ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI Burak Turna
4
SAVAŞ ZEMİNİ OLUŞUYOR İngiltere / Runnimede, 1215 Ocak... Runnimede de her zamanki gibi yağmur yağıyordu. Kara bulutlar çökmüştü ormanın, şehrin üzerine. Kalenin dışında pek fazla köylü görünmüyordu. Sadece kale içindeki pazarda mallarını satmak için gelmiş birkaç tüccar vardı, hepsi bu. Kendi aralarında konuşuyor ve söyleniyorlardı. Toprak ağası baronlar vergileri gittikçe artırıyordu. Bunun nedeni de Kral ın sürekli kendilerinden asker ve para talep etmesiydi. Biraz sonra kaleye alınacaklardı ama atlarını dışarıda bırakmaları istenmişti onlardan. Kral, kendi atları dışında başka atların pisliğini kale içinde görmek istemiyordu. Tüccarlardan biri yüksek sesle bağırdı: Zaten Baronlar, Kral ın artık çok olduğunu ve ona gereken dersi vereceklerini söylüyorlar. Evet, işini bitireceklermiş diye ekledi bir diğer tüccar. Papa III. Innocent da onları destekliyormuş ama poli- 5
tika gereği Kral ın yanında gibi görünüyormuş Adam bunu söylerken sanki çok gizli bir kaynaktan bu bilgileri alıyormuş hissi yaratacak beden hareketleri yapmıştı. Bunların hepsi uydurma, pagan büyücülerin uydurmaları bunlar Neden böyle bir yalan uydurma gereği duysunlar ki? Çünkü Papa onların hepsini yok ettiriyor, kızıl pelerinli büyücüleri ve siyah giysili cadılarını yaktırıyor. Bence sen tamamen yanılıyorsun; bu yaktırma hikâyeleri, hep gerçeği gizlemek içinmiş. III. Innocent ın anti-papa olduğunu düşünüyor insanlar, söylentiler var böyle Ama o anti-papa dan daha da öte, gerçek bir Hıristiyan bile değil, o bir pagan diyorlar... Yok edilen atalarının öcünü almak için bunu yapmış olan bir pagan Saçmalık bu! Söylentilerden haberin yok senin galiba Ne söylentileri? Hey, bunların hepsi saçmalık Bunları o cadılar uyduruyor olmalı Yakılası yaratıklar Bunu söyleyen tüccar, başını olumsuz bir ifade ile salladı ve at arabasının arkasından koca bir çuvalı yere indirdi. John hepsini öldürecek, Kral John hepsini öldürecek Baronları öldürmeye gücü yetmez, bütün ordusunu onlardan alıyor. Üstelik onların bağlantılarına ihtiyacı var, topraklarına ihtiyacı var İngiltere nin ve ona bağlı toprakların Kralı John zor durumdaydı. Sürekli baskı geliyordu toprak sahiplerinden ve Papa dan Özgürlük geldiğinde, kendi gücünün azalmaya başla- 6
yacağını biliyordu, güç sonsuz olamaz, diye düşünüyordu. Yapılacak fazla bir şey yoktu Onlarla anlaşacak ve isteklerini yerine getirecekti Baronlar ve kilise daha da özgür olacaktı Ama insanlar Bu onların sorunu, diye düşünüyordu John. Magna Carta yı imzalayacaktı Ailesi ve krallığı ancak bu şekilde kurtulabilirdi. Papa yı baronların tarafında yer almaması için bir kez daha tehdit etmişti, ama onun kendisine söz vermiş olmasını yeterli görmüyordu. Baronlarla Papa aynı çıkarlara sahipti, toprakları yönetiyorlardı ve dünyevi güce ihtiyaçları vardı. John buna dayanamıyordu ama yapacağı hiçbir şey yoktu, ekonomik güçleri yönetenlerle anlaşmalıydı ama asla istedikleri gibi at oynatmalarına da izin vermeyecekti. Papa nın güç elde etme çabasını anlayamıyordu; samimi bir Hıristiyan, insanları yönetme gücünü elde etmek istememeliydi. Doğu da yeşermişti Hıristiyanlık ve Batı ya geldiğinde sıkılmış limona dönmüştü. Kendisiyle savaşıyordu John; bu sırrı dünyaya açıklarsa eğer, o zaman kendi gücünü tamamen yitirebilirdi, insanlar buna inanmayabilirdi. En yüksek dini otoritenin, çıkar sahipleriyle ortak çalışıyor görünmesi kabul edilemezdi. Yoksa söylentiler doğru muydu? Paganlar, Hıristiyanlığı ele geçirmeye mi uğraşıyordu? Baronlar, geniş tahta bir masanın etrafında oturmuş, yemek sonrası konuşmalarına devam ediyordu. Büyük toprakların kullanılmasına ve ticarete yön veren, ekonomik güce hükmedendi onlar. Odanın içine sızan gün ışığı, kimsenin içine ferahlık vermiyordu. Saatlerdir süren tartışmaların son bulması gerekiyordu artık. Biraz sonra efendiler devreye girecekti. 7
Ve dışarıda bekleyen şövalyelere, aldıkları kararı kesin olarak bildirmeliydiler. Kral John mutlaka susturulmalı, onu tehdit etmeliyiz. Efendilerimizin bizden istediği şartları ona dayatmalıyız. Evet, efendiler Eğer onların emirleri yerine gelmezse büyük bir lanet çekeceğiz üzerimize. Dünyanın sonu buradan başlayacak Böyle söylediler bana, bizler dünyanın sonunun başlaması için gereken adımı atıyoruz. Tanrım! Her şey büyük sonu hazırlamak için değil mi? Ama bu Tanrı nın iradesine aykırı! Sadece o, dünyanın sonunu hazırlayabilir Biz, Ölüm Kardeşliği örgütünün bir parçasıyız Bu yaftadan kurtulmamız imkânsız! Ölüm Kardeşliği! Bu ne lanetli bir isim böyle Dünyayı ele geçirecek olan gelecek kuşakların birer hizmetkârıyız sadece ve onlar bu dünyaya hükmetmeye başladıkları anda da dünyanın sonu gelecek Efendiler Aziz Malacchia ya geleceği gösteren efendiler, sonun mutlaka geleceğini söylüyorlar Malacchia dan sonra 112. Papa geldiğinde dünyanın sonunun geleceğini söylüyorlar Bu ne kadar uzun bir süre, ne kadar hayal edilemez bir zaman dilimi! O zaman John a gitmeliyiz ve bunu kabul ettirene kadar baskı yapmalıyız. Eğer karşı çıkarsa savaşıp onu yeryüzünden kaldıracağız Peki ya bunu kendi krallığına karşı yapılmış bir saygısızlık olarak görürse? İşte o zaman ona bu antlaşmanın insanlara özgürlük 8
getiren bir antlaşma olarak tarihe geçmesi sözünü veririz ve o da bu şeref ile ödüllendirilmiş olur. John bana Papa ile bir arada olmamamız gerektiğini söyledi. Onun gerçek Papa olmadığını, gerçek Papa nın paganlar tarafından öldürülmesinden sonra onun yerine geçen bir büyücü olduğunu söyledi Ve dünyanın sonu gelirse bu yüzden gelecek, dedi Bu nasıl bir kaos Bizler efendilerin izinden ayrılmamalıyız, onlar bize görünmüyor ama bizle konuşuyor Mutlaka bir bildikleri olmalı Baronların toplantısı sürerken üstü başı toz içinde bir rahip girdi içeriye Herkesin gözü hayretler içinde açılmıştı. Papa, size karşı John u destekleyecek ama kalbi sizden yana Sizin kazanmanızı istiyor Efendilerin kendisi ile anlaştığını belirtiyor İnsanlığı hiçbir varoluş umutsuzluğuna sürüklemeden sona taşımak için kendi varlığının bir başlangıç olabileceğini belirtiyor Baronlar bu sözün ne anlama geldiğini çözememişlerdi ama Kral John mutlaka bu antlaşmayı imzalamalıydı 9
10
ANKARA / TÜRKİYE, 2009... Gökyüzü bulutluydu, karanlık bir kutunun içinde gibi hissediyordu kendini Tümgeneral Cemil Sever. Uzun süredir havadaydı dev kargo uçağı. Ayağa kalkıp, uçağın gövdesi boyunca sıralanmış olan askerlerin arasından geçti. Dev Rus taşıma uçağı AN-124 Condor, gökyüzündeki sarsıntılardan fazla etkilenmiyor gibiydi. Hava her ne kadar açık ve sakinse de Transilvanya Dağları nın üzerinden geçerken hava akımlarına kapılmamak imkânsızdı, sarsıntılar zaten gergin olan sinirleri iyice geriyordu. Sıkıntı basıyordu. Terlemişti. Üzerindeki savaş teçhizatı, 1. Hava İndirme Tümeni ndeki her er ile aynı seviyedeydi. Türk Hava İndirme Komandoları nın yüzlerindeki ifadeleri tek tek inceliyordu. Uçağın içindeki kırmızı ışığın sebep olduğu yansımalar nedeniyle gerçek ötesi bir görüntü hâkimdi. Silahların hepsi defalarca temizlenmiş ve hazırlanmış olmalıydı. Bu emri vermesine gerek yoktu, askerlerin hepsi de deneyimli subay ve astsubaylardan oluşuyordu. Türk ordusunun stratejik Hava İndirme Tümeni ydi onlar, sa- 11
atler içerisinde dünyanın herhangi bir yerine müdahale edebilecek bir gücü barındırıyorlardı. Aşağıdaki kargo bölümü ve üst kat, tam teçhizatlı askerlerle doluydu. Yanlarında roketleri ve ağır makinelileri duruyordu. Koyu renk üniformaları ve boyunlarındaki özel kolyeleri ile adanmış askerlerdi hepsi de. Bir süre sonra uçağın dışında parıltılar gördü. Camdan dışarı baktığında, kendi uçakları ile beraber hareket eden diğer Antonov uçaklarını seçebildiğini fark etti. Yirmi beş taşıma uçağı ile altı bine yakın asker naklediliyordu. Dünya standartları ile bakıldığında inanılmaz bir sayıydı bu. Gökyüzünü aydınlatan parıltıların uçaksavar ateşi olduğunu anladı Tümgeneral, demek dost bölgeden çıkmışlardı, artık her tehlikeye açıktılar. Yakın hava desteği olmadan bu harekâtı gerçekleştirmek düşünülemezdi bile, ama şartlar bunu zorlamış olmalıydı. Çok yüksekte uçtukları için mermiler henüz onlara ulaşamıyordu. Baraj ateşini geçtiler, kim bilir bu sadece uyarıydı belki de. Kargo kapakları açılsın! emri verildi, bir süre sonra kapaklar açılmıştı. Hedefe yaklaşıyoruz, uyarısı geldi pilottan. Ve uçakta alarm zilleri çalmaya başladı. Komandolar paraşütle atlayacakları kapının önünde sıraya girmeye başladılar hızla. Açılan kapıdan dışarısı daha iyi görünüyordu. Diğer uçakların da aynı pozisyonu aldığını gördüler. Aniden bir çatırdama oldu. Birkaç uçaksavar mermisi çok yakınlarında patlamıştı, askerler kendilerini yere attılar. Füze ateşi, dikkat füze ateşi! Pilotun uyarısı herkesin kendini korumaya almasını sağladı. Her şeye hazırlıklı olmalıydılar. Eğer uçak vurulursa açık olan kapıdan dengesizce düşmek, paraşütün açılmamasına ya da birbirine 12
karışmasına neden olabilirdi. Avrupa üzerinde bu kadar çok askerin olduğu bilinseydi eğer, hava çok daha fazla karışırdı. Gökyüzünün uzak ve karanlık bir noktasında, yerden fırlatılan hava savunma füzesinin çizdiği ışıklı eğriyi gördüler, kendilerine doğru geliyordu ama uçaklardan atılan ışıldaklar ve yanıltıcılar, füzenin hedefini bulmasını engellemişti. Patlama şiddetli oldu, uçak çok sarsıldı. Tümgeneral bir an önce atlamanın gerçekleşmesini istiyordu. Eğer ateş devam ederse vurulabilirlerdi. Heyecan had safhadaydı. Atla! emri ile ilk askerler kendilerini karanlığa bıraktılar. General Cemil Sever, askerlerin arkasından bakarken sırtlarına vurarak diğerlerini aşağı atmaya başladı. Açılan paraşütler beyaz mantar taneleri gibi dolaşıyordu karanlık denizinde. Füze geliyor! Manevra yapıyoruz! Pilotun heyecan dolu sesi doldurdu kulaklarını. Cemil Paşa, uzaklarda bir nokta gibi görünen füzenin hızla kendisine doğru yaklaştığını gördü. Gitgide büyüyordu ışıltı, tam üzerine geldiğini fark etti. Yataktan fırladı Cemil Paşa. Ter içinde kalmıştı, yanında uyuyan karısı da korkuyla sıçramıştı yatağından. Cemil, ne oldu, yine rüya mı gördün? Hayırdır inşallah! Evet hanım, evet. Hadi yat uyu sen, hayırlara karşı gelsin. Ne gördün söylesene? Bir şey yok, sadece çok gerçekçi bir rüya. Sanki geleceği görüyorum. 13
Ne diyorsun sen? Ne geleceği? Bir görev Çok zorlu bir görev, askerlerimle Avrupa nın üzerinde uçuyoruz. Sonra bir ateş açılıyor. Üzerime doğru bir füze gelirken uyanıyorum. Buna benzer rüyaları görüyorum birkaç gündür. Hayırdır, var mı böyle bir görev? Henüz bir şey yok ama karargâha sık sık gelen emirlerden, sanki yeni bir görevin verileceğine dair bir izlenim edindim. Kim bilir? Çok saçma ama neden Avrupa ya acil bir görevle gitmek zorunda kalalım, belki midemdeki sıkıntıdandır gördüğüm rüyalar? Hadi yat uyu. Yok, ben biraz televizyon seyredeceğim. Cemil Paşa kalkıp salona geçti. Demlikte kalan çayı ısıttı. Televizyonda kanalları dolaşırken haberlere rastladı. Aralık duran pencereden ılık bir hava esiyordu bu gece, rahatladı birazcık. Çay, keyfini yerine getirecekti. Dünya ekonomisi hızla bir sarsıntıya doğru gidiyor. Uzun süren ekonomik genişleme ve suskunluk dönemi sona ermek üzere. Amerika Birleşik Devletleri borçlanma konusunda daha muhafazakâr davranacağını belirtti. En kısa zamanda bütçe ve dış ticaret açıklarının azaltılması politikalarının uygulamaya konacağı, gelen haberler arasında. Faizlerdeki artış nedeniyle Avrupa piyasalarından hızlı sermaye çıkışı meydana geldiği söyleniyor. Değer kazanan Amerikan doları nedeniyle ihracatta yavaşlama ve Avrupa nın dış satımlarında canlanma beklense de genel ekonomik durgunluk bu canlanmanın etkilerini aza indirebilir. Çin ekonomisi ise alarm sinyalleri veriyor. Son zamanlarda Batılı sermaye hareketlerine karşı girişilen toplu şiddet olayları nedeniyle doğrudan sermaye yatırımlarında büyük azalma meydana geldi. Çin para birimi Yuan ın değer kazanması Asya borsaların- 14
da büyük bir karışıklığa neden oldu. Seul Borsası yüzde 4,5 düşerken Nikkei nin yüzde 2,7 düşmesi paniği körükledi. Japonya, Asya bölgesindeki yatırımlarının genelde yavaşlayabileceği sinyalini vermesi nedeniyle borsalardaki düşüşün daha da hızlanması ve mali sistemin ciddi bir türbülansa girmesi bekleniyor. Hollanda ve Fransa da gerçekleşen saldırılarda pek çok yabancıya ait ev ve iş yeri tahrip edildi. Yaralıların sayısı henüz belli değil. Yaralılar arasında Türklerin de olabileceği belirtiliyor. Avrupa Birliği Konseyi, Birliğin artık işlevselliğini yitirmeye başladığını ve gerileme dönemine girdiğini resmen açıkladı. Avrupa Birliği nin bazı üyelerinin birlikten ayrılmak üzere olduğu, gelen haberler arasında. Konu ile ilgili olarak Brüksel e bağlanıyoruz. Rusya Devlet Başkanı, son üç ay içinde ikinci kez Türkiye yi ziyarete geldi. Başbakan la görüşen Rusya Devlet Başkanı, Rusya nın Kafkaslarda izlediği politikaları yumuşatması ve buradaki Türk topluluklarına kendi kendini yönetme hakkı tanınması durumunda, ilişkilerin şimdiye kadar görülmemiş ölçüde iyileşeceği mesajının memnuniyetle karşılandığını belirtti. Bu konuda önemli adımların atılması bekleniyor. Ermenistan, Rusya dan gelen şiddetli baskılar sonucunda, sözde Ermeni soykırımı iddiaları konusunda sessizlik politikası izleyeceğini belirtti ve işgal altında tuttuğu Azeri topraklarından çekileceğini duyurdu. Azerbaycan ve Nahçıvan arasındaki koridorun Azeri kontrolüne bırakılmasının da kabul edilmesiyle, Türkiye Cumhuriyeti nin Asya ile arasındaki engeller kalkmış oluyor. Cemil Paşa, elinde çay bardağı ile kalkıp dolaşmaya başladı. Balkona çıkıp güzel havayı içine çekti. Rahat değildi nedense, dağılmıyordu içindeki sıkıntı. Güzel haberler de geliyordu ama garip bir hava çökmüştü sanki dünyanın üzerine, bunu hissedebiliyordu. 15
İstanbul da patlayan büyük bombalar öncesinde de aynı huzursuzluğu hissetmişti, havadaki boğuculuğu hâlâ hatırlıyordu. Şimdi ona benzer bir duygu içindeydi. Gerilip sıktı kendisini, mücadeleci hislerle doldu. Her ne olursa olsun her şeye hazır olduğunu biliyordu. Eğer bir gün görev verilirse, dünyanın neresinde olursa olsun bizzat savaşmayı göze alabilirdi, Türkiye nin çıkarları için gereken her fedakârlık yapılacaktı, yapılmalıydı. Haberlerin sesi geliyordu arkadan, ekranda patlayan flaşlar ve politikacıların görüntüleri vardı. Odanın içindeyse loş bir ışık yanıyordu. Cemil Paşa, balkondaki sandalyeden gökyüzünü seyretmeye devam etti. Japonya, Çin ile had safhada gerilen ilişkileri dengelemek için Rusya ile münasebetlerini geliştirmeye çalışıyor. Ancak Rus Devlet Başkanı, Japon Başbakanı nın, Kuril sorununda Japonya nın daha fazla ödün vererek anlaşma yapma önerisini reddetti. Rus Devlet Başkanı, Rusya nın Kuril ile ilgili tutumu bellidir. Habomai and Shikotan kayalıklarını Japonya ya geri verebiliriz ama bunun dışında tek bir adım bile atmayı düşünmüyoruz, diyerek Japon Başbakanı nı hayal kırıklığına uğrattı. Bölgede hızla yalnızlaşan Japonya nın, Amerika nın istediği tüm savunma ve üs kullanma anlaşmalarına onay vermesi bekleniyor. Japon Hükümeti nden, Tayvan ın son zamanlarda artan bağımsızlık isteklerine olumlu bakıldığı açıklaması, politik arenanın kızışmasına neden oldu. Fransa da solcu öğrencilerle aşırı sağcıların kavgası meydan muharebesine döndü, polisin yetersiz kalması nedeniyle jandarma birliklerinin devreye girdiği belirtiliyor. Baltık cumhuriyetlerinden Litvanya da, iki Rus aile, kimliği belirsiz kişilerin saldırısı sonucu hayatını kaybetti. Polis, görgü 16
tanıklarının saldırganların yabancı olduğu yönünde tahmin yürüttüğünü belirtti. Son zamanlarda Ruslara karşı yapılan saldırıların artması, Rus kamuoyunda büyük infial yarattı, saldırıların Avrupa da güçlenmeye başlayan Nazi güçleri ile bağlantılı olduğu iddiaları, durumun daha da kritikleşmesine neden oluyor. Hemen hemen her yerde aynı haberlerden bahsediliyordu. Avrupa Birliği ile ilgili tartışmalar arttıkça durum daha da kötüleşiyordu. Avrupa içindeki Türk karşıtları, Türkiye ye karşı sürdürülen ayrımcı politikaların da etkisiyle seslerini yükseltiyorlardı. Dünya sallanmaya başlamıştı, ölüm rüzgârları yaklaşıyordu. Kristallnacht Münih, Turkische Strasse / Almanya, 2010 Hızlı adımlarla sokağa fırladı Rüya. Hava kararmaya başlamıştı. Polisin telefonu geldiğinde banyodan yeni çıkmıştı daha. Saçlarını tam kurutamadan üzerine ince bir şeyler giydi, yan odada uyuyan annesine bile haber vermeden dışarı fırladı. Ne olduğunu bilmiyordu ama kötü bir şeyler olduğuna dair kesin bir his vardı içinde. Telefonu açan polis memuru hemen babasının evine gelmesini istemişti. Sebebini açıklamamış ve soğuk bir şekilde önemli olduğunu söylemişti sadece, hepsi buydu. 17