P R O F. D R. N A D İ M M A C İ T



Benzer belgeler
HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

UKRAYNA DA KİLİSE SAVAŞLARI

YILI ERMENİ OKULLARI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

Patrikhane İle İlgili Bir Belge / Bir Uyarı

GÜNÜMÜZ BALKAN ORTODOKS KİLİSELERİNE GENEL BİR BAKIŞ

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans İlahiyat Atatürk Üniversitesi 1979 Y. Lisans Tarih Atatürk Üniversitesi 1981 Doktora Tarih Atatürk Üniversitesi 1985

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

İKİNCİ BİNYILIN MUHASEBESİ İÇİNDEKİLER

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

PAPA 1.FRANCİS İN KUDÜS ZİYARETİ

1-MERKEZ TEŞKİLATI. A- Hükümdar B- Saray

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ

HÜSEYİN SEYMEN SORGUNAİHL

Hıristiyan İnanç Esasları Teslis Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adı altında üç kişilikte tek tanrıyı kabul ederler. Hıristiyan inancına göre baba kainatı ya

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

Dinlerin Buluşma Noktası. Antakya

3 Hedef 3 Görev BÜLTEN Seçimleri İçin İSTANBUL AZİZ BABUŞCU B İ L G İ. NOTU FİLİSTİN MESELESİ 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

Fener Rum Patrikhanesi nin Lozan sonrası statüsü

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

OSMANLI TARİHİ II.ÜNİTE 8.KONU: REFORM

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

TARİHSEL SÜREÇ İÇERİSİNDE ORTODOKS HIRİSTİYANLIKTAKİ PATRİKLİKLER. Dr. Münir YILDIRIM

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

FOSSATİ'NİN "AYASOFYA" ALBÜMÜ

AVRUPA VE OSMANLI (18.YÜZYIL) GERİLEME DÖNEMİ

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

İstanbul u Fethinin Dahi Stratejisi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Müslümanlar için yeni ve yabancı bir anlayış değildir. Zira yaşamalarına denir. İslam dini ilk zamanlardan itibaren farklı inançlara dinî

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

- Bir kilisenin Ekümeniklik sıfatı, her şeyden önce dini karakterlidir.

GİRİT TE YAPILAN PAN ORTODOKS KONSEYİ

VEFEYÂT. Doç. Dr. Musa Süreyya Şahin

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

Dr. Münir YTI...DIRIM

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

Yrd. Doç. Dr. Bahadır Bumin ÖZARSLAN

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere,

EKÜMENİKLİK NEDİR, NE DEĞİLDİR? *

ATATÜRK, PATRİKHANE VE RUHBAN OKULU

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

TARİH BOYUNCA ANADOLU

Dinler Tarihi Araştırmaları - III. (Sempozyum, Haziran 2001, Ankara) YILINDA HIRİSTİYANLIK. (DÜNÜ, BUGÜNÜ ve'gelecegi) Ankara

HIRİSTİYAN SİYASİ DÜŞÜNCESİ 2

ÜNİTE:1. Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri ÜNİTE:2. Anayasaların Yapılması ve 1982 Anayasası ÜNİTE:3. Anayasaların Değiştirilmesi ve 1982 Anayasası

Bu Ders Şunları Yapmanıza Yardımcı Olacaktır

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

Avrupa Tarihi. Konuyla ilgili kavramlar

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

ABD ise, din konusunda serbest alan arayan, hemen hepsi Hıristiyan ama farklı mezheplerden olan pek çok toplumun oluşturduğu bir bütündür.

Fadıl Ayğan. Eylül 2015

FENER PATRİKHANESİ VE EKÜMENİZM: DİNLER TARİHİ AÇISINDAN BİR ANALİZ

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

Hıristiyan inancına göre. Hıristiyan ibadetinin en önemli olanı. Bir çok dua çeşidi vardır.

Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

3647 SAYILI ve 2008 (3647/2008) TARİHLİ YUNANİSTAN VAKIFLAR YASASI VE UYGULAMALARI

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

Görsel İletişim Tasarımı Öğr.Gör. Elif Dastarlı

[Kurban Duaları] (ondalık-sunu-sadaka üzerine)

Kiliseler ile yap lan Resmi Sözleflmeler ve her iki ülkede ibadet yerlerininin yap m

Lozan Barış Antlaşması

HIRİSTİYAN SİYASİ DÜŞÜNCESİ

ŞİRKETLER TOPLULUĞUNDA HÂKİM VE BAĞLI ŞİRKETLERİN KONTROL ÖLÇÜTÜ

Byzantine History, Syriac History, History of Religions, History of İslam.

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

ULS344 - Milliyetçilik ve Azınlıklar. İlkçi Yaklaşımlar - Primordializm

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH

...Bir kitap,bir mesaj!

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler

Sevgili Kardeşlerim, Rabbimiz sizlere barış bağışlasın. Bu barışın daima sizlerle birlikte olması için dua ediyorum. Bir episkoposun görevi, yalnız

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Tarih Celal Bayar Üniversitesi 2007 Y. Lisans Tarih - Ortaçağ Celal Bayar Üniversitesi

Türkiye nin Yeni Anayasa Arayışı: TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Tecrübesi

10. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

PATRİKHANE BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ VE ANKARA METROPOLİTLİĞİ KURDU

ESKİ TÜRK BOYLARINDA KADIN ÖZGÜR VE EŞİT BİR TOPLUMSAL KONUMA SAHİPTİ. ZİYA GÖKALP E GÖRE ESKİ TÜRKLER HEM DEMOKRAT, HEM DE FEMİNİST İDİLER.

Batmış Yunanistan, İstanbul Rumları na Maaş Vermeyi Aksatmıyor

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

Transkript:

Teo-strateji P R O F. D R. N A D İ M M A C İ T

Dualist Teo-Stratejinin Batı Ekseni: Fener Patrikhanesi -Ekümenik Patrik Meselesi ve Bizans Politikası- Prof. Dr. Nadim Macit (**) Doğu Hıristiyanlığı; oldukça karmaşık ve bölünük bir yapıya sahiptir. Bunun hem teolojik hem de politik nedenleri bulunmaktadır. Önce Katolik kiliseden ayrılan, İstanbul'un fethi ile birlikte 'devlet' ya da eskatolojik misyonunu kaybeden Fener Patrikhanesi ağırlıklı olarak batı merkezli politikstratejik yörüngenin içinde yer almıştır. Başlıktaki batı ekseni bu politik duruşu tanımlar. Günümüzde tartışılan ekümenik patriklik ve bu kilisenin konumu meselelerine açıklık getirmek için ilk başta ayrışmanın teo-politik nedenleri üzerinde durmamız yol gösterici olacaktır. Fener-Rum Patrikhanesi, nerede ise son yüzyılın en tartışmalı konularından birisidir. Tartışmayı yönlendiren nedenlerin başında bu kilisenin tarihi durumu ve ekümenik patriklik meselesiyle ilgili birbiriyle çelişen görüşler gelir. Diğeri ise bu kilisenin Türk hâkimiyeti altındaki konumu ve teopolitik faaliyetleridir. Bu makale, meseleyi üç başlık altında tartışmayı amaçlamaktadır. Birincisi; Doğu Hıristiyanlığı olarak adlandırılan geniş bir konunun Bizans ekseni ve ayrışmanın teo-politik nedenleri; ikincisi, ekümenik patriklik meselesiyle ilgili olarak ileri sürülen görüşlerin tarihi ve teolojik anlamı ve değeri, üçüncüsü ise Fener-Rum Patrikhanesi'nin Türk hâkimiyeti altında izlediği Bizans politikasıdır. Günümüzde sıkça dile getirilen ve tartışılan bu mesele üzerinde niçin hassasiyet oluşmaktadır, bunun teo-politik nedenleri nelerdir, sorusu tartışmanın ana omurgasını oluşturmaktadır. (*) Prof. Dr. Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm Anabilim Dalı Öğretim Üyesi [73]

I- Bölünük Dini-Politik Kimlik ve Sebepleri A-Teolojik Nedenleri; Prof. Dr. Nadim Macit I. İlk üç ekümenik konsille birlikte ortaya çıkan teolojik tartışmalar bölünmenin temelini teşkil eder. Konstantin devrinin en önemli teolojik tartışması Arius tarafından başlatılmıştır. İskenderyeli bir papaz olan Atanas Arius, Tanrı'nın oğlunun yaratılmış olduğu fikrini ortaya atar. Bu fikir aryanizmin esasını teşkil eder. Kısa zamanda bütün çevreye yayılan bu fikir ayrışmalara ve tartışmalara neden olur. Bu ihtilâfı aşmak için İznik konsili (325) düzenlenir. Burada yapılan şiddetli tartışmalardan sonra konsil Arius'un Rafızî mezhebini mahkûm eder. Bu doktrinin hilâfına İsa, Tanrı'nın oğludur, fakat babası tarafından yaratılmamıştır. Baba ile aynı cev- 1 herdendir esası kabul edilir. Hıristiyanlığın doğu yorumuna karşı Papa I. Leo yeni iman simgesi olarak şu esası önerir: Tek ve aynı İsa Mesih, Oğul, Tanrı şeklinde vaaz edilmelidir. O karışmamış, dönüşmemiş ve ayrılmamış tek bir oğuldur. Birlik iki yaratılışın farklılığını asla yok etmez. Tam tersine 2 her birinin nitelikleri tek bir kişide ve tek bir esasta birleştirilip korunur. Papa I. Leo uzlaşma adına sunduğu bu öneriyle doğrudan İsa Mesih'in Tanrı olduğunu ilan eder. Monofozitler bu açıklamayı beşeri tabiata bulaşan bir şahsı Tanrı olarak kabul etmek olarak yorumlar ve ayrılır. İznik konsili'nin başarısı sayılan bu kararlar halkın önemli bir kesimi tarafından kabul görmez. II. Ortodoksluk, mistik teolojinin somut misalidir. Bu öğretinin ana o- murgasını insanın tanrılaşması düşüncesi oluşturur. Ortodoks düşünce her ne kadar Aziz Pavlus'a, Yuhanna'nın İncili'ne ve diğer Kutsal Kitapların metinlerine dayansa da, kendi içinde özgündür. Kurtuluş ile tanrılaşma arasındaki eş değerlilik, bedenlenme düşüncesinden türetilmiştir. Buna göre Tanrı; insanı, ilâhî ve madde dışı bir çoğalma tarzıyla donatarak yaratmıştır. Hem cinsellik hem de ölüm ilk günahın sonuçlarıdır. Logos'un bedenlenmesi tanrılaşmayı mümkün kılmıştır. Ama bunu gerçekleştiren her zaman Tanrı'nın lütfudur. Bu çıkarım Doğu kilisesinde içsel duanın kesintisiz duaya dönüşmesini sağlamıştır. Tanrılaşmanın öncesinde bir mistik ışık deneyimi yer alır, ya da bu deneyim söz konusu sürece eşlik eder. Bu inanç Ortodoks coğrafyada keşiş hayatını üretir. Dolayısıyla bir yanda müminler topluluğu- 1 Bkz: John E. Paraskevas, Frederick Reinstein (1989: 36-37) The Eastern Orthodox Church: A Brief History, Washington: El Groce; A. A. Vasiliev (1943:1/131) Bizans İmparatorluğu Tarihi, (Çev: Arif Müfid Mansel) Ank: Maarif Matbaası. 2 Philip Schaff (1919: 2/ 62) The Creeds of Christendom, New York: [200] 21. YÜZYIL O cak / Şubat / Mar t 2008

Ekümenik Patrik Meselesi ve Bizans Politikası nun kilise cemaati olarak taşıdığı değer ve oynadığı rol; diğer tarafta çileci mütefekkir keşişlerin saygın otoritesi. Keşişler; müminler ve kilise oldukça saygın bir yere sahiptirler. Mistik teolojiye göre teslis; her şeyden önce bir ve çok arasındaki nihaî birliğin simgesidir. Her türlü tanrısal sıfatı askıya alır. Çünkü Tanrı'nın hayat ve iyilik olduğunu ileri sürmek Tanrı'nın hava ve taş 3 olduğunu iddia etmekten daha doğru değildir. III. Gerçek Hıristiyanlığı temsil etme iddiası ve bu iddiaya eklenen mistik ve toplumcu karakter, kilisenin her zaman dünyevî iktidara eklemlenmesini sağlamıştır. Çünkü böyle bir eğilim, hükmetme ve sahiplenme olarak tanımlanan rasyonel itaatkârlığın temelini yıkmıştır. Kutsal Ruh'un yalnız Baba'dan geldiğini ve Oğul tarafından müjdelendiğini savunan Doğu Kilisesi, insan-tanrı inancının inceltilmiş biçimini benimser. Bu Tanrısal egemenliğin yeryüzünde parçalanmasının öncelikli teolojik nedenidir. Dolayısıyla doğu kilisesi, politik hâkimiyeti ve gücü kullanma noktasında ortak aklı değil, farklı akılları esas alır. Teslis inancının akıl üstü ve gizemli olduğunu dile getiren Doğu Kilisesi yeryüzünde rasyonalist itaatkârlığa dayalı politik sistem kuramaz. Ortodoks coğrafyanın kültürel bilincini oluşturan mistik teoloji farklı akılları ve dille besler ve ayrıştırır. IV. Ortodoks dini gelenek; kiliseyi kutsal ruhun etkinliği olarak görür. Ortodokslar için kilisenin bir bütün olarak doğruyu belirleme otoritesini elinde bulundurması ve kutsal metinleri yorumlamaya çalışan bireylerinde bunu kilisenin kutsal geleneği doğrultusunda yapması doğal durumdur. Nitekim Ortodoks inancı benimseyenler şöyle yemin ederler: Kutsal metinleri 4 Doğu Ortodoks kilisesinin yorumu doğrultusunda anlayacağım. Bireysel ilgilerden ve öznel bakışlardan korumak için geliştirilen bu kabul, aşırı bağlılığı beraberinde getirmiştir. Böyle bir aşırı bağlılık her zaman benliği parçalayan unsur olmuştur. Kişilik yarılması denilen bu durumun kutsal imgelerle beslenmesi ise gerilim ve çatışmaya zemin oluşturmuştur. V. Doğu Kilise'si, Papa'nın ruhanî otorite olduğu görüşünü kabul etmez. Ortodoksluğun yetki kaynağı, yazılı metinlere dayanır. Diğer bir deyiş- 3 M. Eliade (2003: 3/70, 241) Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi, (Çev: Ali Berktay) İst: Kabalcı Yay. 4 Timothy Ware (1963: 16) The Orthodox Church, Baltimore: Penguin Books. Mistik teolojiye göre teslis; her şeyden önce bir ve çok arasındaki nihaî birliğin simgesidir. Her türlü tanrısal sıfatı askıya alır. 21. YÜZYIL O cak / Şubat / Mar t 2008 [201]

le Ortodoks anlayışta otoritenin kaynağı: Kutsal Gelenektir. Kutsal geleneği İnciller, yedi ekümenik konsil, İznik-İstanbul akidesi, yerel konsiller, kutsal pederler, ayinler, kilise kuralları ve ikonlar oluşturur. Bu nedenle Papa'nin tersine Patrikler bir yandan yazılı metinlerde öngörülen sınırlandırmalara, diğer yandan da egemen devletin öngördüğü yasalara bağımlıdırlar. Kutsal 5 geleneği; doğruyu belirlemenin ölçütü sayması tekrarı ve aşırı şekilciliği beraberinde getirmiştir. Bu durum kiliselerin yerel etkinliğe göre şekillenmesini sağlayan bir etken olarak kalmıştır. Papa'nin tersine Patrikler bir yandan yazılı metinlerde öngörülen sınırlandırmalara, diğer yandan da egemen devletin öngördüğü yasalara bağımlıdırlar. Prof. Dr. Nadim Macit VI. Ortodopks kilisesi; Deccal'ı engelleme üzerine yoğunlaşır. Bu, fesat sırrının işleyişini engelleme şeklinde tanımlanır. Her ne kadar Ortodoksluğun batıya dönük yüzü, farklılık gösterse de, fesadı engellemek; iktidarı elde etmeye bağlanır. Dolayısıyla Patriklerin görevi Ortodoks kilisesinin başı olan imparatorun kendisinin ve ülkesinin çıkarlarına uygun olan isteklerini, yazılı kutsal metinlere uyumlu kılmaktır. Bu coğrafyada milli kiliselerin yaygınlığı böyle bir anlayışın sonucu- 6 dur. Din üzerinde konuşma ve açıklama yetkisini elinde tutan Patrik; bu görevini belli kurallar çerçevesinde yürütür. İman'ın nasıl uygulanacağına kilise karar verir ve bu karar devlet aracı- 7 lığıyla uygulanır. Ortodoks teolojinin politik bağlamı burada şekillenir ve kendini dışa vurur. VII. İlahi takdirin akla üstünlüğüne inanan Doğu Kilisesi, yerel kiliselerin dilsel ve dinsel özgürlüğünü kaderin gizemli ve belirleyici filiyle açıklar. İmparatorların kutsal rolünü, belirlenmiş kaderin tarihi eyleme yansıma biçimi olarak gören bu anlayış, her değişimi ilâhî takdirin farklı bir yüzü olarak algılar. VIII. Ortodoks gelenekte inayet; inananların, Tanrı'yı kabul ve takip yoluna dönmesini sağlamak üzere onlara gönderilmiş ilâhî bir enerji ve güçtür. Ortodoks teologlar; inayete müstahak olmayı reddederler. Bunun doğrudan Tanrı'dan olduğuna inanırlar. Sıradan bir Ortodoks kilisenin dini a- yinlerini yerine getirmekle kazanıldığına inanır. Bu ışıkta; inayet, ikonlar ve 5 T. Ware (1963: 9, 16) 6 Aleksandr Dugin (2005:216) Rus Jeopolitiği: Avrasyacı Yaklaşım, (Çev: Vügar Imanov) İst: Küre Yay. 7 Aytunç Altındal (2002:17), Türkiye ve Ortodoksluk, Ank: Yeni Avrasya Yay. [200] 21. YÜZYIL O cak / Şubat / Mar t 2008

Ekümenik Patrik Meselesi ve Bizans Politikası 8 sacramentlerle elde edilebilen bir güçtür. İnsan yeteneğini ve etkinliğini daraltan bu eğilim; modern dünya görüşü karşısında kendini inkâr ederek farklı ideolojik sıçralamalara neden olmuştur. IX. İkonlar, Tanrısallığın bir uzvu ve uzantısıdır. Azizler hayatta iken kutsal ruhla doludurlar. Kutsal Ruh'un lûtfu ne ruhlarından ne de mezarlarından ne de kutsal tasvirlerinden uzaklaşır. Bu nedenle kutsal mekânlar ve ikonlar tanrısal enerji kaplarına dönüşmüşlerdir. Çünkü Tanrı selametini onlar aracılığıyla işleme koyar. Kaldı ki ikonlar/tasvirler okuma yazma bil- 9 meyenlerin dini eğitimini tamamlama ve derinleştirme imkânını verirler. Sembollere ruhanî anlam yüklüdürler. İletişimi sağlamanın kutsal araçlardır. Ruhlar sembollerden uzaklaşmadığı için insanlar onlarla iletişime geçebilirler. B-Politik Nedenler; İkonlar, Tanrısallığın bir uzvu ve uzantısıdır. I. Ortodoks Kilise başından itibaren; politik hedefler üretmekten daha çok üretilen politik görüşlerin savunuculuğunu yapmak durumunda kalmıştır. Bunun en çarpıcı misali devlet-kilise birlikteliğidir. Bizans imparatorluğu sezaro-papizm denilen dini ideolojinin en muhkem temsilcisidir. II. İstanbul'un fethiyle birlikte Fener-Rum Patrikhanesi anılan politik gelenek açısından işlevini kaybetmiştir. Moskova Patrikliğinin kendisini III. Roma olarak ilân etmesi yeni bir eksenin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu kopuş; Fener ve Moskova Patrikliği arasında siyasî, idarî, dil ve hiyerarşi 10 yönünden büyük farklılıkların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Fakat fetihten sonra Fener-Patrikhanesi'nin politik misyonunu sürdürme imkânı ortadan kalkmıştır. Bu durum batılı araştırmacılar tarafından, sultanların hâkimiyeti altında Türk toplumunun Ortodoks unsuru olan Rum milletinin sivil önderleri olarak patrikleri, kardinalliğe taşımalarına bağlanır. Patriklerin a- ğır baskılara maruz kaldıkları ve sürekli olarak azledildikleri bu görüşe ge- 11 rekçe olarak sunulur. Bu tez tarihi gerçeklere aykırıdır. Çünkü İstanbul fethedildiği dönemde Fener Patrikhanesi çok yoğun baskı altındadır. Patriğini 8 Vladimir Lossky (1974: 162) In The Image and Likeness of God, New York: St. Vladimir's Seminary. 9 Jaroslav Pelikan (1974:121, 129), The Spirit of Eastern Christendom, Chicago: 10 John E. Paraskevas, Frederick Reinstein (1989: 58, 59) The Eastern Orthodox Church: A Brief History, Washington: El Groce. 11 Williston Walker (1963: 528) A History of The Christian Church, Edinburg: T& T Clark. 21. YÜZYIL O cak / Şubat / Mar t 2008 [201]

Prof. Dr. Nadim Macit bile kaybetmiş durumdadır. Dolayısıyla bitme noktasına gelen Fener Patrikhanesi Osmanlı himayesi altında varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Siyasî tutumların merkezinde dinin yer aldığı bir tarihi ortamda ve bir bölgeyi fethetmenin taşıdığı anlam çerçevesinde olaya bakılırsa, Osmanlı Devleti'nin Ortodokslara tanıdığı hakların ne anlama geldiği rahatlıkla görülür. Dolayısıyla bölünmenin nedeni kilise-devlet özdeşlemesine dayanan Ortodoks dini kimlikten kaynaklanır. Çünkü Ortodoks Hıristiyanlığında; kilise devlete tâbidir. Tarih boyunca kilise; devlet politikasının bir aracısı konumundadır. Bağımsızlığını kaybeden bir devlette Fener-Rum Patrikhanesi'nin misyonunu sürdürmesi mümkün olmadı. Kilisenin geleneğe uygun olarak misyonunu sürdürmesi devlet olması anlamına gelir. Bunun ne anlama geldiği Osmanlı'nın çöküş döneminde ortaya çıkmıştır. Bugün ekümeniklik adı altında sürdürülen faaliyetin çevirisi şudur: Fener-Rum Patrikhanesi devlet içinde devlet olmak istemektedir. Diğer bir deyişle Bizans'ı yeniden inşa etmek peşindedir. III. Kabul etmek gerekir ki 1453'ten sonra büyük Ortodoks Devleti o- larak Bizans İmparatorluğu'nun yerini Moskova aldı. Çünkü bu dönemde Eski Roma sapkınlıkla suçlanırken II. Roma fethedilmişti. Bir tarafta sapkın görülen kilise diğer tarafta bağımsızlığını yitiren bir kilise vardı. Bunların Hıristiyanlığı temsil etmesi mümkün değildi. Öyleyse Moskova, prensleri ve [200] 21. YÜZYIL O cak / Şubat / Mar t 2008

Ekümenik Patrik Meselesi ve Bizans Politikası 12 piskoposları ile birlikte III. Roma olacaktı ve asla yenilmeyecekti. Bu çıkarım, dünyevi iktidarla oldukça içli ve dışlı olan bir din anlayışının politik geleneğine uygundur. Nitekim 14. yüzyılda St. Sergius tarafından Moskova'nın yakınında kurulan manastırlar; dindarlığın, din eğitiminin ve kilise hayatının 13 temel merkezleri oldular. Ortodoks etkinliğin yer değiştirmesi dini kimliğin parçalanmasını beraberinde getirmiştir. Fakat dini kimliğin parçalanması böyle bir yer değiştirme ile sınırlı kalmadı. Bu kez III. Roma diye adlandırılan Moskova patrikliğinin bünyesinde dini-politik ihtilâflar ortaya çıktı. Din-dünya ilişkisinin sınırları ve kilise hiyerarşisi içinde yer alan kişilerin 14 yetkileri konusunda çıkan tartışma kiliseyi üçe böldü. Kilise içinde ortaya çıkan bu bölünme ve bunun etkileri Rusya'nın dini-politik tarihinde önemli bir yere sahiptir. 18. yüzyılın ortalarından itibaren batıda gelişen uluscu akım ve Osmanlı topraklarında Protestan ve Katolik misyonların dini-etnik kimlik üzerinden yürüttükleri strateji dini-milli hareketlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. IV. Son politik sebep; Doğu'daki Katolik ve Protestanların faaliyetleriyle doğrudan ilişkilidir. 16. ve 17. yüzyıllarda Doğu kiliseleri batının hem Katolik hem de Protestan etkilerini istemese de kabul etti. Luther ve diğer reforumcular Romalı olmayan Katolikliğin Doğu örneğini işaret ettiler. Tübingen teologları Patrik Jeremich II(1574-1584) ile temasa geçtiklerinde patriğin cevapları otorite, iman, inayet ve dini metinler konusunda Luther öğretisi ile II. Roma kilisesi arasındaki ayrılığı açıkça ortaya koydu. Belirsiz şartlar altında Cyril Lucar (1620-1638) beş defa patrik olmuştur. Güçlü bir Calvin öğretisini benimseyen karaktere sahip bir iman öğreticisi olma selahiyetini ortaya koyan bu kişi, farklı bölgelerdeki yüksek rüt- 15 beli rahipleri etkiledi. Gerek Katolik gerekse Protestan etkiler Ortodoks geleneğin bütünsel yapısını bozmuş, mezhep merkezli tartışmaların önünü açmış, toplum katmanlarına taşınan mezhep ihtilâfları yoğunluk kazanmıştır. V. 18. yüzyılın ortalarından itibaren batıda gelişen uluscu akım ve Osmanlı topraklarında Protestan ve Katolik misyonların dini-etnik kimlik üze- 12 P. Schaff (1877: 1/68-69) 13 W. Walker (1963: 529) 14 P. Schaff (1877: 1/68) ; W. Walker (1963: 529) 15 W. Walker (1963: 532) 21. YÜZYIL O cak / Şubat / Mar t 2008 [201]

rinden yürüttükleri strateji dini-milli hareketlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Osmanlı Devleti'nin iç katmanlarında ortaya çıkın krizin aşılamaması çöküş düşüncesini zihinlere yerleştirmiştir. Bu aşamadan sonra yavaş yavaş Osmanlı'dan kopan Ortodoks halklar milli kiliselerini kurmuşlardır. Bizans'ın çöküşünden itibaren yaşanan her üç tarihi değişimde Ortodoksluk yeniden şekillenmiş ve parçalanmıştır. Bölünen bu dini politik kimlik iki ana eksen ve iki ana eksen etrafında yer alan kanatlardan oluşmaktadır. B- İddialar, Tarihi ve Teolojik Gerçekler Bizans'ın çöküşünden itibaren yaşanan her üç tarihi değişimde Ortodoksluk yeniden şekillenmiş ve parçalanmıştır. Prof. Dr. Nadim Macit I. Doğu Kilisesi/Fener-Rum Patrikhanesi apostolik kilisedir. Hz. İsa'nın Havarilerinden Aziz Andreas tarafından kurulmuştur. Ülkemizde sıkça dile getirilen bu görüş tarihi gerçeğe aykırıdır. Çünkü Roma Tarihçisi E. Gibbon bu konuda şöyle der: Aziz Peter ve Aziz Pavlus'ün şanlı ölümlerinden yüzelli yıl sonra, bu manevî kahramanların kabirleri Vatikan'ı ve Ostiya yolunu süsledi. Konstantin'in Hıristiyan oluşunu izleyen yüzyılda imparatorlar, konsüller ve komutanlar bir çadırcının ve balıkçının mezarını ziyarete geliyorlardı Bu şanlı aziz kalıntılarına sahip olmayan yeni Doğu başkenti Konstantinopolis/İstanbul, bunları bulundukları eyaletlerden getirip kendisi de edindi. Aziz Andre'nin, Aziz Pavlus'un ve Aziz Timoteus'un naaşları, adı sanı geçmeyen mezarlarda üç yüz yıl kaldıktan sonra Konstantin tarafından Trakya Bosforu kıyısında kurulmuş Aziz Havariler kilisesine törenle 16 getirildiler. Bu tarihi veri aziz Andreas'ın İstanbul'a hiç gelmediğini ve Konstantin tarafından naaşının getirildiğini ortaya koymaktadır. II. Başından beri beş kilise ekümenik idi. Bunlar; Roma, İskenderiye, Antakya, İstanbul ve Kudüs. Bu iddiada üç sebepten dolayı tarihi temellerden yoksun bir görüştür. Birincisi; Konstantinopolis/Yeni Roma M.S. 324 yılında Büyük Konstantin tarafından kuruldu. İmparatorluk merkezini buraya taşıdı. Bu ne- 17 denle Fener-Rum Patrikhanesi Yeni Roma/II. Roma olarak anılır. İstanbul hızla büyürken Konstantin, Hıristiyanlıkla ilgili önemli bir adım daha attı. 16 Edward Gibbon (1988: 3/22) Roma İmparatorluğu'nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi, (Çev: Asım Baltacigil) İst: Bilim, Felsefe ve Sanat Yay. 17 Philip Mansel (2007: 3) Konstantiniyye: Dünyanın Arzuladığı Şehir 1453-1924, (Çev: Şerif Erol) İst: Everest Yay. [200] 21. YÜZYIL O cak / Şubat / Mar t 2008

Ekümenik Patrik Meselesi ve Bizans Politikası Bu dönemde Ereğli (Hereclea) Metropolitliği'ne bağlı olan İstanbul Piskoposluğu ikinci konsilin üçüncü maddesinde patrikliğe yükseltildi. Konsilin üçüncü kararında şöyle yazılıdır: İstanbul piskoposu, Roma piskoposundan sonra birinci olsun; çünkü İstanbul Yeni Roma'dır. İşte bu suretle İstanbul Patriği; diğer patrikler arasında Romadakinden sonra ikinci konuma yerleştirildi. Bu kabil bir imtiyazı daha eski olan şark patrikleri kabul etmediler. İstanbul patriğinin ruhanî derecesini, imparatorluğun yeni merkezi olan İstanbul şehrinin siyasî vaziyetine göre izah eden konsilin üçüncü 18 kararının kabul edilme gerekçesi anılan iddiayı kökünden yıkmaktadır. İkincisi; Ünlü Tarihçi A. Vasiliev Kadiköy konsili kararlarından evrensel bir mahiyet arz eden 28 inci madde Papa tarafından kabul edilmedi/ konsil kararlarının cebri surette tatbiki yüzünden Kudüs, İskenderiye ve An- 19 takya'da bazı karışıklıklar çıktı ve bunlar kanlı bir şekilde bastırıldı, derken, tarihçi N. Davies Aziz Petrus'un tahtına oturan ilk keşiş I. Gregorius (MS. 504-604) Konstantinopolis'teki biraderinin Ekümenik Patrik ünvanını kul- 20 lanmasından ötürü sık sık protesto etmiştir kaydını düşmektedir. 18 A. A. Vasiliev (1943:1/100-101 Bizans İmparatorluğu Tarihi, (Çev: A. Müfid Mansel) Ank: Maarif Mat.; Georg Ostrogorsky (1999: 25) Bizans Devlet Tarihi, (Çev: Fikret Işıltan) Ank: TTK Yay. 19 A. A. Vasiliev (1943:1/131) 20 Norman Davies (2006: 300) Avrupa Tarihi, (Çev: Heyet) 21. YÜZYIL O cak / Şubat / Mar t 2008 [201]

Üçüncüsü; İstanbul Konsili'nin üçüncü maddesinde çözülmüş olan mesele Kadıköy konsilinde yeniden ele alındı. Kadıköy konsilinin 28 inci maddesi evvelki konsilin kararını teyit etti. Bu madde: Yeni Roma'nın çok mukaddes tahtına, imparatorluk hükümetinin ve senatonun huzuru ile şerefyâb olan ve eski Roma'nın haiz olduğu aynı imtiyazlardan istifade eden bir şehrin kilise hususlarında dahi yükseltilmesi ve hemen Roma'dan sonra gelen bir mevki işgal etmesi lâzım geldiği mülâhazası ile müsavi hukuk bahşetti. Ayrıca aynı madde İstanbul Piskoposuna muhtelif kavim ve kabilelerle meskûn olan Pontos, Asya ve Trakya papazlarını nasbetmek hakkını veriyordu. Bu kaydı düşen Vasiliev sözünü şöyle tamamlar: İşte evrensel bir mahiyet arz eden 28 inci maddenin tarihi kıymeti birkaç kelime 21 ile bundan ibarettir. Ekümenik Patrik meselesini ilk kullanan Patrik Johan'dır. İstanbul Patriği kendi topladığı bir dini mecliste(synod) kendisine ekümenik patrik denilmesini karara bağlamıştır. III. Ekümenlik meselesi dini bir konudur. Hıristiyan geleneğin bir parçasıdır. Buna karşı çıkmak inanç özgürlüğüne aykırıdır. Eğer dinen bu haksa, patrikhanenin bu talebine sıcak bakılmalıdır. Bu iddia da iki sebepten dolayı tarihi gerçeklere aykırıdır. Birincisi; Fener-Rum Patrikhanesi böyle bir teolojik temelden yoksundur. Anılan Patrikhane açısından ekümeniklik meselesi dini değil, politiktir. Şöyle ki; hızla gelişen başkent dini bir merkez yapılmak isteniyordu. Fakat kilisenin kutsallığını sağlayacak bir şeyin eksikliği hissediliyordu. Bu eksiklik, kimi a- 22 zizlerden toplanan kalıntılarla giderildi. Bu aşamadan sonra Teodos (379-395) 381 yılında İstanbul Konsili'ni topladı. İznik konsili kararlarının ekümenik kiliselerle ilgili maddesini değiştirmek için baskı yaptı. İmparator'un verdiği önergeyle İstanbul piskoposluğu, patriklik konumuna kavuşturuldu ve bütün Trakya bölgesi buraya bağlandı. Kutsal kilise kanunlarına aykırı o- lan bu siyasî tasarrufu, Roma Kilisesi hiçbir zaman kabul etmedi. Antakya ve İskenderiye patrikleri baskıdan dolayı bu uygulama karşısında sessiz kal- 23 dılar. İkincisi; Ekümenik Patrik meselesini ilk kullanan Patrik Johan'dır. İstanbul Patriği kendi topladığı bir dini mecliste(synod) kendisine ekümenik 21 A. A. Vasiliev (1943:1/131) 22 Edward Gibbon (1988: 3/22) Prof. Dr. Nadim Macit 23 A. A. Vasiliev (1943: 1/ 101, 131) M. Çelik (2000: 24); [200] 21. YÜZYIL O cak / Şubat / Mar t 2008

Ekümenik Patrik Meselesi ve Bizans Politikası patrik denilmesini karara bağlamıştır. İS 587/588 yılında İstanbul'da toplanan dini konsilde bu kararı alırken, o soırada Papa olan II. Pelagius idi. Papa, kendisine bu sıfatı yakıştıran Patriği güç yarışına girmekle suçlamıştır. Papa, bunu duyunca derhal harekete geçmiş ve Bizans'taki delegesini görevlendirerek onun Eukarist törenine katılmasını engellemiştir. Papa bu tutumuyla kendisine ekümanikal diyen bir Patriğin yöneteceği dini törenlerin Hıristi- 24 yanlığa aykırı olduğunu açıklamıştır. Daha önce zikrettiğimiz üzere Pelaguis'tan sonra seçilen Gregory'de Patrik Johan'ın bu sıfatı kullanmasını yasaklamıştır. Hatta bu sıfatı kullanan Patriği Deccal olarak tanımlamıştır. Eğer Patriğin bu sıfatı dini bir mesele olsaydı, Papa böyle bir ağır suçlama yapamazdı. Dini hâkimiyet İskenderiye Patrikhanesi'nde; devletin yönetim merkezi ise İstanbul idi. IV. Eğer Fener Patrikhanesi ekümenik olmasaydı, dinin her şeyin merkezinde olduğu bir dönemde İstanbul başkent yapılmazdı. Bu iddia, teolojik gerçeklerle tarihi ve politik nedenlere dayalı uygulamaların arasındaki çelişkiye dayanmaktadır. Oysa tarihi gerçek şudur: Dini hâkimiyet İskenderiye Patrikhanesi'nde; devletin yönetim merkezi ise İstanbul idi. İmparator Markianus ( 450-457) 451'de topladığı Kadıköy konsilinde bu konuyu sonuca bağladı. Bizzat başkanlık ettiği konsile, İstanbul'u Hıristiyan dünyanın birinci merkezi yapmak için 28'inci madde olarak bilinen kanun taslağını sundu. Oldukça diplomatik dille sunulan bu kararın içeriği şöyle idi; kutsal babaların kurallarını takip ederek ve daha önce okumuş olduğumuz 150 kutsal piskoposun kanuna vakıf olarak Yeni Roma'nın, İstanbul Kilise- 25 sinin başpiskoposluğuyla ilgili aynı şeyleri belirledik ve oya sunduk. Bu karardan sonra İskenderiye patriği Dioscorus sorgulanarak aforoz edildi. Diğer üç ekümenik patriğin konumunu sarsmak için Kudüs kilisesi de pat- 26 riklik seviyesine çıkartıldı. V. İznik Konsili ile birlikte bu kilisenin ekümenik olduğu bilinmektedir tezine gelince bu görüşte tarihi kayıtlara aykırıdır. Çünkü İznik konsili 27 24. piskopos zamanında toplandı. Teodos'un İstanbul konsilinde çıkarttığı karar gereğince Patriklik olarak ilan edildi. I.Mitrofanis'de ilk patrik olarak 24 A. Altındal (2004: 71)Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri, İst: Alfa Yay. 25 M. Çelik (2000: 33) Fener-Rum Patrikhanesi'nin Ökümenlik İddiasının Tarihi Seyri, İzmir: Akademi Kitabevi. 26 Uğur Yıldırım (2004: 19) Dünden Bugüne Patrikhane, İst: Kaynak Yay. 27 Tuncer Günay (2006: 223) Misyoner Örgütler ve Misyoner Faaliyetleri, Ank: ATO Yay. 21. YÜZYIL O cak / Şubat / Mar t 2008 [201]

seçildi. Papalıktan sonra gelen Patriklik; ilk zamanlarda Batı ile Doğu arasında bir inanç farkı keskin olmadığından siyasî tartışmanın konusu olmadı. Fakat Roma İmparatorluğu'nun Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmasından sonra milâdî 9. yüzyılda ünlü patrik Photius zamanında dini-politik tartışmalar ortaya çıktı. Bu dönem Patrik Metrophanes'ten başlayarak bin yıl ka- 28 dar sürdü. Ne var ki yedinci yüzyıldan itibaren Bizans gücünü yitirmeye başlayınca, yeni güç dengeleri karşısında Fener Patrikhanesi ekümeniklik iddiasından vazgeçtiği sinyalleri verdi. Bu da bir politik tutumdu. Nitekim kendisini askıya alma yöntemiyle 1453'e kadar varlığını korudu. Eğer İznik konsilinden itibaren böyle olsaydı, bizat ekümenik konsil tarafından belirlenen bir karar, doğrudan dini bir mesele olduğu için askıya alınamazdı. Çünkü konsillerin kararına itiraz etmek ve askıya almak aforoz edilmenin sebebidir. C- Türk Devleti'nin Himayesinde Bizans Politikası Fener-Rum Patrikhanesi ve onun sözcüleri fetihten önceki dönemi kusursuz, Türk hâkimiyeti dönemini de karanlık göstermek için ellerinden geleni yaparlar. Prof. Dr. Nadim Macit Fener-Rum Patrikhanesi ve onun sözcüleri fetihten önceki dönemi kusursuz, Türk hâkimiyeti dönemini de karanlık göstermek için ellerinden geleni yaparlar. Bilinmelidir ki bu dönemde Patrikhane'nin iki düşmanı vardı. Birincisi; Roma Katolik kilisesidir. Diğeri ise önce A- nadolu'da başlayan ve giderek Balkanlar'a yayılan kilise karşıtı hareket idi. Daha Selçuklu döneminde bütün Anadolu Hıristiyanlığı Bizans 29 Kilise'sine karşı ayaklanmış halde idi. Halk, birçok Hıristiyan papazların temsil ettiği Bizans'a karşı Türkleri tercih ediyordu. Çünkü halk kilisenin ekonomik baskısından ve teolojik bulanıklığından bıkmış durumda idi. Bütün iç yeterliliğini yitiren ve kendi halkına zulmeden bir anlayışı pozisyon icabı kusursuz göstermeye çalışmak ilmi değil, politik bir tutumdur. Türk hâkimiyeti döneminde kilisenin baskı altına alındığı görüşü tarihi gerçeklere aykırıdır. Divan-ı Hümayun Ahkâm Defteri'nde Osmanlı'nın dini azınlıklara uyguladığı esas şöyle ifade edilir: Onların iyiliğine olan şey bi- 30 zim iyiliğimize, onların aleyhine olan şey bizim de aleyhimizedir. Bu ilkeye bağlı olarak patrikler devlet kademelerinde yönetime katılmış ve temsil hak- 28 M. Süreyya Şahin (1996:22) Fener Patrikhanesi ve Türkiye, İst: Ötüken Yay. 29 Niyazi Berkes (2005: 10) Patrikhane ve Ekümeniklik, İst: Kaynak Yay. 30 Yılmaz Kurt (1995: 14) Pontus Meselesi, Ank: TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yay. [200] 21. YÜZYIL O cak / Şubat / Mar t 2008

Ekümenik Patrik Meselesi ve Bizans Politikası 31 larını her zaman kullanmışlardır. Bu gerçeği inkâr etmek mümkün değildir. Nitekim Meerson, der ki: Rum ve doğudaki diğer Ortodoks kiliseleri dikkate alındığında bu kiliselerin, Bizans'ın çöküşünden sonraki dönemde, Türk idaresi altında içsel bakımdan oldukça özerk bir yapıda gelişmiş oldukları görülür. Ancak bu kiliseler milliyetçi faaliyetlerle olan bağlantıları nede- 32 niyle çok yüksek bir bedel ödemişlerdir. Bu cümlenin açılımı şudur: Osmanlı Devleti, Ortodoks kiliselerine özgürlük tanıdı ve gelişmelerine katkı sağladı. 19. yüzyıldan itibaren kiliseler, Osmanlı Devleti'ne isyan eden milliyetçi akımlarla birlikte oldular ve çok yüksek bedel ödediler. Alıntıda yer alan çok yüksek bedel ödediler ifadesi Türk hâkimiyeti altında Bizans politikası uygulayan kilisenin ihanetini örtmek için söylenmiş sözdür. Gerçek tam olarak şudur: Osmanlı Devleti, Ortodoksluğu yok olmaktan kurtarmış ve imparatorluk şemsiyesi altında Ortodoksları millet 33 olarak tanımış ve patriğe özel yetkiler vermiştir. Ancak Patrikhane her za- 31 P. Schaff (1919: 1/47); İsmail Hakkı Uzunçarşılı (1983: 3/11) Osmanlı Tarihi, Ank: 32 Michael A. Meerson(1988) The Doctrinal Foundation of Orthodoxy Eastern Christianity and Politics In The Twentieth Century,(Ed: Pedro Ramet) Durham and London: Duke University. 33 N. Berkes (2005: 11) 21. YÜZYIL O cak / Şubat / Mar t 2008 [201]

man kendisini Bizans'ın varisi olarak görmüş, dünyada emsaline az rastlanacak politik oyunu bütün incelikleriyle sahnelemiştir. Bunlar, Osmanlı Devleti'ne karşı her türlü faaliyetin içinde olmuşlardır, fakat iç ve dış yeterliliğini kaybeden Osmanlı bunlara hiçbir şey yapamamıştır. Atatürk milli mücadele hareketi döneminde aynı çevrelerin açık ve kapalı faaliyetlerini izlemiş ve gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Fener-Rum Patrikhanesi'ni fesat ocağı olarak tanımlamış ve bu topraklardan çıkmasını istemiştir. Fakat bazı sebeplerden dolayı bu da gerçekleşmemiştir. Şimdi meselenin bu yönüyle ilgili tarihi gerçekleri ortaya koyalım; atrikhane her zaman kendisini Bizans'ın varisi olarak görmüş, dünyada emsaline az rastlanacak politik oyunu bütün incelikleriyle sahnelemiştir. I. II. Mehmed 1453'te İstanbul'u fethettiğinde XI. Konstantin'in hüküm sürdüğü bölge bir şehir, birkaç ada ve kıyı sancakları ile Mora 34 yarımadasından ibaretti. Ortodoks Patrikliği terk edilmiş durumda idi. II. Mehmed Patrikliği kendi himayesi altına alıp, Ortodoks camiada en çok sevilen din adamlarından Georgios-Gannadious Scholarius'u Hıristiyanların başrahibi yaptı. Ayrıca pek çok hak ve imtiyazların yanı sıra, daha önceki imparatorların kilise idaresine sağladığı yetkilerden daha fazlasını verdi. Scholarius 5 Ocak 1454 tarihinde Kutsal Havariler kilisesinde takdis edildi ve taç giydi. II. Mehmed, Gennadios'e kendi mührünü taşıyan ferman verdi. Bu fermanda, Türk hâkimiyeti altında Ortodoks'lara tanınan hakların anlamını ve boyutunu açıklayan hususlar yer alıyordu: Kimse Patrike baskı yapmaya kalkışmasın, kim olursa olsun hiç kimse kendisine ilişmesin, kendisi ve yönetimi altında bulunan papazlar her türlü genel hizmetlerden müebbeden muaf olsun. Kiliseleri, camiye tahvil edilmeyecektir. Evlenme ve defin işleri, diğer adet ve gelenekleri Rum Kilise ve adetlerine göre 35 daha önce nasılsa öyle yapılacaktır. Bu beratla Rumlara'a şu imtiyaz verilmiş oldu: Kilise korunacaktır, evlenme ve defnetme işleri, diğer dini gelenekleri Rum kilisesinin usul ve kurallarına göre devam edecektir, Paskalya yortusu daha önce olduğu gibi kutlanacaktır. Zaten bu uygulama karşısında Hıristiyan dünya hayretler içinde kalmış ve Patrikler kendilerine sağlanan 36 durumdan hoşnut olduklarını defalarca ifade etmişlerdir. Patrik, Ortodoks 34 P. Mansel (2007: 5) 35 J. Von Hammer (2007: 1/224) Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, (Çev: Heyet) İst: İlgi Kültür Sanat Yay. 36 P. Sachaff (1919: 1/46, 47) ; Osman Ergin (1977: 2/725) Türk Maarif Tarihi, İst: Eser Matbaası. Prof. Dr. Nadim Macit [200] 21. YÜZYIL O cak / Şubat / Mar t 2008

Ekümenik Patrik Meselesi ve Bizans Politikası cemaatinin lideri sıfatıyla İustinianos'un prensipleri doğrultusunda cezalandırma, hapsetme ve sürgüne gönderme yetkisine sahip olarak ayrı bir Ortodoks hukuk sistemi uyguluyordu. Patrik tayin beratını aldıktan sonra Patrik kilisesinin önünde Vezir-i Azam kâtiplerinden biri tayin emrini okur ve kendisini kilisenin ortasında bulunan Patriklik tahtına götürürdü. Her Epifani'de, yani Ocak ayının altıncı günü yapılan İsa'nın vaftizini temsilen haçın suya atılması ve üç gün boyunca kutlanan Paskalya yortusu gibi dini 37 törenlere Vezir-i Azam katılırdı. Devletin desteğini alan ve tanınan haklar sayesinde etki alanını genişleten Patrik; Ortodoks coğrafyada Sultan'ı geride bırakacak role sahipti. Öyle ki doğu geleneğine mensup Hıristiyanların vicdan hürriyeti, kişisel hürriyeti, serveti ve onuru İstanbul kilisesinin kontrolü altına girdi. Dini, hukukî ve cezaî işlerde en yetkili kişi olarak kabul edildi. Bu hakların çoğu medenî haklarla ilgili olduğu halde Patrik'in bu faaliyetlerine kimse karışmazdı. Aksine aldığı kararların uygulanması için yönetim, ona yardımcı oluyordu. Kendi topluluklarına ait meselelerle ilgili olarak 38 Divan'da söz almak hakkına sahipti. Sultan Fatih'e müteşekkir olan Patrik Gennadios, izlediği politikaya bazı Osmanlıların kendi ruhanî zümresinden daha çok yakınlık gösterdiklerini kabul ediyordu. Ama özel konuşmalarında Türklerden Hacer'in Kanlı Köpekleri diye bahsediyordu. Bu gösteriyor ki Fatih Sultan'la aralarındaki ilişki sadakate değil mecburiyete dayanıyor- 39 du. Türkler, kilise ayinlerinde kâfir ve melun diye anılıyor. Korfu'da kendini emniyete alan vakanüvis Ducas'nın II. Mehmed'e lâyık gördüğü lâkaplardan birisi vahşi hayvan diğeri ise Deccal'ın habercisi idi. Türkler, kilise ayinlerinde kâfir ve melun diye anılıyor. Korfu'da kendini emniyete alan vakanüvis Ducas'nın II. Mehmed'e lâyık gördüğü lâkaplardan birisi vahşi hayvan diğeri ise Deccal'ın habercisi idi. Bir Papaz geleceğe şöyle sesleniyordu: Bir gün semadan bir melek inecek, elime bir kılıç 40 verecek, Türkleri Acem sınırına kadar süreceğim. Ayrıca Osmanlı Devleti'ne karşı bir cephe oluşturma çalışmaları yapılıyor. İsa Mesih, yeniden dirildiği gibi Bizans'ta dirilecektir, deniliyordu. Mali kaynak araştırma adı altın- 37 P. Mansel (2007: 13, 64, 67) 38 Engelhard, Türkiye ve Tanzimat, (Çev: Ali Reşad) İst: Mürettibin-i Osmaniye Matbaası. (1328: 119); N. Berkes (2005: 12) 39 P. Mansel (2007: 33) 40 P. Mansel (2007: 33, 34) 21. YÜZYIL O cak / Şubat / Mar t 2008 [201]

da Moskova'ya giden Patrik II. Jeremiah Çar'a şunları söylüyor: İkinci Roma, yani İstanbul kâfir Türklerin elindedir. Gök kubbe altında sadece siz, bütün Hıristiyanların imparatorusunuz. Yine 21 Mart 1657 günü Patrik III. Parthenios, şu telkinde bulunuyor: Eflak prensine İslam'ın sonu yaklaşmıştır. Kısa süre içinde haçın ve çanların efendileri imparatorluğun efendileri 41 olacaktır. Bütün bu veriler gösteriyor ki aslında şark sorunu 1453'te ilân edilmişti. Ortodoks kiliseler özellikle Osmanlı Devleti'nin siyasî denetimi altında kaldıkları dönemde Balkanlar'dan Mısır'a kadar yayıldılar. Yakındoğu Hıristiyanlığı âdeta yeniden Ortodokslaşma yoluna girdi. Prof. Dr. Nadim Macit Osmanlı Devlet'i gücünü koruduğu müddetçe mecburiyete dayalı itaat sağlandı. Ne zaman ki devlet iç yeterliliğini kaybetmeye başladı, Patrikhane hoşgörü, hukuk perdesinin altına sakladığı yüzünü gösterdi. Nitekim Patrik III. Parthenios Osmanlı'nın sağladığı imkânı, dünyevî hâkimiyeti sağlamaya yönelik bir siyasî faaliyete döktü. IV.Mehmed(1648-1687) böyle bir girişime izin vermedi ve cezalandırdı. Dini inanç ve dini hayat konusunda özgürlüğü sonuna kadar işleten ve bunu koruyan Osmanlı, devletin siyasî yapısı ve geleceğiyle ilgili girişimlere izin 42 vermedi. Fakat batının ekonomik ve politik üstünlüğüne direnemeyen Osmanlı Devlet'i Ortodoks kilisesine yeni imtiyazlar sağlamak zorunda kaldı. II. Ortodoks kiliseler özellikle Osmanlı Devleti'nin siyasî denetimi altında kaldıkları dönemde Balkanlar'dan Mısır'a kadar yayıldılar. Yakındoğu Hıristiyanlığı âdeta yeniden Ortodokslaşma yoluna girdi. Buna karşılık Roma kilisesi bu topraklarda geriledi. Çünkü Osmanlıların Balkanlar'dan Avrupa'ya doğru ilerlemesin de başlangıçtan itibaren karşılarına çıkan kuvvet, 43 Haçlı prensleri ve Katolik kilisesi olmuştur. Tarihi durumun işleyen politik mantığı Osmanlı Devleti'nin yıkılışına kadar Ortodoks Hıristiyanlığı'nın kökleşmesine katkı sağladı: Ortodoks Rum, Sırp, Romen, Arnavut, Bulgar ve Arap gibi milletlerin tümü, İstanbul Patriğine bağlıydılar. Ancak İskenderiye ve Antakya Patriklikleri de faaliyetlerini sürdürüyorlardı. Küçük Kudüs Patrikliğinin yanı sıra Kıbrıs ve Sina dağlarındaki müstakil kiliselerinde özel 41 P. Mansel (2007: 66, 67) 42 Ali Güler (2007: 21, 27) Osmanlı'dan Cumhuriyete Azınlıklar, Ank: Türk Metal Sendikası Araştırma Dizisi. 43 N. Berkes (2005: 13) [200] 21. YÜZYIL O cak / Şubat / Mar t 2008

Ekümenik Patrik Meselesi ve Bizans Politikası 44 konuma sahip olduklarını eklememiz gerekir. Dolayısıyla belki Osmanlı Devleti'nin çöküşüne kadar İstanbul Patrikliği Ortodoks âleminin tümünün manevi lideri idi. Her ne kadar bu manevi liderlik, Katolik kilisenin hiyerarşik yapısından farklı olsa da, gerçek durum budur. III. Patrikhanenin kendisini ekümenik ilan etmesini dini ve masum bir mesele görenler; siyasî tarih, gelenek ve strateji ekseninde Osmanlı Devleti'nin gerileme sürecine girişiyle birlikte yaşanan olayları yeniden gözden geçirmeleri gerekir. Osmanlı Devleti gerileme sürecine girince, yıllardır i- nanç ve dini hayatları hukukî teminat altına alınmış dini azınlıklar; Bizans politikasını sürdürmüşlerdir. Her zaman Türkler aleyhine çalışan Patrik III. Parthineus Eflak prensine gönderdiği mektupta şöyle der: İslam döneminin süresinin dolmasına az kalmıştır. Hıristiyanlık dininin sadası yeniden bütün dünyayı kapla- 45 yacaktır. Ona göre tedbirler almanız gerekir. İslam'ın devrini tamamladığı kehanetinde bulunan Patrik; bütün Ortodoks milleti Osmanlı Devleti'ne ve Müslümanlara karşı kışkırtıyor. Patrik V. Gregorius ise geleceğe şöyle sesleniyor: Biz, gelecek olan şehrin peşindeyiz. Barbaropolis'te yaşamak istemiyoruz. Amacı- 46 mız Konstantinopolis'e ulaşmaktır. Hedefini bu şekilde belirleyen bir kilisenin sergilediği dini hoşgörü ve hukuk gibi iddiaların sadece uygulanan Bizans siyasetinin üzerini örtmek için kullanılan maske olduğu ortadadır. Patrikhanenin kendisini ekümenik ilan etmesini dini ve masum bir mesele görenler; siyasî tarih, gelenek ve strateji ekseninde Osmanlı Devleti'- nin gerileme sürecine girişiyle birlikte yaşanan olayları yeniden gözden geçirmeleri gerekir. III. Batıda kendilerini Rumların kurtarıcısı olarak gösteren krallar ve kiliseler Osmanlı Devleti'ni zaafa düşürmek için her yolu kullandılar. 18. asırdan itibaren her yenilgi Hıristiyanlara ilişkin yeni haklar, yeni kiliselerin kurulması, ruhanîlere yeni imtiyazların sağlanması, yani her türlü siyasî faaliye- 47 te katılmalarını sağlayan kararların alınmasını beraberinde getirdi. Ekonomik kapitülâsyona bağlı olarak dini kapitülâsyona dönüşen bu süreç, ekonomik ve teknolojik gücün masum olmadığını göstermesi bakımından 44 A. Dugin (2005:218) 45 Naima Mustafa Efendi (1969: 6/164) Tarih-i Naima, İst: Zuhuri Danışman yayınevi. 46 P. Mansel (2007: 216) 47 Norman Davies (2006: 880) Norman Davies (2006: 536, 608) Avrupa Tarihi, (Çev: Heyet) İst: İmge Kitabevi. 21. YÜZYIL O cak / Şubat / Mar t 2008 [201]

Prof. Dr. Nadim Macit oldukça sağlam veridir. Bu aşamadan sonra Osmanlı Devleti'ni paylaşmak isteyen dış güçler, ülke içindeki dini azınlıkları kendi emelleri doğrultusunda kullanma yoluna gittiler. Büyük devletlerin azınlıkları himaye altında devletin iç işlerine karışma girişimleri yeni düzenlemeleri gündeme getirdi. Nitekim 3 Kasım 1839'da padişah ve bakanların yanı sıra Rum, Ermeni Patrikleri ve Yahudi Başhahamı'nın hazır bulunduğu toplantıda Gülhane Hatt-ı Hümayunu okundu ve eşitlik ilkesi ilân edildi. Osmanlı Devleti'nin kuruluş felsefesini kökünden değiştiren bu bildiri, azınlıklara haklar vermekle dış baskıları aşmak istemişti. Her türlü haktan yararlanması karara bağlanan dini azınlıklar askerlikten muaf tutulmuştu. Osmanlı'nın her cephede mücadele verdiği bir dönemde dini azınlıkların askerlikten muaf tutul- 48 ması eğitim ve ticareti onların eline bırakmak demekti. Nitekim Tanzimat fermanı ile birlikte Osmanlı toplumunu oluşturan unsurlar arasında eşitlik sağlamaktan başlayan süreç, giderek, üstünlük kalıbına dönüştü. Çünkü dini azınlıklara tanınan hak; sadece dini inanç ve dini hayatı değil, her alanda kilise adına faaliyetlere katılma şeklinde yorumlandı. IV. Gayrimüslimlerin devlet içindeki hukukî statülerinde meydana ge- 48 A. Güler (2007: 12) [200] 21. YÜZYIL O cak / Şubat / Mar t 2008