AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 1



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KÜRT VE ERMENİ MESELELERİNİ TARTIŞTI!

Tuba ÖZDİNÇ. Örgün Eğitim

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

MİLLİ MÜCADELE TRENİ

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler


TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

Cumhuriyet Halk Partisi

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

HOCAİLYAS ORTAOKULU. ÜNİTE 1: Bir Kahraman Doğuyor T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK-8

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU PLANI VE KAZANIM TESTLERİ

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

Patrikhane İle İlgili Bir Belge / Bir Uyarı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)

ÜÇÜNCÜ TÜRK KENEŞİ İŞ FORUMU. (24 Ekim 2014, Nahçıvan) TÜRK KENEŞİ GENEL SEKRETERİ RAMİL HASANOV UN İŞ ADAMLARINA HİTABI

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK

Lozan Barış Antlaşması

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

DİNÇEROĞLU AVUKATLIK BÜROSU A V U K A T HÜSEYİN ENİS DİNÇEROĞLU & ESRA AKKOÇ YAREN AHMET ŞEREF UYANIK & ELİFCAN TEKELİ STJ. AV.

Sosyal bilgiler öğretmeninin verdiği bu bilgiye dayanarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SENATO KARARI KARAR TARİHİ TOPLANTI SAYISI KARAR SAYISI /

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH

Harf üzerine ÎÇDEM. Numara

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

4.DÖNEM DERS ÖĞRETİM PLANI

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

HALİDE EDİB ADIVAR VURUN KAHPEYE ROMAN

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni

Başbakan Yıldırım, 25. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı sonrası basın çadırını ziyaret etti

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

29 EKİM TÖRENLERİ. Cumhuriyet Bayramı Republic Day OFFICIAL HOLIDAY. Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

BAŞBAKAN ERDOĞAN İRAN DA BAŞBAKAN ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANI AHMEDİNEJAD, DİNİ LİDER HAMANE

EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ.

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

Aile Bülteni. ANKA Çocuk Destek Programı nın Tanıtımı Yapıldı. aile.gov.tr

K A N A Y A N Y A R A K A R A B A Ğ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi I. Laboratuar (saat/hafta) Uygulama (saat/hafta) Teori (saat/hafta) AKTS. 1.YIL/ 1.yarıyıl Güz

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Prof. Dr. İlhan F. AKIN SİYASÎ TARİH Beta

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

ETKİNLİKLERİN İLK HAFTASINDA AŞAĞIDA BELİRTİLEN ÇALIŞMALAR GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİR.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

AGRT DEN TARİHİMİ ÖĞRENİYOR, TABİATI SEVİYORUM SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

Yine yapmak istediklerimizden birisi olan, spesifik sektörlerde, belki daha az, ama daha etkin iş adamları seyahatlerini önemsiyoruz ve buna

Devrim Öncesinde Yemen

Yrd. Doç. Dr. Bahadır Bumin ÖZARSLAN

ENSTİTÜ/FAKÜLTE/YÜKSEKOKUL ve PROGRAM: MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ-ELEKTRIK-ELEKTRONIK MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ DERS BİLGİLERİ. Adı Kodu Dili Türü Yarıyıl

A) Siyasi birliklerini geç sağlamaları. B) Sömürge alanlarını ele geçirmek istemeleri. C) Sanayi devrimini tamamlayamamaları

Transkript:

AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ İKİ AYDA BİR ÇIKAR EYLÜL - EKİM 2006 SAYI: 368 YIL:54 AZERBAYCAN KÜLTÜR DERNEĞİ Adına sahibi CEMİL ÜNAL Yazı İşleri Müdürü TUNCER KIRHAN Koordinatör İSA YAŞAR TEZEL Azerbaycan Temsilcisi NESİMAN YAKUPLU İdare Yeri Bayındır Sok. 37/6 Kızılay - ANKARA Tel: 435 37 06 Fax: 435 37 05 İnternet Adresi: www.azerder.org E-mail adresi: azerbaycan@azerbaycankulder.org Kapak Konusu Cumhuriyet Bayramı Dergide yayınlanan yazıların her hakkı saklıdır İzin alınmadan iktibas edilemez. Dergide yayınlanan makalelerin sorumluluğu yazarlarına aittir. Basın Ahlak Yasasına uymayı taahüt ederiz. Nergiz Matbaası Tel: 385 30 79 Faks: 385 82 18 e-mail:nergiz_matbaacilik@mynet.com 2 4 7 12 18 21 26 28 İÇİNDEKİLER Cumhuriyetimiz 83 Yaşında Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti Mehmet Emin RESULZADE Orta Doğu Üzerindeki Oyunlar ve Gerçekler Cemil ÜNAL Eski Bir Yalan Ermeni Soykırımı ve Nobel Ödülü Üzerine... Tuncer KIRHAN Azerbaycan Petrol Gelirleri Nasıl Kullanılacak Ramil HÜSEYN Kafkas İslam Ordusu(1918) Timur SİLİ Ölüm Yıl Dönünümünde Türk Dünyasında Önemli Bir İsim: Muhammed Hüseyin ŞEHRİYAR Selçuk ÖNAL Saha Türkleri nin Elmas Yurdu YAKUTİSTAN Prof. Dr. Orhan KURAL 31 Bir Kitap Bir İnsan... Nizamettin ONK AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 1 Dernek Haberleri 32

CUMHURİYETİMİZ 83 YAŞINDA Mustafa Kemal Paşa, 28 Ekim 1923 gecesi arkadaşlarına bir sır gibi sakladığı düşüncesini açıklar. Yarın Cumhuriyeti ilan ediyoruz Aradan geçen 83 yıla rağmen aynı heyecan ve mutlulukla nice yüz yıllarda, onun çizdiği yolda, Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. İnsanca yaşamanın, yönetmek ve yönetilmenin en güzel şekli olan Cumhuriyetimizin kuruluşunun 83. yılındayız. Türk Milletinin bu en büyük bayramını kutlarken, 29 Ekim 1923 tarihine giden yola baktığımızda, bitmiş, tükenmiş bir imparatorluğun kalıntıları üzerinde sürdürülen emperyalist işgal ve onların yandaşlarına verilen savaşıyla kazanılan Türk istiklalinin yaratıcısı ve Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ü bu gün her zamankinden daha gerçek şekilde anlamak ve anlatmak zorundayız. Mustafa Kemal Paşa nın tarih sahnesine çıktığı dönemde, ülkesinin çağın gerisinde kalmış yapısıyla ayakta durmaya çalışması ve uygarlığın temsilcisi olan batılı devletlerin emperyalist planları yürürlükte idi. Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK Ondaki Cumhuriyet anlayışı, vatan sevgisi ve bağımsızlık aşkı, 1905 yılında genç bir Osmanlı subayı iken bulunduğu Şam da bir arkadaşına söz ettiği şekilde kendini gösterir. Burada, Halil Paşa ya Benim devlet anlayışım millet egemenliğine dayanan Cumhuriyettir der. Çünkü o donanımlarıyla, çağını iyi tahlil eden bir asker olarak inandığı yolda gerçek bir Cumhuriyetçidir. Samsun a gönderilmesi sırasında, dönemin genel kurmayındaki sicil varakasında dahi Cumhuriyetçidir ibaresinin yer alması, o ibarenin Mustafa AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 2

Kemal deki Osmanlı yönetim anlayışı ile çatışan kişiliğinden ve saray çevresince geleneksel kara bir leke (!) olarak takıldığına hiç şüphe yoktur. Ne var ki artık, Cumhuriyet ateşi onun aklında ve uygulamalarında bilerek veya bilmeyerek bir süreç halinde tutuşmuştur. 22 Haziran 1919 da Erzurum kongresinde, Kongre Başkanlığına adaylığının teklifi sırasında kendisine engel olmak isteyen muhaliflerin Kongre Başkanın sivil zevattan seçilmesi teklifine karşın, Mustafa Kemal in çok sevdiği askerlikten istifa ederek üniformasını çıkarması, halk iradesine olan saygısını gösterir. Temmuz 1919 tarihinde ki Sivas Kongresi ni takip eden Şubat 1920 tarihli Misak-ı Milli andıyla gerçekleştirilecek olan tam bağımsızlık, milli egemenlik ve Anadolu aydınlanması ile Ulusal Kurtuluş savaşına gidecek yolun, Ankara da 23 Nisan 1920 de açılacak olan TBMM den geçeceği şekliyle hazırlıklar tamamlanır. Bu yol oldukça çetin bir yoldur. Bu meclis hem millet egemenliğinin üstünlüğünü tartışacak, kurtuluş savaşıyla ilgili kararları alacak, İstanbul hükümetiyle itilaf devletlerine karşı nüfuz mücadelesi verecek, hem de bir hükümeti içinde barındırmakla büyük bir sorumluluğu üstlenmiş olacaktır. Anadolu ihtilaline giden yolda oluşan birinci meclis, Türk tarihi açısından oldukça önemlidir. Ümmet devletten çıkıp millet devleti olma yolunda yapılan bu önemli değişikliklerin başında Hakimiyet Milletin Olacaktır anlayış ve kararlılığımın bulunmasıdır. Türk Milletinin tükenmiş bir imparatorluk içinden millet olma bilinciyle şahlanması başta istiklaline kavuşması ve milli egemenliğin tesisi gerçek bir destandır. Mustafa Kemal Atatürk bu destanı büyük nutkunda 1919 yılı Mayıs ayının 19. günü Samsun a çıktığımda vaziyet-i umumi manzara şöyle idi. diyerek destanın başladığı coğrafyayı tasvir eder. Anadolu insanı; kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk demeden bir bütün olmuş, cephede çarpışan vatan evlatlarına erzak ve silah taşımıştır. İnançla çıkılan yolda, yol yolcusuna yenilmiş, çılgın Türkler 9 Eylül de nihai zafere ulaşmışlardır. Hürriyet ve istiklal içgüdüsünü yüzyıllar boyunca taşımış bir millet için tarihi bir dönemeçte kendisini sorumlu tutan bir önder olarak hesabını ortaya koymuş ve mutlak zafere ulaşılacaktır düşüncesini Zafer, zafer benim olacaktır diyebilenindir. Sözleriyle hep yüreğinde taşmıştır. O bir konuşmasında da şöyle diyecektir: Benim duygularım milletimin duygularıdır. Bunu derken millet ve bağımsızlık sözcüğünü bir arada kullanmaktan yılmadan usanmadan geleceği yüreğine kazır gibi anlatmakta ve öğretmektedir. Kendi iç dünyasında ki bağımsızlığı ile ulusunun bağımsızlık vizyonunu birleştirmiş bir insandır. Böylece kendi iç savası milletinin savaşı, kendi iç güdüsü yine milletinin iç güdüsü olarak ortaya çıkmıştır. Mustafa Kemal ATATÜRK ün bir kurtuluş savaşçısı olarak ortaya koyduğu öğreti yalın bir bağımsızlık ilkesi ve öğretisidir. Çünkü o Bağımsızlık nedir sorusunun temel öğretisini bizzat anlatarak, öğreterek tam bağımsızlık yolunda hedef belirlemiş bir komutandır. 1905 yılında belirlediği ilkelerle çelikleşen bağımsızlık ve millet olma yolundaki düşüncelerini ilan etmenin mutluluğunu yaşayacaktır. Ve nihayet, Mustafa Kemal Paşa, 28 Ekim 1923 gecesi arkadaşlarına bir sır gibi sakladığı düşüncesini açıklar. Yarın Cumhuriyeti ilan ediyoruz Aradan geçen 83 yıla rağmen aynı heyecan ve mutlulukla nice yüz yıllarda, onun çizdiği yolda Cumhuriyet Bayrammız kutlu olsun. AZERBAYCAN KÜLTÜR DERNEĞİ Merkez Yönetim Kurulu AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 3

YAŞASIN TÜRKİYE CUMHURİYETİ Türkiye Cumhuriyeti nin 10. yılında Azerbaycan ın Büyük Önder i Mehmet Emin Resulzade tarafından Berlin de çıkan İsitklâl Gazetesi nin 29 Ekim 1933 günlü sayısında yayınlanmış yazıyı önemi nedeniyle yeniden yayınlıyoruz. MUAZZAM BİR YILDÖNÜMÜ! Cihan tarihinin en meraklı devrindeyiz: Asırlaşmış binalar yıkılıyor; yıkılmaz diye düşünülen müesseseler çöküyor; yeni binalar ve yeni kıymetler kökleşiyor. Bütün değerlerin değiştiği bu dönüm devrinde türlü büyük hadiselere şahit oluyor; ve her gün denecek kadar tarihi bir çok vak alar için yapılan yıldönümlerini görüyoruz. Fakat, bugün Türkiye li kardeşlerimizin haklı sevinçlerle andıkları yıldönümünü biz, başkalarından ayırmak için ona muazzam vasfını veriyoruz. Türkiye de cumhuriyetin kurulması ancak siyasi bir idare şeklinin değişmisinden ibaret olsaydı şüphesiz bu, haddi zatında gene büyük bir hadise olurdu. Fakat, buna rağmen, ona muazzam vasfını vermekte - itiraf edelim ki- tereddüt ederdik. Zamanımızdaki bollu yıldönümleri arasında kendisine seçilmiş bir yer ayırmazdık. Hadisenin azameti orasındadır ki, cumhuriyet rejiminin kurulmasıyle Türkiye de sade bir idare şekli değil, Türk cemiyetinin maddi - manevi bütün müeseseleri değişmiş; çürümüş Osmanlı saltanatının yerinde, bütün şuunatile milli demokratik yeni bir Türk devleti kurulmuştur. Evet, iki asırdan ziyade, bir müddetten beri inhitat ve hezimete uğrayan ve Osmanlı İmparatorluğu, Harbi Umumi neticesinde tarihten yediği en son darbe ile her türlü istiklâl ve haysiyetten mahrum zavallı bir hale geldi; şöyleki İstanbul sarayında - ne pahasına olursa olsun -tutunmağı canına minnet bilecek Türk tarihinden nasipsiz bulunan padişah, mahüt Sevr Muhahedisine kabulde tereddüt göstermedi. Fakat eskiyen, gittikçe yıpranarak varlık hikmetini kaybeden Osmanlı İmparatorluk binası son çöküş noktasına yaklaştıkça, taaruz kanunu mucibince, kendini değişecek yeni bir kuvvet belirerek, günden güne büyüyordu. Türk münevverleri tarafından, muhtelif zamanlarda vetürlü şekillerde temsil olunan bu kuvvet, Türkiye ıslahat ve hürriyet hareketi idi, ki onun Tanzimatçılık, Meşrutiyetçilik ve Türkçülük diye başlıca etapları vardır. İmparatorluk sisteminin yaşadığı son günlerde sarayın bir tarftan israf, diğer taraftan da ihmal ettiği Anadolu Türklüğü içerisinde Türkçülük diye şuurlanan milliyetçilik - işte, bu tarihi hareketin aldığı muasır bir şekildi. Büyük felaket karşısında, kurtuluşu, Sevr Muahedesi ni kabul etmek zilletinde bulan düşmüş Osmanlıcılara mukabil, yükselmiş Türk milliyetçileri, milli hakimiyet esa- AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 4

sına dayanarak, harekete geçtiler ve büyük Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri nin dahi rehberliği ile muazzam istiklâl cihadına giriştiler. Asrın en yüksek idealine, Türk tarihinin en bariz an anesine ve Türk milletinin sarsılmaz iradesiyle Anadolu halkının en hayati menafiine uygun gelen bu -karar, uzak gören demir iradeli bir kumandan ve er- kanı harbin idaresi altında ve Anadolu nun Ya ölüm, ya istiklâl, diye gösterdiği azim ve cesaret karşısında tamamiyle tahakkuk etti. Menhus Sevr Muahedesi yırtıldı; mes ut Lozan Muahedesi yazıldı!.. Birincisi, çöken imparatorluğun ölüm beratı idi; ikincisi ise yükselen cumhuriyetin doğum vesikası oldu. 29 Teşrinievvel 1923 e kadar Anadolu hareketine ait resmi vesikalarda cumhuriyet unvanına rastgelinmez. Bu tarihe kadar şiar, memleketin ecnebilere karşı istiklâlini kazanmaktı. Fakat, bu kazanç Lozan da beynelmilel bir kayda bağlandıktan sonra, hadiselerin inkişafında ve bu inkişafı meharetle idare eden büyük reisin tasavvurlarında cumhuriyet idealinin saklı bulunduğunu sezmek zor değildi. Lozan a kadar hareketin büyük rehberi cumhuriyetten bahsa lüzum görmedi ise, bu, ona has taktikten başka bir şey değildi. Milli Türkiye, her şeyden evvel istiklalini bütün cihana isbat edecekti. Bunun içindir ki, dahildeki kuvvetleri parçalıyacak her hangi bir hareketten sakınıldı; yarının sözü bugün söylenilmedi. Lozan zaferiyle tamamlanan bugün, cumhuriyeti ilanda mahzur bırakmayan yarın ı temin etmiş oldu. Bir yarın ki parlaklığı ile şarkın girdiği kurtuluş yolunu baştan başa aydınlattı. Göz kamaştıran bir aydınlık! Tarihi sebeplerle, iktisadi ve içtimai açılış itibariyle, orta zaman şerait ve münasebatı içinde durgun kalan Şark, kendini saran geri nizam ve irtica müesseselerinden sıyrılmak için, epey zamandanberi çırpınıp duruyor ve daldığı derin uykudan uyanmak üzere, ötede beride harekete geçerek kımıldanıyordu. Harp sonunda bu hareket, cihan mikyasında bir hızla ilerledi; milli uyanış ve istiklal hareketleri, yeni cihan istikrarı içinde, büyük amiller sırasına geçti. Türkiye inkılâbı, işte, bu ayaklanan Şark milliyetçiliğinin en mükemmel bir tipi ve kazandığı parlak ve katı zaferiyle önde giden rehberi ve örneğidir. Bu örnekten öğrendik ki, bir millet istiklalini sade asrın kendisine mücerret olarak tanıdığı hakka dayanmakla değil, bir de bunu hak ettiğini bizzat isbat etmekle, yani ölümü gözüne alarak silaha sarılmak ve maksat hasıl oluncaya kadar dövüşmekle alır. Hak verilmez, alınır işte, Türk inkılabının bir daha teyit ettiği eski hakikat! Türkiye tecrübesinin bize öğrettiği hakikatlerden biri de şu oldu ki, beşeri medeniyetin yüksek gayesi bulunan istiklal için vuruşan bir halk hakikaten de müstakil olmak ve öyle kalmak isterse, bu medeniyetin özünü teşkil eden maneviyatı almak ve kendi milli kültürünü onunla mezç ederek asri bir millet merte- besine çıkma mecburiyetindedir. Cemiyet ve devlet işlerinde ancak ileri insanlığın tecrübe ile erdiği ilim ve fen ölçülerine kıymet veren yeni Türk rejimi, tatbik ettiği sistemin başına dünyanın dinden, aklın da nakilden ayrılması umdesini koymuştur. Hakimiyet milletindir. Devlet, milleti teşkil eden fertler arasındaki muamelelerle, bunlarla cemiyet arasındaki münasebatı tanzim etmekle mükellef bir müessesedir. Bu müessese, bütün icraatında ilhamını gökten ve tabiat üstündeki kuvvetlerden değil, bizzat halktan alır, onun için ve onun vasıtası ile iş görür. Ta başlangıçtan itibaren hakimiyeti milliye esasına dayanan Anadolu istiklal hareketi, cumhur idaresiyle yürütülen demokratik bir hareketti; Lozan merhalesine erişildikten sonra, artık bu fiili vaziyetle, taban tabana zıt bulunan saltanat ve ona bağlı Hilafet müesseseleri bittabi sökülüp atıldı. Cumhuriyet rasmen ilan olundu. Saltanat ve Hilafetin ilgasiyle, otokrasi ve teokrasi devrine nihayet veren Türk milleti demokrasi devrine girmiş oldu. Büyük şenliklerle karşılanan bugün, işte, bu büyük hadisenin yıldönümü, Türkiye demokrasisinin bayramıdır. Ne mutlu bir gün; ne kutlu bir bayram! Bir gün, ki cumhuriyete sadık her hangi Türkiye li bir vatandaşla birlikte hürriyet ve demokrasiyi bir prensip olarak benimseyen bütün insanlar da onu alkışlıyor, beşeri prensiplerin buradaki zaferini kendi zaferleri gibi görüyorlar; bir bayram, ki sade Türkiye liler değil, hürriyet ve istiklal için döğüşen esir Şarkın bütün milliyetçileri de onu kendi ideallerinin bayramı gibi görüyorlar. AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 5

Evet, Türkiye inkılabının şümülü sade Türkiye ye ait değildir. Cumhuriyet kanunları sade Türkiye dahilinde tatbik olunuyorsa da, bu kanunların kökünü teşkil eden büyük umdelerin tesiri Türkiye haricinde ve bilhassa Türkiye dışındaki Türk illerinde carıdir. Bu itibarla Türkiye inkılabı beynelmilel bir şümüle maliktir. Nakilden müstakil bir akıl, dinden ayrı bir dünya, kadına hürmet esasına müstenit demokratik bir aile, her türlü imtiyaz ve zümre tahakkümünden ari, hürriyet, müsavat ve içtimaı tesanüt esasına dayanan bir cemiyet; bütün milletin okur yazar olmasını güden bir devlet; en kolay bir yazı; halkı düşünen ve ilhamını ondan almak isteyen bir edebiyat; beynelmilel kültür müsabakasında Türklüğe kendi ehemmiyetile mütenasip şerefli bir yer- işte bu on yıl içinde Türkiye Cumhuriyetinde tatbik olunan ıslahat programnın en mühim noktaları! Bu öyle bir programdır ki, onun tatbiki sade biz Azerbaycan milliyetçileri için değil, alel umum bütün Türk illeri milliyetçileri için her zaman mukaddes bir arzu, erişilmesi istenilen büyük bir ideal olmuştur ve bugün de öyledir. Türkiye, sade bu ideal programını kanunlar halinde tesbit etmekle kalmamış; cumhuriyet erleri, bu büyük hakikati dahi unutmamışlardır. Bir millet, ancak organize oluşu ve iktisadı faaliyet ve refahı nisbetindedir ki, ideal haklardan istifade eder. Fikrî, millî ve siyasî istiklâllerin kökü iktisadî istiklâldir. Cumhuriyetin demiryolu siyaseti, bankacılık siyaseti; milli sanayı ve ticaret sahasında tatbik ettiği siyaset, aşarın ilgası, kooperatifçilik ve köy kredisi gibi ıslahat ile köylüyü düşünmesi dahi tedbirli ve faal bulunduğunu göstermiştir. Bundan on yıl evvel büyük Nutuk un gençliğe hitap eden o heyecanlı hulasasında tasvir olunan facialı mahrumiyet ve felaketlere bakmıyarak, herkesin, battığına hükmettiği bir milleti, Almanya gibi teşkilatı, teslihatı ve prestiji korkunç bulunan bir devleti çarmıha çeken galiplere karşı savaşmaya çekerek, nihayet zafere erdiren Büyük Adam, cumhuriyet ilanını iltizam edince, hariçte ve dahilde bir çokları bunu şüphe ve endişelerle karşıladılar; kazanılmış Lozan zaferinin tehlikeye düştüğünü söyliyenler bile oldu. Fakat, ne görüyoruz: Cumhuriyet, Şeyh Sait, Menemen isyanları gibi kara irtica, hamlalariyle, ardı arası kasilmeyen komünist entrik ve propagandalarına rağmen, muvaffakiyetle yaşamış ve kendi yürüyüşünde ilerliyerek karşısına çıkan düşmanlarını maddeten ezmiş, manen öldürmüştür. Ve bugün bu zaferin onuncu yıldönümünde Türkiye Cumhuriyeti nin beynelmilel münasebetteki itibarı, imparatorluğun son asır zarfında görmediği bir değerdedir; hele Türk inkılabının cihan efkan umumiyesinde kazandığı prestij, hiç bir saltanat Türkiyesine nasip olmamıştır. Hilafetin ilgasiyle Türkiye İslam dünyasındaki mevkiini kaybeder, denilmişti. İnkılapçı Türkiye nin Müslüman milletlerin hürriyetçi zümresi üzerindeki manevî tesirini İstanbul Sarayı kat iyen kazan amamıştır. Türk kültürü için yapılan son meşkür teşebbüsler ise, Türk illerinin memnuniyet ve alkışlarla karşılayacakları bir hadisedir, ki eşini Türkçülük fikir ve neşriyatını, telefon ve elektrik ışığı ile beraber men eden Sultan Hamid idaresinde aramak bir budalalık olurdu. Biz, Türklüğün ebedî düşmanı Çarlık Rusya sının bugünkü şekli bulunan Sovyetlere karşı hürriyet, milliyet ve istiklâl namına döğüşen Türk illeri, her ne kadar Türkiye Hükümetinin taktik olarak kullandığı Bolşevik Rusya ile müdara siyasetinden maddeten zararda isek de, program olarak tatbik ettiği büyük umdelerden manen faydadayız. Rus komünizminin yıkıcı ve yakıcı tatbikatı yanında, Türk demokratizminin yapıcı ve yaratıcı icraatı vardır. Yıkıcılık geçer, yapıcılık kalır. Gelecek, milletleri süngü gücü ile yapma rejime boyun eğdirmenin değil, milli hakimiyete, hakka ve hürriyete dayanan istiklalcılığındır. Evet, Türkiye li kardeşlerimizin göğüslerini iftiharla kabartan bu bayram bizim de kalplerimizi ümit ve tesellilerle dolduruyor. Bütün samimiyet ve heyecanımıla bugün sesimizi Türkiye Cumhuriyetini tes it eden milyonların gür sesi ile birleştirirken, millî istiklâlin yenilmez bir hak ve hakikat olduğuna en bariz bir misali ile bir daha inanıyoruz; bu imandan aldığımız yeni bir kuvvetle biz de bağırıyoruz: Yaşasın müstakil Türkiye Cumhuriyeti!.. AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 6

ORTA DOĞU ÜZERİNDEKİ OYUNLAR ve GERÇEKLER Cemil ÜNAL Geçmiş dönemlerde, insanlığın bilmediği yerleri keşfetmek için kaşiflerin yaptıkları araştırmalar, emperyalist güçlerin bu cografyaya yayılmak, Orta Dogu yu kendi kontrolleri altına almak arzularının ilk işaretleri olmuştur. Bugün dahi sıcaklığını fazlasıyla hissettiğimiz, kanların döküldüğü Orta Doğu denilen bu cografyanın şekillenmesinde Batılılar, özellikle İngilizler önemli rol oynamışlardır. Hindistan yolunu kendi gelecekleri için çok önemli bulan İngilizler, bu bölgeyi, Fransa ve Rusya nın - sözde-saldırılarından korumak-açıkçası-kendi hakimiyetleri dışında, başka güçlerin bu bölgeye hakim olmalarını önlemek için savaşmayı dahi göze almışlardır. Özellikle, Birinci Dünya Savaşı ve sonrası gelişen siyasi olaylar, başta Osmanlı İmparatorluğu nun parçalanmasına, Balkanlar dan Orta Asya ya, Kafkas lardan Kuzey Afrika ya, bugünkü Orta Doğu yu da içersine alan geniş coğrafyanın şekillenmesine sebep olmuştur. Geçmişte Büyük Şark Oyunu olarak tarif edilen olaylar, bugün yalnız isim değiştirerek Büyük Orta Doğu projesi olarak sahnelenmektedir. BÜYÜK ŞARK OYUNU Büyük Şark Oyunu nun hedefleri kapalı kapılar ardında tespit ediliyordu. Alınan kararların önemli olanları, şöyle sıralanıyordu : 1- Osmanlı İmparatorluğu nun, parçalanması ve pay edilmesi, 2- Batılı devletlerle, Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde yaşayan Ermeniler, Kürtler, Araplar ve diğer gayri müslim halklar arasında Osmanlı Devleti nin yıkılmasına yönelik gizli ittifakların oluşturulması, 3- Filistin de, bir Yahudi Milli Yurdu nun kurulması, 4- Bölgede hakimiyet sağlamak için Arap, Yahudi Milliyetçiliğinin, kışkırtması ve desteklenmesi, 5- Türk toprakları üzerınde, bağımsız Ermeni, Kürt ve Rum Pontus Devletleri nin kurulması. Bu coğrafyada yaşayan halklarla ilgili verilen kararlarda bu toplulukların-bugün olduğu gibi-hiçbir zaman ne düşündükleri sorulmamış, kararların alındığı masaya bile oturmalarına müsaade edilmemiştir. Batılı devletler bu oyunu oynarken A.B.D, ilk zamanlar bu meselelerden uzak durmaya çalışmışlardır. Birinci Dünya Savaşını hazırlayan olaylar Avrupa Devletleri nin de kendi aralarında bölünmelerine sebep olmasına rağmen, her iki grubun, Osmanlı Devletinin parçalanması, parçalanma sonrasında hangi bölgelerin kimin nüfuz alanı olacağı, Orta Doğu da nasıl bir haritanın çizileceği hususundaki görüşleri müşterek olmuştur. Birlik oluşturan devletlerden Almanya nın Osmanlı İmparatorluğu na yaklaşma gösterisi, diğer ülkelerin de, işine gelmekteydi, çünkü Almanya nın Akdeniz e inmesi AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 7

orada güç sahibi olması, Rusya nın Akdeniz e inmesinden daha tehlikeli görülüyordu. Avrupa Devletleri nin, kapı arkasında hazırladıkları oyunlar, kendi bünyelerinde de sıkıntılar yaratmış, Fransa ve İngiltere de hükümetlerin düşmesine sebep olmuş, 1917 Bolşevik İhtilali ile de Rusya da da hükümet ve rejim değişikliği olmuştur. Bu olaylar, Osmanlı Devleti nin geleceğini belirleyen, Orta Doğu nun yeniden nasıl şekilleneceğine karar verecek, siyasi iktidarların iş başına gelmesine sebep olmuştur. İSRAİL VARLIĞI Nitekim, bugün Filistin toprakları üzerinde kurulması, varlığını sürdüren İsrail Devleti nin Suudi Arabistan ın, Kuveyt in, Irak ın, Suriye nin, Lübnan ın, Ürdün ün sınırları çizilmiş olması, o tarihlerde verilen kararlar neticesinde gerçekleşmiştir. KÜRT ERMENİ ve PONTUS DEVLETİ HAYELLERİ O tarihlerde gerçekleştiremedikleri projeler içersinde, anadolu toprakları üzerinde kurmayı ve kurdurmayı hayal ettikleri Kürt, Ermeni ve Rum Pontus Devletleri nin kurulamaması olmuştur. Osmanlı Devleti bünyesindeki azınlıkları devlete karşı kışkırtan İngilizler Kürtleri de kullanmışlardır. Kürtler içinde özel planlar hazırlamışlardı. Hazırlanan plana göre: 1- Kürtlere sınırları belli olan toprak verilmesi, 2- İngiliz mandası altında özerklik tanınması, 3- Araplara ve Ermenilere tanınacak devlet kurma hakları, kürtlerede tanınmas kürtleri ümitlendiren İngilizler, Kürtlerin bağımsız Kürdistan kurulması işlerinin barış konferansına iletilmesi hususunda kendilerine büyük destek vermişlerdi. Temsilci olarakta Paris te yaşayan Islahat-i Osmaniye Fırkası Başkan-ı Şerif Paşa yi seçmişlerdi. Şerif Paşa, Ermenilerle de münasebet kurmuş beraber hareket edeceklerine dair Ermenilerle anlaşma bile yapmışlardı. Ermeni temsilcisi Bogos Nubar, Ermenistan Cumhuriyeti Delegeleri Başkanı vekili H. Ohacanyan ve Kürtlerin temsilcisi seçilen Şerif Paşa, müştereken imzaladıkları müracaat belgesini Paris Barış Konferansına sunmuşlardı. Hatta müracaat belgesinde Ermeni ve Kürtler in aynı ırktan geldikleri çıkarları müşterek olduğu ve her iki halkın bağımsızlık istedikleri belirtilmiştir. Kürt Devleti nin AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 8

kurulmasına katkıda bulunacak pek çok Kürt Cemiyetleri kurulmuştur. Bunlar içerisinde hevi(umut) ile Kürdistan Teali Cemiyeti en aktif olanlardı. 1913 tarihlerinde de, faaliyetlerinde etkin olmak için Roji Kürd adlı gazeteyide çıkarmaya başlamışlardı. İmzalanan Sevr Anlaşması ile de, Kürt meselesi uluslararası bir belgede yer almıştır. Ocak 1919 tarihinde toplanan Paris Barış Konferansına, Osmanlı Hükümeti temsilcileride davet edilmişti. İç ve dış düşmanların yanında, o zaman idarenin başında bulunan Başbakan Damat Ferit te, Ermeniler için geniş manada bir bağımsızlığı müdafaa ediyor, hatta hiçbir sebep ve mecburiyeti yokken, Torosları Türkiye nin tabii hududu kabul ettiğini dünyaya beyan ediyordu.böyle bir düşünceye sahip olan İstanbul Hükümeti, Sevr anlaşmasını imzalamakta bir mahzur görmüyorlardı. RUSYA NIN GİRİŞİMLERİ Bugüne kadar, milletleşme sürecini tamamlayan Orta Doğu da, eskiden beri din yaşantının ve politikanın temeli olmuştur. Ruslar, Bolşevik İhtilali sonrasında bu geleneği yıkarak, çoğunluğu müslüman olan halkların önüne, din yerine Kominizmi, Batılı Devletler de özellikle, hanedana ve şahıslara bağlı din geleneğinin hakim olacağı rejimlerin devam etmesini teşvik etmişlerdir. A.B.D VARLIĞI ve SÜREÇ 1915 tarihine kadar oynan oyun içerisinde yer almayan A.B.D, 1917 tarihinde, Almanların üç Amerikan şilebini batırmaları, hatta Almanların bu tip olayların devam edeceğini açıklamaları, A.B.D. nin Orta Doğu coğrafyasına bakışlarını tamamen değiştirmiştir. Bu gelişmeler olurken İstanbul daki Rum Patrikhanesi, Samsun daki Rum Metropoliti de boş durmuyorlar, 23 Şubat 1919 tarihinde aldıkları bir kararla Rum Karadeniz Cumhuriyeti nin kurulma hazırlığına başlıyorlardı. İngilizlerin de desteğini alan Rumlar, İstanbul da çıkardıkları Pontus adlı Rumca gazetenin, 4 Mart 1919 tarihli nüshasında Trabzon Rum Cemiyeti nin kurulduğunu dünyaya duyurmuşlardı. Osmanlı Devleti bünyesinde en huzurlu yaşayan Araplara, Batılı Devletler tarafindan Şam da kurdurulan gizli cemiyetler vasıtasıyla Osmanlı Devletin e karşı ayaklanmaya teşvik edilmişlerdir. O tarihlerde Osmanlı Sultanı adına Hicaz ı yöneten Mekke Emiri Hüseyin Bin Ali ye, Arap Krallığı yerine, Şam ın, Hicaz ın, Medine nin, Mekke nin idaresinin verileceği, aynı zamanda Arap halifesi olacağı sözü verilmişti, Osmanlı meclisinde, mebus olan arap temsilcileri de Arapça konuşan bütün halkların Türk boyunduruğundan kurtulması için, Osmanlı Devleti nin yıkılması hususunda batılı devletlerle işbirliği yapıyorlardı. Başkan Bush un, en etkili ve yetkili adamı aynı zamanda Texaslı bir petrol zengini olan Dick Cheney, 1999 yıllarında yazdığı oto biyografisinde petrol ve petrol endüstrisi, bizleri daima büyülemiştir. Amerikadaki bütün dostlarımız, petrol endüstrisinin ve petrolün ayrılmaz bir parçası olmuştur Olaylar üzerine kongrede bir konuşma yapan A.B.D Başkanı Wilson Almanların bu hareketi, devletimize harp ilan etmesi demektir. Bundan sonra, Birleşik Devletler, dünya barışı, insanlığın kurtuluşu, Orta Doğu nun da dahil olduğu, dünyanın güvenli olması için her zaman savaşacaktır. Orta Doğu ve dünya siyasetlerine açıklık getiren Wilson, 8 Ocak 1918 tarihinde yine kongrede yaptığı konuşma ile de, Osmanlı İmparatorluğu için A.B.D nin yürüteceği politikayı şu cümlelerle dile getirmiştir. Osmanlı İmparatorluğu yönetiminde yaşayan ve Türk olmayan halklara yaşam güvencesi ve asla kesintiye uğramayacak, özerk gelişme firsatı tanınmalıdır. Böylece Orta Doğu coğrafyasının ve modern savaşın en önemli aracının petrol olduğunu bununda bu bölgede bulunduğunu idrak eden A.B.D Orta Doğu ya ilgi duyar konuma gelmiştir. AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 9

İşte geçmişte Şark Meselesi bugün Büyük Orta Doğu projesi olarak adlandırılan ve şimdilik tek bir ülke tarafindan organize edilen oyun bu bölgede sergilenmektedir. Şimdilik oyunun planlayıcısı olan A.B.D nin ve stratejik ortağı İsrail in attığı servis toplarını toplamaya çalışan bazı devletlerde, oyunun içerisinde yer almaya zorlanmaktadır. ENERJİ KAYNAKLARINA YÖNELİM Orta Doğu coğrafyasına ayrı bir önem veren A.B.D nin, yakın geçmiş içerisinde, Enerji Bakanlığı kanalı ile Hazar Havzası ve bu bölgenin enerji stokları için gizli araştırmalar yaptırmıştır. Bu araştırmaya göre, Hazar Havzasında 243 milyar varil petrol, 150 trilyon metreküp doğalgaz rezervi olduğunu, Suudi Arabistan da 270 milyar varil petrol olduğunu tesbit ettirmiştir. Suudi Arabistan dünya petrollerinin dörtte birine sahip olup, dünya petrol fiyatlarının belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Amerika bu önemli kaynakların başka güçlerin eline geçeceği endişesini taşımaktadır. Başkan Bush un, en etkili ve yetkili adamı aynı zamanda Texaslı bir petrol zengini olan Dick Cheney, 1999 yıllarında yazdığı oto biyografisinde petrol ve petrol endüstrisi, bizleri daima büyülemiştir. Amerikadaki bütün dostlarımız, petrol endüstrisinin ve petrolün ayrılmaz bir parçası olmuştur. İtirafı ile A.B.D. nin niçin Orta Doğu da bulunması gerektiğini, Orta Doğu nun işgalinden önce dile getirmiştir. 11 EYLÜL OLAYLARI ve SONRASI 11 Eylül 2001 terör olayı, A.B.D nin kafsında yaşattığıpolitikanın hayata geçirilmesine vesile olmuştur. Afganistan işgali, Saddam ın devrilmesi, Amerika silahlı güçlerinin bölgeye yerleşmesi, bunların yanısıra, Suriye ve İran ında aynı akibete uğratılması hazırlıkları, A.B.D. nin, İsrail in güvenliğinin sağlanmasının bölgedeki petrolün kullanımının ve dağıtımının kontrol altına alınması stratejisinin bir sonucudur. Orta Doğu coğrayasında devletlerin idaresini ellerinde tutanlar maalesef kendi halklarına hiçbir şey vermemekte, bütün nimetleri kendileri için kullanmaktadırlar. Kendi halkının desteğini kaybeden idareciler, dünyadaki demokratik gelişmelere rağmen, kendilerine özgü rejimlerinin devam etmesini inatla sürdürmekte, bundan dolayıda akibetlerinin ne olacağı endişesini yaşamaktadırlar. Millet olma vasıfları bulunmayan bölgede -Amerika ve İsrail in, ezilen insanlara karşı nefret uyandıran davranışları ve hiçbir günahı olmayan yüzbinlerce insanın katledilmesi, teröristlerin güç kazanmasına sebep olmuştur. Bundan dolayıdır ki İslami, terör eylemlerinin vasıtası haline getiren teröristler bu coğrafyada etkinliklerini daha da artırmışlardır. Özellikle Suudiler, bir taraftan kendi iktidarlarının ve geleceklerinin ne olacağı endişesini yaşarken, diğer taraftan dünya terörü içersinde yer alan Suudi teröristleri finanse etmektedirler. Nitekim pek çok devlet geçmişte körfeze bağımlı olmanın tehlikesini Saddam Hüseyin in 1990 yıllarında Kuveyt i işgal etmesiyle yaşanmıştı. A.B.D ve uluslararası güçlerin sayesinde Kuveyt işgalden kurtarılabilmişti. İşte bu olayda A.B.D nin bu bölgeyi kendi kontrolu dışında kimseye bırakmayacağının işareti olmuştu. A.B.D Radikal İslami grupların başta Suudi Arabistan olmak üzere petrol üreten devletleri ele geçirebilecekleri endişesini bugün daha fazla taşımaktadırlar. SOVYETLER BİRLİĞİ NİN DAĞILMASI Sovyetler Birliği nin dağılmasıyla, 1991 tarihinden itibaren dünyada Orta Doguda ve Kafkaslar da soğuk savaş döneminin etkisi ortadan kalkmış, geçmiş dönemlerde hazırlanan, ama hayata geçirilemeyen siyasi projeler uygulamaya konulmaya başlanmıştır. Özellikle Sovyetler in çöküşü, iki kutuplu sistemi sona erdirmiş, Orta Doğu ve Kafkaslar da Amerikan hegemonyasının ağırlık kazanmasına ve bölgenin işgal edilmesine zemin hazırlamıştır. Bütün bölge, dini ve etnik parçalanmaların kucağına itilmiş, terör olayları bölgeyi ve dünyayı tehdit edecek boyutlara ulaşmış, yüzbinlerce insanın ölümüne, katledilmesine yol açmıştır. TÜRKİYE ve AZERBAYCAN EKSENLİ GELİŞMELER Bu ortam içerisinde, Türkiye yi bölme hareketleri hız kazanmış, P.K.K. Kürtçülük ve Ermeni hareketleri içimizden ve dış dünyadan büyük destek bulmuşlardır. Geçmiş dönemde kurulamayan ikinci Ermeni Devleti, Azerbaycan toprakları üzerinde kurulmuş, bölgede genişleme istidatı gösteren Kuzey Irak ta da Kürt Devleti ortaya çıkarılmıştır. Güney Kürdistan olarak adlandırılan bu oluşum Türkiye nin güney dogusunda Güney Kürdistan olarak tarif etmeye başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu nu parçalayan, Osmanlı toprakları üzerinde bağımsız bir Kürdistan ın ve bağımsız bir Ermenistan ın kurulmasını öngören Sevr paçavrasına atıf yapan Kürt ler, hazırladıkları anayasa da Sevr in haya- AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 10

ta geçirilmesi hususundaki düşüncelerini, anayasalarına vazgeçilmez ilkeler olarak koymuşlardır. Resmi dilin Kürtçe olacağı, Türkmen topraklarının Kürdistan ın bir parçası olduğu petrol konusunda, Bağdat yönetiminden bağımsız hareket edileceği karar altına alınmış, peşmergelerin ve himayelerinde bölgede faaliyet gösteren P.K.K lıların, anayasal statüye kavuşturularak Kürt ordusunun çekirdeğini oluşturması hazırlıkları tamamlanmıştır. Geçmişte, Osmanlı Devleti içerisindeki azınlıkları kışkırtan ve Osmanlı Devleti ni pay etmek isteyen Batılı Devletler bugünde aynı siyasetlerini Avrupa Parlementosu ve onun içerisindeki Türkiye düşmanları kanalıyla yürütmektedirler. Nitekim 2006 ekim ayı içerisinde Avrupa Parlementosu Avrupa Birliği, Türkiye ve Kürtler konulu konferans düzenlemiş, bu toplantıya konuşmacı olarakta, P.K.K ve kürtçülük hareketinin en büyük destekleyicisi olan Diyarbakır Belediye Başkanı davet edilmiştir. Kendilerini, Türkiye dışında bir eyaletin temsilcisi, Türk idari sisteminin dışında özerk bir bölgenin başkanı gibi hareket eden bu bölücülere, maalesef Türk yargısı, Türk Parlementosu, hatta bazı siyasi partiler sessiz kalmakta, bazı güçlerin desteğini dahi almaktadırlar. Etrafimızda meydana gelen etnik ve dini ayrışımlar, içimizde de hareketlenmiş, hatta etnik ayrımcılık, tek devlete, tek millete, tek bayrağa ve tek dil e hayır sesleriyle aleni olarak Türkiye nin gündeminde yerini almıştır. Bugün Türkiye nin siyasi yapılanması, Türk siyasetinin geldiği nokta, dinin, politika içerisinde önemli bir yere sahip olması, bölücü hareketlerin artmasına ve cesaret bulmasına zemin hazırlamaktadır. Etrafımızda ve içimizde meydana gelen olayların yaratıcıları, kendi stretejileri istikametinde, Türkiye yi yönlendirmekte, zaman zaman roller bile vermektedirler. Artık baş aktör rolünü oynayan A.B.D Devletleri, Orta Doğu denilen bu cografyayı bu bölgenin haklarını düştüğü Irak bataklığında daha iyi tanımış olması gerekir. Döktüğü kanı temizlemek, huzuru bozulan Orta Dogu ya, yaşanacak ortamı yeniden getirmek, özellikle A.B.D nin ve stratejik ortağı İsrail in elindedir. İran a, Suriye ye, Filistin ve Lübnan a uzanacak eller kanın durmasına vesile olacaktır. Geçmişte A.B.D nin en güvenilir dostu İran dı. İran la el sıkışma, hem bölgeye barışı getirecek hem de, İsrail in bu bölgede barış içerisinde yaşamasına yardımcı olacaktır. AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 11

Haber - Yorum ESKİ BİR YALAN ERMENİ SOYKIRIMI ve NOBEL ÖDÜLÜ ÜZERİNE... 12 Ekim 2006 tarihinde İngiltere nin etkili gazetelerinden Financial Times, Fransız Parlamentosunda kabul edilen Sözde Ermeni Soykırımını İnkar etmenin suç olması tasarısını şöyle değerlendiriyordu. Soykırımın inkarını suç sayan yasa teklifini kabul eden Fransız Millet Meclisi dünya basınına alay İkiyüzlülükle konusu olmuştur. Türkiye de ceza kanununda ki 301 in kaldırılması için mücadele edilirken, Fransız meclisinin ifade özgürlüğüne karşı karar alması ikiyüzlülüktür demiş, Türk yazar Orhan Pamuk un Nobel ödülü almasına karşılık Orhan Pamuk Türkiye aleyhinde konuşabildiği için Nobel alıyor, Fransa ise konuşanları susturmaya kalkıyor. Demek oluyor ki, iki yüzlü, tutarsız bir politika sürdürülürken bir yazarın sadece ülkesinde ki siyasi rejime karşı yazı yazması, güdümlü bir siyasal izolasyonun ve dışarıda sürdürülen bir propagandanın sözcüsü gibi davranması ona ödül getirmiştir Burada anlatacağımız konunun aslı ikiyüzlü ve çıkarcı bir politikalar ve bu politikalara uşaklık edenler olacaktır.. Tuncer KIRHAN (AKD Genel Sekreteri) Dergimizin geçen sayısında bir yalan üzerine kurulan bir masalın savunucusu Fransa nın girişimlerini anlatmaya çalışmış, oylamanın red edilmesiyle de olayın son bulmadığını, konunun her zaman önümüze getirileceğini bilerek hazırlıklı olmanın altını çizmiştik. Bildiğiniz gibi Fransa da 18 Mayıs 2006 tarihinde Sosyalist Parti tarafından parlamento başkanlığına verilen bir önergede Ermeni Soykırımını İnkar etmenin 5 yıla kadar hapis, 45 000 Auro para cezası ile cezalandırılması yönünde bir tasarı hazırlanmış ve Paris teki 400 000 kadar Ermeni seçmenin oylarını alabilmek umudu ile önergeyi veren partinin kendi varlığını kanıtlaması olacaktı. Fransız Parlamentosunda yapılan görüşmelerde oturum başkanı Jean Luis DEBRE bir oyalama taktiği ile önergeyi zaman darlığı içinde gündeme almamış, ancak girişim olarak konunun bir nabız yoklaması, ileride tekrar gündeme getirileceği yönünde mesaj verilmiştir. Bizim medyaya düşen haberlerde de sanki nihai bir kararmış gibi; bu gelişmenin Fransa ile tarihi ilişkilerimizi etkileyeceği düşüncesiyle oraya giden Türk sanayisi ve parlamento temsilcilerinin girişimleri ile tekrar etmesinin güç olacağı argümanları yapılmıştı. Ne oldu da aradan beş ay geçtikten sonra tasarı oncafırtınadan hiç etkilenmemiş şekilde yeniden gündeme AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 12

gelerek oylandı ve sonuçlandı. Hani Fransa ile ilişkilerimizi canlı tutmak zorunda olan 10 milyar Auro luk ticari dinamikler, nerede hamaseti yapılan; 1720 yılında Osmanlı Devleti nin ilk kez elçi olarak Paris e gönderdiği 28 Mehmet Çelebi ile başlayan Fransa ilişkileri; her ne kadar sonuç Avrupa da demokrasinin ve özgürlüklerin savunucusu Fransız parlamentosunun bir ayıbı olarak değerlendirilse de, bu sürecin nasıl başlayıp sonuçlandığını göstermektedir. Fransız ulusal meclisinin sayısı 577 iken, bu oylamada iktidar partisinin teklifi veren Sosyalist Parti den daha fazla oy verdiği ortaya çıkmıştır. Oylamada 106 evet, 19 hayır ve 4 çekimser oyu veren milletvekillerinin 49 u önümüzdeki dönem Cumhurbaşkanı adayı olan İç İşleri Bakanı Nicalos Sarkozy nin başkanlığını yaptığı iktidar partisinden, 40 ı ise teklif veren sosyalistlerden, 7 si sağ eksenli UDF, 6 sı Komünist, 3 ü Yeşiller ve biri de bağımsızdır. Burada bir ayrıntıyı ifade etmek gerekir ki Sarkkozy nin siyasi işlerden sorumlu baş danışmanı Ermeni asıllı bir Fransız dır. Bu durumda tıpkı geçtiğimiz Mayıs ayında olduğu gibi oylamada aleyhte düşünen ancak Ermeni seçmenle karşı karşıya gelmek istemeyen farklı parti milletvekillerinin meclise gelmeyerek oylamayı Ermeni diyasporası ile birlikte hareket eden parlamenterlere bıraktığı görülmüştür. Tarihi bir yalanı Fransa nın kanun haline getirme girişimi AB nin temel değerlerine karşı büyük bir meydan okumadır. Gelişmelerle,Türkiye ile Ermenistan arasında ki bir sorun için Fransa durumdan kendisine bir vazife çıkarmaya çalışırken bilmesi gerekmektedir ki; dünya artık bir sömürgeler kampusu değildir. İftira ve yalan makineleri biraz kendi tarihlerine bakarlarsa, 20. yy. boyunca Nijerya, Senegal, Tunus, Cezayir, Raunda,Cibuti de soykırımların nasıl yapıldığını göreceklerdir. Niyet bellidir. Amaç birdir. Türkiye yi AB ilerleme programında zora sokmak, olabildiğince zayıflatmak, mümkünse bu kendi kulüpleri olan AB ne girme yolunda yıpratmak yada yaptırımlarını hızlandırmak. GELİŞMELER ÜZERİNE TEPKİLER Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ı telefonla arayan Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ın, Fransız Ulusal Meclisinin girişiminden dolayı çok üzgün olduğunu, teklifin yasalaşmasının senato da engellenmesi konusunda elinden geleni yapacağını ifade ettiği, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın da Fransa Cumhurbaşkanından; teklifin yasalaşmasını engellemesini istediği basından öğrenilmişti. Fransız parlamentosunun almış olduğu bu karar başta Türkiye tarafını olumsuz yönde etkilerken, Avrupa basını ve bir çok Avrupalı parlamenter, devlet adamları ve ruhani liderler tarafından bir ayıp olarak nitelendirildi. Ermenistan Devlet başkanı Robert Koçaryan bile, Eylül ayı sonunda Ermenistan ı ziyaret eden Fransız Cumhurbaşkanına böyle bir yasanın 18 Mayıs denemesinden sonra devam eden süreçte Bu yasanın kabul edilmesi Türkiye ile ilişkilerimizi bozar hatırlatmasında bulunduğu yine basından öğrenilmişti. 18 Mayıs tarihli ötelemeden sonra, temcit pilavı gibi Allah ın her günü Fransız şövalyelerinin(!) bu tasarıyı gündeme taşıyacaklarını biliyorduk. Bu gün Fransa da iç politika malzemesi olarak kullanılan saçma sapan iddialar ne kadar tarihi gerçeklere aykırı ise, akla da, mantığa da aykırıdır. İnsanlığın çektiği büyük acılardan sonra kurulan AB, kendi geleceği için önemli üyelerinden biri olan Fransa daki bu akıl tutulmasına karşı mutlaka tavır almak zorundadır. AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 13

FRANSIZ TARİH POFESÖRÜ ADINI TÜRK OLARAK DEĞİŞTİRDİ Gelişmelere tepki olarak Fransız Tarihçisi Prof. Dr. Jean Michel THİBAUX adlı bilim adamı Türkler Ermenilere soykırım uygulamadı diyene ceza getiren yasayı protesto için tepkisini ortaya koymuştur. Daha sonra belirlediği iddiaları sürdüren bilim adamı bu amaçla kendisinin Türk vatandaşı olacağını ve ismini de bir Türk ismi o larak değiştireceğini ifade etmişti. Geçtiğimiz günlerde Konya ya gelen ve bu yöndeki tepkisini ifade eden demeçlerinin arkasında olduğunu ifade ettikten sonra Konya Nüfus Müdürlüğüne başvurarak adının Atakan TÜRK olarak değiştirilmesini ve Türk vatandaşı olarak kabul edilmesini istedi. ERMENİ AYDINLARIN TEPKİSİ İstanbul da yayınlanan Agos gazetesi yayın yönetmeni Hırant Dink ve Zaman gazetesi yazarı Etyen Mahcupyan ile yayıncı Ragıp Zarakol ortak bir bildiri yayınlayarak inkar yasasını protesto etmişlerdir.(basın) Yazılı olarak yapılan açıklamada Ermeni halkının geçmişte yaşadığı tarihi gerçeklerin ceza yasası ile dikte edilmesini ihtiyaç olmadığını, tarihe doğru bakmak için ahlak ve vicdan gerektiğini belirterek üçüncü ülkelerde ki konuşmayı engelleyici yasaların psikolojik açıdan Türk Ermeni diyalogunu güçleştirmekte kalmayacağını halklar arasında ilişkiyi dar bakışlı siyasi taktiklerin parçası haline getireceğini ifade ettiler. Bu arada bir açıklama yapan Ermeni Patrik Mesrob II de Amaç her zaman diyalog, empati ve karşılıklı anlayışa katkı sağlayacak başarılı girişimler olmalıdır. Bu amaca katkı sağlamayacak hiçbir girişim bizim için makul düşünceler değildir. diyerek Fransa Parlamentosu nun girişimini hukuki ve insani bulmadığını anlatmaya çalışmıştır. AB NİN TEPKİSİ Fransa parlamentosu aldığı kararla AB komisyonu tarafından ağır eleştirilere uğradı. AB nin genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn,Sözde Ermeni soykırımı yasasının reddedilmesini suç sayan yasa teklifinin yapıcı olmadığını, amaca zarar verdiğini ifade ederken bu kararın olumsuz etki yaratacağı konusunda uyarıda bulunarak özetle şöyle demiştir. Ültimatomlarla gerçek diyaloga ve gerçek uzlaşmaya ulaşamayız ama diyalogla ulaşırız. Fransa yı bu girişimiyle etkisiz bir elemana benzeten, AB nin dış ilişkilerinden sorumlu komiseri Benita Ferrero Valdner ise; kararın Türkiye nin AB ye üyelik sürecinde etkisiz olacağını ifade ederek, Fransa da olup bitenlerle bizim AB olarak aday bir ülkeyle yapmakta olduklarımız farklı iki şey olduğunu Fransa daki bu meselenin düzenli olarak ortaya çıktığını, çünkü bu ülkede etkili bir Ermeni cemaati bulunduğunu söyledi. DIŞ BASININ TEPKİSİ Washington Post: Fransa saçmaladı Le Soir: Çirkinlik ve hafiflik gibi başlık atarken; Eko Moskova radyosu: Fransa nın kararı ile Orhan Pamuk a Nobel Edebiyat ödülü verilmesi birbiriyle çelişiyor. Fransa nın kararı düşünce özgürlüğüne karşı bir harekettir. Nobel ödülü ise Pamuk a ülkenin çoğunluğundan farklı düşünceleri dile getirdiği için veriliyor denilmektedir. Bizde, Nobel ödüllü bu ünlü Türk roman yazarı hakkında bazı tespitlerimizi size aktarmaya çalışalım. Kim ne derse desin Orhan PAMUK un Nobel Ödülü almasının üzerinde gölge vardır. Nobel edebiyat ödülünün açıklanmasına günler kala yapılan yarış içinde İngiltere nin LADBROKES adlı bahis şirketi, Nobel ödülünün verilmesiyle ilgili olarak 7.856 bahis oynandığını açıklamıştır. Bu bahislerden Orhan Pamuk üzerine oynanan 2.652 bahis in çoğunun Fransa ve Ermenistan dan geldiği ifade edilen haberde Dünyanın çeşitli ülkelerindeki Türklerin çoğunluğunun Japon yazar Huruki Murakami ye, çok küçük miktarının da, Orhan Pamuk adına oynandığı öğrenilmiştir. Bu ödülün verilmesinden sonra 92 yaşında ki; ünlü Sümerolog Prof. Dr. Muazzez İlmiye, bu ödülün Bir Türk yazarının almasının güzel bir şey olduğunu ancak Keşke Orhan Pamuk; 1915 yılında Türkiye de bir milyon Ermeni, otuz bin Kürt öldürülmüştür. Sözünden önce alsaydı diyerek ödülün üzerindeki gölgenin varlığını ince bir şekilde ifade etmiştir.orhan Pamuk un Nobel Edebiyat ödülünü almasından sonra bir çok Türk aydını, siyaset adamı, köşe yazarları günlerce bu konuyu ödül alamamanın açlık psikozu içinde bir mutluluk refleksi halinde ifadeye çalıştılar. AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 14

Ödülü veren jürinin değerlendirmesi oldukça ilginçtir. Doğduğu şehrin ruhunu çok iyi anlatması bize göre basit, yalın ve son derece cılız bir kriterdir. Bu değerlendirmeyle ödüle layık görülen Orhan Pamuk için kimimiz Türkiye Kazandı kimimiz Türkçe ye verilen ödül yakıştırmasını yaparken, kimi gerçek edebiyat adamları da Orhan Pamuk u Türk dilini iyi kullanamayan birisi olarak nitelendirmişlerdir. EDEBİYAT ADAMLARININ GÖRÜŞÜ Edebiyat eleştirmenlerine göre kitapları çok satan, ancak az okunan bir yazar olan Orhan Pamuk fenomeni üzerine hayli bir kargaşa doğmuştur. Çok satılıyor, az okunuyorsa, bu kitapları birileri alarak yada, reklam bombardımanı yaparak tüketimine yardımcı olmaktadır denilebilir. Gerek akademisyen, gerekse edebiyatçılarımız arasında büyük ölçüde gürültü olmuş, önemli sayıda eski Marksist düşünceye bağlı ulusal bilinçten ve sanatsal değerlerden yoksun romantikler; Orhan Pamuk un aldığı ödülün bir susamışlık yada, doğulu bir övgü dizicilik içinde değerlendirmişlerdir. Yazarlık kariyeri internet sitesinden kendi ifadelerine dayanarak öğrendiğimize göre Orhan Pamuk mimarlık eğitimini, resim yapma yeteneği ile karıştırarak öğrenimine son vermiş, daha sonra kısa dönem askerliğin olanaklarından yararlanmak için yeniden okumaya karar vererek İstanbul Gazetecilik Enstitüsünde eğitimini tamamlayarak yazma becerisini kazanmıştır.(!) Edebiyatçılar tarafından eserlerinde klasik Türk edebiyatından aşırmaların çokluğu ile dikkat çeken Pamuk taki yazma yeteneği asıl ABD de bulunduğu1985-88 yıllarında katıldığı Kitap Yazma Kursları nda gelişir. Düşündürücü olan, Writing Program adlı bu enstitünün sponsorluğunu ABD Dışişleri Bakanlığı yapmaktadır. Yine bu konuda icraatlarıyla yetenekli(!) bir Türk olan; Mahir Öztaş ve Taner Akçam bu enstitünün ve malum Zoran Vakfı nın himayelerinde yetkin birer uzman olarak yürü ya kulum denilerek, ABD ve Avrupa da ki Ermeni konferanslarında bir Türk olarak karşı tezi gayretle savunmuşlardır. Öğrendiğimize göre; 2002 yılında Kar adlı romanı yazmak için Kars a giden Orhan Pamuk, Sabah gazetesinde dönemin yazı işlerini yürüten, Zafer Mutlu dan muhabirlik basın kartı almış ve çalışmaları sırasında kendini Karslılara gazeteci olarak tanıtmaktan da geri kalmamıştır. Oysa o zamana kadar en az birkaç roman denemesi olan Pamuk, kendinde yerleşmemiş bir yazarlık sanatıyla yetkin göremeyip, gazetecelik mesleğinin popülaritesine sığınmıştır. Edebiyatçılar tarafından, post-modern romancılık sınıfına yerleştirilen Pamuk edebiyat dünyamızda en çok eleştiri alan yazar olmuştur. Öyle ki kitaplarındaki alıntıları tespit eden araştırmacı gazeteci Murat Bardakçı ve Nihat Genç in soru ve eleştirileri karşısında susmayı tercih etmiştir.bu yazarın kitaplarındaki aşırmalarla ilgili önemli bir tespiti.(kaynak: edebiyatelestiri.com) dikkat çekmesi yönüyle Edebiyat açısından değerlendirmesini sizler yapınız. Aşağıdaki karşılaştırmada kullanılan bordo renkli alıntılar, Güncel Yayıncılık tarafından Ocak 1996 yılında yayınlanan, Fuad Carım çevirisi, Pedro nun Zorunlu İstanbul Seyahati adlı, 16. yy. da Türkler e esir düşen bir İspanyol un anılarını anlatan kitaptan, siyah alıntılar İletişim Yayınları tarafından Ocak 1996 yılında l7. baskısı yapılan Orhan Pamuk un Beyaz Kale adlı romanından alınmıştır....cenova dan Napoli ye giderken, hareketimizi haber alarak Ponza Adaları nda bekleyen Türk donanmasının hücumuna uğradık... (Pedro s.11) Venedik ten Napoli ye gidiyorduk. Türk gemileri yolumuzu kesti... (Pamuk s.11)...ama ne olur ne olmaz, gene esir düşebiliriz korkusu ile, kürekçileri sıkıştırmaktan vazgeçtiler. Malüm a, kürek çekenler ya Türk, ya Mağribi. Gemi bir kere zaptedil mi, bunlar artık serbest. O vakit, Türklere, bu bize şunu etti, şu bize işkence yaptı, derler... (Pedro s.12)... Türk ve Mağripli olan kürekçilerimiz sevinç çığlıkları atıyordu; sinirlerimiz bozuldu... Esir düşerse cezalandırılmaktan korkan kaptanımız kürek kölelerini şiddetle kırbaçlatmak için bir türlü emir veremiyordu... (Pamuk s.11)...ilk önce, öyle bir niyetimiz olmadı değil. Fakat bir borda ateşi yiyince teslim olduk... (Pedro s.13) Şiddetli bir borda ateşine tutulmuştuk, hemen teslim olmazsak gemimiz batacaktı... (Pamuk s.12.)...birinin bileklerini, kulaklarını ve burnunu kesip omuzuna bir pafta yapıştırdılar; paftada şu yazılı idi: Böyle eden böyle olur. Öbürünü kazığa çaktılar... (Pedro s.12) AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 15

Kazığa oturtulan korkak kaptanımız yeni ölmüştü. Kırbaççıları, burnunu, kulağını kesip ibret olsun diye bir sala koyup denize bırakmışlardı... (Pamuk s.11.)...rampacılar gemiye daldılar ve herkesi çırılçıplak ettiler. Beni tepeden tırnağa soymadılar; sırtımdakiler, onların hoşlanmadıkları ve beğenmedikleri şeylerdi. Hem, sırtımdakilerle uğraşmaya bir lüzum görmediler; yattığım kamara çok daha değerli eşyalarla doluydu... (Pedro s.13.)...rampacılar gemimize ayak basarlarken kitaplarımı sandığıma koyup dışarı çıktım. Gemi ana-baba günüydü. Dışarıda herkesi toplamışlar çırılçıplak soyuyorlardı... (Pamuk s.14.)...cerrah mısın, diye sordular. Hayır deyince, az kalsın partiyi kaybediyordum. Bereket versin lafa, sözü geçen kaptanlardan Durmuş Reis karıştı. Cenevizli dönme Durmuş Reis İdrar ve nabız hekimidir, cerrahtan daha faydalıdır dedi, kürekten işte bu suretle kurtuldum... (Pedro s.13.)...sonradan Ceneviz dönmesi olduğunu öğrendiğim Reis iyi davrandı bana; neden anladığımı sordu. Küreğe verilmemek için hemen astronomi bilgimden, geceleri yön bulabileceğimden söz ettim, ama ilgilenmediler. Bunun üzerine bende bıraktıkları anatomi cildine güvenerek hekim olduğumu ileri sürdüm. Az sonra gösterdikleri kolu kopmuş birini görünce cerrah olmadığımı söyledim. Öfkelendiler, beni küreğe çekeceklerdi ki, kitaplarımı gören Reis sordu: idrardan ve nabızdan anlıyor muydum? Anladığımı söyleyince hem küreğe verilmekten kurtuldum... (Pamuk s.14.)...en üste Muhammed in sancaklarını astılar; bunların altına, bizden aldıkları bayrakları, haçları ve Meryem Anamız ın tasvirlerini astılar. Külhanbeyler, başaşağı asılan bu haçlarla tasvirleri bir ok yağmuruna tuttular... Derken denizlerde eşine rastlanmayan bir top ateşi koptu... (Pedro s.18.)...bütün direklerin tepesine sancaklar çektiler, altlarına da bizim bayrakları, Meryem Ana tasvirlerini, haçları tersinden asıp külhanbeylerine aşağıdan oklattılar. Derken toplar yeri göğü inletmeye başladı... (Pamuk s.14.)...ulu-türk, tutsakları görmek istedi. İki bine yakın tutsağı, ayaklarından zincirleyip sıraladılar; kaptan ve zabit olanları boyunlarından çemberlediler ve bizden aldıkları trampetaları çalarak, boruları öttürek ve bayrakları sürükleyerek hepimizi saraya götürtüler... (Pedro s.19.)...bizleri Padişah a çıkarmak için zincire vurdular, askerlerimizi gülünç göstermek için zırhlarını ters giydirdiler, kaptanların ve subayların boyunlarına demir çemberler taktılar, gemimizden aldıkları borularımızı, trampetlerimizi alayla ve keyifle çalarak eğlene eğlene bizi saraya götürdüler... (Pamuk s. 18) KİM NE DERSE DESİN; NOBEL ÖDÜLÜ SİYASİ BİR ORGANİZASYONDUR Çünkü bu organizasyon lobilerin kriterlerine bu defa Türk düşmanlığı üzerine kurduğu bir faaliyetin değerlendirmesidir. Türk edebiyatında Ömer Seyfettin, Peyami Sefa, Yakup Kadri, Yaşar Kemal, Kemal Tahir, Oktay Sinanoğlu,Halide Edip, daha nice isimler gerçek edebiyatın derinliklerini, felsefesini batılı klasikler kadar ustaca yazıp çizmişken, böylesine paralı kitap tanıtım yazarları ve basım organizasyonların himayesinde ödül alan bir kitabın değeri ne olabilir ki. Bu ödülü Türk romanına yada güzel Türkçe ye vermediler. Türkiye nin hassasiyetleri olan değerleri ve mitleri üzerine söylenen o malum açıklamalara verdiler. Ermeni yandaşlığına verdiler. Mustafa Kemal Atatürk e inceden hakaret edildi diye verdiler. Gazeteci Emin Çölaşan bir romandan alıntıyı şöyle aktarmıştı. çocukluğunda kız kardeşiyle tarlada karga kovalayan sapık bir padişah sonra kasaba meydanına dolanır. Atatürk heykeline sıçan güvercinleri ayıplar Atatürk kendini içkiye vermiş meyhane kalabalığına Cumhuriyeti emanet etmiş olmanın güveniyle gülümsüyordu. Atatürk ün leblebi zevkinin ülkemiz için ne büyük bir felaket olduğu cümlelerinde sanat ve felsefesi ironik bir yozlaşma ile Türk milletinin duyarlığını zedelemekten geri kalmamaktadır. Kar romanında, aşağıda tespitlerimizi sıralayacağımız gibi ahlaki değerlerin dışına çıkılarak,porno filmlerde bile kullanılmayacak galiz, ahlaki olmayan bilakis o yörenin sosyal yaşantısını aşağılayan, tabuları alt üst eden sapıkç anlatımlar mevcuttur.romanın bir bölümünde diyaloglar içinde birisi sorar, Kars ta ne yapıyordunuz.? Karşıdaki nin cevabı şöyledir. Şiir yazıyor ve çekiyordum. Böylesine ahlaki değerlerden yoksun ve basit anlatımlar yine bir başka kitapta Yeni Hayat ta şöyle anlatılmaktadır. Adam Otele geldi, Hürriyet gazetesi ndeki çıplak kadın resmine bakarak, o çekti!. AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 16

Buyursun edebiyat eleştirmenleri, Nobel in değerli jüri üyeleri. Orhan Pamuk un Bulunduğu şehrin gizemli yaşamını anlatan ve böylelikle Nobel ödüllüne layık görülmenin tarif edilmez belagatını. Bütün bu rahatsızlıklar ve objektif değerlendirme çabalarımızla baktıkça olumlu bir nokta bulamadık. Orhan Pamuk hakkında olumlu yazanların arasında yer alan veaynı zamanda akrabası olduğunu öğrendiğimiz Hürriyet gazetesi yazarı, edebiyat eleştirmeni Doğan Hızlan a gönderdiğimiz ancak herhangi bir yorum veya yanıt alamadığımız mektubu aşağıda sunuyoruz. Sayın Doğan HIZLAN Hürriyet Gazetesi Köşe Yazarı 16 Ekim 2006 tarihli gazetenizde Edebiyat tarihine kalacak tek cümle konu başlıklı yazınızı her yazınız gibi özenle okudum. Yazınızda Nobel edebiyat ödülü verilen Orhan Pamuk için şöyle diyorsunuz. Sevgili Orhan ın bir gerçeğe daha alışmasını hatırlatırım,büyük yazarlar sadece yazdıklarıyla değil, söyledikleriyle de kuşatılmış bir hayat yaşarlar.yazdıklarının ve söylediklerinin hesabı sorulur. Bunu da olağan karşılıyorum ve şaşırmıyorum.orhan Pamuk romanlarında; ne Ermeni meselesine, nede Kürt meselesine dair tek kelime yazmamıştır. Siz öyle söyleyin sayın Hızlan, buraya kadar tamamda; sözlü demeçlerinin hiç mi harbiyesi yok.eleştiri yazılarını üst üste koysak tüm romanlarının on katı olan ve siyasal bir organizasyon içinde değerlendirilen çıkışlarına ne demeli. Yada romanlarında eleştirdiği kutsal değerlerimiz üzerine yazdıkları neyin nesidir. Aşağıdaki tespitlerimizle daha ne yazılmalıydı ki. Bu ünlü romanda ulusal değerlerimiz nasıl zedelenmektedir alıntıları aşağıda birlikte okuyacağız. Kars ın tarihini ve değerlerini iyi bilen bir Karslıları ve Karslı olarak Türk milletini yaralayacak şekilde ustaca işlenen, ancak, maksatlı ve kötü bir ifade ile tasvir edilen bu romanda, Orhan Pamuk un İstanbul gibi içinde yaşamadığı ve tanımadığı Kars ta gazeteciyim diyerek dolaşması sırasında çok iyi bildiği (!) mistik havayı üstün bir özellik olarak yakalayan ve ödül almasında ana ilke olarak ifade edilen gizemli anlatım Kar romanında da vardır. Uzun anlatım bozuklukları, kötü tanımlarla dolu sayfalarda işlenen yegane tema Ermenicilik veya Ermeni izleri olmuştur. Okuyacağımız mısralarda, Türk Devletinin ve insanının, Türk polisinin,türk Paşalarının dahası Karslıların hiçte layık olmadıkları tanımlamalar, aşağılamalar büyük yazarları sorumlu tutacak kadar önem arz eden bir mizansen içinde anlatılmaktadır. Doğrusu sizin gibi değerli bir edebiyat adamının aşağıdaki tespitler konusunda ne diyeceğini merak etmekteyiz. Zengin bir Ermeni nin kırk odalı konağı.(s.17)..bin yıl önce diktikleri kiliselerin bazıları hala haşmetiyle duran Ermenilerin (s.25) Türkiye nin Ermeniler ile bitip tükenmez kavgaları (s.30) Şehri alçakgönüllü bir uygarlık merkezine çeviren Ermeniler...(s.134) bir zamanlar yoksul ve hulyalı Ermeni kızlarının Moskova dan gelen tiyatro guruplarını seyrettikleri..(s.158) Kirkor Çizmeciyan ın tiyatro seyrettiği locanın duvarına isabet eden kurşunun izi..(s.161) Ermeni demir ustalarının yeteneğini gösteren kapı..(s.169) Kars taki ve Anadolu daki milyonlarca Ermeni nin bu gün nerede olduğunu..(s.279)..artık unutmamız gereken Ermeni katliamı iddialarının canlandırılmaya çalışıldığı bugünlerde..(s.279) üç tane mektup yazdım.hiç birini postalayamadım. Utandığım için değil. Postaneden açıp okuyacakları için,karsın yarısı sivil polistir çünkü..(s.138) Kars kahvehanelerinde pinekleyen çeşitli istihbarat görevlileri (s.208) Alman polisi Türk polisine benzemez. İyi çalışır.(s.253) Artık dünyanın zalim milletlere tahammülü yok.(!) (s.276) o bütün Türk milletini aptal bulduğunu gözlerimizin içine bakarak söylemişti.(s.276)..cumhuriyetin batılılaşma heyecanına uygun düştüğü için ilkin benimsemişler. Karslılar Rusların açtığı beş caddeye askerden başka büyük bilmedikleri için Kars tarihindeki beş paşanın adını vermişlerdi.(s.26) Ve daha nice satırlarla 40 yıllık Rus işgalini kutsayarak anlatmanın ve Ermeni nostaljisini mistik bir kültür armonisi içinde vermenin gizemli anlatımı ne kadar gerçekçi olabilir. Taktirlerinize sunuyorum... AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 17

Makale AZERBAYCAN PETROL GELİRLERİ NASIL KULLANILACAK 13 Temmuz 2006 tarihinde Ceyhan da Bakü- Tiflis-Ceyhan boru hattının açılış töreni düzenlendi. İşte bununla Azerbaycan petrolünün dünya piyasasına çıkışı ile ilgili engeller ortadan kaldırılmış oldu. Toplam uzunluğu 1768 km bulunan (443 km Azerbaycan da; 249 km Gürcistan da; 1076 km Türkiye de) boru hattının inşaatı 4 milyar ABD dolarına malolmuştur. Bunun yalnızca inşaat işlerine harcanan para olduğunu göz önünde bulundurmalıyız, boru hattının petrolle doldurulması, mali masraflar ve banka faizleninin ödenmesi bunun dışındadır. Boru hattıyla her gün 1 milyon barel petrol akıtılacaktır. Şu anda boru hattıyla 400 bir barelden fazla petrol akıtılmakta. 2008 yılında bu rakam 1 milyon barrele ulaşacaktır. Ramil HÜSEYN Azerbaycan ekonomisinde yeni aşama sayılan bu tarihi olaydan sonra ülkenin karşısında duracak olan temel konu petrol gelirlerinin nasıl kullanılacağıdır. 1996 yılından başlayarak petrol çıkarılmasında dinamik artım gözlendiğinin altını çizmeliyiz. 1995 yılında Azerbaycan da 9.2 milyon ton petrol üretimine karşın 2000 yılında 13.9 milyon ton, 2004 yılında 15.5 milyon ton petrol üretilmiştir. 2005 yılında ise bu rakam 1995 yılı ile oranla 2.4 defa artarak 22.2 milyon tona ulaşmıştır. Tahminlere göre, 2006 yılında Azerbaycan da 30 milyon ton, 2007 de 46 milyon ton, 2008 de ise 61 milyon ton petrol üretimi beklenmektedir. Bir taraftan petrol üretiminin hızlı artışı, diğer taraftan da dünya piyasasında petrol fiyatlarının hızlı yükselişi ülkede makro ekonomik göstergelerinin artışında önemli roloynamaktadır. Yalnız 2005 yılında petrol kontratlarından 790 milyon dolar kar elde edilmiştir. 2006 da ise Azerbaycan ın petrolden 3 milyar dolar civarında kar elde edeceği tahmin edilir. 2006 yılında yabancı petrol şirketlerinin devlet bütçesine ödeyeceği kar vergisinin 450 milyon ABD doları tutarında olcağı bekleniyor. Bu rakamlar ülke ekonomisinde kes ir bir roloynayacak rakamlardır. Petrol üretiminin artışına paralel olarak Azerbaycan ekonomisine (ağırlıklı olarak petrol sektörüne) yatırılmış sermaye konusunda dahi artış gözlenmiştir. Ama karşıdaki süre içerisinde Azerbaycan Cumhuriyeti elde etmiş olduğu petrol gelirlerini akkılıca ve verimli olarak kullanmayacak olursa yeni sorunlarla karşılaşabilir. Çünkü yeni maden yatakları kullanıma sunulmayacağı takdirde 5-6 yıl sonra Azerbaycanda petrol üretimi azalacaktır. Demek ki bu süre içinde gayri petrol alanlarının toplam gelişimine, söz konusu alanlarda iş verimliliğininve rakabete dayanıklı ürünlerin üretilmesinin artışına, verimli ve devamlı iş yerlerinin oluşturulmasına ulaşılması hedef alınmalıdır. AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 18

1995-2005 yıllarında Azerbaycan ekonomisine sermaye yatırımı (milyon dolar) Yıllar Genel Sermaye Yabancı Sermaye İç Sermaye 1995 544.0 375.1 168.9 1996 932.5 621.0 311.5 1997 1694.5 1307.5 387.2 1998 1932.2 1472.0 460.2 1999 1571,0 1090,2 480,0 2000 1470.0 955.0 515.0 2001 1562,1 1092.0 470,1 2002 2596.6 2034.9 561.7 2003 4326.4 3371 955.4 2004 5922.7 4575.5 1347.2 2005 6669.6 4444.3 2225.3 2005 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti ihracatının mal grupları üzerine bölünmesi (Genel İhracatın Özel Ağırlığı, Faizle) Tablodan gödüğümüz üzere Azerbaycan Cumhuriyeti 2005 yılında mineral ürünler (petrol ürünleri) yüzde 76,8 oluşturmuştur ki, bu da norınal sayılmaz. O zaman ne yapılması gerekiyor? 1. Mineral ürünler - %76,8 2. Kara, hava ve su ulaşım araçları - %6,3 3. Bitkisel ürünler - %4,5 4. Kimya sanayi ürünleri - %3 5. Aşağı değerli madenler - %2,4 6. Polimer malzemeler - %1,7 7. Yağlar - %1,6 8. Hazır gıda ürünleri - %1,5 9. Dokumacılık malzeme ve ürünleri - %1,3 10. Diğer ürünler - %0,9 Ülkenin gayri petrol sektöründe potansiyel gelişim imkanlarının mevcut1uğunu göz önünde bulundurmalıyız. Biz bu imkanların daha fazla tarım alanında gerçekleştirilebileceğini varsayıyoruz. Yüzölçümü 86,6 bin km kare, nüfusu 8 milyon 265,7 bin (%51,0 kent nüfusu, %49,0 köy nüfusu) bulunan Azerbaycan Cumhuriyeti (Dünya çapında yüzölçümüne göre 44., nüfus sayısına göre ise 42. yerdedir) edinecek olduğu petrol gelirlirini verimli şekilde kullanmakla hem tarım alanın geliştirebilir. Hem de devamlı ekonomik gelişime ulaşabilir. Bilirkişi araştırmalarına göre, yakın 20 yılda Devlet Petrol Fonuna aşağı yukarı 200 milyar dolar para girecektir. Petrol gelirlerinin bir kısmının ülkede tarım alanının gelişimine 1.5% 1.7% 1.3% 2.4% 3.0% 1.6% 4.5% 6.3% 0.9% 76.8% 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 19

yönlendirilmesi yakın gelecekte Azerbayca nın gelişiminde önemli iz bırakacağı olanağı oldukça yüksektir. Yani petrol gelirlerinin geniş çapta kullanımı zamanı tarım alanı gelişim planlarının Azerbaycan Cumhuriyetinde orta ve uzun vadeli ekonomik gelişim stratejisinin ve buna uygun programların hazırlanması gerekir. Bu adım bir taftan ülkenin gıda güvenliği programının başarıyla gerçekleştirilmesi demekse, diğer taraftan da gelecekte ülke ekonomisinin petrolle direkt bağlantısı bulunmayan diğer alanlarının da paralel olarak gelişimi demektir. Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının %52,3 nün tarıma yararlı olduğunu bilmekte fayda vardır. Tarıma yararlı alanların 1630,8 bin dönümünü, yani %36,0 ni ekim yerleri oluşturur ki, bunun da 1102,0 bin dönümü veya %67,6 ı sulanan topraklardır. Şu anda ülkede tarım ve orman alanlarında çalışanlar genelolarak çalışanların %40,0 dır. Azerbaycan Cumhuriyeti nüfusunun büyük bir kısmı (%49 u)köy nüfusu olmasından dolayı onları genel olarak köy işleriyle uğraşmaktadırlar. İşte bu yüzden tarım sektörü ülkede yalnız sosyal ekonomik ilişkiler sistemi Vg yaşam standardını direkt olarak etkileyen faktör değil, aynı zamanda ülke içi işletme yapılarını ve vatandaşların yaşam biçimini belirleyen gerçeklik olarak nitelendirilir. Son on yılda tarım sektöründe üretim ve altyapının karakterini etkileyen birtakım değişim fonunda kendisini daha fazla gösteriyor. Azerbaycan Cumhuriyetinin bağımsızlığının ilk yıllarında diğer ekonomik alanlarda olduğu gibi, tarım tarım alanında da gerileme olmuş, tarım ürünlerinin aşağı-yukarı tamamının üretimi kesin olarak azalmış, sözkonusu ürünlerin üretimini yapan sanayi müesseseleri durmuş veya üretimi kısıtlamak zorunda kalmıştı. Mesela, 1990 yılına oranla 1995 yılında ham pamuk üretimi naturel ifadede - 2,0 kez, tütün4,5 kez, sebze - 2,0 kez, tahıl bitkileri - 1,5 kez, üzüm - 3,9 kez, meyve - 1,1 kez, çay yaprağı - 3,3 kez, büyükbaş hayvanlar - 1,1 kez,küçükbaş hayvanlar - 1,2 kez, domuzlar - 5,2 kez, kuşlar - 2,2 kez, et üretimi - 2,1 kez, süt - 1,2 kez, yumurta 2,2 kez, yün - 1,2 kez, koza - 4,5 kez, genelolarak kiyası değerlendirmeler yapacak olursak bitkisel ürünler - 1,5 kez, hayvansal ürünler ise - 1,6 kez azalmıştı. Köylerde devlet mülkiyetinin özelleştirilmesi, tarım söktöründe çok sayıda mal üreticilerinin ortaya çıkması tarım ürünleri üretiminde kısmen istikrar sağladı. Öyle ki, 1992-1995 yıllarında tarım alanında toplam ürün üretimi her yılortalama %12 azaldığı halde, 1996 yılından başlayarak (1997 hariç) daim artmakta devam etmiştir. Son 5 yılda tarım ürünlerinin hacim ve yapı dinamiğinin tahlili gelişimin göstergesidir. Azerbaycan ekonomisinin durumunu anlatan Tİü (Toplam İç Ürün) 2005 yılında 2004 yılına oranlı fiyatlarla %26,4 artarak 59,4 trilyon manata (12,6 milyar dolar) ulaşmıştır. 2005 yılında kişi başına 7,2 milyar manatlık veya 1518 ABD doları hacminde, yahut 2004 yıldakinden %25,1 fazla ürün üretilmiştir. Bu rakamla Azerbaycan BDB ülkeleri arasında 2004 yılında 8. sırada olduğu halde 2005 yılında 4. sıraya yükselmiştir. TİÜ nin oluşumunda petrol söktörünün payı 2004 yılındaki %31,3 den o/041,3 deki yükselmiş ve bu sektörde gerçek artış %70 olmuştur. Gayri devlet sektörünün özel ağırlığı ise %73 den %76 a ulaşmıştır. Son 10 yılda (1996 yılında ilk kez ekonomik artış gözlenmiştir) TİÜ oranlı değerlendirmelerle 2,6 defa, son 5 yılda ise %90 artmıştır. Tarım ürünleri ile ilgili olarak 2005 yılında mısır da dahil 2,127 milyon ton tahıl, 1,083 milyon ton patates, 1,127 milyon ton sebze, 626 bin ton meyve, 364 bin ton bostan ürünleri, 197 bin ton pamuk, 80 bin ton üzüm, 7,1 bin ton tütün, 737 ton yeşil çay yaprağı, 263 bin ton et, 1,252 milyon ton süt, 875 milyon adet yumurta, 13,1 bin ton yün üretilmiştir. Genelolarak daha öncnki yıla oranla 2005 yılında tarım ürünlerinin hacmi yüzde 7,5 yükselmiştir. Ama ülkenin potansiyel imkanlarını göz önünde bulundurursak, gelişimin istediğimiz seviyede olmadığını söyleyebiliriz. İşte bundan dolayı Azerbaycan Cumhurniyeti agrar gelişim stratecisinin tekmilleştirilmesi ve aynı zamanda ülkede tarımın çokfonksyonlu proqramının (multifunctionality of agriculture) savunulması gerekmektedir. Tarım çokfonksyonlu proqramı çağdaş tarımla birlikte yalnız insanların gıda ve gayrı gıda ürünleri ile temini ile yetinmiyor, aynı zamanda servis, çevre korunması ve sözkonusu alan için geleneksel sayılamayan diğer fonksyonları da içerir. Bu hallere gelişmiş ülkelerin sosyal ekonomik pratiğinde rastlıyoruz. AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ 20