Temel Kavramlar. A- Hadis B- Sünnet C- Haber D- Eser

Benzer belgeler
İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

HADİS TARİHİ VE USULÜ (İLH1007)

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ)

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

ÖNEMİ. Peygamberliğin Gerekliliği

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24)

Allah Teâlâ ya hamd eder, Hz. Muhammed (Sallalahu Aleyhi ve Sellem) e, âl ve ashabına selam ederiz.

ه: د ع ل ض ب او ت ن ل ه ب م ذ ت خ أ إن ا م م كي ف ت ر ك ت د ق ي فإ ن يت للا س ن و با ك ت

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349)

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur.

Kar veya yağmur sebebiyle Cuma namazını terk etmenin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme: Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ

tyayin.com fb.com/tkitap

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5)

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN

İbadet Hayatımızda Şaban Ayı Gönderen Kadir Hatipoglu - Mayıs :46:24

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

İsmi Tafdil. Alimde olan hilimden (yumuşaklıktan) daha güzel bir hilm hiçbir kimsede olmamıştır. Bu misalde ل الك ح lafzı, ismi tafdil olan

EĞER NEBİ MUHAMMED, BENDEN YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEMİ İSTESE; YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEM, MUHAMMED'İ İNKAR EDERİM

Damla Yayın Nu: Editör Mehmet DO RU. Dil Uzman lyas DİRİN. Görsel Tasar m Uzman Cem ÇERİ. Program Gelifltirme Uzman Yusuf SARIGÜNEY

HADİS USULU. Yazar : Ömer b. Muhammed b. Fettuh ed-dımaşki Beykuni

Hadis Istılahları. ADL: Râvînin hadîsi bozmadan rivâyet eden dürüst bir müslüman olması. AHZ: Bir şeyhden hadîs almak.

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü

SELÂMIN ŞEKLİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

EV SOHBETLERİ 135. Sohbet SOHBET BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR! 1

HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

Adak Hakkında Bilinmesi Gerekenler

İSİMLER VE EL TAKISI

BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV)

ŞABAN'IN 30. GECESİ HİLAL GÖRÜLMEDİĞİ ZAMAN (NE YAPILIR?)

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

EV SOHBETLERİ. (Allah) her şeyi yaratmış, ona ölçü, biçim ve düzen vermiştir. (Furkan, 25:2)

ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR

SAHABE NİN ÖNDERİ HZ. EBU BEKİR

ی س ر و لا ت ع س ر ر ب ت م م ب ال خ ی ر

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

Namazlardan sonra yapılan duâ ve zikirleri, sünneti edâ ettikten sonraya ertelemenin hükmü

İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Hadis Araştırma Ödevi. -Tahrîc-

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din

األصل الجامع لعبادة هللا وحده

İLH107 HADİS TARİHİ VE USULÜ (ARAPÇA)

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz?

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı

Orucun fazîleti hakkında Selmân'ın rivâyet ettiği zayıf hadis. İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

MUSKA VE NAZARLIK TAKMANIN HÜKMÜ

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Borçlunun sadaka vermesinin hükmü

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

İHLAS VE NİYET. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

ALİMLERİN TAKLİDİ YEREN SÖZLERİ KİMLERE HİTAP ETMEKTEDİR?

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

150. Sohbet TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2)

(Tanımı ve Dayanağı)

Cidde'de yaşayan ve hac için Mekke'den ihrama giren kimsenin hükmü. Muhammed Salih el-useymîn

ALLAH HER ZAMAN DOĞRU OLMAMIZI İSTER 1. Ey iman edenler! Allah a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. 2

Münker ve Nekir'in vasfı konusundaki sahih hadisler

Kur an şöyle buyurmaktadır: Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki,

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk Usulü II

İNSANLARA İLİM ÖĞRETMENİN VE ONLARI İYİLİĞE DÂVET ETMENİN FAZÎLETİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Bazı Âyetlerin Anlamları ile İlgili Mülahazalar

Zekatın Fazileti Gönderen Kadir Hatipoglu - Haziran :57:10

ORUCA BAŞLAMADA ASTRONOMİK HESABA MI GÜVENİLMELİ YOKSA HİLALİ GÖRMEK Mİ GEREKİR? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

Îman, Küfür ve Tekfir 2

İlmî Araştırmalar ve Dâimî Fetvâ Komitesi

İBN SİNA NIN RUH İLE İLGİLİ KASİDESİ İbn Sînâ, el Kasidetü l Ayniyye isimli kasidede insanî nefsin bedenle birleşmesi ve ondan ayrılışını konu

تلقني أصول العقيدة العامة

Kabir azabı kıyâmet kopuncaya kadar devam eder mi?

PEYGAMBERİN ARKASINDA SAF TUTTUĞU İMAM

Kadir gecesi Gönderen Kadir Hatipoglu - Haziran :00:00

Hesap Verme Bilinci Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak :00:00

DUA KAVRAMININ ANLAMI*

HADİS METİNLERİ I GÜZ DÖNEMİ VİZE hadis metinleri - güz vize

PEYGAMBERİ SIRTINDA TAŞIYAN HZ. TALHA b. UBEYDULLAH (Radıyallahu anh)

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk Usulü II

7tepe7sanat Uluslararası İstanbul Klasik Sanatlar Yarışması Şartnamesi

HZ. PEYGAMBERİN (S.A.) YARDIMCISI HZ. ZÜBEYİR b. AVVÂM (Radıyallahu anh)

Tatil kavramını araştırdığımız da tatil için şu anlamların verildiğini görürüz:

Transkript:

Temel Kavramlar A- Hadis B- Sünnet C- Haber D- Eser A. HADİS Arapça tahdîs mastarının ismi olup sözlükte, «haber verme», «haber», «söz» ve «yeni» anlamlarına gelmektedir. Çoğulu ehâdîs şeklindedir. Terim olarak ise söz, fiil, takrir, yaratılış (hılkî) veya huyla (hulkî) ilgili bir nitelik olarak Hz. Peygamber e nispet edilen her şeye hadis denir. ل أو ت ق ر ير وسل م م ن ق و ل أو ف ع ا أ ض يف إلى الن بي صل ى ا لل عليه الح ديث : ه و م أ ض يف إلى الص ح اب ي أو الت اب ع ي ) ا أو و ص ف خ ل ق ي أو خ ل ق ي )أو م Bu tanıma göre hadis, Hz. Peygamber e ait haberleri içermektedir. Bazı hadisçiler sahâbe ve tâbiîne ait haberlerin de hadis olduğu görüşündedirler. Şia, masum kabul ettiği on iki imamın söz, fiil ve takrirlerini de hadis olarak kabul etmektedir. Hadisin Unsurları a) Sözlü (kavlî) hadis: Hz. Peygamber e ait sözlerdir. Allah a ve âhiret gününe inanan kimse güzel (faydalı) söz söylesin veya sussun hadisi gibi. lafızlardır. ifadeleri hadisin kavlî olduğuna delâlet eden قال النبي / رسول ا لل صلي ا لل عليه و سلم b) Fiili hadis: Hz. Peygamber in davranış ve uygulamalarıdır. Resûl-i Ekrem öylesine oruç tutardı ki, biz artık oruçsuz gün geçirmez derdik. Bir kere de orucu bıraktı mı biz, artık daha oruca niyet etmez derdik şeklindeki rivayet, Hz. Peygamber in nafile oruçla ilgili tavrını ortaya koymaktadır. eder. gibi ifadeler hadisin fiili olduğuna işaret كان النبي / رأيت النبي / صلي ا لل عليه و سلم يفعل كذا c) Takrîrî hadis: Hz. Peygamber in sahâbe tarafından yapıldığını gördüğü veya gıyabında yapılıp da haber verilmesiyle işittikleri herhangi bir işi engellememesi dolayısıyla kabul ve tasvip etmesidir. Buna göre takrîrî sünnet iki kısımdır. ca) Sarih (açık) takrir: Resûlullah'ın muttali olduğu herhangi bir olay ya da sahâbilere ait uygulamayı tasvib ve tasdik ettiğini açıkça belirtmesidir. Hz. Peygamber in, zehirlenen birine fatiha süresini okumak suretiyle rukye yapan ve karşılığında bir miktar koyun alan sahabinin bu tutumunu onaylaması örnek olarak verilebilir. cb) Kapalı (zımnî) takrir: Muttalî olduğu herhangi bir olay karşısında Hz. Peygamber'in sükût buyurmasıdır. Hendek harbi sonrasında Benî Kureyza üzerine giderken ashabın bir kısmının ikindi namazını yolda kılması, bir kısmının da Benî Kureyza yurduna varmadan kılmayın buyurdu diyerek vakit geçmesine rağmen namazı kılmaması karşısında Resûlullah'ın (s.a.) sükût buyurarak her iki grubun hareketini de zımnen tasdîk ve tasvîb etmiş olması örnek olarak verilebilir.

ه و gibi فقال النبي صلي ا لل عليه وسلم : صدق علي ve فتبسم / فضحك/ فسكت النبي صلي ا لل عليه وسلم ifadeler hadisin takriri olduğuna işaret eder. Sünnetin bu üç türüne (kavlî, fiilî, takrîrî) birden misal olmak üzere şu hadis zikredilebilir: و الن اس خ ات يم سل م خ ات ما م ن ذ ه ب ف ات خ ذ و صل ى ا لل ه ع ل ي الن ب ي ما ق ال : ا ت خ ذ ي ا لل ع ن ه ض ع مر ر ع ن اب ن ه أ ب د ا ف ن ب ذ و ق ال : إ ن ي ل ن أ ل ب سل م م ن الن ب ي ذ ه ب ف ق ال صل ى ا لل ع ل ي الن اس خ و ات يم ه م ذ ه ف ن ب إ ن ي ات خ ذ ت خ ات ما م ن ذ ه ب س Burada Hz. Peygamber in yüzük edinmesi ve sonra çıkarıp atması fiil; onu bir daha takmayacağım buyurması söz; ashâbın önce altın yüzük takmalarına, sonra da kendisini takiben bundan vazgeçmelerine müdâhale etmemesi, onay vermesi de takrîr olmaktadır. d) Hulkî (ahlakıyla ilgili) hadis: Resûlullah'ın herhangi bir huyunu tanıtan hadislerdir. سل م أ ج ود الن اس و ك ان ر س ول ا لل ص ل ى ا لل ه ع ل ي e) Hılkî (fizikiyle ilgili) hadis: Hz. Peygamberin şemâline dair bilgileri ihtiva eden hadislerdir. س ن ه خ ل ق ا ل ي و أ ح س ا و ج ه سل م أ ح س ن الن اس و ك ان ر س ول ا لل ص ل ى ا لل ه ع ل ي ب الط و يل ال ب ا ن و ب ال ق ص ير Hadisin unsurları Sözlü Fiili Takrîrî Vasıf (Vasfî) Sarih Hulkî Zımnî Hılkî

B. SÜNNET Sözlük ve Terim Anlamları Sünnet kelimesi, sözlükte yol, usul, adet, iyi veya kötü bir kimsenin alışkanlık haline getirdiği davranışları mânasına gelmektedir. Sünnet kelimesi Kur'ân-ı Kerim'de sünnetullah şeklinde Allah ın kainatı idâre etmekteki kanunları anlamında; sünnetu'l-evvelîn ifadesinde de eskilerin örf-âdet ve yaşayış tarzları mânâsında kullanılmaktadır. Terim olarak sünnetin farklı ilim dallarına ve maksatlarına göre değişik tanımları bulunmaktadır. Hadis alimlerine göre: Peygamberliğinden önce veya sonra Hz. Peygamber den söz, fiili, takrir, fiziki ve ahlakî vasıf olarak nakledilen her şeydir. Buna göre sünnet hadisle eş anlamlıdır. Fıkıh usûlü alimlerine göre: Hz. Peygamber den Kur an dışında nakledilen ve şerî hükme delil olabilecek söz, fiil ve takrirlerdir. Fakihlere göre: Farz ve vacip olmaksızın Hz. Peygamber den nakledilen her türlü hükümdür. Kelamcılara göre: Bid atın karşıtıdır. Buna göre inanç alanında Hz. Peygamber ile sahâbîlerin yolunu takip edenlere ehl-i sünnet, kendi beşerî düşünce ve meyillerine uyanlara ise ehl-i bid at denilmektedir. Sünneti tespitte farklı yaklaşımlar Sünnetin tespitinde sahâbe döneminden itibaren farklı yaklaşımlar vardır. Sahâbeden İbn Ömer, Ebû Hureyre, Ebû Zer ve Abdullah b. Amr Hz. Peygamberin söz ve fiillerinin zahirini esas almaktaydı. Buna karşılık Hz. Ebû Bekr, Hz. Ömer, Hz. Ali, Muaz b. Cebel, Abdullah b. Abbâs, Hz. Peygamber in söz ve fiillerinin arka planını, illetini ve maksadını esas almaktaydı. Bu yaklaşım tâbiîn döneminde de görülmektedir. Medine alimleri zahiri ve lafzi yaklaşımı esas alırken, Kûfe bölgesi alimleri illet ve maksadı esas almaktaydı. Bu yaklaşım tarzları yaklaşık ikinci asrın ortalarından itibaren şekillenmeye başlayan ehl-i rey, ehl-i amel ve ehl-i hadis ekollerinin oluşmasında etkili olmuştur. a. Ehl-i re y ve Ehl-i amelin yaklaşımı Ehl-i re y, nas bulunmayan konularda re ye başvurarak meselenin çözümüne yönelmekle tanınmaktadır. İmam Ebû Hanîfe ve iki öğrencisinin sistemleştirdiği bu ekole göre sünnetin tespitinde, Kur ân-ı Kerim, Merfû, mevkûf ve maktû hadisler dikkate alınmalıdır. Ehl-i amel, sünneti, Medinelilerin geleneği ve Medine deki toplum tarafından gelenek haline getirilmiş uygulama olarak kabul etmektedirler. Kurucusu İmam Malik tir. Medine, Hz. Peygamber ve sahâbenin büyük çoğunluğunun yaşayıp vefat ettiği yer olması nedeniyle «dâru s-sünne» olarak bilinmektedir. Hz. Peygamber ve sahâbenin uygulamaları bir gelenek olarak Medine halkında yerleşmişti bu nedenle Medine deki yaygın uygulamalar «amel-i ehl-i Medine» şeklinde kavramlaştırılmıştı. Zamanla Medinelilerin ameli, hukuki kaynak olarak kabul edilmiştir. İmam Mâlik, bununla da kalmamış, Medine halkının amelini sünnetin tespitinin en önemli kaynaklarından biri olduğunu savunmuştur. Ehl-i amel e göre sünnetin tespitinde, Kur ân-ı Kerîm ve merfû hadislerin yanında Medine halkının uygulamalarını ifade eden mevkûf ve maktû hadisler de esas alınmaktadır.

b. Ehl-i hadîs ve İmam Şâfiî nin yaklaşımı Ehl-i hadis, «dinin re ye değil, nakle dayandığını» savunan ekoldür. Genelde hadislerin zahiriyle amel etmeye çalışan lafızcı yaklaşıma sahip hadisçilerden oluşmaktadır. Bu ekole usul ve disiplin kazandıran İmam Şâfiî dir. Ehl-i hadis ve Şâfiî, sünnetin tespitinde tek kaynak olarak merfû hadisleri kabul etmektedirler. Hadis-Sünnet Kavramları Sünnet kelimesi başlangıçta Hz. Peygamber'in fiili anlamında, hadis de Hz. Peygamber'in sözü anlamında kullanılmışsa da sonraları sünnet, Hz. Peygamber in sözleri davranışları ve onayları yani onun yolu ve hayat tarzı, sürekli ve devamlı davranışları anlamında kullanılmıştır. Hadîsçiler, hadîs'in tarifinde olduğu gibi sünnet'in tanımında da Hz. Peygamberin evsafı, ahlâkı, peygamberlikten önceki ve sonraki her türlü yaşayışına yer verirler. Buna göre hadîs ile sünnet eş anlamlı ya da aynı muhteva için kullanılan iki ayrı terim olmaktadır. Sözlük anlamına uygun olarak sünnet, Hz. Peygamberin ihtiyar ettiği ve Allah'ın ahkâmıyla âmil olarak gittiği yol diye tarif edilebilir. Hadîs ise, bu anlamdaki sünnet malzemesinin yazı ile tespit edilmiş metinleri demektir. Sünnet tabiri, «Hz. Peygamber in sünneti» anlamı yanında, «ilk müslüman nesillerin alimlerinin sözleri, davranışları ve hayat tarzları» anlamında da kullanılmıştır. Bu anlamıyla sünnet, İslam toplumunun hayat tarzı ve geleneği manasına gelir. Ancak sahâbe ve tâbiûn un bütün söz ve görüşleri sünnet veya hadis sayılmaz. Yalnızca dini konulardaki ve kendi akıl yürütmeleriyle bulamayacakları konulardaki söz ve görüşleri hadis sayılır. Bazı âlimler ise hadisle sünnet arasında muhtelif açılardan farklılık olduğunu belirtirler. Çünkü hadis ister amel edilsin isterse edilmesin Resulullah'ın (s.a.v.) fiil söz veya takrirlerinin aktarılması; sünnette ise amel edilmesi ön plandadır. Oryantalistlere göre hadis-sünnet Oryantalistler ise sünneti daha farklı bir şekilde yorumlamışlardır. Margoliouth a göre Hz. Peygamber den sonra ilk Müslümanların uyguladığı sünnet, Muhammed in sünneti değil, Kur an vasıtasıyla değişikliğe uğrayan İslam öncesi Arap örfünü yansıtıyordu. Resulullah'ın (s.a.v.) sünneti tâbiri ise Kur an ın yanı sıra Hz. Peygamber in otoritesine yer vermek isteyen sonraki nesillerinin ürünüydü. Benzer şekilde Schacht da, Peygamber sünnetinin nispeten geç bir zamanda ortaya çıktığını iddia etmektedir. Hz. Peygamber in sünnetinin, dolayısıyla da, onun hayat tarzının herhangi bir örnekliğinin bulunmadığını iddia eden bu oryantalistlere göre sünnet, bizzat Müslümanların uygulamasını ifade etmektedir. Bu uygulamanın Hz. Peygamber den veya başka birinden gelmiş olması da pek önemli değildir. Sünnet kimden kaynaklanırsa kaynaklansın yaşanarak sonraki nesillere aktarılıyordu (living tradition). Aynı anlayışı sürdüren Juynboll da, Hz. Ömer in ölüm döşeğinde Müslümanların problemlerini Kur an, muhacirler, ensâr, bedeviler ve ehli zimme ye danışarak çözmesini tavsiye etmesini delil getirerek ikinci halifenin vefat ettiği dönemde Peygamber sünneti tabirinin kullanılmadığını ve çözüm üretmede başvurulmadığını ileri sürmüştür. Sahâbîlerin, Resulullah'ın (s.a.s.) sünnetini öne çıkaran ve sahih isnadlarla nakledilmiş sözleri dikkate alındığında müsteşriklerin söz konusu yorumlarının yanlı olduğu görülmektedir. Özellikle Schacht Juynboll çizgisindeki oryantalistler, temel hadis kaynaklarındaki neredeyse bütün rivâyetleri ikinci, üçüncü veya daha sonraki asırların uydurması olarak gördükleri için, söz konusu hadislerin onlar açısından herhangi bir anlam ifade etmediği de bilinmelidir.

C. HABER Haber (ç. ahbâr), sözlükte herhangi bir olay, nesne veya konuya dair elde edilen bilgi mânasına gelir. Terim olarak üç anlamda kullanılmaktadır: Haber; Hz. Peygamber, sahâbe ve tâbiûn ve daha sonrakilerden nakledilen bilgi. Bu anlamda hadisten daha kapsamlıdır. Hadis, Hz. Peygamber den nakledilen bilgiler, haber ise diğerlerinden nakledilen bilgi. Buna göre hadisleri nakledenlere muhaddis, tarih ve benzeri bilgileri nakledenlere ahbârî denmektedir. Haber yer yer hadis ile eş anlamlı olarak da kullanılmıştır. Ahbâr kelimesi yaygın olmasa da muhaddisler tarafından kullanılmıştır. Hicri üçüncü asırda ahbâr kelimesini hadis anlamında yaygın olarak kullananlar ise usûl ve kelâm alimleridir. D. ESER Eser, sözlükte iz, kalıntı anlamındadır. Çoğulu âsârdır. Üç türlü kullanımı vardır. Bazı alimler hadisle eş anlamlı olarak kullanmaktadırlar. Bazıları ise haberle eş anlamlı olarak kullanmaktadır. Buna göre eser, Hz. Peygamber, sahâbe ve tâbiûndan nakledilen bilgi anlamındadır. Horasanlı alimler ise Hz. Peygamber den nakledilenlere haber, sahâbeden nakledilenlere ise eser denileceği görüşündedir. Hadis ilminde eser, nesiller boyu nakledilegelen haber olarak kullanılmaktadır. İkinci asırda merfû hadislerin yanında sahâbe ve tâbiûn görüşlerinin yer aldığı ve el-âsâr diye adlandırılan eserler yazılmıştır. Ahâdîs ve sünen ile daha çok Hz. Peygamber in hadisleri, âsâr ile daha çok sahâbe ve tâbiûna ait bilgiler kastedilmektedir.

1. İSNÂD/SENED a. İsnâdın Önemi HADİSİN YAPISI Hadisin iki temel ögesi: İsnâd ve Metin İsnâd, Müslümanlar arasındaki fitneler sonucunda uydurma faaliyetine karşı alınan en önemli tedbirdir. İbn Sîrîn in şu sözü bu gerçeği ifade etmektedir: «Önceleri isnâd sorulmazdı. Fitneden sonra hadisleri aldığınız adamların ismini söyleyin demeye başladılar.» İsnâd, h. birinci asrın ikinci yarısından itibaren uygulanmaya başlanmış, birinci asrın sonlarına doğru hadisin ayrılmaz bir parçası olmuştur. İsnâdın muttasıl olarak kullanımı konusundaki hassasiyet ise ikinci asrın sonlarına doğru yaygınlaşmıştır. İsnad, medâr-ı ilm-i hadis (hadis ilminin üzerinde durduğu temel) diye tanımlanmıştır. Nitekim Abdullah b. el-mübârek (ö. 181/797), İsnad dindendir. Eğer isnad olmasaydı, herkes aklına geleni rastgele rivâyet etmeye kalkışırdı. demektedir. Süfyân es-sevrî (v. 161/777) de İsnad, mü minin silahıdır. Silahı olmayan ne ile ve nasıl savaşacaktır? diyerek isnâdın, sünnetin ve dolayısıyla dinin korunmasında taşıdığı öneme işaret etmektedir. Bütün bunlardan anlaşıldığına göre isnadın önemi iki noktada yoğunlaşmaktadır: Hadisin sıhhatini tayin ve tesbit için imkan hazırlamak, rivayet anarşisini önlemek. b. İsnâdın tanımı İsnâd (ç. esânîd): s-n-d kök fiilinden türemiş mastardır. Bir şeyi bir yere dayamak anlamındadır. Hadiste isnâd, hadislerin başındaki ravi silsilesini gösteren isimlerden oluşan raviler zinciri demektir. Buna göre isnâd, nakleden ravileri rivayet sırasına göre zikrederek hadis metnini ilk söyleyenine ulaştırmaktır. Her bir hadisin farklı isnâd zincirleriyle gelen her bir kanalına verilen ad olan tarîk (ç. turuk) ve vech (ç. vücûh) tabirleri de sened/isnâd anlamında kullanılmaktadır. c. İsnâdın yapısı Sened, hadisi nakleden raviler ve hadisin hangi metotla alındığını gösteren rivayet lafızlarının bulunduğu iki unsurdan oluşmaktadır. قال البخاري حدثنا محمد بن بشار قال حدثنا شعبة قال حدثني يزيد بن حميد عن انس عن النبي صلي ا لل عليه وسلم Burada isnâdın başlangıcı (ibtidâsı) Buhâri, sonu (müntehâsı) Enes b. Mâlik tir. Bir başka ifade ile senedin bize en yakın kısmı başlangıcı (ibtidası); hadîs metnine en yakın yeri de sonu veya müntehasıdır. İkisi arasındaki raviler ise senedin ortası (esnâı) diye adlandırılır. İsnad, ravi sayısına göre sülâsî, rubâi, humâsî diye adlandırılır. İlgili sened, Buhârî ile Hz. Peygamber arasında 4 ravi bulunduğu için rubâîdir. d. İsnâdın okunuşu Senedde rivâyet lafızları arasında bulunan kâle /قال fiili genellikle zikredilmez. Rivâyet lafızlarında da kısaltmalar yapıldığı görülebilir. Sened okunurken gerek zikredilmeyen fiil gerekse kısaltmaları yapılan rivâyet lafızları var gibi tam olarak okunmalıdır. Örneğin Tirmizî de geçen isnad şöyledir:

ث ن ا ح د س ع يد ب ن ي ع ق وب الط الق ان ي ح د ث ن ا ن ال م ب ار اب ا لل أ خ ك ب رن ا ص ل ى ا لل ع ل ي سو ل ال ك ق ال قال ر ن م ح م د ي الط و يل ع ن أ ن س ب سل م و ه Bu senedin okunuşu şöyledir: ب ن ك ق ا ل مي الط و يل ع ن أ ن س ن ال م ب ار ق ا ل ح د ث ن ا اب ق ال الت ر م ذ ي س ع يد ب ن ي ع ق وب الط الق ان ي أ خ ب رن ا ح د ث ن ا ح د ل م ي ا لل ع ن ه أنه ق ال قال ر س ول ا لل صل ى ا لل ع ل ي ه و س ض م ال ك ر gibi lafızların başında )أنبأنا( ve,)حدثني(,)أخبرنا(,)حدثنا( )سمعت( lafzı dışında kalan عن mutlaka bir ) )ق ال kelimesi bulunmaktadır. Rivâyet lafızları zaman içinde bazı kısaltmalarla yazılmıştır. Bu kısaltmalar da senet okunurken tam olarak okunur. Bu lafızlardan bazıları ve kısaltmaları şöyledir: )نا ve )ثنا ) çoğunlukla lafzı, )حدثنا ) 1. senedde yer aldığı da olur. ) şeklinde kısaltılmaktadır. Bazan her iki kısaltmanın bir ) şeklinde kısaltılmaktadır. )ثني ve )دثني ) da lafzı )حدثني ) tutulmamıştır). şeklinde kısaltmış fakat )بنا( şeklinde kısaltılmıştır. (Beyhakî, bunu )أنا ) lafzı )أخبرنا ) 2. Örneğin Dârimî deki isnad şöyledir: أخبرنا المعلى بن أسد ثنا عبد الواحد نا يونس عن الحسن قال İsnâdın okunuşu şöyledir: قال الدارمي أخبرنا المعلى بن أسد قال حدثنا عبد الواحد قال حدثنا يونس عن الحسن أنه قال kullanılır. nın ')أنبأنا( kısaltmaları yoktur. Zirâ bunlar öncekilere oranla daha az ve )أنبأني(,)أخبرني( 3. 4. Senedlerdeki ) )أ ن ه kelimesi de yazılmaz ama okunur. Örneğin; şeklindeki sened, ع ن ع ط اء بن ع أ ن س بن مال ك ون ة س م م م ي ع أ ن س بن مالك س م ون ة أ ن ه م م ي ع ن ع ط اء بن şeklinde okunur. 5. Bazen isnadda ح zikredildiği görülmektedir. İsnadda zikredilen bu harf ile iki veya daha fazla isnadla nakledilmek istenen hadisin bir isnadının bitip diğerinin başladığına işaret edilmektedir. Sözü edilen harf, yeni bir hadis başladı anlamında el-hadise,(الحديث) burada isnad değişti mânasında et-tahvil (التحويل) yada söz konusu harfin okunuşuyla ha (حا) şeklinde okunabilmektedir. Örneğin Tirmizî nin rivayet ettiği senet şöyledir: ح د ث ن ا ق ت ي ب ة ح د ث ن ا م ال ك ح ا ب ن ش ه ال ك ع ن اب ن ق ال ح د ث ن ا م ع وح د ث ن ا ا ل ن ص ار ي ح د ث ن ا م

Burada Tirmizî hadisi, 1-Kuteybe>Mâlik>İbn Şihâb ve 2-Ensârî>Ma n>mâlik>ibn Şihâb şeklinde iki ayrı tarikle rivayet etmektedir. Tariklerin değiştiğini göstermek için araya التحويل,الحديث veya حا diye okunabilen ح harfini koymuştur. e. İsnâdla ilgili bazı kavramlar Bir hadis farklı isnadla rivayet edildiğinde senedi az olana âlî isnad العالي/,اإلسناد çok olana nâzil isnad اإلسناد النازل/ denir. Tamamı adalet ve zabt bakımından en yüksek derecede olan ravilerden oluşan isnadlara silsiletü zzeheb, esahhu l-esânîd, esbetü l-esânîd veya ecvedü l-esânîd denir. Ancak en sahih isnadın hangisi olduğu alimlere göre değişmektedir. Örneğin; Buhârî ye göre en sahih isnad Mâlik>Nâfi >İbn Ömer isnâdıdır. Tamamı hadis uydurmacısı veya zayıf ravilerden oluşan isnadlar için ise silsiletü l-kizb veya evhe lesânîd أوهى ا لسانيد/ tabiri kullanılır. Başından sonuna kadar her ravinin hadisi bizzat hocasından almasıyla meydana gelen isnad, muttasıl isimlendirilir. olarak موصول/ veya mevsûl متصل/ مرسل/ Mürsel Sahâbî ravisi düşen hadis,,منقطع/ Peşpeşe olmamak kaydıyla sahâbeden sonraki nesillerde ravisi düşen hadis munkatı معضل/ Peşpeşe iki veya daha fazla ravisi düşen hadis, mu dal Senedi zikredilmeyen hadis, muallak معلق/ diye adlandırılır.,المعنعن/ edâ sıgası bulunan hadis, mu an an عن Senedinde Senedinde ا ن veya أن فالنا قال edâ sıgası kullanılarak nakledilen hadis, المؤنأن/ müen en veya المؤ نن/ müennen olarak adlandırılır. Hz. Peygamber e varıncaya kadar her ravinin bir önceki raviden naklettiği birbirinin aynı sözlerin ve hareketlerin senedinde tekrar edildiği hadise müselsel denir. 2. METİN Hadis alimleri hadis hakkında sahîhu l-isnâd tabirini kullanırlar. Bu tabir hadisin sadece isnadının sahih olduğunu ifade eder. Çünkü sözü edilen hadisin isnadı sahih olmakla beraber şaz veya illetli olabilir. Bu nedenle de metni sahih olmayabilir. Sözlükte yüksek yer, güçlü kimse gibi mânalara gelen Metin, hadisin yapısında ikinci ve asıl kısmı teşkil eder. Terim olarak isnadın son bulduğu ve Hz. Peygamber le ilgili bir konuyu aktaran ifadelere denir. Metne rivâyet edilen hadis anlamında mervî de dilmektedir. Hadis usûlünde metin; kaynağına göre, kudsî, merfû, mevkûf, maktu ; hadislerle veya diğer delillerle tearuz edip etmemesi açısından, muhkem, muhtelif; sahih olup olmaması yönüyle, sahih, hasen, zayıf, mevzû;

nakleden râvi sayısı itibariyle, mütevâtir ve âhâd gibi kısımlara ayrılarak incelenmektedir. Aşağıdaki rivayet Hz. Peygamber, sahâbe ve tâbiîne ait üç ayrı metne örnek olarak verilebilir. ون س ن ي يسى ب ن ع ل ي ح د ث ن ا ع ح د ث ن ا ن ص ر ب ا ذ ن وا ل لن س اء ب الل ي ا لل صل ى ا لل ع ل ي ه و س ل م ع م ش ع ن م ج اه د ق ال ك ن ا ع ن د اب ن ع م ر ع ن ا ل ت خ ذ ن ه س اج د ف ق ا ل اب ن ه و ا لل ن أ ذ ن ل ه ن ي ال م ل إ ل ى و ت ق ول ن أ ذ ن ل ه ن سل م و ا لل ب ك و ف ع ل أ ق ول ق ال ر س ول ا لل ص ل ى ا لل ه ع ل ي ف ق ال ق ال ر سو ل د غ ال ف ق ا ل ف ع ل

HADİS İLMİ: TANIMI, KONUSU, AMACI Hadis ilmi, İlmü l-hadîs, ulûmu l-hadîs, ilmü r-rivâye, usûlü r-rivâye, ilmu l-eser gibi genelde Arapça علم kelimesinin tekil ve çoğuluyla yapılmış isim tamlamalarıyla ifade edilir. Tanımı: İbn Cemâa ya göre hadis ilmi, علم بقوانين يعرف بها أحوال السند والمتن» Hadislerin senet ve metinlerinin halleriyle ilgili kurallar ilmidir.» İbn Hacer e göre ise «Ravî ile mervî nin hallerini bildiren kurallar bilgisidir.» Konusu: Konusu, hadisleri nakleden raviler ve bu raviler tarafından nakledilen Peygamberimize dair rivayetlerdir. Amacı: Hadislerin makbul olanlarını makbul olmayanlarından ayırmak. İlk dönemlerde ilim denilince hadis (ilmi) anlaşılırdı. Çünkü diğer ilimler müstakil hale gelmeden önce hadis içindeydi. Diğer İslami ilimler de hadislerle ilgilenmektedir. Fakat hadis ilmi, hadislerle hadis olup olmadıkları açısından ilgilenmektedir. Hadis ilmi rivayet ve dirayet olmak üzere iki kısma ayrılır. Rivayet الحديث رواية) :(علم Hadis öğrenme, nakletme, derleme, hadisleri içeren kitaplar telif etme gibi faaliyetleri kapsar. Dirâyet ( faaliyeti kapsar. ): Hadislerin senet ve metinleri ile ilgili her türlü birikimi, yeteneği ve علم الحديث دراية Hadis ilmi ile ilgilenenlere verilen isimler ve ünvanlar Hadis öğrenen öğrencilere Tâlib denir. Hadis alimleri için genelde Şeyh, Mufîd, Muhaddis veya Hâfız tabiri kullanılır. Daha ileri düzeyde olanları ifade etmek için İmam, Huccetü l-islâm, Şeyhu l-islâm, Emîru lmü minîn fi l-hadîs, Hâkim ve Müsnid gibi ünvanlar kullanılmıştır. Peygamberimizi konu edinen diğer ilimler Meğâzî: Savaş anlamına gelen ğ-z-v kökünden türemiştir. İslam tarihinin erken dönemlerinde oluşmuş bir ilim dalıdır. Hz. Peygamber in savaşlarını konu edinir. Siyer: Meğâzi ilminin gelişmesiyle oluşan ilimdir. Peygamberimizin sadece savaşlarıyla değil bütün yönleriyle ilgilenir. Bugünkü biyografi bilim dalını karşılar. Tarih biliminin alt dalıdır. Şemâil: Peygamberimizin fiziksel ve ahlâkî vasıflarıyla ilgilenir. Delâil: Peygamberimizin mucizelerini konu edinir. Bu dört ilmin müstakil sayılıp sayılmayacağı tartışmalıdır. Her biriyle ilgili müstakil eserler yazılsa da günümüzde siyer ve meğâzî İslam tarihinin, şemâil ve delâil ise hadis ilminin içinde değerlendirilmektedir.

HADİS İLMİNİN ÖNEMLİ ALT DALLARI Hadis ilmine işaret edilirken علم الحديث tabiri kullanıldığı gibi علوم الحديث şeklinde de isimlendirilmiştir. Hâkim en-neysâbûrî (ö. 405/1014) Ma rifetu ulûmi l-hadîs adlı eserinde hadis ilimlerinin sayısını 52 olarak verir. İbn Salah (643/1245) Mukaddime adlı eserinde bunu 65 sayıya, Süyûtî (ö. 911/1505) ise Tedrîbu r-râvî de bunu 93 e çıkarmaktadır. Konular incelendiğinde her biri ayrı bir ilim dalı olmayıp çoğunun hadis ilminin önemli konu başlıkları olduğu görülür. Hadis ilimleri arasında alt bilim dalı olarak nitelenebilecekler şunlardır: A. HADİS TARİHİ Hadis Tarihi, hadisin Peygamberimiz döneminden günümüze kadar geçirdiği serüveni, hadisle ilgili yapılan her türlü çalışmayı zaman ve mekân düzleminde, sebep sonuç ilişkileri içinde, yani Tarih Biliminin ölçütleri doğrultusunda ele alır. Hadis tarihi son dönemlerde ortaya çıkmış çağdaş bir bilim dalıdır. Klasik hadis kitaplarında hadis tarihine dair bilgiler bulunmakla birlikte son yüzyıla kadar Hadis Tarihine dair müstakil eser yazılmamıştır. Türkçe yazılan ilk Hadis Tarihi kitabı, İzmirli İsmail Hakkı tarafından Dârülfünun da okutulmak üzere ders kitabı olarak yazılmış olan Hadis Tarihi adlı İstanbul da 1924 de yayınlanan eserdir. Fakat bu kitabın içeriği ismine tam olarak uymaz. Hadis tarihi dışında hadisle ilgili pek çok konuya da yer verir. Tamamen hadis tarihine özgü olarak yazılmış ilk müstakil Türkçe eser Prof. Dr. Talat Koçyiğit in yazmış olduğu ve ilk baskısı 1977 de, neşredilen Hadis Tarihi isimli kitaptır. Bu kitapta Hz. Peygamber döneminden klasik hadis kitaplarının yazıldığı hicrî üçüncü yüzyılın sonuna kadar hadis tarihi incelenir. İslam tarihinde hadis tarihine dair müstakil kitaplar yazılmazken son dönemlerde bir yandan akademik araştırmaların artması, diğer yandan da makaleler ve müstakil kitaplar yazılmaya başlanmasında değişik etkenler etkili olmuştur. Arapça da müsteşrik, batı dillerinde oryantalist denilen ve Türkçe ye doğu bilimci olarak çevirebileceğimiz batılı İslam araştırmacılarının Hadis Tarihine dair eleştirilerinin önemli ölçüde etkisi olmuştur. Müslüman araştırıcılar bu iddialara cevap verebilmek için hadis tarihine dair araştırmalar yapmak durumunda kalmışlardır.

B. HADİS USÛLÜ 1. Tanımı Usûl kelimesi, Arapça asl kelimesinin çoğuludur. Hadis de genelde Hz. Peygamber le ilgili her türlü bilgi anlamında kullanılmaktadır. Usûlu l-hadîs tamlaması hadisin asılları, dayanakları ve kuralları anlamına gelir. Bu mânâda bir ilmin asıl konusundan önce öğrenilmesi gerekli esaslar, prensipler ve başlangıç bilgileri ve teknikleri demek olmaktadır. Klasik kitaplarda Usûlu l-hadîs tabirine rastlanmamaktadır. Bu bilim dalı için geçmişte ulûmu lhadîs, ilmu r-rivâye, usûlu r-rivâye, dirâyetü l-hadîs ve mustalahu l-hadîs gibi tabirler kullanılıyordu. علم بأصول وقواعد ي عرف بها أحوال السند «Genelde; Hadis usûlü için farklı tanımlar yapılmıştır. (mervînin) / Kabul ve red açısından sened (râvî) ve metnin والمتن من حيث القبول والرد durumlarından bahseden kaideler ve asıllar ilmi» şeklinde tanımlanmaktadır. Kavramı oluşturan kelimelerin sözlük anlamları ile amaç ve muhtevasını esas alınarak hadis usulü şöyle de tanımlanabilir: Hadisleri sonraki nesillere aslına uygun olarak nakledilebilmek ve sahihi ile zayıfını birbirinden ayırmak için ihtiyaç duyulan kurallar ve bunlarla ilgili ıstılahlardan bahseden ilimdir. 2. Konusu: Kabul ve red açısından sened ve metindir. Hadis ilmi ile hadis usûlü tabirleri birbirinden farklıdır. Hadis ilmi, hadisle ilgili bütün problemleri ele alırken, hadis usûlü sadece hadis tenkidinin temel kurallarını özetler ve temel kavramlarını tanıtır. Hadis usûlü kitaplarının, hadis ilminin ana konularını ve alt dallarının neler olduğunu kısaca özetleyen, kavramlarını tanımlayan Hadis İlmine Giriş niteliğinde ve temel bir hadis altyapısı vermeyi amaçlayan ders kitapları oldukları görülmektedir. 3. Kaynakları Başlangıçtan yaklaşık üçüncü asrın başlarına kadar devam eden tâbiîn ve tebe-i tâbiîn döneminde ihtiyaç duyulan usul kuralları konulmuş, uygulanmış ve bunlarla ilgili ıstılahlar geliştirilmiştir. Ancak bunların yazılı kaynaklara geçirilmeye başlanması üçüncü asrın başlarından itibaren söz konusu olabilmiştir. a. Üçüncü Asırda Telif Edilenler Günümüze ulaşmadıkları için muhtevaları hakkında bilgi sahibi olamadığımız Ali b. Medînî nin (ö. 234/848) Ulûmü l-hadîs i ve Muhammed b. Abdullah b. Abdülhakem in (ö. 268/882) Ma rifetü ulûmi l-hadîs ve kemmiyeti ecnâsihâ isimli eserleri istisna edilirse, bu dönemde müstakil bir hadis usulü eseri yazmayı amaçlayan herhangi bir âlim bilinmemektedir. Bu dönemde yazılan usul kuralları, değişik vesilelerle kaleme alınmıştır. Bunlardan bir kısmı şu eserlerdir: İmam Şâfiî (ö. 204), hadis usulü kurallarını yazılı hale getiren ilk âlimdir. O er-risâle, el-üm ve İhtilâfü l-hadîs isimli eserlerinde hadis usûlü ve ıstılahları ile ilgili önemli açıklamalar yapmıştır. Buhârî, el-câmiu s-sahîh inde yer verdiği Kitâbü l-ilim ve Kitâbü Ahbâri l-âhâd bölümlerinde hadis usulü ve ıstılahlarıyla ilgili çalışmalara önemli katkılarda bulunmuştur. İmam Müslim, el-esâmî ve l-künâ, el-münferidât ve l-vuhdân, el-ihve ve l-ehevât, el-vuhdân, Evhâmü l-muhaddisîn ve el-ilel gibi eserleriyle el-câmiu s-sahîh ine yazdığı mukaddime de ve et-temyîz isimli kitaplarında hadis usulü ve ıstılahlarıyla ilgili önemli katkılarda bulunmuş bir âlimdir.

Ebû Dâvûd, râvilerin hem kimliklerini tesbite hem de onların hadis rivâyetine ehil olup olmadıklarını incelemek üzere eserler telif etmiştir. Konuyla ilgili Tesmiyetü l-ihve ellezîne ruviye anhümü l-hadîs isimli eseri vardır. Ayrıca el-merâsîl isimli kitabı 544 mürsel hadisi ihtiva etmekte olup sahasının ilk eseridir. Ebû Dâvûd, Sünen ini tanıtmak amacıyla Mekke lilere yazdığı risalesi ile de hadis usulüne katkıda bulunmuştur. Tirmizî, el-ilel isimli iki kitabı bulunmakta olup, bunlardan el-câmiu s-sahîh inin sonunda bir bölüm olarak yer verdiği el-ilelü s-sağîr veya el-ilelü l-müfred, diğeri el-ilelü l-kebîr isimleriyle tanınmaktadır. Tirmizî, sözü edilen bölümde isnad ve cerh-ta'dil faaliyetleri, lafzen ve mânen rivâyet, hadis öğretim metotları ve rivâyet lafızları, mürsel hadis ve değeri, hasen hadis, garîb hadis gibi temel hadis usulü kuralları ve ıstılahları hakkında önemli bilgiler vermektedir. Hicrî üçüncü asır "cerh ve ta dîl", "ilelü l-hadîs", "garîbü l-hadîs", "nâsih ve mensûh", "ihtilâfü l-hadîs" gibi hadis ilimleriyle ilgili müstakil eserlerin de kaleme alındığı bir dönem olmuştur. Bu dönemde yazılan tabakât, târih, cerh ve ta dîl adlarıyla yazılan eserler, hem râvinin şahsını araştırmak, hem de hadis rivâyetine ehil olup olmadığını tespit etmeyi amaçlamaktaydı. b. Dördüncü Asır ve Sonrasında Yazılanlar Dördüncü asır sonrası telif edilen hadis usûlü eserleri, dönemlerin özellikleri dikkate alınarak mütekaddimûn ve müteahhirûn olmak üzere iki kısımda incelenecektir. 1. Mütekaddimûn eserleri Ehl-i rey daha çok fıkıh usulü eserleri, mutezile de değişik konularda telif ettikleri eserlerinde ele almışlardır. Ehl-i hadis ise konuyla ilgili müstakil eserler telif etmişlerdir. Ehl-i rey in hadis usûlü konusundaki görüşleri Ebû Zeyd ed-debûsî nin (ö. 430/1039) Takvîmü l-edille fî usûli l-fıkh ve Serahsî nin (ö. 482/1090) el-usûl adlı fıkıh usûlüne dair yazdıkları eserlerde yer almaktadır. Bu dönemde mu tezilî âlimlerin eserlerinde de hadis usûlüne dair önemli bilgiler bulunmaktadır. Ebu l-kasım el-belhî nin Kabûlu l-ahbâr ve ma rifeti r-ricâl i, Kâdî Abdülcebbâr ın (ö. 415/1024) el-muğnî fî ebvâbi t-tevhîd ve l-adl i ve Ebu l-huseyn el-basrî nin (ö. 436/1044) el- Mu temed fî usûli l-fıkh ı bu dönemde mu tezilenin hadis usûlü hakkındaki görüşlerinin bulunduğu eserlerdir. Şiî âlimler, Ehl-i beyt e muhabbeti sebebiyle Hâkim en-nîsâbûrî nin (ö. 405/1014) Ma rifetü ulûmi l-hadis ini ilk hadis usûlü eseri kabul ederler. Şehid-i Sânî diye tanınan Zeynüddin b. Ali el-âmilî nin (ö. 966/1558) el-bidâye fî ilmi d-dirâye adlı eseri Şia nın önemli hadis usûlü kitaplarındandır. Eser, müellifi tarafından er-riâye fî ilmi ddirâye adıyla şerhedilmiştir. Hüseyin b. Abdüssamed el-hârisî nin Dirâyetü l-hadis, Muhyiddin el-musevî el-gureyfî nin Kavâidü l-hadis adlı eserleri de Şia nın önemli hadis usûlü kitapları arasında yer alır. Ehl-i hadîsin yazdığı eserler a. Râmehürmüzî (ö. 360/971), el-muhaddisü l-fasıl beyne r-râvî ve l-vâî, günümüze ulaşan ilk müstakil hadis usûlü eseridir. Eserin telif amacı ravi vefakih arasındaki farkı ve bu ikisinin önemini ortaya koymaktır. Eserde daha çok isnadla ilgili bilgiler bulunmaktadır. Hadis usûlü konularının çoğuna değinmemektedir. b. Hâkim en-neysâbûrî (ö. 405), ma rifetu ulûmi l-hadîs, Eseri, hadis ehline yönelik eleştirileri cevaplamak ve insanların bidate düşmesini önlemek amacıyla yazdığını belirtmektedir. Konuları nev kelimesiyle oluşturduğu 52 başlık altında senetli olarak vermektedir. Kitabetül-hadis ve hadis okuma ve okutma adabı dışında usul konularının çoğunu ele almaktadır. Konuyla ilgili önceki alimlerin görüşlerini naklettikten sonra kendi görüşlerini de vermektedir. Tâhir el-cezâirî, Tevcîhu n-nazar da eseri özetlemiştir.

c. Hatîb el-bağdâdî (ö. 463/1071), el-kifâye fî ilmi r-rivâye. Hadis usûlü konularının hemen hepsini içermektedir. Hem önceki alimlerin görüşlerini aktarmakta hem de kendisi önemli değerlendirmeler yapmaktadır. Kendisinden sonra gelen alimleri en çok etkileyen eserdir. Bu üç eser dışında İbn Hibbân ın (ö. 354/965) el-mecrûhîn isimli eserinin mukaddimesi, Hattâbî nin (ö. 388/998) Meâlimü s-sünen mukaddimesi, Ebu l-hasen Ali b. Muhammed el- Kâbisî nin (ö. 403/1012) Mulahhasu l-muvatta mukaddimesi, Ebû Ya lâ el-halîlî nin (ö. 446/1054) el-irşâd fî ma rifeti ulemâi l-hadîs i, İbn Abdilberr in (ö. 463/1071) Câmiu beyâni lilm i ile Muvatta şerhi et-temhîd in girişi bu dönemde hadis usûlü hakkında bilgi bulunan eserlerdir. Bu dönemde yazılan eserlerin en önemli özelliği bütün bilgileri senetli olarak vermeleridir. 2. Müteahhirûn dönemi eserleri a. Kâdî İyâz (ö. 544/1149), el-ilma ilâ ma rifeti usûli r-rivâye ve takyîdi s-semâ. Mağrib de yazılmış ilk hadis usulüdür. Eser, usûl konularının çok az bir kısmını ihtiva etmektedir. Delil olarak zikrettiği hadisler dışında bilgileri senedsiz olarak nakletmektedir. b. Meyâncî Ebu l-hafs Ömer b. Abdülmecid (ö. 580/1184), Mâ lâ yese u l-muhaddise cehluh. On sayfalık küçük bir risaledir. Hadis usulünün temel konularının özeti niteliğindedir. c. Ebû Amr Osman b. Abdirrahman eş-şehrizûrî (ö. 643/1245), Ulûmu'l-hadîs. Mukaddimetu İbni s-salâh diye de meşhurdur. Eşrefiyye Dâru'l-hadîsindeki hocalık yıllarında ders notları olarak hazırlanmış, daha sonra bir araya getirilmiştir. Bu sebeple konuların sıralanışında aksaklıklar görülür. Hadis ilimlerini nev dediği 65 başlık altında ele almakta ve hadis usûlünün bütün konularını ihtiva etmektedir. Müellif sadece nakil yapmamış kavramların tanımını yapmış, konularla ilgili değerlendirmelerde bulunmuştur. Ulûmu l-hadis in telifinden sonra hadis usûlü konusunda yazılan eserlerin hemen tamamı onu esas almıştır. Üzerine bir çok şerh, haşiye, ihtisar, nazım ve tekmile anlamında nüket çalışmaları yapılmıştır.. Ulûmu l-hadîse dayanarak yazılan meşhur eserler Nevevî (ö. 676/1277), Mukaddime yi önce el-irşâd adıyla ihtisar etmiş sonra bunu da ihtisar ederek et-takrîb i yazmıştır. Bu kısaltma yaygın şekilde okunmuştur. İbn Kesîr (ö. 774/1372), Mukaddime yi İhtisâru ulûmi l-hadîs diye özetlemiş, eksik gördüğü bazı yerleri tamamlamıştır. Son dönem alimlerinden A. Muhammed Şakir (ö. 1958) ona, el- Bâisü l-hasîs adıyla şerh yazmıştır. İbn Hacer (ö. 852/1448), Mukaddime yi, Nuhbetü l-fiker adıyla kısaltmıştır. Bununla yetinmeyen İbn Hacer, konuları kendine göre yeniden dizayn etmiş, ek bilgiler vermiş ve İbn Salâh a eleştiriler de getirmiştir. İbn Hacer bu kitabını, Nüzhetü n-nazar adıyla şerh etmiştir. İbn Hacer in her iki kitabı da en çok okunan kitaplar arasındadır. Zeynuddîn el-irâkî (ö. 806/1403) Mukaddime yi kolay ezberlensin diye elfiyye tarzında 1002 beyitte şiir halinde özetlemiştir. Elfiyye nin birçok şerhi vardır. En meşhuru Sehâvî nin Fethu lmuğîs idir. Suyûtî de (ö. 911/1506) Mukaddime yi Elfiyye adıyla nazma çekmiştir. Ayrıca Suyûtî, Nevevî nin Takrîb ini, Tedrîbu r-râvî fî şerhi Takrîbi n-nevevî adıyla şerhetmiştir. Suyûtî bu şerhte 65 olan konu başlığını 93 e çıkarmıştır. Hadis usûlünün önemli kaynakları arasında yer alır.