islam MEDENiYETiNDE (MEDİNETÜ'S-SELAM) ULUSLARARASI SEMPOZ\'UM 7-8-9 KASIM 2008 _ı ~ ' ~ ilatıiya'j: S:~T:.ı:o. Ümraniye FAK:ULTESI ARAŞTIRMAMERKEZI Belediyesi
Marmara Üniversitesi, İlah!)'at Fakültesi, islam Tarihi ve Sanatlan Bölümü Marmara University, Faculty of Theology. Department of Islami c History and Arts & islam Konferansı T~kilatı, İslam Tarih, Sanat ve Kültür Ara tırma Merkezi (IRCICA) - Organisation of lslamic Conference, Research Centre for Islamic History. Art aı'ıd Culture İSLAM MEDENIYETINDE BAGDAT 1\ A (MEDINETU'S-SELAM) ULUSLARARASI SEMPOZVUM INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON BAGHDAD (MADINAT ai-saiam) IN THE ISLAMI C CIVILIZA TION 7-9 Kasım 1 November 2008 Bağlarba~ı Kültür Merkezi Üsküdar- İSTANBUL TÜRKİYE PROGRAM Ümran!}'e Beled!}'esi'nin katkılar!yia Sponsored by Umran!}'e Municipalio/
OSMANLI PARA SİSTEMİ VE BAGDATPARASI Yrd. Doç. Dr. Recep ULUSOY' Bağdat Kanuni zamanında 1534 yılında fethedilmiştir. Bizzat Padişahın yönettiği bir seferle Osmanlı ülkesine katılan Bağdat, XVII. yüzyılın başlarında İran Şahı Abbas tarafından 1623 yılında geri alındı. Fakat 1639 da tekrar Osmanlı ülkesine katıldı. Osmanlı egemenliğine geçmeden önce Bağdat pek çok iç karışıklıklara sahne olmuş birçok defa yakılmış yıkılmış ve zaman zaman el değiştirmiş çok mazlum bir beldedir. Nitekim Osmanlı'nın buraya girdiği yıllardan az önce Irak kentleri Moğol akınlarından büyük bir darbe yemişler ve bundan sonra da hiçbir zaman kendile;ini toparlayamamışlardır. Makrizi'nin aıılattığına göre" XV. yüzyılda Bağdat harabe halinde ne cami ne de çarşı vardı. Kanalların çoğu kurumuş buraya kent demeye bin şahit lazımdı". Bağdat ve Musul bu tarihlerden sonra yüzyıllar boyunca kendilerine bol gelen surların içini bile dolduramamışlardır. 1 Aslında Musul ve Bağdat çok büyük şanslara sahip iki kent idi. Zira her iki kent de büyük bir nehrin kıyısında kurulmuştur. Her iki kentin de ticaret merkezi olarak birer çekim odağı olması kaçınılmazdır. Zamanla nehrin iki kenan köprülerle birleştirildi. Ayrıca Bağdat ve Musul Ortaçağ'ın güçlü kent- leriydi ve çevre surları çok geniş bir alanı kaplıyordu. Osmanlı dönemind.e.., bile ' bu alanlar kısmen doldu. Bu nedenle adı geçen kentlerin gelişimi sur içihde gerçekleşti. 2 1 2 Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi. Andre Raymond, Osmanlı Döneminde Arap Kentleri, tre. Ali Berktay, İstanbul 1995, s. 16. Raymond, Osmanlı Döneminde Arap Kentleri, s. 148.
508 ULUSLARARASI islam MEDENiYETiNDE BAGDAT SEMPOZVUMU Osmanlı Devleti Bağdat'ı alınca, burası kent merkezi olmak üzere Bağdat ey~etini oluşturdu (1535). XVI. asrın başlarında artık Bağdat 18 sancaktan oluşan büyük bireyaletti ve 5367.000 akçelik has ve zeamet gelirine sahipti. 3 Osmanlının Bağdat'ı aldığı yıllarda bölgeye İran Safevi Devleti hakimdi. Bu yüzden bölgede bir İran altın parası olan Şilii geçerli idi. Bu durumda Bağdat eyaleti XV. ve XVI. yüzyıllarda para sistemi olarak Şilii bölgesi içinde düşünülmelidir. Irak bölgesi dört halife devrinden bu yana İslam geleneği içinde kalmış verimli bir arazidir. Dört halife devrinden sonra bölgeye Emeviler, Abbasiler ve sonra da Selçuklular egemen olmuşlarsa da İslam geleneği genel olarak bozulmamıştır. Bu geleneğe göre iki çeşit madeni para kullanılır. Gümüş paraya dirhem altın paraya da dinar adı verilir. Bu paraların ölçü ve ayarları zaman zaman değişmiştir ama isimleri değişmemiştir. Bu gelenek içinde hayat sürmüş bir kent olarak Bağdat'ta da elbette dirhem ve dinar da kullanılıyordu. Bunların yanında uluslararası ticaret yolları üzerinde kurulu olan bu kentte yabancı paralar da biliniyordu. Aslında Bağdat kenti İslam dünyasının aydınlanma çağı olarak bilinen Abbasiler döneminde kurulmuştur. Halifelik Emeviler'den Abbasiler'e geçince başkent de Şam'dan Bağdat'a taşınmıştır. Bağdat'ı Abbasi halifesi el-mansılr 762-766 yılları arasında inşa ettirmiş ve "Medinetü's-selam" adını vermiştir. Bu yeni kent kısa sürede gelişip zenginleşerek dönemin en ünlü kültür, sanat ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Bu kentin en ünlü halifesi ise şüphesiz Harun er-reşid'tir. İslamiyet'in ilk yıllarında sikke basılınarınş o sırada tedavül eden Bizans ve Sasani sikkeleri kullanılmıştır. İlk İslam sikkeleri yine Emeviler zamanında Sasani sikkelerinin taklidi olarak 661-750 yılları arasında basılmıştır. İlk Emevi sikkesini ise Muaviye yine Sasani sikkelerine benzer bir şekilde kendi adıyla bastırrnıştır. 661-680. Emeviler daha sonra altın sikke de bastılar. Erneviierin gümüş sikkelerine dirhem, altın sikkelerine dinar, bakır sikkelerine de fels deniyordu. Emevi dinarı 4.25 gr, dirhemi de 2.97 gr. İdi. Emeviler dönemi boyunca kullanılan bu paralar 60 dan fazla darphanede basılıyordu. İktidar Abbasilere geçince artık İslam dünyası en parlak dönenılerinden birini yaşamaya başlamıştı ve elbette para sistemi de değişecekti. Ancak Abbasiler Emeviler dönemindeki geleneği bozmayarak dinar, dirhem ve fels biçimindeki üçlü para sistemine devam etınişlerdir. Hatta ağırlıkları da aynı kalmıştır. An _cak Abbasiler'in son zamanlarına doğru altın sikke basımı azalmış ve sadece Medinetü' s-selam' da basılıyordu. IX. asırdan itibaren Abbasi Devleti'nin zayıflamasıyla birlikte bu topraklar üzerinde Tolunoğulları, İhşitler, Fatırniler, Bü- 3 Ayni Ali Efendi, Osmanlı İmparatorluğunda EyaZet Taksimatı, Ankara 1964, s. 28.
OSMANLI PARA SiSTEMi VE BAGDAT PARASI 1 509 veyhller ve Samanoğulları adıyla küçük devletçiider kurulmuş ve 1258 yılında da Moğollar tarafından yıkılınıştır. Artık bundan sonra Bağdat ve civarı yavaş yavaş Selçu!<J.u egemenliğine girecektir. Selçuklu Devleti 1040 yıllarında kuruldu. İlk Selçuklu sikkelerini Tuğrul Bey bastırdı. Alpaslan da kendi adını sikke bastırmıştır. Alpaslan zamanında başta Bağdat olmak üzere pek çok darphanede sikke basıldı. Devletin sınırlarının en geniş olduğu dönem Melikşah dönemidir. Melikşah zamanında Bağdat ilim sanat kültür ve ticaret bakınırndan en parlak dönemini yaşamıştır. Büyük Selçuklu Devleti yerini Irakta Suriye' de, Kirman'da Horasan'da ve Anadolu' da kurulan küçük Selçuklu devletlerine bıraktı. Ancak Çok geçmeden bu devletler yıkılıp gitmiştir. Sadece Anadolu Selçuklu Devleti 14. asrın başlarına kadar devam edebilmiştir. Büyük Selçuklular döneminde Irak bölgesinde herhalde mahalli sikkelerle birlikte Selçuklu sultaıılarının adiarına basılan sikkelerin de tedaviilde olduğu söylenebilir. Abbas! Devleti resmen 1258 yılına kadar varlığını sürdürse de artık fiili egemenlik Büyük Selçuklu Devleti'ne geçmiş ve Abbas! halifesi Büyük Selçuklu korumasında varlığını sürdürmüştür. Bağdat en karışık dönemini büyük Selçuklu Devleti'nin zayıflaması ve yıkılmasından sonra yaşamıştır. Dolayısıyla bu dönemde bölgede hangi paraların nasıl ve ne şekilde kullanıldığı hakkında fazla bilgi yoktur. Yukarıda da belirtildiği gibi Abbas! paralarının yanında Selçuklu ve İran paralarının da kullanıldığı söylenebilir. Bu dönemde bölgedeki otorite boşluğu Horasan ve İran bölgesinde kurulun Şii Safevi Devleti tarafından doldurulmuştur. Osmaıılı Devleti Bağdat'ı fethettiğinde (1534) buraya iktisadi ve ticari olarak İran geleneği hakinıdi. Osmanlı Devleti yeni fethedilen bölgelere iktisadi ve mali bakınıdan genel ve özel yönterıller uygulamıştır. Bu yöntenılere geçmeden önce Osmanlı para sistemini tanırıılamak gerekir. Osmanlı Devleti ilk zamaıılar akçe adı verilen gümüş parayı kullanmıştır. İlk gümüş sikkenin de Sultan Orhan zamanında kesildiği kabul edilmektedir. Sultan Fatih zamanında ise "Sultan!" adı verilin altın para basılmış ve böylece ikili para uygulaması başlamıştır. Daha sonraları ise ufaklık para ihtiyacını karşılamak üzere "mangır" ya da "mankur" adı verilen bakır paralar basılmış.. ' ve bu sefer de üçlü para sistemi uygulanmıştır. Bu paraların zaman zama~ Ölçü ve ayarları ve hatta isimleri değişmiş olmakla birlikte para birimi olarak daima al<çe kullanılmıştır. 4 4 M. Belin. Türkiye İktisadi Tarihi, İstanbul 1931, s. 1-15; Erdem, Ekrem "Osmanlı Para Sistemi ve Tağşiş Politikası", Bankacılar Dergisi sy. 56, 2006, s. 1-13.
510 1 ULUSLARARASI islam MEDENiYETiNDE BAGDAT SEMPOZVUMU Osmanlı Devleti fethettiği yeni bölgelerde merkezi para sisteminin uygula~asını istemiş hatta bu konuda fermanlar bile yollamıştır. Ancak bu alanda bölge halkının temayüllerini dikkate alarak herhangi bir zorlama yapmamış hatta çoğu kere mahalli paralar bizzat devlet tarafından basılmıştır. Hatta mısır paresi gibi bazı mahalli paralar ülke çapında kullanılır olmuştur. Nitekim bugünkü para kelimesi bize Mısır parasının bir hediyesidir. İşte bu önemli mahalli paralardan biri de Bağdat bölgesinde kullanılmakta olan ve Şahi adı verilen gümüş paradır. XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı Devleti Doğu Anadolu'da bazı fetihler yaptı ve böylece ilk kez İran ve Hindistan'daki büyük gümüş sikke kullanma geleneğini sürdüren bölgelere komşu oldu. Esasen Osmanlı Devleti ağırlığı 1,20 gram olan akçe adıyla gümüş sikkeler kullanmıştır. Bunun dışında 5 ve lo'luk sikkeler çok seyrek olarak basılmıştır. Oysa Doğu Anadolu, Irak ve İran'a komşu diğer bölgelerde büyük gümüş sikkeler yaygın olarak kullanılıyordu. XVI. asırda İran'da kullanılan Şahiler ise yaklaşık 4 gr. ağırlığında idi. Osmanlılar XVI. yüzyılın başlarından itibaren Safeviler'i yenerek Doğu Anadolu, Güney Kafkaslar, Irak Mezopotamya'ya girdikten sonra bölgedeki büyük sikke kullanma geleneğini devam ettirmişlerdir. Üstüne üstlük devlet bölgede Şilii adıyla gümüş sikkeler bastırmıştır. Bu tarihten sonra Şilii sözcüğünden vazgeçildiyse de devletin tüm gayretine rağmen bölge halkı bu Osmanlı sikkelerini Şilii olarak anınaya devam etti. Oysa bu sikkeler Osmanlının diğer bölgelerinde Padişilii olarak anılıyordu. Osmanlı Devleti bu Şilii sözcüğünü kullanımdan kaldırmak için gayret etıniştir: 1572 tarihinde bu gümüş sikkelerin Şahi olarak değil de Sultan Selim'in adına Selimi olarak anılması için Diyarbakır yöneticilerine bir talimat dahi gönderilmiştir. 5 Bursa kadı sicillerinde mevcut bir hüccette Sultan Selim'in Çaldıran seferinden 7-8 ay evvel ağırlığı bir miskal (4,608gr) olan ve Şiliidenilen bir paradan söz edilmektedir. Ancak bu dönemde Osmanlı ülkesinde böyle bir paranın basıldığı halen ispatlanmış değildir. Nümizmatlar da Sultan Selim devrinde basılmış böyle bir gümüş sikkeyi henüz bulamamışlardır. Çaldıran seferinden sonra ise Sultan Selim sikkelerine Şilii ismini yazdırmıştı. Ancak Sultan Selim'in Şilii denen sikkelerinin yukarıda Bursa kadı sicillerinde belirtirlin her biri bir miskal ağırlığında olan Şilii cinsinden bir para olup olmadığı tartışmalıdır.6 Ancak bu tartışmalara rağmen Sultan Selim zamanında Şilii adıyla hem altın ve hem de gümüş para basıldığı kabul edilmektedir. 7 Şevket Pamuk, Osmanlı İmparatorluğundçı Paranın Tarihi, İstanbul2003, s. 110. 6 Halil Sahillioğlu, Bir Asırlık Para Tarihi, Basılmamış Doçentlik Tezi, İstanbul Üniversitesi 1965, s. 89; Ziya Karamursal, Osmanlı Mali Tarihi Hakkında Tetkikler, Ankara 1989, s. 210. 7 Ekrem Kolerkılıç, Osmanlı İmparatorluğunda Para, Ankara 1958, s. 31.
OSMANLI PARA SiSTEMi VE BAGDAT PARASI j 511 Irak'ın fethinden sonra Kanuni döneminde bölgede akçeden farklı bir para basımına izin verilmiştir. Bağdat'ta darp edilen bu gümüş sikkelere Süleyman! adı ile anılıyordu. Bu paralara Selim II döneminde de Selimi adı verilmiştir. Fakat bölge halkı bu paraya her zaman Şahl adıyla kullanmıştır. II. Selim buna biraz kızıyar ve bazı yasaklar getiriyorsa da halk bu alışkanlığından vazgeçmiyordu. III. Murat da aynı şekildi Şahl denmesini istemiyordu. Bu kelimeyi Osmanlılaştırmak için uğraştıysa da başarılı olamadı. Zamanla Şahi kelimesi o kadar yaygınlaştı ki resmi yetkililer bile artık bu kelimeyi rahatlıkla kullanıyorlardı. Şahllerin üretimi özellikle XVI. yüzyılın ikinci yarsında çok artı. Bu üretilen Şahllerin büyük bir kismı bölgedeki mevcut askerlere yapılan ödemelerde ve harcaınalarda kullanılıyordu. 8 (Pamuk 2003: 112).,Kanuni devrinde Şahiden başka Basra civarında kullanılan İran paraları Muhammed! ve Lari adı verilen gümüş sikkeler de basılmıştır. Bunlar bir nevi ticaret parasıydılar. Basra'dan Seylan adasına kadar olan bölgede kullanılıyordu. II. Selim zamanında gümüşün doğuya kaçırılması ihtimaline karşı bu paraların basılması durdurulmuştur. Şahinin ağırlığı ve ayarı hakkında da kaynaklarda farklı bilgiler vardır. II. Selim devrinde bir Şahl 20 kırat olarak basılıyordu. Halbuki resmi raici 7 akçe idi. Aynı dönemde bir akçe 0,682 gr. idi. 7 akçelik bir Şahi ise 4,774 gr. gümüşe tekabül ediyordu. Halbuki 20 kıratlık bir Şahide ise 3,840 gr.'lık gümüş vardır. Bu durumda Şahinin maden değeri ile nominal değeri arasında 1/5 ruspetinde bir fark vardır. Bu durum karşısınd;ı bu sikkelerin basıldığı darphanelere yeni ve büyük bir iş çıkmıştır. Diğer darphaneler ise atıl durumda kalmışlardır. Bu da darphaneler arasında bir rekabetin doğruasma sebep olınuştur. Halep Diyarbakır ve Bağdat arasında bu sikkenin darbı hususunda oluşan rekabet olayın bir tarafını, Osmanlı para sistemi üzerindeki tahripkar sonuçları da olayın öbür tarafını ortaya çıkarmaktadır. Bu durumda Şahl adı verilen bu paraların XVI. ve XVII. asırlarda Osmanlı para sitemi üzerinde büyük etkileri olınuştur. XVI. yüzyılın sonunda Bağdat, Şaın, Halep ve Doğu Anadolu' da basılan Şahller memleketin pek çok yerinde hatta Eflak Bağdan da bile tedavül etıneye başladı ve Eflak Bağdan ver&u~ri'" ' Şahl olarak ödeniyordu. Ayrıca Şahl'nin nominal değeri ile gerçek değeri arasındaki fark Halep'te 1572 yılında bir altın darlığına sebep olınuştur. Halep'teki altın darlığı da Anadolu'da akçe darlığına sebep olınuştur. Bunun sebebi Şahinin değerindeki dalgalanmadır. Şahinin değerindeki dalgalanma yüzünden Haleb'e gelen altın miktarında azalma olınuştur. Bunun üzerine def- 8 Pamuk, Osmanlı İmparatorluğunda Paranın Tarihi, s.ll2.
512 ULUSLARARASI islam MEDENiYETiNDE BAGDAT SEMPOZVUMU terdar merkeze müracaat ederek Şiliinin değerinin paraya bağlanmasına istemi~ ve Şahinin değeri de 4 para olarak ayarlanmıştı. Anadolu'daki akçe darlığına gelince bunu da sebebi akçe kırpma olayının baş göstermesidir. Bu kırpma olayı ile Şiliinin raici arasında bir ilişki olması mümkündür. Çünkü 5,5 akçeden fazla gümüş içermeyen bir paraya kimse 7 akçe vermek istemez. Bu sebeple 7 akçedeki gümüş bir Şahi içindeki gümüşe eşit oluncayakadar kırpılmıştır. Bu olay bölgede çıkan İran harpleri dolayısıyla uzun süre devam etmiş hatta bütün Osmanlı para sistemine bile sirayet emiştir. Darphaneler arasındaki rekabet yüzünden Şahinin tağşişi hatta bazı Şahilere demir karıştırılması bile söz konusu olmuştur. Nihayet 1589 yılında sikke tashihine gidildiği zaman Şahiler tedavülden kaldırılmıştır. Ancak bu karar ile Şahiler tamamen tedavülden kaldırılamadı. Nitekim 1613 yılında Van darphanesinde Şahi basılmış ancak Şahilerin mağşuş oldukları anlaşılınca darphane kapatılmıştır. Fakat 1645 yılında Diyarbakır'da Şahi kesilmesine tekrar izin verilmiştir. Bu olay halkın kullanacağı parayı tayın etmek ve bu paralara isim verme konusundaki gücünün sonsuz olmadığını göstermektedir. Aslında bir İran parası olan Şahi XVII. asrın ilk çeyreğinde yine İran'a komşu yerlerde ve bilhassa ilk basıldığı yer olan Bağdat'ta basılmakta olduğu ve ilk geldiği yere döndüğü sabit olmuştur. Fakat XVI. asrın son çeyreğinde oynadığı rolü, takip eden dönemlerde gösterememiştir. 9 İran kaynaklı bir para olmasına rağmen Şahi XVI. asrın ikinci yarısında büyük bir sükse yapan bir Osmanlı parası idi. 10 Bugün elde mevcut ulaşılabilen Şahilerin incelenmesinden ağırlığının 3,4 gr. ile 4,65 gr. arsında değiştiği anlaşılmaktadır. Şahinin kur değeri ise XVI. asır boyunca 6 ile 8 akçe arısında dalgalanmıştır. Bu dönemde geçerli olan bazı paraların resmi kur değerleri ile gümüş içerikleri incelediğinde Şahilerin diğer sikkeler göre aşırı değerli olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle diğer sikkeler piyasadan kaybolurken günlük işlemlerde özellikle devlete olan ödemelerde Şahi kullanılmaya başlandı. Devletin bu yüksek kur uygulamasının nedeni kesin olarak bilinmiyor. Ancak Osmanlı Şahilerirıi, sınırın öteki tarafında işlem gören İran sikkelerinden daha cazip kılmak için bu kur kullanılmış olabilir. Ayrıca İran'a gümüş akışını engellemek hatta İran'dan gümüş çekmek için aşırı değerli kur tercih edilmiş olabilir. Şahilerin ağırlık ve gümüş içerikleri 1580'lere kadar akçede olduğu gibi istikrarlı olarak kalmıştır. Ancak 1586 yılında akçedeki tağşişle birlikte 9 10 Sahillioğlu, 17. Asrın Sonuna Kadar Osmanlı Para Tarihi Üzerine Bir Deneme, Basılınamış Doktora Tezi, İstanbull958, s. 89-91. Sahillioğlu, 17. Asrın Sonuna Kadar Osmanlı Para Tarihi Üzerine Bir Deneme, s. 89.
OSMANLI PARA SİSTEMİ VE BAGDAT PARASI 1 513 şahl de tağşişe uğradı. 1590'larda üretilen Şahller 2,2 ile 3,1 gr. arasında değişrnekteydi.. Bölgedeki savaşların sona ermesi ve askerlerin geri çekilmesiyle birlikte şahl üretimi de azaldı. Sadece Bağdat'taki darphane XVII. asrın sonuna doğru açık kalabildi. Şilii üretiminin gerilemesinin bir diğer sebebi de piyasada mevcut olan gümüş darlığı idi. XVIII. yüzyılın başlarında İran ile savaşlar tekrar başlayınca Osmanlı Devleti sınırın öbür tarafındaki sikkelere benzer bara basmaya karar verdi. Osmanlılar bu dönernde İran sikkeleri standardında iki yeni sikke bastılar. Bu sikkeler 2,7 ve 5,3 gr. ağırlığında idi. Bu sikkelere Şilii adının verilip verilmediği hakkında kaynaklarda bilgi yoktur. Ancak bu sikkelerin sınırın öte tarafında basılan ve "Abbasi" adı veriler sikkelere rekabet arnacı taşıdığı anlaşılıyor.u Başlangıçta Şahinin dışında bölgede geçerli olan Lari ve Muhanırnedi adıyla' bilinen paraların basılrnasına da izin verildi. Sadece Bağdat ve Basra darphanelerinde ticaret parası olarak basılıyordu. Gaye İran'a akan gümüşün Türk darphanelerinden geçirilmesi ve bu yoldan hazineye gelir sağlanması idi. Şahi basırnına ise Arnerikan gümüşlerinin bol miktarda, doğu pazarlarına aktığı bir dönernde yine aynı gaye ile diğer 60'a yakın darphaneye de izin verildi. Ancak Şiliiye akçe olarak yüksek bir rayiç takdir olunması herkesi akçelerini Şahiye çevirrneye teşvik etti ve Şilii bir ticaret parası iken imparatorluğun her tarafına yayılarak bir memleket parası haline geldi. Buna mukabil Muhammed! ve Lari için aynı rnüsarnaha gösterilmedi. Hatta memleket parası haline dönüşme ihtimali belirince basımı yasaklandı. Buna karşılık Şahinin yasaklanması mümkün olmadığı gibi memleketoparası halene geldikten sonra İrarililığını hissettiren adını değiştirrnek bile mümkün olmadı. Süleyrnani, Selirni, ve Padişahi gibi isimler denendi ise de tutmadıy (Sahillioğlu 1965:3). Sonuç olarak Şahi İran rnenşeli fakat bir Osmanlı para birimi olarak bir dönem Osmanlı iktisadi hayatında rol oynamış önenıli bir mali araçtır. Başlangıçta Osmanlı devletinin bu paranın basılrnasına niçin izin verdiği konusu tartışrnalıdır. Ancak Osrnarılı güçlerinin uzun zaman bölgeye tam anlamıyla hakim olamadığı ve zaman zaman el değiştirmeler yaşandığına göre bölge halkını rnenınun etmek adına İran ile sürdürülen rekabetin önenıli rolü vardır Yani Bağdat'ta Osmanlılar ve Safeviler karşılıklı ve sürekli sikke bas!l}.ış, ~ lardır. Bunun en büyük nedeni Osmanlıların Safeviler üzerinde kesin bir hakimiyet kurarnarınş olmalarıdır. İmparatorluğun büyük olması ve her cephede savaşların devarn etmesi Safeviler' e yararnış, Osmanlılar gelince kaçmışlar ordu dönünce tekrar saldırrnışlardır. ıı Pamuk, Osmanlı İmparatorluğunda Paranın Tarihi, s. 112-113. 12 Halil Sahillioğlu, Bir Asırlık Para Tarihi, s. 3.