gündem Kemal Hakkı Kılıç DİB Avrasya Ülkeleri Şb. Md.



Benzer belgeler
HAKAN ÇAVUŞOĞLU: YUNANİSTAN İÇİN ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAYA HER ZAMAN HAZIRIZ" Cumartesi, 04 Kasım :31

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

MEDRESE VE İSLAM KÜLTÜR MERKEZİ İNŞA PROJESİ- VİETNAM

Yard.Doç.Dr.Ramazan ARITÜRK. Gana Dostluk ve Yardımlaşma. Derneği Yön. Kur. Bşk.

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır

Cumhuriyet Halk Partisi

ILKADIM'DA BÜYÜK BALKAN KONGRESI

T.C. BAŞBAKANLIK DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI EĞİTİM HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İLE

DTİK TÜRK GİRİŞİMCİLER KURULTAYI. Açış Konuşması. Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı. 26 Mart 2016, İstanbul

BAŞBAKAN ERDOĞAN İRAN DA BAŞBAKAN ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANI AHMEDİNEJAD, DİNİ LİDER HAMANE

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ

ihh 6. ULUSLARARASI ÇOCUK BULUŞMASI RAPORU

Doğuda Kahramanmaraş ve Gaziantep, Batıda Mersin, Kuzeyde Niğde, Kayseri, Güneyde Akdeniz ile çevrilidir.

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

AVRUPA BİRLİĞİ VE DIŞ İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi tarafından düzenlenen Filistin Ulusal Projesi Görüşler ve Perspektifler Sempozyumu Filistin in çeşitli kesimlerinden

Bodrum aşığı yabancıların buluşması

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

EDİRNE ROTARY KULÜBÜ DÖNEM BÜLTENİ

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

Avrupa da Yerelleşen İslam

Selçuklu yıldızı ilham alınarak tasarlanan logomuz, renkleri ve içinde barındırdığı anlamlar ile eğitimi, köklü tarihi ve medeniyeti simgelemektedir.

Huzurevlerinde yapılacak programların daha verimli olmasını sağlamak amacıyla İlimiz Müftülüğünce Aile İrşat ve Rehberlik Bürosu tarafından Huzurevi

Olumlu. bakıyorum. Olumsuz. bakıyorum. Kararsızım. Bilmiyorum

Ankara da SELÇUKLU MİRASI. Arslanhane Camii. (Ahi Şerafeddin) 58 YEDİKITA

KARDEŞ ÜLKE PAKİSTAN PAKİSTAN TEFRİŞAT PROJELERİ İPEKYOLU ASYA LAHOR KUR AN KURSU YENİ BİNAMIZ

Ulusal Entegrasyon Plani: Ulusal Entegrasyon Entegrasyon siyasetinin motoru Plani: Entegrasyon siyasetinin motoru Ulusal Entegrasyon Plani:

Tel: / e-posta:

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

Türkiye nin 81 ilinden gelen 100 muhtar, çözüm sürecine destek için Mardin de toplandı. Muhtarlar, barışa destek için beyaz güvercin uçurdu.

CAMİ İNŞA PROJESİ ÇAD ( 200 M² )

OSMANİYE KAHRAMANMARAŞLILAR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİNE GÖRKEMLİ AÇILIŞ.

Hollanda Türkevi Topluluğu nun Ankara Ziyareti

T.C. EFELER BELEDİYESİ Kültürve Sosyalİşler Müdürlüğü GÖREV VE ÇALIŞMA ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK. BİRİNCİ BÖLÜM AMAÇ KAPSAM VE DAYANAK ve TANIMLAR

Şerif Mardin in tespitiyle bu coğrafyada en etkili faktör : Din

ROMANYA KÖSTENCE TİCARET ODASI İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayram namazı sonrası açıklama yaptı

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

UKBA. e Bülten TACİKİSTAN DAN TÜRKİYE YE UKBA DERNEĞİ AMERİKA DA SOHBET MECLİSLERİ KURDU KARDEŞLERİMİZLE PİKNİKTEYİZ

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

denizli il milli eğitim müdürlüğü denizli il müftülüğü işbirliği protokolü

MÜSİAD İSVİÇRE Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Şube Başkanlarım,

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

2014 YEREL SEÇİM FAALİYET RAPORU

MADDELER T.C. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

DAMLA PROJESİ HATAY PROGRAMI HAKKINDA BASINDA ÇIKAN HABERLER

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

ĠSVĠÇRE DE DĠL EĞĠTĠMĠ

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Bodrum Yarımadası nın Başkanı Mehmet Kocadon

KİŞİSEL BİLGİLER. İlyas CANİKLİ. Yrd. Doç. Dr. Temel İslam Bilimleri

TÜRK KÜLTÜRÜ VE HACI BEKTAŞ VELİ ARAŞTIRMA MERKEZİNİN 2003 YILI FAALİYETLERİ

KIRGIZİSTAN DAKİ YABANCI DESTEKLİ ÜNİVERSİTELER VE DİĞER EĞİTİM KURUMLARI

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

Yine yapmak istediklerimizden birisi olan, spesifik sektörlerde, belki daha az, ama daha etkin iş adamları seyahatlerini önemsiyoruz ve buna

2. GENEL BİLGİLER TABLOSU (2012)

Her milletin dili kimliğidir eğer dilinizi yozlaştırırsanız kimliğiniz erozyona uğrar.

MEDYA. Uluslararası Arapça Yarışmaları BASIN RAPORU

TÜRK TURİSTİN İLGİSİNİ ÇEKEN OSMANLI MİRASINA SAHİBİZ

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLETİŞİM STRATEJİSİ

Avrupa nın imamları Mainz de yetişecek. ACG nin mesajı: Gençler zenginliğimizdir. Maneviyatsız bereket olmaz. Bereketin anahtarları.

Bu bölümde A.B.D. nin tarihi ve A.B.D. hakkında sıkça sorulan konular hakkında genel bilgilere yer verilmektedir.

BİLGESAM GENÇLİK PLATFORMU TÜZÜĞÜ

Sultan Abdulhamit in hayali gerçek oldu BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU B İ L G İ. NOTU BALKANLAR 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Aile Bülteni. ANKA Çocuk Destek Programı nın Tanıtımı Yapıldı. aile.gov.tr

ERZURUM ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ 60.YIL KUTLAMALARI GELENEKSEL MEZUN ŞENLİKLERİ

Çarşamba İzmir Gündemi

KURAN IN ANLAMI İLE BULUŞMAK ARAŞTIRMASI

Biz yeni anayasa diyoruz

UFA. islam. Rusya Federasyonu Başkırdistan Cumhuriyeti nde UFA İSLAM ÜNİVERSİTESİ YAPILIYOR. ÜNiVERSiTESi TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSTANBUL ŞUBESİ

AK PARTİ BODRUM İLÇE DANIŞMA KURULU YAPILDI

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ

DESTEKLERİYLE. 32 nd FIAP CONGRESS 32. FIAP KONGRESİ SEPTEMBER 2014 ANKARA - CAPPADOCIA EYLÜL 2014 ANKARA-KAPADOKYA

DİYANET UMRE. T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı

Doğum günün kutlu olsun Büyük Usta

BASKAN TOPRAK ISTANBUL ÜNIVERSITESI REKTÖRÜ PROF. DR. YUNUS SÖ...

3 Hedef 3 Görev BÜLTEN Seçimleri İçin İSTANBUL AZİZ BABUŞCU B İ L G İ. NOTU FİLİSTİN MESELESİ 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

Transkript:

gündem Karadağ Cumhuriyeti ve Diyanet İşleri Başkanlığınca Sunulan Hizmetler Kemal Hakkı Kılıç DİB Avrasya Ülkeleri Şb. Md. Karadağ da 170.000 civarında Müslüman yaşamakta olup, ülke nüfusunun yaklaşık % 25 ini oluşturmaktadır. Başkent Podgorica nın % 20 si Müslüman dır. Müslümanları Arnavutlar ve Boşnaklar oluşturur. Müslümanların 3 te 2 si Boşnak ve 3 te 1 i ise Arnavut tur. Karadağ Cumhuriyeti, 1385 tarihinde Osmanlı ile tanışmış, 1878 Berlin anlaşması ile bağımsızlığını elde etmiş, 1945-1992 yılları arasında Yugoslavya Federal Cumhuriyeti (YFC) içinde yer almış, YFC nin dağılmasından sonra 2001 senesinde Sırbistan-Karadağ Cumhuriyeti kurulmuş ve 3 Haziran 2006 tarihinde Sırbistan dan ayrılarak bağımsızlığına kavuşmuş, Balkanların nüfus bakımından en küçük ülkesidir. Karadağ Cumhuriyeti nin Başkenti Podgorica, nüfusu 684.736 (2007 sayımı) ve yüzölçümü 13.812 km² dir. Ülkede konuşulan Diller: Karadağ Sırpçası, İngilizce, İtalyanca, Almanca, Boşnakça ve Arnavutça dır. Diğer önemli şehirleri ise; Niksic, Pljevlja, Bijelo Polje, Herceg Novi, Berane, Cetinje ve Ultşin dir. Karadağ ın batısında Bosna-Hersek, kuzeyinde Sırbistan, doğusunda Kosova, güneydoğusunda Arnavutluk, güneyinde Adriyatik Denizi ve Hırvatistan yer almaktadır. Etnik Yapı Karadağlılar % 43, Sırplar % 32, Boşnaklar % 8, Arnavutlar % 5 ve Hırvatlar % 1 dir. Aralık 2009-128 5

gündem Dinî Yapı Hıristiyanlar % 75 ve Müslümanlar % 25 tir. Karadağ da 170.000 civarında Müslüman yaşamakta olup, ülke nüfusunun yaklaşık % 25 ini oluşturmaktadır. Başkent Podgorica nın % 20 si Müslüman dır. Müslümanları Arnavutlar ve Boşnaklar oluşturur. Müslümanların 3 te 2 si Boşnak ve 3 te 1 i ise Arnavut tur. Arnavutlar (%5.26) çoğunlukla ülkenin güneydoğu kesiminde özellikle Ultşin de, Boşnaklar ise ülkenin kuzey tarafında yaşarlar. Müslümanlar Sünnî ve Hanefîdirler. Müslümanların çoğunluğu Sancak bölgesinde bulunmaktadır. Eski Yugoslavya Federal Cumhuriyeti nde meydana gelen iç savaş nedeniyle ortaya çıkan yeni devletler (Bosna- Hersek, Makedonya, Hırvatistan, Slovenya, Kosova, Sırbistan ve Karadağ) Müslümanların durumunu çok olumsuz yönde etkilemiştir. Bosna-Hersek ve Kosova da cereyan eden harp İmamların çoğu İmam Hatip Lisesi mezunudur. Karadağ dan yaklaşık 40 öğrenci yurtdışındaki ilahiyat fakültelerinde, 50 öğrenci ise yurt dışındaki imam-hatip liselerinde okumaktadır. sebebiyle durum daha da kötüye gitmiştir. Sırbistan ve Karadağ ın ayrılmasıyla Sancak Bölgesi de ikiye ayrılmıştır. Sancak ın 11 şehrinden altısı (Yeni Pazar, Tutin, Syenitsa, Priyepolye, Nova Varoş ve Priboy) Sırbistan, beşi (Rojaye, Plav, Berane, Biyelo Polye -Akova ve Plevliya- Taşlıca) ise Karadağ sınırları içinde kalmıştır. Karadağ da dinî kurum 1878 Berlin Kongresi kararıyla ve Osmanlı Devleti nin Karadağ ile yaptığı antlaşmayla kurulmuştur. Bu antlaşmayla Karadağ daki Müslümanların dinî kurumlarını kurmaları, dinî vazifelerini ve malî işlemlerini yönetmeleri hakkı tanınmış, 1947 senesinde ise Yugoslavya Federasyonu ndaki dinî kuruma bağlanmıştır. 1992 yılında Yugoslavya Federasyonu parçalanıp Bosna-Hersek, Makedonya ve Kosova daki dinî kurumlar bağımsız hâle gelince otomatik olarak Karadağ İslam Birliği (Meşihatı) de bağımsız hâle gelmiştir. Karadağ İslam Birliği 1994 yılında bir yönetmelik hazırlamıştır. Bu yönetmeliğe göre Karadağ İslam Birliği nin 22 kişiden oluşan bir meclisi vardır. Bu meclis, bir icra organı olarak 8 üyeden oluşan başkanlık üyelerini seçer. Meclis üyeleri, başkanlık üyeleri, baş imamlar (ilçe müftüsü) ve önde gelen 13 vatandaş İslam Meşihatı Birliği Başkanını seçer. 2003 yılına kadar Meşihat Başkanlığını İdris Demiroviç yürütmüş, bu tarihte gerçekleştirilen seçimde Rifat Fejzic İslam Birliği Başkanı seçilmiş ve hâlen bu görevini devam ettirmektedir. Karadağ İslam Birliği Başkanı Rifat Fejzic, 9 Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Mezunudur. Birliğin 13 bölgesinde 120 cami ve 120 din görevlisi bulunmaktadır. Başkanlığa Bağlı Bölgeler Podgorica (Podgoritsa), Uljin (Ülgün), Bar, Ostros, Dinoşa, Tuzi, Rozaje (Rojaye), Berane, Petnjica (Petnyitsa), Bijelo Polje (Biyelo Polye-Akova), Plevlja (Plevlya), Plav ve Gusinje (Gusinye) dir. Bu bölgelerdeki organlar çalışmalarında özerktirler. Her birinin kendi meclisi ve yönetmeliği vardır. Aktif hâlde yaklaşık 120 cami ve 6 Aralık 2009-128

bir o kadar da imam vardır. 40 cami son dönemlerde yapılmıştır. İmamların çoğu İmam Hatip Lisesi mezunudur. Karadağ dan yaklaşık 40 öğrenci yurtdışındaki ilahiyat fakültelerinde, 50 öğrenci ise yurt dışındaki imamhatip liselerinde okumaktadır. Podgorica Tuzi Medresesi Karadağ İslam Birliği nce Başkent Podgorica yakınlarında bir medrese yapılmıştır. Bu medrese bölgenin ilk Karadağ dan; Kur an kurslarına 4, İmam-Hatip Lisesine 12, İlahiyat Fakültesine 5 ve yüksek lisans yapmak üzere 2 öğrenci okutulmak amacıyla ülkemize getirilmiştir. medresesidir. Medrese aynı zamanda İslam Kültür Merkezidir. 3000 m² üzerine kurulmuştur. Birinci kat öğrenci yurdu, ikinci kat ise okul bölümüdür. Üçüncü katta idare bölümü, dördüncü katta ise spor ve dinî programların yapılacağı bir salon bulunur. Çatı katında da mescit vardır. Okulun 140 kişilik konferans salonu bulunmaktadır. Okulun 20 metre ilerisinde ise 2000 senesinde inşa edilen bir cami bulunmaktadır. Medrese (İmam-Hatip Lisesi) TİKA nın yardımlarıyla tamamlanmış ve o zamanki Devlet Bakanı Sayın Prof. Dr. Mustafa Said Yazıcıoğlu tarafından 05.12.2008 tarihinde eğitim-öğretime açılmıştır. Okulda 3 sınıfta 63 öğrenci öğrenim görmekte olup, 2 sınıf Boşnakça, 1 sınıf ise Arnavutça dır. Sunulan Hizmetler Rozaje şehrindeki Sultan II. Murad Camii nin inşaatı Kayseri ve İstanbul Ümraniye Müftülüklerince tamamlanmış, iç tezyinatı ve 2 adet minaresi Dini ve Sosyal Hizmet Vakfı tarafından yaptırılmış, halı, avize ile bazı malzemeleri ise Manisa Akhisar Müftülüğü nce temin edilmiştir. Kardeş Şehir Projesi kapsamında Alanya Müftülüğü nce de Ultşin de bir cami yaptırılmaktadır. İmam-Hatip Lisesi nin ihtiyaç duyduğu 4 adet hizmet ve servis aracı, Kardeş Şehir Projesi kapsamında İstanbul Fatih Müftülüğünce temin edilmiştir. Okulun ve İslam Birliğinin ihtiyaç duyduğu bazı dinî yayınlar temin edilerek gönderilmiştir. Kardeş Şehir Projesi kapsamında başkent Podgorica İstanbul Fatih, Rozaje Manisa Akhisar gündem Aralık 2009-128 7

gündem ilçesi ve Ultşin ise Antalya Alanya ilçesi ile eşleştirilerek ihtiyaçlarının imkânlar ölçüsünde karşılanmasına çalışılmaktadır. Karadağ dan; Kur an kurslarına 4, İmam-Hatip Lisesine 12, İlahiyat Fakültesine 5 ve yüksek lisans yapmak üzere 2 öğrenci okutulmak amacıyla ülkemize getirilmiştir. Gelen-Giden Heyetler Balkan Ülkeleri Diyanet İşleri Başkanları toplantısının ikincisi, Karadağ Cumhurbaşkanı Sayın Filip Vujanoviç in himayelerinde, 9 Mart 2008 tarihinde Başkent Podgorica da gerçekleşmiş ve 3 gün süren toplantıya Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. Ali Bardakoğlu başkanlığında, Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez ve İstanbul Fatih İlçe Müftüsü İsmail İpek katılmışlardır. Karadağ İslam Birliği Başkanı Rifat Fejzic ve beraberindeki heyet, Başkanlığımızı ve çeşitli kuruluşları 18-21 Mart 2008 tarihleri arasında ziyaret etmiştir. Karadağ İslam Birliği Başkanı Rifat Fejzic 11-13 Temmuz 2008 tarihleri arasında İstanbul da yapılan 2. Uluslararası Hac İstişare toplantısına ve 12-15 Mayıs 2009 tarihlerinde yine İstanbul da yapılan VII. Avrasya İslam Şûrası Toplantısı na katılmıştır. Devlet Eski Bakanımız Sayın Prof. Dr. M. Said Yazıcıoğlu, TİKA Başkanı Musa Kulaklıkaya ve Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Daire Başkanı Prof. Dr. Ali Dere nin yer aldığı bir heyetle 5-6.12.2008 tarihlerinde, yapımı TİKA tarafından tamamlanan Karadağ Medresesi (İmam- Hatip Lisesi) nin açılışını gerçekleştirmek, aynı zamanda bir dizi temaslarda bulunmak üzere Karadağ a resmî bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Balkan Ülkeleri Diyanet İşleri Başkanları Toplantısı VI. Avrasya İslam Şûrası toplantısının sonuç bildirgesinin 17. maddesinde, Avrasya İslam Şûrası bünyesinde alt çalışma gruplarının oluşturulması ve daha sık bölge toplantılarının yapılmasının, bölgesel dinî gelişmeleri değerlendirmenin isabetli olacağı kanaatine yer verilmiştir. Bu çerçevede yapılan bölgesel toplantıların Balkan Ülkelerine yönelik olanlarının ilki, 28 Eylül 2007 Cuma günü Sofya da, ikincisi ise 9 Mart 2008 tarihinde Karadağ da yapılmıştır. Anılan toplantıya; Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Bulgaristan Müslümanları Başmüftüsü Mustafa Hacı Aliş, Arnavutluk İslam Topluluğu Başkanı Selim Muça, Karadağ İslam Birliği Başkanı Rifat Fejzic, Makedonya İslam Birliği Başkanı Süleyman Efendi Recebi, Kosova İslam Birliği Başkanı Naim Terneva, Batı Trakya Gümülcine ve İskeçe Müftüleri İbrahim Şerif ve Ahmet Mete katılmışlardır. Karadağ Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Filip Vujanoviç toplantıya katılanlara verdiği yemekte, bu toplantının çok önemli yararlar sağlayacağını ve bu tür faaliyetlere tam destek vereceğini ifade etmiştir. Toplantı Gündemi ve Kararları Din hizmetleri açısından bölgesel gelişmelerin değerlendirildiği, toplantı serilerinin Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı nın yönetim ve himayesinde, Avrasya İslam Şûrası na bağlı bir alt çalışma grubu formatında sürdürülmesi yararının bir kez daha vurgulandığı bu toplantıda; 1. Yapılan çalışmaların ulusal ve uluslar arası siyasetten uzak tutulmasına özen gösterilmesi, 2. Toplantı hangi ülkede yapılacaksa o ülkenin dinî idare başkanınca sekreterya işlerinin yürütülmesi ve ilgili ülkelere davetiye gönderilmesi, 3. Balkan ülkeleri dinî liderlerinin, ülkelerindeki din hizmetleri alanında belli konularda rapor hazırlayarak bir sonraki toplantıda sunmaları, 4. Bir sonraki toplantının 6 ay sonra Kosova da yapılması, kararlaştırılmış ancak, o günkü şartlar nedeniyle bu toplantı Kosova da gerçekleşmemiş olup, 4-6 Eylül 2009 tarihlerinde Romanya nın Başkenti Bükreş te toplanması sağlanmıştır. Karadağ da yaşayan Müslüman kardeşlerimizle diğer ülkelerde yaşayan kardeşlerimizle olduğu gibi, gönül ve sevgi bağımızın dünya durduğu sürece devam edeceğini yineliyor, bu dost ülkede kardeşlerimizin mutluluklarının daim olmasını Cenab-ı Hak tan niyaz ediyor, Türkiye nin ve Türklerin dün olduğu gibi her zaman yanlarında olacağını özellikle belirtmek istiyorum. 8 Aralık 2009-128

Karadağ Ömer Güzelyazıcı Karadağın diğer bir gerçeği de İslamî eğitimde Türkiye nin ne kadar etkin olduğudur. Şu anda Başta Diyanet İşleri Başkanı olmak üzere dinî idare yöneticilerinin önemli bir bölümü yüksek tahsillerini Türkiye de tamamlamışlardır. İslam Kalkınma Bankası ve T.C. Başbakanlık TİKA Başkanlığı tarafından inşa edilen Tuzi İHL Arnavut ve Boşnak öğrencilere hitap eden muhteşem bir yapıdır. Balkanların İsviçre si olarak da adlandırılan Karadağ, küçük ve çok şirin bir ülke. Dinî ve etnik yapısı ile de değişik bir mozaik oluşturuyor. Ülkede Arnavut ve Boşnak Müslümanlar diğer dinî ve etnik gruplarla barış içinde yaşıyorlar. Kosova savaşı esnasında Miloseviç in zulmünden kaçan Arnavutlara, Karadağ Müslümanlarının Yugoslavya federasyonuna bağlı olmalarına rağmen elden gelen her türlü yardımı yaptığı ve çoğunu evlerinde misafir ettiği bir gerçek. Karadağın basit tanıtımına ilave etmemiz gereken en önemli husus ise, Müslüman ve Hıristiyan tüm halkın Türkiye ye duyduğu sempati hatta bağlılıktır. Bu görüşü teyit eden aşağıdaki anımı anlatmak isterim: Diyanet İşleri Başkanlığımızın yılda iki kez düzenlemekte olduğu Balkan Diyanet İşleri Başkanları toplantılarının ikincisi 2008 yılında Karadağ'da düzenlenmişti. Sayın Prof. Dr. Ali Bardakoğlu Hocamız kuzeydeki Boşnak Müslümanların merkezi olan Rojaye şehrine geldiklerinde kendilerini binlerce Boşnak Müslüman, istirahat edeceği otelin önünde karşıladılar. Yüz kadar din Aralık 2009-128 9

gündem görevlisi sarıklı ve cübbeli geleneksel dinî kıyafetleri içerisinde sıraya dizilerek Başkanımızı selamladılar. Kısa bir müddet sonra Rojaye şehri meydanı tamamen dolmuştu. Başkanımız ve mahiyetindeki heyet, hazırlanan platforma çıktıklarında işaret fişekleri eşliğinde gerçek bir bayram yaşanıyordu ve insanlar birbirlerine sarılarak sevinç gözyaşları dökmekteydiler. Karadağ Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Feyziç yaptığı güzel konuşma ile halkı coşturdu, ama konuşmasının sonunda ebediyen unutamayacağımız sözleri ile bizlere tarihi bir gece yaşattı. Sayın Ali Bardakoğlu hocam, Osmanlı döneminde bizi ziyaret eden şeyhülislâmımız olmamıştı. Bu akşam size sahip olduğumuz en değerli şeyleri hediye olarak vermek isteriz. Osmanlı bize İslam'ı getirdi,onun sembolü Kur an-ı Kerim'dir; bize örf, âdet, gelenek ve terbiyeyi getirdi, onun sembolü de ay-yıldızlı Türk bayrağıdır. Bu sözler hem bütün meydandakilerin hem de platformdakilerin gözlerini yaşarttı. Bu anıyı nakletmemin sebebi, Karadağ Müslümanlarının ülkemize bakış açısını yansıtmaktadır. Hıristiyan kökenlilerin de Türkiye mize sempati ile baktıklarını söyleyebiliriz. Diyanet İşleri Başkanımız, Karadağ Cumhurbaşkanı tarafından en yüksek seviyede bir protokolle karşılanıp akşam yemeği yendi ve Türkiye nin rolü ve İslam anlayışı ile ilgili güzel sözler söyledi. Müteaddit seyahatlerimizde edindiğimiz tecrübe, diğer etnik grupların da Türkiye ye ne kadar saygı duyduklarını görmemize sebep oldu. Karadağın diğer bir gerçeği de İslamî eğitimde Türkiye nin ne kadar etkin olduğudur. Şu anda Başta Diyanet İşleri Başkanı olmak üzere dinî idare yöneticilerinin önemli bir bölümü yüksek tahsillerini Türkiye de tamamlamışlardır. İslam Kalkınma Bankası ve T.C. Başbakanlık TİKA Başkanlığı tarafından inşa edilen Tuzi İHL Arnavut ve Boşnak öğrencilere hitap eden muhteşem bir yapıdır. 100 kadar öğrencisi bulunan bu okul Karadağın gelecekteki İslamî kadrolarını yetiştirecektir. Özetle küçük fakat şirin ülkenin görülmeye değer bir belde olduğunu ve İslamî geleceği ile her türlü desteği hak ettiğini bilmemiz gerekir. 10 Aralık 2009-128

söyleşi Dr. Yüksel Salman Dini Yayınlar Dairesi Başkanı Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez ile İsviçre'deki Minare Referandumu Üzerine Bir ülkede minare olduğu zaman, Müslümanlar kendilerini oraya mensup addederler. Referandumun diğer bir anlamı İsviçre de yaşayan Müslümanlara siz buraya ait değilsiniz. mesajı şeklinde algılanmıştır. İsviçre de yeni minare yapımının yasaklanmasına ilişkin bir referandum yapıldı. Bu referandum pek çok ülkenin, sivil toplum kuruluşlarının ve farklı din mensuplarının tepkisine yol açtı. Müslüman azınlığın ibadet etme ve inancını yaşama hakkı anlamını taşıyan cami inşası ve cami mimarisinin mütemmim cüzü olan minare yapımı hakkının bir referanduma tabi tutulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Öncelikle İsviçre deki referandum tarih boyunca devam eden bir sürecin, 11 Eylül olaylarından sonra başka bir veçheye bürünen kısmının bir parçasıdır. Yani bunu yeni çıkmış bir hadise olarak değerlendirmek eksiklik olur. Aslında bugüne kadar Avrupa da hiçbir cami rahat yapılamamıştır. Pek çok yerde camilerle ilgili referandum yapıldığını biliyoruz. Ama o referandumlar daha çok caminin yapılacağı mahalle sakinlerine yönelik yapılmıştır. Eğer siz bir mahallede kültürel etkinlikleri de içeren bir bina yapacaksanız; kültür merkezidir, ibadet hanedir, o zaman pek çok belediye kanununda çevreye rahatsızlık verip vermeyeceğinin tespit edilmesi ve hatta bunun referanduma tabi tutularak mahalle sakinleri tarafından bu ka- Aralık 2009-128 11

gündem İsviçre halkının çoğunluğunda İslam a ve Müslümanlara karşı çok ciddi bir kaygı var, bu kaygıyı konuşmak lazım. Şimdi bu kaygının en temel sebebini tarihten kalma bilinçli bir cehalet olduğunu unutmamak gerekiyor. İkinci büyük sebebi yanlış bilgiler; üçüncü sebebi ön yargılar; dördüncü sebebi de son yıllarda bazı Müslümanların yanlış hareketleridir. Şimdi bütün bunları tabii ki entelektüellerin, düşünce insanlarının oturup konuşmaları ve tartışmaları gerekir. rarın verilmesi şartı aranmıştır. Çok yerde bu referandumlar menfi neticelenmiştir. Bir kısım yerde de mahallenin sakinleri, kilise mensupları referandumda o semte cami yapımına evet demeleri için özel çabalar göstermişlerdir. Tabii İsviçre deki referandum diğerlerinden daha farklılık arz ediyor. Sizce bu referandumu diğerlerinden farklı kılan nedir? Çünkü ilk defa bir ülke topyekûn bu meseleyi sorun edindi. 3 Mart 2009 da bu konu meclise gelmiş. İsviçre Federal Meclisi bunu 6 saat tartışmış. Aslında o tartışmalarda minare ile ilgili menfi anlamda söz alanların minare ve cami üzerinden yaptıkları konuşmaların büyük bir kısmı sorunludur. Mesela minarenin mabedin bir parçası olamayacağı ve bunun bir güç gösterisi olduğunu ifade edecek kadar ileri giden milletvekilleri olmuştur. Ama bunun karşısında, İsviçre nin tarih önünde suçlu duruma düşeceğini, özgürlükler noktasında Avrupa nın çok gerisinde kalacağını ifade eden önemli konuşmalar da yapılmıştır. Minare yapımını yasaklamak için önce meclisten bir karar çıkarmak istediler. Meclis bunu 128 e karşı 80 oyla reddetti. Fakat hemen ardından 110 bin imza ile referandum talebi geldi. Meclis buna evet demek zorunda kaldı. Çünkü İsviçre Anayasasına göre 100 bini aşkın imza toplandığı zaman meclis iki sene içerisinde konuyu halkın referandumuna götürmek zorundadır. Arkasından senatoya gitti. Senatonun en azından bu referandumu önleme yetkisi olduğu hâlde önlemedi ve referandumu kabul etti. Şimdi her ne kadar İsviçre devleti ve hükümeti bu sadece halk girişimidir, devletin, meclisin, hükümetin bunda hiçbir dahli yoktur dese de, bu kısmen 12 Aralık 2009-128

doğrudur, kısmen doğru değildir. Dolayısıyla devlet ve hükümet hep birlikte bunu referanduma götürmüş oldular. Sizin sorunuza yani Müslüman azınlığın ibadet etme ve inancını yaşama hakkı meselesine dönelim. İbadet, inanç özgürlüğünden; mabed de ibadet özgürlüğünden ayrılamaz. Mabedin herhangi bir parçasının görünür olması ise aynı zamanda hem inanç ve vicdan özgürlüğünün hem de ifade özgürlüğünün önemli bir parçasıdır. Bu husus temel insan haklarının ayrılmaz bir parçası olduğu hâlde, İsviçre medeni hukuklara kaynaklık eden bir ülke olduğu hâlde, bunun referanduma tabi tutulması çok ciddi bir sorundur. Aslında referandumun sonuçlarını değil, referandumun kendisinin hukukî ve ahlakî meşruiyetini konuşmak lazım. Ama Batılı dostlarımız bunu konuşmakta geciktiler, biz de bunu konuşmakta geciktik. Geciktik çünkü buna ihtimal vermedik. Nitekim İsviçre nin Ankara daki büyükelçisi iki ay önce Diyanet İşleri Başkanımızı ziyaret etti ve hiçbir endişeye mahal yok dedi. Çok kahir bir ekseriyet ile İsviçre halkı buna hayır diyecektir, asla İsviçrelilerin buna izin vermesine ihtimal vermiyoruz dedi. Buna rağmen referanduma gidildi ve referandum, % 57,5 evet, % 42.5 hayır ile neticelendi. İsviçre de dindar Hıristiyanları rahatsız edecek sayıda cami ve minare var mı? İşin en trajikomik tarafı burasıdır. Kimse burayı bilmiyor. İsviçrelilerin dindar olduklarını biliyoruz. Dindar Hristiyanların kendi şehirlerinde, kendi şehirlerinin silüetlerine sinecek bir şekilde her taraftan, semadan, arzdan görünecek şekilde Sultanahmet gibi, Kocatepe gibi minareler yükselseydi, hatta bunlardan bir tanesinin yarısı yükselseydi ve bundan rahatsızlık duyarak bu referandum ihtiyacı ortaya çıksaydı, nispeten empati yaparak acaba haklı tarafları var mı diye düşünebilirdik. Bizdeki rakamlara göre 150 cami var. İsviçre basınında ise 200 camiden söz ediliyor. Bu camilerin tamamı Türkiye deki bir selâtin camisinin hacmi kadar değildir. Küçük mescitlerden, küçük mekânlardan ibarettir. Bunlardan sadece dört tanesinin minaresi var. Bir tanesi Ahmediye mezhebine mensup olanların camisi, bir tanesi Arap kardeşlerimizin yaptırdıkları bir caminin minaresi, bir tanesi Arnavut kardeşlerimizin yaptırdığı bir caminin minaresi, bir tanesi de Türkiye den giden kardeşlerimizin yaptırdığı cami minaresi. Aslında televizyoncular, medya mensupları işlerini yeterince yapmıyorlar. Keşke bir arkadaşımız kamerasını alsa da İsviçre de referanduma yol açan ve bütün dünyayı bir referandumu konuşmak durumunda bırakan bu dört minarenin ebatlarını tespit ederek dünyaya gösterebilseydi. Dikkat ediyorsanız medyada, basında sadece Arap kardeşlerimizin çok önceleri yaptırdıkları bir caminin üzerinde görülen iki metrelik bir minare gösteriliyor. Çünkü öbürlerini göstermekten utanıyorlar, öbürlerine minare demek için bin şahit gerekir. Yani sözüm ona kendi ifadeleriyle, güç gösterisinde bulunacak bir minare yok ki bu referanduma gidiliyor. Ülkemizde de kiliseler var, İstanbul da, Türkiye nin pek çok yerinde kilise ve sinagog var. Başta Edirne, Bursa, İstanbul olmak üzere Türkiye nin pek çok yerinde cami, kilise, sinagog yan yana yapılmıştır. Bu medeniyetimizin bir özelliğidir. Türkiye, bu tarihî ve dinî yapıların korunmasında, onarım ve bakımında zaman zaman eleştiriliyor. Bu eleştirilerin büyük bir kısmına hak vermek lazım. Ülkemizin toprakları üzerinde Selçuklu dönemi öncesinden kalma çeşitli kilise, sinagog gibi yapılarla özellikle Selçuklu ve Beylikler ile Osmanlı dönemine ait cami, medrese gibi tarihî, dinî ve kültürel yapılarımızı korumada tembelliklerimizin olduğu bir gerçektir. Bu konudaki eleştiriler bizi kendimize getirmelidir. Ama bu ayrı bir konu; yani kültür varlıklarına sahip çıkmama sorunu. İsviçre deki olay ise tamamen farklıdır; bir inancın varlık değeri olan eserleri inkâr etme, ona düşmanlık ve hayat hakkı tanımama. Aslında İsviçre deki referandum Batı paradigmasının bir paradoksudur. Âdeta Batı zaten buydu dedirtecek çapta bir olayın somut göstergesidir. Peki o zaman minare yapımı yasağının asıl maksadı nedir? Sizce bu tavrı nasıl yorumlamak gerekir? Bu o kadar açık ki aslında, bugün İslam ve Batı dünyasının bu referandum sebebiyle oturup minare konusunu tartışmalarını yadırgıyorum. Artık minareyi, camiyi değil, referandumun kendisini ve referandumun arkasındaki düşünceleri konuşmak lazım. Anlaşılıyor ki, İsviçre halkının çoğunluğunda İslam a ve Müslümanlara karşı çok ciddi bir kaygı var, bu kaygıyı konuşmak gündem Aralık 2009-128 13

gündem Minarenin bizim kültür medeniyet tarihimizde, sanat ve estetik tarihimizde bir tek anlamı vardır. O da Allah ın yüceliğini, birliğini ifade etmek ve bu birliğin çağrısına mekân olmaktır. lazım. Şimdi bu kaygının en temel sebebini tarihten kalma bilinçli bir cehalet olduğunu unutmamak gerekiyor. İkinci büyük sebebi yanlış bilgiler; üçüncü sebebi ön yargılar; dördüncü sebebi de son yıllarda bazı Müslümanların yanlış hareketleridir. Şimdi bütün bunları tabii ki entelektüellerin, düşünce insanlarının oturup konuşmaları ve tartışmaları gerekir. Minare güç gösterisi mi? Bir defa onu bir değerlendirelim. Bilakis minarenin bizim kültür medeniyet tarihimizde, sanat ve estetik tarihimizde bir tek anlamı vardır. O da Allah ın yüceliğini, birliğini ifade etmek ve bu birliğin çağrısına mekan olmaktan başka hiçbir anlamı yoktur. Minare güç gösterisi değil, tevazu göstergesidir aslında. Çünkü kadim zamanlarda İslam medeniyetinde insanlar tevazu gereği evlerini, mekânlarını basit yaptılar, toprağa yakın oldular. Ancak yüce değerlerini ifade eden çağrılarını yücelttiler. Bu düşünce minareyi doğurdu. Minare Hz. Peygamber zamanında yoktu. Sahabe zamanında da Amr ibn Âs ın ilk defa Fustat şehrinde yani Kahire de yaptırdığını biliyoruz. Aslında bir hadis talebesi olarak söyleyecek olursak bu düşünce, kaynağını Hz. Peygamber in sözlerinden aldı. Hemmünnebî diye bir tabir vardır. Peygamberin arzu edip de yapamadıkları. Aslında minare için Hemmünnebî diyebiliriz. Çünkü Peygamberimiz diyor ki; Ben Müslümanların aynı namazı aynı vakitlerde kılmalarından çok hoşlanıyorum. Keşke elimden gelse de yeryüzünün her tarafına insanlar gönderebilsem ve bütün namaz vakitlerinde ezan dediğimiz çağrıyı evlerin en yüksek damlarında, en yüksek mekanlarından ilan etmelerini sağlayabilsem. Şimdi bu en yüksek mekan ifadesi Müslümanlarda bir irade oluşturuyor, bir düşünce oluşturuyor. Müslümanlar da bu yüksek çağrıyı ve Allah ın birliğini, mimari diliyle ifade edebilmek için minareyi ışık saçan bir mekan olarak ilk defa Amr ibn Âs eliyle yapmışlardır. Sonra farklı kültürler, farklı coğrafyalarda her biri kendine özgü bir yorumla bunu ortaya çıkarmıştır. Aslında yeryüzünün her yerinde; Endülüs te, İran da, Türkistan da, Arabistan da, Anadolu da, İstanbul da, Selçuklularda, Osmanlılarda her birisinin farklı bir minare yorumu vardır. Tabii ki Mimar Sinan üç şerefe ile bunu daha da yüksek bir yoruma kavuşturmuştur. Fakat ne kadar farklı yorumlanırsa yorumlansın hepsinin ortak bir anlamı var, o da Allah yücedir, kibir insana yakışmaz, biz mütevazı olmak durumundayız, ama değerlerimizi ifade eden çağrımız daima yücelerde yankılanmak zorunda. Bütün bunlar gösteriyor ki, minarenin sembolik ve simgesel bir anlamı olduğu açıktır. Ancak minare sadece caminin mütemmim bir cüzü olmaktan çıkmış, bütün bir İslam medeniyetinin çok önemli bir sembolüne dönüşmüştür. Nitekim oryantalist Jonathan Bloom un Minaret adlı kitabı Symbol of Islam alt başlığını taşımaktadır. Bir ülkede minare olduğu zaman, Müslümanlar kendilerini oraya mensup addederler. Referandumun diğer bir anlamı İsviçre de yaşayan Müslümanlara siz buraya ait değilsiniz. mesajı şeklinde algılanmıştır. Minare; sadece caminin mütemmim bir parçası değil, minare aynı zamanda bir alem, bir sembol olmuştur, İslam ın çağrısının yüceliğini ve Yaratıcı'nın birliğini mimarinin diliyle bütün dünyaya haykıran bir sembol olmuştur. Bunu referanduma tabi tuttuğunuz zaman elbette bütün Müslümanlar bundan rencide olur. Bir de işin başka bir cephesi var. Bu referandumdan beklenen asıl sonuç belki de siyasidir: Biliyorsunuz Avrupa Birliği'nin anayasası olması hedeflenen Lizbon Anlaşması 1 Aralıkta yürürlüğe girdi. Bu anlaşma, üye 27 ülkede zorlu mücadelelerle kabul edildi. Bazı ülkelerde referandumlar tekrarlandı. Avrupa Birliği kendi içinde küreselleşme karşısında yekvücut olmayı halkları nezdinde hazmetmişe benzemiyor. Dolayısıyla Lizbon Anlaşması ile başlayan yeni sürece muhalif olan kesim, Avrupa halklarının sürece katılımını sanki sabote etmek istiyorlar. İslam ve azınlıklar üzerinden İsviçre gibi birliğin ne içinde ne dışında bir ülkede böyle bir referandum yapılması birliğe muhalefet edenlerin, yani AB içindeki şahin kanadın işini kolaylaştırıyor. Bu referandum öncesi yine alışılagelmiş bir üslupla Müslümanlar hakkında incitici sözler sarf edildi. İslam 14 Aralık 2009-128

ve Müslümanlar yine şiddet ile yan yana getirildi. Bu da Müslümanları son derece üzdü. Peki referandum öncesi tutumları nasıl değerlendiriyorsunuz? Ben az önce mecliste yapılan konuşmalardan söz ettim. Bu konuşmalarda az da olsa bazı sözlerin rencide edici olduğunu ifade edebilirim. Ama asıl rencide edici olan, camiye hayır sloganının bir propagandaya dönüşmesi ve bu propagandada kullanılan yazılı ve görsel malzemeler, afişler ve pankartlardır. Şimdi orada iki tane pankart çok dikkat çekici. Bir tanesi minarelerin İsviçre haritasına, İsviçre bayrağına saplanmış birer mızrak olarak gösterilmesidir. Bunu Ziya Gökalp in bir şiiri ile benzeştirmek ise tek kelime ile başka bir cehalet göstergesi aslında. Çünkü orada kast edilen çok daha farklıdır. İstiklal savaşında yazılmış dizelerdir onlar. Birincisi bu. İkincisi; minarelerin yanına burka giymiş bir hanım koyarak özellikle İslam ın kadınlar üzerinde bir tehdit oluşturduğu imajını uyandırmak istediler ve başarılı da oldular. Çünkü yapılan araştırmaya göre hayır oyu verenlerin büyük bir çoğunluğu kadınlardan oluşuyor. Zaten kadın konusu Batı dünyasının İslamofobia ya malzeme olarak kullandığı çok önemli bir konudur. Burada da kullanılmıştır. Bu kullanma tabirinin altını çiziyorum. Elbette bunlar son derece rencide edici olmuştur. Ama müsaade ederseniz bir hususu da söylemez isem kadirşinaslık yapmamış olurum. Başta bazı kiliseler olmak üzere bazı sivil toplum örgütleri de bu referanduma buna karşı bir pro- Aslında İsviçre deki referandum Batı paradigmasının bir paradoksudur. Âdeta Batı zaten buydu dedirtecek çapta bir olayın somut göstergesidir. paganda geliştirdiler, onlar da afişler ve pankartlar hazırladılar. Bir kilise, bir sinagog ve bir camiyi yan yana koyarak, altına şu yazıyı yazdılar: İsviçre semaları bunların hepsini alacak genişliktedir. Bu arada onlara da şükran ve takdirlerimi ifade etmeyi bir vecibe addediyorum. Bugün çağdaş dünya dinler ve kültürler arası ilişkileri önemsiyor. Size göre bu referandum, temel hak ve hürriyetler açısından problemli olduğu kadar dinler ve kültürler arası ilişkiler açısından da problemli mi? En azından İsviçre bazında bu konuda bir geriye gidişten söz edilebilir mi? Tabii geriye gittiğinin açık göstergesi aslında. Hemen akabinde İtalya da ve Hollanda da bazı aşırı sağcı partilerin de bu özlem içerisinde olduklarını açıkça beyan etmiş olmaları düşündürücüdür. Fakat ben, Batıdaki entelektüellerin ve düşünürlerin din özgürlüğü kavramını yeniden tartışarak çoğunluk-azınlık ilişkilerini, yahut çok dinli ve çok kültürlü hayatı yeniden konuşarak Kur an ın ifadesi ile hoş görmediğiniz nice işlerde hayırlar çıkabilir bundan da hayırlar çıkacağını umut etmek istiyorum doğrusu. Tabii ki Müslümanların da bu konularda her zaman olduğu gibi daha hikmetli davranmaları gerekiyor. Bizim açıklamamızda da ifade edildiği gibi Müslümanlar, İslam ın izzetine, onuruna yaraşır bir şekilde kendi hakkını araması gerekiyor. Avrupa daki Müslüman toplulukların tepkilerini makul ve meşru bir zeminde göstermesi, İslam ın izzetine yakışır bir hak arayışı gerekiyor. Başkanlık olarak pek çok ülkede bizim teşkilatlarımız var. Yurt dışı hizmetlerinden sorumlu Başkan yardımcısı sıfatıyla konu ile ilgili verebileceğiniz bir mesajınız var mı? İki mesaj vermek istiyorum: Birincisi, biz referandumdan önce özellikle İsviçre de yaşayan vatandaşlarımızın din hizmetlerini yürüten sivil toplum örgütlerine ve cami derneklerine bir telkinde bulunduk. Dedik ki; siz referandum öncesinde yapılan tartışmada taraf olmayın. Bunu bir Hristiyan-Müslüman ayrışması olarak göstermeyin. Bilakis bunu bir özgürlükler konusu olarak ele alalım dedik. Dinleri karşı karşıya getirmeme konusunda çok büyük özen gösterdik. Ben arkadaşlarımızdan da aynı şeyi tekrar istirham ediyorum. Bunu farklı dinler arasındaki bir çatışma olarak değil, bütün din mensuplarının hakkını gasp eden bir düşüncenin uygulaması olarak görelim. Ve tabii ki tepkimizi ifade edelim. Bunu medenî ölçüler içerisinde, bilgi ve hikmete dayanarak en güzel bir şekilde yapalım. Herkesin kendi düşüncesini ifade etmesi gerekiyor, ifade edelim ki, bundan sonra başka ülkelerde yanlışlık yapılmasın ve bu sürece hep birlikte olumlu katkılarda bulunalım. gündem Aralık 2009-128 15

Avrupa ve Minare İmajı Doç. Dr. Fikret Karaman Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı İsviçre halkının oy vermeden önce; Müslümanlar için minarenin ne anlama geldiğini bilmediği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan minarenin kendilerine bir zararı olup olmadığı konusunda da bir hazırlık veya çalışmaları bulunmamaktadır. Öyle görünüyor ki, her iki konuda da bilgi eksikliği ve belirsizlik nedeniyle halk sandık başına hazırlıksız gitmiştir. Son yıllarda; Batı ülkeleri başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde insan hakları ile din ve vicdan özgürlüğüne sıkça vurgu yapılmaktadır. Öyle ki, bu ülkeler için özgürlükler; demokrat olmanın bir ön şartı olarak kabul edilmiştir. Oysaki pratikte bu ülkelerin de, insan hakları konusunda net ve objektif davranıp davranmadıkları tartışmaya açıktır. Nitekim yakın geçmişte yaşanan karikatür krizi henüz hafızalarımızdan silinmemiştir. Diğer taraftan aynı coğrafyada, kimi zaman Müslümanlara ait cami, ev, mezarlık ve iş yerleri kundaklanmaktadır. Şüphesiz ki, sağduyu sahibi toplumların bu tür olayları onayladığı söylenemez. Hatta istisnai durumlar, dünyanın her yerinde olabilir. Bu itibarla resmî otorite ve sivil toplum örgütlerinin benzer konularda daha duyarlı olmaları gerekir. Doğrusu bizi hayrete düşüren önemli bir olay da; 29 Kasım 2009 tarihinde İsviçre de minare yapımıyla ilgili düzenlenen referandumdur. Aslında oylama ile ortaya çıkan sonuç, tam anlamıyla halkın vicdanında kabul görmemiştir. Bu nedenle konu; uzun süre tartışılacak gibi 16 Aralık 2009-128

görünüyor. Diğer bir ifadeyle bu kez mızrak veya minare çuvala sığmamıştır. Haklı olarak ülkemiz kamuoyu başta olmak üzere dünyanın her yerinde beklenen tepkiler gösterilmiştir. Bu yazıyı hazırlarken konunun nasıl bir mecraya gireceği henüz belli değildi. Ancak sonuç ne olursa olsun yapılan icraatı tasvip etmek mümkün değildir. Minare Neyi İfade Eder? İsviçre halkının oy vermeden önce; Müslümanlar için minarenin ne anlama geldiğini bilmediği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan minarenin kendilerine bir zararı olup olmadığı konusunda da bir hazırlık veya çalışmaları bulunmamaktadır. Öyle görünüyor ki, her iki konuda da bilgi eksikliği ve belirsizlik nedeniyle halk sandık başına hazırlıksız gitmiştir. Ancak olayı tırmandırmak isteyenler oylama öncesinde konuyu daha çok ideolojik ve siyasî alana çekmeye çalışmışlardır. Böylece cami, minare ve çarşaflı bayan görüntüsünü ön plana almak suretiyle amaçlarına ulaşmak istemişlerdir. Doğal olarak bu görüntü, Müslümanları hem tahrik etmiş hem de derinden üzmüştür. Aslında kadın figürünü o şekilde kullanmakla kadına, ayrıca haksızlık yapılmıştır. İslam ın tevhit inancını, huzur ve barış mesajını yansıtan minare sembolünü de amacından saptırmıştır. Daha da önemlisi bu atmosfer içinde yapılan oylama ile dinler hakkında yanlış anlaşılmalara kapı aralanmıştır. Farklı dinlere inanan insanların birbirlerine duydukları saygı ve güveni zedelemiştir. Oysaki minare; Arapça kökenli bir kelime olup sözlükte; ışık veya ateş görünen yer anlamına gelmektedir. Bu durumda minare; ezan okunan yer manasına gelmektedir. Orta Asya da ise; bu kelimenin işaret ve haberleşme kuleleri için kullanıldığı bilinmektedir. Ayrıca bu ismin; Akdeniz ülkelerinde deniz fenerleri, doğuda ise, Hint Zafer abideleri için gündeme geldiğine dair görüşler vardır. İslam tarihinde ise; minare geleneği ve ihtiyacı Hz. Peygamber (s.a.s.) döneminden itibaren başlamıştır. Medine de, Mescid-i Nebevî nin kıble tarafında, üzerinde ezan okunmak amacıyla bir sütun (üstüvane) inşa edilmiştir. Bilal-i Habeşî namaz vakitlerini duyurmak üzere iple bu sütunun üzerine tırmanarak çıkmış ve burada yüksek sesle ezan okumuştur. Aynı dönemde yapılan camilerin çevresinde de; tam minare şeklinde olmasa bile ezan okunacak bazı yüksek yerler inşa edilmiştir. İlk minare Mısır da yapılan Amr bin Âs camii ile birlikte başlamıştır. Zira bu caminin inşaatı esnasında köşelerine birer minare konulmuştur. Böylece ilerleyen zaman diliminde minare kültürü, bütün İslam dünyasında benimsenmiş ve camilerin tamamlayıcı bir unsuru hâline gelmiştir. Daha sonra taş, tuğla veya ahşap malzeme kullanılarak genellikle yuvarlak, burmalı veya köşeli olmak üzere çeşitli şekillerde eserler ortaya çıkmıştır. Böylece minare, yüksekliği itibariyle hem caminin yerini belirlemek hem ezan sesini daha geniş bir alana duyurmak için bir sembol hâline gelmiştir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de cami ile minareyi birbirinden ayırmak mümkün değildir. Esasen çağımızda semavî dinler başta olmak üzere yaşayan bütün dinlerin mabetlerinde (kilise, havra, sinagog ve tapınak gibi) yükseklik, mimari tarz, sanat ve şekil yönünden farklı olsalar bile birçoğunda minareye benzer kule, sütun veya kubbe türü değişik bölümler bulunmaktadır. Bunları, ibadet mekânından ayrı ve bağımsız düşünmek mümkün değildir. Hâl böyle olunca caminin yanına minare yapılıp yapılamayacağını referanduma açmanın hukukî ve bilimsel temeli olamaz. Bu uygulama, beraberinde camilerin yapımını da tartışmaya açmaktadır. Konuya hangi açıdan bakılırsa bakılsın böyle bir anlayışın kabul edilmesi mümkün değildir. Çünkü ibadet yerleri siyasî ve ideolojik yerler değildir. Tersine toplumun duygularına ve inançlarına hitap eden ortak mekânlarıdır. Kişi ibadet etsin veya etmesin bu tür yerlere saygı duymalıdır. Dünyanın hiçbir yerinde ibadethanelerin önemi, konumu, şekli ve görüntüsü oylama ile belirlenmemelidir. Çünkü demokrasilerde önemli olan sadece çoğunluğun değil, bütün bireylerin hak ve özgürlüklerini korumaktır. İlk Adım Yanlış Atılınca: Bu konu için aklımıza şu deyim geliyor: Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince diğerleri de gündem Aralık 2009-128 17

gündem yanlış iliklenmiş olur. Gerçekten İsviçre; minare yapımını, referanduma götürmekle ilk düğmeyi yanlış iliklemiştir. Bu anlayışta ısrar edildiği sürece yanlışlar birbirini izleyip gidecektir. Oysaki biz, İsviçre halkının, tarih boyunca din ve inanç özgürlüğü ile insan haklarına saygılı olduğunu biliyoruz. Hâlen sekiz milyon civarında nüfusu olan bu ülke halkının; % 48 i Katolik, % 44 ü Protestan, % 3 ü de Müslüman dır. Geriye kalan %5 i ateist veya başka dinlere mensuptur. Doğal olarak yoğunluk itibariyle Hristiyan dininden sonra ikinci sırayı alan Müslümanların; vakit, cuma ve bayram namazlarını ifa etmeleri için camiye ihtiyaçları vardır. Şüphesiz cami yapılınca, beraberinde minare yapımı da gündeme gelmektedir. Elbette cami olsun, minare olsun bunların nasıl ve nereye yapılacağı yahut hangi projenin uygulanacağı hususu ilgili yerel teknik kurumlarla istişare edilerek onaya bağlanacaktır. Nitekim birçok AB ülkesinde Tokyo Camisi - Japonya 18 Aralık 2009-128

de, benzer uygulama ile olumlu sonuçlar alınmıştır. En son Almanya Köln'de DİTİB tarafından yapılacak camide de benzer bir sorun yaşanmış ancak karşılıklı görüşmelerle problem aşılmıştır. Cami ve minare yapıldıktan sonra ezanın içerde veya minarede okunması ayrı bir konudur. Bilindiği kadarıyla bugüne kadar Avrupa ülkelerinde vatandaşlarımızca hizmete açılan kubbeli ve minareli camilerde bile ezan içerde okunmaktadır. Ezan sesinin minarelere verilmesi konusunda ısrarcı olunmamıştır. Ancak Başkanlığımızın Japonya nın başkenti Tokyo da yaptırdığı caminin ayrı bir özelliği vardır. Japon halkı ezan sesine itiraz etmemektedir. Böylece bu camide ezan; minaredeki ses cihazları aracılığı ile çevreye verilmektedir. Resmi Otorite ve Kiliselerin Sorumluluğu: Üzerinde yaşadığımız dünya; ulaşım ve iletişim sayesinde küçülen bir yerleşim merkezi hâline gelmiştir. Bu yerleşim merkezine tek bir kelime ile köy, şehir, ülke veya kıta diyebiliriz. Ancak dikkat edilmesi gereken en önemli husus; bu yerleşim yerlerinin hiçbirinin tek tip insanlardan oluşmadığıdır. Artık her birinde farklı din, inanç, düşünce, dil, ırk ve renklere mensup insanlar bulunmaktadır. Hâl böyle olunca resmî otoriteler, ötekilerin de hukukunu ve sosyal beklentilerini korumak zorundadırlar. Bu yönüyle İsviçre hükümeti; minare yapımını Bu uygulama beraberinde camilerin yapımını da tartışmaya açmaktadır. Konuya hangi açıdan bakılırsa bakılsın böyle bir anlayışın kabul edilmesi mümkün değildir. Çünkü ibadet yerleri siyasî ve ideolojik yerler değildir. oylama safhasına getirmeden önce konuyu bilimsel çevreler, yerel yönetimler, kilise teşkilatı, sivil örgütler ve en azından bu ülkede yaşayan Müslümanların temsilcileriyle istişare etmesi gerekirdi. Aksi hâlde konunun, sadece siyasî boyutuyla değerlendirilmiş olması yeterli değildir. Buna göre hükümet; zaman kaybetmeden tekrar yanlış iliklenen ilk düğmeye dönerek yapılan hatayı aklıselim ışığında düzeltmelidir. Benzer bir olay, 1926 yılında Fransa da yapılması planlanan Paris camisi ile minaresinin yapımında yaşanmıştır. Nitekim Fransa da Müslümanların isteği olarak gündeme gelen Paris Camii ve minaresinin inşaatına karşı, bazı tepkiler gündeme gelmiştir. Tartışmanın büyüdüğü hatta alevlendiği anlar bile olmuştur. İlgililerle yapılan istişareler sonucunda söz konusu mabedin, Fransızlarla bu ülkede yaşayan Müslümanlar arasında bir buluşma merkezi oluşturacağı ve taraflara bir sorumluluk yükleyeceği düşüncesi ağır basmıştır. Daha da önemlisi o gün Müslümanların problemlerini çözmekle görevlendirilen Marechal Liyautes şu veciz sözleriyle semavî dinler arasındaki barış ve hoş görüye dikkat çekmiştir: Yapımı devam eden Paris camiine ait minare, bir müddet sonra bu şehrin güzel gökyüzüne yükselecektir. Onun beraberinde getireceği ibadet ve duayı; Katoliklerin mabedi olan Notr Dame kilisenin kuleleri kıskanmayacaktır. (Müslüman DFrance, s. 60) Gerçekten bu anlamlı cümleler; o gün için Paris teki tansiyonu düşürmüş ve tarafların birbirlerini daha iyi anlamalarına zemin hazırlamıştır. Uzun bir süre sonra tarih bu kez İsviçre de tekerrür etmiştir. Henüz geç sayılmaz. Zira referandum sonrasında karşılaşılan tepkiler her düzeydeki sorumlulara yeniden düşünme ve hatayı düzeltme fırsatını vermiştir. Böylece durum; bilim, akıl ve uluslar arası hukuk çerçevesinde bir kez daha değerlendirilmelidir. Özellikle olayın sosyolojik ve psikolojik yönü ayrıca tahlil edilmelidir. Böylece dışarıda veya İsviçre de yaşayan Müslümanların olaya; soğukkanlı ve temkinli yaklaşmalarına yardımcı olunmalıdır. Gerçekten konu, kendi ilgi alanı içinde değerlendirilirse sonuca ulaşmak daha kolay olabilir. Tartışmalar kesinlikle doğu-batı, sağ-sol veya ideolojik zemine kaydırılmamalıdır. Yegâne çözüm; dinler, özgürlükler ve insan hakları bağlamında aranmalıdır. Aksi hâlde çoğunluğa dayalı demokrasi anlayışı iyi değerlendirilmediği takdirde bırakın özgürlük getirmeyi, en temel insan haklarını bile kısıtlamaktadır. gündem Aralık 2009-128 19