CEZA YARGILAMASINDA ADLİ YARDIM Yrd. Doç. Dr. Murat BALCI 1 Giriş Hukuki yardım şüpheli veya sanığa sahip olduğu hakların açıklanması ve işlediği iddia olunan suça ilişkin bilgi verilmesidir. Türk Ceza Muhakemesi sisteminde hukuki yardım avukatlar tarafından sağlanmaktadır. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı müdafi, Katılan, suçtan zarar gören veya malen sorumlu kişiyi ceza muhakemesinde temsil eden avukatı vekil olarak tanımlamıştır. Adli yardımın amacı, bireylerin hak arama özgürlüklerinin önündeki engelleri aşmak ve hak arama özgürlüğünün kullanımında eşitliği sağlamak üzere, avukatlık ücretini ve yargılama giderlerini karşılama olanağı bulunmayanların avukatlık hizmetlerinden yararlandırılmasıdır. Adli yardım kurumu, adil yargılanma hakkının güvencesi olup, hak arama özgürlüğünde eşitlik yaratmayı amaçlamaktadır. Anayasamızda tanımlanan sosyal devlet ve hukuk devleti ilkelerinin gereği olarak devlet, hak arama özgürlüğünün kullanımında eşitliği sağlamak üzere gerekli mekanizmaları oluşturmak zorunda olup adli yardım kurumu da, bu ilkeleri yaşama geçirmek amacıyla oluşturulmuştur. AİHM in Artico-İTALYA Kararı avukat yardımından yararlanmanın temel bir insan hakkı olduğu ve bu kurala uyulmamasının sözleşmenin 6. maddesinin ihlali anlamına geleceğini göstermesi bakımından önemlidir. Kararda ayrıca, avukat yardımından etkin olarak yararlanmanın öneminden bahsedilmektedir. Diğer bir ifade ile avukatın yargılamada bulunması yetmez; avukat aynı zamanda etkin bir hukuki yardım sunmuş olmalıdır. CMKnun 149 ncu maddesine göre; Şüpheli veya sanık, soruşturma ve 1 Doğuş Üniv. Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muh. Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi 527
T.C. Uluslararası Yargı Reformu Sempozyumu DÜNYA BANKASI kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir; kanunî temsilcisi varsa, o da şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir. ( ) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz. CMK.nın 234 üncü maddesine göre; Mağdur ile şikâyetçinin hakları şunlardır: a) Soruşturma evresinde; ( ) Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme hakkına sahiptir. b) Kovuşturma evresinde; vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme. I- ŞÜPHELİ VEYA SANIĞA ADLİ YARDIM Ceza muhakemesinde, müdafi; şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukattır. Müdafi savunma görevini çeşitli şekillerde üstlenmiş olabilir; a) Şüpheli veya sanık, kendisi veya kanuni temsilcisi bir müdafi seçebilir, b) Şüpheli veya sanık müdafi seçebilecek durumda değilse, istemi halinde kendisine müdafii görevlendirilebilir. Şüpheli veya sanığın kendisinin veya kanuni temsilcisinin seçtiği avukat ile kendisine atanan avukat müdafi olarak isimlendirilmekte ise de bu iki müdafiin görevi aynı değildir. Yargıtay CGK da kararlarında bu hususu ifade etmiştir. 1412 sayılı Yasa döneminde, birinci şekilde görevlendirilen avukata müdafi, ikinci şekilde görevlendirilen avukata ise vekil denilmekte idi. 5271 sayılı Yasa bu ikili ayrımı kaldırmış ve usulün 2. maddesinin c fıkrasında bunların her ikisi de müdafi olarak tanımlanmıştır. Buna karşın; birinci durumda bir görevlendirme, ikinci durumda ise sözleşmeden kaynaklanan ilişki söz konusudur. Bu yönüyle iki kurum, görevin başlaması, yürütülmesi, sona ermesi, ücret gibi konularda farklılıklar arz etmektedir (Yargıtay CGK.nun 6.3.2007 tarih ve 6-13/54 No.lu içtihadı) Anayasanın 36. maddesine göre; Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinin 3. fıkrasının b ve c 528
Ceza Yargılamasında Adli Yardım bentlerinde ise; Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir:( ) b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak; c) Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir avukatın yardımından yararlanmak ve eğer avukat tutmak için mali olanaklardan yoksunsa ve adaletin selameti gerektiriyorsa mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek. Buradan çıkarılması gereken sonuç; savunma hakkının, temel insan hakları arasında yer alan hak arama hürriyetinin bir gereği olduğu ve avukat tutma hakkının da savunma hakkından ayrı düşünülemeyeceği gerçeğidir. Bu durumda, mevzuatımızda zorunlu müdafilik sistemini öngören yasanın amacı, kendisini savunmak için yeterli maddi olanağı bulunmayanların bu hakkı kullanamamalarından kaynaklanabilecek muhtemel hak kayıplarının önlenmesi, dolayısıyla da savunma hakkının etkin kullanılabilmesinin sağlanması suretiyle, adil yargılanmanın gerçekleştirilmesidir. (Yargıtay CGK.nun, 18.03.2008 tarih ve 2008/9-7 E., 2008/56 K. Sayılı kararı) 1- Müdafiin Görevlendirilmesi Müdafiin görevlendirilmesi hususunda çeşitli sistemler mevcuttur. Müdafilik hizmeti, bu hizmeti sunan bağımsız bir kurumda istihdam edilen avukatlar tarafından sunulması Avukatlık hizmetinin sözleşmeli olarak bağımsız olarak sunulması Dosya başına avukat atama sistemi ile sunulması. Alman Ceza Muhakemesi Kanunu nun (StPO) 140 ıncı maddesinde zorunlu müdafi halleri düzenlenmiştir. Bu hallerde sanık bir avukat veya üniversite profesörünü avukat olarak seçebilir. Sanığın kendi seçtiği bir müdafi yoksa, mahkeme kendisine avukatlar arasından bir müdafi atayabilir. Ancak bir hukuk profesörünü mahkeme atayamaz. Bu sistemde doğrudan avukatı mahkeme atamaktadır. Mahkeme ünlü bir avukatı atadığı takdirde Federal Avukatlık Kanunu nun 49 uncu maddesi gereğince avukat bunu kabul etmek zorundadır. Ancak uygulamada genellikle talep olmadığı hallerde atama yapılmamaktadır. CMK.nun 150 nci maddesine göre; Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir. Talep üzerine müdafi sistemi çok iyi işleyen bir sistem olmadığından zorunlu müdafi sistemi getirilmiştir. 529
T.C. Uluslararası Yargı Reformu Sempozyumu DÜNYA BANKASI Türk ceza yargılaması sisteminde; Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir. (150/2) Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır. (CMK. 150/3). İfade edelim ki 2005 yılında yürürlüğe giren CMK.nın ilk şeklinde; üst sınırı beş yıla kadar olan tüm suçlarda zorunlu müdafi sistemi geçerli idi. Bu dönemde mahkemelerde müdafi yer alması üç kata kadar artmıştır. Ancak ödenek zorluğu ve mahkemelerin işleyişinin yavaşlaması gibi sebeplerle 06/12/2006-5560 S.K. 21. Maddesi ile alt sınırı 5 yıl olan suçlar bakımından zorunlu müdafi sistemi kabul edilmiştir. Türk Ceza Muhakemesi hukukunda avukatlar soruşturmayı yapan merciin, hakimin veya mahkemenin talebi üzerine Barolar tarafından gerçekleştirilmektedir. Müdafi soruşturmanın veya kovuşturmanın yapıldığı yer barosunca görevlendirilir. 2- Adli Yardımın Yerine Getirilmesi Bakımından Sorunlar ve Çözüm Önerileri A) İletişim Kurma ve Müdafilik Görevinin Sınırı Problemi Özellikle zorunlu müdafi, tutuklu olmayan dosyalarda savunmasını yaptığı, şüpheli veya sanığı bazen hiç görememekte ve kendisi ile iletişim kuramamaktadır. Bu durumda zorunlu müdafiin savunma görevini ne şekilde yapması gerektiği önemli bir problemdir. Diğer taraftan şüpheli veya sanık ise yokluğundaki muhakeme işlemlerinden haberi olmadan sonuçlarına katlanmak mecburiyetinde kalmaktadır. Bu sebeple müdafiin görev sınırlarının iyi tespiti gerekmektedir. Avukat, ceza muhakemesi aşamasında savunma görevini, hiçbir sebep göstermeksizin kabul etmeyebilir. Savunma görevini kabul eden zorunlu müdafi veya özel müdafi, görevi kurallara uygun ve dürüstlükle yapmak zorundadır. Av. K. Nun 34 ncü maddesine göre; Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler. 530
Ceza Yargılamasında Adli Yardım Müdafi, uyuşmazlıkların adalete ve hakkaniyete uygun olarak çözülmesine yardımla yükümlüdür. Ancak müdafi sanığın aleyhindeki delilleri bilmiş olsa da bunları mahkemeye bildiremez. Müdafiin maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına yardım etme yükümlülüğü sanığın yararı ile sınırlıdır. Müdafiin görevi, savunmayı kabul etmesi ile birlikte başlar ve hükmün kesinleşmesi aşamasına kadar devam eder. Müdafiin görevi aksine bir sözleşme yapmamışsa olağanüstü kanunyolları aşamasını kapsamaz. Av. K.nun 171 nci maddesine göre; Avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder. Uygulama bakımından kendisine müdafi atanan şüpheli veya sanık, müdafiden maddi olaya ilişkin savunma talep ettiğine ilişkin şikayetler mevcuttur. Bu taleplere olumlu bakmayan müdafiiler ise istenmediklerinden baroya şikayet edilmekte ya da azli istenmektedir. Bu durum ve avukatlık mevzuatı dikkate alındığında, müdafiin maddi olaya ilişkin yönlendirme yapma zorunluluğu olmadığı ve bu sebeple reddinin mümkün olmadığı hususunun yönetmeliğe aktarılması gerekmektedir. B) Zorunlu Müdafie Tebligat Yapılması Ceza muhakemesi hukukunda tebligata ilişkin esaslar CMK.nın 35 nci maddesinde düzenlenmiştir. Şüpheli, sanık veya müdafiin yüzüne karşı verilmiş olan bir karar söz konusu ise tefhim tarihi itibarıyla ceza muhakemesine ilişkin süreler başlar (CMK. m. 35/1). Şüpheli, sanık veya müdafiin yokluğunda verilmiş bir karar söz konusu ise CMK.nın 35/2 nci maddesine göre hareket edilir. CMK.nın 35/2 nci maddesine göre; Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur. Tebliğ işlemleri ise Tebligat Kanunu na göre yapılacaktır. Tebligat Kanunu nun 11 nci maddesinde; Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılması yeterlidir. Eğer tebligat birden fazla vekile yapılmış ise, bunlardan ilkine yapılan tebliğ tarihi asıl tebliğ tarihi sayılır. Ancak, Ceza Muhakemeleri Usulu Kanununun, kararların sanıklara tebliğ edilmelerine ilişkin hükümleri saklıdır denilmektedir. 531
T.C. Uluslararası Yargı Reformu Sempozyumu DÜNYA BANKASI Yargıtay ın CGK. bir kararında yorum yolu ile bu düzenlemeye bir istisna getirmiştir. Yargıtay CGK.na göre; 1-Zorunlu müdafii atamasının yapıldığı tarih itibarıyla yürürlükte bulunan Usul hükümlerine göre tayin edilmiş zorunlu müdafie yapılan tefhim ve tebliğ, aynen vekaletnameli müdafie yapıldığında olduğu gibi hukuki sonuçlarını doğurur. Ancak; bunun ön şartı, kendisine bir zorunlu müdafii atandığından sanığın haberdar edilmiş olmasıdır. 2-Kendisine zorunlu müdafii atandığından haberdar olan sanık buna ses çıkarmazsa, zorunlu müdafiin yapmış olduğu ve kendisinin açıkça karşı çıkmadığı tüm tasarrufların sonuçlarına katlanmak zorundadır. 3-Kendisine zorunlu müdafii atandığından sanığın haberdar edilmediği durumlarda ise; zorunlu müdafie yapılmış bulunan tefhim ve tebliğ kendisine bağlanan hukuki sonuçları doğurmaz. Bu durumda, velev ki zorunlu müdafii sanığın lehine gibi görünen bazı işlemleri yapmış olsa -örneğin temyiz dilekçesi vermiş olsa- dahi, hükmün sanığın kendisine de tebliğ edilmesi ve kendisine yapılan tebliğ üzerine sanık tarafından temyiz dilekçesi verilmesi halinde, temyiz davasının kabul edilmesi gerekir. Yargıtay ın bu kararı yerindedir ancak Kanun ile düzenlenmesi gereken bu konunun Yargıtay tarafından yorum yolu ile halli yoluna gidilmesi sakıncalıdır. Çünkü Yargıtay CGK bağlayıcı değildir. Bu konuda farklı uygulamalar olabilir. Ceza muhakemesi bakımından müdafie yapılan tebligat hangi aşamaya kadar geçerli kabul edilecektir. Yargıtay CGK.nun 6.3.2007 tarih ve 6-13/54 No.lu içtihadında, hükmün kesinleşmesi ile müdafiin görevinin sona ereceği ve bu aşamadan sonra kendisine yapılan tebligatın geçerli olmayacağı vurgulanmıştır. Kararda; O halde; bu durumda avukatlık sözleşmesinin sona erdiğinin ve herhangi bir şekilde yenilenmediğinin kabulü gerekir. Bunun sonucu olarak ta; hükümlü ile arasında avukatlık sözleşmesi bulunduğu hususunda bir bilgi veya belge mevcut olmadığı halde, sırf kesinleşen davada hükümlünün savunmanlığını yaptığı ve aralarında halen geçerliliğini sürdüren vekaletnameye dayalı vekil-müvekkil ilişkisinin bulunduğu için Av. M. G. e yapılmış olan tebligatın geçersiz sayılması, dolayısıyla hükümlünün kendisine yapılan tebligat üzerine süresinde verdiği dilekçenin kabul edilerek temyiz incelemesinin yapılması icab eder denilmiştir. 532
Ceza Yargılamasında Adli Yardım C) Kanun Yollarına Başvurma Zorunluluğu Müdafi, sanık lehine kanun yoluna başvurabilir. Ancak savunmasını yürüttüğü kişinin açık arzusuna aykırı olarak böyle bir başvuru yapamaz. Baro tarafından görevlendirilen müdafi, şüpheli veya sanığın arzusuna aykırı olsa da kanun yoluna başvurabilir. Bu başlık altında, müdafiin kanun yoluna başvurmak zorunda olup olmadığının da tartışılması gerekmektedir. Çünkü yukarıda izah edildiği üzere, müdafi şüpheli veya sanıktan bağımsız bir taraftır. Doktrinde, sanık kanun yoluna başvurma veya başvurudan vazgeçme konusunda irade açıklamamışsa, müdafi kanun yoluna başvurmada ve başvurudan vazgeçmede hukuki açıdan yarar bulunup bulunmadığını özgürce takdir edebilir görüşü ileri sürülmüştür. Ancak bir kısım yazarlar, müdafiin kanun yoluna başvurmaması halinde, eylemin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacağını belirtmişlerdir. Yargıtay da müdafiin temyiz süresini kaçırmasını görevi kötüye kullanma olarak nitelendirmektedir. Kanaatimizce, ceza muhakemesinde müdafi, kanun yoluna başvurmada hukuki açıdan yarar bulunup bulunmadığını özgürce takdir edebilir. Örneğin temyiz yolu bakımından, CMUK.un 3 Müdafiin bu takdirine açıkça karşı çıkılmaması halinde, müdafiin takdiri sebebiyle sorumluluğu yönüne gidilmemelidir. Ancak Yargıtay kanun yoluna başvurulmamasını görevi kötüye kullanma suçu olarak değerlendirmektedir. Yargıtay ın bu yöndeki içtihatlarının yerinde olmadığı kanaatindeyiz. D) Sunulan hukuki yardımın niteliği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Artico-İtalya Kararında 6.madde (3) c kapsamında atama değil, yardımdan söz edilir. Ayrıca sadece atama yapılması da etkin yardımın gerçekleştiği anlamına gelmez. Çünkü yardım amacıyla görevlendirilen avukat ölebilir, ciddi bir hastalık geçirebilir, uzun süre iş görmekten alıkoyulabilir veya üstlendiği görevleri azaltmak isteyebilir. Böyle bir durumdan haberdar edildikleri takdirde yetkililerin bu avukatı ya değiştirmesi ya da avukatın yükümlülüğünü yerine getirmesini sağlaması gerekir şeklinde tespitler yapmıştır. 533
T.C. Uluslararası Yargı Reformu Sempozyumu DÜNYA BANKASI Bu sebeple hukuki yardımı sunan müdafiin yeterli olması gerekir. Ülkemiz uygulaması bakımından bu açından bir denetleme söz konusu değildir. İyi bir yargı sisteminden bahsedebilmek için iyi yetişmiş avukatlık hizmeti de gereklidir. a) Şüpheli veya Sanık Baroca Atanan Müdafii Azledebilir Mi? Yönetmeliğin 5/3 ncü fıkrasına göre; (Zorunlu müdafi halinde) kovuşturma aşamasında sanığa iddianamenin tebliği için çıkarılan çağrı kâğıdına ayrıca tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde müdafii bulunup bulunmadığını bildirmesi, bildirimde bulunmadığı takdirde barodan bir müdafi görevlendirmesinin isteneceği, görevlendirilen müdafie ödenecek ücretin yargılama giderlerinden sayılacağı ve mahkûmiyeti hâlinde kendisinden tahsil edileceği hususunu hatırlatan meşruhat verilir. Sanığın tutuklu olması hâlinde Ceza Muhakemesi Kanununun 176 ncı maddesinin üçüncü fıkrası gereğince yapılan işlemler sırasında yukarıda belirtilen meşruhat hatırlatılır. Sanık tarafından bildirimde bulunulmadığı, tebligat yapılamadığı veya tutuklu sanığın müdafii olmadığını bildirmesi hâlinde duruşma günü beklenmeksizin barodan bir müdafi görevlendirmesi istenir. Yönetmelik 7/2 maddesine göre Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının talebi üzerine görevlendirilen müdafi veya vekil azledilemez. Kanaatimizce kötüye kullanılması yasaklanmak suretiyle bu hak tanınmalıdır. b) Hakim ve Savcılık mesleğinde olduğu gibi liyakat usulü kabul edilmeli her avukat her mahkemeye görevlendirilmemelidir. İlk 3 yılda soruşturma ve sulh ceza mahkemeleri, 6 yıl sonunda asliye ceza mahkemeleri 10 yıldan sonra ağır ceza mahkemeleri ve kanun yollarında müdafilik görevi üstlenilmelidir. Aksi halde bu mahkemelerde yeni avukatlar önemli hak kayıplarına yol açabilmektedir. c) Hakim ve Savcılık mesleğinde olduğu gibi görevlendirilen avukatlar bakımından teftiş sistemi oluşturulmalıdır. Mevcut Yönetmeliğe göre tek bir duruşmaya girmek üzerete hak kazanmak için yeterlidir. Dolayısıyla bunun dışında avukatın verdiği hizmeti denetleyen bir mekanizma yok. Bu sebeple barolar nezdinde bir teftiş kurulu oluşturularak, performans denetimi yapılmalıdır. 534
Ceza Yargılamasında Adli Yardım E) Ücret Politikası Mevcut sisteme göre ücret dosya başına ödenmektedir. Yönetmeliğin 10 ncu maddesine göre; (1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen müdafi veya vekile soruşturma ve kovuşturma evreleri için ayrı ayrı olmak üzere Tarifede belirlenen ücret ödenir. (2) Soruşturma evresinde kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısı ve mahkeme huzurunda yapılan ifade alma veya sorgu için farklı avukatların görevlendirilmesi hâlinde tek bir ücret ödenir ve bu ücret görevli avukatlara katkıları oranında paylaştırılır. Kanaatimizce bu sistem adil bir sistem değildir. Zira bazı dosyalar ilk duruşmada özel müdafi geldiği veya karar verildiği için sonuçlanmakta, bazı hallerde 10 yıla kadar sürebilmektedir. Her iki dosyaya aynı ücretin ödenmesi yasaktır. Bu sebeple kovuşturma aşaması bakımından duruşma başı ücret ödenmesi esasının getirilmesi daha adil olacaktır. Soruşturma aşamasında ise saat ücreti şeklinde ücretin ödenmesi daha adil sonuçlar doğuracaktır. Zira özel yetkili savcılıkların baktığı suçlarda 4 güne kadar gece gündüz ifade alınmaktadır. Oysa çocuklarla ilgili sadece kimlik tespiti yapıldığında aynı ücret ödenmektedir. Bu sistemin ücret adaleti bakımından doğru olmadığı kanaatindeyiz. Tutuklu veya hükümlü sanıklar bakımından aynı ücretin uygulanması da adil değildir. Zira cezaevinde bulunan kişiye hukuki yardım sağlamak için cezaevine gidilmesi gerekir. Ancak bunun için ek bir ödenek bulunmadığı için müdafii olarak atanan kişiler cezaevine gitmemekte bu da savunmada zafiyet meydana getirmektedir. F) Adli Yardım Hakkının Öğretilmesi Gereği Ülkemiz pratiğinde maalesef adli yardım zorunlu müdafilik ile sınırlı olarak anlaşılmaktadır. İstanbul ceza mahkemeleri nezdinde yapılan bir araştırmada talebe bağlı adli yardımın çok düşük olduğu tespit edilmiştir. Bunun temel bir sebebi hakim veya savcılar tarafından şüpheli veya sanığa adli yardımdan yararlanma hakkının gerekli şekilde hatırlatılmamasıdır. G) Adli Yardımın Yapılış Şekli İngiliz hukukunda olduğu gibi şüpheliye telefonla Adli yardımdan yararlanma hakkı tanınmalıdır. 535
T.C. Uluslararası Yargı Reformu Sempozyumu DÜNYA BANKASI II- MÜŞTEKİ VEYA KATILANA ADLİ YARDIM CMK.nun 234 üncü maddesine göre; Mağdur ile şikâyetçinin hakları şunlardır: a) Soruşturma evresinde; ( ) Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme hakkına sahiptir. b) Kovuşturma evresinde; Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme. Şüpheli veya sanık bakımından geçerli olan mahkumiyet halinde ücreti, ödeme hali katılan veya müşteki için de geçerli olmalıdır. Yukarıda avukatlık mesleği yaşanan sorunlar bu başlık için de geçerlidir. Ancak burada sınırlı şekilde düzenlenen müdafi talebinin şüpheli veya sanıklar bakımından olduğu gibi genele şamil olması gerektiği kanaatindeyiz. CMK.nın dışında Avukatlık Kanunu nun 177 inci maddesinde düzenlenen adli yardım kurumu söz konusudur. Buna göre Adli Yardım Yönetmeliği m.7; Adli yardımla görevlendirilen avukata, görevlendirmeye konu iş için asgari ücret tarifesinde gösterilen maktu ücret baro yönetim kurulu kararı ile peşin ödenir. Ancak yargılama sırasında avukatın, harcayacağı emek ve mesai ile davanın önem ve özelliğini açıklayan talebi üzerine, davanın niteliği de göz önünde bulundurularak, asgari ücret tarifesinde gösterilen maktu ücretin bir katına kadarının ödenmesine baro yönetim kurulunca karar verilebilir. Aynı işe birden fazla avukat görevlendirilemez. Ancak görevden çekilen avukatın yerine görevlendirilen yeni avukata ayrıca ücret ödenir. 536