PazaR. Sevgili outlook sevgili anne baba. Ýbrahim Abi, gelme zaten buralara, bizim olmayan buralara gelsen için çok acýyacak abi...



Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý


ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

ünite1 Sosyal Bilgiler

Uður Tok ÇOK SEVMÝÞSÝN. Sen onu çok sevmiþsin, Daha da seveceksin, Sen onunla aðlayýp, (sen onunla var olup,) Onunla güleceksin. (Onunla öleceksin.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Üzülme Tuna, annem yakýnda gelecek, biliyorum ben. Nereden biliyorsun? Mektup mu geldi? Hayýr, ama biliyorum iþte. Postacýya telefon edip not

ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Sertab Erener. Acýt Canýmý. Söz: Sertab Erener. Müzik: Demir Demirkan, Sertab Erener. En gizli bahçelerim. Islandý yaðmurunla. Açýldý her damlada

BİZ VE DEĞERLERİMİZ. 3. Ayþe yeni okulunda okuyacaðý için hangi duyguyu yaþýyormuş? A) B)

17 ÞUBAT kontrol

Mine Haným sevinçliydi, mutluydu. Ýçinden gülmek, türkü söylemek, oynamak geliyordu. Bilmediði, ayrýmýnda olmadýðý bir coþku vardý içinde.

Ebru Yiðit x. Hala üye olmamýþsýnýz..! Üye olun yolumuza devam edelim...! SEN BÝR GÜNAH ÝÞLEDÝN. Tek aþkýn bendim senin. Senin en çok sevenim

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2017

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum


alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

FSAYT ÇORUM GAZETESÝ NÝN KATKISIZ ORGANÝK SPOR-MAGAZÝN-MÝZAH EKÝDÝR. Flaþ... Flaþ...Flaþ... Görülmemiþ kampanya Yýlýn Adamý olmak çok ucuz

O gün televizyonda ve radyoda, Antalya da fýrtýna çýkacaðý her saat baþý duyurulmuþtu. Ben, sonuçlarýný düþünmeden sevinçle karþýladým bu haberi.

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

Kanguru Matematik Türkiye 2015


Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

Kanguru Matematik Türkiye 2017

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler *1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

============================================================================

Genel Yetenek Testi Örnek Soru Çözümleri

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

HER ÝNSAN BÝRBÝRÝ ÝLE AYNI MIDIR?

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3



İletişim ve İnsan İlişkileri Kitle İletişim Araçları Atatürk ve İletişim

Samet Kalkan GÝZEMLÝ MAVÝ. Deniz mavisi gözlerin. Dünya tatlýsý gülüþün. Can alýcý sözlerin. Sana ne kadar yakýþýyor bir bilsen.

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz... nisan 2005/sayý 83

BÝREY DERSHANELERÝ SINIF ÝÇÝ DERS ANLATIM FÖYÜ MATEMATÝK

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? AA BÖLÜM

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.


Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

1. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Geometriye Y olculuk. E Kare, Dikdörtgen ve Üçgen E Açýlar E Açýlarý Ölçme E E E E E. Çevremizdeki Geometri. Geometrik Þekilleri Ýnceleyelim

Kanguru Matematik Türkiye 2017

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Ne-Ka. Grouptechnic ... /... / Sayýn Makina Üreticisi,

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Kanguru Matematik Türkiye 2015

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

TEST: Nasıl Daha Verimli Öğrendiğinizi Biliyor musunuz?

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Ozan Doðulu. Sen Çaðýr Yeter. Söz: Kenan Doðulu. Müzik: Ozan Doðulu. Alýþmak çok zor inan. Sebebim düþün bir an. Yakýþmaz bize haram

Ayakkabýlarýný çýkardýktan sonra sevindirici bir yüz anlatýmýyla bir elindeki pakete baktý, bir içeriye. Sonra oðluna seslendi: Murat, Murat!..

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar

ünite SÖZCÜK ANLAM 3. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde altý çizili sözcük gerçek anlamý dýþýnda kullanýlmýþtýr?

Sunuþ. Türk Tabipleri Birliði Merkez Konseyi

ÇOK DÝLLÝ ÇOCUÐUN KONUÞMASI VE DÝLÝNÝN GELÝÞMESÝ NASIL DESTEKLENMELÝ

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

Kanguru Matematik Türkiye 2018

Sessizliktir Her Þeyin Ötesi. Hani, sýradan hayatlar vardýr; hüzünle astarlanmýþ ruhlarýn. sessizliðini akseder suretleri.

Kanguru Matematik Türkiye 2018

SÖZLÜKTEN NASIL YARARLANIRIZ?

FSAYT ÇORUM GAZETESÝ NÝN KATKISIZ ORGANÝK SPOR-MAGAZÝN-MÝZAH EKÝDÝR. FÝYATI: Okuyana Beleþ

Süleyman Bektaþ. HTML clipboard HAYALÝNÝ ASTIM YÜCE DAÐLARA. Adýný yazdým, gönlümdeki saraya. Hayalini astým, yüce daðlara.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Bilmem daha önce adını duymuģ muydunuz : Dr. DerviĢ Özer, hem tıp doktoru, hem de heykeltıraģ Hikayesi de Ģöyle (Google dan alıntıdır):

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

Yalýn AÞKTA TELAFÝ OLMAZ. Söz - Müzik: Yalýn. Bittiyse söyle. Yok yere savaþmayalým. Canýn çekmiyorsa yýllarý boþuna harcamayalým.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Mantýk Kümeler I. MANTIK. rnek rnek rnek rnek rnek... 5 A. TANIM B. ÖNERME. 9. Sýnýf / Sayý.. 01

ünite1 Destek ve Hareket Fen Bilimleri 3. vücudumuzun dik olarak durmasýný saðlayan sistemi elemanýdýr. Verilen cümledeki sembollere aþaðýdakilerden

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

7. SINIF TÜRKÇE KAZANIM ODAKLI SORU BANKASI

Transkript:

PazaR Tarih: 29 Mayýs 2011 YIL: (6) SAYI: (320) AFRÝKA NIN ÜCRETSÝZ HAFTALIK EKÝ Fuzuli sýnýrlarýn fuzuli mühürleri n Faize Özdemirciler Kendine kalmak isteyen adam n Ümit Ýnatçý Dedemin nasihati, babam ve kýrmýzý lazýmlýðým n Sinekli Oda BÝR KIBRIS ÞÝÝRÝ n Ýbrahim Ormancý RÜYA n Ziya ORMANCIOÐLU Sevgili outlook sevgili anne baba n Halil Aða Marksizm ve Ýnsan Doðasý n Ali Þahin Ýbrahim Abi, gelme zaten buralara, bizim olmayan buralara gelsen için çok acýyacak abi... Ali Doðanbay

2 Pazar 29 Mayýs 2011 Pazar Fuzuli sýnýrlarýn fuzuli mühürleri Ýbrahim Aziz'e Devletini dövemeyen þiirler dizelerini döver. Kopar ipleri tekerrürün. Eski yazlarýn sarhoþluðu geçer. Tarihin küsülecek sayfasý, coðrafyanýn kusulacak ovasý kalmaz. Hayat gerçekleþmemiþ istifraya dönüþür. Fuzuli sýnýrlarýn fuzuli mühürleri, fuzuli mühürlerin fuzuli damgalarý vurur da vurur ada'mýn suratýna. Bir mühür sola, bir damga saða. Yüksek makamlarýn asaplarýna baðlýdýr barikatlar. Mütemadiyen bir sinir muharebesi sýnýrlarda. Ya eller yukarý, ya þerga bano. Gemi gidiyor gemi gidiyor küllerimizi savurmaya. Keþke bir yazlýk sinemada bulsam kendimi, Fellini sevgilim olsa! Ya da bir haiku olsam, en uzunboylu acýlara üç dize. Ölümcül denizlerin ülkesinden seslenir þair: "Kyo'dayým/Gene de Kyo'yu özlüyorum/ey zaman kuþu!" Kýbrýs'tayýz gene de Kýbrýs'ý özlüyoruz iþte. Kayýp bir ülke Afrika dahil bütün kara parçalarýnda haiku Ah ömrüm bayraksýz bir gönder gibi dikilip durma. Her rejim kendi þairini yaratýr, elinde bayrak, zihninde yýrtýk harita. Liriksen kýrmýzýda geç; deðilsen morarmýþ dizelerini istifaya hazýrla. Sen de firar et, geçme o taraftan bu tarafa, geçme bir daha. Sen bizi yine Ölübölge'de bekle, orada, yanlýþ yerde yaþlanan o aðacýn altýnda. Çünkü senin pas tutmayan hatýralarýnda kan sesleri var ve bilemezler hatýralar durup dururken niçin kanar. Ünlü haiku ustasý Matsuo Baþo'dan/ Çeviren:Cevat Çapan Faize Özdemirciler Pazar Sahibi: AFRÝKA Yayýncýlýk Limited Editör: Faize ÖZDEMÝRCÝLER Dizilip Basýldýðý Yer: AFRÝKA Yayýncýlýk Limited Tesisleri Matbaa Teknikeri: Bünyamin NAZÝK Görsel Tasarým: Ýlter YÜKSEL & Erdem YORGUNOÐLU E-Mail: avrupa@kktc.net Web: www.afrikagazetesi.net

29 Mayýs 2011 Pazar Pazar 3 Kendine kalmak isteyen adam 1. Soluk soluða, koþaradým gidiyordu burnunun istikametine. Bekleyeni yoktu. Randevusu kendiyleydi. Orada, o anda, kendiyle buluþacaktý. Orada bulunmak için buradan ayrýlmalýydý. Mevcudiyetine zaman ayýran bir kiþiydi. Oraya vardýðýnda, varlýkla olmak arasýndaki mesafeyi azaltacaktý. Rastlantýlara zaman ayýrmak istemeyiþinde kusuru vardý. Çünkü, rastlantýlarýn da bütünün bir parçasý olduðunun farkýnda deðildi. Karmaþaya bulaþmadan ilerlemenin imkansýzlýðýnýn bilincinde olmasý gerekirdi. Yalnýzlaþmakla azalmazdý çatýþma; sadece kendi dahi kalsa kendine yandaþ, kendi kendiyle çatýþmaktan kaçýnamazdý 2. Gideceði yere zamanýnda vardý ama hala eksik kalan birþeyler vardý; iyi ki vardý ama bunun bir olumlanma olanaðý olduðunun farkýna varamadý. Eksiklik ve boþluk kendi çabasýnýn ona armaðan ettiði bir imkan ve ihtimal dayanaðýydý. Eksik olaný bulmak kendinle buluþmak kadar anlamlýydý. Boþluklar olmadan kendini yontamaz insan. Eylemin de, bilmenin de, gitmenin ya da kalmanýn da boþlukta vuku bulacaðýný bilmeden bir yerlere doðru koþmak aslýnda yersizleþmeden yurtsuzlaþmaya çalýþmaktýr; iþte o zaman kendine kalmak, bir isteme iþtahýnýn boþunalýðýna saplanmaktýr. (Daralma'dan ) Ümit Ýnatçý umitinatci@hotmail.com

4 Pazar 29 Mayýs 2011 Pazar GELÝN ÇOK ACIKLI BÝR ÞEY ANLATACAÐIM Aklým aðrýyor. Ýbrahim Aziz kendi ülkesine giremiyor. Ey sömürge, ey sömürgenin süpürgesi; kimi kimden kovuyorsun, kimi kime almýyorsun, kimin hakkýný vermiyorsun? Ýbrahim Abi bak ben sana diyeyim gelme zaten buralara, bizim olmayan buralara gelsen için çok acýyacak abi, bari bizim olmayan buralara oralardan bakýp iç geçir, çünkü onlar içimize kadar geçireli çok oldu abi, otur oturduðun yerde, gelme buralara! Çok þey oluyordu ve ben hiç yazmak istemiyordum. Baþka þeyler geçiyordu aklýmýn hizasýndan. Ki çoðu esna bir hizamýn ve bir aklýmýn yan yana gelemediði hallerde, o hallerimde. Ama ülkenin hallerinde ayný hizasýzlýk ve akýlsýzlýk baþ gösterdiðinde nedense hükümet oluyordu, devlet oluyordu, meclis oluyordu, baþbakan ve bakanlar kurulu oluyordu, kanun düþüyordu yalancý hizalara, artýk herkes yalan söylüyordu, yalan söylediðini bildiði halde. Öyle tasasý da yoktu, inanmasan umuru deðildi, çünkü umuru da hizasýzdý, herkes o yalan için inanýyordu birbirine. Nefes alýp verirken yok edilir mi yavaþ sessiz bir halk, öyle hizasýz ve akýlsýz ediliyorduk. Yaþýyorduk, ancak çocuklarýn oynadýðý oyunlarda uydurduðu kurallarla. Mesela o esna içlerinden en ceberrut olaný, yani baya gücü elde tutaný ya da ne bileyim topun sahibi çocuk iþte, 'penaltý' oðlum diyordu, biliyorduk penaltý deðildi, ama kimse penaltý olup olmamasýyla ilgilenmiyordu, o çocuðun gönlünün hoþ tutulmasýydý oyunun kuralý, çünkü top onundu ve top onunsa oyun da onundu. Ama bizimki ülke yönetmek oluyordu, egemenlik oluyordu, devlet oluyordu, yaþatmak o devleti ve tanýnmak oluyordu, düþsün diye hem akýl hem hiza dürüst kalmanýn gövdesinden 'inan' diyordu buyurgan diliyle erkim. Tam da bu zamanýnda erkimin, Baþbakan, eski KTHY çalýþanlarýnýn eylemi için 'Eylemcilerin davranýþlarý hak aramaktan çýktý, terör estiriyorlar' diye bir cümle düþüyordu takvimlere. Ben yine yazmak istemiyordum, bunca izahsýzlýða hiza aranýr mýydý? Fakat aklým susmak bilmez bir haylazlýk; konuþuyordu kendi kendine, o esna, 'demek ki' diyordu aklým, '1571 Ýrsen kalk ayaða yavrum. Söyle bakalým amcalara, ne kadar maaþ alýyorsun' diye sorduðunda, Anavatan Öðretmen'inden bunlarý öðrenmiþ o ders. 'Yavrucum bir yerde istemediðin bir eylem, bir taþkýnlýk mý var, hemen terörist de'. 'Parasýz Eðitim Ýstiyoruz Alacaðýz' diye pankart açan iki genç, geçen gün okuldan da kovuldu, ama bir tek hapishanelerden kovulmuyor bu çocuklar. Aklým bir kenara alýp koyamýyor hizasýný, 1571 sýnýf numarasýyla Ankara Sýnýfýnýn Seçilmiþ Sýnýf Baþkaný, o derslerde Baþöðretmeninden ne de güzel öðrendin, yýldýzlý-pekiyi derslerin, kim ki karþý gelir, pet þiþe atar, yumurta atar, o ya maþadýr, ya kullanýlmaktadýr, ya da teröristtir, aferin oðlum 1571 Ýrsen, otur yerine on! Aklým, yazýmý masaya kalem ile kâðýdýn yanýna koymaya çalýþýrken Din Ýþleri Baþkaný konuþuyordu. 'Seküler bir toplum olduklarýný bildiðimiz Kýbrýs Türkleri için Seküler bir Din Ýþleri istediklerini' söylüyordu. Peki, Kýbrýslý Türkler ne istiyorlardý sorusu taa devletin orasýnda iþsizaylak öylece duruyordu. 'Seküler Din Ýþleri' nedir, nereye kadar 'Seküler' olup nereden sonra 'Din Ýþleri' olacaktýr? Mesela namaz kýlmayý bilmemek bir 'Seküler hak' deðil midir? Herkes namaz kýlmayý bilmek zorunda mýdýr? Bu din iþleri nereden sonra devlet iþleri de olacaktýr? Aklýmý çekmecenin içine kapatýp uyumak istiyordum. Uyutmadýlar Bitmiyordu aklýmýn karýncalanmasý. Cratos Otel'in Elektrik Dairesi'ne borcu 4 milyon liraydý ve o esna Elektrik Dairesi devletin üstüne yük olduðundan ve borcunun fazlalýðýndan dolayý özelleþtirilmek isteniyordu. Halbuki Cratos Otelin kamulaþtýrýlmasý lazýmdý, fakat Ankara'nýn Akýl Hastanesi Ýnþasý bu yerde þantiye içinde Cratos Otel gazeteci döverken nedense 'terörist' olmuyordu. Ama eski KTHY çalýþanlarý oluyordu. Çünkü pek sevgili sömürge halkým, avlu senindi ama top onlarýndý. Bu Sýnýfýn Baþkaný da, Ankara'daki öðretmeninin öðrencisidir, bu oteller de onlarýn malý. Senden alýyor, senin verginden çalýyor, senin üstünden 'besleniyor', senin narenciyen Mersin Limaný'ndan geri dönüyordu. Elektrik Dairene borcunu ödemeyenlerden hesap sormayan devletin vardý. Cratos Otel Serdar Ortaçlarýndýr, Hülya Avþarlarýndýr. Jennifer Lopez ha geldi ha gelecek, yok engellediler, yok býrakmadýlar. Jennifer Lopez'in kalçalarýný bu Yeþil Hat zapt edemezdi zaten, daha evvel de yazmýþtým, maazallah, bir saðdan bir sola þöyle bir sallarsa, sýnýrlar ortadan kalkabilir, egemenliðimiz zedelenebilir, devletimiz zayýflayabilirdi, iyi ki gelmedi! Yani pek sevgili sömürge halkým, sen artýk kumarhanelerin, kerhanelerin, mafyalarýn, tetikçilerin, kara para aklayanlarýn vergisini ödüyorsun kendi avlunda, sonra da seni dövüyorlar, öyle çok hara güre edersen de 'terörist' olursun. Sen 'namaz kýlmayý bilmiyorsun' ve acilen 'Seküler bir Din Anlayýþýna' girmen lazým. Daha açýk söyleyeyim, girmezsen de kimsenin umurunda deðilsin, sen gidersin, onlar gelir. Zaten artýk senin üstüne dikilmiyor bu elbiseler. Baþýmý kaldýrýp haberlerinizi okumak gelmiyor içimden. Aklým aðrýyor. Ýbrahim Aziz kendi ülkesine giremiyor o esna çünkü. Ve fakat

Pazar 29 Mayýs 2011 Pazar 5 1571 sýnýf numarasýyla Ankara Sýnýfýnýn Seçilmiþ Sýnýf Baþkaný, ne de güzel öðrendin, yýldýzlý-pekiyi derslerin, kim ki karþý gelir, pet þiþe atar, yumurta atar, o ya maþadýr, ya kullanýlmaktadýr, ya da teröristtir, aferin oðlum 1571 Ýrsen, otur yerine on! kendi aðýrlýðýndan üç mislini kaldýrmasý istenen "Cep Herkülü Ada"ma yolda görsek tanýyamayacaðýmýz adamlar durmadan getiriliyordu. Yetmiyordu akýllarýndaki hizaya yaptýklarý izahsýzlýk. Diyorlardý ki: 'Güneyde daimi ikamet eden Kýbrýs Türkleri kuzeydeki seçmen kütüklerinden silinecekler.' Ey sömürge, ey sömürgenin süpürgesi; sen ki buralarda, yani bu avluda, bu topu, bu dayaðý, bu copu, bu 'besleme'sinden tut da 'teröris'tine kadar bu hakaretleri yapabiliyorsan Kýbrýs Cumhuriyeti Anayasasý'ndan dolayý yapabiliyorsun. Þu ki, kimi kimden kovuyorsun, kimi kime almýyorsun, kimin hakkýný vermiyorsun? Ýbrahim Aziz haritanýn yýrtýlmýþ yerinde kalýrken, senin vatandaþlýk verdiklerin, vatandaþ ettiklerin, 'Seküler bir Din Anlayýþý'nýn ilk uygulamasý mý; teröristleri ayýracaðýn, sürgün edeceðin, göç ettireceðin ve yeniden þantiyesinde çalýþtýracaðýn o insanlarýn o ülkesinin inþasý mý yoksa? Ýbrahim Abi bak ben sana diyeyim gelme zaten buralara, bizim olmayan buralara gelsen için çok acýyacak abi, bari bizim olmayan buralara oralardan bakýp iç geçir, çünkü onlar içimize kadar geçireli çok oldu abi, otur oturduðun yerde, gelme buralara! Akýllý ol diyor birisi. Siz dünyanýn en faþist halkýsýnýz diyor baþkasý. Amerika'da göçmenler yok mu diyor, Amerika onlara gidin diyor mu diyor, benim aklým almýyor çünkü benim dimaðýmla aklým arasýnda 40 mil var. O 40 milde 'giden de acýdýr, kalan da.' Ey caným kardeþim, Amerika'nýn seçimlerine, Amerika'nýn kanunlarýna, Amerikan'ýn kurumlarýna, Amerika'nýn sosyal hayatýna müdahale eden, etki eden, onlarý kendi vesayetleri altýna alan göçmenler var mýdýr? Her kurtarýlanýn kurtarýcýsýna 'ülkeyi hibe etme-ülkeyi gümüþ tepside verme' zorunluluðu mu vardýr? Misal Kore, bugün sana vatandaþlýk verir mi? Kore þurasý, bir kapýsýný çal istersen. Sonra Üstün Dökmen Hoca'nýn anlattýðý o hikâye geliyor aklýma. O filmin o sahnesinden anlattýðý o hikâye. Öztürk Serengil'in oynadýðý tip evin bacasýndan aþaðý düþüyor, gayet de fiyakalý ama kýyafeti, takým-ceket, nasýl bir þaþkýnlýksa düþmüþ iþte, yüzü gözü kapkara çýkýyor þömineden. O sýrada kendisini aþaðýda bekleyen nezih adamlarýn önüne geliyor, sað eliyle sol omzundaki tozu iteliyor, ellerini de þöyle ufalayarak 'Merhaba Efendim' diyor. Otuz altý senedir bu ülkede, bu ülkenin bütün kurumlarýnda, gelmiþ geçmiþ bütün hükümetlerinde, Meclisteki tartýþmalarda, Ankara'nýn dayattýðý politikalarda ve Kýbrýs görüþmeleri çýkmazýnda halimiz hep böyle gibi geldi bana. Yani üstümüzün baþýmýzýn pislenmesine bakmadan, yalnýzca omzumuzdaki pisliði temizleyerek, elimizi þöyle bir ufalayarak 'merhaba' dedik. Sonra, onlar bizi istemiyorlar, Avrupa bizi sevmiyor çünkü biz Müslüman'ýz Türk'üz, Müslüman'ý ve Türk'ü sevmezler, bizi Rumlar aralarýnda istemezler, Rumlar bizimle olsalar gene 63'e dönerler safsatalarý ve halimize bakmadan Adaya bu bahar barýþ gelecek diye uydurduðumuz yalanlar geldi aklýma. Çünkü "Elektrik Dairesi'nin borcu var devlete külfet oluyor" yalandý, özelleþtirilse ne olacaktý, aynen Üstün Hoca'nýn o filmden verdiði örnek gibi, yalnýzca oramýzý temizleyerek devam edecektik yalaný oynamaya. Cratos Otel borcunu ödemeyecekti elbet, ödese ne olurdu ki ayrýca; o omuzdaki o kirin küçük el darbesiyle birazcýk temizlenmesiydi. Mesele bu deðildi ama biz, delirircesine, sanki mesele hep buymuþ gibi kandýrýlýyorduk. O elbiseyi deðiþtirmedikten sonra, þöyle yýkanýp paklanmadýktan sonra ne olur ki O elbise üstünde dolaþtýktan sonra, Elektrik Dairesi, KTHY, Nüfus, Vatandaþlýk, Seküler Din Anlayýþý, Ýmam Hatipler biter mi, uzatalým mý listeyi!.. Bunlarý konuþsak ne olur; ey güzel abim, Ýbrahim Aziz Abim gelsengitsen, sana gir deseler, girme deseler ne olur, mesele bu deðil ki Ama hikâyenin en kýrýlgan yerindeyiz Kýbrýslý. Benim yazasým yok. Senin ses çýkarasýn. Aklýmýz aðrýyor. Bize bir 'elbise dikmek' istiyorlar. Ýçine gireceðiz, girmeyeceðiz, terzi yeniden dikecek, dar gelecek, bol gelecek neyse ne iþte. Þimdi, biraz da buralardan, böyle uzaktan bakýnca, gazetelerinden insanlarýna, olaylardan yorumlarýna kadar, aklýma Ionesco'nun "Ýki Kiþilik Hýr Gür" oyunu geldi. Bir aile içinde karý koca oyun boyu kavga eder, hakaretler küfürler Oyunun sonuna doðru dýþarýdan sesler gelir, bombalar atýlýr kitleler ayaklanýr. O saate kadar birbirlerine en aðýr hakareti eden çift dýþarýdaki korkunç sesleri duyunca birbirlerine sarýlýr ve oyun biter... Bir daha düþün Bir gün tarih bir tiyatro oyunu metninden yargýlayabilir hepimizi Ali Doðanbay / ali@ultracrows.org

29 Mayýs 2011 Pazar 6 Pazar Ermeni ressam Arshile Go 15 Nisan 1904 te Van ýn Khorkom köyünde doðan Arshile Gorky nin gerçek adý Vostorik Manuk Adoyan dýr. 6 yaþýndayken babasý çalýþmak için Amerika ya gider. Büyük Felaket baþladýðýnda 11 yaþýndadýr. Annesi ve kardeþiyle birlikte Rus kontrolündeki Erivan a kaçmayý baþarýrlar. Annesi yolda, kucaðýnda açlýktan ölür. Kardeþi ile New York a babalarýnýn yanýna ulaþtýklarýnda sene 1920 dir. Amerika da kendini yazar Maksim Gorky nin akrabasý olarak tanýtýr ve gerçek ismi olan Vostanik Manug Adoyan ý deðiþtirerek Arshile Gorky adýný alýr. Rusça da Gorky acý anlamýna gelir. Karýsý dâhil, tüm yakýnlarýndan geçmiþini gizleyerek yaþar. 1922 de Boston da New School of Design adlý akademiye girer. Önceleri Picasso, Miro, Matisse ve Cezanne dan etkilenir, daha sonra kendi çizgisini yakalar. Sanat eleþtirmenleri Onu soyut dýþavurumculuðun öncüsü sayar. Ne ki, hayatýnýn en verimli yýllarý felaketlerle kesintiye uðrar, son yýllarý ise acýlarla geçer. Kanser olur, trafik kazasýnda sað kolu felç olur ve yedi yýllýk karýsý çocuklarýyla birlikte onu terk eder. Gorky, 1948 yýlýnda -henüz 44 yaþýndayken- kendisini asarak hayatýna son verir. 1912 yýlýnda 7 yaþýnda iken babasýna yollanmak üzere annesiyle çektirdiði fotoðraftan yola çýkarak 1926 yýlýnda yapmaya baþladýðý Sanatçý ve Annesi isimli resmi, asla bitirmez. Çünkü ona göre Bir þey bittiði zaman ölmüþ demektir. O, bitirmediði bu resimle annesini hep yaþatýr. Resimde eller yarým býrakýlmýþ, fotoðrafta Arshile in elinde yer alan çiçekler silinmiþtir. Resimde bitmemiþlik duygusuna melankoli eþlik eder. Bu resim onun annesi ile ilgili duygularýný çok iyi yansýtýr. Bir söyleþisinde þöyle anlatýr bu iliþkiyi: Resim yaptýðým zaman sýk sýk kendime öyküler anlatýrým. Yaptýðým resimle alakasý olmayan öyküler. Annemin uzun önlüðüne yüzümü kapatýp gözlerimi yumduðumda pek çok öykü dinlerdim ondan. Portresinde gördüðümüz gibi uzun beyaz bir önlüðü vardý. Bir de iþlemeli önlüðü vardý. Anlattýðý öyküler ve önlüðündeki iþlemeler kafamda sýk sýk birbirine karýþýrdý. Hayatým boyunca annemin anlattýðý öyküler ve önlüðündeki iþlemeler belleðime resim olarak sökün etmiþtir. Arshile Gorky, çocukluðunda yaþadýðý Büyük Felaket i bu resim dýþýnda hiçbir resmine yansýtmaz. Daha ziyade lirik ve soyut bir üslûbu vardýr. ARARAT Atom Egoyan Ararat filmini çekerken, Nouritza Matossian ýn Black Angel, A Life of Arshile Gorky kitabýndan etkilenir. Filmdeki yönetmen, ressamýn yaþamýndan etkilenerek bir film çekmekte, ressamýn hayatýný anlatan kitabýn yazarý kadýn ise, filmin sanat danýþmanlýðýný yapmaktadýr. Filmdeki yönetmen Edward Saroyan (Charles Aznavour), Ermeni Soykýrýmýný konu alan filmi çekmek için Kanada ya gider. Soykýrýmda annesini (Lousnak Abdalian) kaybeden ve ABD ye göç ettikten sonra The Artist and His Mother (Ressam ve Annesi) adlý tabloyu çizen soyut dýþavurumculuk ressamý Arshile Gorky dikkatini çeker ve Onun gençlik yýllarýný filmde anlatmaya karar verir. Onun için Gorky i araþtýran sanat tarihçisi Ani (Arsinée Khanjian) den danýþmaný olmasýný rica eder. Ani nin ilk eþi Türkiye nin bir büyükelçisine suikast giriþiminde bulunurken polis tarafýndan vurularak öldürülmüþtür. Ani eþinin kahraman olarak öldüðüne inanmakta; 18 yaþýndaki oðlu Raffi (David Alpay) babasý hakkýnda Kahraman mýydý? Yoksa terörist miydi? sorusunu sormaktadýr. Bu yüzden babasýný daha iyi anlamlarýný aramak için Ararat a gitmeye karar verir. Nouritza Matossian Arshile Gorky e olan ilgisini þöyle açýklar: Portrelerindeki kocaman kara gözler bana nenemi hatýrlattý. Anneannem Kayserili babam Antepli, ben Kýbrýslýyým. Çok tanýdýk gelen þeyler vardý resimlerinde. Çok çeliþkili duygular yaþadým. Ýlk kez resimlerine bakarken, hem aðlamak hem gülmek istedim. Bu duygularý yaþatan sanatçýnýn hayatýndaki sýrlarý öðrenmek istedim. Bir insan adýný neden deðiþtirir? Neden vatanýný býrakýp göç eder?adýný ve vatanýný terk eden bir sanatçýnýn yaþamýnda sýrlar ve ýzdýraplar vardýr, diye düþündüm; ve vatan özlemi vardýr.bu özlemin bir sanatçý için yönlendirici olduðunu düþünüyorum. Karýsýyla tanýþtýktan sonra, ki onunla 20 yýl yaþamýþ bir kadýn ama çocukluðuna dair hiçbir þey bilmiyor; ben çocuk gözleriyle neler gördüðünü merak ettim Gorky nin, kalkýp Van a gittim. Onun köyüne, annesiyle birlikte dua etmeye gittiði Akdamar a gittim. Onun çocukluðunda gördüðü o yerleri gezerken anladým ki, çocukluðu hiç peþini býrakmamýþ Gorky nin; Akdamar daki Meryem Ana ya benziyor üzerinde 20 yýl çalýþtýðý resmindeki annesinin yüzü. Yaptýðý pek çok resimde Akdamar dan izler, Van dan renkler vardý. Yaþadýðý yerde olmayan renkler vardý eserlerinde, o renkleri Van da gördüm. Gorky. ýzdýraplarýna pozitif yaklaþabilmiþ bir insandý. Sanýrým yaþamý sýrasýnda geçmiþi býrakmak ve geleceðe bakmak istedi. Yeni bir sanat, yeni bir tarz yarattý. New York ta modern ve devrimci bir tarz geliþtirdi. Kendi insani deðerlerini ve ruhsal durumunu sanatýna yansýtabildi. Pek çok baþka göçmen de böyle ayakta kalabilmiþtir. (Nazmiye Güçlü nün kendisiyle 2004 yýlýnda yaptýðý röportaj bianet.org da yayýmlanmýþtý...)

Pazar 29 Mayýs 2011 Pazar rky'nin hüzünlü hikâyesi 7 Nouritza Matossian: Hrant la konuþurken, olabilecekleri sezdiðimi hatýrlýyorum. Hrant'la, 2002 Cannes Film Festivali'nde, "Ararat" filminin galasýnda tanýþtýk galiba. Hrant, "Bu, Türkiye'de gösterilmesi zor. Keþke Türkiye'de de gösterilebilecek bir film yapsaydýnýz" demiþti; onun bu yorumu beni þaþýrtmýþtý. 2004'te Patrikhane'nin daveti üzerine konferans için Ýstanbul'a gittiðimde, Hrant'ý ofisinde ziyaret ettim. Konferans öncesinde, Patrikhane'den bir yetkili gelip bana "Yapacaðýnýz konuþmada her þeyden rahatça söz edebilirsiniz; fakat sizden ricamýz, 'soykýrým' kelimesini kullanmayýn" dedi. Hrant çok sinirlendi. Ayaða fýrlayýp "Sakýn bu kýza ne söyleyeceðini öðretme" dedi, sonra bana dönüp "Neyi istiyorsan onu söyle" dedi Konferanstan sonra Hrant'ýn ofisine döndük, ve ben kameramý çalýþtýrdým. Hrant bambaþka, þaþýrtýcý bir insandý. Benim için inanýlmaz bir deneyimdi. O zamana kadar büyük bir paradokstu benim için Ermenilerin Türkiye'de nasýl yaþadýklarý. Nasýl olur da o ülkede hayatta kalabilirler? Kendilerini gizlemek zorunda mý kalýyorlar? Sürekli Türkçe konuþmaya nasýl dayanýrlar? Türkiyeli Ermenilerin 'eski moda' olduklarý gibi bir yargýya sahiptim ve iþte karþýmda Hrant gibi modern ve her þeyden haberdar bir adam vardý. Kendini ifade etme özgürlüðünün kýsýtlý olduðu bir ülkede böyle bir insanýn nasýl var olabildiðini aklým almýyordu. Onu Londra'ya davet ettim. Ulusal Kütüphane'de, o inanýlmaz cesur, mantýklý, heyecan dolu konuþmayý yaptý. onun çoþkusuna yetiþmek imkânsýzdý. Sorular soruyor ve ayný zamanda yanýtlýyordu. Bu konuþmanýn kayýtlarý, filmin bir bölümünü oluþturdu. Sonra birkaç kez daha buluþtuk. Fýrsat buldukça görüþmelerimizi kaydetmeye çalýþtým. Ben bir biyografým; insanlarýn nereden geldiðini, onlarý hayatta durduklarý çizgiye getiren motivasyonlarýný, yaklaþýmlarýný, gayelerini anlamak ilgimi çeker. Hrant çok büyük bir yüreði olan, açýk konuþmayý seven biriydi. Orhan Pamuk davasý açýldýktan, ona mahkemenin önünde saldýrýldýktan ve hakkýnda yeni davalar açýlmaya baþladýktan sonra ikinci röportajý yaptým. Onu 6 ay hapse mahkûm ettikleri zaman yanýna gittim. Tehditler baþlamýþtý; ona ülkeden ayrýlmasý için yalvarýyordum. Hiçbir zaman rahat konuþamýyorduk, çünkü telefonlarýnýn dinlendiði biliniyordu. Hrant, yanýna ailesini de alarak, Ermenilerin ülkeden sürüldükleri yoldan yürüyüp çýkacaðýný söylüyordu ve "Eðer bunu yaparsam 100 binlerce kiþi bana katýlýr ve bütün dünya bunu duyar" diyordu. "Beni istemiyorsanýz, ben de yürüyüp giderim" diyordu. "Bunu öyle bir yapacaðým ki, bütün ülke temelinden sarsýlacak" diyordu. 6 ay hapse hüküm giydikten sonra onu görmeye gittiðimde ruh hali bambaþkaydý. Bana, ailesiyle görüþtüðünü, ailecek Türkiye'de kalmaya karar verdiklerini söyledi. Çok üzülmüþtüm, hem de çok. Bilgi Üniversitesi'nde yaptýðý konuþmada anlattýðý, köyüne dönüp ölen yaþlý Ermeni kadýnýn hikâyesiydi. Hikâyenin bitiminde "Bu toprakta gözünüz var diyorsunuz. Evet var, ama alýp götürmek için deðil, dibine gömülmek için" dediðinde "Bunu söylememeliydi" dedim kendi kendime. Çünkü bununla, ona karþý olanlara meydan okuyordu; bu, sonucu kabul etmek gibiydi. Bu ilk ipucuydu, iþlerin kötüye gideceðine dair. Onunla konuþurken, olabilecekleri sezdiðimi, bütün bedenimin korkuyla sarsýldýðýný hatýrlýyorum. Agos'tan çýktýðýmýz bir gece "Hrant, her zaman ayný kapýdan mý çýkýyorsun? Arka kapý yok mu?" diye sordum. "Baþka kapý yok" dedi. O an biliyordum, onu orda öldüreceklerini. Haberi aldýðýmda Londra'daydým. Harap oldum. Çok kýzgýndým, hem kendime hem ona, her þeye. Engellenebilir bir þeydi. Biz engelleyebilirdik, o engelleyebilirdi. Ona kaç kere dedim; "Bak Orhan (Pamuk) geliyor gidiyor, sen de biraz çýkabilirsin." Hiç deðilse bir süreliðine çýkýp biraz nefes alabilirdi. Hrant öyle çok þey ifade ediyordu ki, duruþuyla, sorularýyla. Sonunda hep özlediðimiz lideri bulduðumuzu düþünüyordum onunla her konuþtuðumda. Onu kaybetmek, çok yýkýcý oldu benim için. Mükemmel bir insandý. Ýnsanlarý anlamak, empati ve duygusal bað kurmak konusunda inanýlmaz yetenekliydi. Türkiye'ye her gittiðimde kendimi ikiye bölünmüþ hissediyordum. Bir yandan büyükannemin konuþtuðu dilin konuþulduðu, ayný yemeklerin yendiði, ayný türden bir kültürün yaþatýldýðý bir yerdi; öte yandan da aileme çok acý çektiren, herþeylerinin ellerinden alýndýðý bir coðrafyaydý. Ve bize karþý hâlâ saldýrgan davranýlan bir yerdi. Bir sürü Türk arkadaþým var. Onlarla birlikte olmayý çok seviyorum. Ama aþýrý milliyetçilerin gösterilerini izlediðimde kendimi nasýl kötü hissettiðimi tarif bile edemem. Hrant'ýn etrafý bir grup entelektüel tarafýndan çevrilmiþti ve ülkeye olan bakýþ açýsýnýn, etrafýndaki bu insanlar yüzünden biraz fazla iyimser olduðunu düþünüyordum. En baþýndan beri, olaylarý pembe bir çerçeveden görmeye eðilimli olduðu fikrindeydim. Etrafýnda gazeteciler, profesörler, entelektüeller, radikal insanlar vardý ama ben hep bunun küçük bir elit kesim olduðunu, bu kiþilerin onu koruyamayacaklarýný söylüyordum. Belki de bu yüzden entelektüeller onun öldürülmesinden bu denli etkilendiler ve yaralandýlar. O, onlar yüzünden kalmýþtý orada, ama onlar onu koruyamadýlar. Uluslararasý AF Örgütü ve Index on Censorship (Sansür Endeksi) Örgütü'yle çok yakýn iliþkilerim var. Hrant'a karþý ne zaman bir dava açýlsa Index'e haber verirdim, davalarý izlemeleri için, onlar da davalara gözlemci gönderirlerdi. Bir þekilde onun korunmasýný saðlamaya çalýþýyordum. Tabii, bir de, insanlarýn dikkatini çekmeye çalýþýyordum, çünkü kimse onu tanýmýyordu. Bu çabalar sonucunda, bir yýl içinde herkes onu tanýdý. En azýndan insan haklarý mücadelesi verenler biliyordu artýk Hrant'ý. Yaptýðým çekimlerden 15 dakikalýk bir film hazýrladým. Nasýl bir tepki alacaðým konusunda hiçbir fikrim yoktu. Büyük bir ilgi oldu; salonlar dolup taþýyordu. Ýnsanlar aðlýyordu. Birçok insan için çok zor bu filmi izlemek. Benim en büyük çabam, onun sözlerini, vermek istediði mesajý, onun söylediði ve düþündüðü þekilde insanlara aktarabilmek. Bunu ona olan borcum olarak görüyorum. Hiç deðilse bunu yapabilirim. Hrant öldükten sonra hiç gitmedim. Agos'un önündeki o kaldýrýmda yürümek çok zor benim için. Not: Kýbrýslý bir Ermeni ailenin çocuðu olarak dünyaya gelen; yazar, aktivist, oyuncu ve yönetmen Nouritza Matossian Hrant Dink'in hayatýyla da en az Arschile Gorky'le ilgilendiði kadar ilgilenir. 'Hrant Dink: Ýki Milletin Kalbi' adlý belgesel büyük ilgi görür. Yukarýdaki yazý Kumru Bilici'nin kendisiyle yaptýðý ve "Agos"ta yayýmlanan söyleþiden alýnmýþtýr...

8 Pazar 29 Mayýs 2011 Pazar Dedemin nasihati, babam ve kýrmýzý lazýmlýðým Daha önce hiç bu þekilde karþý karþýya gelmemiþtik Ne yapacaðýmý, nasýl davranacaðýmý bilemedim Herkes gözünde yaþla bana bakarken, ben ona nasýl sarýlacaðýmý düþündüm Kollarýmý boynuna doladýðýmda ekþi aðacýna sarýlmýþ gibi hissettim Kuru bir dala þefkat gösterir gibiydim Elini sýrtýma koyup bana destek vermesini öyle çok isterdim ki Uçaða binip bilmediðim bir yolculuða çýkacaktým Çok üzgündü, tedirgindi ve korkuyordu Bana sýkýca sarýlmasýna ne engel olabilirdi? Tabi ki küflenmiþ bir nasihat Dedem vakti zamanýnda babama çocuklarýna ve karýna onlarý sevdiðini belli etme demiþ Ne iyi etmiþ rahmetli Hayatýmda böyle bir saçmalýk duymadým Suç dedemde mi? Babam buna neden gülüp geçmemiþ ki? Kýrmýzý bir lazýmlýðým vardý Geceleri babam beni uyandýrýr, gözlerim yarý açýk yarý kapalý iþetirdi Çok hoþ bir hatýra deðil (benim için oldukça duygusal) ama aklýmda kalan tek sahne bu O zamandan sonra babamýn bana bu kadar yakýn olduðunu hatýrlamýyorum Aramýzda gizliden bir aþk var, kabul ediyorum Ellerini sýrtýmda hissetmek baþka bir þey ama Ona sarýldýðýmda karþýlýk almak istiyorum Bir aðaca deðil de babama sarýldýðýmý hissetmek Beni öpsün, takdir etsin, saçýmý okþasýn "Ah gavvole eþþek olsanýz gocaycaydýnýz" sözü var ya köy ekmeðini parçalayarak kestiðimde ya da gazýn baþlýðýný takamadýðýmda söylediði Buna duymaya bayýlýyorum da arada bir "Aferin" dese Ýçinden söylüyor, gözlerinden belli oluyor, baþkalarýna gururla anlatýyor ya Baðýra baðýra BANA söylese SÝNEKLÝ ODA sineklioda@gmail.com

29 Mayýs 2011 Pazar Pazar 9 HAYIRLI BÝR EVLAT OLAMADIM Ömrüm boyunca "hayýrlý" bir evlat olamadým. Okulu hiç sevmedim ama kitap okumak hayatým oldu. Hiç ders çalýþmazdým, saðlam tembeldim ama asla kopya çekmezdim. "Türküm- Doðruyum-Çalýþkaným" hiçbiri olamadým... Milli marþlara güldüm, bayraklara sempati duymadým... Milli günler hiçbir þey ifade etmez bana. Dini bayramlarda mecburiyetten akraba ziyareti yaparým. El öpmeyi hiç sevmedim, öperken numara yaptým. Ýnanamadým dine, yalan geldi bana cenazelerdeki aðlamalar. Arapça anlamadýðýmdan hiç dua bilmem, bilmek da istemem... Herkesin aksine Pazartesilerini severim. Fazla stres yaparým, strese bayýlýrým. Pire için yorgan yakarým. Sürüden ayrý dururum, "Sürüden ayrýlaný kurt kapmaz" felsefesine inanýrým... Küfürü sevmem ama küfür ederim. Denizden çok daðlarda olmayý severim. Isýrgan otu elimi yaktýðýnda 6, savaþta 12, üniversitede faþistlerden dayak yediðimde 19 yaþýndaydým. Çocukken bir Rum gördüðümde ona acýr, Rum olduðu için aptal olduðunu düþünürdüm. Esas aptallarýn biz olduðumuzu yýllar sonra öðrenecektim... Hayatý olduðu gibi yaþamayý severim. Dilime geleni söylerim, söylemezsem çatlarým. Küçükken kahvaltýmýz gabira, tatlýmýz babutsaydý. Kýçýmýzda pantolon, ayaðýmýzda potin yoktu. Pirilli hayatýmýzýn oyunu, lingiri milli sporumuzdu. Rengi sevmem, griye bayýlýrým. Yaðmuru, güneþe tercih ederim. Kendimi saklamam, açýkta olmayý yeðlerim. Eþitlikten yanayým. Sünnet olan erkek çocuklarýna yapýlan kutlamayý, regl olan kýz çocuklarýna da yapýlmasýný isterim. Silah izinleri yasaklansýn, askerlik kaldýrýlsýn, nefsi müdafaa için herkese "Guþ Lasdiði" daðýtýlsýn isterim... Ayda bir halkýn arasýndan seçilen 6 kiþinin bir bakaný yasal olarak eþþek sudan gelinceye kadar dövmesini isterim. Siyasilere yumurta ve tecavüzcülere parmak atmanýn yasal olmasýný savunurum. Otoriteyi sevmem. Evde babama, okulda öðretmene, askerde komutana karþý gelirdim. Anarþistliðim tescillidir yani... Dedim ya ben "Hayýrlý" bir evlat olamadým!.. Mahmut ANAYASA BÝR KIBRIS ÞÝÝRÝ Farklý ebeveynlere Evlatlýk verilen Ýkiz kardeþlerdir Kýbrýs'ýn iki yakasý Engeller çýksa da Bir gün elbet kavuþur!.. Ýbrahim Ormancý RÜYA Maliye Bakaný olmuþtu "Para daðýtýlacak" diye, Haber çýkarttý (Ýzdiham yaþandý.) Pencereyi açarak Paralarý Savurmaya baþladý! Ziya ORMANCIOÐLU

29 Mayýs 2011 Pazar 10 Pazar Halil Aða Sevgili Outlook ve sevgili Anne baba cypaibo@gmail.com Kral tv müzik ödülleri çok manidar, çok etkileyici, çok birþey. Bir kere ben eski VJ'leri özledim. Tamam, belki 4-5 sene önce 'bu sistem deðiþsin, VJ istemiyoruz' dedim ama piþmaným. Ben istiyorum ki, onlar önce 2 hareketli þarkýmýz var desin. Ardýndan reklam girsin. Sonra hafif þiir tadýnda anlamsýz kelimelerle birkaç cümle kursunlar. Ardýndan iki slow þarký çalsýnlar. Ben isterim ki, Þebnem Ferah'tan sonra Özlem Tekin, Cem Karaca'dan sonra Barýþ Manço çalýnsýn. Böyle iþte. Ha, ödül töreni ile ilgili; Burcu burcu taburcu Berkay'ý 5 yýl sonra kim hatýrlayacak? Tarkan tektir. Bir de sevgili Sezen Aksu, Levent Yüksel, Sertab Erener ve Aþkýn Nur yengi; þahanesiniz ama keþke canlý okuyaydýnýz. Teoman için düþündüðüm, düþünebileceðim, bir zamanlar aklýma gelmiþ veya gelebilecek tüm olumsuz fikirleri sonsuza kadar gözardý ediyorum. Bir mizah sitesinin kendisiyle ilgili yaptýðý röportajda 'iþte saðdan soldan birkaç akor arakladým' dedi ya, Teoman benim için bambaþka oldu. Ýster ünlü olsun, ister ünsüz, kendiyle dalga geçebilen insan öyle rahatlar ki, yanýndakini de rahatlatýr. Kiþisel geliþim þeysi olasým var bugün. E, ama yalan mý? Haa bir de mizah dergilerine sýk sýk dava açan politikacýlar var. Onlarý da unutmamak lazým. Onlarýn o saf, temiz, kusursuz ve hata kaldýrmayan yaradýlýþlarýna saygý duymak lazým. Lütfen sayýn halkým, saygý duy!! Sigara içerken telefonda konuþabilen, dikiz aynasýndan etrafýndakilerini kesen, arada burun deliklerinin içine eliyle keþif turlarý yapabilen ve tüm bunlarý yaparken araba sürebilen adam gördüm. Bu sefer tepkili deðilim, plakasý aklýmda gördüðümde tebrik edip iþin inceliklerini öðrenmeye çalýþacaðým. Evet, bunu yapabilirim. Yaz gelmiyor diye yana yakýla üzülenler, Temmuz'da sýcaklardan en çok þikayet edenler olacak ya, ben buna yanýyorum. Sony PSN network'un 'hack'lenmesinden sonra, þirketin diðer siteleri de 'hack'lenmeye baþladý. Ýnsan düþmeye görsün, gerisi gelir mentalitesi sanýrým teknoloji þirketleri için de geçerli. Kredi kartý þifresini 1111 ya da 1234 koyan insan türüne 'Anne' denir. Ajda Pekkanýmýzýn boy boy elbiseleri, pantolonlarý piyasada. Hepsini kendi örmüþ elcikleriynan. Bircik bircik. Yaaaa Agah Özgüç'ün 'Türk Sinemasýnda Cinselliðin Tarihi' isimli kitabýný büyük bir keyifle okudum. Akýcý, detaylý ve yerinde tespitler vardý kitapta. Fakat 350 sayfanýn içerisinde Banu Alkan, Serpil Çakmaklý ve Oya Aydoðan'ýn hiç yer almamasý beni biraz þaþýrttý. Kitabýn yazarý yýllarýn gazetecisi ve 1932 doðumlu. Ben bir þekilde adamý bulsam, mail yazsam, niye yazmadýnýz Banucuðumu desem? Çok mu ayýp ederim, az mý ayýp ederim? Ýþte bunu düþünüyorum. Bu tarz erteleyip yapmadýðýmýz iþler bir gün ele ele tutuþsa yoktan var olup dünyanýn yörüngesini bile deðiþtirebilirler. Bunu biliyor muydunuz? Herkes seçim konuþtukça, kaným çekiliyor. Bir yandan 'iktidar' bir yandan 'yüzde' kelimeleri saldýrýyor. Bir saðdan, bir soldan. Çok acayip, sýkýlýyorum. 'Ben sinemaya sinema demem sinema üç boyutlu olmayýnca' deyip ukalalýk ekseninden nefret toplayasým var. Sevgili Outlook, sözlerim sana. Aç kulaðýný dinle. Cümlemi iþ ola sevgili diye açtým. Sevgili falan deðilsin sen. Seni hiç sevmiyorum. Ama bir þekilde tüm iþyerlerinde sen olduðun için sana muhtacým. Evet. Kullanýþsýzsýn, arama yapamýyorsun, yavaþsýn tamam da, niye sen aklýnca beni düzeltiyorsun ki. Hatta beni yola getirmeye de çalýþýyorsun. "Sevgili" yazýp enter'e basýyorum mail yazarken, sen onu hemen düzeltiyorsun; 'Sevgili Anne ve Baba'. Belki ben bunu fark etmedim, aþaðýda müdürüme raporlarýmý anlattým. Müdürüm mail'i açýnca direkt olarak 'Sevgili Anne ve Baba'yý görecek. Bu adam bana ne demek istiyor acaba diye düþünmez mi? Yoksa anne babaya hürmet etmemizi mi istiyorsun? Onlarý unutmamamýzý ve onlara sürekli e-mail atmamýzý mý istiyorsun? Sen çok malsýn Outlook. Ýnsan anasýna babasýna e-mail mi atar? Telefon ne güne durur demez mi anne? Ah outlook ah, sen ve ekibin olmasaydýnýz dünya çok daha güzel bir yer olurdu. Bunu biliyorsun deðil mi? En okumuþundan, en okumamýþýna 'nazar' konusunda dikkatini çekemeyeceðiniz bir Allahýn kulu yoktur. Sen 'nazar' de, 'göz' de 'haset' de, bak bakalým. Nasýl önemsiyor seni. Ýlk baþta cool davranýp, ben bilim insanýyým ayaðýna yatabilir. Sakýn kanma bu numaralara sen devam et, göreceksin. Öyle uyduruk bir telefon aldým ki, kulaklýksýz radyo çalabiliyor ama pili çýkýnca saat ve tarih soruyor. Özellikle pili çýkýnca saat ve tarih sormasý beni üniversite yýllarýma geri götürdü. Hoþ bir tat yarattý bünyemde. Bu uyduruk merakým ara ara hortlar. Ýnþallah yine hortlamamýþtýr. Bazen de müzikal anlamda geliyor bana bu ruh, baþlýyorum Atilla Taþ dinlemeye. Atilla Taþ bir yandan ben bir yandan baþlýyoruz böðürmeye; 'hatari maþu takari maþu beþi bir yerde takarimaþuuu. Bir Japonaaa âþýk oldummmm' Sultanlý padiþahlý diziyi izleyen arkadaþýma yaptýðým ziyarette 'Ooooooo... Antonyooo' diye bir sesleniþ duydum ya, iþte o an çok mutlu oldum. "Askerlik arkadaþý Antonyo, enseye tokat Antonyo. Ya da 'oooo Antonyooo anlayalým hacý, ne iþþ' gibi bir ifade vardý. Çok asildi, çok. Ajda Pekkan'ýn hiç iþi yok size uruba dikecek. Ýnanan varsa üzgünüm, bir baþka hayata! Sevgili Outlook, seni hiç sevmiyorum. Niye aklýnca beni düzeltiyorsun ki!.. Hatta beni yola getirmeye de çalýþýyorsun. "Sevgili" yazýp enter'e basýyorum, sen düzeltiyorsun; 'Sevgili Anne ve Baba'. Onlara sürekli e-mail atmamýzý mý istiyorsun? Sen çok malsýn Outlook. Ýnsan anasýna babasýna e- mail mi atar? Telefon ne güne durur demez mi anne?

29 Mayýs 2011 Pazar Pazar 11 Marksizm ve Ýnsan Doðasý Belki de Marksizme yapýlan saldýrýlan baþýnda gelen bir þeydir "Ýnsan bencildir ve doðasý gereði paylaþýmcý olamaz" söylemi. Dogma bir þekilde insanýn kurtuluþunu da insan doðasýnýn barýndýrdýðý iyiliðe baðlayan Marksistler de az deðildir. Peki ama gerçekten insan doðasý diye bir þey var mýdýr? Ýþte Sean Sayers bu kitapta bu tarz soru ve savlara cevap vermeye çalýþýyor. Sayers'e göre insan doðasý tarihsel bir olgudur. Dolayýsýyla insaný anlama çabalarýnýn hepsi bulunduklarý tarihsel koþullar içerisinde deðerlendirilmeli ve iyi, kötü, doðru, yanlýþ gibi deðerlendirmeleri, somut durumu oluþturan koþullar içerisinde ele almalýyýz. Yani, bugünden geçmiþe bakýp onu bugünün deðerleriyle yermemeli; yalnýz bugünün deðerleriyle bir gelecek tasviri yapmamalýyýz. Ýnsan doðasý kavramýný ahlak, yabancýlaþma gibi kavramlarla birlikte ele alan Sayers; Mill, Gorz, Hegel, Rousseau gibi bir çok farklý düþünürlerin görüþlerini de tartýþmaya açýyor. Bunu yaparken kesinlikle saldýrgan bir tutum izlemiyor. Bu anlamda yazarýn tartýþma biçimi de en az kitabý kadar etkileyici. Kitabýn Türkçe basýmýný bu köþede daha önce de kitaplarýný tanýttýðýmýz Yordam Kitap gerçekleþtirmiþ. Eminiz, bu kitabý okuduðunuzda, hem insana hem de onu yorumlama ve yön verme çabasý olan Marksizme dair tüm önyargýlarýnýzý yýkabileceksiniz. Çünkü kitap insanýn iyi veya kötü olduðu þeklindeki tüm dogma ön kabulleri yerle bir ediyor Uçurtma Avcýsý 2007 yapýmý "Uçurtma Avcýsý", Afgan yazar Khaled Hosseini'nin çok satan romanýndan uyarlandý. "Uçurtma Avcýsý"nýn yönetmenliðini "Finding Neverland"dan tanýdýðýmýz Marc Forster'ýn, yapýmcýlýðýný Sam Mendes, Walter F. Parkes ve Laurie MacDonald'ýn üstlendiði filmin senaryosunu "25th Hour"dan tanýdýðýmýz David Benioff ile Khaled Hosseini beraber yazdýlar. Filmde, uzun zaman önce Afganistan'dan Kaliforniya'ya göç etmiþ olan Amir adlý bir Afganýn, çocukluk arkadaþý Hasan'ýn oðlunun baþýnýn dertte olduðunu öðrendikten sonra ona yardýmcý olmak için Taliban yönetiminin kontrolündeki Afganistan'a geri dönüþünün çarpýcý öyküsü anlatýlýyor. Amir, Afganistan'a Taliban rejiminin hakim olmasýndan sonra Amerika'ya göç eden Kabilli zengin bir tüccar ailenin oðludur. Kabil'de geçen çocukluk yýllarý sýrasýnda evin hizmetçisinin oðlu Hasan ile dost olur. Fakat Amir, Hasan'ýn büyük çocuklar tarafýndan tecavüze uðramasý üzerine ona yardým edebileceði halde sýrtýný dönerek en sevdiði arkadaþýna ihanet etmiþtir; ve aradan uzun zaman geçmesine raðmen suçluluk duymaktadýr. Yýllar sonra Hasan ve karýsýnýn Taliban tarafýndan öldürüldüðü haberini alýr. Bunun üzerine, uzun zaman önce ihanet ettiði çocukluk arkadaþýnýn baþý dertte olan oðlunu bulmak ve onun hayatýný kurtarmak için Afganistan'a geri döner. Vicdanýný rahatlatmak için yaptýðý bir giriþimdir bu. Khaled Huseyini'nin baþyapýtý sayýlan kitabýndan uyarlanan film, içeriði dolayýsýyla çok duygusal ve çarpýcý. Filmi seyrederken bir yandan, dostluk, kutsallýk, ihanet, özveri, sabýr gibi kavramlarý sorguluyorsunuz; diðer yandan da, karakterleri suçluyor, sonuna doðru da onlarý affetmek istiyorsunuz. Amerika'yý cennet gibi gösteren film, bir anlamda, Amerika'nýn Taliban propagandalarýnýn bir parçasý da sayýlabilir. Taliban rejiminin sonuçlarýný önümüze seren film, dinin arkasýna saklanarak çocuklara ve kadýnlara yapýlan kötülükleri çarpýcý bir biçimde aktarýyor. Taliban yönetiminin sakal zorunluluðu, þeriat, oðlancýlýk gibi çarpýklýklarla film aslýnda insaný ve insanlýðý anlatýyor. Filmi kýsaca, büyük bir acýyý ve yanlýþý bir daha ortaya çýkmamacasýna kendi içine gömen Amir'in, din ve vicdan cehenneminden kurtulma çabasý olarak tarif edebiliriz.... FÝLM... n Ali Þahin Çocuklar boyama kitabý deðildir, ona istediðin rengi veremezsin! Amir: Ona kaç tane meyve attýðýmý anýmsamýyorum. Üstü kýpkýrmýzý olmuþtu. Yenik, tükenmiþ umduðumu bulamadan dizlerimin üzerine çömeldim. Hasan yerden bir tane nar aldý, bana doðru yürüdü ve narý alnýna hýzlýca çarptý. Tatmin oldun mu? Kendini iyi hissediyor musun? dedi. Gözyaþlarýmý özgür býraktým, dizlerimin üzerine eðilerek aðladým, aðladým!.. Amir in yazdýðý hikaye: Büyülü bir kap bulan bir adam varmýþ ve çok yoksulmuþ. Kabýn içine aðladýkça gözyaþlarý inciye dönüþüyormuþ. Hikayenin sonunda adamý bir inci daðýný üstünde otururken görüyoruz.bir elinde kanlý bir býçak var, ölen karýsý ise kollarýnda duruyor. Adam aðlayýp zengin olabilmek için karýsýný öldürmüþ. Hasan ýn yorumu: Neden gidip küçük bir soðan kesmemiþ? (Filmden ) n Ýlter Yüksel... KÝTAP...

iç kurusu sodom'un 121'inci günündeyiz vakit çok geç faþist parti kongresindeyiz dört baþkan adayý var üþüdüm üstümü örtsene anne durakta yanýnda bir zenci bekliyor altýlý pepsi twist almýþ melezler çoðunluk mütemadiyen ekþi limon parantez kapa mazgal deliðinden tavþan çýkmaz sam amca tiki kýzlar wotka limon sinemada malcom x imgelemi ilgi çekmiyor çünkü imgelem kuþlarý hâlâ askerde bir angelopoulos filmindeyiz sanki hâlâ bolþevik tehlikesi var oysa herkes konformist nedense son imparator'a acýyorlar acý: özne de nesne de ayný cephede cephe: mazgal deliðinin senaryosu! aziz þah