O. HENRY DÜNYA VATANDAŞI SEÇME ÖYKÜLER



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

BÖCEK ORKESTRASININ MUHTEŞEM SINIFI

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı

KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

ŞİMDİKİ ÇOCUKLAR HÂLÂ HARİKA

MATBAACILIK OYUNCAĞI

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut GÜNAYDIN! GÜNAYDIN! Resimleyen: Burcu Yılmaz

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Öykü ASLAN KRAL KORK. Resimleyen: Sedat Girgin

AYLA ÇINAROĞLU. Mavi Boya

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Babamın Sihirli Küresi AYTÜL AKAL

TAVŞANCIK A DOĞUM GÜNÜ SÜRPRIZI

Evlat Edinilen Çocuğa Multidisipliner Yaklaşım: Vaka Örnekleri Üzerinden Evlat Edinme. Psikolog Reyhan Bahçivan-Saydam

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci

ÇAĞDAŞ DÜNYA EDEBİYATI. Goscinny / Sempé. Öykü PITIRCIK KÜÇÜK PITIRCIK. Çeviren: Vivet Kanetti. 29. basım

O. HENRY. Türkçesi Leyla İsmier Özcengiz

Bilgin Adalı HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Öykü ORMANDAKİ DEV. 4. basım. Resimleyen: Reha Barış

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Cem Akaş BUMBA İLE BİBU. Resimleyen: Reha Barış

1. SINIF TÜRKÇE. Copyright YAZAR Ahmet KÜÇÜKAYDIN Hacer KÜÇÜKAYDIN. KAPAK TASARIMI Resul KÖSE. DİZGİ - SAYFA TASARIMI Resul KÖSE

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU)

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Çetin Öner. Roman GÜLİBİK. Çeviren: Aslı Özer. 26. basım. Resimleyen: Orhan Peker

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 52, Eylül 2017, s

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

UĞURBÖCEĞİ NİN MUTLULUK HAPLARI

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

Şimdi Okullu Olduk İlkokul 1. Sınıf

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

UFUK GÜRBÜZDAL TURK 102-3

HAYAT BENİM BİLDİĞİM KADAR MI?

SARIGÖZLER ORMAN DEDEKTİFLİK AJANSI

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Tanşıl Kılıç. Roman ŞEKERLİ SİNEK. 12. basım. Resimleyen: Vaqar Aqaei

DESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK. Masal. Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez

Sevda Üzerine Mektup

Tanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK. Resimleyen: Vaghar Aghaei

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

DELİ KIZIN TÜRKÜSÜ Seçme Şiirler. Gülten Akın

Her gun. yeni bir. macera

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir.

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

Ağlat Beni Klip Senaryosu Harun KOLÇAK

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

KIRMIZI KANATLI KARTAL

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu

Delal Arya HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Sedat Girgin PERA GÜNLÜKLERİ. 5 Basım SIRLAR OTELİ. 2. Kitap

Erich Kästner KÜÇÜK ADAM VE KÜÇÜK HANIM

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

KURUKAFA AİLESİ ve CANAVARIN HAZİNESİ

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

MACERA AKADEMİSİ. Anneciğim ve Babacığım,

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Şimdi Okullu Olduk İlkokul 1. Sınıf

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Minti Monti. Kutup ayısını tanımak ister misin?

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

Kızım, evde köpek. bu köpeği eve? dedi. annesi. Zaten hep beni suçlarsın! dedi Cimcime. Mıyk! diye sızlandı köpek. Hemen gidecek bu köpek!

Hazırlayan ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Şengül Karaca. Şiir HAİKU. 1. basım. Resimleyen: Sedat Girgin

Transkript:

1

2

O. HENRY DÜNYA VATANDAŞI SEÇME ÖYKÜLER 3

O. Henry nin, The Gift of the Magi, A Cosmopolite in a Café, The Cop and the Anthem, The Love-philtre of Ikey Schoenstein, Mammon and the Archer, Springtime à la Carte, From the Cabby s Seat, An Unfinished Story, The Romance of a Busy Broker, The Furnished Room, The Last Leaf, A Municipal Report, Roads of Destiny, The Enchanted Profile, The Passing of Black Eagle, A Retrieved Reformation, A Lickpenny Lover, A Blackjack Bargainer, Shoes, Ships, The Ransom of Red Chief, The Making of a New Yorker adlı öykülerinin derlenmesinden oluşmuştur. 2009, Can Sanat Yayınları Ltd. Şti. Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. 1. basım: 2009 2. basım: Ekim 2012 Bu kitabın 2. baskısı 1 000 adet yapılmıştır. Yayına hazırlayan: Seçkin Selvi Kapak tasarımı: Ayşe Çelem Design Kapak baskı: Azra Matbaası İç baskı ve cilt: Ekosan Matbaası ISBN 978-975-07-1066-7 CAN SANAT YAYINLARI YAPIM, DAĞITIM, TİCARET VE SANAYİ LTD. ŞTİ. Hayriye Caddesi No: 2, 34430 Galatasaray, İstanbul Telefon: (0212) 252 56 75 / 252 59 88 / 252 59 89 Faks: (0212) 252 72 33 www.canyayinlari.com yayinevi@canyayinlari.com 4

O. HENRY DÜNYA VATANDAŞI SEÇME ÖYKÜLER ÖYKÜ İngilizce aslından çeviren Püren Özgören < > 5

6

O. HENRY, 11 Eylül 1862 de North Carolina da doğdu. Bir süre okula devam ettikten sonra çeşitli işlerde çalıştı. Bir bankada çalıştı. Aynı dönemde ilk öykü denemeleri yaptı, Rolling Stone adlı haftalık bir mizah dergisi çıkardı, dergi kapanınca karikatüristlik yaptı. 1896 da banka tarafından zimmete para geçirmekle suçlanınca Honduras a kaçtı; ancak karısının hasta olduğunu öğrenince dönerek hapse girdi. Hapishane revirinde çalışırken kızına maddi destek sağlamak amacıyla O. Henry adıyla öyküler yazdı. Hapisten çıktığında ünlü bir yazar olmuştu. Türkçede yayımlanan eserlerinden bazıları; Dört Milyon, Kabahat İçinde, Yeşil Kapı, Son Yaprak, Yanlış Tahmin, Kuklalar, Kalpler ve Haçlar, Viski Soda, Yaşam Dönemeçleri, Kaktüs, Harlem de Bir Trajedi... PÜREN ÖZGÖREN, 1957 de Adana da doğdu. Avusturya Lisesi nde eğitimini tamamladıktan sonra Miami Üniversitesi nde eğitim görmek üzere ABD ye gitti. 1984 ten bu yana, Yukio Mişima, Henry Miller, Lawrence Dur rell, Ernest Hemingway, Toni Mor ri son, Susan Sontag, Khaled Hosseini, Janet Wallach, Roman Polanski, Truman Capote gibi yazarların eserlerini dilimize kazandırdı. 7

8

İçindekiler Bir Noel Hediyesi... 11 Dünya Vatandaşı... 19 Polis ve İlahi... 27 Ikey Schoenstein ın Aşk Süzgeci... 37 Hırs Tanrısı ile Aşk Meleği... 43 Bahar Mönüsü... 53 Arabacı Koltuğu... 63 Bitmemiş Hikâye... 71 Borsacının Aşkı... 81 Eşyalı Oda... 87 Son Yaprak... 97 Belediye Raporu... 105 Kader Yolları... 127 Büyüleyici Profil... 157 Karakartal ın Geçişi... 167 Bir Islah Öyküsü... 183 Pinti Âşık... 193 Blackjack li Alıcı... 201 Ayakkabılar... 221 Gemiler... 233 9

Kızıl Şef in Fidyesi... 243 Bir New Yorklu Yaratmak... 257 10

BİR NOEL HEDİYESİ Bir dolar seksen yedi sent. Hepsi bu kadardı. Üstelik alt mış senti de, birer peniden oluşuyordu. Bozukluklar bi rer ikişer biriktirilmişti; bakkalla, manavla, kasapla kıran kırana çekişerek, kızarıp bozararak, o gizli suçlamadan, böylesine sıkı bir pazarlığın ancak pintiliğe işaret et tiği suçlamasından yanaklarına kan hücum ederek. Del la parayı üç kez saydı. Bir dolar seksen yedi sent. Ve ya rın, Noel di. Yapabileceği hiçbir şey kalmamıştı; küçük, eski püskü kanepeye çöküp höyküre höyküre ağlamaktan başka. Del la da öyle yaptı. Bu da, hayatın hıçkırıklardan, burun çek melerden ve gülümsemelerden ibaret olduğu, ilk sırada da burun çekmelerin geldiği yolundaki savı kanıtlıyor. Evin hanımı yavaş yavaş birinci aşamadan ikinciye ge çerken, eve bir göz atalım. Kirası haftada sekiz dolar olan, mobilyalı bir daire. Sözcükler tarife yetersiz kalır di yemesek de, yetersiz sözcüğünü kesinlikle hak ediyor. Aşağıdaki antrede, tek bir mektubun bile girmediği bir mektup kutusuyla hiçbir faninin çaldırmayı başaramadığı bir kapı zili vardı. Bir de, zile iliştirilmiş olan, üze rinde Mr. James Dillingham Young yazan bir kart. Dillingham, çoktan geçmişte kalan, sahibinin haftada otuz dolar kazandığı varsıllık dönemine özgü bir hop- 11

palıktı. Şimdi, gelirin yirmi dolara düşmesinden bu yana, Dillingham daki harfler de silikleşmiş gibiydi; küçülmeyi, alçakgönüllü ve gösterişsiz bir D ye inmeyi ciddi ciddi düşünüyorlardı sanki. Ama Mr. James Dillingham Young eve gelip de üst kattaki dairesine girdiği an, daha önce Del la diye tanıttığım Mrs. James Dillingham Young tarafından, Jim! çığlığıyla karşılanır, hararetle kucaklanır. Buysa gerçekten harika. Della ağlama faslını bitirdi ve yanaklarını pudraladı. Pencereye gidip gri avludaki gri parmaklıkta yürüyen gri ke diye baktı donuk gözlerle. Yarın Noel di ve Jim e hediye almak için yalnızca bir dolar seksen yedi senti vardı. Ay lardır, kuruş kuruş biriktirebildiği para işte bu kadardı. Haftada yirmi dolarla ancak bu kadar olur. Evdeki he sap çarşıya uymamıştı. Hiçbir zaman da uymaz. Jim e ar mağan almak için, altı üstü bir dolar seksen yedi sent. Sev gili Jim ine. Saatlerce, ona hoş bir armağan alma hayalleri kurarken nasıl da mutlu olmuştu. Seçkin, nadide, de ğerli bir şey Jim e ait olma onurunu taşıyabilecek bir şey. Odadaki pencerelerin arasındaki duvarda bir ayna var dı. Sekiz dolarlık dairelerde bu duvar aynalarından gör müş olmalısınız. Bu ince, uzun dilimlerde ancak çok za yıf ve çevik biri, yansısını hızlı sekanslar halinde gözlemleyip dış görünüşü hakkında gerçeğe yakın bir fikir edi nebilir. Della zayıf olduğu için bu konuda ustalaşmıştı. Ansızın pencereye arkasını döndü, aynanın karşısına geçti. Gözleri ışıl ışıl parlıyordu, ama yirmi saniye içinde yüzünde renk namına bir şey kalmamıştı. Çabucak saçlarını çözdü, olanca gürlüğüyle salıverdi. Şimdi, Young çiftinin sahip olmakla fena halde gururlandığı iki şey vardı. Biri, Jim in büyükbabasından babasına, ondan da Jim e kalan altın saatti. Diğeri de Della nın saçları. Seba Melikesi, apartman boşluğunun 12

karşısındaki dairede yaşıyor olsaydı, Della sırf saçlarını kurutmak için camdan sarkıtarak Majesteleri nin bütün mücevherlerini, armağanlarını gölgede bırakabilirdi. Aynı şekilde, Kral Süleyman apartman görevlisi olsaydı da olanca hazinesini bodrum katına yığsaydı, Jim in tam önünden geçerken cebindeki altın saati çıkarması, adamın kıskançlıktan sakalını yolmasına yeterdi. İşte, Della nın güzelim saçları şimdi vücuduna dökülüyor, kahverengi bir çağlayan gibi dalgalanıyor, ışıldıyordu. Dizlerinin altına kadar inen saçlar, neredeyse bir giysi gibi sarmaktaydı bedenini. Sonra, saçlarını asabice, aceleyle toplamaya koyuldu. Bir ara, bir anlığına duraladı, hareketsiz kaldı ve yıpranmış, kırmızı halıya bir-iki damla gözyaşı serpti. Hemen sırtına eski, kahverengi ceketini geçirdi; başına da eprimiş, kahverengi şapkasını. Eteklerini dalgalandırarak, gözleri hâlâ çakmak çakmak, kapıdan fırladı, merdiveni inip sokağa çıktı. Bir tabelanın önüne gelince, durdu: Madam Sofronie. Her Çeşit Saç Malzemesi. Üst kata koşarcasına çıktı, durup soluklandı; nefes nefeseydi. İriyarı, akça pakça, soğuk Madam ın hiç de safran a benzer bir hali yoktu. Saçlarımı satın alır mısınız? diye sordu Della. Saç alıyorum, evet, dedi Madam. Şapkanı çıkar da bir görelim. Kahverengi şelale dökülüverdi. Yirmi dolar, dedi Madam, gür yığını deneyimli elleriyle kaldırırken. Tamam, hemen verin, dedi Della. Ah, bundan sonraki iki saati kanatlanmışçasına geçirdi. Bayat benzetmeyi hoş görün. Jim in hediyesi için dükkânların altını üstüne getirdi. Sonunda, onu buldu. Hiç kuşku yok ki, sadece, bir tek Jim için yapılmıştı. Diğer dükkânlarda buna benzer 13

hiçbir şey görememişti; üstelik köşe bucak aramış olmasına karşın. Tasarımı yalın ve sade, platin bir saat kösteği; değerini cafcaflı süslemelerle değil, özüyle, salt varlığıyla ortaya koyan bir parça bütün iyi şeyler gibi. Tam da saat e layık değerde. Della onu görür görmez, Jim in olmalı, dedi. Tıpkı Jim gibiydi. Sessiz ve değerli. Her ikisine de uyuyordu bu tanım. Zincir için yirmi bir dolarını aldılar; Della elinde kalan seksen yedi sentle, yine uçarcasına, evin yolunu tuttu. Saatinde bu köstek varken, Jim bulunduğu her ortamda, zamanı sıkça, gönlünce merak edebilirdi. Böylesine muhteşem bir saate sahip olduğu halde, zincir yerine kullandığı eski, deri kayış yüzünden, hep gizlice bakardı ona. Della eve vardığında az da olsa durulmuş, mutluluk sarhoşluğu yerini sağduyuya bırakmıştı. Saç kıvırma maşasını çıkardı, havagazını yaktı, aşk artı vericiliğin yol açtığı tahribatı gidermeye koyuldu. Buysa neresinden bakılsa muazzam bir iştir, dostlarım devasa bir iş. Kırk dakika sonra kafası, onu harika bir biçimde, okulu kırmış bir oğlan çocuğuna benzeten minik, sık buklelerle dolmuştu. Aynadaki aksini uzun uzun, dikkatle, eleştirel gözlerle süzdü. Jim beni görür görmez öldürmezse, dedi kendi kendine, Coney Island lı koro kızlarına benzediğimi söyleyecektir. İyi ama ne yapabilirdim ki ah, bir dolar seksen yedi sentle ne yapabilirdim? Saat yedide kahve hazır, kızartma tavası da ocağın üzerinde, güzelce ısınmış, pirzolaları beklemekteydi. Jim asla geç kalmazdı. Della, kösteği avuçlarının arasına aldı, masanın, erkeğin gireceği kapıya yakın köşesine oturdu. Sonra, alt kattan gelen ayak seslerini duydu, bembeyaz kesildi. En sıradan, en gündelik şeyler için bile biriki dua mırıldanmak gibi bir alışkanlığı vardı; hemen fısıldadı: Lütfen, Tanrım, beni hâlâ güzel bulmasını sağla. 14

Kapı açıldı, Jim içeri girdi, kapıyı kapadı. Zayıf ve çok ciddi görünüyordu. Zavallıcık henüz yirmi ikisindeydi ve bir ailenin yükünü omuzlamıştı bile! Yeni bir paltoya ihtiyacı vardı, eldiveni de yoktu. Jim içeri girdi ve bıldırcın kokusu almış av köpeği gibi kalakaldı. Gözleri Della ya çivilenmişti; bu gözlerde Della nın çözemediği, ama onu fena halde ürküten bir anlam vardı. Öfke değildi bu; ne şaşkınlık, ne kınama, ne dehşet, ne de kendini hazırladığı diğer duygulanımlardan herhangi biri. Erkek yüzündeki o tuhaf ifadeyle, gözünü dikmiş öylece bakıyordu ona. Della iskemlesinden fırladı, onun yanına gitti. Jim, sevgilim, dedi ağlamaklı, böyle bakma bana! Saçımı kestirip sattım, çünkü sana bir armağan vermeden bu Noel i atlatamazdım. Yeniden uzar nasılsa sence bir mahzuru yok, değil mi? Mecburdum. Bilirsin, saçlarım çok çabuk uzar. Haydi, Jim, Mutlu Noeller! de bana; haydi, neşemizi kaçırmayalım. Sana ne kadar güzel ne harika bir hediye aldığımı tahmin edemezsin. Saçını mı kestin? dedi Jim güçlükle; zihnen harcadığı yoğun çabaya karşın bu bariz gerçeği hâlâ bir türlü kavrayamaz gibi. Kestirip sattım, dedi Della. Beni böyle de beğenmiyor musun yani? Saçım olmasa da, ben yine aynı ben değil miyim? Jim bakışlarını merakla odada gezdirdi. Saçının gittiğini söylüyorsun yani? dedi, neredeyse budalaca bir edayla. Aranmana gerek yok, dedi Della. Dedim ya, sattım sattım gitti. Yarın Noel, canım. Kalbimi kırma, çünkü senin için yaptım. Belki kafamdaki saç telleri sayılabilir, dedi ansızın ciddileşen bir tatlılıkla, ama sana olan aşkımı asla, hiç kimseler ölçemez. Pirzolaları ocağa ko yayım mı, Jim? 15

Jim girdiği uyuşukluktan yine de çabuk çıktı sayılır. Gidip Della sına sımsıkı sarıldı. Haydi biz de, bir başka köşedeki gayet önemsiz bir nesneyi on saniye kadar dikkatle inceleyelim. Haftada sekiz dolar ya da yılda bir milyon ne farkı var ki? Bir matematikçi ya da bir dâhi, buna yanlış yanıt verecektir. Müneccim Krallar paha biçilmez armağanlar getirmişti, ama bu, onların arasında yoktu. Sabırlı olun, bu karanlık iddia daha sonra aydınlatılacak. Jim paltosunun cebinden bir paket çıkardı, masanın üzerine fırlattı. Beni sakın yanlış anlama, Dell, dedi. Hiçbir saç mo deli ya da kesimi ya da şampuanı, sevgilime duyduğum aşkı etkileyemez. Ama şu paketi açınca, az önce ne den o kadar afalladığımı anlayacaksın. Beyaz, hünerli parmaklar bir çırpıda ipi çözdü, kâ ğıdı yırttı. Sonra, delicesine bir sevinç çığlığı duyuldu, ama hemen arkasından, hızlı, kadınsı bir dönüşümle yerini isterik gözyaşlarına, evin erkeğini tüm avutma gücünü seferber etmeye zorlayan bir feryat figana bıraktı. Çünkü paketten tarak takımı çıkmıştı Della nın Broadway deki bir vitrinde gördüğü ve uzun zamandır, tapınırcasına seyrettiği, iki yana ve arkaya takılan tarak takımı. Gerçek bağadan yapılma, kenarları taşlı, olağanüstü güzellikte taraklar tam da yok olup giden, güzelim saçların renginde. Çok pahalı olduklarını biliyor, en küçük bir sahip olma umudu taşımayan yüreği yine de onları istiyor, şiddetle arzuluyordu. Ve şimdi, taraklar onundu! Ama çoktandır hayal edilen bu güzelim takıların süsleyeceği bukleler ortada yoktu. Yine de, onları göğsüne bastırdı; epeyce sonra, loş gözlerini kaldırıp gülümsemeyi başardı: Benim saçlarım çok çabuk uzar, Jim! Sonra, dağlanmış küçük bir kedi gibi fırladı: Dur, dur! 16

Jim, güzelim armağanını henüz görmemişti. Della avucunu açtı, zinciri hevesle uzattı. Donuk, değerli maden, onun parlak, ateşli ruh halinin yansısıyla parlıyordu sanki. Ne kadar göz alıcı, öyle değil mi, Jim? Onu buluncaya kadar, bütün kentin altını üstüne getirdim. Artık günde yüz kere saate bakmak zorundasın. Ver saatini bana. Ucunda nasıl durduğunu görmek istiyorum. Jim onun dediğini yapmak yerine, kendini kanepeye bıraktı, ellerini ensesinde kavuşturdu ve gülümsedi. Della, dedi, haydi Noel hediyelerimizi kaldıralım, bir süre saklayalım. O kadar güzeller ki, hemen kullanmaya başlayıp eskitmeyeceğimize seviniyorum. Sana tarakları alabilmek için saatimi sattım. Eh, pirzolaları ateşe koyma vaktidir. Müneccim Krallar, bildiğiniz gibi, ahırdaki bebek İsa ya ar mağanlar getiren, soylu hacılardı müthiş akıllı, üç adam. Noel de armağan verme sanatının mucidi onlardır. Son derece bilge kişiler olduklarından, armağanları da hiç kuşku yok ki akıllıca seçilmiş şeylerdi; dahası, aynısından bir tane daha gelebilir, diyerek, yanına değiştirme kartı da iliştirilmişti muhtemelen. Bense burada size, kü çük bir apartman dairesindeki iki akılsız gencin birbirleri uğruna, ellerindeki en değerli hazineleri nasıl akılsızca gözden çıkardıklarının durgun öyküsünü anlatmaya ça lıştım, dilim döndüğünce. Ama günümüz bilgelerine son söz olarak şunu söylemek isterim ki, verilen bütün he diyeler arasında, bu ikisi en akıllıca olanıydı. Armağan ve ren ve alanların en zekileri, bu ikisi gibilerdir. Dünyanın her yerinde, en büyük bilgeler onlardır. Onlar, müneccimdir. 17

18

19