Bilim Teknik 03.12.2005 İzmir deprem dizilerinin nedeni, faylardaki 'Çiçek yapısı' İzmir ve çevresinde son 15 yılda meydana gelen orta büyüklükteki üç deprem, bölgenin doğrultu atımlı fayların kontrolünde şekil değiştirdiğini gösteriyor. Bu değişiklik bölgesel ölçekte Gümüldür ve Bigadiç arasındaki kuşak boyunca uzanan kabuksal ölçekteki transfer zonunun varlığıyla açıklanabilir. Diri Fay Araştırma Ekibi* B ilim adamları ve devletin yetkili kurumları ile meslek odaları, her depremden sonra halka hitaben yaptıkları konuşmalarda yapılması gerekenleri sistematik olarak sıralar, bu konularda yazılı ve sözlü açıklama yaparlar. Acaba bilim adamları, özellikle yerbilimciler, deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında ne yapacakları konusunda yeterli bilgiye sahipler mi? Medya'ya çıkan bilim adamları, gerçekten elde ettikleri bilgilere göre mi konuşuyor, yoksa klasik bilgileri mi aktarıyorlar? Bu yazıda Ekim-2005 İzmir depremleri ile ilgili olarak, DEÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü Diri Fay Araştırma Ekibi tarafından yapılan çalışmaları ve elde edilen bilimsel verileri aktaracağız. DEPREM ÖNCESİNDE YAPILANLAR İzmir ve Balıkesir arasında uzanan ve deprem üretmesi beklenen ana faylar, ilk kez Orhan Kaya (1979, 1982) tarafından yayımlandı. Yöredeki en kapsamlı çalışma, farklı disiplinlerde bulunan verileri bir araya getiren Radius projesidir. Bu verilerden yerbilimsel olanları, MTA Ege Bölge Müdürlüğü jeologları ve Kaya (1979, 1982) tarafından yapılmış olan jeoloji haritaları baz alınarak hazırlandı. Radius projesinde revize edilen bu haritalar, MTA'nın 2005 tarihli raporlarında bir revizyon daha geçirdi. 1999 Körfez depremi, her ne kadar Türkiye'deki yerbilimleri çalışmalarına önemli bir ivme kazandırmış olsa da, üniversitelerde kurulmaya başlayan araştırma merkezleri, bilimsel araştırma yapmak yerine, döner sermaye kapsamında ticari etütler yapmaktan ileri gidemedi. Ancak, MTA, DEÜ-Deniz Bilimleri ve DEÜ-Jeoloji Mühendisliği Bölümü-Diri Fay Araştırma Ekibi'nin yaptığı çalışmalarla yeni veriler elde edildi. MTA topladığı verileri 10754 ve 10756 nolu raporlarında 29 Ekim 2005 tarihinde kamuoyuna duyurdu. DEÜ-BAP ve TÜBİTAK projesi çerçevesinde tarafımızdan yapılan çalışmaların sonuçları ise, birçok ulusal ve uluslararası kongrelerde tartışıldı, fakat çok az bir kısmı yayımlandı (3,5, 17-22). Öte yandan, DEÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Piri Reis ve MTA Sismik-1 gemisinin İzmir ve Sığacık Körfezi açıklarında, yaptıkları çalışmalar bulunmaktadır (9,10).
İZMİR-BALIKESİR TRANSFER FAY SİSTEMİ Çalışmalarımız, İzmir ve çevresindeki depremlerin MTA çalışanlarının iddia ettiği gibi 13 fayla açıklanamayacağını göstermektedir (Emre ve diğ. 2005). Yöredeki tektonik çok daha karmaşık ve kabuksal ölçekte bir fay sistemi şeklindedir. Bu sistemin karadaki uzanımı, İzmir (Gümüldür) ile Balıkesir (Bigadiç) arasındadır (Şekil 1). Bu kuşak içinde yeralan fay parçaları, hem doğrultu atımlı hem de eğim atımlı normal fay şeklinde çalışmaktadır. Bu verilerimiz (17-22), Utku'dan (2005) referans gösterilmeden kullanılmıştır. Şekil 1. Türkiye'deki depremlere neden olan ana fay zonları (15, 13, 3). İzmir ve çevresi İzmir-Balıkesir Transfer Fay Zonu (İBTZ) içinde kalmaktadır. KAFZ: Kuzey Anadolu Fay Zonu, DAFZ: Doğu Anadolu Fay Zonu, ÖFZ: Ölü Deniz Fay Zonu, BZSZ: Bitlis-Zagros Sütur Zonu. Bu fay kuşağı 65 milyon yıl önce Neotetis okyanusunu kesen bir transform fay zonu şeklinde oluşmaya başlamış (A. Okay ve diğ. 1996) ve günümüze kadar farklı zamanlarda yeniden aktif hale geçerek (3, 14, 17-22), İzmir ile Balıkesir arasında bulunan bu fay sistemi, Anadolu ve Afrika levhalarındaki gerilim değişimlerine bağlı olarak (15, 16), oluşumundan bu yana sol veya sağ yönlü doğrultu atımlı fay zonu şeklinde çalışmıştır (E. Bozkurt ve H. Sözbilir, 2005). Bunun en belirgin göstergeleri, fay düzlemlerindeki birbirini kesen fay çizikleridir (Şekil 2-A). Şekil 2. Faylanma türüyle ilgili arazi fotoğrafları: a) İzmir-Balıkesir Fay Zonu içindeki fay parçalarının yeniden aktif hale geçtiğini belgeleyen bir fay düzlemi. Fay düzlemi üzerindeki doğrultu atımlı (1) hareket oblik atımlı (2) bir hareketle kesilmektedir. b) yapıların bahçe duvarlarında oluşan sağ yönlü ötelenmeler. Demircili Koyu'nda
gözlenen c) çatlaklar ve d) eğim atım bileşenli kırılmalar. DEPREM SONRASINDA YAPILANLAR 17 Ekim 2005'te meydana gelen depremlerden sonra Kandilli, USGS, Harward ve SED gibi merkezlerden toplanan veriler, depremin Karaburun Yarımadası'nın güneyinde oluştuğunu ve KD-doğrultulu sağ yönlü veya KB-doğrultulu sol yönlü bir faydan kaynaklandığını gösterdi. Bu veriler 1/25000 ölçekli diri fay haritalarına aktarıldığında, deprem dış merkezlerinin Sığacık Körfezi'nin orta ve batı bölümünde yoğunlaştığı gözlenmektedir (Şekil 3). Arazi gözlemlerinde, Demircili Koyu'ndan Yağcılar köyüne kadar uzanan bir zon boyunca yüzey deformasyonları tespit edildi. İncelemeler, K40-70D doğrultusunda uzanan çatlakların sağ yönlü doğrultu atımlı faylanma mekanizmasıyla oluştuğunu ve bazı kesimlerde sıvılasma izlerinin geliştiğini göstermektedir (Şekil 4). Şekil 3. Ekim-2005 ve Nisan-2003 depremlerinin ana şoklarını ve bu depremlere neden olan diri fayları gösteren jeoloji haritası. 5.9 ile 3.5 büyüklüğündeki depremlerin dış merkezlerinin dağılımları çiçek yapısını oluşturan birden fazla fay segmentinin kırıldığını göstermektedir. Karada haritalanan fayların denizdeki uzanımları Ocakoğlu ve diğ. (2004-2005)'nin sismik kesitlerinden yararlanılarak yeniden çizilmiştir.
Şekil 4. Ekim-2005 depremleri sırasında Demircili sahilinde oluşan yüzey deformasyonlarını gösteren arazi krokileri 21 Ekim 2005 saat 00.40'ta 5.9 büyüklüğündeki başka bir deprem meydana geldi. Gözlemlerimiz, 17 Ekim depreminde oluşan çatlak ve kırıkların iki kat daha fazlalaştığını ve yeni kırıkların oluştuğunu gösterdi. Yeni depremde D-B doğrultulu ve eğim atım bileşeni olan kırıklar da oluştu. 200 m. kadar izlenebilen bu kırıklar üzerindeki düşey atım miktarı 8 cm olarak ölçüldü (Şekil 4). 17 Ekim depreminde hasar gören bazı binaların, 21 Ekim depreminde duvarları yıkıldı (Şekil 5). Sığacık Koyu içinde de, K20D ve K-G doğrultusunda uzanan ve yüzeyde 500 metre izlenebilen kılcal bir yüzey çatlağı saptandı ve haritalandı. Bu kırık üzerine inşa edilmiş binalar orta derecede hasar gördü, duvarları makaslandı ve bacaları yıkıldı. Benzer hasarlar Gülbahçe'de ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nde ve Seferihisar ile Urla-Kuşçular çevresindeki bazı yapılarda da saptandı. Şekil 5. Ekim-2005 depremlerinin şiddetine bağlı olarak yapılarda gözlenen hasarlar. a) 17 Ekim depreminden sonra fay zonu üzerindeki binaların çatlayan duvarları, b) 21 Ekim depreminden sonra yıkılmıştır. Bu veriler, Richter ölçeğine göre 5.9 büyüklüğünde oluşan iki depremdeki hasar derecesinin, Mercalli şiddet ölçeğine göre VII şiddetine kadar yükselmiş olduğunu belirtir. Bu hasarları bir günlük gezilerle saptayabilmek olanaklı değildir.
Sonuçta, buna dayanarak "Kayda değer hasar olmadı (Utku-2005-CBT)" demek, gerçekçi bir yaklaşım olmayacağı gibi, devletin yöre halkına yapacağı yardımın kısıtlanmasına da yol açacağından, sakıncalıdır. DEPREM DİZİLERİNİN NEDENLERİ Kandilli Deprem Araştırma Enstitüsü 2005-İzmir depremlerinin deprem dizileri şeklinde geliştiğini kamuoyuna duyurmuştur. MTA (2005) bu olayı, K-G doğrultulu Gülbahçe Fayı'nın parçalı kırılmasına bağlamış, Utku (2005) ise olası ikincil fay zonlarının birbirine paralel gelişen kırılmaları şeklinde arazi verilerine uymayan-teorik bir yaklaşımda bulunmuştur. Çalışmalarımız, 2005 deprem dizilerinin, Karaburun yarımadası ile Seferihisar yükseltisi arasında kalan bölgedeki faylarda gelişmiş olan "çiçek yapısı"ndan kaynaklandığını göstermektedir (Şekil 3). Bu çiçek yapısı; doğrultu atımlı faylanmanın önemli özelliklerinden biri olan ve ana faya bağlı fay parçacıklarının yüzeye doğru dallanarak, çiçek kesitine benzeyen bir görünüm sunması şeklinde açıklanabilir. Tarafımızdan saptanan bu çiçek yapısı, KD-GB doğrultulu fay parçalarının yanı sıra K-G ve KB-GD doğrultulu diri fay parçaları da içermektedir. Verilerimiz, depremler sırasındaki kırılmaların, birbirleriyle bağlantılı ve farklı doğrultulardaki diri fay segmentleri üzerinde geliştiğini göstermektedir (Şekil 3). Bu nedenle, aktif tektoniğe hizmet eden temel jeoloji haritaları olmadan sismolojik verileri doğru yorumlamak olanaklı görülmemektedir. SONUÇLAR VE ÖNERİLER İzmir ve çevresinde son 15 yılda meydana gelen orta büyüklükteki üç deprem (1992- Doğanbey, 2003-Urla ve 2005-Demircili) bölgenin doğrultu atımlı fayların kontrolünde şekil değiştirdiğini göstermektedir. Bu şekil değişikliği bölgesel ölçekte İzmir (Gümüldür) ve Balıkesir (Bigadiç) arasındaki kuşak boyunca uzanan kabuksal ölçekteki transfer zonunun varlığıyla açıklanabilir (Sözbilir ve diğ. 2003). Bu hattın batısında kalan ve Karaburun'a kadar gözlenen faylar, aynı fay sistemi içinde ele alınmalı ve bölgenin deprem potansiyeli bu fay kuşağının varlığı gözetilerek değerlendirilmelidir. İzmir özelinde ve Türkiye genelinde yapılan/yapılacak olan diri fay haritaları Üniversite-MTA- Afet İşleri Genel Müd. gibi kurumların işbirliği ile yapılmalıdır. Bu ekiplerdeki elemanlar arazide fayı tanımlayabilecek ve bu faylarla ilişkili olarak gelişmiş yapıları yorumlayabilecek düzeyde bilgi birikimine sahip arazi jeologları, sismolog ve jeomorfologlardan oluşturulmalıdır. Bu ekipler deprem ürettiği bilinen faylarda acil olarak paleosismolojik çalışmalar yapmalı ve depremlerin tekrarlanma periyotlarını ortaya çıkarmalıdır. Sonuç olarak, bir yerbilimci hem deprem öncesinde ve hem deprem sonrasında, İhsan Ketin, Aykut Barka veya Orhan Kaya gibi bilimsel temellere dayalı arazi verisini yılmadan sürekli üretebilmeli ve A.M.C. Şengör gibi üretilen verilerden teorik modeller çıkarabilmeli ve Kazım Ergin gibi depremin sayısal parametrelerini yorumlayabilmelidir. Bu değerlerdeki bilim adamları arttıkça, depremlerde oluşan zararlar en aza inecek ve kamuoyunda da, bugüne kadar bilgi üretmeden konuşan bilim adamlarının söylentileriyle
sürekli gerileyen deprem bilinci belli bir düzeyin üzerine çıkabilecektir. *Doç.Dr. Hasan Sözbilir, Araş.Gör. Ökmen Sümer, Araş.Gör. Bora Uzel, Araş.Gör.Dr. Fuat Erkül, Araş.Gör. Yalçın Ersoy, Prof.Dr. Uğur İnci ve Prof.Dr. Cahit Helvacı Dokuz Eylül Üniv., Mühendislik Fak., Jeoloji Müh. Böl. Bornova-İZMİR Kaynaklar 1- Bozkurt, E. ve H. Sözbilir, 2005. Geodin. Acta. 2- Emre Ö. ve diğ. 2005. MTA rapor No: 10754, Ankara. 3. Erkül, F., ve diğ. 2005. Geological Journal, 40/5, 545-570. 4- Genç, C.Ş., ve diğ. 2001. Geodin. Acta, 14, 45-55. 5- İnci, U., ve diğ. 2003. Cumhuriyet Bilim Teknik, 2003, sayı 848, 6-7. 6- Kaya, O., 1979. TJK Bült., 27/1, 1-7. 7- Kaya, O., 1982. Türkiye Jeol. Kong., 59-72. 8- Ocakoğlu, ve diğ. 2004. Tectonophysics 391, 67-83. 9- Ocakoğlu, ve diğ. 2005. Marine Geology, 219, 155-171. 10- Okay, A. ve diğ. 1996. Cambridge University Press, 420-441. 11- Radius Projesi, 1999. Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul. 12- Reilinger ve diğ. 1997. J. Geophys. Res., 102, 9983-9999. 13- Ring, U. ve diğ. 1999, J. Structural Geology, 1575-1601. 14- Şengör, A.M.C. 1987. Geol. Soc. London, 28, 575-589. 15- Şengör, A.M.C. ve diğ. 1985. Soc.Econ. Paleontologists and Mineralogist, 37, 227-264. 16- Sözbilir, H. ve diğ. 2003. 56. TJK, 85-86, Ankara. 17- Sözbilir, H. ve diğ. 2003. International Workshop on the North Anatolian, East Anatolian and Dead Sea Fault Systems, 87, Ankara. 18- Sözbilir, H. ve diğ. 2004. ATAG-8, 22, Elazığ. 19- Sözbilir, H. ve diğ. 2004. 32nd International Geological Congress. Part II, 894, Italy. 20- Sümer, Ö. ve diğ. 2004. ATAG-8, 23, Elazığ. 21- Sümer, Ö. ve diğ. 2005. Active Tectonics of the Aegean, Abstracts, 132 İstanbul. 22. Utku, M. 2005. Cumhuriyet Bilim Teknik, 2005, sayı 927, 16-17. -- ehaberci -- Yeniden [BU BELGENIN ANA SAYFASINA GECIS] Garildi 1.0 Aybim Bilgisayar Tic. Ltd.tarafindan hazirlanmistir. Yorum ve Onerileriniz icin : garildi@yore.com.tr