2015, İzmir. Sayın Bakanlarım, Valim. Sayın MV'lerim,

Aile Bülteni. ANKA Çocuk Destek Programı nın Tanıtımı Yapıldı. aile.gov.tr

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

AKP'li Başkan, Peygamberin oğlu Tayyip dedi mi? Sözcü yalan mı söylüyor?

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Türkiye de çocuk, çocuk olmak ve. Türkiye de Çocuk Çalışmaları Konferansı , ODTÜ Emrah Kırımsoy

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. : Şüpheli hakkında suç duyurusu dilekçemizin sunumudur.

Transkript:

GÜNDEM ANALİZ Sorular ve Cevaplar

İçindekiler 1. Devlet işlerinde kullanılan paralar kara para dahi olsa hem İslami hizmetlere harcanıyor hem de ekonomimize katkıda bulunuluyor. Öyleyse Hizmet neden buna karşı çıkıyor? 2. İllegal dinlemeleri Cemaat mi yapıyor? 3. Kasetler üretiliyor, mahremiyet ihlal ediliyor iddialarına ne diyorsunuz? 4. 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarını Hizmet mi yaptı? 5. Fethullah Gülen Hareketi, ABD nin Büyük Ortadoğu Projesi nin taşeronu ve Ilımlı İslam Projesi nin temsilcisidir iddiası hakkında ne diyorsunuz? 6. Fethullah Gülen bir din adamı olmasına rağmen neden bu kadar siyasetle ilgileniyor? 7. Paralel yapılanma var mı? Cemaat devlete sızdı mı? Örgüt, çete iddialarının iç yüzü nedir? 8. Cemaat, merkezi imtihan sorularını çalıp kendi mensuplarına dağıttı mı? 9. Fethullah Gülen in mal varlığı nedir? Geçimini nasıl temin ediyor? 10. Fethullah Gülen neden Amerika da yaşıyor? 11. 7 Şubat MİT krizi nedir? 12. Fethullah Gülen Hocaefendi neden evlenmedi? 13. Fethullah Gülen Kürtlere beddua etti mi? 14. Dün Erdoğan ile beraberdiniz, şimdi niye bu kadar eleştiriyorsunuz? 15. Gülen Hareketi nin Hıristiyanlık misyonerliği yaptığı iddiaları doğru mudur? 16. Hizmet nedir? Yeni bir din/mezhep kavramı oluşturma çabası mıdır? 17. Fethullah Gülen in illegal dinlemelerinde geçen ananas ve tesbih ifadeleri şifre mi? 18. Hizmet Hareketi, çözüm sürecine karşı mı? 19. Cemaat Mavi Marmara ve şehitler meselesinde neden diğer kesimlere göre daha farklı bir tavır sergiledi? İsrail ile bir ilişkisi mi var? 20. Fethullah Gülen Hocaefendi, başörtüsü için "farz değil, olmasa da olur" dedi mi? 21. Hizmet diğer cemaatleri kamu ya da toplumsal alanda fırsat tanımayarak dışladı mı? 22. Cemaat siyasete girdi mi? 23. Fethullah Gülen eleştiriye kapalı mı? Kendisini eleştiriden muaf mı görüyor? 24. Risale-i Nurlar sadeleştirilerek tahrif edilmek mi isteniyor? 25. Kimse Yok mu Derneği Somali ye yardım yapmadı mı? 26. Dershaneler meselesi 27. Hocaefendi neden beddua etti? 28. Cemaat dış güçlerle birlik olup vatana ihanet ediyor deniyor, doğru mudur? 29. Hizmet Hareketi seçim sonrası itibar kaybetti mi? Bitmeye doğru mu gidiyor? Sorular ve Cevaplar Sayfa 1

SORULAR VE CEVAPLAR 1. Devlet işlerinde kullanılan paralar kara para dahi olsa hem İslami hizmetlere harcanıyor hem de ekonomimize katkıda bulunuluyor. Öyleyse Hizmet neden buna karşı çıkıyor? İktisatta rant kollama olarak adlandırılan, kamu kaynaklarının usulsüz bir şekilde kullanılması yoluyla oluşan rant havuzu Türkiye de çok büyük noktalara ulaşmıştır. Bu rant havuzu kimi zaman verilen usulsüz izinlerle, kimi zaman ihale kanunlarının gerekli şekilde işletilmemesiyle, kimi zaman da kara para aklamada devlet gücünün kullanılmasıyla yapılabilmektedir. Biriken bu paranın hayır işlerinde kullanılabilirliğini incelemekte fayda vardır. Helal bir işi yaparken, kullanılan yollar da helal olmalıdır. Haram yollar kullanılarak helale gidilmez. Yani necasetle abdest alınmaz. İslam âlimleri rüşvetin ve yolsuzluğun haram olduğu hususunda hemfikirdir. Bu perspektiften bakıldığında rüşvet ve yolsuzlukla kazanılan para ile hayır yapılamayacağı net bir şekilde gözükmektedir. Nasıl ki piyangodan kazanılan para haramdır ve bu para hayır amacıyla sarf edilemez, edilse de makbul değildir; aynı şekilde rüşvet ve yolsuzluk yoluyla elde edilen para ile de hayır işleri yapılamaz, yapılsa da ahirette hiçbir geçerliliği yoktur. Bu şekilde hayır yaptığı zanneden, yalnız kendini kandırır. Tam da bu yüzden rüşvet ve yolsuzluk parasının dini hizmetler ve hayır işlerinde kullanıyor söylemi kabul edilemez. Mevzunun belki de en feci boyutu ise bu söylemler ile esasen farkına varmadan dinimizin sinesinde yara açmış olmamızdır. Şahsi hayatımız itibarıyla doğruluğu deldiğimiz; yolsuzluk, rüşvet gibi hiçbir din ve kültürde hoş görülmeyen olguları meşru saydığımız andan itibaren farkına varmadan birçok insanın düşüncesinde, anlayışında, dine bakışında bir delik açmış oluruz. Bu yaralar ise zamanla toplumun ahlak değerlerinin çürümesine yol açar. Toplumu dönülmesi çok zor uçurumlara sürükleyebilir. Bir diğer yanlış yorumlanan nokta ise Devlet kasasından fazladan para çıkmıyor, bundan dolayı devletin zararı yok meselesidir. Olaya tek açıdan bakıldığı takdirde devlet kasasından alınan bir paranın olmadığı zannedilebilir. Ama bu doğru değildir. Çünkü ihale almanın bedelini farklı yerlere paralar ödeyerek yapan müteahhit veya işadamı, bunu devlet kesesinden bir yol bulup çıkarmaya kalkmaktadır. Bu da yolsuzlukta bir kısır döngüye sebep olmaktadır. Bununla birlikte, görünen o ki siyasi mevkiler bir kısım ganimet ve komisyonlara dâyelik edince bu makamlara rağbet artıyor. Âmme hakkı aynı zamanda Allah hakkıdır. Ne İslam ın hukuk sistemi ne de modern hukuk sistemi bu meselelere müsamaha gösterir. Umuma ait şeyler çalınıp çırpılıyorsa bunu Mecelle kaideleriyle yahut demagoji yaparak izah edemezsiniz. Bunu yapanlar, Müslümanlığın dürüstlük ve doğruluk mesajlarıyla yola çıkmışken karanlık patikalara savrulabilirler. Sorular ve Cevaplar Sayfa 2

Son olarak bilinmelidir ki dinimizde insanlara merhamet etmek esastır. Efendimiz, Zalim de olsa, mazlum da olsa, kardeşine yardım et buyurur. Ya Rasûlallah! Mazlumu anladık fakat zalime nasıl yardım edeceğiz? diye sorulunca, Onu zulmünden vazgeçirmekle... cevabını verir. Hadisteki tavsiye; zulme, tecavüze, cinayete karşı çıkmaktır. Bu sıfatların kötülüğü anlatılarak, insanlar bunlardan vazgeçirilmeli. Bu davranış biçimiyle ayrışma ve kavga değil, bütünleşme ve karşılıklı sevgi doğar. Hizmet Hareketi de zulme bulaşanları uyararak üzerine düşen görevi yapma gayreti içindedir. 2. İllegal dinlemeleri Cemaat mi yapıyor? Bir sivil toplum hareketi olan Hizmet in dinleme yapması teknik olarak mümkün değildir. Dinlemeler ciddi bir ekip ve teşkilat yapısı gerektirir. Bunu bir sivil yapı organize edemez. Eğer devlet içinde birileri zümre adına yapıyor iddiası varsa bunun tespiti, yargılanması ve cezası yine devlet kurumlarına aittir. Kaldı ki bu illegal dinleme iddiaları ispatı kadar bunu yapanların da Camia ile irtibatlı olduğu ve talimatla yaptığının da delillendirilmesi gerekir. Ancak ne yazık ki 8 aydır bunu iddia edenler bir tek delil ortaya koyamamışlardır. Bu durumda Öyleyse kim yaptı? diye soru akla gelebilir. Son süreçte ortaya çıktı ki, yabancı ülkelerin istihbarat servisleri Türkiye yi uzun yıllar dinlemiş. Hizmet Hareketi 1970 lerden bugüne türlü badireler atlatmış, dönem dönem farklı konularda iftiralara maruz kalmıştır. Böyle bir mevzuda da Hizmet Hareketi günah keçisi ilan edilmiştir. Oysa açıklanan fezlekelerde 17 Aralık yolsuzluk operasyonları ile ilgili yapılan dinlemelerin hâkim kararı ile yapılmış dinlemeler olduğu bilgisi mevcuttur. Fethullah Gülen Hocaefendi bu husustaki görüşünü şu şekilde belirtmiştir: Ortaya çok sayıda ses kayıtları çıktı. Özellikle bazı kesimler, kayıtlardan dolayı cemaat i suçluyor. Geçmişten beri bu tür suçlamalar yapılıyor; ne var ki o ithamları yapanların ortaya koyduğu bir delil yok. Sürekli istismar edilen böyle bir konuda müdellel bir hususun zikredilmemesi, burada başka bir maksadın gözetildiği gerçeğini işaret ediyor. Bu konuda herkes bir şey söylüyor. Biraz da karmaşık bir konu. Mahkeme kararıyla yapılan dinlemeler var, kanunsuz yollarla elde edilen dinlemeler de var. Her ne surette olursa olsun, hukukun dışına çıkarak dinleme yapan her kimse bulunup cezalandırılmalı. Bu kim olursa olsun, kime karşı sempati duyarsa duysun. Ben de, arkadaşlarım da dinleme mağduruyuz. Öteden beri bir kara propaganda ile hakkımızda imaj çalışması yapılıyor, güft u gû da bulunuluyor, alenen medyada suçlanıyoruz. Bununla ancak hukuk ile baş edebiliriz. Usulsüz, kanunsuz; hatta kanunun tanıdığı yetkiyi aşarak dinleme yapan varsa hukuk karşısında hesap vermeli. Buna mümasil şunu da söylemek lazım ki elde hiçbir ispat yokken, Onlar dinledi diyerek koca bir kitleyi hedef gösterenler de hukuk karşısında hesap vermeli. Hukuk onları da Nereden biliyorsun? deyip sigaya çekmeli. Hukuksuzluğu hukuksuzlukla ortadan kaldırmak imkânsız. İşine gelmeyince bu konuda mağdur olduğunu beyan edip, işine gelince o kayıtları tepe tepe kullanmak sanırım hukukî açıdan da ahlakî açıdan da tasvip edilir bir durum olmasa gerek Sorular ve Cevaplar Sayfa 3

3. Kasetler üretiliyor, mahremiyet ihlal ediliyor iddialarına ne diyorsunuz? Fethullah Gülen Hocaefendi, dinleme iddialarının ilk ortaya çıktığı günden beri bu konudaki görüşlerini defaatle dile getirmiştir. Onun bu minvaldeki tecessüsler hakkındaki görüşü şöyledir: O çirkin yayınları samimi Müslümanlar yapmaz. Devlet büyüklerine ya da onların ailelerine karşı yapılan sözlü ya da yazılı saldırıları veya medya vasıtasıyla fâş edilen dedikoduları ve internet üzerinden neşredilen güft ü gû yu kat iyen tasvip etmiyorum; hele orduyu, kuvvet komutanlarını ya da rical-i devleti yaralayıcı sözler sarf edilip, yayınlar yapılmasını doğru bulmuyorum. Dinin cevaz vermediği o türlü kötülükleri doğru bulmadığım gibi, hakiki dindarların da öyle çirkin işlere kalkışacaklarına ihtimal vermiyorum. Dahası, senelerden beri bana çok kötülük yapan kimselerin çalıp çırptıklarını, fuhuş yaptıklarını, değişik günahlar irtikap ettiklerini öğrensem, o cürümlerini açığa vurmayı, onları ailelerine karşı mahcup etmeyi ve çoluk-çocuklarının önünde rezil duruma düşürmeyi düşünmüyorum/düşünemiyorum. Zira İslam da insanların ayıplarını fâş etme diye bir vazife yoktur. Hatta zina gibi büyük bir günaha şahit olan bir insan şahitlik yapmak zorunda değildir. Şayet dört şahit, şahadette ittifak ederlerse, mücrime ceza verilir; fakat bu, şahitlik edenlerin sevap kazanacakları manasına da gelmemektedir. Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) bu türlü hadiselerde hep meseleyi gizli tutmak ve elden geldiğince ketmetmek yolunu seçmiştir. Bizim vazifelerimiz arasında ve mehâsin-i ahlak kuralları içinde insanların kusurlarını araştırma, onları deşifre etme ve mahcup duruma düşürme diye bir madde yoktur. Aksine, hata ve kusur avcılığı yapma, günahları açığa vurma ve insanları tahkir etme dinimizde ahlaksızlık sayılmıştır. Dolayısıyla, bazı milletvekilleri, bakanlar, kuvvet komutanları ve genelkurmay başkanı gibi rical-i devlet aleyhinde yapılan yayınları, daha doğrusu saldırıları çok alçaltıcı, onur kırıcı, yakışıksız ve sevimsiz buluyorum. O yayınların samimi Müslümanlar tarafından yapıldığının iddia edilmesini ise, onları devlet adamlarıyla ve hususiyle de ordu ile karşı karşıya getirme çabalarından ibaret görüyorum. 4. 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarını Hizmet mi yaptı? Ergenekon soruşturmalarında bir zümre, yargıyı ve emniyeti Cemaatçi olarak suçluyor ve kendilerinin masum olduğunu, yapılanların haksızlığını iddia ediyordu. O dönemde iktidar bırakın hukuk işlesin diyerek yargının bağımsız olduğunu ve emniyetin tarihi destan yazdığını ifade etmişlerdi. Soruşturmalar AİHM ye taşınmış, orada yargının uluslararası hukuk kriterlerine uygun hareket ettiği ifade edilmişti. 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları başlayınca bu sefer iktidar, bunun bir yargı darbesi olduğunu iddia eden taraf oldu, yargıyı ve emniyeti paralel olarak suçladı. Sadece bununla kalmadı, hukuka muhalif yasalar çıkararak yargının siyasi idareye bağlanmasını sağladı. Bu da aslında operasyonların haklılığını ispat eden çabalardı. Medya gücü de kullanılarak, yapılan bütün hukuksuzlukların üstü örtüldü; çeşit çeşit yalanlarla soruşturmalar engellendi. Sorular ve Cevaplar Sayfa 4

Mecliste yolsuzluk fezlekelerinin görüşmeye alınmaması için sürekli engel çıkartılması aslında soruşturma delillerinin sağlam olduğunun ve dosyanın kapatılamadığının göstergesiydi. Bu delillere rağmen yolsuzluk soruşturması yerine yargı darbesi denerek algı operasyonu yapılmaya çalışıldı. Soruşturma yapan emniyet ve yargı mensupları hakkında Cemaat in adamları denilerek, suçun kapatılması ve bu yetkililerin itibarsızlaştırılarak suçluların kendilerini kurtarması amacı söz konusudur. Bunların söylenmesi Hizmet e gönül verenler dışında yolsuzlukların üzerine gidecek adam yok anlamına gelecektir. Bu da bütün bir yargı ve emniyet camiasına karşı haksızlık demektir. 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları devletin kolluk kuvvetleri olan emniyet ve yargı tarafından kanunların verdiği yetkiler çerçevesinde yapılmıştır. Eğer operasyonlar sürecinde hukuku ihlal edecek uygulamalar varsa, ihlal edenler hakkında gerekli işlemler yapılmalıdır. Fethullah Gülen Hocaefendi de bu konuda açık ve net bir şekilde fikirlerini beyan etmiştir: Daha önce de belirtildiği gibi bazı savcılar ve ona bağlı vazife yapan kolluk kuvvetleri kanunun onlara emrettiği görevi yapmış ve bilememiş ki, suçluların peşine düşmek meğer suç sayılıyormuş! Yani insanlar, vazifelerini yaptıkları için mağdur edileceklerini tahmin edememiş. Geçenlerde bir köşe yazarı zannediyorum Yavuz Semerci Bey Bu insanlara bir gün madalya takılacak. diyordu. Ne var ki 17 Aralık soruşturmasını yürüten; hatta o soruşturma ile hiç alakası olmayan binlerce insan sürüldü, kıyıma tabi tutuldu. O mağdur insanlar ve ailelerinin haklarına riayet edilmedi. Sanki ortada hiçbir şey yokmuşçasına Camia yı suçlayanlar oldu. Ve yalan üstüne yalan söylendi. Hâlâ da söyleniyor. Evvela bu yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları yeni değil. Ülkenin istihbarat teşkilatı, belki de İran ajanı olabilecek birilerinin devletin bakanlarına, bakan çocuklarına hatta bir kısım işler için kabineye nüfuz ettiğini 8-9 ay önce rapor etmiş. Görmezden gelinmiş. Sonra medyada hususan hükümete yakın diyeceğim gazetelerde sayfa sayfa haberler çıkmış. Önemsenmemiş. Yolsuzlukları önlemeyi düşünmemişler. Sonra 17 Aralık ta bu operasyonlar başlayınca sığınacak yer bulunamayınca atf-ı cürümle bu işten sıyrılma yolu düşünülmüş. Beni asıl inkisar-ı hayale uğratan, onurlu ve dürüst tanıdığım bazı siyasiler oldu. Beklerdim ki kendilerini kadimden bu yana bildiğim, salahatlerine ve vicdanlarına muhalefet etmeyeceklerine inandığım, itimat ettiğim bu isimler yolsuzluklara, rüşvet münasebetlerine sessiz kalmazlar. Öyle zannediyordum. Onlardan, mekânı cennet olsun, merhum Özal ın bu tür kirli işlere karşı gösterdiği reaksiyonu beklerdim. Olmadı. Onlar sessiz kalınca bir i yapanlar bin i yapmaktan kaçınmadı. Cumhuriyet tarihi boyunca denenmemiş bir yol icat edildi. Yolsuzlukların üstüne gitmek yerine yolsuzlukları soruşturanların üstüne gittiler. İslam ın bu mevzuda müeyyideleri var. Ahlaki prensipleriyle bu meseleye karşı çıkmış. Hatta bazı meselelerde cezalar var. Hiçbir yolsuzluk tasvip edilemez. Hiçbir yolsuzluk, yapanın yanına kâr kalmaz. Ahlakî olarak şu husus da vardır. Günah, hata, yanlışlık fert planında kalır, zararları topluma raci olmazsa, o mevzuda İslam, o insanın affedilmesini ister. Onların şahsî haysiyetleriyle ve şerefleriyle oynamaya izin vermez. Bu iki hususun birbiriyle karıştırılmaması lazımdır. Yani bir tarafta başkalarının hakkı mevzubahis olduğu yerde, şunun bunun hakkı yendiği yerde, yolsuzluklara yer verildiği yerde, İslam hassasiyet gösterir, tecziye eder. Mesela Hz. Ömer, Iyaz ibn-ü Ganem i azletmiştir. Valiyi, bölge valisini, Afrika valisini azletmiştir, Amr ibnü l-as ı azletmiştir. Sorular ve Cevaplar Sayfa 5

5. Fethullah Gülen Hareketi, ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi nin taşeronu ve Ilımlı İslam Projesi nin temsilcisidir iddiası hakkında ne diyorsunuz? Büyük Ortadoğu Projesi, ABD nin Ortadoğu coğrafyasında planladığı siyasi bir projedir. Bu ve bunun gibi projeler ancak siyasi aktörler nezdinde gerçekleştirebilir. Hizmet bir parti ya da siyasi hareket değildir ki ABD ile bu manada muhatap olsun ve böyle ülkeleri ilgilendiren bir projenin taşeronu olsun. ABD nin BOP la ilgili Türkiye muhatabı dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan dır. Kendisi de çeşitli zamanlarda BOP un eş başkanı olduğunu söylemiş ve bu beyanı medyada uzunca yer bulmuştur. Hizmet Hareketi nin değil sadece Ortadoğu dünyanın hiçbir yerinde eğitim, diyalog, kültür, ticaret ve insani yardım faaliyetleri dışında bir çalışması olmamıştır. Hele siyasi oluşumlarla ortak siyasi projeler asla yapmamış ve partneri de olmamıştır. Ayrıca Büyük Ortadoğu Projesi ile Gülen'in ve Hizmet Hareketi nin fikrî düzlemdeki doku uyuşmazlığı şu maddelerle özetlenebilir: Proje genel anlamda Ortadoğu'yu parçalamayı, özelde ise bölge ülkeleri ve toplumlarını bazı etnik, mezhepsel ve siyasi kriterlere göre yeniden şekillendirmeyi hedefleyen bir projedir. Hizmet Hareketi ise inanç tabanlı, çatışmadan uzak, en temel manada insan olma ortak paydasında bile buluşulabileceği görüşünü benimsemiş, diyalogdan yana bir harekettir. Her türlü şiddete karşıdır. Hareket, toplumun bütün farklı kısımlarını birleştirmeyi amaçlamıştır ve şimdiye kadar olan bütün aktiviteler (farklı din mensuplarını bir araya getiren organizasyonlar, projeler, iftarlar, Abant toplantıları vs.) bu perspektifle düzenlenmiştir. Büyük Ortadoğu Projesi nin metotları Gülen in yıllardır dile getirdiği görüşlerle çatışmaktadır. Kendisinin bu husustaki beyanı şöyledir:...birileri bu türlü projeleri seslendirirken bölgeyi demokratlaştırma gibi mülahazalara dayanıyorlar... Gerçekten samimiler mi bu mevzuda? 1911'de Bingazi'yi işgal edenlerin başındaki adam da Sizi medenileştirmeye geldik diyordu. Şimdilerde dillere pelesenk olan iddia ise Bölgeyi demokratlaştırma... Demokrasiye kimse bir şey demez ve demokrasi sözü hakikaten arkasından gelecek çok şeyleri de mazur gösterecek kadar yumuşatıcı bir ifade. Demokrasi için insan gerçekten bir kısım fedakârlıklara katlanmalı bahanesi de tam şeytanca bir mülahaza. BOP a taraf olma düşüncesi bazılarının bu konuda da eleştirdiği Gülen deki milli değerlerin yüceltilmesi düşüncesiyle de bağdaşmamaktadır: Ben hiçbir zaman, benim için bir kısım hayırlar vaat etse bile, o bölgede başkalarının emellerine hizmet etme istikametinde figüre edilme aşağılığına rıza gösteremem. Bugün fakir isem de, Allah ın izniyle genç nesillerle, aktif dimağlarla, bir kere düşmekle on türlü kalkmasını öğrenmiş; alternatif doğrulma ve kalkma yolları geliştirmiş bir millet olarak er-geç devletler muvazenesinde yerimizi alacağımıza inancım tamdır. Dolayısıyla figüre edilmek onuruma dokunur benim. Alet olamayız, olmamalıyız biz. Hatta çok isabetli ve bize hazineler getirecek bile olsa, şu bozuk ekonomimizi çok iyi bir duruma getirecek bile olsa, bence ulu-orta bir oyunun içine işin yarısından ve figüre Sorular ve Cevaplar Sayfa 6

edilebilecek bir şekilde girmek doğru değildir. Bazıları, bizim başka devletlerle stratejik ortaklığımız olduğunu ve bu projenin de ortaklık gereği desteklenmesinin lazım geldiğini söyleyebilir. Oysa stratejik ortaklık birileri tarafından planlanan bir şeyi uygulamada onlara iştirak etme demek değildir ki! O projenin hazırlanmasında bizim fikirlerimize neden müracaat edilmedi? Gülen in moderniteye açık oluşu, demokrasi ve insan hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi gibi kavramları desteklemesi gibi bazı görüşleri (görünüşte de olsa) BOP la veya başka ülkelerin başka politikalarıyla örtüşebilir. Bu fikirler evrensel uygulama alanına sahip fikirlerdir, dolayısıyla Hizmet Hareketi o ülkelerin projesi olarak yorumlanamaz. 6. Fethullah Gülen, bir din adamı olmasına rağmen neden bu kadar siyasetle ilgileniyor? Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki, Fethullah Gülen Hocaefendi bir din adamı ve bir İslam âlimi olmanın ötesinde aynı zamanda bu ülkenin bir vatandaşı ve bir kanaat önderidir. Bu perspektiften bakıldığında Hocaefendi nin her konuda fikir beyan etmesi doğaldır. Ayrıca din sınırlı bir alana ilişkin kurallar getirmekle kalmaz, hayatın bütün alanlarına dair teklifler sunar. Ülkemizde bin yıllık sivil İslam geleneğinin modern zamanlarda yaşayan bir temsilcisi olan Fethullah Gülen, toplumsal alanın ortak birtakım ahlaki değerlerle düzenlenmesini ister. Bu bağlamda farklı konularda görüşlerini paylaşması doğaldır. Gülen, söz konusu sivil geleneğin iki temel özelliği olan Allah la doğrudan ve sürekli irtibat anlayışı ile bireysel ve toplumsal ahlakın önemine dair vurguyu modern zamanlar bağlamında harmanlamış; toplumsal barışın ancak herkesin diğerlerini kabul etmesi üzerinden sağlanacağını söylemiştir. Gerek cami vaazları, konferanslar ve sohbetler üzerinden, gerekse ilham kaynağı olduğu eğitim, sosyal yardımlaşma ve diyalog faaliyetleri gibi sivil toplum projeleri üzerinden barış içinde bir arada yaşama vurgusu yapan Hocaefendi nin siyasetten talepleri de bir arada yaşamayı kolaylaştıracak yönde taleplerdir. Herkesin kendisi olarak yaşayabildiği en güzel birlikte yaşama formunun demokratik yönetimlerle mümkün olduğu aşikârdır. Yine inanç ve ibadet hürriyeti de ancak demokrasi ile mümkündür. İşte Fethullah Gülen in siyasete dair yorumları demokrasinin daha ileri noktalara taşınması ile alakalıdır. Unutulmamalıdır ki, demokrasi talebi gayet meşru ve toplumun ortak faydası doğrultusunda bir taleptir. Siyaset ise çözüm makamıdır. 7. Paralel yapılanma var mı? Cemaat devlete sızdı mı? Örgüt, çete iddialarının iç yüzü nedir? Hocaefendi ve temsil ettiği düşünce, tarihsel olarak bu kültürün ve medeniyetin içinde kök salmış bir yaklaşımdır. Daha da vurgulamak gerekirse Hizmet Anadolu nun çocuğudur. Dışarıdan bu topraklara gelmiş değildir. Dolayısıyla toplumumuzun her kesiminden insanların bu değerlere ve prensiplere gönül vermesi, destek olması hakkıdır ve meşrudur. Sorular ve Cevaplar Sayfa 7

Hizmet Hareketi 40 yıldır eğitim faaliyetleri yapmaktadır. Onun kültür ve eğitim havzasında yetişmiş ve hayatın her kesimine dağılmış kişiler olduğu gibi devletin değişik kademelerinde de insanların mevcudiyeti gayet normaldir. Hizmet gönüllülerinin bazıları özel sektörde çalışmayı seçerken bazıları da kamu sektöründe çalışmayı tercih edebilir. Bu vatandaş olmaktan kaynaklanan tabii bir haktır ve paralel bir hiyerarşi oluşturulduğu anlamına gelmez. Bu mantıkla her dünya görüşü ve ideoloji mensupları hakkında devlette paralel bir yapı oluşturdukları iddiasıyla soruşturma açılabilir. Oysa devlette esas olan hukuktur. Eğer illegal işlere karışan kişiler olursa somut deliller ışığında soruşturulmalıdır. Bu açıdan devlet bürokrasisinde de Hizmet Hareketi'ne gönül vermiş insanların olması gayet doğaldır. Bürokraside, kişiler mensup oldukları inanç, kültür, hayat tarzı ve tercihlerine göre tasnif edilip ötekileştirilemez. Bu kişiler ait oldukları kimliklerle değil, yaptıkları işlerin yasa, hukuk ve teamüllere uygunluğuna göre değerlendirilmelidir. Kaldı ki kanun ve yönetmelikler çerçevesinde kendi devletinde görev yapmanın devleti ele geçirme veya sızma şeklinde algılanması insafsızlık olacaktır. Sivil bir hareket olan Hizmet, toplumu devlet üzerinden kontrol etmeye çalışmaz. Dolayısıyla devletin bazı noktalarına yerleşip paralel yapı, örgüt ya da çete oluşturmasına gerek yoktur. Bu tür ithamlarla adeta PKK masumlaştırılırken, onlardan boşalan çete ve örgüt tanımına Hizmet Hareketi yerleştirilmektedir. Böylelikle dikkatler adeta bölünme yoluna doğru ilerleyen çözüm(!) sürecinden ve PKK nın Güneydoğu daki varlığının etkin hale gelmesinden Cemaat e doğru kaydırılmış olmaktadır. (MGK toplantısında da bu açık bir şekilde görülmektedir. Her zaman birinci gündem maddesi olan PKK ile mücadele yerine artık paralel yapılar ile mücadele getirilmiştir.) Hizmet Hareketi nin yarım asırlık tecrübesi ve teamülleri ortadadır. Bu zaman zarfında Hareket hep sivil/sosyal alanda kalmış ve sivil toplum hareketi dinamikleriyle devletten taleplerde bulunmuştur. Söz konusu talepler ise Abant Platformu ve benzeri toplantılarla yapılan ortak akıl arayışları nın birer neticesidir ve farklı toplum kesimlerinin uzlaşması sonucu ortaya çıkmıştır. Demokrasinin geldiği en ileri nokta katılımcı ve müzakereci demokrasi dir. Bu bağlamda, tıpkı diğer sivil aktörler gibi Hizmet de kamu otoritelerinden taleplerde bulunacaktır. Unutulmamalıdır ki, meşru taleplerde bulunan sivil toplum hareketleri demokrasinin sigortasıdır. Bir sivil toplum hareketi olan Hizmet, devletten özgürlük, adalet, güvenlik hizmetlerini demokratik bir şekilde sunmasını bekler. Bunun dışında herhangi bir ayrıcalık talebi yoktur. 8. Cemaat, merkezi imtihan sorularını çalıp kendi mensuplarına dağıttı mı? 40 yıldır eğitim faaliyeti yürüten ve bunun için dershaneler, okullar, üniversiteler kuran Hareket in ulusal ve uluslararası sınavlarda, olimpiyat yarışmalarında, vb. birçok alanda başarıları herkes tarafından bilinmektedir. Soru çalma iddiaları 40 yıldır gündemde değilken 17-25 Aralık sonrası sürekli medyada dillendirilmesi, nasıl bir gaye için planlandığını ortaya koymaktadır. Bu iftirayı atanlar; soruları kimlerin çaldığını tespit etmelerine rağmen, 17 Aralık sonrasında bu olayları Hizmet ile ilişkilendirip lekelemeyi hesap etmektedirler. Sorular ve Cevaplar Sayfa 8

Bu iftiraları Sabah Gazetesi Abiler askeri liselere giriş sorularını dağıttı başlıklı bir haberle yayınladı. Ancak Genelkurmay Başkanlığından yapılan açıklamada askeri okulların tamamına yönelik sınavları, 2002 den itibaren ÖSYM nin merkezî olarak yaptığına dikkat çekildi. Ayrıca öğrenci alımının sadece bu sınavla gerçekleştirilmediğini; mülakat, sağlık ve spor testi de uygulandığı vurgulandı. Sonuç olarak 40 yıldır eğitim faaliyeti yürüten ve bunun için altyapılar oluşturan bir anlayış; menfaatçi, kapkaççı çetelerin yapabileceği soru çalma gibi bir aşağılık uygulamaya müracaat etmez. Öğrencileri iyi yetiştirerek, onların kendi alın teriyle sınavları geçmelerini hedefler. 9. Fethullah Gülen in mal varlığı nedir? Geçimini nasıl temin ediyor? Fethullah Gülen Hocaefendi bu sorulara sık sık muhatap olmaktadır. Kendisi şu açıklamaları yapmıştır: Arkadaşlar kitaplarımın telif ücretlerinden bir miktar gönderiyorlar, ben buranın kirasını vererek oturuyorum burada. Çiftlik diyorlar; tavzih etme lüzumunu duyuyorum. Bunu bu arkadaşlarımız bir arsa olarak içinde kulübeler olarak almışlar. Yirmi sene nerdeyse olmuş aşağı yukarı, yirmi seneden beri yapıla yapıla bu hale gelmiş. Altın Nesil Vakfı yapıyor. Ben de bir ay kirasını vermeden oturmadım orada. Hem de şunu söyleme lüzumunu duyuyorum; o binaya benim için insanlar geldiğinden dolayı bütün binanın kirasını veriyorum, geri kalanını da millete tavsiye ettiğim üzere eğitim hizmetlerine bağışlıyorum. Bana gönderilmeyen ve birikmiş olan teliflerin de Allah rızası için bazı yerlere ve muhtaç kimselere verilmesini söylüyorum. Allah ın huzuruna girerken arkada beş on kuruş bile olsa bir şey bırakmak istemem. (Mehmet Gündem le röportaj, Milliyet, 22.01.2005) Bu arada DGM Savcısı senelerce sürdürdüğü araştırma ve incelemelerden, bir dizi tevsî -i tahkikâttan sonra Fethullah Hoca yı züğürt bulduk! demişti. Ben hep Allah ım benim kardeşlerime, ailemin fertlerine dünyevî imkan verme! diye dua ettim. Acaba akıyor mu bir yerden, sızdırılıyor mu? demelerinden endişe duyduğumdan bu niyazda bulundum. Hayatım boyunca kût-u lâyemut ile iktifa ettim. (Bamteli, 27.06.2011) 10. Fethullah Gülen neden Amerika da yaşıyor? Fethullah Gülen Hocaefendi sağlık problemleri sebebiyle Amerika ya gitmiştir. Gülen in 1999 daki son gidişine ve şu ana kadar dön(e)memesine sebep olan olaylar zinciri ise şöyle gerçekleşmiştir: Gülen, doktorların tavsiyesi üzerine 1997 de Ohio eyaletindeki Cleveland Clinic teki kontrolden geçmiş ve bu kontrollerde üç kalp damarının tıkalı olduğu görülmüştür. O tarihe kadar iki defa kalp anjiyosu olan Gülen, bir sonraki yıl Mayo Clinic-Şifa Hastanesi anlaşmaları çerçevesinde Türkiye ye gelen Prof. Tarhan ve ekibinin ısrarı üzerine bir kontrolü de Mayo Clinic te olmayı kabul eder. Prof. Tarhan, Amerika ya dönünce Gülen in doktorlarının da elzem gördüğü tedavi için bir davet mektubu göndermiştir. Nitekim Gülen hem İstanbul daki Sorular ve Cevaplar Sayfa 9

hem Cleveland daki doktorların tetkiklerden sonra salık verdikleri by-pass ameliyatı fikrini 1999 yılına kadar kabul etmemiştir fakat dostlarından gelen tavsiyeler üzerine Minnesota ya gitmeye razı olmuştur. Razı olmuştur, çünkü 1999 Mart ayında Ankara DGM savcısı Nuh Mete Yüksel in Gülen hakkında bir soruşturma açtığına dair haberler gelmiştir. İfade vermekten kaçmak olarak algılanabileceği için Gülen bu şartlarda gitmeyi doğru bulmamaktaydı. Bu hassasiyetini bilen bir arkadaşının havaalanında karşılaştığında meseleyi açtığı dönemin Başbakan ı Bülent Ecevit, Gülen e telefon açarak böyle bir soruşturmanın olmadığını, olsa haberleri olacağını ve tedavisini aksatmaması gerektiğini söylemiştir. Gülen, tedaviye ikna olmuştu fakat hâlâ ameliyat için olumsuz kararını bildirmekteydi. Zaten Mayo Clinic teki tetkiklerin ardından çıkan ameliyat tavsiyesini de uygulamamış ve bir an önce vatanına dönme kararlığında hareket etmiştir. Hatta yakınında bulunanların anlattığına göre Gülen bu süre zarfında (3 ay) namazlarını hep seferî olarak eda etmiştir. 18 Haziran 1999 da ilk önce ATV de, sonrasında da Star TV, NTV ve Show TV de Gülen in montajlanıp kontekst dışına çıkarılan konuşmaları yayınlanmış ve Türkiye de fırtınalar koparılmıştı. Bu yayınlar üzerine Gülen in sağlığında belirgin bir kötüleşme yaşanmış ve doktorlar sağlık değerlerini normal seviyelere getirmek üzere uzun uğraş vermişlerdi. Gülen in halen sürmekte olan gurbet günleri 1999 da işte böyle başlamıştır. Ancak Gülen; bu kadar uzun süredir Türkiye den uzakta yaşamasına sebep olan şartların henüz tam olarak ortadan kalkmadığını düşünmektedir. Ona göre Türkiye de bir öfke hali yaşanıyor. Öfke dengeyi tahrip eden bir şeydir. Denge olmayınca düzen sağlanamaz. O ona öfke kusar, o da ona öfke kusar. Dolayısıyla böyle bir ortamda döndüğünde yapılacak en ufak provokasyonla bir ilkokul talebesinin dahi okula gitmesinde bir sıkıntı yaşaması halinde bundan kendisini mesul tutacağını ifade etmektedir. 11. 7 Şubat MİT krizi nedir? Bilindiği gibi 7 Şubat 2012 günü, İstanbul da özel yetkili savcı Sadrettin Sarıkaya MİT Müsteşarı Hakan Fidan ı, eski müsteşar Emre Taner i, eski müsteşar yardımcısı Afet Güneş i ve iki MİT görevlisini ifade vermeye çağırdı. KCK soruşturması kapsamında bilgisi dışında dosya hakkında hiçbir şey bilinmiyor. Kamuoyunda ses getiren dramatik eylemlerde yakalanan bazı KCK mensuplarının MİT çi kisvesiyle kurtulmaya çalıştığı, Silvan dâhil olmak üzere bazı eylemlerin talimatlarının MİT e sızmış KCK lılar tarafından taşındığı gibi iddialar boşlukta kaldı. Aynı şekilde Oslo görüşmelerinin suçlama konusu yapıldığı iddiaları da pek mesnetli görünmedi. 13 Eylül 2011 de bizzat PKK nın sitelerinde sızdırılan görüşme, kamuoyundan büyük destek bulmuştu. Bütün eleştirilere rağmen açılıma destek veren ve Habur Skandalı na bile ses çıkarmayan yargının sızdıktan tam altı ay sonra Oslo defterini açtığı iddiası mantıklı ve hukuki değildi. Kaldı ki görüşmelerde suç unsuru olabilecek iz dahi yoktu. Ustûrenin ikinci ayağı dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ın sağlığıyla ilgili. Kimisi Erdoğan ın nekahet döneminde, kimisi tam ameliyat masasındayken 7 Şubat hadisesinin yaşandığını ileri sürüyor. Bazıları ileri giderek dakika veriyor: Erdoğan 45 dakika daha erken uyutulsaydı, uyandığında kolunda kelepçe olacaktı! Erdoğan, asıl büyük ameliyatı 26 Kasım 2011 de oldu. Yani 7 Şubat ta Erdoğan nekahet dönemini çoktan atlatmış ve yurtdışı seyahatler hariç tam mesaiye başlamıştı. 11 Şubat ta ise neredeyse ayakta tedavi denilebilecek tamamlayıcı operasyonu geçirmişti. Sorular ve Cevaplar Sayfa 10

Yasama dokunulmazlığı ile yürütmenin yargılanma prosedürü birbirine karıştırılıyor. Yasama dokunulmazlığı bir zırhtır ama yürütmeninki neredeyse yargılanamazlıktır. Milletvekili, dokunulmazlığı kalktığında ya da seçim kaybettiğinde tamamen korumasızdır. Elde ettiği, zamanaşımına bile imkân vermeyen geçici ertelemedir. Bakanlar ve Başbakan ise Anayasa nın mücbir emri doğrultusunda meclis soruşturması olmadan yargının konusu haline getirilemez. Değil herhangi bir savcının, Yargıtay başsavcısının bile yetkisi yoktur. Yüce Divan yargılamalarında dahi başsavcı, duruşma savcısından öte bir şey değildir. Hazırlık soruşturmasını bizzat meclis yapar. Parlamentonun yargısal bir faaliyetidir. İddianameyi soruşturma komisyonu hazırlar, Genel Kurul kabul eder. Komisyonun hangi suç için hangi ceza maddesini talep ettiğini belirten rapor salt çoğunluk (276) ile kabul edilirse yargılama mümkün hale gelir. Onu da Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi yapar. Bu prosedüre anayasa ve iç tüzüğün en muhkem kuralları diyebiliriz. Her aşaması Meclis Genel Kurulu nun onayına tabidir ve anayasa değişikliğiyle aynı kurallar uygulanır. Gizli oy ve grup kararı yasağı vardır. Böylesine açık ve sıkı kurallara rağmen Başbakan tutuklanacaktı demek ya art niyetin ya da cehalet nişanesidir. Mesele yasama dokunulmazlığı ile karıştırılıyor ve onun istisnalarının uygulanacağı ileri sürülüyor. O istisna ise şöyle tarif ediliyor: Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa nın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. 83. madde tamamen yasama organını kapsar, bakanlar bunun dışındadır. Kaldı ki burada milletvekili için bile ne suçüstü hali ne de seçimden önce başlamış soruşturma şartı yerine geliyor. Başbakan zaten kapsam dışındadır hatta herhangi bir vekil de bu iddialarla tutuklanamaz. 7 Şubat Mit Krizi bir cümleyle ifade etmek gerekirse Devleti yeniden dizayn etmek isteyenlerin şişirdiği bir balondur. Birisi iğneyi batırmazsa şişmeye devam edecek görünüyor. Sözlü kültürün destan anlatıcılarının yaptığı gibi her meddah üstüne bir şeyler ekleyerek efsaneyi daha büyük ve renkli hale getirmektedir. Hareket aleyhinde hiçbir delil ve mahkeme kararı olmadan siyasi amaçlarla üretilen iftiralar ile Hareket yıpratılmaya, kurban edilmeye çalışılmaktadır. Hukuk altyapısı yok, mantık kurgusu felç ve uygulanabilirliği sıfır bir senaryoyu gerçek gibi sunuyorlar. Aksine ihtimal verenin de ya aklından ya da ihanetinden şüphe duyuyorlar. 12. Fethullah Gülen Hocaefendi neden evlenmedi? Evlenmek, insanlık için fıtri ve umumi bir yoldur. Bunun aksini savunup bütün insanları bekâr kalmaya davet etmek zıt bir yaklaşım olur ama bu genel kural bazı hususi durumlarda ve bazı hususi şahıslarda geçerli olmayabilir. İslam tarihinde evlenmemiş olan nice büyük âlim, salih ve zahid kişiler vardır. Bu özel insanlar Uzzab adlı eserin telifine vesile olacak kadar çoktur. Hazreti Ahmet Bedevi, İmam Nevevi, Üstad Bediüzzaman Hazretleri gibi nice büyük zatlar evlenmemeyi tercih edenlere örnek gösterilebilir. Bu büyük zatların kimi ilme, kimi tebliğe, kimi de farklı mevzulara kendilerini vakfederek tüm dünyalarını bunlara adamışlardır. Bir gaye-i hayal uğruna evlenmemek bir açıdan fedakârlıktır. Dinimizde genel durum için evlenmeye teşvik eden hadisler olduğu gibi, özel şahıs ve durumlar için de evlenmemeyi teşvik eden hadisler vardır. Allah bir kulunu severse o kulu, Zât-ı Uluhiyetine (dinine) hizmet için seçer, (dünyevî iştihalardan) imsak ettirir. O kulu, kadın ve evlat ile meşgul ettirmez. Sorular ve Cevaplar Sayfa 11

Başta da belirtildiği gibi bu kişisel bir tercihtir. Fethullah Gülen Hocaefendi, Evlenmeyi hiç düşündünüz mü? sorusuna Küçük Dünyam adıyla kitaplaştırılan röportajında detaylı olarak cevap vermiştir: Edirne'de bulunduğum ilk dönemlerde Hüseyin Top aklıma iyice girdi. Edirne eşrafından, temiz ve zengin bir ailenin benimle ilgili bir taleplerinin olduğunu söyledi. Bir bayram günü ikimiz bu aileyi ziyarete gittik. Ancak ben buram buram terledim. Kaşımı kaldırıp etrafa bakamadım. Sonra da talepteki teknik bir yanlışlıktan dolayı canım çok sıkıldı... Hemen sarf-ı nazar ettim. Ve daha sonra öyle bir şeye teşebbüs etmeme kararı içimde belirdi. Ondan sonra da bir kere de Yaşar Hoca'nın bir tavsiyesi olmuştu. Kalbimin derinliklerindeki gerçek niyeti ancak Allah bilir. Ama zann-ı tahminim o ki, hizmetin dışında gözlerimin içine başka bir hayalin girmesini istemedim. Başka zamanlardaki aynı istekler karşısında, aynı duygu ve aynı düşüncenin ağırlığını hissetmiş olmamın yanında, aşırı hassasiyet ve fevkalade titizliğimle kimsenin hayatını zehir etmeme düşüncesinin de ciddi bir tesiri olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca vazife yaptığım caminin arka maksurelerinden birinde otururken, tıpkı Hz. Yusuf'a (as) olduğu gibi, birileri tarafından taarruza uğradığımı ve Rabbimin inayetiyle kendimi pencereden içeri attığımı ve mütearrizenin arzusunu yüzüne çarptığım için, pencerenin dışında burada öyle perişaniyetinle kal, geber! diyen birisini de hayal meyal hatırlıyorum. Esasen bu ailelerin hepsi de iyi ve mazbut insanlardı. Ne var ki ben daha birinci teşebbüste kararımı vermiştim. Kendimi İslamî hizmetlere vakfedecek ve evlenmeyecektim. Askerden gelmiştim. Babam, annem, ablam ve bir de Enver amcam ısrarla bana evlenmem gerektiğini anlattılar. Annem, Oğul, hayatta iken senin başını da bağlayalım dedi. Ben Ana, benim ayaklarım Nurlarla bağlı, siz de başımı bağlayacak olursanız ben nasıl hareket ederim dedim. Ve ardından kesin kararımı tekrar ettim. Biraz da acı konuştum. Ben böyle diretince Enver amcam bana Bak, dedi, şimdi biz ısrar ettik. Bir de sana otuz yaşında böyle ısrarlı bir teklif gelecek ve bir daha da teklif eden olmayacak Kestanepazarı'ndaydım. Bir gün Yaşar Hocaefendi İzmir'e teşrifinde birini teklif etti. Çok da ısrar etti. Ancak daha önceki kararımdan dönemeyeceğimi söyledim. Boynuma sarıldı. Sen de beni dinlemezsen kim dinleyecek? dedi, ağladı. Yaşar Hoca bu teklifle geldiğinde ben tam otuz yaşındaydım. Ve Enver amcamın dediklerini hatırlamadan yapamadım. Burada son bir hatıramı daha anlatayım. 1978 yıllarındaydı. Çamaşırlarım iyice birikmişti. Akşam yıkarken bayağı canıma tak etti. Bir ara içimden Acaba evlense miydim? diye geçti. Katiyyen düşünme şeklinde değil, şimşek süratinde gelip geçen bir fikir. Ertesi gün erken vakitlerde bir arkadaş geldi ve bana şunu nakletti: Akşam rüyamda Efendimiz'i (sav) gördüm. Size selam söyledi ve Evlendiği gün ölür ve cenazesine de gelmem buyurdu. Bu bir rüyaydı. Rüya ile amel edilmeyeceğini de biliyordum ama şahsım adına bu işarete saygılı olmaya çalıştım. 13. Fethullah Gülen Kürtlere beddua etti mi? Fethullah Gülen in 24 Ekim 2011 tarihli Terör ve Izdırap konulu sohbetinde Kürtlere beddua olarak çarpıtılan ama aslında beddua olmadığı gibi Kürtlere yönelik de olmayan; sadece amansızca düşmanlığa kilitlenmiş olup ıslah olmaya asla niyeti olmayacak şakilere yönelik bir Allah a havale etmek ten ibaret olan ifadeler aynen şu şekildedir: Allahım, birliğimizi sağla, lütfeyle, aramızı telif buyur, bizi vifak ve ittifaka muvaffak kıl. Ve bir kısım düşmanlık yapanlar varsa Allahım, bunların içinde ıslahını murad buyurmadığın insanlar vardır, hidayetini murad buyurmadığın insanlar vardır. Hidayetini ve ıslahını murad Sorular ve Cevaplar Sayfa 12

buyurduğun insanları ıslah eyle Allahım. Kalplerine salah ver, kafalarına salah ver. Islahını murad buyurmadığın ve onların da ıslah istemediği kimseler varsa, Allahım onların da altlarını üstlerine getir, birliklerini boz, evlerine ateş sal, feryad u figan sal, köklerini kes, kurut ve işlerini bitir. Hemen arkasından Gülen şöyle açıklayıcı bir tembihle şakilere bile hidayet ve ıslah talebinin öncelikli olduğunu, ancak hidayete ve ıslaha büsbütün kapalı olanların ise Allah a havale edildiğini beyan ediyor: Fakat başta Cenab-ı Hakkın inayetine, riayetine, kilaetine, rahmetine meseleyi havale ederek herkes böyle dua etmeli Ama gördüğünüz gibi, garaza binaen hepsinin altı üstüne gelsin değil yani. Meseleyi Allah a havale ederek Murad-ı ilahî içinde ve onların dilemesi çerçevesinde, bir salah, bir iyilik, bir istikamet, bir sebilü r-rüşd mülahazası yoksa şayet, e ne yapalım? Ey Erhamu r-rahimin! Herkesi hidayet edebilirsin, kabil-i hidayet olanları hidayet eyle, ıslaha liyakati olan ve ıslah isteyenleri ıslah eyle; olmayanları da sana havale ediyoruz. İşte böylesine şefkat ve merhametle şakilere bile hidayet ve ıslah dileyen geniş bir vicdanın konuşmasının öncesini ve sonrasını keserek sadece ıslah olmayacak şakileri Allah a havale ediş cümlelerini alıp, üstelik de Kürtlere yönelik beddua diye kasıtlı olarak çarpıtanların iftira attığı açıkça görülmektedir. Küfrü hoş görmedim ben; dalâleti hoş görmedim. Ama hiçbir zaman, bir kâfire ya da fırak-ı dâlleye mensup herhangi bir ferde karşı da tavır almadım. Ben kötü sıfata karşı tavır aldım. İnsanlara kızmadım; kötülüklere, kötü sıfatlara kızdım. diyen Gülen in topyekûn bir gruba, bir millete, bir ırka karşı kızacağını, tavır alacağını, olumsuz şeyler düşüneceğini zanneden varsa Gülen i de, onun duygu ve düşünce dünyasını da, karakterini de üslubunu da tanımıyor ve bilmiyor demektir. Fethullah Gülen, öncülüğünde otuz yılı aşkın süredir devam eden Hizmet e gönül verenleri ilk günlerden beri bütün konuşmalarında ve yazılarında hep yaşatma ideali yani başkalarının yaşaması uğruna kendisi yaşamaktan vazgeçip fedakârlıklara katlanıp insanlığa dünyevi uhrevi saadetler yaşatma sevdasına yönlendirmektedir. Gülen, daha önceleri dile getirdiği gibi Terör ve Izdırap başlıklı sohbetinde de terör meselesinin kaba kuvvetle ve baskıyla değil, o bölgenin maddi manevi kalkındırılması sayesinde hallolacağı istikametinde açıklamalar yapmıştır. Bölgede bütün iyileştirmelere rağmen hâlâ kan dökmekten zevk alan bir kısım canavarlar varsa işte bunların hakkının da kötek olduğunu belirtmiştir. Fakat sosyal ve ekonomik yatırımlar yapılmadan sadece onunla da meselenin halledilemeyeceğini, dağın yolunun kesilemeyeceğine de dikkat çekmiştir. Gülen, ayrıca Ben dilerim yeniden bir kısım mütemerridleri belki kuvvetle sindirme, baskı altına alma düşünülürken esas o toplumun ruhuna girme yolları, kanalları yeniden açılmalı; o kardeşlik ruhu yeniden orada canlandırılmalı, vifak ve ittifak stratejileri oluşturulmalı, onlarla tevfik-i ilahiye davetiyede bulunulmalı, çağrıda bulunulmalı. Cenab-ı Hak kulûbu telif buyurur. ifadeleriyle asıl yapılması gerekenlere yönlendirmede bulunmuştur. Yani kan dökmekten zevk alan canavarların kuvvetle sindirilip baskı altına alınması düşünülürken, asıl o toplum insanlarıyla kardeşliği canlandırma yolları üzerinde durulması gerektiğini söylemiştir. Sorular ve Cevaplar Sayfa 13

Şaki, öldürüyor, kırıyor, yakıyor, yıkıyor; beri taraftan da siz yakarsınız yıkarsınız, iki türlü yakma yıkma olur. Yıkmayla yapmaya varılamaz. Yapmayla yapmaya varılır bence. Meselenin üzerine öldürerek değil, biraz evvel arz ettiğim gibi o hakkı kötektir olan bunlar istisna edilecek olursa yüzde doksan beş o toplum şefkatle, refetle kucaklanmalı, İnsanlığın İftihar Tablosu (sav) gibi davranılmalı. Ve mülayemetle hareket etmeliyiz. Evet, mukabele-i bilmisil kaide-i zalimânesiyle hareket etmemeliyiz. diyerek o bölge insanının şefkatle kucaklanması gerektiğini ifade ediyor. Gülen, bu konuşmasında da öldürmekle hiçbir şeyin halledilemeyeceğini, kan dökerek insanlık adına hiçbir şey yapılamayacağını tekrar ifade ediyor: İnsan öldürmek, insan öldürerek bir yere varmak meselesi, bu hiçbir peygamberin defterinde yoktur, hiçbir hak dostunun defterinde yoktur. Ne Hz. Âdem, ne Hz. Nuh, ne Hz. Hud, ne Hz. Salih, ne efendiler efendisi Efendimiz (sav), ona gelinceye kadar hiçbiri insanları öldürmek suretiyle bir hedefe ulaşmayı düşünmemiştir. Size tuhaf gelir, İslam orduları vardır, şu vardır bu vardır. Efendimiz (sav) on üç sene Mekke-i Mükerreme de presleniyor gibi bir baskı altında yaşamış, fakat bir karıncaya bile ayağını basmamıştır, o mütemerrid, o mütegallip, o mütehakkim insanlara karşı her zaman insanca davranmış. Bedir e bakacak olursanız bir müdafaa savaşıdır, Uhud bir müdafaa savaşıdır, Hendek bir müdafaa savaşıdır. Bir de bu mesele, esas bu ruhun o insanlara anlatılması, dağa gitmenin önünü kesme mevzuu bu. Canavarlıkla, vahşetle, kan dökerek insanlık adına hiçbir şey yapılmıyor. Bunu kim yaparsa yapsın buna vahşet denir, denaat denir, cinayet denir, zulüm denir, itisaf denir. Sadece ülkemiz insanına değil, bütün insanlığa maddi manevi, dünyevi uhrevi saadetler yaşatmayı amaç edinen ve bu uğurda hayatını adayan Gülen in böyle bir insan öldürmeyi değil emretmek, hayaline getirmesi bile düşünülemez. Ayrıca din ve kültür itibarıyla en uzak insanlara karşı bile diyalog, hoşgörü, konuma saygı prensipleri çerçevesinde iyi muamelede bulunup onlarla sıcak bir münasebet kurmayı tavsiye ve teşvik eden Fethullah Gülen in kendi ülkemizde yaşayan kendi kültürümüzün insanlarına beddua ettiğini iddia etmek hilâf-ı akıl bir harekettir. 14. Dün Erdoğan ile beraberdiniz şimdi niye bu kadar eleştiriyorsunuz? Hizmet Hareketi her zaman demokrasiden yana olmuştur, hiçbir zaman partizan olmamıştır. Fethullah Gülen Hocaefendi BBC ye verdiği röportajda şunları ifade etmiştir: Hiçbir siyasi partiyle hiçbir zaman bütün bütün aynı çizgide olmadık. Hangi parti olursa olsun, yani bu MHP de olabilir, CHP de olabilir, AK Parti de olabilir, DYP de olabilir, ANAP da olabilir; bu iki parti bugün yok gibi. * + Ama onların makul bir yanları varsa, hukuk adına makul bir yanları varsa, demokratik açıdan makul yanları varsa, millet hizmet etme gibi bir yanları varsa, çevreleriyle iyi münasebet kurma adına pozitif saydığımız bir yanları varsa, bu hususlarda müşterek gibi görünebiliriz, aynı karede görünebiliriz. (Ocak, 2014) AKP ye gelince, 2002 yılından beri Türkiye nin ekonomik ve siyasi istikrarının önemli bir aktörü oldu. Nitekim 2010 senesinde referandum ile demokrasinin, hukukun, adaletin yerleşmesinin teşebbüsünde bulundu. Hizmet Hareketi, demokratik bir açılım olduğundan referandumu benimsemiş ve insani vazifesini yerine getirerek desteklemiştir. Tabir-i diğer ile Sorular ve Cevaplar Sayfa 14

Hizmet camiası referandumda AKP den ziyade adalet e ve kalkınma ya oy vermiştir. Beraberlik daha çok demokrasi, hukuk, özgürlük ve vesayete karşı mücadele noktasında destek tarzında olmuştur. Bu beraber görünme; ihale paylaşımı, gayrimeşru işlere iştirak, iktidar güç ve kaynakların taksimi değildir. Burada şu hususa değinmekte fayda var: Eğer bir parti sürdürdüğü demokrasi çerçevesinden çıkıyorsa, onu eleştirmek tabii bir vazifedir. Kaldı ki eleştirisi; kötülüğünü isteme adına değil, çok defalar hata ve kusurların fark edilip terk edilmesini temin adına yapılır. Bu anlamda Hizmet Hareketi nin iktidarı kritize etmesi de sosyal bir sorumluluktur. Bugün iktidar, demokrasi adına hiçbir teşebbüste bulunmadığı gibi otokrasiye doğru yol almaktadır. Buna karşı sessiz kalınamaz. Geçmiş dönemlerde de iktidarın yaptığı bazı yanlışlarda gerek yakın ilişkilerde gerekse medya üzerinden veya mektup ile eleştiriler kendilerine yapılmıştır. İyi niyetin gereğidir ki; muhatabınıza ulaşma ve eleştirilerinizi ciddiye alma umudunuz varsa kabullenebileceği usul ve yolları tercih edersiniz. Hocaefendi nin 2006 yılında yazdığı mektup medyaya yansımıştır. Ve orada hangi konularda çekincelerin, kaygıların olduğu dile getirilmiştir. Son olarak bilinmelidir ki Erdoğan ın Hizmet Hareketi ne karşı kullandığı hakaretler, nefret söylemleri, tercih ettiği dil ve üslup ürpertici bir noktaya gelmiştir. Stratejik olarak tercih edilen bu dil dershane kapatma tartışmalarıyla başlamış, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından inanılmaz şekilde sertleşmiştir. Örgüt, çete, haşhaşi, virüs, hain, casus, sapık, sahte veli, âlim müsveddesi, paralel yapının elebaşı, kan emici vampir, virüs, sülük gibi en ağır tabirler sıklıkla kullanılmıştır. Bu ifadeler hem Hizmet e gönül vermiş binlerce insanın kalbini kırmış hem de toplumu kutuplaştırmaya sevk etmiştir. 15. Gülen Hareketi nin Hıristiyanlık misyonerliği yaptığı iddiaları doğru mudur? Diyalog, evrensel barışı temin etmek gayesiyle dünya çapındaki bütün din mensuplarıyla, farklı etnik kökenden insanlarla yürütülen bir barış ve uzlaşı faaliyetidir. Sadece Hıristiyan olan kişilerle yapılan bir faaliyet değildir. Diyalog faaliyetlerinde farklı din mensupları arasında ayrım gözetilmediğini Fethullah Gülen Hocaefendi şöyle belirtmektedir: Diyalogda herhangi bir din mensubunu diğerine tercih etmek, aklımıza gelmez. Hz. Ali Efendimiz (r.a.), İnsanlar içinde Müslümanlar dinde kardeşlerimiz, diğerleri insan olarak kardeşlerimizdir. sözüyle herkesi en azından insan olmada kardeş ilan etmektedir ve herkes, Allah ın yarattığı kulları olarak insan kardeşlerimizdir. * + Şu anda, İslam ve Hıristiyanlık, dünyada en fazla müntesibi olan iki dindir. Budizm ve Hinduizmin de çok sayıda müntesibi vardır. Yahudilik, müntesiplerinin sayısı itibariyle küçük gibi görünse de, etkilidir. Dolayısıyla, âhir zamandaki evrensel bir dirilişin, sulhun ve barışın bu dinler arasında, önce ortak noktalarda başlayacak bir diyalogdan geçeceği bir vakıa olarak karşımızda durmaktadır. Böyle bir diyalogda geç kalındığı bile söylenebilir. Biz, kendi değerlerimizden şüphe etmiyoruz ve kimseye iltihak teklifinde bulunmadığımız gibi, kimsenin aklından da bize böyle bir teklifte bulunmak geçmiyor. Sorular ve Cevaplar Sayfa 15

Müşterek noktaların daha çok olması nedeniyle öncelikle Ehl-i Kitap kabul edilen Hıristiyanlar ve Yahudiler ile başlanmış, zamanla diğer din mensupları da diyalog faaliyetlerine dâhil edilmiştir. Kültürler arası diyalog denilerek kapsam genişletilmiş ve semavi dinlerin dışındaki diğer inanç mensuplarının da bu faaliyetlere dâhil edilmesi düşünülmüştür. Diyalog çalışmalarının Hıristiyan misyonerlik çalışmalarıyla ilişkisi olmadığını Fethullah Gülen Hocaefendi şu sözlerle ifade ediyor: Vatikan da ya da başka yerlerde yürütülen bu tür faaliyetlerin, bizim hoşgörü ve diyalog hareketiyle bir alakası yoktur. Ne benim, ne de benimle beraber bu hareketi benimsemiş arkadaşların katiyen bir başkasının dümen suyunda olması söz konusu değildir. Bizim diyalog ve hoşgörü hareketimiz tamamen Türk milletine aittir ve Türkiye orijinlidir; diyalog faaliyetlerini kendi maksatları doğrultusunda yapanlara eklenmiş değil, aksine onlar yapıyorsa biz neden yapmayalım, onlarla müşterek programlar planlayarak kendimizi ifade yollarını neden aramayalım mülahazalarından doğmuştur. Diğer din mensuplarıyla kendiniz olarak ilişki ve irtibat kurmak, ortak projeler yapmak başkadır; misyoner olmak farklıdır. Birinde siz kendinizken, diğerinde siz yoksunuzdur. Hizmet Hareketi yaptığı diyalog faaliyetlerinin hiçbirisinde kendi olmaktan vazgeçmemiştir. İddia edildiği gibi bir misyonerlik faaliyeti olsa Hizmet e gönül vermiş milyonlarca insan içinde (iddia edilen) bu faaliyetlerle Müslümanlığı bırakıp da Hıristiyanlığı seçmiş bir tek kişi bile olsa gösterilmesi gerekmez miydi? Zira misyonerlerin tek hedefi Hıristiyanlığın yayılmasını temin etmektir. Diğer bir noktadan bakmak gerekirse Hocaefendi nin bütün bir ömrü boyunca neyi konuştuğu, neleri yaptığı ve ne tür projelere destek verdiği kamuoyu nezdinde aşikârdır. Misyonerlik yapan bir insanın bu minvalde bir değil bin cümlesi olması gerekirken, Hocaefendi nin hiçbir konuşmasında/eserinde Hıristiyan misyonerliğini ifade eder tek bir cümle, hatta en ufak bir ima dahi olduğunu bugüne dek kimse gösterememiştir. 16. Hizmet nedir? Yeni bir din/mezhep kavramı oluşturma çabası mıdır? Hizmet, ilhamını inançtan alan, evrensel insani değerler çerçevesinde, birlikte yaşama kültürü oluşturmayı hedefleyen gönüllülerden oluşan bir sivil toplum hareketidir. Hizmet, bir gönüllüler topluluğudur ve gönül veren insanlar, inanç, mezhep, kültür ve etnik açıdan farklılık arz eder. Gönüllü olmanın koşulu bir karşılık beklemeden katkıda bulunmaktır. Başka bir açıdan eğer bir kimse yaptığı iş karşılığı siyasi, maddi veya başka bir beklenti içine girerse o, yapılan hizmetlerin temel ruhuna aykırı bir hal üzerinedir. İkinci nokta; Hizmet sivil bir harekettir. Ve sivil bir hareket olarak, hiçbir resmi programın, siyasetin yahut ajandanın parçası, tamamlayanı değildir. Aynı biçimde bu sivil hareket, hiçbir siyasi ajandanın yahut partinin karşıtı da değildir. Nihayetinde siyaset bilimcileri sivil hareketi üç esasa dayandırırlar: Gönüllü, özerk ve hükümet-dışı olması. Bu üç kritere sahip olan sosyal hareket sivil karakter sayılmaya hak kazanmaktadır. Yine sivil olmak vasfının bir sonucu olarak, Hizmet e gönül veren insanlar arasında bir resmi bağ, hiyerarşi olmadığı gibi çalışmalar âdem-i merkeziyet esasıyla yürütülmektedir. Sorular ve Cevaplar Sayfa 16

Hizmet Hareketi faaliyetlerini evrensel insani değerler çerçevesinde yürütür. Dolayısıyla faaliyet gösterdiği bir ülkenin ne dini değerlerine ne de mezhebine müdahale edecek, değiştirecek bir gayret ve faaliyet göstermez. Nitekim dini, dili, etnik yapısı farklı pek çok ülkede itibar görmesi onun sivil olma vasfının bir sonucudur. Eğer bu hizmetleri yapan insanlar sivil olmak vasfını ihlal eden ciddi durumlar içinde bulunarak çeşitli siyasi ve resmi programların parçası olsaydı küresel düzeyde farklı kültürlerce bu kadar benimsenmezlerdi. Burada kritik bir nokta da şudur: İnsan yaratılışının doğal neticesi gereği bütün sosyal hareketlerde olduğu gibi Hizmet te de bazı bireyler gönüllülük ve sivillik anlayışlarına uymayan bazı fiiller içinde bulunabilirler. Ancak bu hatalar Hizmet e mal edilemez. Eğer bu hata yasadışı bir özellik taşıyorsa elbette muhatap hukuk olacaktır. Unutulmaması gereken diğer bir mevzu ise Hizmet Hareketi nin ve Hocaefendi nin ilham aldığı noktadır. Hocaefendi nin söylemlerinde en temel kaynak daima Kur an, sünnet ve selef-i salihînin yaşadığı hayat çizgisidir. Hizmet ehl-i sünnet ve l-cemaat diye tabir edilen bir yapıdadır. İddia edildiği gibi Hizmet te yeni bir din/mezhep kurma amacı söz konusu olsaydı, bunun yansımaları elbette gönüllüler üzerinde çok ciddi biçimde görülürdü. 17. Fethullah Gülen in illegal dinlemelerinde geçen ananas ve tesbih ifadeleri şifre mi? Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi nin illegal dinlenmesi ile elde edilmiş bir ses kaydında geçen ananas kelimesi süreç içinde bazı idareciler ve medya organlarını tarafından ne yazık ki çarpıtılarak kullanılmıştır. Ananas ın aslında şifre olduğunu, bununla para nın kastedildiğini iddia edenler olduğu gibi, ananasların içinde elmas vardı diyenler dahi olmuştur. Bu iki ayrı iddia bile aslında iddiaların somut bir belgeye dayanmadığını ispatlamaktadır. Recep Tayyip Erdoğan, 24 Ocak 2014 tarihinde, Ankara İl Başkan Adayları Tanıtım Toplantısı nda Eyyy TÜSİAD, ananas meselesinden neden rahatsız değilsin? Paralel devletten rahatsızlığınız neden yok? Çünkü bazılarının işi tıkır tıkır işliyor. Ananaslar gelip gidiyor. Bu bildiğiniz ananas değil, anlıyorsunuz. Ananas bunun kod adıdır kod. Rafineriyi alırken rahatsız değilsin, cezalar kesilirken neden rahatsız değilsin? ifadelerini kullanmıştır. TUSKON bu konuyla alakalı açıklamasında şu sözlerle Erdoğan ı yalanlamıştır: Uganda da ihale edilecek petrol rafinerisi işini Türk şirketlerinin alması için yaptığı çalışmanın takdir edileceği yerde, başka mecralara çekilerek eleştirilmesinden esef duyuyoruz. Hediyeleşmek Anadolu insanının gelenek, göreneği ve karakteristik özelliğidir. Bu çerçevede, Uganda da yetişen lezzetli ve dünyaca meşhur ananas meyvesi zaman zaman iş dünyası, protokol ve medya mensuplarına hediye edilmiştir. Muhatapları da mektup yazma inceliği göstererek teşekkür etmişlerdir. Bunların alaya alınmasını ve arkasında başka şeyler varmış iması ile topluma lanse edilmesini reddediyor ve iddia sahiplerine iade ediyoruz. Son olarak bilinmelidir ki, Erdoğan meydanlarda yaptığı konuşmalarda Hocaefendi nin kendisine imzalı kitap ve tesbih hediye gönderdiğini bizzat belirtmiştir. Sorular ve Cevaplar Sayfa 17

18. Hizmet Hareketi çözüm sürecine karşı mi? Hizmet Hareketi, barış içerisinde bir arada yaşama kültürü etrafında kurulmuş ve bu çerçevede faaliyetler yürüten bir sivil toplum hareketi. Barışı hedefleyen bir hareketin barış fikrine karşı çıkması ise en başta kendini inkar anlamına gelir. Hizmetin temel faaliyet alanı olan eğitim üzerine yürüttüğü projeler fırsat eşitliği ve sosyal adaleti sağlamaya yöneliktir. Okullar, dersaneler, ücretsiz eğitim veren etüd merkezleri hep bu fırsat eşitliğini sağlamaya yöneliktir. Bunun dışında konu Hareket in organize ettiği ve Kürt kökenli aydınların da katıldığı toplantılarda akademik boyutlarıyla ele alınmış ve ortaya çıkan barış çağrısı, somut öneriler halinde hem kamuoyu hem de T.B.M.M ile paylaşılmıştır: Kürtçenin okullarda okutulmasından, eğitimde pozitif ayrımcılık yapılmasına kadar birçok teklifte bulunan Hareket, bu tekliflerini kendi okullarında pratiğe dökmüş ve kendi okullarında Kürtçe eğitimi sağlamaya başlamıştır. Temel hak ve hürriyetler ilgili, Devlet vatandaşlarına karşı her şeyden önce adil olmalı. Temel hak ve hürriyetleri başka değerler karşısında pazarlık unsuru olarak görmemeli, kullanmamalı diyen Sayın Gülen bu konuda oldukça net bir duruş sergilemiştir. Sulhta hayır vardır diyerek barışın bizatihi bir değer olduğunu vurgulayan Hocaefendi; Türk ve Kürt olmak irademiz dışındayken bunları ayrım sebebi yapmak garabet. Çözümün anahtarı, kendimiz için istediğimizi başkası için de istemekte. diyerek etnik eksendeki bir ayrımı tuhaf bulduğunu ifade etmiştir. Yine başka bir sohbetinde barış vaad eden girişimlerin desteklenmesi gerektiğini; bir mümin sulhun yanında olur. Sulhun gerektirdiği tavırları takınır. Orada teraküm etmiş, birikmiş problemler var. Bunlar her defasında silahla çözülmeye kalkıldı. Böyle olunca da katlanarak büyüdü. Şimdi bir sulh ve sükûn süreci var. Bozmamak lazım. sözleriyle ifade etmiştir. Gülen, anadilde eğitimin ilke planında kabul edilmesinin, devletin vatandaşlarına karşı adil olmasının gereği olduğunu, bunu kabul ettikten sonra pratikte karşılaşılabilecek problemlerin ayrıca ele alınabileceğini belirtmektedir. Şu sözler de yine Sayın Gülen e aittir: Çözüm süreci daha başlamadan, fakir, anadilde eğitim hakkında kanaatimi ifade etmiştim. Bir türlü adım atılmadı. Hâlâ sürüncemede. Bir an evvel Kürtçe eğitim verebilecek kabiliyette öğretmenler yetiştirilmeli. Bu, halkın istemesiyle olacak, bir iş değil. Devletin adım atması lazım. Hizmet gönüllülerinin Kürt meselesine yaklaşımı bellidir; mesele çok boyutludur o halde çözüm önerileri de çok boyutlu olmak durumundadır. Konuyu sadece güvenlik problemine indirgeyerek çözmek mümkün değildir, üstelik bu, şimdiye kadar başarısız olmuş bir yöntemdir. Kısacası ekonomik tedbirleri de içeren sivil bir çözüm şarttır. Sayın Gülen, Mehmet Gündem e verdiği mülakatta (Fethullah Gülen ile 11 Gün): Devlet son zamanlarda kalkınmada öncelikli yerler adı altında oralara bir kısım avantajlar tanıdı. Devlet bu konuda daha ciddi adımlar atmalı. O bölge mutlaka kalkınmalı, imrenilir bir bölge hale gelmeli. Evet, otoriter bir zihniyetle gasp edilen haklar bir ölçüde iade edilmiştir ancak bu yeterli değildir. Reformların devam etmesi gerekir. Sayın Gülen in onursal başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Kürt meselesinin çözümü bağlamında Erbil, Ankara, Diyarbakir ve Istanbul da toplantılar ve çalıştaylar düzenlemiş ve Sorular ve Cevaplar Sayfa 18

konuların tabusuz bir şekilde masaya yatırılmasına imkan sağlamıştır. Bütün bu toplantılarda anadil ve kimliğe dair sorunlar tescil edilip, kamuoyuna deklare edilmiştir. Hükümet Demokratik Açılımı ya da Çözüm Süreci ni deklare etmeden çok önce GYV bunları yapmışken, Hizmet in çözüme karşı olduğunu söylemek ciddiyetten uzaktır. Ancak sürecin yürütülüş şekline dair eleştiride bulunmak mümkün hatta gereklidir. Önce Kürt Açılımı akabinde Çözüm Süreci olarak adlandırılan süreç, iktidarın toplumsal katılımı ve bilgilendirmeyi sağlamadan, paydaşların görüşlerini almadan yürüttüğü bilinmeyeni bol bir süreçtir. Sürecin nasıl ilerleyeceği ve müzakerelerde neyin konuşulduğuna dair kamuoyu ile bilgi paylaşılmamış ancak kamuoyundan bilmediği bir konuya destek olması talep edilmiştir. Çıkarılan kanunla TBMM baypas edilerek süreçle ilgili tüm yetki hükümete devredilmiştir. Eleştirel akla alan açılmamış, konu tartışılmamış ve bu durum da gayet anlaşılır bir şekilde süreçle alakalı güvensizlik oluşturmuştur. Söz konusu güvensizlik geniş bir kitleye yayılmıştır ve hükümetten beklenen millet adına atılan adımların milletle müzakere edilmesidir. 19. Cemaat, Mavi Marmara ve şehitler meselesinde neden diğer kesimlere göre daha farklı bir tavır sergiledi? İsrail le bir ilişkisi mi var? Ülkemizde bir insanı veya bir toplumsal kesimi karalamak ve itibarsızlaştırmak isterseniz, bunun en kolay ve ucuz yollarından biri o kişiyi ya da grubu dış güçlerin özellikle de İsrail in hesabına çalışmakla suçlamaktır. Çünkü ister sağcı, ister solcu, ister dindar, ister laik olsun, toplumumuzun hemfikir olduğu az sayıdaki konudan biri, Filistin davasına verilen destek ve ABD ile İsrail e karşı duyulan antipatidir. Psikolojik operasyon yapmak istediğiniz kişi ya da grubu ABD ve İsrail güdümünde göstermek en kestirme yoldur. Bir de hedefiniz, özellikle bir toplumsal grubu dindar ve muhafazakâr kesim içinde yalnızlaştırmak, şeytanlaştırmak ise bundan daha iyi yafta bulunamaz. Eskiden beri, toplumda suni düşmanlıklar oluşturarak siyaset mühendisliği yapmayı meslek edinmiş derin yapıların, bu yöntemi nasıl maharetle kullandığı biliniyor. Bu amaçla haber ve köşe yazıları üzerinden insanları itham etmek, soru işaretleri oluşturmak, yalan haberler üretmek hiç zor değil. Böyle bir algı oluşturmak için şayet sağlam bir belge yoksa sahtesinin üretilmesi, uydurulması da bu sık başvurulan yöntemlerden biri. Psikolojik harp taktikleri içinde buna kara propaganda deniyor. Yani bir kişi veya grupla ilgili aslı olmayan bir suçlama atıp bunu her türlü iletişim ağları üzerinden yaymak. Kara propaganda, var olmayan bir olay ya da olgu topluma var imiş gibi yansıtmaya çalışmaktadır. 2009 da AK Parti ve Cemaati imha etmek amacıyla kozmik odalarda hazırlanan, önce kâğıt parçası denilerek inkâr edilen ama sonra aslı ortaya çıktığı için hazırlayanların mahkûm olduğu İrticayla Mücadele Eylem Planı bunun en tipik örneklerinden biridir. Bu belgenin Kara Propaganda Faaliyetleri başlıklı bölümün 4. maddesi aynen şöyledir: İhbara dayalı ev baskınları yaptırılarak, buralarda silah ve mühimmatın yanı sıra FG ciler ile irtibat kurulması istenen oluşumlara (Yahudilik, CIA, Mossad, Moon Tarikatı, Humeyni; vb...) ait objelerin aynı ortamda bulunması sağlanacaktır. Aynı belgede yer alan taktiklerden biri de Fethullah Gülencilerin ABD güdümünde hareket ettikleri iddiasının yayılması idi. Camiayı; Alevilere, Kürtlere, TSK ya düşman göstermek ve İslam ın orijinalini bozmakla yaftalamak da öneriler arasında yer alıyor. Sorular ve Cevaplar Sayfa 19