TÜRKİYE DE MASONLUK TARİHİ 4 BOJİDAR ÇİPOF Masonluğun 3-33 derecelerinin iki farklı dernek tarafında yürütüldüğünü yazı dizimizin 1. Bölümünde belirtmiştik. Bu bağlamda 4. Bölümde de şöyle dedik: Hep önde olan, gözler önünde ve bilinen oluşum; 1,2 ve 3. derecelerin yönetildiği Büyük Loca idi ve 1935 teki masonluğun kapatılması esnasında buzdağının büyük kısmı kapatılmadı ya da masonik deyişle uykuya yatmadı Unutuldu ya da unutturuldu
Uyku döneminde, bir müddet sonra Grand Komandör İsmail Hurşit vefat etti. Görevi Grand Komandör Kaymakamı (Vekili) Ramih Yener yönetti. Suprem Konsey in çalışabilmesi için en az 33. Dereceden 9 mason gerektiğini diğer bölümlerde belirtmiştik. O esnada çok sayıda 33. Derece mason vardı ancak bunlar ya CHP nin önde gelen isimleriydi ya da üst düzey bürokratlardı ve mevcut konjektürden dolayı yönetimde rol almak istemediler geride durdular. 1938 de, Suprem Konsey in kadük duruma düşmemesi için yani gerekli sayının dokuzdan daha z olmaması için, İsmail Memduh Altar, Ali Galip Taş ve Cevdet Hamdi Balın 33. Dereceye yükseltildiler. Tekrar on kişiye çıkan Suprem Konsey çalışmalarına başladı. Tabii bu çalışmalar, bir locada ve masonik usullere göre değildi. Masonlar toprak altına inmişlerdi. Genellikle Sirkeci de bir eczanenin üst katında toplanarak sadece idari yönden çalışılıyordu. Şubat 1938 de Ramih Ener in görev süresi doldu ve Mim Kemal Öke Grand Komandör yani 33.ler meclisinin başkanı oldu. Bir ülkede eğer 1.-3. Dereceleri yönetecek bir Büyük Loca yoksa masonik eski yasalara göre; 4.-33. Dereceleri yöneten Suprem Konsey, kendi bünyesinde ilk üç derecelerde çalışan localar kurabilirdi ve kuruldu Ama gerçekten gerekmedikçe ya da çok zorda kalınmadıkça tercih edilmeyen bu tür bir yapılanma 1965 e gelindiğinde Türk masonları arasındaki en büyük sorun halini alacak ve masonlar arasında bölünme yaşanacaktı... Bu suretle kurulan; İdeal, Kültür ve Ülkü locaları, 2. Dünya Savaşı nın da başlaması nedeniyle önemli bir varlık gösteremediler. Sadece İdeal Locası nın sık sık toplandığı hakkında kayıtlar mevcuttur. İsmet İnönü nün masonik çalışmalarla ilgili bilgi sahibi olduğu ve hatta cüzi de olsa para yardımı yaptığı hakkında masonik kaynaklarda ifadeler bulunmaktadır. İnönü nün masonlara yardım ettiği hususu ise kanımızca masonlarca yapılan bir spekülasyondan öte değildir. Çünkü Atatürk ün özel doktoru olan Mim Kemal Öke, o tarihte İnönü nün de doktoru durumundaydı ve Grand Komandör olmuştu. Mim Kemal Öke nin çabalarıyla ve gizli olarak çalışmalarını sürdüren Türk Masonluğu, 1948 de tekrar resmen dernekleşti. Bu dönem Türk Masonluğu nda 4. Dönemdir ve bu döneme geçmeden önce 1935 uykuya yatma hadisesi ile ilgili, çok fazla yanlış bilginin ortada olduğu, hatta masonlarca da bu konunun pek bilinmediği de göz önüne alınarak şu noktalarda bir analiz yapma gereği vardır. 1- Şükrü Kaya nın beyanının aksine genel kurulda alınmış bir fesih kararı yoktur. 2- Şifahen alınan kapanma ya da uykuya yatma kararı sadece ilk üç derece ile ilgili birimi bağlamıştır ve bu süreçte Suprem Konsey in varlığı kesintiye uğramamış ve dolayısı ile Masonluk 1935 te resmen kapatılmamıştır.
3- Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu 9 Mart 1951 tarih ve 176 sayılı kararı ve Yargıtay 1. Hukuk Dairesi nin üç ayrı kararı ile masonlar Halk Evleri ne intikal eden gayrimenkullerini geri almışlardır. 4. DÖNEM 1786 İskoç Riti Yasaları na göre bir ülkede ilk üç derecede çalışan, Büyük Loca ya bağlı localar olmaması durumunda; bu locaları Suprem Konsey de kurabilir ve tek dernek altında 1. Den 33. E kadar olan dereceleri yönetebilirdi. Mim Kemal Öke de bu yöntemi kullanarak derneği 1948 de tekrar faaliyete soktu, eski masonlardan hayatta kalanlarla irtibata geçildi ve yeni katılımlar sağlandı. 1951 e gelindiğinde alt derecelerin Suprem Konsey e bağlı olarak yapılan faaliyetler masonları fikirde ayrıştırmaya sevk etti ve daha evvelki bilgilerde de belirtildiği gibi 1965 te büyük bir ayrılığa sebep olacak olan süreç işlemeye başladı. Çünkü 28 Ocak 1951 de, yine Suprem Konsey e bağlı olarak Türkiye Büyük Mahfili kurulmuş ve Türkiye Yüksek Şurası na Tabi Büyük Mahfil Nizamnamesi bastırılmıştı. O dönemde kullanılan ritüellerin üzerinde de bu bağlılığa vurgu yapılıyordu. Örneğin ritüellerde de Türkiye Yüksek Şurası na Tabi 1. Derece Ritüeli şeklinde ibare bulunuyordu. 1909 dan itibaren muhafazakâr İngiliz Masonluğu nun Türkiye deki masonluğu tanımadığını yazmıştık ve bu durumdan rahatsız olan masonlar seslerini yükseltmeye başladılar. O kadar ki Türk Masonluğu nu bir hilkat garibesine benzeten söylemler başladı. Ankara da yaşayan bir mason olan Zühtü Velibeşe bu söylemi en sert olarak ortaya koyanlardandı. Zühtü Velibeşe nin 1955 te yazdığı Masonluğumuz Hakkında adlı bir kitapçık içeriğinde, masonların gelenekleriyle de bağdaşmayan cümleler yer aldı ve bu kitapçık büyük olay oldu. Zühtü Velibeşe; 1956 da Türkiye de Fran Masonluk adlı bir kitapçık daha yazdı. İngiliz Masonluğu na övgüler içeren bu kitapçıkta; Türk Masonluğu ile ilgili şu ifade yer aldı: Türkiye de Masonluk denen hüviyetin lâyıkıyla çalışmadığına herkes müttefiktir. ( ) Görülüyor ki Türkiye de masonluk diye tuhaf bir vaziyetle karşı karşıyayız. Bu süreç, 1956 de, Türkiye Büyük Locası adı altında Suprem Konsey in vesayeti altında olmadan alt derecelerle ilgili dernek kurulmasına kadar sürdü. Anlaşmazlıklar duruldu ancak muhafazakâr ve artık İngiltere tarafından tanınma arzusunda olanların baskısı başlamıştı.
30 Nisan 1957 de Suprem Konsey Büyük Loca ile bir konkordato yenilemesi yaptı. Türkiye Büyük Locası olan derneğin adı hâlâ kullanılan Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası olarak aynı yıl içinde değiştirilmiştir. 1959 da İngiltere Büyük Locası Büyük Üstadı, Türkiye ye geldi ve İstanbul ile Ankara da masonlarla görüşmeler yaptı. Türk Masonluğu nu gayrimuntazam sayanlar İngiltere ile bireysel yazışmalara başladılar. Bu gelişmelerin süregeldiği 1964 yılında, Süleyman Demirel hadisesi - ki bu hususu son bölümde ayrıca irdeleyeceğiz - patlak verdi. Ankara Bilgi Locası nda kayıtlı bir mason olan Süleyman Demirel; siyasi bir partiye genel başkan olma sürecindeydi. Masondur diyecek rakiplerine karşı kullanmak üzere mason olmadığına dair bir belgeyi dernekten istedi. Bu alışılmadık istek o zaman Büyük Üstad Kaymakamı olan Necdet Egeran tarafından sağlandı. Ama zaten çok karışık bir durumda olan masonlar arasında böyle bir belgenin verilmesi büyük bir infiale neden oldu. 28 Aralık 1964 de Büyük Loca; Süleyman Demirel le ilgili olarak zaten karışık olan durumu daha da karmaşık hale getiren bir levha (localarda okunan bildiri) yayınladı. Belgede Süleyman Demirel in mason olduğunu inkâr eden ve verilen belgeyi de savunan ifadeler yer almaktaydı. Bu durum zaten kaynayan Türk Masonluğu nu daha da karıştırdı. Bu gelişmeler sürerken Demirel in mason olduğu hakkında gazetelerde de belgeler dolaşmaya başladı. Hatta üye kayıt defterinin fotoğraflı sayfası da bu haberlerde yer aldı. Yön Dergisi ise masonik bir kaynaktan alındığı çok net belli olan bilgilerle bir tefrika yayınladı. Görünen oydu ki durumdan rahatsız olan masonlar medyaya konuşmuşlardı. Demirel hadisesi elbette ki Türk Masonluğu nun ayrılmasındaki hususlardan biridir. Ama ayrılığı tamamen buna bağlamak ise doğru değildir. Ancak Türk Masonluğu nu düzensiz sayan ve İngiltere ile tanınma yolunda çaba sarf edenlerce de Demirel hadisesinin çok iyi kullanıldığı da bir gerçektir. Süleyman Demirel belgesi ile ilgili kavganın da içinde olduğu tanınma ve sonrasında gerçekleşen seçim süreci yani 1965 Nisan sonu ile Mayıs başındaki gelişmeler Türk Masonluğu ile ilgili en önemli zaman dilimidir. Ve bu zaman dilimi için kısaca 65 Olayları denir O dönemde İngiltere ve İskoçya büyük localarıyla yazışmalar yapıldığını belirtmiş ve İngiltere tarafından tanınma için yapılan çabaları vurgulamıştık. Türk masonlar o esnada yakalarını İngilizlere kaptırdılar Örneğin İngiltere ve İrlanda büyük localarına yazılan mektuplara verilen karşılıklarda; Türkiye den gönderilen mektuplarda kendilerine kardeşim ifadesinin yer almaması istendi. Çünkü halen kendilerine göre Türklerin düzenli mason olmadıkları belirtildi. (Bu yazışmaların suretleri arşivimizdedir.)
İngilizler, buradaki masonluğu tanımak için şu iki farklı yöntemi önerdiler: 1- Türklerin İngiltere ye giderek yeniden mason olma öreni yapılması. 2- Ya da Türkiye ye İngilizlerin gelerek tüm mason derneği üyeleri için yeniden mason olma töreni yapılması Bu iki yöntem Türk masonlarca onur kırıcı olarak telakki edildi. Zira o ana kadar olan masonlukları yok sayılıyor ve yeniden mason olmuş gibi bir işlem yapılıyordu. Türkiye deki masonların bu reddi üzerine bir başka yöntem bulundu! İngilizler Türkiye ye gelecek ve masonları değil Büyük Loca yı esas alan bir Tanzim Töreni yapacak! Buna da şöyle bir formül buldular: 1909 daki Büyük Loca oluşumunda yer alan Resne Locası nın, Mısır dan ve İngiliz Masonluğu nca kabul gören bir locadan patent aldığı biliniyordu. Bir anlamda; İngilizlerce Sizin mayanız Resne Locası ile tutuyor gibi bir yaklaşım oldu Tanzim Töreni diye tanımlanan bir törenden sonra Türk Masonluğu, İngiliz Masonluğu ve onun paralelinde olan muhafazakâr büyük localar tarafından düzenli sayıldı. Bir ayrıntı: Türk masonları o süreçte fevkalâde baskı altına alan ve istediklerinin çoğunu elde eden İngilizler yapılacak Tanzim Töreni için kendileri gelmediler ve bu işlem için İskoçya Büyük Locası nı görevlendirdiler Yapılan törene hararetle alkış tutanlar olduğu kadar bunu Türk Masonluğu na büyük bir ihanet sayanlar ve hatta çok onur kırıcı bulanlar da oldu. Aslında yapılan bir kelime oyunundan ibaretti. Zira Tanzim Töreni diye bir tanımlama yoktu. Tanzim kelimesi Türk masonlara verilen efsundu Bu törenin İngilizce adı consecration du ve İngilizce yazışmaların tümünde de zaten bu şekilde yer aldı. Consecration un kelime anlamı takdis ya da kutsama dır. Ancak İngiliz Masonluğu Consecration u kutsama ya da takdis olarak değil de vaftiz olarak tanımlamaktadır ve zaten 29 Nisan 1965 te bu işlemi yapmak adına görevli olarak gelen İskoçya Büyük Locası Büyük Üstadı ve görevlileri, üzerlerinde papaz elbiselerini andırır giysilerle vaftiz töreni yaptılar. İskoçlar bu törende, ellerinde buhurdanlıklarla adeta bir kilise ayini icra etmişler, daha çok dinsel ve mistik bir görüntü arz eden bu törenden sonra çok büyük tepkiler olmuştur. (Yazarın Notu: Masonluk yıllarımda; Vedat Locası nda Türk Masonluk Tarihi adlı bir konferans verdim. Konferans sonrası katkılarda söz alan Eski Büyük Üstad Vedat Yeğinsu şu sözleri söyledi: Bize o gün yaptıkları resmen Hıristiyan vaftiz töreni gibi bir şeydi. Ben o gün çok utandım. Derneğin kapısından çıktığımda eldivenlerimi sokağa attım ve artık mason değilim dedim.
Tabii Vedat Yeğinsu nun masonik hayatı orada bitmedi. Sonraki yeni kurulan Büyük Loca da, Orhan Hançerlioğlu nun yönetim kurulunda görev aldı ve zamanla büyük üstatlığa kadar çıktı...) 1965 olayları; Türkiye de masonluğun kırılma noktasıdır. Tanzim Töreni nin hemen ardından, gündemde bir de genel kurul ve seçim süreci vardı. 2 Mayıs ta masonik teamüllere uymayan şekilde bir seçim yapıldı. Aslında bu bir anlamda da yönetimi ele geçirme operasyonuydu... 3-33 dizgesi içinde bulunan ve aralarında konkordato olan iki farklı dernek aynı zamanda, masonik teamülleri de gözetir. Bir aya yakın bir süre camia içinde çalkantılı bir dönem oldu ve bunun sonucu olarak 28 Mayıs 1965 te Suprem Konsey, seçimle yönetimi yenilenen Büyük Loca ya bir mektup göndererek, seçimin masonik geleneklere göre yapılmadığından henüz kendilerini tebrik etme durumunda olmadıklarını vurguladı ve 13 Haziran a kadar bu durumun düzeltilmesini talep etti. O arada Yüksek Yargılama Kurulu; (O zamanki adı: Yüksek Şüra Haysiyet Divanı) olaylara karışan 33 dereceli Ekrem Tok için bir yıl men ve 29 dereceli Necdet Egeran için ise masonluktan ihraç kararı aldı. Yapılanı, Suprem Konsey in, Büyük Loca nın içişlerine müdahale etmesi olarak değerlendiren Büyük Loca Yönetimi, 7 Haziran tarihli bir bildiriyi Suprem Konsey e ve tüm localara okunmak üzere gönderdi. Kullanılan ağır ifadeler localarda tepkiye neden oldu. İstanbul dan 11 ve İzmir den 5 locanın saygıdeğer üstadı (locanın başkanı) ortak bir dilekçe imzaladılar ve Büyük Üstadın derhal istifa etmesi gerektiğini belirttiler. Büyük Loca, 27 Temmuz da Suprem Konsey e bir başka mektup yazarak; içişlerine karışmamasını, aksi takdirde aralarındaki konkordatonun fes edileceğini bildirdi. Ortalık çok karışmıştı ve konu hakkında eksik bilgisi olan masonlar Suprem Konsey e başvurarak konu hakkında açıklayıcı ve ayrıntılı bilginin verilmesini talep ettiler. Suprem Konsey; bunun üzerine 31 Temmuz tarihli bir başka bildiri yayınladı. Bu bildiride iki dernek arasındaki konkordatonun kuralları ve masonik gelenekler vurgulandı Seçimin yasalara uygun olmaması sebebiyle, Suprem Konsey in gayrimuntazam bir Büyük Loca Yönetim Kurulu na karşı kararlarında serbest olduğuna vurgu yapıldı. Bu bildiri bir üst yazı ile 3 Ağustos ta Büyük Loca ya da iletildi. Bu gelişmeler esnasında Büyük üstad Necdet Egeran 14 Kasım da istifa etti. 5 Ocak 1966 da olağan üstü genel kurul yapıldı. Ancak kurula gelenler Büyük Üstad koltuğunda Egeran ı yine karşılarında buldular. Egeran kurulda kendisini şöyle savundu: Kendi locam benim istifamı kabul etmediğinden görevdeyim. Tabii baskılar karşısında istifası geçerli sayıldı ve yapılan seçimde Hayrullah Örs Büyük Üstad olarak seçildi. Masonlar daha da karıştı
Yüksek Yargılama Kurulu nun kararlarına rağmen Ekrem Tok ve Necdet Egeran localara katılmaya devam ettiler. 3. Derecede süresi dolanlara zorluk çıkartılarak terfi işleri yapılmadı ve bu masonların 2. Derneğe geçişleri engellendi. Ve sonunda Suprem Konsey 18 Nisan 1966 tarihli iki sayfalık bir bildiri yayınlayarak hadiselerin bir özetini yaptı ve iki mason derneği arasındaki konkordatonun fesih edildiğini açıkladı. Yoğun bir istifa trafiği başladı 5. DÖNEM İstifa edenler; 4 Haziran 1966 da 7 yeni loca oluşturdular ve Türkiye Büyük Mason Mahfili ni kurdular. (Bu adı sonraki süreçte, hâlâ kullanılan Özgür Masonlar Büyük Locası olarak değiştirdiler.) İlk Büyük Üstad olarak Orhan Hançerlioğlu seçildi. Suprem Konsey yeni kurulan Büyük Loca ya 21 Haziran tarihli ve 157 sayılı bir mektup yollayarak kutladı. Aynı tarih ve 158 sayılı bir mektupla ise Suprem Konsey e ait olan Tepebaşı 111 numaradaki binayı kullanma izni de verdi. Aynı tarihli ve 159 sayılı bir başka mektupla ise Ali Galip Taş, Burhaneddin Develioğlu ve Selami Işındağ ın Büyük Loca ile konkordato yapmaya görevlendirildiklerini duyurdu. Bu gelişmelerle; Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası cephesinde yüksek dereceler ve dolayısı ile Suprem Konsey eksikliği oldu. Onlar da kendi görüşleri çerçevesinde, 1967 yılında ikinci bir Suprem Konsey kurdular. Bugün, Türkiye de Büyük Loca bazında çalışan Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası ile Özgür Masonlar Büyük Locası nın tarihsel süreci dizimizin bu kısmında bitti --------------- Bu yazı dizimizde birkaç kez tekrarladık! Yazdıklarımız masonları tatmin etmemiştir zira yazımızda masonları övmedik. Bu yazı dizimiz mason karşıtlarını da tatmin etmeyecektir dedik zira masonları bilinçsiz bir şekilde yermedik ya da küfür etmedik Mümkün olduğunca anlaşılabilir bir şekilde az bilinen masonluk konusunu gözler önüne sermeye çalıştık. Sorulan ve sorulması muhtemel çok hususa ve masonluk hakkındaki şahsi kanaatlerimiz ile kendimizce bir analize ise 5. Bölümde yani bu dizimizin SONUÇ kısmında yer vereceğiz. http://www.ilk-kursun.com/haber/100484 http://www.bagimsizmedya.com/turkiyede-masonluk-tarihi-4