İÇ EGE BÖLGESİ (İÇBATI ANADOLU BÖLGESİ)
Kıyı Ege Bölgesinde batı-doğu doğrultusunda uzanan geniş tabanlı tektonik depresyonların sona erip dar tabanlı vadilere dönüştüğü Sındırgı-Çardak çizgisiyle Orta Anadolu çanağı arasında doğuya doğru yükselen bir eşik bölgesi yer almaktadır. Bu bölge iklim ve dolayısıyla doğal bitki örtüsü bakımından Orta Anadolu'dan başka Marmara yoluyla Karadeniz, Ege yoluyla Akdeniz etkilerinin hissedildiği bir geçiş alanıdır. Ancak, Orta Anadolu, Akdeniz ve Karadeniz iklimlerinin etkisi İç Ege Bölgesinün her yerinde eşit tarzda değildir. İç Ege Bölgesi morfolojik bakımdan Asıl Ege ile Orta Anadolu arasında bir eşik oluşturduğu için "İçbatı Anadolu Eşiği" şeklinde de isimlendirilmektedir. İçbatı Anadolu eşiğinin doğu kesiminde belirgin olan Orta Anadolu iklim tesirleri kuzeybatıya doğru tedricen azalarak yerini Güney Marmara'da hüküm süren bozulmuş Akdeniz iklimine terkeder.
Genel manzara olarak bir platolar sahası ve bu platolar üzerinde yükselen dağ görünümlü zirvelerin egemen olduğu İçbatı Anadolu Eşiği, tepesi Murat Dağı (2309m)'na tekabül eden bir kubbe ve buradan her yöne akan akarsuların su deposu durumundadır. Uzun bir yolculuğu takiben Sakarya'ya karışan Porsuk Çayı, eşiğin sularını Karadeniz'e; Kirmastı ve Susurluk Marmara Denizi'ne, Gediz ile Büyük Menderes ise Ege Denizi'ne taşımaktadır. Genel olarak bu özelliklere sahip olan İç Ege Bölgesini kendi içerisindeki farklılıklara dayanarak şu yörelere ayırmak mümkündür: a) Kütahya Yöresi b) Uşak Yöresi c) Afyon Yöresi
KÜTAHYA YÖRESİ
KÜTAHYA YÖRESİ: Bölümün kuzey kesimini içerisine alan Kütahya Yöresini, güneyden Simav Dağları, Şaphane Dağı, Murat Dağı, ve Altıntaş Ovası doğusundaki Elmalı Dağları sınırlandırmaktadır. Bu kesimin en büyük yerleşmesi olan Kütahya şehrinden dolayı "Kütahya Yöresi" olarak isimlendirilen bu yörede sıcaklık şartları daha çok Orta Anadolu bölgesinin özelliklerini yansıtır. Örneğin, yıllık sıcaklık ortalamaları Kütahya'da 10.6, Bursa'da 14.4, İzmir'de 7.5, Eskişehir'de 10.9 derecedir. Kütahya yöresinde yaz ayları Orta Anadolu bölgesine göre daha serin, kış ayları ise daha soğuktur. Bu yöre Orta Anadolu bölgesine nazaran daha çok yağışlı, Asıl Ege ve Güney Marmara bölümlerine göre daha az yağışlıdır. Kıyı Ege Bölgesinde en fazla yağış kış aylarında düşerken, Kütahya yöresinde ilkbahara kaymaktadır. Kıyı Ege Bölgesinin şiddetli yaz kuraklığı, Kütahya yöresinde Karadeniz'in etkisiyle silinmeye yüz tutar. Elmalı Dağları
Kütahya yöresinin bu iklim özellikleri doğal bitki örtüsünde de kendini göstermektedir. Bu yörenin asli bitki topluluğu "orman" dır. Ormanın en yaygın elemanı ise karaçamlar,ardıçlar ve meşelerdir. Ormanın tahrip edildiği alanlarda Marmara yoluyla Karadenizli, Ege yoluyla da Akdenizli unsurlar sokulmuştur. Karadeniz gibi nemli bir iklim altında gelişme imkânı bulan doğu kayını (fagus orientalis), kestane, fındık, ıhlamur, sapsız meşe, gürgen, titrek kavak ve sarıçam ağaçları yöredeki dağların ( Domaniç-Yirce, Eğrigöz Dağları ) kuzey yamaçlarıyla vadi içlerinde yer alırlar. Buna karşılık yörenin Marmara bölgesi ve Kıyı Ege Bölgesinün etkilerine açık olan batı tarafında Akdenizli türlere (kızılçam, sakız ağacı, Lübnan meşesi, katran ardıcı, akça kesme) rastlanılmaktadır. Bu sahaya G. Marmara ve Asıl Ege yoluyla sokulmuş olan kızılçamlar, Akdeniz bölgesinde 1200 metreye kadar çıktıkları halde, burada ancak 800 metreye kadar çıkabilmektedirler. Orta Anadolu stepleri Kütahya yöresinde yayılma imkanı bulamamaktadır. Çünkü bu yöre doğal stepler sahasının dışında kalmaktadır.
Jeomorfolojik bakımdan Kütahya yöresi, G. Marmara ve Orta Anadolu'dan çok Orta Anadolu bölgesini andırır. Orta Anadolu'daki platolar üzerinde yükselen dağlar tek başına oldukları halde, bu yörede diziler halindedir. Bunun yanı sıra Kütahya yöresinde, birbirinden belli belirsiz eşik alanlarıyla ayrılmış küçük depresyonlar (Kütahya, Köprüören, Tavşanlı Ovaları) bulunmaktadır. Bu depresyonlar Marmara Denizi güneyindeki havzaları hatıra getirmektedir. Hayat tarzı itibariyle Kütahya yöresi daha çok Orta Anadolu bölgesine benzemektedir. Halkın başlıca geçim kaynağı Orta Anadolu'da olduğu gibi tahıl ziraati ve ekstansif hayvancılıktır. G. Marmara ve Asıl Ege bölümlerinde önemli bir yeri olan baklagiller, pamuk ve zeytin tarımı Kütahya yöresinde tahıl tarımına nazaran önemini yitirmektedir. Bu yörede nadasa ayrılan toprakların oranı artarak Orta Anadolu bölgesine yaklaşır. Buna karşılık ormanlar ile çayır ve meraların kapladığı alan Orta Anadolu'dan bir hayli fazla olup, bu bakımdan yöre, G. Marmara ve Asıl Ege bölümlerine benzerlik gösterir.
Kütahya yöresindeki yerleşmeler Orta Anadoludaki gibi ova kenarlarını ve yamaçları tercih etmişlerdir. Yerleşmelerdeki mesken tipleri bakımından Kütahya yöresi, hem Orta Anadolu'nun hemde G. Marmara ve Kıyı Ege Bölgesinün özelliklerini yansıtır. Ovalık alanlardaki kır meskenlerinde toprak kerpiçten yapılmış evler çoğunlukta olduğu halde, dağlık alanlarda taştan yapılmış evler yaygındır. Orman örtüsünün yaygın olduğu alanlarda ise ahşap malzeme taşla birlikte kullanılmaktadır. Yağışların artmış olması sebebiyle düz çatılı (düz damlı) evler ortadan kalkarak yerini üzeri kiremitlerle örtülü beşik çatılara bırakmaktadır.
Genel özelliklerini belirtmeye çalıştığımız Kütahya yöresinde coğrafi bakımdan birbirinden farklı üç bölüm ayırd etmek mümkündür. Bunlar: 1) Geniş alanları kaplayan platolar üzerine oturmuş dağ ve tepeler, 2) Platolar 3) Bu platolar içinde yer alan ovalar. 1) Dağ ve Tepeler: Kütahya yöresinin dağları arasında Alaçam Dağları ile Civan (Akdağ); yükseltisi 2000 metreyi geçen Eğrigöz ve Şaphane, Murat Dağlarıyla Kütahyanın sırtını dayadığı Yellice Dağı ve onun batı devamını oluşturan Gümüşdağı'nı zikredebiliriz. Bunların dışında pek belirgin olmayan tepelere her yerde rastlanır. Az engebeli yüksek platolar üzerinde yükselen bu dağlardan Civan (Akdağ) ile Eğrigöz Dağları daha çok granitlerden, Şaphane ve Murat Dağları granit temele oturmuş I. Zaman sonu ve II. Zaman başına ait metamorfik kültelerden, Yellice Dağı ile Gümüş Dağları ise granit bir temelden mahrum metamorfik kalker ve şistlerden oluşmaktadır. Kütahya batısındaki Yellice Dağı'nın kuzey yamaçlarında doğu batı doğrultulu faylarla ilişkili olarak uzanan ve dağ profiline basamaklı bir görünüm kazandıran dolinlere rastlanmaktadır. Bu dolinlerden alt basamakta yan yana bulunanlar birleşerek çapları 8-10 metreyi bulan dairemsi karstik düzlüklerin oluşmasına yol açmışlardır. Üst yamaçtakilere göre önce meydana gelen bu karstik çukurlukların tabanlarında terra rossa toprakları bulunmaktadır.
Yellice Dağı
Birbirlerinden çok kere faylarla ayrılmış söz konusu dağ sıraları ormanlarla kaplıdır. Ancak, doğal bitki örtüsü, yükselti ve bakı şartlarıyla ilgili olarak değişiklik gösterir. Yöre dağlarının 1500 metreye kadarki kısımları yarı nemcil bölgelerde gördüğümüz karaçam ve saplı meşelerle örtülüdür. 1500 metrenin üzerindeki kısımların daha fazla yağış alan kuzey yamaçları ve bu yamaçtaki vadi yatakları kayın, fındık, kestane, titrek kavak, gürgen, akçaağaç yukarı kısımlar ise sarıçamlar ile kaplıdır. Nemden hoşlanan bu türler Yellice Dağı'nın güney yamaçlarında olduğu gibi, yerlerini yarı nemcil ağaç türlerine bırakırlar.
MURAT DAĞI
Çok sayıdaki akarsuyu besleyen bu dağlar fazla yüksek olmasına rağmen sayıları az olan yerleşmelere sahne olmuştur. Buradaki köy yerleşmelerinin halkı tarım alanlarının elverişsizliği nedeniyle hayvancılıkla uğraşırlar. Dağlık alanların başlıca hayvanı keçidir. Şaphane Dağı'nın güney yamaçlarında aynı adı taşıyan Şaphane kasabası (3684) yakınındaki şap yatakları hesaba katılmaz ise, bu dağlar maden yönünden de zengin sayılmazlar. Söz konusu edilen şap yatakları tarihi dönemlerde büyük bir öneme haizdi. Buradan elde edilen şap cevheri 14.yüzyılın ikinci yarısında B. Menderes ırmağı üzerinden kayıklarla ihraç edilmek üzere Milet'e taşınmaktaydı.
Platolar: Aşınmadan arta kalmış dağların eteğinde Kütahya yöresinin yarısından fazlasını kaplayan platolar yer alır. Doğuya ve batıya gittikçe alçalan ve birer aşıntı düzlüğüne tekabül eden Kütahya yöresi platoları farklı yaş ve yükseltide iki seviye halinde uzanırlar. Bunlardan ilki 1000-1200 m. yükseklikteki "alçak platolar sahası" olup, üzeri hafif dalgalı bir aşınım düzlüğü halindedir. Üzerinde nispi yükseltisi 150-200 metreyi geçmeyen tepelerin yer aldığı bu plato alanı, Kütahya enlemi kuzeyinde dalgalı bir görünüm alarak bazı yerde yerini kuesta toğoğrafyasına bırakmaktadır. Bu alçak platoların insan tarafından tahribe uğramadığı kesimleri karaçam, saçlı meşe ve ardıçlarla kaplıdır. Karaçamın yok edildiği kısımlarda daha çok saçlı meşeler ve katran ardıçları ortaya çıkmaktadır. Alçak platoların G. Marmara bölümüne komşu kuzeybatı kesiminde yani Dursunbey, Değirmisaz arasında, Kirmastı Çayı boyunca Marmara Denizi'nin ılıman tesirlerine bağlı olarak kızılçamlar yayılma fırsatı bulurlar. Kütahya'nın güneyindeki platolarda ise, karaçam, saçlı meşe, katran ardıcı ve Lübnan meşesi yer alır. Alçak plato alanlarından önemsiz bir diklikle geçilen 1250-1300 metrelik "yüksek platolar sahası" daha fazla parçalanmıştır. Yörede oldukça az alan kaplayan yüksek platolar üzerindeki doğal bitki örtüsünü ardıç, karaçam ve meşeler oluşturur. Doğal bitki örtüsünün aralandığı yerlerde halkın başlıca uğraşını tahıl tarımı ve küçükbaş (koyun) hayvancılık oluşturur.
Yellice Dağı
Ovalar: Kütahya yöresindeki ovaların bir kısmı tektonik hareketler sonucu meydana gelen çökmelerle, bir kısmı da III. Zaman sonu IV. Zaman başlarında oluşan akarsuların aşındırmasıyla meydana gelmişlerdir. Kütahya, Yoncalı, Köprüören, Tavşanlı ovalarıyla Kirmastı Çayı kollarının içinden aktığı Emet ve Dağardı ovaları birer çöküntü ovası olduğu halde, Arslanapa ve Örencik ovaları akarsu boşaltmasıyla oluşmuş ovalardır. Felent Deresi Yellice Dağı
Yellice Dağı
-Kütahya Ovası Kütahya-Tavşanlı arasında birbirinden eşik ve boğazlarla ayrılmış kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu tektonik bir oluk uzanır. Bu oluk içerisinde ovalar zincirinin ilk halkasını "Kütahya Ovası" oluşturur. Kütahya ovası denizden 930 m. yükseklikte olup, Yellice Dağı'nın doğusunda yer alır. KKB-GGD doğrultulu tektonik bir uzantı boyunca 25 km. uzunluğa sahip olan Kütahya Ovası, Porsuk Çayı ile onun kolu olan Felent Deresince kat edilir. Ovanın en geniş kısmı Kütahya şehri ile şehrin kuzeydoğusundaki Porsuk Çayı arasında 5 km.dir. Kütahya doğusunda daralarak 1 km. ye düşen ovanın genişliği, daha doğuda Alayunt civarında 3 km.ye çıkmaktadır. Yellice Dağı'ndan inen derelerin oluşturdukları birikinti konileri Kütahya Ovası'nın tabanının kuzeye doğru eğimli olmasını sağlamış bu nedenle Felent Deresi yer yer kuzeye itilmiştir. Kütahya ovasının yakın zamanlara kadar bataklık oluşu, şehrin başlangıçta Yellice Dağı'nın yamaçlarında yer almasına sebep olmuştur.
YELLİCE DAĞINDAN KÜTAHYA
YELLİCE DAĞINDAN KÜTAHYA
Bu ovanın ve hatta yörenin en büyük yerleşim merkezi Kütahya'dır. MÖ. 6. yüzyıldan beri varlığı bilinen bu yerleşmenin Antik Çağdaki adı "Kotis'in şehri" anlamına gelen "Kotiaeion" idi. Şehrin ilk çekirdeği Yellice Dağı'nın doğu yamacındaki ovadan 135m. yükseklikteki Hisar Tepe'de bulunur. Savunması kolay bir konumda bulunan Hisar Tepe, Kütahya şehrinin nüvesini oluşturmaktadır. Şehir İranlılar'ın, B. İskenderin, Bergama ve Romalılar'ın eline geçmiş ise de en çok Bizanslılar zamanında gelişme fırsatını bulmuştur. İstanbul, İznik, Konya yolu üzerinde bulunan Kütahya'yı Bizanslılar surlar içine alarak burayı dini ve ticari bir merkez haline getirmişlerdir. 13. yüzyılda Selçukluların eline geçen şehir bu devletin Moğol istilasıyla yıkılmasıyla Germiyanoğulları'nın payına düşmüş ve 127 yıl onların idaresinde kalmıştır. Bu dönemde "Şehr-i Germiyan" adıyla anılan Kütahya aynı zamanda hükümet merkezliği de yapmıştır. Osmanlılar zamanında Anadolu Eyaleti'nin merkezi yapılan Kütahya, bu dönemde bir hayli gelişim göstermiştir.
İznik ve Bursa ile birlikte 15. ve 16. yüzyıl çiniciliğine yön vermiş olan Kütahya'da o sıralarda 400'e yakın çini imalathanesi bulunmaktaydı. Evliya Çelebi, kendi memleketi olan Kütahya'nın 7000 toprak ve 72 kiremit çatılı evden oluştuğunu belirtmektedir. Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşı'nın şehre verdiği kayıplar halıcılık ve çiniciliğin de gerilemesine sebep olmuştur. Nitekim 1927 yılında Kütahya'nın nüfusu17000 civarında idi. 1932 yılında demiryolu ile Balıkesir'e bağlanmasına rağmen, cumhuriyetin ilk yıllarında fazlaca gelişememiştir. Kalınlığı 1,5-2 metreyi bulan ova topraklarından kaliteli tuğla-kiremit yaparak ülkenin her tarafına yollayan ve civardaki kaolen yataklarından faydalanan çini imalathanelerine sahip Kütahya'da bu durgunluk 1950 yılına kadar sürdü. 1954'te şeker fabrikasının kurulması, 1962'de Seyitömer termik santralinin faaliyete geçmesi, 1966'da Azot ve gübre fabrikasının kurulması ve son yıllarda da modern seramik-porselen fabrikalarının üretime geçmesi Kütahya'nın gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Bu arada şehir, Hisar Tepe'deki kaleyi kuzeydoğu ve güneyden bir at nalı gibi kuşatarak ovaya doğru yayılmaya başlamıştır. Bugün Kütahya, Marmara Bölgesini Akdeniz Bölgesine, Orta Anadolu'yu Kıyı Ege Bölgesine bağlayan yollar üzerinde bir düğüm noktası, stratejik önemi yüksek olan bir merkezdir. Dumlupınar Üniversitesi'ne de sahip olan Kütahya 225.000 nüfuslu bir şehirdir.
AZOT FB
KÜTAHYA AZOT FB
KÖPRÜÖREN OVASI YONCALI OVASI
Yoncalı Ovası Kütahya ovası kuzeydeki "Yoncalı Depresyonu"ndan bir eşik alanıyla ayrılmaktadır. Zengin linyit yataklarının içinde yer aldığı neojen bir düzlük olan Yoncalı Depresyonu, Kütahya Ovası'ndan biraz yüksekte bulunmaktadır. Depresyonun kuzey ve batı bölümlerinde 5-6 m. çapında dolinler belirmektedir. Ova ortasında kuzey-güney doğrultusunda uzanan fay boyunca sıcak çamur ve sıcak su kaynakları bulunmaktadır. Depresyonun doğu kenarı çok sayıda kaplıcanın yer aldığı diğer bir fay hattına tekabül etmektedir. Ovanın 10 km kadar kuzeyindeki Seyitömer linyit yatakları işletmeye açık bir kömür sahasıdır. 228 milyon ton rezervli yatağın üretimi hem Kütahya Azot Fabrikası'nın kömür ihtiyacını hem de Seyitömer'de kurulan Termik Santralin yakıtını karşılamaktadır. Bu depresyonun başlıca yerleşmesi 1984 nüfuslu Seyitömer kasabasıdır.
SEYİTÖMER LİNYİT ÇIKARIM SAHASI
KÖPRÜÖREN OVASINDA GÜNEŞİN DOĞUŞU
Köprüören Ovası Tabanı alüvyonlarla kaplı olan Köprüören ovası, Yoncalı depresyonuna dar bir neojen eşikle bağlanır. Köprü ören ovası aslında Kütahya ovasının kuzeybatıdaki uzantısıdır. Kütahya ovası gibi KB-GD doğrultusunda uzanan depresyonun boyu 6 km. genişliği 4 km.dir. Felent Çayı ile kat edilen 1000 m. rakımlı ova tabanı güneyden inen derelerin oluşturdukları birikinti konileri sebebiyle kuzeye doğru eğimlidir. Tabandan neojen platolara tatlı bir eğimle geçilen bu ova tektonizmanın, hem de akarsu boşaltmasının eseridir. Kısmen bataklık olan Köprüören ovasında yerleşme merkezleri hemen hemen yamaçtadır. Ovanın başlıca yerleşmesi 500 nüfuslu Köprüören'dir. Kütahya'yı Balıkesir'e bağlayan kara ve demiryolunun içerisinden geçtiği bu yerleşme kendinden beklenen gelişmeyi gösterememiştir. Köprüören ovasında şeker pancarı, bakliyat ve tahıl tarımı önem kazanmıştır.
Tavşanlı Ovası Köprüören ovasının batısında Tavşanlı ovası yer almaktadır. Köprüören ovasından 100-150m.lik neojen bir eşikle ayrılan Tavşanlı ovasının da tabanı alüvyonlarla örtülü olup çevresi neojen dolgularla kuşatılmış durumdadır. Tavşanlı ovası Kütahya ve Köprüören ovalarından daha alçaktır. Ovanın doğu kısmının fazla girintili çıkıntılı oluşu akarsularla boşaltılmış olduğunu, uzanış doğrultusu ise tektonik olduğuna işaret eder. Bazı yerleri bataklık olan ovada yerleşmeler daha çok yamaçları tercih etmişlerdir. Diğer yerleşme noktaları gibi Tavşanlı kasabası da yamaçta kurulmuştur. Selçuklular zamanından beri var olan, Evliya Çelebi'ye göre tavşanı bol olduğu için, "Tavşanlı" adını alan kasaba, Tavşanlı ovasının kuzey kenarındaki Karakaya ve Bağlık Tepe'nin güney eteğinde bulunmaktadır. Eski Tavşanlı kasabanın çekirdeğini alt katları ahır ve samanlık olarak kullanılan çift katlı ahşap ve cumbalı evler oluşturmaktaydı. 1928 yılında kavuştuğu demiryolu ve tarımsal faaliyetler sayesinde gelişme fırsatı bulan Tavşanlı'da yeni meskenler giderek yaygınlaşmaktadır. Ovasında şekerpancarı, tahıl ve nohut yetiştirilen Tavşanlı, çevresinin zirai ve ticari merkezidir. Başlıca ticari faaliyeti leblebi imalatı olan Tavşanlı'nın nüfus artışında kuzeyindeki Tunçbilek linyit işletmelerinin büyük etkisi olmuştur. 2012 yılında nüfusu 66.821'e yükselen Tavşanlı, şehirsel özellikler kazanmış bir yerleşmedir.
TAVŞANLI