GENEL EKONOMİ VE MALİ SİSTEM GENEL EKONOMİ. Sermaye Piyasası Faaliyetleri Temel Düzey Lisansı Eğitimi MART 2011 TSPAKB



Benzer belgeler
Sermaye Piyasası Faaliyetleri İleri Düzey, Türev Araçlar, Kredi Derecelendirme ve Kurumsal Yönetim Derecelendirme Uzmanlığı Lisansı Eğitimi

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR...

Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120

MİKRO EKONOMİ PERAKENDE SATIŞ VE MAĞAZA YÖNETİMİ ÖNLİSANS PROGRAMI ÖĞR.GÖR. ZEKAİ ÜNAL YRD.DOÇ.DR. ATA ŞENLİKÇİ

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR

İktisada Giriş I. 17 Ekim 2016 II. Hafta

2018/1. Dönem Deneme Sınavı.

İKTİSADA GİRİŞ - 1. Ünite 4: Tüketici ve Üretici Tercihlerinin Temelleri.

İçindekiler kısa tablosu

2.BÖLÜM ÇOKTAN SEÇMELİ

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

GENEL EKONOMİ DERS NOTLARI

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ... v İÇİNDEKİLER... vi GENEL EKONOMİ 1. Ekonominin Tanımı ve Kapsamı Ekonomide Kıtlık ve Tercih

FİYATLAR GENEL DÜZEYİ VE MİLLİ GELİR DENGESİ

iktisaoa GiRiş 7. Ürettiği mala ilişkin talebin fiyat esnekliği değeri bire eşit olan bir firma, söz konusu

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA

1 MAKRO EKONOMİNİN DOĞUŞU



İKTİSAT BİLİMİ VE İKTİSATTAKİ TEMEL KAVRAMLAR

Kamu bütçesi, Millet Meclisi tarafından onaylanıp kanunlaşan ve devletin planlanan gelir ve harcamalarını gösteren yıllık bir programdır.

Bölüm 4 ve Bölüm 5. Not: Bir önceki derste Fiyat, Piyasa kavramları açıklanmıştı. Derste notlar alınmıştı. Sunum olarak hazırlanmadı.

Genel Ekonomi Ders Kodu: 1008 Sermaye Piyasası Faaliyetleri Düzey 3 Prof. Dr. Kerem Alkin

İktisat Nedir? En genel haliyle İktisat bir tercihler bilimidir.

Uluslararası Para Sisteminin Tarihi

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME MALİYE POLİTİKASI 1 SORULAR

IS-LM MODELİNİN UYGULANMASI

İktisada Giriş I. 31 Ekim 2016

Ödemeler Bilançosunda Denge: BP Eğrisi

IS-LM-BP Grafikleri. B. Sabit kur rejimi ve tam (sınırsız) sermaye hareketliliği altında politikaların etkinliği:

IS-LM-BP Grafikleri. A. Sabit kur rejimi ve tam (sınırsız) sermaye hareketliliği altında politikaların etkinliği:

Ekonomi I. Doç.Dr.Tufan BAL. 6.Bölüm: Tüketici Davranışı Teorisi

TARIM ÜRÜNLERİ TİCARETİNİN ULUSLARARASI BOYUTU

BİRİNCİ SEVİYE ÖRNEK SORULARI EKONOMİ

EKONOMİK SÜREÇ İÇİNDE DEVLETİN FONKSİYONLARI KAMU HİZMETLERİ DIŞSALLIKLAR KAMU HARCAMALARININ ARTIŞINA YÖNELİK GÖRÜŞLER

ÜNİTE:1. İktisadın Temel Kavramlarına Giriş ÜNİTE:2. Arz, Talep ve Piyasa Dengesi ÜNİTE:3. Talep ve Arz Esneklikleri ve Uygulamaları ÜNİTE:4

Mikroiktisat Final Sorularý

MAKRO İKTİSAT KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ(KARMA)

DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT

EKONOMİ SORULARI VE CEVAPLARI

DERS İÇERİĞİ. Para-Banka Teori ve Politikası. Zorunlu DERS HEDEFİ

3. BÖLÜM DÖVİZ PİYASASI

Genel Ekonomi Ders Kodu: 1008 Sermaye Piyasası Faaliyetleri Düzey 3 Prof. Dr. Kerem Alkin

3. Keynesyen Makro İktisat Teorisi nin Bazı Özellikleri ve Klasik Makro İktisat Teorisi İle Karşılaştırılması

gerçekleşen harcamanın mal ve hizmet çıktısına eşit olmasının gerekmemesidir

BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ

2016 YILI I.DÖNEM AKTÜERLİK SINAVLARI EKONOMİ

Ekonomi. Doç.Dr.Tufan BAL. 3.Bölüm: Fiyat Mekanizması: Talep, Arz ve Fiyat

ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... XI BİRİNCİ BÖLÜM MAKRO İKTİSADA GİRİŞ

Dış Ticaret Politikası. Temel İki Politika. Dış Ticaret Politikası Araçları Korumacılık / İthal İkameciliği

Finansal Piyasa Dinamikleri. Yekta NAZLI

Ünite 3. Ana Ekonomik Sorunlar Ve Ekonomik Düzen. Büro Yönetimleri Ve Yönetim Asistanlığı Önlisans Programaı EKONOMİ. Ögr. Öğr.

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

SORU SETİ 7 IS-LM MODELİ

BÖLÜM 9. Ekonomik Dalgalanmalara Giriş

A İKTİSAT KPSS-AB-PS / Mikroiktisadi analizde, esas olarak reel ücretlerin dikkate alınmasının en önemli nedeni aşağıdakilerden

Faktör Donatımı Teorisi (Heckscher Ohlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri. Heckscher Ohlin Modelinden Çıkartılan Teoremler

AZALAN VERİMLER KANUNU

SORU SETİ 10 MALİYET TEORİSİ - UZUN DÖNEM MALİYETLER VE TAM REKABET PİYASASINDA ÇIKTI KARARLARI - TEKEL

İÇİNDEKİLER. Önsöz... iii. KİTABIN KULLANIMINA İLİŞKİN BAZI NOTLAR ve KURUM SINAVLARINA İLİŞKİN UYARILAR... 1 BİRİNCİ BÖLÜM İKTİSATIN TEMELLERİ

Dış Ticaret Politikasının Amaçları

Tufan Samet ÖZDURAK THEMIS MAKRO İKTİSAT

ÜRETİM ve MALİYETLER. Üretim Fonksiyonu Kısa Dönemde Üretim Fonksiyonu. Doç.Dr. Erdal Gümüş

MAKROİKTİSAT BÖLÜM 1: MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ. Mikro kelimesi küçük, Makro kelimesi ise büyük anlamına gelmektedir.

A İKTİSAT KPSS-AB-PS/2007

DERS NOTU 09 DIŞLAMA ETKİSİ UYUMLU MALİYE VE PARA POLİTİKALARI PARA ARZI TANIMLARI KLASİK PARA VE FAİZ TEORİLERİ

TAM REKABET PİYASASINDA DENGE FİYATININ OLUŞUMU (KISMÎ DENGE)

Devlet fiyat kontrolü ederek piyasaya müdahale edebilir. Bunun en temel 2 yolu vardır:

2001 KPSS 1. Aşağıdakilerden hangisi A malının talep eğrisinin sola doğru kaymasına neden olur?

Ayrım I. Genel Çerçeve 1

TARIM ÜRÜNLERİ TİCARETİNİN ULUSLARARASI BOYUTU

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

Komisyon İKTİSAT ÇEK KOPAR YAPRAK TESTİ ISBN Kitapta yer alan bölümlerin tüm sorumluluğu yazarlarına aittir.

Selçuk Üniversitesi 26 Aralık, 2013 Beyşehir Turizm Fakültesi-Konaklama İşletmeciliği Genel Ekonomi Dr. Alper Sönmez. Soru Seti 3

Editörler Yrd.Doç.Dr. Bülent Altay & Yrd.Doç.Dr. Temur Kurtaslan GENEL EKONOMİ

KAMU YÖNETİMİ LİSANS PROGRAMI

Bölüm 5 ARZ VE TALEP UYGULAMALARI

p0=10, p1=15, q0=1, q1=0.5kg ise talebin fiyat esnekliği -1 dir. (0.5-1)/1 bölü (15-10)/10

İKTİSAT. İktisata Giriş Test Dolmuş ile otobüs aşağıdaki mal türlerinden

DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT. 1. Ekonominin bulunduğu noktanın, üretim olanakları eğrisinin solunda olması aşağıdakilerden hangisini gösterir?

İktisada Giriş I. 17 Ekim 2016 II. Hafta

İKTİSAT ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA DERS İÇERİKLERİ. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

Ekonomi I FĐRMA TEORĐSĐ. Piyasa Çeşitleri. Tam Rekabet Piyasası. Piyasa yapılarının çeşitli türleri; Bir uçta tam rekabet piyasası (fiyat alıcı),

SAY 203 MİKRO İKTİSAT

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

MALİYE POLİTİKASI KISA ÖZET KOLAYAOF

TOPLAM TALEP VE TOPLAM ARZ: AD-AS MODELİ

1.BÖLÜM GENEL TANIMLAR

ULUSLARARASI EKONOMİK İLİŞKİLER: IS-LM-BP MODELİ

A ALAN BİLGİSİ TESTİ İKTİSAT

Adı Soyadı: No: Saat: 08:30

ÇALIŞMA SORULARI TOPLAM TALEP I: MAL-HİZMET (IS) VE PARA (LM) PİYASALARI

6. Tüketici Davranışları ve Seçimleri 6.1. Tüketici Kuramına Giriş 6.2. Tüketici Dengesi. Ders içeriği (6. Hafta)

Ders Notları Dr. Murat ASLAN. Bu notlar; Prof. Dr. ABUZER PINAR ın MALĠYE POLĠTĠKASI ders kitabından faydalanılarak hazırlanmıştır.

1. Temel Kavramlar ve Tüketici Davranışı. 2. Arz,Talep ve Esneklik. 3. Üretim,Maliyetler ve Firma Davranışı. 4. Mal ve Faktör Piyasaları

MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ

Transkript:

GENEL EKONOMİ Sermaye Piyasası Faaliyetleri Temel Düzey Lisansı Eğitimi MART 2011

Bu notlar, Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği () tarafından SPK Lisanslama Sınavlarına kaynak oluşturmak amacıyla hazırlanmıştır. Bu notlarda yer alan her türlü bilgi, değerlendirme, yorum ve istatistikî değerler hazırlandığı tarih itibariyle, Prof. Dr. Kerem ALKİN tarafından temin edilerek derlenmiş, Yrd.Doç.Dr. Ertuğrul KIZILKAYA ve Yrd.Doç.Dr. Akif İÇKE tarafından güncellenerek geliştirilmiştir. Bilgilerin hata ve eksikliğinden doğabilecek zararlardan hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Bu notlarda yer alan bilgiler kaynak gösterilmek şartıyla izinsiz yayınlanabilir, ancak ticari amaçla çoğaltılamaz ve satılamaz.

GİRİŞ Bu kılavuzda yer alan bilgiler, Sermaye Piyasası Faaliyetleri Temel Düzey lisanslama sınavının konularından Genel Ekonomi yi içermektedir. Kılavuz, Temel Kavramlar, Arz ve Talep Analizi, Piyasa Türleri (Reel Kesim - Finansal Kesim Ayırımı), Piyasaların İşleyiş Mekanizması ve Etkileşimleri, Para ve Maliye Politikaları, Kamu Dengesi ve Bütçe Açıklarının Finansmanı, Makro Ekonomik Göstergeler ve Yorumu olmak üzere altı bölümden oluşmaktadır. Sınavlarda Genel Ekonomi ile ilgili çıkacak soru sayısı 25 tir. Katılımcılara başarılar dileriz.

1 TEMEL KAVRAMLAR --------------------------------------------------------- 3 1.1 Dünya Ekonomisinin Tarihsel Gelişimi -------------------------------------------- 4 1.2. Tüketici Dengesi Analizi --------------------------------------------------------- 32 1.3. Üretici Analizi ve Optimum Faktör Bileşim Oranının Belirlenmesi ------------- 39 1.4. Genel Denge Analizi ------------------------------------------------------------- 42 2 ARZ VE TALEP ANALİZİ --------------------------------------------------- 47 2.1 Talebi ve Arzı Etkileyen Bağımsız Değişkenler -------------------------------- 47 2.2 Arz-Talep Dengesi --------------------------------------------------------------- 49 2.3 Görünmeyen El Mekanizması --------------------------------------------------- 50 2.4 Üretici-Tüketici Rantı ------------------------------------------------------------ 51 2.5 Toplam Arz-Toplam Talep Eşitliği ----------------------------------------------- 52 2.6 Pigou Etkisi ---------------------------------------------------------------------- 53 2.7 Arz-Talep Kaymaları ------------------------------------------------------------ 53 2.8 Esneklik (Elastikiyet) Kavramı ------------------------------------------------- 57 2.9 Arz ve Talep Analizinde Uygulamadan Örnekler ------------------------------- 62 2.10 Piyasa Fiyatlarının Oluşumunda Devlet Müdahalesi ----------------------------63 3 PİYASA TÜRLERİ, REEL KESİM - FİNANSAL KESİM AYIRIMI, PİYASALARIN İŞLEYİŞ MEKANİZMASI VE ETKİLEŞİMLERİ ---------------------------- 66 3.1 Alım-Satımı Yapılan Ürünler Açısından Piyasa Türleri -------------------------- 66 3.1.1 Reel Kesim-Finans Kesim (Mali Sistem) İlişkileri ------------------------------ 67 3.2 Rekabet Açısından Piyasa Türleri ----------------------------------------------- 68 3.3 Tam Rekabet ve Monopol Piyasasında Firma Dengesi ------------------------- 69 3.3.1. Tam Rekabet Piyasasında Kısa Dönem Firma Dengesi--------------------------70 3.3.2. Tam Rekabet Piyasasında Uzun Dönem Firma Dengesi-------------------------74 3.3.3. Monopol Piyasasında Kısa ve Uzun Dönem Firma Dengesi ---------------------75 3.3.4. Monopolcü Rekabet Piyasasında Firma Dengesi---------------------------------77 3.3.5. Oligopol Piyasasında Firma Dengesi----------------------------------------------78 4 PARA VE MALİYE POLİTİKALARI -----------------------------------------82 4.1 Ekonomi Politikaları ------------------------------------------------------------- 82 4.2 Maliye Politikası ----------------------------------------------------------------- 86 4.3 Para Politikası -------------------------------------------------------------------- 88 4.4 Enflasyon Hedeflemesi ---------------------------------------------------------- 92 4.5 Daraltıcı ve Genişletici Ekonomi Politikaları ------------------------------------ 97 4.6 Para Politikası Araçları ile Makro Büyüklükler Arasındaki İlişkiler ------------- 98 4.7 Ekonomi Politikalarının Belirlenme Mekanizması ------------------------------101 4.8 Enflasyonist Ortamda Para ve Maliye Politikalarının Belirlenmesi ------------101 5 KAMU DENGESİ VE BÜTÇE AÇIKLARININ FİNANSMANI ---------------105 5.1 Kamu Kesimi Genel Dengesi --------------------------------------------------- 106 5.2 Kamu Kesimi ------------------------------------------------------------------- 106 5.3 Merkezi Yönetim Bütçesi ------------------------------------------------------- 106 5.4 Bütçe Açığı ---------------------------------------------------------------------- 107 5.5 Bütçe Açığı'nın Finansmanı ve Bütçe Nakit Açığı ------------------------------ 107 6 MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER VE YORUMU ----------------------- 113 6.1 Makro Ekonomik Göstergelerin Analizi ---------------------------------------- 114 6.1.1 Ekonomik Büyüme ile İlgili Makro Ekonomik Göstergeler -------------------- 115 6.1.2 Fiyat Hareketleriyle İlgili Makro Ekonomik Göstergeler ---------------------- 137 1

6.1.2.1 2005 Yılında Yeni Fiyat Endeksleri -------------------------------------------- 139 6.1.2.2 Enflasyon Hedeflemesi ve Fiyat Hareketlerinde Son Durum----------------- 142 6.1.3 Ödemeler Dengesi İle İlgili Makro Ekonomik Göstergeler -------------------- 142 6.1.4 2011 Yılına Yönelik Makroekonomik Hedefler ve Beklentiler-------------------146 2

1) TEMEL KAVRAMLAR EKONOMİ BİLİMİ: Ekonomi bir bilim dalı olarak, kaynakların sınırlı, buna karşılık insanoğlunun ihtiyaçlarının sonsuz olması nedeniyle, çeşitli sorulara yanıt arayan bir bilim dalı olarak ortaya çıkmış ve gelişme göstermiştir. Ekonomi Bilimi, bu yönüyle kısıtlı kaynaklar ile hangi malın, kimin için, ne miktarda üretileceği ve kimler tarafından tüketileceği sorularına ve fiyatın oluşum mekanizmasını algılamaya çalışan bir bilim dalıdır. Başka bir ifade ile ekonomi, alternatif kullanım alanları olan kıt kaynakların insan ihtiyaçlarını karşılamak üzere nasıl kullanıldıkları problemi ile ilgilenen sosyal bir bilimdir. İnsanların ihtiyaçlarının, bu ihtiyaçlarını karşılamakta kullandıkları kaynaklardan daha fazla olması kıtlık sorununu doğurmaktadır. İşte ihtiyaçlar ile kaynaklar arasındaki dengesizlik Kıtlık Kanunu olarak adlandırılmaktadır. Ekonomi Bilimi çeşitli sorulara yönelik cevapları Mikro ve Makro İktisat (Ekonomi) başlıkları altında aramaktadır. Mikro Ekonomi: Ekonominin mikro üniteleri olarak tüketicilerin ve firmaların ekonomik davranışlarını, ihtiyaç, fayda, değer ve fiyat kavramlarının tanımlarını gerçekleştiren Mikro Ekonomi, piyasa türlerini, piyasaların işleyiş mekanizmasını ve farklı piyasa koşullarında firma dengesinin nasıl oluştuğunu da araştırmaktadır. Mikro iktisat, tek mal ya da faktöre yönelik piyasa işleyişini ve bireysel karar birimlerinin ekonomik davranışlarını incelemektedir. Tüketicinin fayda maksimizasyonu, firmaların kâr maksimizasyonu, bir mal, hizmet veya üretim faktörünün arz talep eğrileri ve piyasa dengesi, nispi fiyatların belirlenmesi gibi konular mikro ekonominin alanına girmektedir. Makro Ekonomi: Ekonominin ülke ekonomisi ve dünya ekonomisini ilgilendiren konu başlıklarını inceleyen bir ana alt daldır. İstihdam, büyüme, enflasyon, kamu dengesi, dış ticaret, ödemeler dengesi para arzı, para talebi gibi konu başlıkları makro ekonominin ilgi alanına girer. EKONOMİ BİLİMİ MİKRO EKONOMİ (Fiyat Teorisi) MAKRO EKONOMİ Ekonominin Mikro Ünitelerini Ele Alır. Ekonominin Makro Üniteleriyle, 1. Tüketiciler: Gerçek ve Tüzel Kişiler yani Ülke ve Dünya Ekonomisiyle 2. Tedarikçiler: Üretici ve İthalatçı Firmalar İlgilenir. 3. Piyasa: Üretici ve Tüketicilerin Bir Araya 1. Ekonomik Büyüme ve Geldiği Ortam Kalkınma 3

2. Ekonomi Politikaları 3. Para Teorisi 4. Uluslararası Ekonomik İlişkiler Mikro ekonominin alt dalının amacı, tüketiciler ile üretici ve ithalatçı firmaların, yani tedarikçilerin doğru ekonomik davranışlarını anlamaya çalışmaktır. Yani, tüketicilerin ekonomik davranışlarını veya kararlarını etkileyen değişkenler nelerdir? Keza, tedarikçilerin ekonomik kararlarını neye göre belirledikleri, üretimle ve ithalatla ilgili kararlarını nasıl aldıkları, firmaların kaç adet malı üretmesi gerektiği, ne kadarını piyasaya sürmeleri gerektiği de önemlidir. Ayrıca, gerek tüketicilerin, gerekse de tedarikçilerin malın piyasa fiyatının belirlenmesindeki rolleri de incelenen diğer bir başlıktır. Son olarak, tüketicilerin ve firmaların farklı piyasa koşullarında nasıl farklı davranışlar gösterdikleri, tüketicilerin ve tedarikçilerin farklı davranışlarının malın piyasa fiyatını nasıl değiştirdiği mikro ekonominin alanına girer. Bu boyutuyla bakıldığında, mikro ekonominin önemi, malın piyasa fiyatının nasıl belirlendiğini araştıran bir alt dal olmasıdır. Sözün özü, piyasa farklılaştıkça, malın piyasa fiyatı da değişmektedir. Makro ekonomi alanı ise, ekonominin makro üniteleriyle ilgilenir. 1929 Ekonomik Buhranı na kadar ekonomi biliminde bilim adamları, mikro ekonomi alanına yönelik başlıklara ağırlık vermişlerdir. Fakat 1929 Ekonomik Buhranı dünya ekonomisinde işsizlik, deflasyon ve ekonomik daralmaya yol açınca, mikro ekonomi alanına yönelik konular göreceli olarak önemini kaybetmiş ve işsizlik, gelir dağılımı, ekonomik büyüme gibi konular öne çıkmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, pek çok eski sömürge ülkesinin siyasi bağımsızlıklarını kazanması ve ekonomik bağımsızlık mücadelesinin başlaması, 1970 li yıllardaki petrol krizleri, gelir dağılımı sorunları, küresel yoksulluk benzeri konu başlıkları, makro ekonomi alanındaki çalışmaların daha yoğunluk kazanmasına neden oluşturmuşlardır. 1.1 Dünya Ekonomisinin Tarihsel Gelişimi Ekonomi bilimi, 16. Yüzyıl dan itibaren Merkantilizm, Fizyokrasi felsefesinin etkisi ve 18. Yüzyıla damgasını vuran Klasik Okulun katkılarına rağmen, esas olarak Neo-Klasik Akım veya Okul ile bugünkü bilimsel çerçevesini kazanmıştır. Merkantilizm, devletçi bir felsefe okulu iken, Fizyokrasi Okulu ve Klasik Okulun daha liberal görüşleri savundukları ifade edilebilir. Nitekim, söz konusu okulların veya akımların oluşturduğu felfsefi alt yapıyı, Neoklasik Okul metamatik bilimi ile buluşturmuş ve varsayımlar cebirsel ve geometriksel bir özellik kazanmıştır. Bugünkü modern ekonominin temellerinin 16. Yüzyıl dan itibaren atıldığın ifade etsek de, insanoğlunun uygarlık yaşamı içerisinde ekonomik konularla tanışıklığı M.Ö. 5000 li yıllara kadar uzanmaktadır. İnsanoğlu, tarıma dayalı yerleşik toplum düzenine geçtiğinden itibaren, ilkel kavim yaşantısı içerisinde dahi, temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak çeşitli malları temin etme mücadelesine girişmiş ve bir mübadele sistemi oluşturmuştur. İlkel kavim yaşantısı içerisinde ihtiyaçların karşılanmasına yönelik 4

olarak, trampa ekonomisi dediğimiz malın malla takas edildiği bir mübadele şekline bağlı olarak, insanoğlu ihtiyacı olan çeşitli malları temin etmeye çalışmıştır. M.Ö. 3000 li yıllara geldiğimizde ise, uygarlık yaşamındaki ve insanoğlunun zekasındaki gelişmeye bağlı olarak, bazı kavramların sorgulandığını ve trampa ekonomisi denilen takasa dayalı mübadele sisteminin yeterli gelmediği görülmektedir. Bu nedenle, insanoğlunun ekonomi ile bağlantılı olarak M.Ö. 3000 li yıllarda ilk tanıştığı kavramlar, ihtiyaç, fayda, değer ve fiyat kavramları olarak tarif edilebilir. Yani, insanoğlu artık fiyata dayalı bir mübadele sistemi ni oluşturmanın eşiğindedir. O halde, insanoğlunun beşbin yıla yakın bir süredir fiyata dayalı bir mübadele sistemi kullandığı ifade edilebilir. Bu nedenle, fiyata dayalı mübadele sisteminin ana kurgusunun, döngüsünün ihtiyaç, ihtiyacı karşılayan mal veya hizmet, ihtiyacın karşılanması ölçüsünde elde edilen fayda, faydaya dayalı mal ve hizmet değeri ve değere bağlı bir fiyatlandırma olduğu vurgulanabilir. Dolayısı ile, dünya ekonomisinin gelişimine ışık tutan kilometre taşlarını irdelemek ve ardından söz konusu kavramların anlamını tek tek ele almak yerinde olacaktır. Dünya ekonomisin tarihsel gelişmi açısından, Küresel Rekabet olarak ifade edilen kavramın gelişim sürecine bakıldığında, 15. yüzyılın ikinci yarısından, 16. yüzyılın ilk yarısına kadar uzanan bir dönemi başlangıç noktası olarak ele almak yanlış olmayacaktır. Avrupa Devletleri arasındaki liderlik mücadelesi ve bu mücadelenin tetiklediği ticaret savaşları, aynı malı daha ucuza üretebilen ekonominin rekabette öne çıkmasına dayalıdır. Bu rekabet, hammadde ve işgücü maliyetlerini minimize etmek adına, sömürgeciliği ve köleliği kurumsallaştıran bir süreci de beraberinde getirmiştir. Bu döneme damgasını vuran Merkantilizm felsefesi, her devlete, elde ettiği ticari avantajları ve gerçekleştirdiği ihracat neticesinde elde ettiği altınlarla zenginleşen hazinesini korumak adına daha güçlü bir ordu ve donanmayı da önermektedir. Söz konusu rekabet sürecinde, bir devletin bölgesel lider olabilmesinin temel kuralı, Ekonomik Güç, Askeri Güç ve Siyasi Güç eş zamanlı ve eş ölçüde bir araya getirebilmesiydi. Bu üç temel güç unsurunu bir araya getirmeye çalışan Britanya, Fransa, İspanya ve Portekiz arasında önemli bir rekabet mücadelesi gözlendi. Osmanlı İmparatorluğu, bu rekabet sürecinde, okyanusa kıyısı olmayan devlet olma dezavantajı ile, yarıştan çekilmek durumunda kaldı. Zaman içerisinde, sömürgelerinin coğrafik dağılımını çeşitlendiremeyen İspanya ve Portekiz de bu mücadeleden çekilmek durumunda kaldılar ve 19. Yüzyılın başından itibaren Bölgesel Rekabet mücadelesi, Küresel Rekabet mücadelesine dönüşürken, masanın etrafından oturan ülkeler Britanya, Fransa, Almanya, ABD ve Japonya olarak tanımlanmaktaydı. Tam bir yüzyıl sonra, ABD nin masanın başına geçeceği ve diğer ülkelerin onun himayesinde kapitalizmin paylaşımında masanın etrafında yer alacağı tahmin dahi edilemezdi. Bu noktada, Küresel Rekabet in ilk önemli aktörü olan Britanya İmparatorluğu, Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk unvanını ancak 80 yıl koruyabilmiştir. İkinci Dünya Savaşı nın Avrupa bacağı tamamlanırken, Britanya Kapitalist Sistem in liderliğini ABD ye devretmiştir. 5

1750 lerden itibaren hız kazanan ve 19. Yüzyıl da buhar gücü nün devreye girmesi ile birlikte, kütlesel üretimle tanışan sanayileşme süreci, dünyanın gelişmiş ülkelerinde bankacılık sektörünün gelişimine de katkı sağladı. Aynı dönemde, sanayileşme sürecinin gerisinde kalan Osmanlı Devleti, imparatorluk bütçesinin açıklarını kapatmak amacıyla dış borçlanmaya hız vermiştir. Genç Cumhuriyet ise, ekonomik bağımsızlığını kazanma adına, bir yandan sanayileşmesine hız vermiştir; bir yandan da kendi Merkez Bankasını oluşturmayı bilmiştir. İkinci Dünya Savaşı nın bitimiyle birlikte, sanayileşme sürecini önemli ölçüde üstlenmiş olan devlet, özel sektörün önünü açacak hamlelere ağırlık vermiştir. Türkiye nin öteden beri en temel zafiyeti olan sermaye yetersizliği ne rağmen, özel sektör sanayileşme sürecinde üzerine düşen görevi yerine getirme becerisini gösterebilmiştir. Bu noktada, Türk ekonomisinin 1980 li yıllardan bu yana süregelen liberalleşme dönemi çerçevesinde, ithal ikamesi dönemin etkilerini geride bırakarak, dünya ekonomisinde ürünleri ile söz sahibi olma mücadelesi verdiği bir gerçektir. 1980 li yılların başında yıllık bazda 3 milyar doları dahi zor bulan bir ihracat hacminin, 2006 yılı sonu itibariyle 82 milyar dolara ulaşacak olması, Türk ekonomisinin bu süreci, kendisine sunulan imkanlar ölçüsünde iyi değerlendirdiğini göstermektedir. Bu noktada, 2000 yılında 27 milyar dolar seviyesindeki Türkiye nin ihracat hacminin, 2006 yılı sonunda 3 e katlanmış olacağı da unutulmamalıdır. Bu hacimsel genişleme de, nitekim Türkiye nin 2000 li yıllarda dünya ekonomisinde artan önemini tescil etmektedir. Aynı süreç içerisinde, Çin in dünya ekonomisindeki rolü, Hindistan ın konumu dikkate alındığında, her iki ülkenin 1995 de dünya mal ve hizmet üretiminin sadece % 5 ini gerçekleştiren iki ekonomi iken, söz konusu paylarını 2005 yılı sonunda ikiye katlamış oldukları da unutulmamalıdır. Üstelik, her iki ülkenin büyüme ve üretim performansının bugünkü tempoyla devam etmesi halinde, 2020 yılına doğru Çin ve Hindistan ın dünya mal ve hizmet üretimindeki paylarının % 20 ye çıkacağı da öngörülmektedir. Sonuç olarak, 16. Yüzyıl dan 20. Yüzyılın sonuna kadar hammadde boyutunda gözlenen rekabet, 21. Yüzyıl da işgücü ve teknolojik beceri rekabetine dönüşmektedir. Yani, kalifiye ve ucuz işgücünü temin edebilen ve teknoloji üretebilen ekonomiler, küresel rekabette belirleyici ülke olma özelliğini kazanmış olacaklardır. Bu nedenle, Türkiye nin de teknoloji ve marka üreten, dünya ekonomisinde trendleri belirleyen, yerel, bölgesel ve küresel talebin beklentilerini iyi okuyan ve söz konusu beklentilere en uygun malı üretebilen bir ekonomi olması gerekmektedir. Türkiye nin böyle bir sürece hazırlanması adına, doğru bir sanayileşme, enerji, teknoloji, istihdam ve eğitim stratejisi veya politikası oluşturması gereklidir ve AB ye tam üyelik süreci bu yönüyle iyi değerlendirilebilir ve Türkiye yi küresel ekonominin önemli bir aktörü yapabilir. 6

M.Ö. 5000 li M.Ö 3000 li M.Ö. 2000 li 15.-16. yy. Merkantilizm 18. yy yıllar yıllar yıllar (1. KM. TAŞI) (2. KM. TAŞI) Fizyokrasi 1692 Yerleşik Fiyata dayalı Altın ve gümüş Keşifler Dönemi; Dünyanın ilk düzene geçiş mübadele sistemi para kullanımı Ticaret Savaşlarıyla Merkez Bankası, Trampa Ekonomisi beraber, kölelik ve İngiltere de sömürgecilik ortaya kuruldu. çıktı. (hammaddenin ve işgücünün kolay temini) (Küreselleşmenin Başlangıcı) 4

18.yy 1750 19. yy. 20. yy. Neo-Klasik Okul J. Maynard Keynes- (3. KM. TAŞI) 4. KM TAŞI Keynesyen Okul Klasik Düşünce Okulu 1789 Sanayi Fransız 1929 Devrimi İhtilali Ekonomik Liberal Ekonomik Model Buhran Kapitalist Devletçi Model Kapitalist Ekonomik Sistem in Başlangıç Noktası 4. KM 5. KM 6. KM 7. KM TAŞI TAŞI TAŞI TAŞI J. Maynard Keynes KEYNESYEN OKUL 1970 1990-Post-Keynesyen Monetaristler Merkez Bankası nın Özerkleşmesi 1978-Sonbahar Neo-Liberal Model 2. Petrol Krizi 1980 11 Eylül 1929 1973 Sonbahar Dışa Açık 2001 Ekonomik 1. Petrol Krizi Büyüme Buhran Modeli Kapitalist Devletçi Model (Özel Sektör-Kamu Sektörü Beraberliği-Karma Ekonomik Model) 5

Dünya ekonomisinin tarihsel gelişimini kısaca özetledikten sonra, ekonominin temel kavramlarının tanımlarını sırayla ele almak yararlı olacaktır. İKTİSADİ SİSTEM: Toplumu oluşturan bireylerin yetenekleri ve aldıkları eğitim ölçüsünde mal ve hizmet üretiminde görev almaları sonucunda oluşan sosyal organizasyona İktisadi Sistem (Ekonomik Sistem) denilmektedir. Bugüne kadar uygulanabilmiş veya uygulaması süren 2 ekonomik sistem, Kapitalist ve Kollektivist Ekonomik Sistem lerdir. İlkinde makine ve teçhizatın mülkiyeti sermaye sınıfında, ikincisinde mülkiyet işçi sınıfındadır. İktisadi sistem, ulusal ekonomide ihtiyaçlar ile üretim arasında dengeyi en etkin şekilde sağladığı savunulan bir mekanizmanın bütünüdür. İktisadi sistemleri kapalı ekonomi sistemleri ve mübadele ekonomisi sistemleri olarak da iki grupta toplamak olanaklıdır. Kapalı Ekonomik Sistemler: Bu sistemde üreticiler sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamak için faaliyet gösterirler. İhtiyaçların basit olması üretimde uygulanan tekniğin de ilkel seviyede kalmasına yol açar. Bir ihtiyaç ekonomisi niteliği sergiler ve ekonomik dengeye kapalı bir grup içerisinde ulaşılmasını hedefler. Mübadele Ekonomisi Sistemleri: Bu sistemde hedeflenen üretim tüketim dengesinin bütün toplum içinde yaratılması arzulanır. Başka bir ifadeyle, halk kendi gereksinmesinden daha fazla üretimde bulunarak bu üretim fazlasını dışarıya satarak kendi üretemediği mallarla mübadele edebilir. Bunun sonucunda ise üretimde uzmanlaşma ve işbölümü ortaya çıkmaktadır. Kapitalist Piyasa Ekonomisi (Kapitalizm): Kapitalist sistemde üretim araçları özel mülkiyetin elinde olup ekonomik denge piyasa mekanizması yoluyla gerçekleşmektedir. Bu sistemde mal ve faktör, arz ve talep eden birimler kararlarında tamamen serbesttir ve kendi çıkarları peşinde koşarlar. Burada yol gösterici temel unsur mal, hizmet ve faktörlerin fiyatıdır. Kumanda Ekonomisi Sistemi - Kollektivist Ekonomik Sistem (Merkezi Plan Ekonomisi - Sosyalizm): Bu sistemde üretim araçlarının mülkiyeti işçi sınıfındadır. Ekonomik dengenin merkezi bir otorite eliyle ve bir plan aracılığıyla gerçekleştirilmesi arzulanmaktadır. Karma Ekonomik Sistem: Üretim araçları mülkiyetinin hem özel hem de kamu kesiminde olduğu, başka bir ifadeyle özel sektörün ve devleti üretimde bulunduğu ekonomik sistemdir. Devlet piyasa ekonomisi aksadığında, bölüşümde ve kaynak dağılımında etkinliği sağlamak için müdahale eder. Burada, asli unsur piyasa ekonomisi olmakla birlikte, merkezi planlamanın da yapılması söz konusudur. Bu plan kamu için uyulması zorunlu, özel kesim için yol gösterici nitelik taşır. Karma ekonomik sitemde kamu ve özel kesim birbirinin rakibi değil, birbirininin tamamlayıcısı, destekleyicisi olarak işlemektedir. İHTİYAÇ: İhtiyaç, karşılanmadığı zaman acı ve üzüntü, karşılandığında ise mutluluk (haz) veren bir duygudur. İnsanın hayatta kalabilmesi için mutlaka karşılanması gereken ihtiyaçlara (soluma, gıda, giyinme, barınma, savunma vb.) hayati ; biyolojik veya zorunlu ihtiyaçlar, bu kapsama girmeyenlere ise kültürel ve sosyal ihtiyaçlar adı verilir. Bu süreç, İhtiyaçlar Hiyerarşisi veya İhtiyaçlar Piramidi ile açıklanmaya çalışılmıştır. 6

Piramidin tabanında, zorunlu, piramidin orta bölümünde kültürel ve piramidin tepesinde sosyal ihtiyaçlar yer almaktadır. İhtiyaçların temel özelliklerini aşağıdaki gibi sıralama mümkündür: İhtiyaçlar sınırsızdır. İhtiyaçlar sürekli artma eğilimindedir. İhtiyaçların önem derecesi farklıdır, başka bir ifadeyle şiddet açısından farklılık gösterir. İhtiyaçlar alışkanlığa dönüştükçe önem dereceleri artar. İhtiyaçlar tatmin edildikçe onlara karşı duyulan istekte azalma görülür. İhtiyaçlar ve bunları karşılayacak araçlar olan mal ve hizmetler birbirinin yerine geçebilir (İkame Kanunu). Ekonomistler ihtiyaçların ahlaki boyutunu dikkate almazlar FAYDA: Mal veya hizmetlerin herhengi bir ihtiyacı giderebilme yeteneği veya derecesidir. Tüketici herhangi bir malı kullandığında bundan bir tatmin elde eder. Tüketicinin elde ettiği bu tatmine fayda diyoruz. Örneğin, vücudumuzun temel ihtiyaçlarını karşılama özelliğine sahip olan su faydalıdır. Fayda bir başka açıdan, herhangi bir mal ve hizmetin, taşıdığı özelliklere bağlı olarak, herhangi bir ihtiyacı giderebilme yeteneği ise, her tüketicinin aynı maldan elde ettiği fayda farklılık gösterebilir. DEĞER: Mal ve hizmetlere verilen nispi öneme değer denir. Birey ve/veya toplum, bir mal veya hizmetin değerini, o mal ve hizmetin sağladığı fayda, o mal veya hizmetin yeryüzünde bol veya kıt olması ve o mal ve hizmetin kalitesine bağlı olarak tayin eder. Eğer, bir malın değeri salt sağladığı fayda ile ölçülebiliyor olsa idi, suyun elmasdan daha değerli olması gerekirdi. Ancak, insanoğlu bir malın değerini belirlerken, bir mal ve hizmete tüketiciler ne kadar sınırlı ölçüde ulaşabiliyor ise, o ölçüde değer vermektedir. Yani, insanoğlunun bencil olması, sınırlı sayıda mal veya hizmete daha yüksek bir değer biçilmesine neden oluşturmaktadır. Dolayısı ile, malın sağladığı fayda, malın bol veya kıt olması ve malın kalitesi, yani üç farklı unsurun birleşimi malın değerinin belirlenmesini sağlamaktadır. Bir kez mal ve hizmetlerin değerini belirledikten sonra, ortak değer ölçüsü ile mal veya hizmetin değerini fiyata dönüştürmek artık kolay bir adım olmaktadır. Nitekim, insanoğlu tarımsal ürünleri, nesneleri, sonrasında altın ve gümüş parayı, İkinci Dünya Savaşı ndan bu yana ise kağıt ve madeni parayı ulusal ekonomilerde ortak değer ölçüsü olarak kullanarak, onbinlerce mal ve hizmetin bireyler ve toplum tarafından belirlenmiş değerini fiyata dönüştürebilmektedir. Onbinlerce mal ve hizmetin fiyatından oluşan genel topluluğa ise Fiyatlar Genel Seviyesi veya Fiyatlar Genel Düzeyi denmektedir. Adam Smith değer kavramını iki başlıkta ele almıştır: Kullanım Değeri: Bir malın kişiye sağladığı faydanın, bir başka malın o kişiye sağladığı fayda ile karşılaştırılması sonucunda mala verilen göreceli önemi belirtir. Bir kişinin farklı mallara verdiği oransal önemi ifade eden, kişisel ve sübjektif bir değer yargısıdır. Örneğin bir kişinin elmaya pastadan daha fazla önem vermesi gibi. 7

Mübadele (Değişim) Değeri: Bir mal veya hizmet karşılığında elde edilebilecek diğer bir mal veya hizmetin miktarı ile ölçülmesidir ve objektif ve sosyal bir değer ifadesidir. Bir malın diğer bir malla değiştirilebilme oranıdır. Örneğin 1 litre su karşılığında yarım kilo buğday alınması durumunda bu suyun buğdayla belirlenen değerinin 0,5 olduğu anlamına gelir. DEĞER PARADOKSU: İnsanların hayatlarını idame etmeleri açısından pek de önemli olmamasına rağmen, oldukça yüksek fiyatlardan alıcı bulan mallar bulunması (elmas), diğer yandan insanlar için hayati önem arz eden bazı malların ancak çok düşük fiyatlarla alıcı bulabilmesinin (su) doğurduğu çelişkiyi ifade etmektedir. Adam Smith, değer çelişkisini çözebilmek için su ve elmas örneğinden hareketle, değeri kullanım ve mübadele değeri olarak ikiye ayırmıştır. Elmas fiyatı çok yüksek (mübadele değeri yüksek) hayat için zorunlu ihtiyaç değil (kullanım değeri düşük) iken, suyun fiyatı düşük (mübadele değeri düşük), ancak hayat için zorunlu ihtiyaçtır (kullanım değeri yüksek). Ne var ki, Smith de değer çelişkisini açıklamakta ancak kısmen başarılı olabilmiştir. Değer çelişkisinin açıklanması, Marjinal Fayda Yaklaşımı nın ortaya atılmasıyla mümkün olabilmiştir. Neo-Klasik İktisat Teorisine göre bir mal veya hizmetin değerini o malın toplam faydası değil, o malın tüketilen son biriminden elde edilen fayda (marjinal fayda) belirleyecektir. MAL ve HİZMET: İnsanın ihtiyaçları mallar ve hizmetlerle karşılanır. İhtiyaçları temin özelliğine sahip herşeye mal denir. İnsanların ihtiyaçlarını doğrudan ya da dolaylı olarak karşılama özelliği olan her şey, ekonomik anlamda mal ve hizmet kavramı kapsamında ele alınır. Hizmet insanların ihtiyaçlarını karşılayan ancak fiziki bir varlık özelliği taşımayan kıt şeylerdir. Ekmek, ayakkabı birer mal iken, berberin saç kesmesi veya doktorun hasta muayene etmesi birer hizmet tir. SERBEST MALLAR: İnsanların tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar bol olan, elde edilmeleri için bazı fedakarlıklara katlanılması gerekmeyen, bir çaba harcanmaksızın elde edilmesi mümkün olan veya karşılığında bir bedel ödenmesi gerekmeyen mallardır. Serbest malların maliyeti sıfırdır. Serbest mallar ekonomi biliminin analiz kapsamına girmezler. Serbest mallara örnek olarak hava, deniz suyu, güneş, çölde kum, bir kaynaktan akan su verilebilir. EKONOMİK MALLAR (KIT MALLAR): İnsanların tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar bol olmayan ve elde edilmesi için bir çaba sarfedilmesi ya da fedakarlık yapılması gereken ya da karşılığında bir bedel ödenmesi gereken mallardır. Zamanla serbest mal niteliğindeki bir mal, kıt mala dönüşebilir. Örneğin daha önce bir yol kenarında akan ve herkesin serbestçe kullanabildiği kaynak suyu, suyun aktığı toprak sahibince şişelenip satılmaya başanır ise iktisadi mal haline gelmiş olur. ÖZEL MALLAR: Tamamen piyasa sistemi içerisinde alınıp satılabilen mallardır. Özel malların en önemli özelliği üretilip tüketici tarafından kullanıldığında diğer tüketicilerin o 8

maldan kullanabileceği miktarın azalmasıdır. Özel malların bu özelliğine tüketimde veya kullanımda rekabet adı verilmektedir. Özel malların diğer ayırıcı özelliği ise kullanımdan dışlama veya mahrum bırakabilme özelliğidir. Bunun anlamı özel mallardan o malın bedelini ödeyenlerin yararlanabilmesi, bedelini ödemeyenlerin o malın kullanımında mahrum bırakılabilmesidir. Özel malın sadece onu satın alan kişi tarafından kullanılması söz konusu olacaktır. KAMUSAL MALLAR: Tamamen piyasa sistemi içinde üretilip satılamayan mallardır. Kamusal malların temel özellikleri, kullanımda rekabetin olmaması (ortak tüketim) ve kullanımdan dışlanamamasıdır (mahrum bırakılamama). Kamu mallarında ortak tüketim olması daha çok insanın bu malları tüketmesi diğerlerinin tüketeceği miktarı azaltmayacağı anlamına gelmektedir. Bu malların piyasa mekanizması yoluyla fiyatlanması mümkün değildir. Bu durumda özel kesim kamu mallarının üretimine kaynak tahsis etmeyecektir. Dolayısıyla devlet bu tür hizmetlerin üretiminde aktif rol üstlenir. En bilinen örnekleri olarak ulusal güvenlik, deniz fenerleri ya da çevre kirliliğinin önlenmesi sayılabilir. Kamu mallarının özelliklerini şu şekilde özetleyebiliriz. Toplumsal nitelikteki ihtiyaçları karşılarlar, bölünmezlik ilkesi geçerlidir yani mal veya malın faydaları bireyler arasında bölünemez, ortak veya birlikte tüketim vardır yani tüketimde bireyler arasında rekabet yoktur, piyasaya konu olmadıkları için pazarlanamaz ve fiyatlandırılamazlar, kamusal finansman gerektirirler, dışsal ekonomiler yaratırlar ve siyasi süreçte kararlarla üretim kararı alınır. FİYAT: Bir mal veya hizmetin değerinin parasal ifadesine fiyat denilmektedir. Herhangi bir mal veya hizmetin değeri, o ekonomide geçerli olan ortak değer ölçüsü ile parasallaştırılarak fiyata dönüştürülür. Bu ortak değer ölçüsünün mutlaka bugünkü anlamda kağıt ve madeni para olması şart değildir. İlkel kavim yaşantısında para niyetine kullanılmış tarımsal ürünler, metal parçaları, kolyeler ve altın ve gümüş para da ortak değer ölçüsü olarak değerlendirilmelidir ve kullanılmışlardır. FİYATLAR GENEL DÜZEYİ: Bir ulusal ekonomide, onbinlerce mal ve hizmetin değeri ortak değer ölçüsü ile fiyata dönüştürüldükten sonra, ortaya çıkan fiyat topluluğuna fiyatlar genel seviyesi veya fiyatlar genel düzeyi denmektedir. Ekonomideki tüm mal ve hizmet fiyatlarının belirli bir dönemdeki tartılı ortalamasını gösterir. Fiyat istikrarı, bir ulusal ekonomi için vazgeçilmez bir unsurdur. Merkez Bankası'nın asli fonksiyonu fiyat istikrarını sağlamaktır. Günümüzde, sıfıra yakın oranlarda, yani yıllık bazda % 1'lik, % 2'lik enflasyona sahip gelişmiş ekonomiler, göreceli olarak fiyat istikrarına sahip ülkeler olarak kabul görmektedir. Nitekim AB kriterine göre yıllık enflasyon oranı tavanı, en düşük enflasyon oranına sahip 3 AB ülkesinin ortalama enflasyon oranına 1,5 puanın eklenmesi ile bulunur ki, bu oranın 2002 yılı için geçerli olan değeri % 2,7 dir. Herhangi bir mal veya hizmetin piyasa fiyatı, tüketici düzeyinde malın sağladığı fayda, yeryüzünde bol veya kıt olması ve kalitesine bağlı olarak şekillenirken, üretici veya ithalatçı 9

firma düzeyinde aynı piyasa fiyatı malın üretimi veya ithalatı esnasında katlanılan maliyetler, firma karı ve dolaylı vergilerin eklenmesi ile şekillenmektedir. Üretici ve İthalatçı Cephesi Tüketici Cephesi Maliyetler+Kâr+Dolaylı Vergiler = Malın Piyasa Fiyatı = Malın Faydası+Bol veya Kıt Olması+ Kalitesi Bu nedenle, günümüzün modern ekonomilerinde, firmalar reklâm mecrasını kullanarak, medya aracılığı ile ürünün piyasa fiyatını tüketiciye kabul ettirme, tüketicinin söz konusu fiyatı ilgili ürün için ödemeyi kabul etmesine çalışırlarken, bir yanda da malın üretim maliyetini aşağıya çekebilmek için, üretimlerini Çin gibi ucuz üretim maliyeti avantajı olan ülkelere kaydırmaktalar. ENFLASYON VE DEFLASYON: Bir ulusal ekonomide, fiyatlar genel seviyesinin veya düzeyinin düzenli ve sürekli olarak artması veya yükselmesi sürecine enflasyon denir. Enflasyon, Latince Inflatio; yani şişkinlik kelimesinden türetilerek oluşturulmuş bir kavramdır. Mal ve hizmetlerin fiyatlarını temsil eden fiyatlar genel seviyesindeki düzenli ve sürekli azalma veya düşüş ise deflasyon olarak adlandırılır. Örneğin, Japonya yaklaşık son 10 yıldır deflasyon sorunu yaşamaktadır. Bir ulusal ekonominin enflasyon veya deflasyon tehdidinde olup olmadığı, oluşturulan fiyat indeksleri ile hesap edilir. Türkiye'de bu hesaplama, Tüketici Fiyatları İndeksi TÜFE ve Üretici Fiyatları İndeksi (ÜFE) kullanılarak hesap edilmektedir. DÖVİZ KURU (kambiyo kuru, parite): iki milli para birimi arasındaki değişim oranı yada bir yabancı paranın milli para cinsinden fiyatıdır. Bu sebeple kur, ülkeler arasındaki fiyat seviyelerini birbirlerine bağlayarak fiyat ve maliyet karşılaştırmaları yapılmasına imkan sağlar. Döviz kuru olmasa, ülkeler birbirlerinde üretilen mal ve hizmetlerin fiyat ve maliyetleri konusunda tamamen bilgisiz kalırlar. Döviz kuru, işte bu bilgisizliği ortadan kaldırır. Döviz kuru (döviz fiyatı), döviz piyasasında (kambiyo borsası) oluşur. Döviz piyasası ise daha önce de değindiğimiz gibi farklı milli paraların birbirine çevrilmesini sağlayan bir organizasyondur. Kaydi forma dönüşmemiş halde olan, ekonomik birimlerin banknot ve bozukluk olarak ellerinde tuttukları para ise efektif olarak tanımlanmaktadır. Belirli bir sepetteki ticarete konu olan benzer mal ve hizmetlerin farklı ülkelerdeki fiyatlarını birbirine eşitleyen döviz kuruna satın alma gücü paritesi adı verilmektedir. İki döviz arasında var olan ve parite olarak da tanımlanan döviz değişim kurlarına çapraz kur denilmektedir. DEVALÜASYON VE REVALÜASYON: Bir ülkenin para biriminin ulusal sınırlar içerisinde enflasyon nedeniyle değer yitirmesi sonucu, ülkenin para biriminin değerinin yabancı paralar karşısında değerinin ayarlanması ve bu nedenle ülkenin yerel para birimi cinsinden döviz kurlarının değer kazanması sürecine devalüasyon, ülkenin para birimi değer kazandığında, yabancı paralarının döviz kuru cinsinden değer yitirmesi sürecine de 10

revalüasyon denmektedir. İktisat teorisinde devalüasyon ve revalüasyon sabit döviz kuru sisteminin geçerli olduğu bir ekonomide resmi bir kararla ülke parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin değiştirilmesi anlamında kullanılmaktadır. Devalüasyon ve revalüasyon, yanı ülkenin para biriminin diğer ülke paraları cinsinden değerinin dalgalanması, o ülkenin rekabet durumunu derinden etkilemektedir. Bir ülkenin para biriminin yabancı paralar karşısındaki değeri Merkez Bankası müdahalesi ile korunuyor ise gerçekçi bir kurdan söz etmek zordur. Merkez Bankalarının uyguladığı farklı döviz kuru politikalarının bu anlamda etkileri görülmektedir. Para biriminin yabancı paralara veya altına dönüştürülmesine yönelik kısıtlamalar ise bir başka sorundur. KONVERTİBİLİTE: Ulusal para biriminin, diğer yabancı paralar ve altına serbestçe dönüştürebilmesidir. PARA İKAMESİ (DOLARİZASYON): Enflasyonun yükselmesi ile birlikte ulusal para biriminin taşıması gereken özellikler yıpranmaya başlar ve paranın fonksiyonlarını (değişim ölçüsü olma, hesap birimi ve değer saklama işlevleri) yerine getirememeye başlaması sonucunda ulusal para yerine yabancı para kullanımı yaygınlaşmaya başlar. Bu olgu para ikamesi ya da Dolarizasyon olarak adlandırılır. Para ikamesinin artması senyoraj gelirlerinin diğer ülkelere gitmesine yol açar. DÖVİZ KURU SİSTEMLERİ: Teoride başlıca iki temel döviz kuru sistemi vardır. Bunlar, "sabit kur sistemi" ile "serbest (veya esnek) kur sistemi" dir. Bu iki temel kur sisteminin arasında çok sayıda ara sistem vardır. Bunlar içinde en önemlisi "esneklik kazandırılmış sabit döviz kuru sistemi" dir. Burada döviz kurları sabit tutulur iken, serbest kur sisteminde döviz kuru serbest bir şekilde piyasada arz ve talebe göre belirlenir. Bu sistem saf şekliyle ancak ders kitaplarında yer almıştır. Gerçekten, döviz kurunun tamamen serbest piyasa kurallarına göre belirlendiği dönemler çok kısa ve nadirdir. 1944 yılında yürürlüğe giren Bretton Woods Sistemi ile döviz kurunun istikrarı amaçlanmış ve sık olmayan kur değişmeleri olan "sabit fakat ayarlanabilir" kur sistemi kabul edilmiştir. 1971 yılında doların altına çevrilebilirliğinin kaldırılması ile bu sistem çökmüştür. 1976 yılında IMF'nin Jamaika'da yapmış olduğu toplantıda yeni bir sistem geliştirilerek, devamlı sabit kurlar reddedilerek "gözetimli dalgalanma" sistemi getirilmiştir. Bütün döviz kuru sistemlerinde temel amaç, döviz kurunun belirleniş şekli ne olursa olsun ödemeler bilançosunu belirli bir süre dengede tutan denge kurlarını belirlemektir. Altın Para Standardı (1880-1914): Her ülkenin parasının değeri belirli ağırlıkta saf altın olarak tanımlanmış ve bu fiyata altın paritesi denmiştir. Böylece her ülkenin parası otomatik olarak birbirine bağlanmış olur. Altın ihraç noktası: ulusal paranın değeri (ulaşım masrafı dahil) altın paritesi fiyatını aştığında diğer ülkeler buraya altın satarlar. Tersi durumda da altın ithal nktasında diğer ülkeler altın alıp götürürler. Sabit Döviz Kuru Sistemi en iyi şekilde "altın para standardının" geçerli olduğu sistemlerde işlemiştir. Dünya da ilk altın standardı uygulamasına 1821 yılında İngiltere'de başlanmıştır. Daha sonra Fransa ve ABD 1850'lerde altın standardını kabul etmiş, İtalya, Belçika ve İsviçre'de bu sisteme aynı 11

tarihlerde geçmiştir. Almanya 1870'de sisteme katılmış. Rusya, Avusturya, Macaristan ve Japonya ise 1895'de altın standardını uygulamaya başlamışlardır. Sabit Döviz Kuru Sistemi (Fixed Exchange Rate System): Sistemin temel özelliği döviz kurlarının belirli bir düzeyde sürdürülmesidir. Esnek Döviz Kuru Sistemi Serbest Değişken Kur Sis. Dalgalanan Kur Sis. Yüzen Kur Sistemi: Serbest kur sisteminde ülke parasının değeri, tamamen serbest bir şekilde işleyen arz ve talep mekanizmasına terkedilmiştir. Döviz kuru, döviz piyasalarında rekabetçi piyasa koşulları altındaki bir mal gibi arz ve talep şartlarına göre günlük olarak belirlenir ve döviz kurunun belirlenmesine kamunun müdahalesi yoktur. Esnek kur sisteminde dalgalanma derecesine göre "serbest" ve "gözetimli dalgalanma" olarak iki temel grup vardır: Serbest dalgalanma (Free Floating): Döviz kuru hiçbir müdahale olmadan döviz arz ve talebine göre belirlenir. Gözetimli (Yönetimli) Dalgalanma (Managed Floating): Gözetim amacı açısından iki türlü dalgalanma vardır: o Temiz dalgalanma: Döviz kurlarına müdahale ve gözetim, sadece kısa dönemli düzensiz, aşırı dalgalanmaların ortadan kaldırılmasına yönelik olup kurlar ilke olarak serbest dalgalanmaya bırakılmıştır. Merkez Bankasının denetimi altında yürütülen arz ve talebe göre değişen kurlara, aşırı kabul edilen dalgalanmaların oluşması durumunda Merkez Bankasının piyasaya döviz alış-satışlarıyla müdahale edilmesi söz konusudur. o Kirli dalgalanma: Döviz kurlarına müdahale ve gözetim ekonomik açıdan ülkenin rekabet gücünü koruması yani ithalatın azaltılması ihracatın arttırılması için yapılmaktadır. Gözetimin kaynağı açısından dalgalanma, hükümetin veya kamu otoritesinin kararı, uluslararası anlaşma ve uluslararası otoritenin kararı ile dalgalanma olmak üzere üç türlüdür. Esneklik Kazandırılmış Sabit Döviz Kuru Sistemleri: Esneklik kazandırılmış sabit kur sisteminde pariteler zaman içinde ayarlanabilir. Ayarlanabilir pariteler sistemi, bir "bağlantı" sistemi olup ülke parasının değeri, bir diğer para birimine göre belirlenir ve zaman içinde değiştirilebilir. Ayarlama, "tekli" veya "sepet" bağlantısı şeklinde iki temel esasa göre yapılır. Tekli bağlantıda ülke parası en fazla ticaret yapılan ülke parasına bağlanır. Sepet bağlantısında ise, ülkelerin dünya ticaretindeki payları ağırlık olarak alınıp, para birimi bu ülkelerin paralarından oluşan sepete bağlanır. Günümüzde sepet bağlantısına verilecek en güzel örnek, Özel Çekme Hakları'dır. IMF tarafından yaratılan ve üye ülkelerin kotaları çerçevesinde üye ülkelere rezerv sağlamak amacıyla tahsis edilen rezerv şekline özel çekme hakları (SDR) adı verilmektedir. Ayarlanabilir pariteler sisteminde para ayarlamaları parite üzerinde yapılan ayarlama ve parite çevresinde yapılan ayarlama olarak iki temel gruba ayrılır. 12

ORTAK PARA ALANLARI: Yakın bir ekonomik ilişki içerisinde olan bir grup ülkenin ulusal paralarını sabit kurlarla birbirine bağlayıp öteki paralara karşı dalgalanmaya bırakmaları ile oluşan bölgedir. Ülke paraları ararsındaki kurlar sabittir. SABİT VE ESNEK KUR SİSTEMLERİNDE EKONOMİ POLİTİKASI: İktisat literatüründe sabit ve esnek kur sistemlerinde para ve maliye politkalarının etkinliği üzerinde tartışma söz konusudur. Özellikle Mundell-Fleming modeline göre sermaye hareketliliğinin tam olduğu varsayımı altında iç denge (tam istihdam-fiyat istikrarı) ile dış dengeyi (ödemeler bilançosunda denge) eş anlı olarak sağlayacak iktisat politikaları sabit veya esnek kur sistemlerinde çok farklı sonuçlar üretebilmektedirler. Sabit kur ve tam sermaye mobilitesi söz konusuysa, para politikası etkin değildir. Eksik istihdamdan tam istihdama ulaşmak için genişlemeci para politikası uygulanırken ekonomide dış açık oluşur. Buna karşı daraltıcı para politikası uygulanmak zorunda kalındığından eksik istihdama geri dönülür ve sadece döviz rezervleri azalmış olur. Buna karşın, aynı varsayımlar altında maliye politikası etkindir. Kamu harcamaları artırıldığında milli gelir tam istihdama yönelir ve ekonomide dış fazla oluşur. Söz konusu dış fazlayı eritecek biçimde genişletici para politikası uygulandığında milli gelir daha da artar. Esnek kur ve tam sermaye mobilitesi söz konusuysa, para politikası etkindir. Genişletici para politikası uygulandığında ülke içinde faizler düşer ve milli gelir artar, ancak dış açık oluşur. Dış açık döviz kurunu yükseltmeye başlayınca üretim dış talep yoluyla canlanır ve milli gelir artar. Ancak aynı varsayımlar geçerliyken maliye politikası etkin değildir. Genişletici maliye politikası dış fazla yaratmakta ve bu durumda döviz kurları da düşmeye başlamaktadır. Bu durumda üretim olumsuz etkilenecek ve müdahale öncesindekine benzer bir eksik istihdamda denge kurulacaktır. FİYAT TEORİSİ: Fiyat herhangi bir malın mübadele veya değiş tokuş değeridir. Uygarlık tarihi boyunca insanoğlu malların ve hizmetlerin değerlerinin kökenlerini ve değerlerinin birbirlerinden farklı oluşlarının nedenlerini merak etmişlerdir. Fiyat teorisi de, mal ve hizmet fiyatlarının nasıl oluştuğunun analiz edilmesidir. Fiyat teorisi tüketici dengesi, firma dengesi ve piyasa dengesi ana başlıklarını kapsayan görüşlerin toplu ifadesi olarak karşımıza çıkmaktadır. PİYASA DENGESİ: Piyasa dengesi, bir malın talep edilen miktarı ile arz edilen miktarının birbirine eşit olduğu durumu eder. Geometrik olarak denge, piyasa talep ve arz eğrilerinin kesiştiği noktada oluşur. Diğer bir deyişle tüketicilerin almak istedikleri mal miktarının, üreticilerin arz etmeye hazır olduğu miktara eşit olması piyasa dengesinin oluştuğunu gösterir. FİRMA DENGESİ: Firmanın amacı kârını maksimize etmektir. Kâr, genel olarak firmanın toplam gelirinin (satış hasılatı) toplam maliyeti aşan kısmı şeklinde ifade edilebilir. Firmanın kârını maksimize ettiği durum aynı zamanda firma dengesinin oluştuğu durumu ifade etmektedir. Firmanın kârını maksimize edebilmesi için gerekli koşul marjinal maliyetin marjinal hasılata eşit olmasıdır. 13

TÜKETİCİ DENGESİ: Tüketicinin mal ve hizmetleri kullanarak fayda sağladığını biliyoruz. Tüketicinin amacı ise, belli şartlar altında ulaşabileceği en yüksek faydaya ulaşmaktır. Bu amaca ulaştığında tüketici dengededir. Bu durumda tüketici dengesi; tüketicinin belli şartlarda en yüksek tatmini elde ettiği durumdur. Tüketici Dengesi açısından iki önemli kavram, Kayıtsızlık Eğrileri ve Bütçe Doğrusu kavramlarıdır. PİYASA DENGESİ: Piyasa dengesi, bir malın talep edilen miktarının arz edilen miktarına eşit olması durumudur. Piyasanın dengede olması için satıcıların satmak istedikleri veya satmayı planladıkları, miktarın fiilen sattıkları miktara ve alıcıların satın almak istedikleri veya satın almayı planladıkları miktarın, fiilen satın aldıkları miktara eşit olması gerekir. E Noktası ndaki Piyasa Dengesi ne karşılık gelen fiyata Piyasa Denge Fiyatı, miktara ise Piyasa Denge Miktarı denir ki, Q 0 noktasında arz (S) ve talep (D) miktarı birbirine eşit olacaktır. Malın piyasa fiyatına (P) dayalı olarak piyasa dengisinin oluşabilmesi için, malın piyasa fiyatı (P) dışında kalan, arz ve talep fonksiyonunda yer alan; yani arz ve talep miktarını etkileyen bağımsız değişkenlerin sabit kabul edilmesi gerekir. Bu durum, Ceteris Paribus ilkesi ile açıklanır. P S(Arz) P 0 E Piyasa Dengesi D(Talep) 0 Q(Miktar) Q 0 E = Piyasa dengesi P 0 = Piyasa denge fiyatı Q 0 = Piyasa denge miktarı PİYASA EKONOMİSİ: Üreticilerin ve tüketicilerin, arz ve talep koşullarına bağlı olarak aldıkları ekonomik kararlara uygun kaynak dağılımının gerçekleştiği ve Kamu nun payının minimum olduğu bir yapıdır. Neoklasik ve Neoliberal Okulun hararetle savunduğu bir ekonomik yapıdır. KISA DÖNEM FİRMA MALİYETLERİ: Kısa Dönemde firmalar mal ve hizmet üretimi esnasında toplam sabit maliyetlere ve toplam değişken maliyetlere katlanırlar. Her ikisinin toplamı firmanın Toplam Maliyeti ni verir. 14