Çevirdiği orman arazisini 3,5 milyon dolara satmak istedi

02 Haziran 2005 / Perşembe Çevirdiği orman arazisini 3,5 milyon dolara satmak istedi Milliyet Ekonomi Muhabiri Nedim Şener'in son kitabı 'Fırsatlar Ülkesinde Bir Kemal Abi'de, birçok 'affedici' yasa çıkarma girişiminde bulunan ve son günlerde kaçak villasıyla tekrar gündeme gelen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın bakanlık öncesi ve sonrası icraatları anlatılıyor. Unakıtan, Beykoz Çavuşbaşı Beldesinde, 'çevirdiği' 50 dönümlük orman arazisini 3,5 milyon dolara satmak istemiş. Bir alıcıyla ciddi bir pazarlığa oturan Unakıtan fiyatı 2 milyon 750 bin dolara çekerek, ciddi bir indirim de yapmasına karşın, 'orman arazisini' satmayı başaramamış. Kitapta, Orhan Aslıtürk ile Muhammet Ciğer'in ortak şirketi ASCOR'un büyük hayali ihracat organizasyonu ile ilgili de yeni bilgiler yer alıyor. 'Kara para akladığı' ve bunda akrabalarını da kullandığı iddia edilen Orhan Aslıtürk'ün, eski Maliye Bakanı Sümer Oral'ın eşi ablası Türkan Oral'a düzenli olarak gönderdiği paralardan birine ait dekont kitapta belge olarak verilmiş. MİLLİYET BUSINESS Son günlerde, 'naylon fatura düzenleme ve kullanma, teşekkül halinde hayali ihracat ve vergi kaçakçılığı' gibi, bazılarında kendisini de kapsayan af girişimleri ve kaçak villa olayı ile tekrar gündeme gelen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, siyasete girmeden önceki iş yaşamı ile bakan olarak icraatları kitap oldu. Güncel Yayıncılık'tan çıkan ve vergi kaçakçılığı ve yolsuzluk haberleri ile tanınan Milliyet Gazetesi Ekonomi Muhabiri Nedim Şener tarafından kaleme alınan 'Fırsatlar ülkesinde bir Kemal Abi' adlı kitapta, Unakıtan portresi arkasında; Orhan Aslıtürk ile Muhammet Ciğer'in ortak şirketi ASCOR üzerinden gerçekleştirilen büyük hayali ihracat organizasyonunun tüm detaylarını gözler önüne seriyor. Kitapta, Aslıtürk ve Ciğer'in 1995 ile 1998 yılları arasında birçok tanınmış şirket adına gerçekleştirdikleri 1,7 milyar dolarlık hayali ihracat organizasyonu anlatılırken; (Aslıtürk'ün eski kayınpederi) gazeteci Altemur Kılıç ile eniştesi eski Maliye Bakanı Sümer Oral ile Devlet eski Bakanı Hüsamettin Özkan'ın abisi, Bayrampaşa eski Belediye Başkanı Necdet Özkan ile aralarındaki ilişki ve Kemal Unakıtan'ın yönetim kurulu üyesi olduğu Albaraka Türk adına gerçekleştirilen 200 milyon dolarlık hayali ihracat olayının ayrıntılarına da yer veriliyor. Unakıtan ile geçmişte çalışmış kişiler, gazete arşivleri, Türkiye Büyük Millet Meclis tutanakları ve milletvekilleri ile yapılan görüşmeler sonucunda hazırlanan kitapta, Kemal Unakıtan'ın yargılandığı davalardan kurtulmak için kendi bakanlığı tarafından hazırlanan af yasalarının perde arkası anlatılıyor. 1

Bizzat pazarlık etti. Bilindiği gibi AKP hükümeti döneminde birçok af yasası hazırlandı. Bunları genellikle Maliye Bakanlığı hazırladı ve anlaşıldı ki çıkarılmak istenen hemen bütün aflar, 'Kemal Abi'nin devlet kurumları ile problemlerini de çözüyor. (TİM Başkanı Oğuz Satıcı ile basına yansıyan bir konuşmasından Kemal Abi'nin bu konudaki tarzının 'hafızayı sıfırlamak' olduğu biliniyor.) 2B olarak bilinen orman arazileri ile ilgili af da bunlardan biri. Devlete 25 milyar dolar gelir sağlayacağı iddiasıyla çıkarılmak istenen af girişimi ile birlikte, Unakıtan'ın aynı nitelikte bir hayli büyük bir arazi (50 dönüm) (!) 'çevirmiş' olduğu ortaya çıktı. Buraya kadarı biliniyor. Ancak, Şener'in kitabında, bu olayın başka bir boyutu daha ortaya çıkarılıyor: Kemal Unakıtan devletin arazisini çevirmekle kalmamış, 3,5 milyon dolara satarak, büyük bir servet yapmak istemiş. Kitapta mercek altına alınan konulardan birisi de bu. Unakıtan'ın zilliyet (kullanma hakkı) belgesiyle sahip olduğu ormanlık arazi Beykoz Çavuşbaşı'nda bulunuyor. Kitapta, Unakıtan'ın bu araziyi, Temmuz 2002'de, 3,5 milyon dolara satmaya çalışması ile ilgili gelişmelere şöyle değiniliyor: "2B tartışmaları sırasında Unakıtan arsanın değerinin farkındaydı. Henüz milletvekili olmadan önce, 2002 yılının yaz aylarında bu yeri satmak için çeşitli girişimlerde bulunmuştu. İstanbul Boğazı kenarında ranta en açık bölge olan Beykoz, her türden insanın ilgi alanındaydı. Bölgedeki birçok yer zaten 2B kapsamındaydı. 'Nasıl olsa af çıkar' umuduyla arsalar yüz milyarlarca liraya el değiştiriyordu. (...) İstanbul'un lüks semtlerinde oturan birçok kişi çevre muhtarlarından aldıkları ikametgah belgesiyle 'Muhtar tapusu' denilen zilliyet belgesi sahibi olmuştu. 2 milyon 750 bin dolara indi. Kemal Unakıtan işte böyle bir yerde arsa sahibiydi ve 2002 yılının Temmuz ayında arsayı satılığa çıkarmıştı. İstediği para ise 3.5 milyon dolardı. Bölgeden yer almak isteyen bir kişi bizzat Unakıtan ile arsanın bulunduğu yere giderek görüşme yaptı. Arsanın yerini beğenmişti. Kimliği bizde saklı olan alıcı o günü şöyle anlatıyor: Kemal Unakıtan ile arsanın olduğu yerde fiyatı konuştuk. 3,5 milyon dolar istedi ve paraya ihtiyacı olduğu için sattığını belirterek pazarlıkta 2 milyon 750 bin dolara indi. Daha sonraki görüşmelerimizi onu temsil eden BÖ. HÖ şirketinden Ö EÖ ile yaptık. Tapusu olmadığını muhtar tapusu denilen zilliyet belgesinin devrini yapabileceklerini söylediler. Bana riskli geldi. Onun üzerine temsilci olan kişi bir başka yerden söz etti. Ama biz alımdan vazgeçtik " Unakıtan niye 'abi'? Kitapta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Kemal Unakıtan'ın ilişkisi, 25 yıl öncesine gidilerek anlatılıyor. Buna göre Başbakan Erdoğan'ın, kendisine 'Kemal Abi' 2

dediği Unakıtan ile tanışması, 1980 öncesi Nakşibendi Tarikatı mensuplarının gittiği Fatih-İskenderpaşa Camiindeki döneme dayanıyor. Unakıtan'ın aynı tarikata bağlı olduğunu açıklayan Korkut Özal ile ilişkilerinin kaynağı da İskenderpaşa. 'Emin kişi'nin işleri Kemal Unakıtan'ın Nakşibendiler'in Erenköy dergâhı şeyhlerinden Eymen Topbaş'ın Bahariye Muhsucat şirketinde uzun yıllar mali koordinatörlük yaptığı ve bu aile ile birlikte Türkiye'deki ilk İslami finans kuruluşu olan Albaraka Türk'ün kuruluşundaki rolüne dikkat çekilen kitapta, Unakıtan'ın islami çevrelerde 'emin kişi' olarak anılmasının nedenleri de açıklanıyor. Kitapta, Konyalı Kombassan Grubu'ndan Ülker Grubu'na geçen özel finans kurumu Faysal Finans'ın devrinde oynadığı role yer verilirken, 2001 krizinde yaşanan bankacılık krizinin, özel finans kurumlarına sirayet etmesinin önüne geçmek için yaptığı girişimler anlatılıyor. Siyaset geldi, sakal gitti. Topbaş ve Özal ailelerinin ortak olarak kurdukları şirketlerde hem ortak hem de yönetici olarak görev yapan Kemal Unakıtan, Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı olduğu dönemde, 'gayriresmi' koordonatörü olarak görev yaptı. Erdoğan'ın katılmadığı toplantılara başkanlık etti. Erdoğan, 3 Kasım 2002 seçimlerine giremeyeceği anlaşılınca İstanbul Birinci Bölge Birinci sıradaki milletvekili aday sırasını da Kemal Unakıtan'a verdi. Erdoğan'ın bu kadar önem verdiği Unakıtan, gelen bu teklif üzerine uzun yıllardır özenle baktığı sakallarını o gece kesmişti. Başbakan Erdoğan, Unakıtan'a olan güvenini Maliye Bakanı yaparak gösterdi. Hükümet göreve başladıktan kısa bir süre sonra da Devlet Bakanı Abdüllatif Şener'e bağlı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nı Unakıtan'a bağladı. Gerekçesini de şöyle açıkladı: 'Kemal abide tüccar kafası var.' Yolsuzlukta beşinci kitabı. Milliyet Ekonomi Servisi'nde muhabir olarak görev yapan Nedim Şener, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Metin Göktepe Gazetecilik ödülü ve Sedat Simavi Gazetecilik ödülü aldı. 2003 yılında Merkezi Berlin'de bulunan Uluslararası Saydamlık Örgütünün (Transparency International) 'Dürüstlük Ödülü' yarışmasında Türkiye'yi temsil etti. Yazarın 2001 yılında Tepeden Tırnağa Yolsuzluk (Metis Yayınları), 2002 yılında Naylon Holding (OM Yayınları), 2004 yılında Uzanlar - Bir Korku İmparatorluğu'nun Çöküşü (Güncel Yayıncılık) ve aynı yıl Kod Adı Atilla (Güncel Yayıncılık) kitapları yayınlandı. 'Odada namaz kılmak yok' Üniversite eğitiminden sonra Hesap Uzmanları Kurulu 'nun açtığı sınavı kazanan Kemal Unakıtan, hesap uzmanı olarak İzmir 'e gitmiş. Unakıtan'ın İzmir dönemi ile ilgili olarak bilgi veren meslektaşları o günleri şöyle anlatıyor: "Hesap uzmanları göreve başlarken Ankara, İstanbul ve İzmir Grup Başkanlıklarından birine gönderilirler. Kemal Bey mesleğe başladığı tarihte Hesap Uzmanları Kurulu Başkanı Adnan Barlas'tı ve İzmir'e giden gruptaydı. Orada 'muhafazakar' hesap uzmanları için Burhan Özfatura 'abilik' yapıyordu. Bunda kurul açısından bir sakınca yoktu ama, görev yaptıkları yerde namaz kılmaya başlayınca, İzmir Grubu'nda tepki arttı. Çünkü Hesap Uzmanları Kurulu, çok sıkı disiplin içinde mesleki geleneklerine bağlı bir kurumdur. Bu kişilerle görev yapan uzmanlar arasında ikilik öyle arttı ki kimse diğer grubun bindiği asansöre binmez oldu. Bunun üzerine muhafazakar grubun dağıtılması ihtiyacı doğdu ve Kemal Bey kısa bir süre sonra 3

İstanbul Grup Başkanlığı'na gönderildi. İstanbul'a geldiğinde grup başkanı kendisini dairede namaz kılmaması konusunda uyarmıştı." Turgut Özal ile aynı seçimin mağlubu Kemal Unakıtan İstanbul 'da da bir süre hesap uzmanı olarak görev yaptıktan sonra, 1976 yılında SEKA Kağıt Fabrikası'na genel müdür yardımcısı olarak atandı. Kemal Unakıtan, dönemin hükümet ortağı, Necmettin Erbakan'ın liderliğindeki Milli Selamet Partisi'ne (MSP) yakın bir isimdi. MSP'de, daha sonra beraber şirket kuracakları Korkut Özal da bakandı. Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi, Cumhuriyetçi Güven Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi 'nce oluşturulan 1. Milliyetçi Cephe (MC) hükümeti döneminde genel müdür yardımcısı olan Unakıtan, 5 Haziran 1977'de genel seçimlerinde MSP'den Edirne milletvekili adayı oldu. O zamana kadar kamuoyuna yansımış önemli bir politik aktivitesi bulunmayan Kemal Unakıtan'ın milletvekili adayı olmasında da Korkut Özal'ın çabası etkili olmuş. Ancak seçimlerde MSP 'nin aldığı oy oranı yüzde 8.5'te kaldı. Unakıtan 'ın aday olduğu Edirne'de parti, genel oy oranından çok daha düşük oranda (yüzde 2.1) oy aldı. O seçimlerde, MSP'nin İzmir adayları arasında Turgut Özal da vardı ve Özal da Unakıtan gibi seçilmemişti. Milletvekili olmak için Özal'ın 12 Eylül 1980 darbesi sonrası yapılan 1983 seçimlerini, Unakıtan'ın ise 3 Kasım 2002 seçimlerini beklemesi gerekecekti. Aslıtürk, ablası Türkan Oral'a her ay para göndermiş "Fırsatlar Ülkesinde Bir Kemal Abi" isimli kitapta Unakıtan'dan önceki Maliye Bakanı Sümer Oral'ın da Orhan Aslıtürk ile ilişkisi anlatılıyor ve Orhan Aslıtürk'ün 1995 ile 1998 yılları arasında Sümer Oral'ın eşi, ablası Türkan Oral'a her ay düzenli olarak gönderdiği paralardan birisinin banka dekontuna da yer veriliyor. Kitapta bu konuda anlatılanlar şöyle: "Bu para alışverişine 2002 yılının ilk günlerinde baş hesap uzmanı Azmi Demirci başkanlığında bir ekip tarafından hazırlanan 'Kara Para Raporu'nda yer verildi. Rapora göre, Orhan Aslıtürk'ün, 1996 yılı itibarı ile 2.5 trilyon lira tutarında 'kara para aklama' suçunu işlediği tespiti yapıldı. O günkü kurlarla 40 milyon doları bulan aklama işi için ASCOR dışında şirketler kurulmuş ve paranın büyük kısmı bu yolla aklanmıştı. 4

Hakkında kara para raporu yazılan Aslıtürk'ün, şirketleri yanında özel harcamaları, uçak ve yat alımları da kara para aklama olarak değerlendirilirken, bir kısım parasını da akrabalarına verdiği ve banka havalesiyle gönderdiği belirlendi. Hazırlanan raporun 48'inci sayfasında yer alan grafik, aklama işinde akrabalara havale yöntemine de dikkat çekiyor. 1996-1998 yıllarında Aslıtürk'ün her ay düzenli olarak bankaya adına para gönderdiği kişiler arasında ablası Türkan Oral da bulunuyordu." Orhan Aslıtürk'ün peşinde olanlar arasında yalnız Maliye ve polis değil, bir zamanlar ortağı olan Fethi Namlıoğlu da vardı. Ünlü kabadayı Necdet Ulucan'ın akrabası olan Namlıoğlu ile Aslıtürk ilişkisi Muhammet Ciğer aracılığıyla başladı. Zaman içinde ortaklığa varan ilişkinin bozulmasının başlangıcı ise Şişli sınırları içinde yer alan Kağıthane'deki 44 dönümlük arazinin alım satımına dayanıyor. İki kere öldürülmek istendi. Belediye bu arazinin peşindeydi ve üzerine tam 35 bin kamyon toprak dökünce, Namlıoğlu yeri Muhammet Ciğer ve Orhan Aslıtürk'e satmıştı. Ancak yüzde 20'si kendisinde kalan arazinin imar sorunu vardı. Namlıoğlu arazinin üzerine toprak döktüğü için Şişli Belediye Başkanı Gülay Atığ'a kızgındı. Bir kişi aracılığı ile 'Dikkatli ol, seni vurdururlar' mesajı gönderdi. Fakat Gülay Atığ mesajı ciddiye almadı. Namlıoğlu iki kişiyle Atığ'ın katıldığı bir sünnet düğününe giderek 'vuracakları kişiyi' gösterince Gülay Atığ işin ciddi olduğunu anladı ve Namlıoğlu'nu arayarak görüşme istediğini iletti. Bu aşamada devreye Orhan Aslıtürk girer. Orhan Aslıtürk ile Gülay Atığ ilişkisi ile ASCOR'un çöküşüne giden olaylar zinciri, bu görüşmeyle başlar. Aslıtürk, hem imar işini çözecek hem de Gülay Atığ'la tanışacaktır. Görüşmede Orhan Aslıtürk, Gülay Atığ'dan çok etkilenir. İmar işinin çözüleceği sözünü de alarak Namlıoğlu'nun yanına döner. 'Senin arsa şimdi 200 milyar ediyor, imar çıkarsa 1 trilyon eder" diyerek Namlıoğlu'nun Atığ 'a zarar vermesini önler. Bu tanışma Orhan Aslıtürk - Gülay Atığ evliliğine kadar gider. Ascor ve Şişli Belediyesi ile ilgili yolsuzluklar nedeni ile çift sonunda yurtdışına kaçar. Namlıoğlu 200 milyar lirasını alamamıştır. Hayali ihracat işlemleriyle doğrudan ilgisi olmamasına rağmen bir yandan polisten kaçan Namlıoğlu diğer yandan Aslıtürk'ün peşine düşer. Ensesinde tabanca, elinde telefon Aslıtürk'ün yakın çevresinin anlattığına göre 2001'in son günlerinde bir plan yapılır ve Orhan Aslıtürk'ün İngiltere'den Türkiye'ye getirilmesi planlanır. Bunun için adam ayarlanır bir TIR şoförü ile 2 bin Euro'ya anlaşılır. Plana göre İngiltere'de yakalanacak önce Hollanda'ya, oradan da TIR kasasında Türkiye'ye getirilecektir. Ancak daha sonra bu plandan vazgeçilir ve 'yerinde mesaj' yöntemine karar verilir. Mesajın verilmesi için İrlanda'da bazı kişilerle bağlantı kurulur. Toplam 35 bin Fransız Frangı masraf çıkartılır. Para İngiltere'de eylemi yapacak kişilere ulaştırılır. Operasyonu yöneten kişi de bir Avrupa ülkesinden gelişmeleri takip etmektedir. Temas, kartları yeni alınmış telefonlarla sağlanacaktır. Plan gereği Orhan Aslıtürk'ün evinin olduğu yerde keşif yürüyüşleri yapılır. Evde Gülay Aslıtürk ile hizmetçi kadın ve bir çocuğun bulunduğu telefonla olayları takip eden kişiye bildirilir. Saldırının kadın ve çocuğun olmadığı bir anda yapılması istenir. 5

Nihayet Aslıtürk evden çıkar, arabasına doğru ilerler. O sırada saldırganlardan birisi elini kapı aralığına sıkıştırır. Bıçak darbesi alan Aslıtürk yere yatırılır ve başına silah dayanır. Ateş için telefonun diğer ucundaki kişiden talimat beklenmektedir. O kişi ise 'bu kadar yeter' deyince, saldırganlar olay yerinden uzaklaşır. Aslıtürk olayı herkesten gizler. Emri veren kişi daha sonra bir yolla Aslıtürk'e ulaşır ve parayı ödeyeceği vaadini alır, ama söz yerine gelmez. O zaman ikinci saldırı gündeme gelir. Yine bağlantılar devreye sokulur ve Orhan Aslıtürk'ün evine yangın çıkartıcı özelliği bulunan ses bombaları atılır. Evin yarısı yanmıştır ama Aslıtürk bu olayın da basına sızmasını engeller. Bu başarısının (!) altında önemli bir sır vardır. Bu sır şu iddiaya dayanmaktadır: Orhan Aslıtürk, uzun yıllardır yaşadığı İngiltere'de emniyet yetkililerine Türkiye ve İngiltere'de bulunan Türkler hakkında bilgi sağlayan 'önemli bir istihbarat kaynağıdır.' O nedenle İngiltere için önemlidir ve yapılan bu iki saldırıdan sonra Scotland Yard (İngiliz gizli polisi) tarafından koruma altına alınmıştır. Düelloya davet edince Ulucan araya girdi Fırsatlar Ülkesinde Bir Kemal Abi' adıl kitap, Kemal Unakıtan kadar, onu sanık sandalyesine oturtan ASCOR organizasyonunun detaylarını da gözlen önüne seriyor. Araştırmalarını yaparken kendisine ulaşan kasetlerin içeriğine kitabında yer veren Nedim Şener, ünlü hayali ihracatçı Orhan Aslıtürk ile bir işadamının düello davetine varan telefon görüşmesini de aktarıyor. Telefondaki restleşme ünlü kabadayı Necdet Ulucan'ın devreyle girmesiyle gerçekleşmiyor. X İşadamı: Alo? Gülay Aslıtürk: Alo? X İşadamı: Efendim. G.Aslıtürk: İyi akşamlar. X İşadamı: İyi akşamlar.... X İşadamı: Evet... Hayır ne istiyorsun, beni niçin arıyorsun bu saatte? G.Aslıtürk: Ne demek niçin arıyorum, niçin bu kadar kötülük etmeye çalışıyorsun bana? X İşadamı: Ne kötülük ettim sana? G.Aslıtürk: Sağda solda her yerde yalan yanlış bir sürü şey geliyor kulağıma. X İşadamı: Ne kötülük ettim, sen beni aradın Antalya'dan 'Tehdit ediliyorum' diye. G.Aslıtürk: Kim aradı, kim aradı..? X İşadamı: Sen... Telefonu Orhan Aslıtürk (O.A) alıyor: O.A.: Alo, Aslan senle görüşeceğiz. Tamam. X İşadamı: Ne zaman istiyorsan. O.A.: Yarın geliyorum yanına. X İşadamı: Yarın? O.A.: Evet. X İşadamı: Yarın gelme, yarın burada yokum. O.A.: Yarın senle görüşüyoruz, tamam. X İşadamı: Yarın ben burada yokum. O.A.: Şimdi geliyorum o zaman. X İşadamı: Siz kimsiniz? O.A.: Şimdi geliyorum yanına. X İşadamı: Şimdi yanıma gel. O.A.: Bak... Sen beni tanımıyorsun galiba. 6

X İşadamı: Yok ben seni tanımıyorum. O.A.: Sana beni tanıttılar mı bilmiyorum ama... (X İşadamı): Evet... Evet söyle bakıyım. O.A.: Bana bak senin biliyorsun senin... Ne yapacağımı biliyorsun seni. (X İşadamı): Beni ne yapacaksın, benimle ne alakan var senin kardeşim. O.A.: Yarın benle berabersin. Sabah seni bekliyorum ofisimde. (X İşadamı): Ya şimdi ben burada... O.A.: Sabah bekliyorum seni, ofisimde bekliyorum. (X İşadamı - siyasetçi): Bir dakika... (Telefonu Necdet Ulucan alıyor.) Ulucan: Alo... O.A.: Alo... Ulucan: Orhan Bey! O.A.: Evet. Ulucan: Merhaba ben Necdet Ulucan. O.A.: Evet abi. Ulucan: Nasılsınız? O.A.: Abi fıttırıyorum. Ulucan: Şimdi akşam bizim Hacı Fethi (Namlıoğlu) geldi, Hacı Fethi. O.A.: Necdet Abi beni öldürün kurtarın be. Ulucan: Bizim Hacı Fethi anlattı, akşam ben de X (işadamı)'i aradım, ben de evde yatıyorum 20 gündür. O.A.: Necdet abi kusura bakma. Ulucan: Şimdi bak bizde bu mevzuyu konuşuyoruz. Biraz önce bizim Hacı aradı beni. Dedim yarım saat sonra ara, yarım saattir bu mevzuyu konuşuyoruz. X (işadamı)'e telefon açtım, benim çok büyük dostumdur, 20 senedir tanışırız. Yani çok ciddi bir dostumuzdur. Telefon açtım çok ciddi bir mevzu var görüşelim mi, dedim. O da sağ olsun atladı geldi, şu anda da bizim evdeyiz. Anladın mı, ama... Bu konunun içinde ciddi bir yanlışlık var kardeşim ya. Bir saattir konuşuyoruz senin bu mevzuyu. O.A.: Sen haklısın özür dilerim. Ulucan: Anladın mı, ben... beyle bir konuşayım yarın bir görüşelim senle. O. A.: Sen bildiğin gibi yap. Ulucan: Tamam mı canım? O.A.: Sağol abi. Ulucan: Hadi iyi akşamlar canım. O.A.: Sağol... 7