DR. ĠRFAN YAZMAN ANISINA ÇOCUK ĠġÇĠLĠĞĠ VE ÇOCUK HAKLARI



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Sivil Yaşam Derneği. 4. Ulusal Gençlik Zirvesi Sonuç Bildirgesi

Hepinizi Şahsım, Yönetim Kurulum ve etkinliğe emeği geçenler adına selamlıyorum.

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

gelişmesini sağlaması için gerekli birçok maddeye yer verilmiştir. Sözleşmede yer alan

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

O KOLTUĞA GALİP HOCA YAKIŞIR!

AÇEV AİLE EĞİTİM PROGRAMLARI

AİLE EĞİTİM PROGRAMLARI (AÇEV)

Başbakan Yıldırım, Piri Reis Ortaokulu nda karne dağıtım törenine katıldı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

İÇİNDEKİLER KAVRAMLAR BİR GÜNÜMÜZ. ROLLERİMİZ ve SORUMLULUKLARIMIZ HAKLARIMIZ OKULUMUZ AİLEMİZ SORUMSUZLUK ÇOCUK HAKLARI ÇOCUK HAKLARI BİLDİRGESİ

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

5 soru-cevap:layout 1 4/28/11 12:14 PM Page 201 CEVAPLAR VE PARALEL OTURUM I SORULAR 201

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

DANIŞMANLIK TEDBİRİ UYGULAMALARI ÇOCUK TANIMA FORMU

2013 YILI Faaliyet Raporu

SÖYLEŞİ H /PROF.DR. SEZA REİSOĞLU**

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Yeni Performans Yönetmeliği neler içeriyor? Ne zaman yürürlüğe girecek?

15 Ekim 2014 Genel Merkez

Hepinizi Şahsım, Yönetim Kurulum ve etkinliğe emeği geçenler adına saygıyla selamlıyorum.

KADIN DAYANIŞMA VAKFI 2014 YILI KADIN DANIŞMA MERKEZİ FAALİYET RAPORU 1 OCAK 31 ARALIK 2014

İSTANBUL AREL ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK DEĞERLENDİRME VE KALİTE GELİŞTİRME ÇALIŞMA KOMİSYONU TOPLANTISI

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

WORLD FOOD DAY 2010 UNITED AGAINST HUNGER

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Tıp Eğitimi Anabilim Dalı Mezun Görüşleri Anketi

EMNİYET EKONOMİSİ, DİSİPLİNİ VE POLİTİKASI

ECZANELER DURUM ANKETİ

MÜSİAD 2 EXPO BY QATAR DOHA Exhibition and Convention Center. Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Sektör Kurulu Başkanlarım,

KOBİ ler Nefes alacak / Ankara. TOBB, Ziraat Bankası, Denizbank ve Kredi Garanti Fonu (KGF) ortaklığında hayata

ÇOCUK İSTİSMARININ MEDYADA YER ALMA BİÇİMİNİN RUHSAL ETKİLERİ



Proje. Yardım Operasyonları Proje Ortakları: Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus Fonu (UNFPA), Ankara İl Halk Sağlığı Müdürlüğü

Aslında, benim perakende sektöründeki kariyerim bir anlamda 12 yaşında sahibi olduğumuz süpemarkette yaz tatillerinde çalışmamla başladı.

YENİ TEŞVİK SİSTEMİ 1 / 7

Başarılarını okumaya da yansıtarak okuma ve yorumlama konusunda da iyi bir öğrenci olmasını dilerim.

Basın Bülteni Mass İletişim Danışmanlığı / Kemal Arslan kemalarslan@massiletisim.com Tel & Faks: GSM:

Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder..

Buca da kadınlar yalnız değil Çaresiz Değiliz Çare Biziz

PROF. DR. SERPİL UĞUR BAYSAL IN ÖZGEÇMİŞİ, 14 Ocak 2015

SURİYELİ KADIN ve KIZ ÇOCUKLARI İÇİN GÜVENLİ ALANLAR PROJESİ Merkezlerimize ve etkinliklerimize ilişkin bazı fotoğraflar

BÖLGESEL TİCARET TOPLANTISI İZMİR

EFA 2008 Küresel İzleme Raporu e Kadar Başarabilecek miyiz? Önemli Noktalar

BAĞIMSIZ BİREY SAĞLIKLI TOPLUM STRATEJİK EYLEM PLANI

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI

Türkiye ve Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler. 15 Ekim 2015, İzmir. Sayın Bakanlarım, Valim. Sayın MV'lerim,

Mesleki eğitim tanıtım ve işbirliği protokolü

Türkiye nin Gizli Yoksulları 1

Senin bir yaşlı piri fani mi yoksa pırıl pırıl istikbal vadeden bir delikanlı yada erkek mi kadın mı olduğunu bilmiyorum.

TÜRKIYE NIN EN BÜYÜK KULLANıLMAYAN

SEDAŞ DÜNYA ÇOCUK GÜNÜNÜ KUTLADI


İş yerinde anne ve babalık: Dünya da hukuk ve uygulamadaki yansımaları 1

ISBN :

trafikte bilinçli bir nesil için

Kadın işçiler. Dr. Nilay ETİLER Kocaeli Üniversitesi

Türkiye de Kadın İşgücünün Durumu: Kocaeli Örneği

SAYIN BAKANIM SAYIN BAŞKAN OTOMOTİV SANAYİİ DERNEĞİ NİN SAYGIDEĞER TEMSİLCİLERİ DEĞERLİ MİSAFİRLER VE KIYMETLİ BASIN MENSUPLARI

Marmara Üniversitesi Finans Sektöründe Yabancı Sermaye Sempozyumu

Ekonomik Etki Değerlendirme Çalışması

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

Dil ve Kültürlerarası Beceriler (LiMErIC)

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN ÇÖZÜM SÜRECİNİN İKTİSADİ BOYUTUNA KATKI: ALTERNATİF TURİZM KONFERANSI AÇILIŞ KONUŞMASI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI CANSEN BAŞARAN-SYMES IN "SAĞLIĞA YENİLİKÇİ BİR BAKIŞ AÇISI: MOBİL SAĞLIK RAPORU TANITIM TOPLANTISI AÇILIŞ KONUŞMASI

SAGLIKLI YÖNETIM SAGLIKLI GELECEK PANELI

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

Mühendislik Fakültesi Dekanları Matematik Anketi Sonuçları. Yrd. Doç. Dr. Necdet GÜNER 14 Mayıs 2010, Trakya Üniv. Edirne

ULUSAL KURULUŞLARIN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ UYGULAMALARI VE ULUSLARARASI KURULUŞLARLA KARŞILAŞTIRILMASI

Erken Yaşlardaki Evlilikler ve Gebelikler

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

ÇOCUĞUM BAŞARACAK MI?

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Türkiye ye Yönelik Beklentiler Olumsuz Olamaz

2. En başarılı olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri? 3. En başarısız olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri?...

KADINLARIN ÇOK YÖNLÜ GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ KATILIMCI PROFİLİ RAPORU

Mevsimlik Çalışma Arttı, İşsizlik Azaldı: Nisan, Mayıs, Haziran Dönemi

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI

Türkiye de Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması

BRIC ÜLKELERİ VE TÜRKİYE FEYZULLAH ALTAY

MÜSİAD İSVİÇRE Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Şube Başkanlarım,

Öğretim araç ve gereçlerinin reformu

Duyurunun başlangıç tarihi: 25 Ağustos 2015 Son Başvuru Tarihi: 08 Eylül 2015

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

İŞTE OTİZM VE ASPERGER SENDROMU BİRLİĞİ

BİZDEN NE KADAR MEMNUNSUNUZ?

Transkript:

DR. ĠRFAN YAZMAN ANISINA ÇOCUK ĠġÇĠLĠĞĠ VE ÇOCUK HAKLARI Konuşmacılar: I. Oturumda Konuşanlar: Araştırma Görevlisi Damla Songur, Prof. Dr. Nami Çağan, Samsun Valisi Hüseyin Aksoy, Prof. Dr. Lale Sirmen, Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, Prof. Dr. Betül Ulukol. II. Oturumda Konuşanlar: Prof. Dr. Sarper Süzer, Prof. Dr. Gürhan Fişek, Tanzer Gezer, Dr. Hande Bahar Aykaç. 26.10.2011 tarihinde gerçekleştirilen konferans metnidir. Dr. İrfan Yazman 1963 te Ankara Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Aynı fakültede Medeni Hukuk Kürsüsünde asistanlığa başladı. Kaynakların Türk Medeni Hukukunda Tabi Olduğu Rejim konulu teziyle 1969 da doktorasını tamamladı. Askerlik görevinden sonra 1971 73 yıllarında Hamburg Üniversitesi Alexander Von Humboldt Bursu ile doçentlik çalışmalarına başladı. Tez konusu Meslek Eğitimi Hukuku Alanında Çıraklık Sözleşmesiydi. 1972 yılında Hamburg Üniversitesi nde öğretim üyesi olarak ders verdi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğretim üyeliğine 1988 yılı sonuna kadar devam etti. Bu süre zarfında Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesiyle Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde Hukuka Giriş dersleri verdi. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1984 85 yılında iki sömestr Medeni Hukuk ve Borçlar Hukuku dersleri verdi. 1986 yılında Münster Hukuk Fakültesinde konuk öğretim üyeliği yaptı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Lisans, Yüksek Lisans doktora sınıflarında Medeni Hukuk, Borçlar Hukuku ve Karşılaştırmalı Hukuk dersleri verdi. 30 un üzerinde yayınlanmış kitap ve makalesi vardır. Meslek Eğitimi alanındaki çalışmalarına Kamuya Yararlı Mesleki Eğitim ve Küçük Sanayi Destekleme Vakfında Genel Sekreter olarak devam etti. Bu alanda Yasama ve Reform çalışmalarına katıldı kitap ve makaleler yayınladı. 1993 98 yılları arasında kısa adı TES-AR olan Araştırma Enstitüsü nün müdürlüğünü üstlendi. 30 un üzerinde eseri yayına hazırladı. 1998-1999 da Çocuk İşçiliğinin Önlenmesi konusundaki ILO Sözleşmesi Tavsiye Kararının müzakerelerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Danışmanı olarak katıldı. TESK Danışmanı olarak 1995 ten beri Türkiye Avrupa Birliği Ekonomik Sosyal Karma İstişare üyeliğinde bulunmuştur. KOBİ lerin Teminat Sorununu çözmek amacıyla 1991 de kurulan Kamuya Yararlı Kredi Fonu İşletme ve Araştırma Anonim Şirketinin Yönetim Kurulunda MEKSA yı temsil etmiştir. Dr. İrfan Yazman Eylül 2003 ten yaşamını yitirdiği güne dek Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğretim üyeliğini sürdürmüştür. 11 Kasım 2009 da kanserden yaşamını yitirmiştir. Şimdi Dr. İrfan Yazman için hazırladığımız kısa filmi izleyeceğiz. (izleyiniz dakika 03.28) Hukuk ve Sanat Topluluğu Hukuki Sorunları Sanat yoluyla ele alan ve farkındalık yaratmayı amaçlayan bir öğrenci topluluğudur. Resim, edebiyat, fotoğrafçılık, sinema ve tiyatro alanlarında aylık ve dönemlik temalar üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Yaz dönemi çalışmaları olarak seçtiğimiz Çocuk İşçiliği teması günümüzde çok önemli toplumsal sorunlardan biridir. Hukuk Fakültesi Öğretim Üyeleri Araştırma Görevlileri ve Değerli Konuşmacılarımızın da katkılarıyla bugün bu sempozyumda Çocuk İşçiliği ve Çocuk Haklarını ele alacağız. Fotoğraf Atölyesi DanıĢmanı AraĢtırma Görevlisi Damla Gülseren Songur: Haziran ayında kurulmuş olan Hukuk ve Sanat Topluluğumuz çeşitli atölyeler altında hukuku somutlaştırmayı Sanat aracılığıyla hukukun temel kavramlarını ulaşmaya amaçlamaktadır. Bu amaca ulaşmak için Fotoğraf Atölyesi her ay belirlenen konu kapsamında fotoğraf çekmekte farkındalık kazandıkça çevresine daha duyarlı hukukçular yetiştirmeye çalışmaktadır. Çocuk İşçiliği Fotoğraf Atölyesinin temmuz ayı konusu ele alınmıştır. Çocuk İşçiliği sürekli etrafımızda olan ancak fazlasıyla kanıksanmış bir sorun olduğu için öğrencilerimize bu konuya ilk verdiğimizde hepsinin çocuk işçilerden bulacağımız şeklinde şüpheleri vardı. 1

Ancak bu çalışma sayesinde etraflarına daha dikkatli baktıklarında sorunun ne kadar büyük ve kapsamlı olduğunu ne kadar çok çocuk işçi bulunduğunu fark ettiler. Biz bu sempozyumun öğrencilerimizin fotoğraflarından oluşan sergimizle Çocuk İşçiliğinin önlenmesi konusunda çalışmış değerli Hocamız Dr. İrfan Yazman ı anarken bu konuda edindiğimiz duyarlılığı sizlerle paylaşmak ve farkındalık yaratmak istedik. Şimdi fotoğraflarımızdan oluşan ve öğrencilerimiz tarafından hazırlanan bir kısa film izleyeceğiz. (dakika 10.35) Bu çalışmamız daha çok sokakta çalışan çocuklar üzerine oldu. Çünkü ailesiyle beraber tarımda ya da işyerlerinde çalışan çocukları izin alıp çekemedik. Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nami Çağan: Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve fakültemizin araştırma görevlileri ve öğrencilerinden oluşan Hukuk ve Sanat Topluluğu yaklaşık 2 yıl önce yitirdiğimiz aramızdan ayrılan Değerli Öğretim Üyemiz Dr. İrfan Yazman ın Anısına Çocuk İşçiliği ve Çocuk Hakları Sempozyumunu düzenledik. Merhum hocamız Dr. İrfan Yazman yaşamı boyunca gerek bilimsel gerek MEKSA Vakfı çerçevesinde yaptığı çalışmalarda Çocuk İşçiliği ve Çocuk Hakları konusunda çok yoğun olarak durmuştur. Uluslararası Çalışmalar Örgütü de ILO da çocuk haklarını savunmuştur. Konulardan bir tanesinde de Cenevre de birlikteydik Değerli Hocamızla. Dr. İrfan Yazman Ailesine ait bir apartman dairesinin modern bir çocuk yurdu yapılması koşuluyla devlete bağışlanmasına da aracılık yapmıştı. Hocamızı saygıyla ve rahmetle anıyoruz. Sempozyumu akademik olarak disiplinler arası bir yaklaşımla ve çocuk hakları alanında çok yararlı faaliyette bulunan kişileri de kapsayacak şekilde düzenledik. Değerli bilim insanlarının yanı sıra valilik yaptığı illerde sokak çocuklarının korunmasını eğitimlerini sağlayan çocuk istismarını önleme yolunda çok önemli ciddi çalışmalar yapmış olan şu anda Samsun Valisi daha önce Muğla ve Mersin Valiliği yapan Sayın Hüseyin Aksoy u da davet ettik. Aynı şekilde Çocuk Hakları eylemcisi yazar Tanzer Gezer i de davet ettik eksik olmasınlar bizi kırmadılar toplantımıza katılıyorlar. Çocuk İşçiliği Sorunu ekonomik sosyal ve kültürel temeli olan karmaşık bir insan hakları sorunudur. Bu sorunun çözümünde devletlere çok önemli ciddi görevler düşmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü ILO 2010 yılı haziran ayı toplantısı raporuna göre dünya ölçeğinde çalışan 636 milyon çocuk saptamıştır. Bunların yaklaşık yarısı yasal koşullara uygun olarak çalışmaktadır. Diğer yarısı ise sağlık güvenlik koşulları ve etik kurallara aykırı biçimde ve bir bölümü de yaşamsal tehlike içeren işlerde çalışmaktadır. Türkiye ILO nun çok kötü bir biçimlerdeki çocuk işçiliğinin yasaklanması ve ortadan kaldırılmasına ilişkin acil eylem sözleşmesine imza atan devletler arasındadır. Sözleşmenin hedefi 2016 ya kadar çocukların en kötü biçimde çalıştırılmalarının sona erdirilmesine hedef almıştır. 2006 yılında yapılan Türkiye de yapılan Çocuk İşgücü anketine göre de 6 17 yaş grubunda 958 bin 6-14 yaş grubunda ise 320 bin çocuk çalışma yaşamı içindedir. Bu çocukların %41 i tarımda, %28 i sanayi de %22 si ticarette, %9 u ise hizmet sektöründe çalışmaktadır. Yaşamı boyunca çalışan çocuklara yardım edebilmek için pek çok faaliyet yürüten değerli hocamız Dr. İrfan Yazman ın anısına düzenlediğimiz bu sempozyumu bu önemli sorunun çözümüne katkı sağlayıcı ve yararlı olmasını diliyorum ve saygılar sunuyorum. Atılım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdurrahim Özgenoğlu: İrfan Yazman hocamız üniversitemizdeki Hukuk Fakültemizin kuruluşu anından itibaren bizimle berabermiş şu anda tarihlerden onu tespit ettim. Yaklaşık 2 yıl önce de aramızdan ayrılmış. Ben Hukuk Fakültemizi hocalarını özellikle bu vefa borcunu ödemelerinden dolayı hocamızı tekrar anmalarından dolayı tebrik etmek istiyorum. Tabii bu Hukuk ve Sanat Topluluğu Yöneticilerine ve Yönetim Kuruluna ve üyelerine de böyle bir sempozyumun içinde yer aldıkları için ve bu organizasyonda görev aldıkları için de tekrar kutlamak istiyorum ben. Evet, konu Çocuk İşçiliği ve Çocuk Hakları aslında belki de çok fazla kafa yorduğumuz bir konu değil. Zaman zaman basında medyada birtakım olaylar çıkar. Olaylar olursa o zaman görüyoruz veyahut da bir trafik ışığında durduğumuz zaman hemen yanımıza mendil satmayı isteyen veyahut da başka ıvır zıvır satmak isteyen çocuklar gelir o zaman belki onun farkına varmış oluyoruz. 2

Ama Nami Hoca nın verdiği rakamlar hakikaten ürkütücü 1 milyon civarında çocuk işçi olarak şey yapılıyor büyük bir kısmı da tarımda olmak üzere demek ki. Bu konu evet önemli bir konu bence üniversitelerin aslında üçüncü misyonu diyelim üniversitenin topluma hizmet bir anlamda belki biz bu sempozyuma ona da katkı sağlamış oluyoruz. Her şeyden önce böyle bir farkındalık yaratıyoruz şu anda gerçi aramızda çok sayıda öğrenci yok ama belki de öğrencilerimiz açısından konu çok farkına varmadıkları çok yepyeni bir konudur ve bu konu üzerinde bence bilinçleneceklerdir ve bu bilinci etraflarına yayacaklardır. O bakımdan üniversitelerin aslında bu eğitim öğretim ikinci misyon görev olarak araştırmaya ek olarak topluma hizmet görevlerinin de tabii unutmamız gerekir. Hukuk Fakültesi de bunu en iyi şekilde yapmaya çalışıyor bundan sonra da yapacaktır diye düşünüyorum ben. O bakımdan ben bu sempozyumun faydalı olacağına inanıyorum verimli geçeceğine inanıyorum. Keşke aramızda daha çok öğrencimiz olsaydı belki ikinci oturuma daha çok katılım olabilir. Ben tekrar özellikle Sayın Valim olmak üzere aramızda olan katkı vermek üzere aramıza gelen konuklarımıza teşekkür ediyorum. Hukuk Fakültemize ve de tabii Hukuk ve Sanat Topluluğuna teşekkürlerimi sunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. I. OTURUM Sunucu: Sempozyumumuzun toplumsal açıdan Çocuk İşçiliği ile ilgili çözümler konulu birinci oturumu Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lale Sirmen in başkanlığında gerçekleşecektir. Oturum Başkanı Sayın Prof. Dr. Lale Sirmen i de konuşmacılar Samsun Valisi Sayın Hüseyin Aksoy, Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Sosyal Pediatri Bilim Dalı Öğretim Üyesi Sayın Prof. Dr. Betül Ulukol. Oturumumuzun konuşmacılarını sizlere kısaca tanıtmak istiyorum. Hüseyin Aksoy 1984 te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden mezun olmuştur. 1985 te Mülki İdari Amirliği görevine başlamıştır. Hüseyin Aksoy 1990 91 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri nde Yönetim Yapısı üzerine inceleme yapmış ve yabancı dil eğitimi almıştır. Çeşitli ilçelerde Kaymakamlık yapan Aksoy 1996 2001 yılları arasında İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişi olarak görev almıştır. 1997 2000 yılları arasında Başbakanlık Müsteşarlığı İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreteryasında görev yapan Aksoy 2000 2001 yıllarında İçişleri Bakanlığı Genel Sekreteri olarak çalışmıştır. 2001 2006 yılları arasında Muğla Valiliği 2006 2010 yılları arasında Mersin Valiliği yapan Aksoy 2010 dan bu yana Samsun Valisi olarak görev yapmaktadır. Mersin Valiliği döneminde Çocukların sokakta çalışmasına karşı etkili bir çalışma yürütmüştür. Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu 1986 da Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Aile ve Tüketici Bilimleri Bölümünden mezun olmuştur. 1989 da Ankara Üniversitesi Aile ve Tüketici Bilimleri alanında Yüksek Lisans derecesini 1996 da aynı üniversitede aynı alanda doktora unvanını almıştır. 1998 de aynı alanda doçent unvanı almış 2005 de profesörlüğe yükseltilmiştir. 2008 den bu yana Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümünde Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır. Prof. Dr. Hablemitoğlu Kasım 2008 den bu yana Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı olarak görev yapmaktadır. Kadın Çocuk ve Yaşlı Refahı Küreselleşme ve Tüketici Davranışları konularında araştırmalar yapmıştır. Prof. Dr. Betül Ulukol 1985 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olmuştur. İlk hekimlik deneyimini Batman da Sağlık Ocağı Hekimi olarak yaşamıştır. Uzmanlık Eğitimini Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bilim Dalında almıştır. 1992 den beri Ankara Üniversitesi nde Öğretim Görevlisi olarak çalışmaya başlamış. Çalışmalarına Sosyal Pediatri alanında devam etmiştir. Bu arada Hacettepe Üniversitesi nde Epidemiyoloji alanında Yüksek Lisans derecesi almıştır. 1999 da doçent unvanı almış. 2006 da Ankara Üniversitesi nde profesörlüğe yükseltilmiştir. Şu anda Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Sosyal Pediatri Bilim Dalında öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. 3

Prof. Dr. Betül Ulukol özellikle çocuk sağlığının korunması risk altındaki çocukların sorunları ile ilgilenmektedir. İstismara uğrayan çocukların değerlendirilmesi yasal bildirimi ve tedavisinin yürüten Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Koruma Biriminin Başkanlığını yapmaktadır. Çocuk ve Bilgi Güvenliği Derneğinin kurucularından olan Ulukol ayrıca Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneğinin Yönetim Kurulu Üyesidir. Oturum BaĢkanı-Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lale Sirmen: Sayın Yazman benim için sırtımı her zaman dayayabileceğim bir ağabey bir dosttu. Kendisini unutmam mümkün değil o her anlamda mükemmel bir insandı mükemmel bir eşti, mükemmel bir dosttu, mükemmel bir hocaydı. Kendisi mükemmeliyetçiydi fevkalade titiz bir insandı. Ama üstlendiği her sorumluluğu da en mükemmel biçimde yerine getirmiştir. Değerli Eşi Ergül Yazman her zaman hayatımda vardı çünkü annelerimiz çocukluk arkadaşı. Biz de bu arkadaşlığı sürdürmeyi becerdik. Onların nikah törenini şimdi Eren bana kızacak çünkü oldukça gelişmiş bir çocuk şu anda ama Eren in ilk doğum müjdesini aldığımız günü sanıyorum Ergül de ben de hayatımızda unutamayacağımız bir gün olarak her zaman anıları çağırırken tekrar hatırlayacağız. Ben Sayın Yazman ı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Medeni Hukuk Kürsüsüne asistan atandıktan sonra tanımaya başladım. Onun yabancı dil hakimiyeti özellikle Almanca ya olan hakimiyeti zaten dillere destandı. Benim girdiğim yıl çok başarılı bir doktora tezi hazırlamış savunmuş ve bu konuda da gerçekten dillere destan olmuştur. Çünkü doktora tezi yazdığı her şey çok mükemmeldir. Fakat doktora tezinin benim için çok ayrı bir yeri vardır. İnanır mısınız ben hala her yıl dersimi hazırlarken onu başıma sıranın üzerine alırım ve hep başım sıkıştıkça o kitaba başvururum. Çünkü bana göre Medeni Hukuk alanında yazılmış üç beş kıymetli tezden biridir. Acaba yenisi yazmak mümkün mü? Onu yeniden yazabilmek için en az İrfan Yazman kadar iyi yabancı dil bilmek lazım en az onun kadar konuya hakim olabilmek lazım en az onun kadar analitik düşünce ve sentez yeteneğine sahip olmak gerekir. Bu bakımdan böyle bir kitabın uzun yıllar yenileneceğini de düşünemiyorum. İrfan Yazman çok iyi bir arkadaştı hepimize her an yardım ederdi. Sanıyorum biz dostlarının bir çalışmamızda bir kazancımızda mutlaka İrfan Yazman ın katkısı vardır. Dün bu konuda sempozyum hakkında Sayın Prof. Dr. Erdal Onar la konuşuyordum. Kendisi bugün dersi var gelemedi katılamadı. Ben hep Medeni Hukukçulara çok yardımı olmuştur derken dedi ki olur mu bana Alman Hukukundan Anayasa Mahkemeleri Mahkemesi kararlarını çevirdi tezlerim için. O kadar büyük yardımı olmuştur ki benim için dediği anda anladım ki hakikaten yardım alanı Medeni Hukukla sınırlı değil herkese yardım etmiş. Hep yıllarca çalıştı üretti ve yardım etti. Herkesin işinde çalışmasında ve söylediğim gibi herhangi bir kazancında mutlaka onun katkısı oldu. Ben Talip Apaydın ın şu dizelerini sanki onun kaleminden dökülmüş olduğunu görüyorum. Hep birine ev yaptım, kendimce İçlerine mesut insanlar koydum Çocuklar büyüyordu, neşe içinde Ben nerede boş araziler gördümse Güzel günlere plan yapan mimar oldum. Nur içinde yatsın değerli dostum. Şimdi I. Oturumu açıyorum. I. Oturumumuz biliyorsunuz Çocuk İşçiliği Toplumsal Bakımdan Çocuk İşçiliği ve Çözümleri hakkında bir oturum toplumun sömürüye en açık bireyleri hiç şüphesiz çocuklardır. Bu bakımdan çocukların kendilerine özgü korunmaya muhtaç oldukları açıktır. Gerek ulusal düzeyde gerek uluslararası düzeyde çocuklar hukuki düzenlemeler, planlar, programlar projeler yoluyla korunmaktadır. Koruma önlemleri de çocukların en korunmasız olduğu alanlara şiddete çatışmaya çocuk işçiliğine odaklanmıştır. Çocuk Hakları İnsan Haklarındandır. Bu konuda uluslararası düzeyde önemli metinler mevcuttur. Bunların başında da hepimizin bildiği gibi Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi gelmektedir. Bu sözleşmenin 32. maddesi büyük önem taşımaktadır Çocuk İşçiliği bakımından. Çünkü bu maddede çocukların sömürüye açık işlerde bedensel ruhi bakımdan onlara zarar verecek işlerde ahlaki toplumsal 4

gelişmelerini engelleyecek işlerde çalışmalarını çalıştırılmaları halinde korunmaya hakları bulunduğunu beyan etmektedir. Ancak uluslararası düzeyde metinler bununla sınırlı değildir. Özellikle ILO nun bu konuda Sayın Dekanın belirttiği gibi önemli sözleşmeleri vardır. ILO nun özellikle çocuk işçiliğinin uzun vadede tamamen kaldırılması ama kısa vadede çocuk işçiliğinin kötü biçimlerinin global olarak kaldırılmasını hedefleyen uluslararası bir programı vardır 2016 ya kadar bu amacın gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. Türkiye bu program çerçevesinde çalışmalar yapan öncü ülkelerden biri olarak nitelendirilmektedir. Bu konuda İş Kanunu ilgili yönetmeliği Mesleki Eğitim Kanunu önemli düzenlemeler getirmektedir. Hepimizin bildiği gibi toplumu biçimlendirme konusunda en etkili araç hukuktur. Ancak toplumsal çözümler getirilmedikçe bir konuda hukuki düzenlemelerin başarılı olabileceğini iddia etmek mümkün değildir bu bakımdan bu oturum büyük önem taşımaktadır. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Sosyal Pediatri Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Betül Ulukol: Ben bir çocuk hekimiyim ve çocuk hekimleri çocukları sahiplenirler ve çocuklar için en iyisini çocuk hekimleri düşünür falan sanıyorsunuz öyle bir şey yok tabii. Fakat özellikle istismar alanında çalışmaya başlayınca şunu gördüm ki bazı meslek gruplarının çocuğa ayrı bir özen göstermesi gerekiyor. Hani öğretmenler elbette özen gösterirler bu grup içindedirler. Hekimler elbette meslekleri gereği özen gösterirler. Ama bir başka grup var ki çocukları emanet ettiğimiz kişiler bunlar işte hukukçuların da benzer özeni göstermesi gerekiyor. Bu fotoğraf sergisi ile ilgili sunum yaparken arkadaşımız dedi ki öğrenciler şu çalışan çocukları nerede bulacağız dediler. Ne kadar doğru değil mi? Yani içindeyiz ama farkında değiliz. Belki aslında bizde bir zamanlar çalışan çocuktuk ama bunun farkında değiliz. Bunu fark ettirebilmek adına o kadar güzel bir şey yapmışsınız ki ben tebrik ediyorum teşekkür ediyorum size. Bu konuda tabii çok şey söylemek istiyorum ama önemli olan bir çocuk hekimi açısından çocuk hekimi bakışıyla ben çalışan çocuğa ya da çocuk işçinin nasıl değerlendiriyorum bunu birazcık size aktarmak istiyorum. Bu çok temel şu sıralarda çok temel çalıştığım alan biraz önce bahsettim Çocuk İstismarı ve İhmali. Bunun için çeşitli rehberlerimiz var tabii ki konuşmalarımızı yaparken çalışmalarımızı yaparken araştırmalarımız da bu rehberleri kullanıyoruz. Bu rehberler bize daha önceden deneyimi olan insanların hazırladığı şeyler ve yardımcı oluyorlar. Çocuğa Yönelik Kötü Muamele son zamanlarda Dünya Sağlık Örgütü tarafından bir tanım içerisine alındı. Ne demektir Çocuğa Yönelik Kötü Muamele? Eskiden çocuk istismarı ve ihmali derdik ve bununla sanki bütün bu tanımın içine girebilecek maddeleri gruplayabildiğimizi sanıyorduk. Fakat sanıyorum bu tanım birazcık daha güçlü çocuğu her türlü kötü muameleden korumaya yönelik bir tanım gibi görünüyor. Çocuğun sağlığına ve gelişimine zarar veren ya da zarar verme potansiyeli taşıyan her türlü kötü davranış bunun altına neler giriyor. Bunun altına fiziksel istismar giriyor işte dayaklar dövülmeler canını yakmalar aç bırakmalar kilitlemeler vs tahmin edersiniz. Onun dışında duygusal istismar var çok yaygınca yaşadığımız çocuğun çocuk olduğunu hiçe saydığımız çocuktan yapamayacağı şeyleri beklediğimiz noktalarda çocuğa yüklediğimiz bütün güçlüklerin hepsi bütün olumsuz tavırlar duygusal istismar kapsamında. Cinsel İstismar: Cinsel İstismarı artık hani ayrıca tanımlamaya içine açmaya gerek yok zaten çok neyse ki gündemimizde yani bu çok farkında olduğumuz bir sorun. İhmal var çocuğun ihtiyaçlarını yerine getirememek olarak tanımladığımız ve son zamanlarda bu tanımın içine giren sömürü işte ben Çocuk İşçiliğine sömürü bunu da ticari sömürü olarak yani çocuğun üzerinden bir şeyler kazanmak olarak değerlendirirseniz ticari sömürüyle bunun içine aldı artık Dünya Sağlık Örgütü. Bizler de bunu çocuğun ticari sömürüsü de bir istismar türüdür çocuğa karşı kötü muamele olarak kabul etmeye başladık. Bu yeni bir şey değil bizim bunu kabul edişimiz çok önce görüyorsunuz Sayın Yazman da bununla ilgili çok çalışmalar yapmış yıllar yıllar öncesine dayanan Çocuk İstismarı ve İhmalini Önleme Derneğiyle birlikte yaptığı çalışmalar var. Çocuk İşçiliğini hangi perspektiften görmek lazım çocuk hekimi olarak ben birazcık onu düşündüm. Evet, hep günlük yaşantımızda günlük konuşmalarımızda bir şeylerden bahsediyoruz ama belki üzerine giderek aslında sömürünün en alt noktada en son noktada adı geçen sömürünün belki de bütün istismarları da içine alan bütün istismarları da kapsayan çok çok ciddi boyutlu bir problem olduğunu kabul etmeniz gerekiyor. 5

Bakın Ticari Sömürü evet çocuğun üzerinden para kazanmak bu bir istismar şekli ama bunun ötesinde çocuğun bununla ilişkili sağlıkla ilişkili riskli davranışları var, sağlıkla ilişkili riskleri var. Sağlığını bozuyoruz çocuğun yani çocuğun üzerinden para kazanmak ayrı bir şey çocuğun ticari bir meta olarak değerlendirilmesi sorun ama üzerinde bu çocuğa zarar veren de bir şey var. Sağlık sağlığı bozuluyor bunu da bir adım atlıyoruz. Çocuk İşçiliği çocuk çocuğun çalışıyor olması özelliklede olumsuz koşullarda çalışıyor olması çocuğun hem fiziksel hem duygusal hem cinsel istismarına hem ihmaline yol açan çok ciddi bir risk faktörü. Yani öyle bir sorundan bahsediyoruz ki sorun var zaten ama sorun kendi kendini besleyen kendi kendini büyüten mayalanan bir sorun çocuk işçiliği. Öyle ticari bir sömürü olarak bakarsak hocalarım benden çok daha iyi biliyorlar burada çocuğun ticari meta olarak kullanılmasının topluma getirdiği yükümlü olduğu toplumun vicdanı nasıl yaraladığı ama ve aynı zamanda nasıl vazgeçilemez olduğu bu globalizasyon başlığı altında birtakım gelişmelerin nelere çanak tuttuğunu benden çok daha iyi değerlendirdiklerine eminim. Bir defa çocuk ucuz işgücü o yüzden çok kullanılıyor. Ücretsiz çalışıyor ucuzluğu da bırakın. Evinde çalıştığında ailenin bir bireyi olarak çalıştığında parasız çalışıyor ve yasa dışı çalıştırılıyor. Çocukların çalıştıkları şirketler firmalar ya da işyerlerini incelediğimizde büyük bir çoğunluğunun aslında yasa dışı çalıştığını görüyoruz. Herhangi bir kontrat gerekmeksizin çalışıyor bu çocuklar. Bakın kırsal alanda çalışan çocuklar %92 si kentlerde çalışanların %26 sı herhangi bir ücret karşılığı çalışmıyor. Yani ucuz işgücü derken aslında parasız pulsuz çalışan bu şekilde istismar edilen bir gruptan bahsediyoruz. Sağlıkla ilişkili riskler ben çok sevdim bu karikatürleri böyle hakikaten benim içimi acıttı Çocuk İşçiliği eminim ki sizin de içinizi acıtan bir şey bu. Bakar mısınız Şengül Hocam kızların okullaşmasından bahsedecek galiba Sağlıkla ilişkili riskler değil mi? Bakın yani burada kız çocuk değil erkek çocuk ama onun elinde elma şekeri dudağında bir gülümseme ötekinin gözaltlarında kırmızı morluklar var. Ben bir dönem İş kazaları Meslek hastalıkları çocuklarla çalışan özellikle sokakta çalışan çocuklarla Madde bağımlılığı Sağlıkla ilişkili riskli davranışlar orada fotoğrafları da vardı, mezarlıklarda su taşıyan Büyüme ve gelişme geriliği Şevket Yalaz çocuklarla çalışmıştım. Biliyorum öyle çocuklar ki bunlar hem küçükler hem büyükler yanlarında öyle efeleniyorlar ki böyle destur demeden giremiyorsunuz. Sen bana bakma diyor yani şu boyda bir şey ayağında ayakkabısı yok ayakkabısı terlik gibi bir şey giymiş kış vakti ve karlı bir havada aldık biz onu. Dedim ki sen nasıl böyle dolaşıyorsun sen bakma ona ben üşümem dedi. Yani böyle çocuklardan bahsediyoruz. Bu çocuklar için en büyük riskler neler iş kazaları, meslek hastalıkları, madde bağımlılığı, sağlıkla ilişkili riskli davranışlar büyüme ve gelişme geriliği. Çocuklar erişkine göre her alanda kazaya daha yatkındırlar. Çünkü çocukların gelişmişlikleri ve algı düzeyleri erişkinden farklıdır. Çocuk trafik kazasında da daha fazla yaralanır iş ortamına girdiğinde de erişkine göre daha fazla yaralanır o yüzden bu önemli bir risk. Artı çocukların zaten yasa dışı ortamlarda çalıştığını kontrolsüz çalıştığını biliyoruz. O zaman bu ne getiriyor? Bu çocukların iş güvenliğinden de yoksun çalıştığı bilgisini getiriyor bize. Meslek hastalıkları bakın burada birtakım çalışma alanları var birtakım sektörler ve yan taraflarında bu sektörlerde çalışan çocukların başına gelen hastalıklar. İnanın hepsi son derece ciddi yani şu anda sanıyorum ki Sosyal Bilimler ağırlıklı bir dinleyici kitlesi var. Pek çok hastalığın adını ya da ne olduğunu bilemeyebilirsiniz. Ama Kanser hastalığı bildiğiniz herhalde en yıpratan en travmatize eden en insanı yoran hastalıktır. Bu hastalıkların hiçbiri kanser hastalığından daha az ciddi daha az önemli değil hepsi son derece ciddi hastalıklar bunlar çalışan çocukların şu alanlarda çalışan çocukların karşılaştıkları meslek hastalığı riskleri. Kurşun zehirlenmesi özellikle bizim biraz göz ardı ettiğimiz bir problem toplumsal bir problem artık meslek hastalığı kapsamından da çıkmış durumda. Fakat bir çalışma var bakın her sistemi etkiliyor. Özellikle kronik kurşun zehirlenmesi büyüme gelişmeyi zeka gelişmesini vs hepsini etkiliyor. Bir çalışma yapılmış Harran Üniversitesi nden oto tamir atölyelerinde çalışan çocukların ortalama kurşun düzeyleri aynı bölgede yaşayan kontrol grubuna göre çok daha yüksek ki oto tamircilerin de hep görürüz çocukları yanında çocuk çalıştırmayan bir oto tamirhanesi görmedim ben. 6

Mutlaka işte o çocuklar risk altında. Zaten bu çocuklar okula gitmiyorlar. Zaten okula gitseler de yeterince okulun verdiği eğitimden faydalanamıyorlar birde üstelik biz bunlara kurşun zehirlenmesi kronik kurşun zehirlenmesini yüklüyoruz. Madde Bağımlılığı çalışan çocuklar arasında en ciddi sağlık riski taşıyan alanlardan biri Sayın Valim belki bahsedecektir özellikle sokakta çalışan yaşayan çocukların durumlarını ben kendisiyle daha önce Mersin de karşılaşmıştım ve hayran kalmıştım yaptıkları çalışmalara. Eminim onlardan bahsedecek. İnanılmaz ölçüde ciddi sorunlar var bu çalışan çocukların madde bağımlılığıyla ilgili o çocuğun madde bağımlılığına başlama yaşı 7 ila 9. Siz hatırlıyor musunuz 7 yaşında ne yapıyordunuz? 7 yaşındaki çocuk ana kuzusudur. Ağaçlara çıkar bahçelerde koşar top oynar ama bir kenarda bali koklamaz çalışan çocuklar risk altındalar. Sağlıkla ilişkili diğer riskli davranışlar neler? Madde kullanımı sigara alkol uyuşturucu madde özellikle sigara çok yaygın iş güvenliği tedbirlerinin önemsememe sağlıksız beslenme sağlık hizmetlerini nasıl kullanılacağını bilememe bu çalışan çocukların aslında sağlık hizmetlerini ne kadar az kullandığıyla ilgili bilgiler ve şiddeti benimseme. Çocuk daha çocukken erişkin dünyasına o dünyanın bir paydaşı olarak geliyor daha çocuk ama. Çocuk daha küfretmeyi böyle bir komiklik olsun diye belki yaparken anası babası hadi bir iki bir şey söyle de gülelim derken bir anda karşısına bu dünyanın onu nasıl aşağıladığıyla ilgili bir bilgi olarak geri geliyor o nedenle şiddet hem sözel hem fiziksel hem de cinsel şiddet son derece ciddi. Büyüme ve gelişme geriliği konusunda artık o kadar fakir bir ülke değiliz. Artık hastanelerde malnütrisyonlu beslenme bozukluklu çocuklar çok fazla yatmıyor. Benim asistanlığım döneminde her serviste en az bir iki tane zayıf çocuk yatardı beslenme problemi olan çocuk yatardı artık yok. Çocuk İşçiliği Ama artık neler var 2011 yılında yapılan bir çalışma bakın Büyüme ve gelişme geriliği öğrencilerle çıraklık eğitimi almakta olan çocukların sokakta çalışan çocuk değil bu çıraklık eğitimi alıyor. Çırak yani bir eğitim sistemi içine girmiş yine de. Bu çocuklar 15 16 17 yaş grubunda bakın şu beyazlar normal öğrenciler şu koyu renkli olanlar çıraklar bunlar daha kısa daha zayıf çocuklar ve hepimizin çok iyi bildiği tahmin ettiği hele de şimdi artık sizlerde biraz daha gözlerinizi bu anlamda hani bakmakla görmek vardır ya görmek üzere bakmaya başladığınızda göreceğiniz şeyler istismar çocuk Etiler N ve ark. Türk Ped Arşivi 2011; 46: 111-7 işçiliği hem fiziksel istismar hem duygusal hem cinsel hem de ihmal açısından en riskli gruplardan birisi. Evinde annesinin yanında odasında yemek yemesi gereken çocuk dışarıda çalışıyor ondan bir emek bekliyor birisi. Belki emeğinin karşılığını vermiyor bile ve bir erişkin arkadaş ben günde 8 saatten fazla çalışmam deyip elini masaya vururken çocuk ne diyeceğini bile bilemiyor. Bu karikatür bir çocuk işçinin bir araba tamirhanesinde çalışan bir çocuk işçinin nasıl her anlamda sömürüldüğünü anlatan bir karikatür benim daha fazla şey söylememe sanıyorum ki ihtiyaç yok işte çalışan çocuk bu. Görsellerde vardı çocuk dilenmiş galiba ya da bir şey yapmış. Bir kartonun üzerinde ufak bozuk paralar vardı o bozuk paraları oyun oynamak üzere diziyordu, çocuk çünkü. Çocuk İşçiliği Prof. Dr. Lale Sirmen: Gerçekten bir hekim gözüyle çalışan çocukların karşılaştıkları olumsuzluklar ruhsal bedensel gelişmelerini engelleyici durumların yanı sıra madde bağımlılığı ya da madde bağımlılığına sanıyorum eğilimi daha fazla olması. Mesleki hastalıklara açık olma yani çok daha küçükken birtakım olumsuzluklara hayatın olumsuzluklarına daha önceden karşılaşmış oluyor ve bunları tanımış oluyor. Gerçekten insan duygulanmadan edemiyor. Cemalettin Güzeloğlu 7

Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. ġengül Hablemitoğlu: Çok önemli bir konu üzerinde konuşuyoruz bugün çok da sevimli olmadığı ortada ama çocuklar çok güzel varlıklar dünyanın en sevimli varlıkları. Ama biz onlarla birlikte içimizi acıtan bizi rahatsız eden bir konu üzerinde tartışıyoruz çocukların bir tür istismarı. Bunu konuşmamıza neden olan sevgili burada bugün yad ettiğimiz İrfan Yazman hocamızın değerli eşlerine çok küçük birkaç cümle söylemeden ben başlamak istemedim. Başka yakınları var mı bilmiyorum ama şöyle bir şey var. Bir kere İrfan Yazman Hoca ben çok tanımazdım. Ama gelmeden önce birazcık bakma fırsatım oldu gerçek bir Sosyal Bilimci bunu bütün çalışmalarıyla gözlemleye biliyorsunuz. Hukuk bir sosyal bilim alanı ama hukukun toplumla bütünleşmesi adına her şeyi yapmış bir insan öyle görünüyor. Dolayısıyla şöyle bir şey için üzülmemenizi isterim sizden, çok yeni taze bir kayıp sizin için ama geleceğe dokunmuş bir insan İrfan Yazman Hoca. Bundan sonra da sanıyorum ilk toplantı burada kendisi için yapılan. Ama onun açtığı yolun ve ışık tuttuğu üzerine projeksiyon tuttuğu konuların hiçbir zaman dünyada bu kadar çok sorun oldukça da tabii ki bu iyi bir şey değil ama öngörülü insanlar geleceğe dokunabiliyorlar İrfan Yazman Hoca bunu yapabilmiş ne mutlu size. Dolayısıyla unutulmayacağından emin olmanızı isterim. Bu çok önemli ve değerli o yüzden sizinle yokmuş gibi düşünmeyin yanınızdaymış gibi düşünmeniz en azından onu da rahatlatacak bir şey diye düşünüyorum. Dolayısıyla ben bu toplantıyı çok önemsiyorum. Şundan dolayı çok önemsiyorum Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesinde çok ciddi ve kaliteli bir genç potansiyeli var bu hem öğrenciler açısından hem de öğretim kadrosunda olan arkadaşlar açısından ama sanıyorum Nami hocamızın da bunda büyük bir katkısı var tercihler o yönde olunca sonuçta böyle oluyor diye düşünüyorum çok da uzatmak istemiyorum bu sözlerimi çok teşekkür ediyorum beni davet ettiğiniz için. Hem gururlandım hem ayrıca da çok mutlu oldum. Çocuk İşçiliği konusu Türkiye nin kanayan yaralarından biri hiç bu yaranın üstü kapanmıyor Türkiye de. Betül Ulukol Hocamız az önce o kadar böyle hani hap gibi bir şekilde dedi ki Çocuk İşçiliği bir istismar biçimi ve sağlıkla da çocuk sağlığıyla ve toplumun sağlığına da yansıyacak birtakım sorunlara yol açıyor. Ama ben başka bir noktadan bakalım istedim. Şimdi tabii çocuğun kızı erkeği olur mu? Olmaz bize göre olmaz. Ama geleneksel Türk toplumunda çocuğun kızı erkeği oluyor ne yazık ki Çiğdem Kağıtçıbaşı nın Çocuğun Değeri araştırmasından beri bu konuda sanıyorum bir arpa boyu ancak yol alabildik. Kız çocukları biraz daha az değerli değersiz demek istemiyorum biraz daha az değerli ülkemizde ve dünyada ne yazık ki sadece bize özgü bir durum değil çünkü. Şimdi ben bugün bu nedenle çocuk işçiliği büyük bir problem evet elma şekerini hem kız çocuğu hem erkek çocuğu yeme hakkına sahip hatta onların gözündeki hüznü acıyı görmemek gibi onun için çaba sarf etmek gibi bir sorumluluğumuz var. Ama o sorumluluğu yerine getirmek isteyen çok az insan var. Bunu bilinçli yapan ya da mecbur olduğu için yaptığını söyleyen de çok fazla insan var tersini söylüyor. Şimdi ben bugün o yüzden çalışan çocukların önemli bir bölümü kız çocuklar oraya ağırlık verip burada bir değişim yaratabilir miyiz bunu birlikte sorgulayalım ve bu konuda çok küçük küçük bilgiler aktarayım ve belki daha sonra da tartışılabilir diye düşündüm. Şimdi kız çocukları Türkiye de böyle bir veri var elimizde haftada 30 saat çalıştırılıyorlar. Nami hocamız açılış konuşmasını yaparken dedi ki dünyada 636 milyon çalışan çocuk var fakat bunun 640 milyon yaklaşık ancak bunun 6 12 yaş arasında olanlarının sayısı 220 milyon ve bunun 100 milyonu kız çocuklar bu çok ciddi bir rakam. 53 milyonu bu gruptaki çocukların 53 milyonu en kötü koşullarda en tehlikeli işlerde çalıştırılıyorlar ve 20 milyonu 12 yaşın altında. Bunlar çok önemli rakamlar bu açıdan ve 900 bin üzerinde o yaklaşık 1 milyona yakında çalışan çocuk Türkiye de var çok kötü bir yerdeyiz bu noktada onu söylemek istiyorum. Dünyada çocuk emeği açısından incelenen 16 ülke içinde Senegal den sonra Türkiye çocuklarını en uzun süre çalıştıran ülke 16 ülkenin ortalaması erkek çocukları için 20 saat kız çocukları için 19 saat pek de bir fark yok aslında. Aynı durumdalar bu açıdan ama başka bir şey söylemek istiyorum. Risk altında ve korunması gereken çocuklar dediğimiz zaman bu kapsam o kadar genişledi ki arkadaşlar son yıllara kadar çalışan çocuklar bu kapsam altına da girmiyordu aslında öyle değil mi yanılmıyorum değil mi hocam? Bu kapsam yani bu tanımlama içinde değerlendirilmiyorlardı bile. 8

Bu önemli bir adım risk altında ve korunması gereken çocuklar o zaman bakış açınızın biraz değişmesi gerekiyor. Neden? Çünkü karşımızda biraz önce bir sınıflandırma gördünüz. Sömürü istismar ihmal istismarın fiziksel duygusal boyutları var ve çocuk işçiliği bunların hepsinin toplandığı bir istismar biçimi bunların hepsi bir arada var hem fiziksel istismarı var çocuğun bu noktada hem cinsel istismarda da var. Bazı ülkelerin dünyada kız çocukların üzerinden gerçekleşen küresel fuhuş sektöründen kazançları var. Öyle büyük rakamlar ki gayri safi milli hasılalarının önemli bir bölümünü çocukların cinsel sömürüsü oluşturuyor ve özellikle kız çocukları ciddi bir küresel sömürü aracı haline gelmiş biçimde. Bu da çalıştırılma biçimi bununda bir çocuk işçiliği kapsamı dışında değerlendirilmesine olanak yok ve korkunç boyutlara ulaşmış durumda. Hatta hoca bir karikatür koydu biraz önce. İş aletlerinin arasına asılmış birer nesne obje olarak görünüyor. Evet, öyle alınır satılır bir ürün çocuklar küresel sistemin içinde. Bu çok tabii vahim bir tablo koyuyor önümüze hem dünya açısından dönüp gelip Türkiye ye baktığımızda da tabii ki Türkiye açısından. Bizde de çocukları cinsel sömürüsünün adı ticari olarak tanımlanmıyor ama töre deyip çıkıveriyorsunuz. Bu da bir istismar ve çocuğun üzerinden gelir elde etme biçimi ister törenin gerektirdiği başlıkla bir kazanç elde edersiniz ya da çocuğu başka türlü bir cinsel istismar aracı haline getirirsiniz. Bunları konuşmak insanı hırpalıyor aslında ama başka bir noktaya geçmek istiyorum. Şimdi belki konuşmaların sonunda olur çözümü konuşmak ama bu çok zor olduğu için ben bunu başta söylemek istedim. Bu bizim en zor yapabildiğimiz şey Türkiye de bu bir türlü nedense istenilen düzeyde sağlanamıyor çok uzun erimli çok zor. İnsana yatırım yapmak çok önemli eğitim insana yatırımın birincil aracı sağlık hemen yanında sağlık geliyor. Ama dünyada hala ilkokula gönderilmeyen 55 milyon çocuğun %55 ni kız çocukların oluşturduğuna bakınca sömürünün istismarın çalıştırılmanın bir obje olarak görülmenin bir kez daha kız çocukların dezavantajlı halde bundan etkilendiğini görüyorsunuz. Bu noktada da yine kız erkek ayrımı var ne yazık ki böyle. Bir kere çocukların çalıştırılması okula devamları engelliyor hemen küçük küçük rakamlara baktığımızda Türkiye de 6 13 yaş arası 220 bin çocuk eğitimin dışında bunların 130 bini kız 90 bini erkek çocuklar. Eğitim dışında bırakılan 100 bin çocuk Orta ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde bu sayılara nüfus kaydı olmayan kayıt dışı çocuklar dahil değil bunlar kayıtlarla erişilebilen rakamlar. İlköğretimde üst sınıflara çıkıldıkça zaten kız çocukların katılımı iyice azalıyor. Birinci sınıfta oran 100 erkek çocuğa karşı 96 kız çocuk sekizinci sınıfta 100 erkek çocuğa karşılık oran 91 e düşüyor. Bu rakamlara yine açılış konuşmasında değinildi ama görsel olarak da vurgulamak isterim ben. 16 milyon 264 bin çocuğun %6 sı çalışıyor Türkiye de yani yaklaşık 1 milyon bu rakam bunların %66 sı erkek, %34 ü kız. Ağırlıklı olarak tarım alanında çalışılıyor ve %9 gibi bir oranda da en az hizmet sektöründe çocuklar yer alıyorlar. Şimdi bütün dünyada çalışan çocukların %61 i bu Türkiye deki verilere paralel olarak tarım sektöründe bulunuyor. %30 u bu sektördeki çocukların kendi evinin dışında başka bir hanede ev işleri için çalıştırılıyor Türkiye de ev işlerinde 30 saat çalıştırılan 5 11 yaş arası kız çocukların sayısı erkek çocukların en az iki katı. Şimdi siz bir tamirhanede kız çocuk göremezsiniz. Erkek çocukları niye çünkü kızlara özgü yani kadına özgü kadın işi erkek işi diye nasıl yetişkin dünyasında bir ayrım varsa çocukların dünyasında da öyle bir ayrım var; kız çocuk bu işi yapmalı erkek çocuk bu işi yapmalı. Mendil satan çocukları görüyorsunuz orada da yine erkek çocukların sayısı daha fazla kız çocuklar hep ev içerisinde evle sınırlanan toplumsal cinsiyet rolleriyle sınırlanan bazı işlerle daha fazla o işlerde daha fazla çalıştırılıyorlar. Şimdi 15 17 yaş arası erkek çocukların bu haftada 30 saatten fazla çalıştırılan kız çocukların sayısı üç kat daha fazla. Kendi evinde çalıştırılan kız çocuklarına da işte canım ne olacak yardım ediyor işlere destek oluyor ev işi yapıyor deniliyor. Şimdi benim iki tane kızım var bunu burada söylemek istiyorum. O yüzden biraz daha hassas bakıyorum bu konuya ve hani erkek çocuklarına yönelik de bir ayrımcılık içerisinde olduğumu da kişisel olarak burada düşünülmesini istemem ama. Şimdi büyük kızım 21 yaşına girdi küçük kızım 20 yaşına girdi. Bir gün bile onlara hadi şu işlere birazda siz ucundan tutun demeye çalışmadım diyemedim bunu söyleyemedim. Çünkü bir farkındalığınız olursa bazı davranışları göstermekte zorlanıyorsunuz. Burada altını çizdiğim bir şey var bilmiyorum dikkatinizi çekti mi? Mesele bu işin yanlış olduğunu algılamakta ama diyebilirsiniz ki işte ailenin hiçbir geçim kaynağı yok buna da inanmıyorum çok küçük bir örnek vereceğim size. 9

Biz Güven Eğitim ve Sağlık Vakfıyla birlikte bizim fakültemiz bazı çalışmalar yürütüyorlar bir protokolümüz var. Özellikle Yenimahalle Karşıyaka da ve Doğantepe de bazı çalışmalarımız var. Şimdi orada ailenin birine gidiyorsunuz. 5 tane 7 tane çocukları var çocukların belirli saatlerde vakıfta olması onlara çeşitli etkinlikler yaptırılarak okula dönmelerini sağlamak ya da çocukların yaşamına bir dokunmak istediğiniz bazı çalışmalar oluyor. İşte resim, müzik, okuma gibi etkinlikleri birlikte bizim öğrencilerimizle gerçekleştiriyoruz. Aile diyor ki ben çocuğumu haftada iki gün size gönderirsem o günkü kazancını elde edemeyecek. Siz eğer o gün alacağımız parayı bu çocuğun çalışmasıyla bize verirseniz çocuğumuzu o zaman göndeririz diyor. Sokakta çalışan Ankara da bakın bizim fakültemizin hemen yanı başında Altındağ da Doğantepe de bir çocuk günde 50 Lira kazanıyor. Bunu 5 çocuğu olan bir ailenin yaptığını düşünelim. Ne yapıyor günde? 250 Lira siz aylık kazancını ailenin hesaplayın. O zaman bu bir hak değil bir çaresizlik de değil bu başlı başına ciddi bir sömürü biçimi istismar ve sömürü biçimi. Korkunç bir şey bu bunu farkındalığı nasıl sağlayacağız tabii o işin ayrı bir tartışma konusu. Şimdi dedik ki en kalıcı uzun erimli çözüm eğitim dedik ama çocuğu eğitim yaşamına katmanın yeterli olmadığının da farkındayız ebeveyn eğitimi de bu noktada çok önemli. Şimdi demin söylediğimiz gibi en önemli bütün veriler en önemli alternatifin eğitim olduğunu ortaya koyuyor ebeveyn eğitimi ve çocukların eğitim yaşamına dahil edilmesi eğitim yaşamının içinde eğitimin içinde olmaları. Eğer çocuklar ne kadar çok eğitim sisteminin için dahil olabiliyorlarsa çalışma yaşamının da o kadar dışına çıkabiliyorlar. Ama bunun ebeveynin de teşvik edilmesiyle desteklenmesi gerekiyor. Kızlara Bir Şans Verin adı altında dünya ILO nun Uluslararası Çalışma Örgütünün bir raporu var yapılan bazı çalışmalardan birtakım veriler ortaya konmuş durumda. Çocukların İşleştirilmesine karşı temel politikanın eğitim yatırımları olduğunu söylüyor ve yoksul ailelere dolaylı eğitim masrafları için yardım verilmesini öneriyor. Bunu kısmen Türkiye yapıyor az sonra rakamlardan söz edeceğim. Hanesinde Sosyal Güvenlik Kurumu üyeliği bulunan bir çocuğun ortaöğretime devam etme olasılığı ortalama %15 artıyor. Fakat şimdi sosyal politikalar bağlamında o kadar bilinçsiz bir yönetsel yapı var ki Türkiye de şimdi Sosyal Güvenlik Kurumu na dahil olma ama siz yoksul ailelere birtakım yardımlar sağlıyorsunuz. Sosyal Belediyecilik adı altında son 10 yıllık süreçte Türkiye de yaşanan son 10 yıllık süreçte ailelere birtakım yardımlar sağlanıyor ayni ve nakdi yardımlar. Şimdi nakdi yardımın kesilmemesi adına kadın ya da erkek ailedeki anne babanın sosyal güvenlik sistemini gireceği işlere dahil olacağı işlere gitmediğini görüyorsunuz. Çünkü sisteme dahil olursa alacağı yardımın kesileceğini biliyor. O zaman siz bir yerden bir şey yaparken bir başka tarafın daha da vahim bir yere doğru sürüklenmesine yol açıyorsunuz. Şimdi buradaki kaş yapayım derken göz çıkarmayı sanıyorum Türkiye de her konuda görüyoruz ne yazık ki son depremde Van daki depremde de görüyoruz. İnce çadır kalın çadır az çadır çok çadır gibi afet yönetimini bilmemek gibi gibi gibi bunu arttırmak mümkün çok da söylemek istemiyorum. Dolayısıyla sosyal güvenlik sisteminin içine dahil edilen çalışan birey sayısını ebeveyn sayısını arttırmamız gerekiyor. Şimdi Türkiye de ilköğretim ve okul öncesinde öğrenci başına devlet 1.200 Lira harcıyor. Ortaöğrenimde 2.000 Lira bu mesleki ve teknik öğrenimde 2.600 Lira yüksek öğrenimde 4.400 Lira. 2010 yılının başlarında şöyle bir öngörüsü vardı hükümetin öğrenci başına harcanın paranın %10 olarak düşmesi bekleniyordu. Gerçekten beklenene yakın bir düşüş gerçekleşti. Ama bir yandan da işte tablet dağıtmayı istiyorsunuz bütün öğrencilere. Bir yandan kitapları ücretsiz basıyorsunuz bir yandan maliyeti düşürmeye çalışıyorsunuz. Ama nedense bilmiyorum bu benim takıntılı olduğum bir konu bunu da söylemek istiyorum. Televizyon reklamlarında da büyük bir GSM şirketi bir köy öğretmenine VINN la çocukları oyalayıp bir yandan soba yakmayı sevimli göstermeye çalışarak bir sisteminde pekişmesine katkıda bulunuyor. Şimdi bunu anlamak mümkün değil. Siz öğrenciye tablet bilgisayarı dağıtacaksınız ama sobayla ısınmasının önüne de geçemeyeceksiniz okulda. Şimdi bu konuda hiçbir yorum başka yapmak istemiyorum. Şimdi o zaman eğitim kaynaklarında düşüş beklemek yerine bizim eğitim kaynaklarını arttırmamız gerekiyor bu noktada. Kriz dönemlerinde ilk yaptığı şey bütün dünyada hükümetlerin özellikle bizimki gibi geçiş ekonomilerinde bilmiyorum geçiş ekonomisi tanımı benim açımdan doğru ama genel olarak bakıldığında ne denebilir bilmiyorum. Kamu harcamalarını eğitim bütçelerini kısıyorlar. Kız çocukların işçileştirmesi riski daha da artıyor bu durumda ve yoksul aileler hemen bu tür dönemlerde kız çocuklarını okuldan çekip erkek 10

çocukların okula devamını sağlıyorlar. Hemen bir tercih kullanıyor aileler. Oysa kız çocuklarının çocuk işçi haline gelmelerini önlemek için hükümetlerin eğitime ayrılan kaynakları tam tersine artırması gerekiyor. Şimdi engeller var bütün bu saydıklarımızın ortaya çıkmasına destekleyen birtakım engeller var toplumsal ve teknik birtakım engeller var. Türkiye de kız çocukların nitelikli işgücüne katılmalarını sağlayacak buradan yanlış anlaşılmak istemem. Kız çocukların çalışan çocuk olmaları değil yarının geleceğin kadın işgücünün oluşturma potansiyeline artırmak anlamında söylüyorum bunu yoksulluk ve gelir düşüklüğü çok önemli. Çok sayıda yoksul aile var Türkiye de ve gelir düşüklüğü çok önemli yani bu artık günde 1 Dolar 2 Dolarla tanımlanmış sınırlarında ötesine geçmiş durumda geleneksel aile değerleri çok etkili toplumsal ilişkiler kırda yoğun tarımsal faaliyet gelir yetersizliği ve okula uzak olunması muhafazakar yapı ve okul mesela taşıma sistemiyle öğrencilerin okullara götürülmesi Türkiye de bazı bölgelerde son derece yaygın hep bir şey bir slogan gibi bu oldu. Hani haberleri çıkar bir kız çocuğunun okula gidebiliyorsa büyük başarıdır. O evinden kalkıp ata binerek karda kışta okula gidiyor. Evet, büyük başarı insanüstü bir şey yapılıyor orada. Kentte hanenin sosyal statüsü, gelir yetersizliği ebeveyn eğitim düzeyi gibi birtakım derin yapısal sorunlar bu konunun önünde çok büyük engel birde eğitimde dershaneleşme dediğiniz sistem var Türkiye de. Dershaneleşmeye ve özel okullara dayalı bir özelleştirme yürütülüyor Türkiye de böyle anlıyoruz biz. Eğitimi özelleştirmeyi birde eğitim gelir düzeyinin bir fonksiyonu haline geliyor. Şimdi ben bu örneği hep veririm. Ben 1965 doğumluyum okula başladığımda benim sıra arkadaşım bugün hala arkadaşım bir fabrikatörün kızıydı ama artık bugünkü çocukların bir mahalle okulunda bir armatörün çocuğuyla bir apartman görevlisinin kent için söylüyorum ya da daha yoksul ailenin çocuğunun aynı sırayı paylaşma olasılığı son derece düşük bu çok önemli. Dolayısıyla eğitim piyasa ekonomisine açıldı ve kız çocukları eğitim hizmetini satın alan bir müşteri konumuna geldiler ve dolayısıyla mevcut cinsiyet eşitsizliklerinin güçlendiren bir yapı var. Bugün kız çocukların beşte biri her 100 genç kızdan 21 i diplomasız 15 19 yaş arası kızların %16 sı okuryazar olduğu halde ilköğretim diploması almamış durumda. Bu da bize gösteriyor ki kızlar ilköğretime birkaç yıl devam ettikten sonra okulu bırakıyorlar. Zaten kadınlar için Türkiye de ortalama eğitim süresi 4 yıl bile değil okulda kalma süresi 4 yıl bile değil maalesef. Geleceğe yatırım demiştik toplumsal önyargıların ve toplumu etkileyen ekonomik birtakım faaliyetlerin düzenlenmesinde eğitim ilk sırada gelmeli ve eğitimin etkilenmemesi için de her şeyin yapılması gerekiyor. Evet, çok uzatmadan bütün söylediklerimi destekleyerek de bitirmek istiyorum. Bir kere bütün bunların ışığında nitelikli işgücünü kadın işgücünü oluşturabilmeleri için kız çocukların geleceğe dair yaşam olanaklarının ve geleceklerinin ambargo altına alınmaması için Neoliberal Ekonomik düzenden bağımsız yoksullukla mücadele politikalarının eğitimin benimsenmesi eğitimin yapısının ve süresinin eşitlikçi biçimde düzenlenmesi istihdamın iş ilişkilerinin çok iyi denetlenmesi gerekiyor ve sosyal güvenlik politikalarının da ödünsüz uygulanması gerekiyor. Bu çok önemli ve çok üzerinde durduğum bir şeyi burada kaleme aldım gelmeden bu son sözü yazarak geldim. Şimdi ekmek parası kazanmaya çalışan küçük buruk yürekler onlar aslında bir çocuğun gözündeki acıyı görmek kadar dünyada karşılaşılabilecek başka kötü bir şey olduğuna inananlardan değilim inanmıyorum. Bir çocuğun gözünde acıyı görmemek gerekiyor. Çünkü toplumun etkilenmesine yol açıyor. Sadece çocuk değil acı çeken bütün toplumun acı çekmesine yol açacak başka şeylere neden oluyor. Ailelerinin zoruyla ya da çaresizlikten okullarını terk eden ve çalışırken okuma hayalleri her geçen gün yok olan eğitimsiz kız çocukları da hepimizin içini acıtıyor. Sevmediği işinden ayrılmak için evlenmeyi birer çocuk anne olmayı kurtuluş yolu olarak görüyorlar. Akıllarına kitap ve defterlerin kazındığı bu buruk yürekler kendilerine uzanacak bir ele ihtiyaç duyarak yaşıtları gibi okula gitmek istiyorlar. Bunu anlamamız çok içselleştirmemiz gerekiyor ve dünyanın en acımasız yaratığı insan ve insanın da insana yaptığını hiçbir varlık yeryüzünde yapmıyor. Ama çocuklarımıza yapmayalım hiç olmazsa dolayısıyla onlar yarınlarımız olduğunu ve onların yarınlarını karartmanın da ülkenin yarınlarını geleceğini karartmak olduğunu anlayalım istiyorum ben. Çok zor bir şey istiyorum farkındayım. 11

Prof. Dr. Lale Sirmen: Bir kadın olarak bu konudaki ayrımcılığa hakikaten şaşmamak mümkün değil. Ama ben şunu da ifade edeyim kız çocuklarının işçiliği kadar beni erkek çocuklarının işçiliği de yaralıyor açıkça söylemek gerekirse yani bu konuda herhangi bir ayrımcılığa gitmeyi kendi açımdan uygun bulmuyorum. Daha doğrusu konuşurken veyahut bilimsel olarak bunu açıklarken dahi tabii çok üzücü kız çocukların durumu gerçekten vurgulanması gereken bir durum ama bununla beraber galiba bunları birlikte ele almakta gene de yarar var diye düşünüyorum. Bilmiyorum hocam siz ne dersiniz? Yani erkek çocukların durumunda bir o kadar gene de vurgulamak gerekiyor. Prof. Dr. ġengül Hablemitoğlu: Şimdi hocam bu o kadar önemli tartışma konusu ki cinsiyet eşitsizliği bir yandan hep kadınlara ve kız çocuklara yönelik olumsuzlukları doğurup ve pekiştirirken bir yandan da aslında erkekliğine erkek olmanın da üzerinde çok durulması gerekiyor. Erkek olmaya yüklenen anlamlar ve beklentilerde o kadar fazla ki o da ayrı bir çalışma konusu diye düşünüyorum ve burada benim vurgulamak istediğim şey sadece çalıştıkları için eğitimde daha fazla dezavantajlı oluyor kız çocukları. Sadece ona vurgu yaptım yoksa çocuğun hele kızını erkeğini ayırmak çok acımasız ve zaten hiçbir yaklaşıma da sığacak bir şey değil. Samsun Valisi Hüseyin Aksoy: Özellikle çocuk işçiliği konusu bu toplantının konusu bizim özellikle Mersin de yürüttüğümüz çalışmada sokakta çalışan çocuklar boyutu ben bu konuda yürüttüğümüz çalışmaları somut birtakım verilerle beraber sizlerle paylaşacağım. Tabii son konuşmacı olmanın zorluğu da var ama zannediyorum dikkatlerinizi toplayacak birtakım verileri de sizlerle paylaşmış olacağım. Ben öncelikle Mersinli olan var mı diye sorayım içinizde? Mersinli yok içimizde peki. Evet, Mersin arkadaşlar 90 lı yıllarda başta Doğu ve Güneydoğu olmak üzere terör ve ekonomik nedenler başta olmak üzere birçok boyutta yoğun göç alan bir kent ve göçle gelen insanların büyük bir kısmı direkt eğitim düzeyi itibariyle gerek gelir düzeyi itibariyle oldukça alt seviyede olan kesim. Devlet Planlama Teşkilatının 65 2000 yılları kapsayan dönemde yurt düzeyinde yaptığı bir araştırmada özellikle Mersin in bu konuda en fazla göç alan iller kapsamında olduğu değerlendirilmiştir. Bu bakımdan Mersin de yürütülecek sosyal çalışmalar çok önemli ve bunların da çok disiplinli bir şekilde yürütülmesi lazım. Mersin Valiliği görevine başladıktan sonra 2006 yılı Ocak ayında kavşaklarda çocukların gelip arabaların camlarını silmeye başladığı mendil satmaya çalıştığı her köşede bu çocukları gördüğümüzde bunun mutlaka önlenmesi gereken sosyal bir sorun olduğu ve bu konuda çalışma yapmamız gerektiği kanaati bende oluştu. Burada tabii ben göreve başlamadan öncede birtakım çalışmalar tabii ki yapıldı bunları sizlerle paylaşmak istiyorum. Özellikle 2002 tarihinde bu Samsun da alınmış ancak bir sonraki görev yerim olan Mersin de alınmış ancak Samsun da da gittiğimde de bu kararın alındığını gördüm. Zannediyorum o tarihlerde ilgili bakanlığın bu konuda valiliklerin bir idari yaptırım kararı almasını öngörmüş ve bu kararlar çerçevesinde de 2002 yılında alınmış bir karar fakat maalesef uygulanma olanağı olmamıştı. Daha sonra bu kararla ilgili çok ayrıntı var bunlara tek sizlerle paylaşmakla vaktinizi almak istemiyorum. Ama burada özellikle çocukların sokakta çalıştırılmasının suç olduğu sokakta çalışan çocuklardan herhangi bir şey satın alınmasının da kapsamında suç olduğu madde bağımlılığını önleme adına onlara bunların satılmaması gerektiği gibi birçok konu ihtiva eder bir karardı bu. Daha sonraki süreçte yine Başbakanlığın 2005 te bir çalışmasıyla ilgili ne yapılabilir konusunda bir genelge vardı. Bu genelgede bütün illere gitmişti tabii ki Mersin e de gelmişti. Benim Mersin de göreve başladıktan sonra ve bu tespitleri yaptıktan sonra ne yapabiliriz konusunda ilgili bütün kurum ve kuruluşları bir araya getirerek bir çalışma başlattık ve bu yaptığımız çalışmayı öncelikli olarak tabii ki bir sosyal sorun var bu sorunu çözmek için de vatandaşların desteğini mutlaka almanız gerekiyor. Sivil Toplum Örgütlerinin desteğini mutlaka almanız gerekiyor eğer bunları alamıyorsanız o çalışmayı başarmanız oldukça zor. Biz önce ne yapmak istediğimizi bir basın toplantısıyla Mersin kamuoyuna duyurduk. Sonrada bunları bir yazılı metin haline getirerek on ikinci ay itibariyle ilgili kurumlara gönderdik. Özellikle kurum yöneticileri ile toplantı yaptık. Hangi kurum neyi yapacak? Tabii bunu yaparken de karşılaştığımız birçok zorluk ve direnç de var. 12

Toplantı yaptık ve dedik ki İl Milli Eğitim Müdürlüğü ne bizim İl Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şubesinde veya Sosyal Hizmetlerde sokakta çalışan çocuklar olarak kayıt altına almış olan listeleri alın ve bunlardan okul çağında olup okula devam etmeyen çocuklarımız varsa bunları okula alın. Bunların hangi spor dallarına yönelebilirler diye bu konuda çalışma yapın gibi talimatlar verdik. 15 gün sonra tekrar bu ekibi topladım arkadaşlar ne yaptık diye. İşte Milli Eğitim Müdürü efendim liste bize gelmedi spor listesi bize gelmedi dedi. Peki, gelmediyse siz gidip alsaydınız gibi birtakım zorlukları da yaşayarak bu çalışmaları sürdürmeye başladık. Biz Vali Yardımcımızı bu çalışma grubunun başına verdim. Öncelikli dönemde birer aylık daha sonra bir süreçlerde de ikişer aylık dönemler halinde hangi kurum neyi yapıyoruz takip etmek durumunda kaldık eğer biraz gevşettiğiniz zaman bunda başarı alma şansınız başarıyı yakalama şansınız oldukça az. Tabii burada bir mekanizma oluşturduk. İl Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şubesinin özellikle çocuklara yönelik olarak yürüteceği çalışmalarda personel takviyesi yaptık. Özellikle Sosyal Hizmetlere ait mobil ekipler oluşturduk. Bizlere bunu duyurmaları adına bir ihbar mekanizması oluşturduk. Çocukları değerlendirmek suretiyle varsa sokakta çalışan arkadaşlarınızı da bize getirin noktasında birçok süreç ortaya kondu. Bunlar sosyal incelemeciler ÇOKEV e bunları alıştırma hizmet türünü belirleme gibi sonra koruyucu önleyici geliştirici hizmetler sonra bunları izleme ve değerlendirme sonra da bu konuda kamuoyu oluşturma gibi çeşitli aşamaları bu çalışmaların içerisinde hayata geçirmeye gayret ettik. Tabii ağırlıklı olarak birçok kurum ve kuruluş işbirliği yaptık ama ilgili devlet kurumları üniversitemiz ve ILO ve UNICEF in de İş Kurumunun da bu çalışmalarda bizlere katkıları oldu. Öncelikli olarak kamuoyunu bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyeti yaptık. Bunu çok önemsedik çünkü biraz önce ifade ettiğim gibi eğer vatandaşlarımız sokakta bir şey satan çocuktan malzeme almaya başlıyorlarsa sizin onu başarma şansınız yok. İl merkezindeki 120 bilbordumuz vardı bunlara çeşitli uyarıcı afişler asıldı. 180 adet bez pankart kentin en yoğun olan caddelerine asıldı. Bunlar o süreçte yapmış olduğumuz çalışmalardan bazıları. Özellikle 1.000 afiş bastırılarak yine şehrin çeşitli yerlerine asıldı. 5.000 adet broşür hazırlanarak bunları halka dağıttık. 150 bin adet büyük biraz sonra onu göstereceğim karton simit bastırdık. Nedir bu karton simit özellikle çocuklar simit satarak sokakta çalışmaya başladıkları için onlara söylediğimiz şuydu. Mendil ya da çiçek değil gelecekleridir ellerinden aldığımız diye vatandaşlarımızı uyarıcı ve onlardan satın alınmaması gerektiğini onlara ifade eden böyle bir uyarıcı simit diye adlandırdığımız bu karton simitleri 150 bin adet bunu Mersin sokaklarında ilgili arkadaşlar dağıttı. Bunu arka sayfasında da onlara iyilik yaptığınızı da zannetmeyin gibi uyarıcı ve ayrıntılı birçok bilgiyi de içeren çalışmaları gerçekleştirdik. Yerel radyo ev televizyonlarda konuyu işledik. Çeşitli reklamlar çocuklardan satın almayın diye bunu vatandaşımıza duyurduk ve birçok ilde çeşitli konferans ve paneller yapıldı. Aramızda da bazı hocalarımız arkadaşlarımız o çalışmalarımızda bizlere destek verdiler ve katkı sağladılar. Özellikle hep bir Çocuk Haklarıyla ilgili bir internet sitesi oluşturduk. Takvim bastırdık biraz daha duyarlı hale getirebilmek anlamında İl Çocuk Hakları Komitesi tarafından 12 Haziran da Çocuk İşçiliğine Hayır 20 Kasım Çocuk Günü yürüyüşleri yapıldı. Birçok etkinlikler gerçekleştirildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi ne yine temsilciler gönderildi. Özellikle bu tür tanıtım ve propaganda çalışmalarından sonra sokakta çalışan çocuklara mobil ekipler oluşturduk ve gece gündüz yani hangi saatte olursa olsun bu saatlerde çocuklara mutlaka ulaştık sokakta çalışan hangi çocuk olursa olsun. Öyle bazı noktalar oldu ki beni ertesi gün görüyorlar. Dün gece sokakta çalışan bir çocuk gördük hemen 155 i arasaydınız diyorum ilgili arkadaşlar mutlaka Çocuk Şubesine veya Sosyal Hizmetlerdeki ilgili uzman arkadaşlara ulaşarak bu çocuklara alıp onlarla ilgili çalışmalar yapıyorlardı. Özellikle çocuk şube ekiplerini ağırlıklı olarak sayılarını arttırdık ve aralarında ciddi bir koordinasyon sağlanması konusunda gayret gösterdik. Çocukları özellikle diğer çocuklardan da yararlanarak ÇOKEV e çocuk gençlik merkezine gelmeleri için ciddi bir gayret gösterdik. Aldığımız çocukların özellikle ilk aşamada çocuklarımızı biz sokakta ilk defa tespit ettiğimizde bunları alıyoruz kayıtlarını yapıyoruz ve ilk defa sokakta çalışan bu emri yayınladıktan sonra bile ceza noktasında bir uygulama yapmıyoruz. Aileye daha sonrada ifade edilecek bir tebligat yapıyoruz. Diyoruz ki çocuklarınızı çalıştırmayın çalıştırdığınız takdirde size para cezası uygulayacağız ve hakkınızda savcılığa suç duyurusunda bulanacağız özellikle bunları giysi ihtiyaçları. 13

Özellikle çocuklara çocuk ve gençlik merkezine gelin dediğinizde onları o merkeze çekecek birtakım farklı uygulamaları da gerçekleştirmek durumundasınız yoksa çocuklar gelemiyor. Bunlara öğle yemeği özellikle vermeyi kararlaştırdık ve öğle yemeği verdik o çocukların özellikle bu merkeze daha yoğun olarak katılımlarını sağladık. Özellikle bu çocuklarımızdan Polifonik Koro oluşturduk. Orada bir sivil toplum örgütümüz Selma Yağcı Hanımefendi bu konuyu üstlendi ve Polifonik Koro şu anda da yine faaliyetine devam ediyor hatta Samsun a geldi bir konser verdiler. Zaman zaman Ankara daki uluslararası organizasyonlarda polifonik korolar şenliğine de geliyorlar ve bu çalışmalarını hala sürdürüyorlar. Özellikle bu çocukların kendi eğilimlerine göre neler yapılabilir? Bunlara yüzme ondan sonra denize götürme bazısı Mersin de oturduğu halde denizi görmeyen gitmeyen çocuklarımız vardı onu özellikle belirtmek istiyorum. Üniversiteyle işbirliği içinde çalışmalar yaptık. Sinema salonlarında çocuklarımızı oradan yararlanmalarını sağladık. Futbol takımları oluşturuldu onların bir takım ligleri oldu. Üniversitemizin sosyal spor tesislerinde çeşitli gruplar halinde bu çocukların eğitimleri sağlamaya başladık. Özellikle bir hatıra ormanı çocuklar özellikle sokakta çalışan çocuklarla beraber gerçekleştirdik. En önemlisi de sokakta çalışan çocukların bir kısmı tabii madde bağımlısı konu da gündeme geldi. Biz bu çalışmaları bir taraftan yaparken onu da belirteyim. Aynı zamanda biz tabii idareci olarak biz mevcut durumdan hareketle birtakım çalışmalar yapıyoruz. Ama işin akademik boyutu bizim için çok önemli ve üniversitemizle işbirliği içerisinde bilimsel bir araştırma da yaptırdık. O raporda elimizde ve bizim göremediğimiz bize önerilmesi gereken farklı hususlar da varsa onlardan yararlanmak adına böyle bir raporu da ortaya koyduk. O raporumuzda özellikle var şimdi baktım %25 i madde bağımlısı yani madde kullandığını ifade etmiş bu çocukların 550 çocukla bu çalışma yapılmış ve %98 nin sigara kullandığı, %25 civarında bali kullandığı, %15 civarında tiner kullandığı, hap kullanan %15 gibi maalesef çocuklarımızın da var olduğunu biliyoruz. Tabii bu madde bağımlılığına alışmış olan çocukları kurtarmak geri döndürmek çok zor bir iş belli bir noktaya geldikten sonra uzmanlarımızın söylediği bu hocalarımız bu konuda daha deneyimliler ama ben onların bilgilerini paylaşıyorum. Ama bizim hedefimiz dedik ki biz en azından yeni başlamış ve başlamak noktasında olanlar varsa biz bunlara acaba Mersin de ne yapabiliriz ve devlet hastanemizin bünyesinde bir çocuk psikiyatrisi uzmanımız vardı o bizim için bir şanstı ve orada 10 kişilik bir yatak kapasitesi olacak şekilde bir ünite oluşturduk. Bu çocuklarımızın buradan yararlanarak tedavileri konusunda çalışmaları başlattık. Evet, tabii biz bu çalışmaları yaparken neler yapmışız biraz önce de ifade ettiğim gibi zorunlu eğitim ilköğretim arkadaşlar zorunludur Türkiye de. Yani hiçbir anne baba ben çocuğumu okula göndermiyorum ilköğretimde deme hakkına sahip değildir. Ama maalesef böyle olmasına rağmen çocuğunu okula göndermeyen anne babalar var bunlar tespit edildiğinde para cezası uygulayabiliyorsunuz. Birtakım cezalandırmalar var ama kişinin de ekonomik durumu kötüyse onu tahsil etme anlamında da ciddi zorluklar yaşıyorsunuz. Okula gitmeyen çocukların kaydını sağladık bizim bu çalışmalar kapsamı içerisinde. 2006 da 87 tane çocuğu 2007 yılında 54, 2008 yılında 27 ve 2009 yılında da 33 olmak üzere toplam biz bu çalışma kapsamı içerisinde 201 çocuğumuzu eğitime kazandırdık. Özellikle bazıları okula başlıyor daha sonra devam etmiyor. Bunları da okul müdürlükleriyle işbirliği içerisinde devamlarını sağlama yolunda da önemli çalışmalar gerçekleştirdik. Bunlara yönelik olarak çeşitli kurslar Matematik, Fen Bilgisi, Türkçe, Bilgisayar gibi Müzik, Resim kursları gibi çeşitli kurslar açtık. Çeşitli Halk Eğitim Müdürlükleri kapsamı içerisinde yürüttüğümüz çalışmalarımız oldu. Özellikle anne babaların özellikle annelerin büyük bir çoğunluğunun okuma yazma bilmediğini burada ifade etmek durumundayım. Babaların biraz daha sayı itibariyle az annelerin neredeyse %70 ine yakını sokakta çalışan çocuklarımızın okuma yazma bilmeyen annelerden oluştuğunu ifade etmek durumundayım. Mersin özellikle kırsalında bu tür sorunlar yok ama göç bekleyen insanlarımızın Mersin de oluşturduğu böyle bir yapı var. Özellikle bu çalışma kapsamında bu çok önemli arkadaşlar nüfusa kaydı olmayan 30 tane çocuğumuz var. Yani çocuk büyümüş 7 yaşına 10 yaşına kadar gelmiş ama nüfusa kaydı yok ve 30 tane çocuğumuzu da biz bu kapsamda nüfusa kaydettik. Özellikle okulla ilgili bizim söylediğimiz şudur hiçbir anne baba benim ekonomik durumum iyi değil ben çocuğumu onun için okula gönderemiyorum mazeretini kabul etmiyoruz. Biz devlet olarak onların bütün eğitim ihtiyaçlarını karşılayacağız diyoruz ve karşılıyoruz. 14

Evet, birçok ailelere özellikle maddi yardımlar yaptık. Birçok çocukların eğitimleri konusunda çalışmalar yürüttük. Özellikle Çukurova Kalkınma Ajansıyla yürüttüğümüz oradan aldığımız bir kaynakla beraber çocuklara yönelik daha ayrıntılı bilgiler elde etmek için belirli formlar geliştirdik ve bu çalışmaları ortaya koyduk. Özellikle endüstri meslek lisemiz içerisinde bir PVC atölyesi kurduk. Bunu sosyal yardımlaşma dayanışma vakfımızın kaynaklarıyla finanse ettik. Buradaki temel amaç sokakta çalışan çocuklarımıza burada eğitim vermek orada sadece PVC değil seramik ve fayans kaynakçılık gibi birtakım mesleki kurslara çocuklarımızı alarak onların nitelikli birer eleman olmaları konusunda gayret gösterdik ve burada da özellikle yapılan çalışmalar sonucu belirli noktalara yönlendirilen çocuklarımızla ilgili birtakım istatistiki veriler var. Özellikle valilik sosyal yardımlaşma vakfının bu konuda çok ciddi katkılarını bu amaç için kullandık özellikle sokakta çalışan çocuklarımızın ıslah edilmesi ve onların topluma kazandırılması bu 1 2 saat öncesi dönemin Bakanı Selma Kavaf Hanımefendi ve Kadının Statüsü Genel Müdürü şimdi Yalova Valimiz Esengül Civelek Hanımefendi de gelmişti. Bu noktada yürüttüğümüz çalışmalarda birçok eğitim çalışmaları gerçekleştirdik. Sosyal yardımlaşma vakfından birçok yardım yaptık birçok ihtiyacı olan noktalarda onlara katkılar verdik. Özellikle en önemli konulardan biri de çocuklara çocuk ÇOKEV e gel diyorsunuz evi uzak nasıl gelip gideceğiz diye sorun tek tek hepsine de servis çıkarmanız zor bunlara otobüs bileti aldık verdik yeter ki siz bizim çocuk merkezimize ÇOKEV e gelin diye. Evet, bunlara ayrıca cep harçlıkları verdik ara öğünler verdik ve birçok çalışmaları gerçekleştirdik. Bir araç aldık sırf bu hizmetlerde kullanılmak üzere sosyal hizmetlere verdik. Kaynakçılık seramik ve ticaret odasıyla işbirliği içerisinde özellikle bu eğittiğimiz çocukların işe yerleştirilmesi konusunda çalışmalar yaptık. Özellikle biz bu idari emirde şunları yaptık. Dedik ki sokakta bir şey satan çocuktan kimse bir şey almayacak. Sokakta çocuğunu çalıştıran aile tespit edildiğinde ilk defasında bir şey yapmayacağız ama ikinci defasında para cezası uygulayacağız ve savcılığa suç duyurusunda bulunacağız. Sokakta çalışan çocuktan bir şey satın alan bir vatandaşımız varsa ona da işlem yapacağız. Bunu da Mersin de kamuoyuyla paylaştık. Özellikle biz sokakları biraz temizlemeye başladığımızda bir baktık ki çöp toplama işlerinde biraz daha artışlar başladı oralar da çocukları kullanmaya başladılar. Özelikle çöp toplama işi yapan firmalara tebligatta bulunduk çocuk çalıştırmayacaksınız. Eğer size ait bir noktada çalıştıklarını gördüğümüzde size de ceza uygulayacağız dedik ve Kabahatler Kanunun gereğince de bunlara eskiden 526 ydı Türk Ceza Kanunu yeni yasaya göre de Kabahatler Kanuna göre de bunlara idari para cezası uyguluyoruz. Peki, neler yapmışız? Bu noktada 523 aileye Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şubesi 180 aileye ÇOKEV yani Sosyal Hizmetlerden toplam 703 aileye biz bu kapsamda tebligat yapmışız. Buna rağmen sokakta çocuğunun çalıştığı tespit edilen ailelere Emniyet Müdürlüğünce 51 aileye bir kez yani ilk tespitten sonra bir kez daha 8 aileye, iki kez 11 aileye, üç kez 4 aileye, dört kez 3 aileye, beş kez 1 aileye, altı kez ve 1 aileye de on dokuz kez artık bu tamamen çocuğunu istismar eden bir aile bunu artık başka türlü izah etmemiz mümkün değil ve 156 aileye de idari para cezasını uygulamışız. 2010 yılı sonu itibariyle Mersin de ÇOKEV e kayıtlı 1.667 çocuğumuz vardı. Yani sokakta çalıştığı o tarihe kadar tespit edilen tabii 760 çocuk 18 yaşını doldurduğu için artık onları çocuk kapsamından çıkararak reşit oldukları için bu sayının dışında tutuyoruz ve 927 çocuk kayıtlı olarak gözükmekteydi. İlköğretime ne kadar çocuk kazandırdık bunu tekrar etmek istiyorum burada. Kız çocuklarından 44, erkek çocuklardan da 634 ortaöğretime de 10 ve 15 toplam 703 çocuğumuzu biz bu proje kapsamında okula kazandırdık. Zorunlu eğitime kazananların yıllara göre dağılımını burada ifade ediyoruz. Yani ilköğretimdeki çocuklarımızın sokakta çalıştığı tespit edilen çocukların özellikle biraz öncede ifade ettim ağırlıklı geldikleri bölgeler Doğu ve Güneydoğu. Bunları nasıl tespit ettik? Ağırlıklı olarak alana inerek bunları tespit ettik. Sokak çalışması kendisi ve arkadaşlarıyla Emniyet Müdürlüğüyle veya bazen de vatandaşların gönüllü ihbarıyla burada bir çocuk işte sokakta çalışıyor noktasında bize yaptıkları ihbarlarla. Evet, özellikle mahalleler bunlar göçle gelen çocuklarımızın oturduğu mahalleler olarak değerlendirmemiz mümkün genelde yoksul olan mahallelerimiz. Evet, sokakta çalışan çocuklar ağırlıklı olarak neler yapıyor ayakkabı boyacılığı, çöp kağıt toplama, mendil sakız satma, simit satma, dilencilik, araba camı silme. Özellikle bir konuyu paylaşmak istiyorum. 15

Biz bu sokaktaki çalışmalarımızı yapınca artık sokakta direkt satamamaya başladılar. Bu defa küçük çocukları dilenmek için elini açarak böyle dilendirmeye başladılar. Bir gün bir trafik ışığında durdum baktım yaklaşık 4 yaşında kız çocuğu var veya yok başını hafifçe böyle bağlamışlar. Çocuk eliyle geçenlerden para istiyor. Etrafında kim var kim yok baktım bir vatandaşımızla göz göze geldik. Ben makam arabamda oturuyorum. Şimdi onunla göz göze geldiğimizi hissedince o da oradan geçen bir vatandaşmış gibi hemen cebinden parayı çıkardı çocuğa verdi ve devam etti. Hemen arkadaşlara söyledik ilgili birimler aldı ve işlemini yaptık. Yani onu uzaktan 3 metreden 5 metreden gözlemliyor o çocuğu çalıştırıyor ve ondan para kazanarak yaşamını sürdürme gibi bir noktaya taşınıyor. Özellikle dilencilikle sokaktaki direkt çalışmayı engellediğimizde buraya doğru kayma başladı orada her türlü tedbiri alarak faaliyetlerimizi sürdürdük. Anne babaların özellikle babaların çalışması %72 ama bunların da büyük bir çoğunluğu geçici işlerde ve sosyal güvenlik kapsamında olmayan işlerde çalışıyorlar. Cinsiyetlere baktığımızda sokakta çalışan çocuklar da özellikle kızlarımız az yani erkek çocukları çok fazla, genel anlamda kız çocukları çocuk işçiliği konusunda daha fazla tarımda özellikle olmak üzere ama sokakta çalışan Mersin örneğinde gördüğümüz yaklaşık %93 e 7 civarında ağırlıklı olarak erkekler çalışıyor. Evet, bunları daha önceden bahsettik çalışmalarımızı yapmıştık. Bu çalışmalara başladığımızda her yıl yeni çocuk zaman zaman katılmaya başladı. 2005 yılında 295 çocuğu yeni kaydetmiştik 2006 yılında 253 çocuk. Biz ağırlıklı olarak 2006 yılında bu çalışma 2006 yılının ikinci yarısında başlatmıştık. 2007 yılında 56 sayı düşüyor dikkat ederseniz. 2008 yılında 29 yeni kayıt olarak 2009 da 33, 2010 da da 173 bu rakam tabii biraz bana enteresan geldi ayrıldıktan sonra bunu irdeleme şansım olmadı. Ama ciddi bir düşüş var. Özellikle vakıftan çeşitli yardımlar yaptığımızı Kalkınma Ajansından destek aldığımızı ve bu kapsamda birebir çocukların aileleriyle uzman arkadaşlarımızın giderek yürüttüğü çalışmalar var. Hatta bu çalışma burada Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde de bir poster sunum olarak da gerçekleştirilmiş daha sonraki tarihte. Özellikle bu çocuklardan suça bulaşmış olanlara yönelik olarak da yürüttüğümüz benzer çalışmalar oldu Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şubeleri aileler özellikle bilgilendirme çalışmalarına geçildi ve vakıf imkanlarıyla da bunların eğitimlerine ağırlık verildi ve işe yerleştirilmesi konusunda çalışmalar gerçekleştirildi. Evet, çocuklarına sahip çıkamayan milletler geleceğe güvenle bakamazlar. Bunu da özellikle belirterek konuşmamı tamamlamak istiyorum. Prof. Dr. Lale Sirmen: Sayın Valimi dinledikten sonra Türkiye nin bütün illerinde keşke hep sizin gibi valiler olsun demek geliyor içimden. Sayın Valim yalnız ben bir şeyi merak ettim acaba zahmet olmazsa açıklayabilir miyiz bunu? 44 kız çocuğu 634 erkek çocuğunu kazandırdık dediniz eğitime. Ama bu arada kız çocuklarının sayısını da az olduğunu söylediniz. Az olduğu için mi bunların sayıları böyle oldu yani 44 sokak kız çocuğu olduğu için mi? Hüseyin Aksoy: Yani burada ben özellikle ifade ettim. Sokakta çalışan çocuklarda kız çocukları sayısı az, %93 ü erkek, %7 kız olduğu için. Ama orada şunu da ifade edeyim. İşini yapacak olan kurumlar maalesef zaman zaman o sorumluluğu hissetmiyorlar. Şimdi Mersin Kent Merkezinde kırsalında çok sorun yoktu. Okula gitmeyen binlerce çocuktan bahsediliyordu, bu 7.000 8.000 civarında neredeyse ve bunları okula almak için önce Milli eğitimin ilgili şubesinde söyledik baktık veriler gelmiyor. Muhtarları topladık dedik ki böyle bir sorun var sizin mahallenizde şu kadar çocuk var bize ayrı bir büro yaparsanız bize bilgisayar alırsanız biz onları şöyle yaparız falan baktık oradan da netice alamıyoruz ve sonuç itibariyle her okul müdürüne kendi sorumluluk alanını yükledik. Dedik ki sizin bölgenizde şu kadar çocuk okula gitmiyor okul çağında olduğu halde. Başarınızı ve başarısızlığınızı buna göre ölçeceğiz ve tespit edeceğiz. İl İlçe Milli Eğitim Müdürlerini okul müdürlerini topladık ve şunu söyledik. Eğer okul çağında olup okula devam etmeyen bir çocuğumuz kaldıysa bundan uykunuz kaçması lazım kaçmıyorsa bu işi bırakmanız lazım. 16

Prof. Dr. Lale Sirmen: Çocuk İşçilerinin arasında kadın kız ve erkek çocuk bakımından bir mukayese yapıldı ve Sayın Valim de bu durumun bir yönetici olarak nasıl çözülebileceğini çok güzel bir örneğini bize verdiler. II. OTURUM Sunucu: Oturumumuzun hukuksal açıdan Çocuk İşçiliği ve Çocuk Hakları konulu II. Oturumu Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sarper Süzek in başkanlığında gerçekleşecektir. Oturum Başkanını Sayın Prof. Dr. Sarper Süzek le konuşmacılar Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Genel Yönetmeni Sayın Prof. Dr. Gürhan Fişek, 0 18 Çocuk Hakları Ulusal İletişim Alanı Eşgüdümcüsü ve Yazar Sayın Tanzer Gezer ve Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstrisi İlişkileri Bölümü Araştırma Görevlisi Sayın Dr. Hande Bahar Aykaç ı kürsüye davet ediyorum. Oturum BaĢkanı-Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi ĠĢ ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı BaĢkanı Prof. Dr. Sarper Süzek: Bu konunun Dr. İrfan merhum Dr. İrfan Yazman Hocamızla da özleştirilmesi çok önemli çünkü o hayatının çok önemli bir kısmını Çocuk İşçiliğine verdi Çırakların Eğitimine verdi kendini adeta çok yakından izleme fırsatı buldum adeta vakfetti. Bu konuda sayısız yayınlar yaptı. Çıraklar konusundaki kitabı her zaman baş eseri olarak bize ışık tutmaktadır. Dolayısıyla ben burada kendisini gene yad etmek istiyorum. Şimdi sabahta Nami Hoca Nami Hoca İrfan Yazman la ilgili Dr. İrfan Yazman la ilgili onun üstün vasıflarını belirttiler. Gerçekten onlara eklenecek başka çok şey de var. Ama ben kendi açımdan bir iki cümle söylemek istiyorum. O kadar çok anımız var ki ben kendisini 1968 yılından itibaren tanıdım. O zaman o kıdemli Medeni Hukuk asistanıydı ben de İş Hukuku Kürsüsüne Ankara Hukuk Fakültesine atandım ve uzun yıllar aynı odayı paylaştık. Çünkü o zaman fiziki mekanlarda bu kadar geniş imkanlarımız fazla değildi. Kulakları çınlasın Sevgili Hocam Prof. Dr. Turan Esener in odasında üçümüz oturuyorduk. Hocam ona da çok saygı duyar severdi. Birlikte ödüller kazandınız değil mi bilimsel yarışmalarda filan yani çok güzel yıllarımızdı doğrusu ve orada asistan olarak birlikte oturduk. Sonra birlikte Ankara Hukuk Fakültesinde hocalık yaptık. Daha sonra da Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesinde birlikte hocalık yaptık Sevgili İrfan la. Bütün o çok üstün diğer birçok vasıfları yanında bana sorarsanız İrfan Yazman sana ne ifade ediyor en önemli vasıfları arasında ne vardı derseniz; ben hiç abartmadan söyleyeyim merhum İrfan Yazman dostum benim tanıdığım en rasyonel insandı hiç abartarak söylemiyorum. Gerçekten yani her şeyi akıl ölçüsüne vuran dolayısıyla her zaman tartışacağımız konularda bu konuda İrfan ne der diye düşündüğüm bir dostumdu. Sevgili Dekanımız Nami Çağan la uzayan öğle yemeklerimiz olmuştur. O yemeklerde her konuya girer tartışırdık. Onun değerli fikirlerinden sağduyusundan hep yararlandık. Hala da bize o çizgisi ışık tutacaktır onu söyleyeyim. Tabii çok akılcı çok rasyonel bir insan ama aynı zamanda çok duygulu bir insan yani bu iki güzel insan özelliğini temel özelliğini kişiliğinde barındırıyordu. Dolayısıyla çok iyi bir aile babasıydı, çok iyi bir dostu vefalı bir dostu yani onu tabiatıyla unutamayız. Onu çok arıyoruz çok özlüyoruz kısacası bu gerçekten çok samimi bir duygumdur onu belirtmek isterim. Şimdi panelimize geçecek olursak panelimizde konuşmacılarımızı genel olarak belirtti takdim eden arkadaşımız. Ama biraz uzun tanıtımlar var bana hazırlanmış verdi Sayın Sevgili Özge kardeşimiz. Onları ben her konuşmacıdan önce okuyacağım sizlere tanıtıcı biraz daha ayrıntılı tanıtımlarını okuyacağım. İlk konuşmacımız Hande Bahar Aykaç; 1979 Ankara doğumlu ve 2000 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur hem Nami Hocamızın hem benim öğrencimdir kendisi çok değerli öğrencimiz dereceyle mezun olmuştur. 2004 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalında Yüksek Lisans Eğitimini tamamlamıştır. 2010 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalında Prof. Dr. Sarper Süzek 17

Danışmanlığında hazırladığı gerçekten ayrı bir toplumun içi sosyal yara oluşturan taşeronluk üzerine bir doktora tezi hazırladı. Tezinin adı İş Hukukunda Alt İşveren 500 sayfayı aşkın fevkalade bir çalışmadır adeta o konuyu tüketti. Son derece biliyorsunuz taşeronlarda iş kazalarının çok yaygın olduğu bunların haklarının işçilerin haklarının bu yolla engellendiği bir maalesef yaygın bir uygulama ülkemizde bu konuda doktora teziyle doktora unvanını aldı. Şu anda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalında doktor olarak doktor asistanı olarak görev yapmakta. Gazi Üniversitesi Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi ÇalıĢma Ekonomisi ve Endüstri ĠliĢkileri Bölümü ĠĢ ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı AraĢtırma Görevlisi Dr. Hande Bahar Aykaç: Ulusal ve uluslararası düzeyde bir sorun olarak kabul edilen Çocuk İşçiliğinin sebepleriyle ilgili araştırmalar göstermektedir ki Çocuk İşçiliğinin en büyük 4 nedeni arasında yoksulluk, eğitimle ilgili nedenler geleneksel bakış ve ailenin rolünün yanı sıra mevzuatın eksiklikleri ve etkin uygulanamaması da bulunmaktadır. İşte ben sunumumda bu çocuk işçiliğinin en büyük dördüncü nedeni olarak kabul edilen mevzuatın eksiklikleri ve etkin uygulanamaması olgusunu Türkiye açısından irdeleyerek karşılaştırmalı bir değerlendirme yapmaya çalışacağım. Konuşmanın başında da ifade ettiğim çocuk işçiliği uluslararası düzeyde bir sorun olarak kabul edilmektedir. Bu sebeple çok sayıda uluslararası sözleşme ve belgelerde çocuk işçiliği ve çocuk hakları konu alınmıştır. Ben Türk Hukukuna ilişkin açıklamalara geçmeden önce kısaca belli başlı uluslararası sözleşmelere özellikle Türk Hukukunu da etkilemiş olan uluslararası sözleşme ve belgelere kısaca değinmek istiyorum. Öncelikle Birleşmiş Milletler belgelerine baktığımızda 1924 tarihli Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi, 1956 tarihli Birleşmiş Milletler Kölelik Köle Ticareti, Köleliğe Benzer Uygulama ve Geleneklerin Ortadan Kaldırılmasına Dair Ek Sözleşme 1959 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi ve 1989 tarihli Çocuk Hakları Sözleşmesini görüyoruz. Bu belge ve sözleşmelerin tamamı Türkiye tarafından onaylanmıştır. Kabul ettiği uluslararası çalışma sözleşmeleri ve tavsiye kararlarıyla uluslararası iş hukukunun temel kaynağını oluşturan Uluslararası Çalışma Örgütü yani ILO 1919 yılından başlamak suretiyle Çocuk İşçiliğine dair çok sayıda sözleşmeyi belirli sektörlere ilişkin olmak üzere kabul etmiştir. Bu sözleşmeler sadece belirli sektörlere ilişkin olmak üzere asgari çalışma yaşını tespit etmiştir. Yani bu sözleşmeler genel nitelik taşımamakta sanayide çalışan çocuklar için sanayi dışı tarım, balıkçılık, denizcilik gibi farklı farklı sektörlerde asgari çalışma yaşını ayrı ayrı tespit etmiştir. Ancak 1973 yılına gelindiğinde istihdamı kabulde asgari yaşa ilişkin 138 sayılı sözleşme ve asgari çalıştırma yaşına ilişkin 146 sayılı tavsiye kararı kabul edilmiştir. Bu sözleşmenin özelliği artık bir sektör veya meslek sınırlaması söz konusu olmaksızın bütün sektörlerde geçerli olacak şekilde genel bir asgari yaş sınırının tespit edilmesidir ki bu asgari yaş sınırı zorunlu öğrenim yaşının ittiği yaşın altında ve her halükarda 15 yaşın altında olamayacağının düzenlenmesidir. Bunun dışında bu 15 yaşın haricinde gençlerin sağlığını güvenliğini veya ahlakını tehlikeye düşürebilecek işlerde asgari yaş sınırı 18 olarak tespit edilmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütünün çocuk işçiliğine dair diğer bir adımı diğer bir önemli adımı çocuk işçiliğinin önlenmesi uluslararası program kısaca İPEK diyebildiğimiz programın uygulamaya konmasıdır. Bu programın amacı iki vadede tespit edilmiştir. Uzun vadede çocuk çalışmasının sona erdirilmesi kısa ve orta vadede ise çocukların çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinin önlenmesi olarak belirlenmiştir. Türkiye de 1992 yılında bu programı ilk kabul eden uygulamaya koyan ülkelerden biri olmuştur. Şimdi burada en kısa vadede acil olarak çözülmesi gereken meselelerden biri en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinin önlenmesi olarak tespit edilmiştir ki bu ifade 1999 yılına gelindiğinde 182 sayılı Çocuk İşçiliğinin en kötü biçimlerinin önlenmesi ve acil eylem sözleşmesinde özel olarak düzenlenmiştir ve bu sözleşmede 18 yaşın altındaki herkes çocuk olarak tanımlanmakta ve bu tarz işçiliğin acil olarak ortadan kaldırılması gereği düzenlenmiştir. Çok kısaca acaba en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinden neyin anlaşılması gerekiyor kısaca buna değinmek istiyorum. Çocukların alım satımı ve ticareti borç karşılığı veya bağımlı olarak çalıştırılması ve asgari çalışmalarda çocukların zorla veya zorunlu tutularak kullanılmasını da içerecek şekilde kölelik ve kölelik benzeri uygulamaların tüm 18

biçimlerini çocuğun fuhuşta pornografik gösterilerde kullanılmasını ve yine çocuğun uyuşturucu maddelerin üretimi ve ticareti gibi yasal olmayan faaliyetlerde kullanılmasını ve son olarak doğası ve gerçekleştirildiği koşullar itibariyle çocukların sağlık güvenlik veya ahlaki gelişimleri açısından zararlı olan işleri kapsamaktadır. Avrupa Konseyi düzenlemelerine baktığımızda kölelik ve zorla çalıştırma yasağının düzenlendiği 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olarak bilinen İnsan Hakları ve Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi 1961 tarihli Avrupa Sosyal Şartı 1999 tarihli Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartını görmekteyiz. Türkiye tarafından 2006 yılında onaylanan Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartında yine asgari çalışma yaşı 15 olarak belirlenmiş. Ancak tehlikeli veya sağlığa zararlı olduğu öngörülen işlerde asgari çalışma yaşı 18 olarak tespit edilmiştir. Son olarak konuyla ilgili Avrupa Birliği düzenlemelerine baktığımızda 1989 tarihli Çalışanların Temel Sosyal Hakları Şartı ve 1994 tarihli 94 33 sayılı Gençlerin İşyerinde Korunmasına ilişkin yönerge ve 2000 tarihli Avrupa Birliği Temel Hakları Şartını görmekteyiz. Burada özellikle 1994 tarihli Gençlerin İşyerinde Korunmasına ilişkin yönerge bizim hukukumuz açısından 4857 sayılı İş Kanunu ve ilgili yönetmeliklere de yansıyarak mevzuatımızdaki yerini almıştır. Kısaca böyle uluslararası düzenlemelere bu konuyla ilgili uluslararası düzenlemeler inildikten sonra ulusal düzenlemelerde Çocuk İşçiliği ve Çocuk Hakları konusuna gelmek istiyorum. Diğer tüm hukuk dallarında olduğu gibi İş Hukukunda da tüm resmi kaynakların üstünde ve tüm kaynakların üstünde kabul edilen anayasa Çocuk İşçiliğinin korunması konusunda da başlıca kaynağı oluşturmaktadır. Bu konunun anayasal dayanağına baktığımızda ise her şeyden önce Sosyal Devlet İlkesini görmekteyiz. Nitekim Sosyal Devlet İlkesi herkes için insanlık onuruna yaraşır bir yaşam hizmeti sağlama amacı doğrultusunda ekonomik ve sosyal farklılıkları gidererek toplumsal dengeyi sağlama ve toplumdaki güçsüzleri ve yardıma ihtiyacı olanları koruyarak bu konuda gerekli önlemleri almakla devleti yükümlü kılmaktadır. Dolayısıyla bu çerçevede çocukların da korunması anayasal düzeyde gerekmektedir. Bu hükmün haricinde yine 50. maddede anayasanın 50. maddesinde çocuklar için özel bir hüküm de yer almaktadır. Bu hükme göre kimse yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçüklerle kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar. Biraz sonra anlatacağım bu düzenleme doğrultusunda İş Kanununda ve ilgili yönetmeliklerde Çocuk İşçilerin Hakları özel olarak düzenlenmiştir. Elbette ki bu hükmün haricinde anayasada tüm kişiler ve çalışanlar için öngörülen örneğin Sosyal Güvenlik Hakkı Ücrette Adaletin Sağlanması gibi haklar çocuklarında yararlanabileceği haklar arasındadır. İş Kanunu ve ilgili yönetmeliklerde Çocuk İşçiliği ve Çocuk Hakları dediğimizde aslında temel olarak 4857 sayılı İş Kanununda Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında yönetmelikte ve son olarak Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliğinde esas itibariyle düzenlendiğini görüyoruz. 4857 sayılı İş Kanunda 1475 sayılı İş Kanunundan farklı olarak 138 sayılı ILO Sözleşmesine ve Avrupa Birliği nin gençlerin İşyerinde Korunmasına ilişkin yönergesine uygun olarak Çocuk İşçi ve Genç İşçi ayrımı öngörülmüştür ve bu tanım yasada yer almasına rağmen buna ilişkin bu kavram yasada yer almasına rağmen bunlara ilişkin tanım ilgili yönetmelikte verilmiştir ve denmiştir ki Çocuk İşçi 14 yaşını bitirmiş 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişiyi ifade etmektedir. Genç işçiyse 15 yaşını tamamlamış ancak 18 yaşını tamamlamamış kişiyi ifade etmektedir. Şimdi aslında bu tanımlarda bir eksiklik bulunmaktadır. O eksiklik de İş Sözleşmesiyle çalışma konusudur. Gerçektende işçiden söz edebilmek için işçiden söz edebilmek için her şeyden önce İş Sözleşmesiyle söz konusu çocuğun çalışıyor olması gerekmektedir. Bu doğrultu da biraz sonra anlatacağım İş Kanunu kapsamındaki özel düzenlemelerden ilgili yönetmeliklerden yararlanabilmek için çocuğun her şeyden önce iş sözleşmesiyle çalışması ve iş kanunu kapsamında olması gerekmektedir. Bu doğrultuda çocuk ve genç işçi aslında bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan belirtilen yaşların altındaki kişi olarak tanımlanması daha doğru bir tanım olacaktır. Şimdi bu noktada bir parantez açarak işçi kavramıyla çırak kavramı arasındaki farkı ortaya koymak istiyorum. Çırak Çıraklık Sözleşmesi esaslarına göre bir meslek alanında mesleğin gerektirdiği bilgi beceri ve iş alışkanlıklarını iş içerisinde geliştiren kişi olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımda dikkat çekmek istediğim husus Çıraklık Sözleşmesi esaslarına göre çalıştırılır çırağı dolayısıyla İş Sözleşmesiyle çalışmadığı için işçi sayılmamaktadır ve kural olarak İş Sağlığı 19

ve Güvenliği Birimleri haricinde İş Kanunun kapsamı dışında yer almaktadır. Çıraklara uygulanan kanun kural olarak Mesleki Eğitim Kanunudur ve bu kanuna göre çırak olabilmek için 14 yaşını doldurmuş, 19 yaşından gün almamış olmak en az ilköğretim mezunu olmak ve bünyesi ve sağlık durumu gireceği mesleğin belirtildiği işleri yapmaya uygun olmak koşulara bulunmaktadır. Bu parantezi kapattıktan sonra hemen İş Kanununda düzenlenmiş olan asgari çalıştırma yaşına gelmek istiyorum. 71. maddeye göre 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasaktır. Ancak 14 yaşını doldurmuş ve ilköğretimini tamamlamış olan çocuklar bedensel zihinsel ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin okullarının devamına engel olmayacak rahat işlerde çalıştırılabilirler. O halde temel kural 15 yaş altında bazı durumlarda bazı koşullarla bu 14 yaşa inmektedir. Bu koşullarda 1- İlköğretimini tamamlamış olmak 2- İşin niteliğine ilişkin bir koşuldur bu bedensel zihinsel ve ahlaki gelişmelerine engel olmayacak ve eğitime devam edenlerin okullarına engel olmayacak hafif işler kavramını kullanılabilir. Bu hafif işlerin neler olduğunu Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılması Usul ve Esaslara İlişkin yönetmelikte 10 madde halinde sayılmıştır. Şimdi çalıştırma yaşına ilişkin temel düzenleme bu olmakla birlikte bazı özel durumlarda çalıştırma yaşı farklı kabul edilmiş. Bazı durumlarda ise 18 yaşın altındaki çocukların hiçbir şekilde çalıştırılamayacağı düzenlenmiştir. Örneğin yer ve sualtında yapılan işlerde 18 yaşını doldurmamış erkek ve her yaştaki kadınların çalıştırılması yasaklanmıştır. Yine gece çalışması çocukların çalışması açısından özel önem arz etmektedir. Çünkü gece çocukların gelişmesi açısından uykuya ihtiyaç duydukları dönem uykuya ihtiyaç duydukları bir dönemdir. Bu sebeple İş Kanununda sanayiye ait işlerde 18 yaşını doldurmamış çocuk ve genç işçilerin gece çalıştırılmasının yasak olduğu düzenlenmiştir. Gece ne demektir çalışma hayatında? En geç saat 20:00 de başlayarak en erken saat 06:00 ya kadar geçen dönemdir. Şimdi bu noktada şuraya dikkati çekmek istiyorum. Burada gece çalıştırılması sadece sanayiye ait işlerde İş Kanunuyla kabul edilmiştir. Oysa Türkiye nin de onayladığı uluslararası sözleşmelerde herhangi bir sektör sınırlaması olmaksızın gece çalışmasının 18 yaş altındaki çocuklar için yasaklanması gerekliliği vurgulanmıştır. Bu belki de sakıncalığı aykırılığı gidermek için Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılması Usul ve Esasları Hakkındaki Yönetmelik ve Postalar Halinde Çalışma Yönetmeliğinde herhangi bir sektör sınırlaması olmaksızın gece çalışması çocukların gece çalıştırılmaları yasaklanmıştır. Ancak bu durum yani yasada düzenlenmemiş bir olgunun yönetmelikte düzenlenmiş olması kaynaklar hiyerarşisi bakımından bir problem yaratmaktadır. Dolayısıyla yapılacak yasal bir değişiklikle tüm sektörlerde geçerli olacak şekilde çocukların gece çalıştırılmasının yasaklanması uygun olacaktır. Bir diğer hassasiyet arz eden durum ağır ve tehlikeli işlerde çocukların çalıştırılmasıdır. Buna ilişkin iş kanunundaki hükme göre 16 yaşını doldurmamış genç işçilerle çocuklar ile çalıştığı işle ilgili mesleki eğitim almamış kişiler ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılamazlar. O ayrım için iki koşul bulunmaktadır hem 16 yaşını doldurmuş olacak hem de çalıştığı işle ilgili olarak mesleki eğitim alma koşuluyla 16 yaşında bir kişinin çalıştırılması mümkündür. Bu işlerin hangi alanın tehlikeli işlerde çalıştırılabilecekleri de yine ağır ve tehlikeli işler yönetmeliğinde tek tek sıralanmıştır. Çocuk işçilerin çalışma koşulları da yine İş Kanununda bu kanun kapsamında olan işçiler için çocuk işçiler için özel olarak yetişkinlerden ayrı olarak düzenlenmiştir. Buna göre temel eğitimini tamamlamış ve okula gitmeyen çocukların çalışma saatleri günde 7 haftada 35 saatten fazla olamaz. Ancak 15 yaşını tamamlamış çocuklar için bu süre günde 8 haftada 40 saate kadar arttırılabilir. Ancak yine yasada okula devam eden çocuklar için çalışma saatleri daha farklı belirlenmiştir ve denmiştir ki okula devam eden çocukların eğitim dönemindeki çalışma süreleri eğitim saatleri dışında olmak üzere en fazla günde 2 saat ve haftada 10 saat olabilir. Nitekim İş Kanununda çocuğun gördüğü işin onun okula gitmesine mesleki eğitiminin devamına engel olamayacağı ve onun derslerine düzenli bir şekilde izlemesine zarar veremeyeceği açıkça düzenlenmiştir. İfade etmek isterim ki burada belirlenen çalışma saatleri Avrupa Birliği nin gençlerin işyerinde çalıştırılmasına ilişkin yönergesine uygundur ve yine bu belirlenen çalışma saatleri emredici nitelikte olup bunların üzerinde herhangi bir çalışma süresinin belirlenmesi yasaktır. Bu doğrultu da yine 18 yaşını doldurmamış işçilere fazla çalışma yaptırılamayacağı da yine ilgili yönetmelikte düzenlenmiştir. Çocuk işçilerin dinlenme süreleri de özel bir önem arz etmektedir. 20