Düşten Düşe ROMAN KAHRAMANLARI. TOBB ETÜ Roman Kahramanım Yazı Yarışması I. Yayına Hazırlayanlar Yrd. Doç. Dr. Mustafa Bal Selma Alpay Aslan

Benzer belgeler
Düşten Düşe ROMAN KAHRAMANLARI. TOBB ETÜ Roman Kahramanım Yazı Yarışması I. Yayına Hazırlayanlar Yrd. Doç. Dr. Mustafa Bal Selma Alpay Aslan

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Serbest Yazma Konuları. Yrd. Doç. Dr. Aysegul Bayraktar

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Belmin Dumlu SAVAŞKAN,

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Tanşıl Kılıç. Roman ŞEKERLİ SİNEK. 12. basım. Resimleyen: Vaqar Aqaei

Oxford Big Read İç Anadolu Bölge Finalistleri. Yabancı Diller Festivali 2016

GİRESUN TEMALI YARIŞMALAR. Fotoğraf YARIŞMA ŞARTNAMESİ FAALİYET TAKVİMİ

Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder..

TED AİLESİ, ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLAMASI VE PLAKET TÖRENİ İÇİN DÜZENLENEN YEMEKTE BİR ARAYA GELDİ

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu adına hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

GENEL BİLGİLER AİLEMLE İYİLİK PEŞİNDEYİM YARIŞMA YÖNERGESİ

MATBAACILIK OYUNCAĞI

Bir Dil Bir İnsan!... 1 Çankaya Okullar Arası Tiyatro Şenliği... 2 II.Dönem Kurs Takvimimiz... 2 Ülkem Maket Yarışması... 2

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ


66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

Benimle Evlenir misin?

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

Bodrum Deniz Filmleri Festivali

2016 Tudem Edebiyat Ödülleri Öykü Yarýþmasý Mansiyon Ödülü

ODÜ TIP FAKÜLTESİNİN YENİ ÖĞRENCİLERİ BEYAZ ÖNLÜKLERİNİ GİYDİ

Tanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK. Resimleyen: Vaghar Aghaei

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

manzaraadalar.com.tr

KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU XXVI. EDEBİYAT ve KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİĞİ Okuyan insan, yaşayan insan

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

GÖKYÜZÜ EĞİTİM KURUMLARI

Kadir Akel "Dert Etme Allah Yeter" diyor. Bunu da neden dediğini bize böyle açıklıyor.

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR

Dekorasyona dair Küçük Sırlar

KIRILL ISTOMIN in. renkli dünyası ve DEKO TASARIM

Sevgili dostum, Can dostum,

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Haftalı NİSAN Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun!

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ

ETKİN OKUL, SEÇKİN OKUL

İnci Hoca CÜMLEDE ANLAM 2

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

ÖZGEÇMİŞ Yaşar Kemal in Romanlarında Toplumcu Gerçekçilik (devam ediyor)

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (19 Aralık Şubat 2017)

1.KİTAP ATATÜRK ANLATIYOR, ÇOCUKLUĞUM

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

Gelin, Yarışın; Fikriniz Saklı Kalmasın...

Fotoğraf Sevdalısı Bir Doktor:

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Beykoz Yerel Basını: Yılın Öğretmen Çifti, Adife& Bayram YILDIZ - Özgün Haber

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Düşüncelerimizi, duygularımızı ve kültürümüzü oyunlar aracılığı ile ifade ederiz.

Albert Camus Yabancı. Sevgisiz. Tolga İlikli

MİRKET NİNELER. Parti Veriyor

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ


EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI BURÇAK EYÜBOĞLU ORTAOKULU 28. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİKLERİ 8-9 0CAK 2019

Jamie Foxx J

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

LanguageCert AÜ TÖMER C1 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut GÜNAYDIN! GÜNAYDIN! Resimleyen: Burcu Yılmaz

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ

Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013 Yönetmen: Shawn Levy Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Max Minghella, Will Ferrel Yapımcı: Shawn Levy,

JCI Antalya. Nisan-Mayıs-Haziran 2010 Haber Bülteni. Antalya

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

İSTEK ÖZEL BİLGE KAĞAN OKULLARI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI İSTANBUL İLİ ORTAOKUL VE LİSELER ARASI MEDDAH-TEK KİŞİLİK GÖSTERİ YARIŞMASI ŞARTNAMESİ

ORTAOKUL VELİ TOPLANTISI YAPILDI

Tüm Öğretmenlerimize ve öğrencilerimize iyi tatiller diliyoruz!

Transkript:

Düşten Düşe ROMAN KAHRAMANLARI TOBB ETÜ Roman Kahramanım Yazı Yarışması I Yayına Hazırlayanlar Yrd. Doç. Dr. Mustafa Bal Selma Alpay Aslan TOBB ETÜ Yayınları, Ankara 2014

DÜŞTEN DÜŞE ROMAN KAHRAMANLARI Ödül Töreni konuşmaları ve ödül dağıtımı video kayıtları ile tören fotoğrafları TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Dijital Arşivinde izlenebilir. Erişim adresi http://dijitalarsiv.etu.edu.tr ISBN: 978-975-9116-08-8 Kapak ve Sayfa Tasarımı Baskı ve Cilt Grafik-Ofset Matbaacılık Reklamcılık Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. 1. Cadde 1396. Sokak No: 6, 06520 (Oğuzlar Mahallesi) Balgat-ANKARA Tel : 0 312. 284 16 39 Pbx Faks : 0 312. 284 37 27 TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi 2014 Bu kitabın her hakkı saklıdır tamamı veya herhangi bir bölümü yayınlayanın yazılı izni olmaksızın yayınlanamaz, çoğaltılamaz. ii

Okumayı öğrendim. Kendime yazıyı öğrettim sonra... Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana... Mevlana

İçindekiler Önsöz Açılış Konuşmaları vii xi I Roman ve Roman x0 7 1ahramanları Üzerine Ah Bir Roman x0 15(ahr)7 1amanı Olmak 3 Talât S0 15(ait Halman)]TJ/T1_3 1 Tf0-1.86 TD[(Mös)-5(y)10(ö H)-10(r)-10(ist)15(o)10( )80(dan Evit 11 Nazlı Eray Roman Deyince 16 Hasan İnal Hem x0 15(ahr)7 1amanda xendini Görmek Hem De 0 10(Y)62(ar)7 1atılan a Çocuk Gözüyle Bakmak 24 v

III Ödül Kazanan Yarışmacılar Birinci 93 Zübeyde Öksüz İkinci 95 Fatih Akbay Üçüncü 96 Emine Ay Mansiyon 98 Fatih Aşan Mansiyon 99 Selman Emre Gürbüz Mansiyon 101 Ayşegül Sunay Mansiyon 103 Hamide Yazer IV Yarışmadan İzler Ödül Töreni Basın Duyurusu 107 Ödül Töreni Fotoğrafları 110 Dizinler Kahramanları Esin Kaynağı Olan Yazarlar 125 Kahramanları Esin Kaynağı Olan Romanlar 125 Fotoğraflar 126 vi

Önsöz oman Kahramanları Günü ilk kez 21 Aralık 2012 tarihinde İstanbul da R Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde, Balkan ülkelerinden de katılımla, üç günlük bir festival kapsamında kutlanmıştır. Aynı zamanda UNESCO Türkiye Milli Komisyonu na her yıl 21 Aralık gününün dünyada Dünya Roman Kahramanları Günü olarak kutlanması yönünde başvuru yapılmıştır. Bu düşünceyi benimseyerek ve başvuruyu gönülden destekleyerek 25 Şubat 2013 tarihinde yapılan bir duyuru ile Üniversitemizde Roman Kahramanım Yazı Yarışması düzenlenmiştir. Fen Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı ve Türk Dili ve Edebiyatı bölümleri ve Kütüphane ve Dokümantasyon Müdürlüğü ortak etkinliği olarak düzenlenen yarışmanın duyurusunda da ifade edildiği gibi bu yarışma ile Roman okumanın dünyamızı nasıl zenginleştirebileceğini anımsatmak ve Üniversitemiz camiasında yazma konusunda yaratıcılığı özendirmek amacı güdülmüştür. Yetkin bir kişinin yaşam tarzının yaşam boyu okumayı da içereceği düşüncesi ile yarışma yalnızca öğrenciler arasında değil, akademik ve idari kadrolarda çalışanları ve mezunları da kapsayacak şekilde tüm TOBB ETÜ ailesine açık olarak düzenlenmiştir. 21 Aralık tarihinin Üniversitemizde dönem sonuna gelmesi nedeni ile yarışmanın sonuçlarının açıklanması bir ay öne çekilmiş ve yarışmanın ödül töreni 21 Kasım 2013 günü gerçekleştirilmiştir. Elinizdeki kitap üç bölümden oluşmaktadır: Birinci bölüm ödül töreninde konuşan edebiyat duayenlerinin konuşmalarının metin hallerini ve uzmanlarının kaleminden roman ve roman kahramanları üzerine yazıları içermektedir. İkinci bölüm yarışmada ödül kazanan yazıları, üçüncü bölüm ise yarışmanın organizasyonu ile ödül töreninden paylaşımları kapsamaktadır. Konuk konuşmacılardan Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölüm Başkanı, İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Dekanı, Türk Edebiyatı Merkezi Müdürü Profesör Halman Ah Bir Roman Kahramanı Olmak başlıklı konuşmasından alıntılanan yazısında geçmişten günümüze Türk ve dünya edebi- vii

yatlarında ortaya konulmuş önemli romanların karakterlerinden bahsederken Cervantes in Don Kişot unun çok özel bir yeri olduğunun altını çiziyor. Zihinlerimizdeki izleri silinmeyen, klasikleşmiş kahramanların özelliklerini ortaya koyuyor. Özelliklerden bahsederken bir de parantez açıp roman kahramanı teriminin alternatifleri üzerinde duruyor ve yazı Halman ın romanın bugünkü eriştiği popülaritesiyle şiirin göz ardı edilmeye başlandığı endişesini dile getirişiyle son buluyor. Diğer konuk konuşmacı, seçkin romancı Nazlı Eray, daha on altı yaşında yazarlık serüveninin nasıl başladığını ve çeşitli eserlerinin kahramanlarını anlatıyor. İlk öyküsünün kahramanı, kuşa dönüşen kapıcı Mösyö Hristo dan, İmparator Çay Bahçesi adlı romanının kahramanı geceden, Farklı Rüyalar Sokağı nın kahramanları Evita Peron ve onun mumyasını yapan Doktor Pedra Ara dan bahsediyor yazar dolaysız ve samimi bir dille. Kahramanlarını anlatırken hep yazınla yaptığını bu kez sözleriyle yapıyor ve büyülü gerçekçi bir yolculuğa çıkarıyor bizleri Eray. Yrd. Doç. Dr. Hasan İnal ın yazısının başlığı Roman Deyince olup İnal yazısına edebi türlerin, özellikle tiyatronun, ilkel zamanlarda nasıl yeşerdiğine okuyucuyu bir tarih yolculuğuna çıkararak başlıyor. Tiyatro türünün insan hayatına girişini bir sinema perdesindeki kadar açık seçik, renkli ve canlı bir anlatıyla sunuyor ve sanatın ve edebiyatın mimetik (taklidi temsil) özelliğine dikkat çekiyor. Ardından roman türünün doğuşu, ilk roman örnekleri ve roman tanımlarıyla devam ediyor yazısına Dr. İnal. Romanın özünde yazarın gerçek hayattan aldıklarını hayal dünyasında sergileyişinden doğan bir çatışmanın olduğunu vurguluyor. İngiltere de romanın doğuşu ve gelişimi ile ilgili bilgiler de veren yazı tarihi roman, biyografik roman, yöresel roman, bildungsroman gibi roman türlerini açıklayarak okuyucuları roman türü ile ilgili çok kapsamlı bir incelemeyle buluşturuyor. Prof. Dr. Şaban Sağlık Hem Kahramanda Kendini Görmek Hem De Yaratılan a Çocuk Gözüyle Bakmak adıyla sunduğu yazısında varoluş ve kurgu arasında cereyan eden dengeleri ve dinamikleri irdeleyerek başlıyor yazısına. Kurguyu en özünde bir çocuk oyununa benzetiyor ve kurgulamanın insanın eksiklik veya zaaflarını görmesiyle başladığını dile getiriyor. Bunu da ilk yapanın çocuk olduğunu belirtiyor. Kurgunun kathartik, yönlendirmeci gibi öte viii

yandan hikâye kahramanlarının model alınma gibi özelliklerine dikkat çekiyor. Model olmayı arketip ve Bovarizm terimleri ile detaylandırıyor. Profesör Sağlık ayrıca kimi açılardan çocukla sanatçının benzeştiğini ifade ediyor. Kurgulanmış roman karakterleri ile arketip modellerin insan hayatındaki önemini vurgulayarak bitiriyor yazısını. Yrd. Doç. Dr. Necmettin Turinay Roman Üzerine başlığıyla sunduğu yazısına çeşitli kültürlerde ortaya çıkmış roman kahramanlarının bizlerle birlikte yaşamakta olduklarına dikkat çekerek başlıyor. Roman kahramanlarıyla kurduğumuz ilişkide tarihle aramızdaki mesafenin olumsuz bir etkisinin olmadığını söylüyor. Roman yazarlarının insanın ben ine nüfuz edebildiklerini, ben i ele alış noktasında şairlerle romancıların ayrıştığını, romancıların insan tahlili konusunda iyice ustalaştıklarını ve bunun insanı derinleştirdiğini, günümüzde televizyon, sinema gibi anlatıya görsellik kazandırabilen araçların hayata nüfuzu ile on dokuzuncu yüzyıl realist ve natüralist romancılarının uzun uzun yaptıkları tasvirlere artık gerek kalmamaya başladığını bildiriyor. Eray ın ve Halman ın konuşmaları, Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Eyüp Bacanlı nın Nazlı Eray hakkında ve İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Bal ın Profesör Talât Sait Halman hakkında yaptıkları, konuşmacılarımızı tanıtıcı, kendilerinin ülkemiz için değerlerini sergileyen giriş konuşmaları ile birlikte Üniversite Dijital Arşivinde video kaydı olarak sunulmuştur (http://dijitalarşiv.etu.edu.tr). Kitabın ikinci bölümü dereceye giren yazıları içermektedir. İlk yazı, birinciliği Tarık Buğra nın Küçük Ağa adlı romanındaki Salih karakterini işleyerek kazanan Zübeyde Öksüz e ait olup Bir isimdi Salih başlığını taşımaktadır. İkinciliği kazanan Fatih Akbay Ahmet Hamdi Tanpınar ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanından Hayri İrdal Bey e seslenirken üçüncü olan Emine Ay Sabahattin Ali nin Kürk Mantolu Madonna adlı romanında Raif Bey e âşık Maria Puder karakterinin ağzından bir mektup kaleme almıştır. Mansiyon kazanan Ayşegül Sunay, Reşat Nuri Güntekin in Bir Kadın Düşmanı adlı romanındaki Homongolos un iç sesini dillendirirken Hamide Yazer, Oğuz Atay ın Tutunamayanlar adlı romanında bulmuştur kendini. Diğer iki mansiyonu alan yarışmacılar dünya edebiyatına açılmışlar ve Selman Emre Gürbüz Ivan Gonçarov un çok iyi bilinen Oblomov karakteri ile özdeşleşen bir karakter ya- ix

ratmıştır. Fatih Aşan ise biri Türkiye den, diğeri Japonya dan iki çağdaş yazarın kahramanlarında ortak noktalar bularak onları incelemeyi yeğlemiştir. Konuk konuşmacı olarak ödül törenine katılma daveti aldığında Profesör Talât Sait Halman birkaç yazıyı okumak istemiş ve törende yaptığı konuşmada beğenisini dile getirerek örneğin Bir İsimdi Salih adlı yazıyı bir yan eser niteliğinde bulduğunu belirtmiştir. Kitapta her bir yazının başında, yazı sahibinin kaleminden, yazıya esin veren kitabın ve yazarının kısa tanıtımı yer almaktadır. Kitabın üçüncü ve son bölümünde ise yarışma süreci ve ödül törenini yansıtan yazı ve fotoğraflar Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı ve İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümleri ile Kütüphane ve Dokümantasyon Müdürlüğü nün yaratmaya çalıştıkları sinerjiyi anısallaştırmaktadır. Ödül töreni video kayıtları ve fotoğraflar ayrıca etkinliğin anılarını görsel boyutta canlı tutmak üzere Üniversitemiz Dijital Arşivinde izlenmeye sunulmuştur. Toplumumuzda, okuma alışkanlığı ile dünyalarını aydınlatıp ufuklarını genişleten, edinimlerinin sağlıklı bir analiz ve sentezini yaptıktan sonra vardıkları noktada kendilerini iyi ifade edebilen ve bu becerileri ile başarılarını pekiştiren bireylerin sayılarının artmasına küçük bir katkı çabasının ürünü olan bu kitabı zevkle okuyacağınızı ve heyecanımızı paylaşacağınızı umarız. Selma Alpay Aslan Yrd. Doç. Dr. Mustafa Bal Ankara, 2014 x

Ödül Töreni Rektörlük Açılış Konuşması Değerli Konuklarımız, Saygıdeğer Akademik ve İdari Mensuplarımız, Sevgili Mezunlarımız ve Kıymetli Öğrenciler, Hepinizi saygı ile selamlıyorum. Ülkemizde kutlanmaya başlanan 21 Aralık Dünya Roman Kahramanları gününü akademik takvimimiz nedeniyle bir ay öncesinde bu törenle kutluyoruz. Sizleri Roman Kahramanım adlı yarışmaya davet ederken, üzerinizde derin iz bırakan roman kahramanı kim oldu, diye şöyle bir durup düşünmenizi istedik. Derinden etkilendiği bir kahraman hakkında söyleyeceği bir şeyler olanlara, yaratıcı yazma becerilerini deneyimleme şansı sunduk. Bu şansı yakalayarak yarışmaya katılan tüm adayları kutlamak isterim. Okumanın ve yazmanın yaşamımıza katabileceklerinin ayırdında olmak, bundan zevk alır ve bunu uygular olmak başlı başına kutlanmaya değer bir durum. Selma Hanımın söz ettiği dijital arşivimizi etkinleştirmenin ilk adımını atmak için bize güzel bir malzeme de sunmuş oldunuz. Okuma alışkanlığını ve edinilen bilgilerden, deneyimlerden esinlenerek yaratıcı yazma becerisini geliştirmeğe yönelik yarışmalarımızı gelenekselleştirmeyi hedefliyoruz. İleride düzenlenecek yarışmalarda, katılımcı sayısının artacağını umuyorum. Ödül kazanan TOBB ETÜ ailesi mensuplarını yürekten kutluyorum. İnsanların birbirlerini ve dünyayı kavrayışlarında yeni ufuklar açan okuma alışkanlığından uzak durmayanların sayılarının toplumumuzda artmasını diliyorum. Konuşmaları ile bizi yazın dünyasının büyüsüne taşıyacak olan Sayın Nazlı Eray ve Profesör Talât Sait Halman a başta olmak üzere bu törene zaman ayırarak katılan herkese çok teşekkür ederim. Prof. Dr. Yusuf Sarınay xi

Ödül Töreni Yarışma Düzenleme Kurulu Açılış Konuşması Sayın Dekanım, Sayın Nazlı Eray Hanımefendi, Sayın Profesör Talât Sait Halman ve değerli konuklar, değerli hocalarımız ve idari mensuplarımız, sevgili öğrencilerimiz ve mezunlarımız; Törenimize hoş geldiniz. Sizleri saygı ile selamlıyorum. Geçen yıl 21 Aralık 2012 tarihinin Roman Kahramanları Günü olarak İstanbul da Balkan ülkelerinden de katılımla üç günlük bir festival kapsamında kutlanmasından esinlenerek Roman Kahramanım Yazı Yarışması nı düzenlemiş bulunuyoruz. 21 Aralık tarihinin Üniversitemizde dönem sonuna gelmesi nedeni ile yarışmanın sonuçlarının açıklanacağı bu töreni bir ay öne çekmek durumunda kaldık. Yaz aylarında yazılarını teslim etmiş olan ve sonuçları sabırsızlıkla bekleyen yarışmacılarımızın bu durumdan şikâyetleri olmadığını tahmin edebiliyorum. Yarışmanın duyurusunu yaparken Roman okumanın dünyamızı nasıl zenginleştirebileceğini anımsatmak ve Üniversitemiz camiasında yazma konusunda yaratıcılığı özendirmek amacı güttüğümüzü ifade etmiştik. Bacon un Okumak bir insanı doldurur, insanlarla konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır ifadesi, okuma ile yazma arasındaki yakın ilişkiyi özlü bir biçimde dile getiriyor. Yarışmaya katılanların yazmış oldukları yazıları okurken, Jüri Üyelerini heyecanlandıracak ölçüde, roman kahramanı ile bütünleşme veya kendi kişiliği ile romanda kendine bir yer bulabilme gibi çok farklı deneyimlerin yaşanabildiğini gördük. Roman okumak, kendi dünyamızı bir süreliğine terk edip başkalarının dünyalarına yolculuk etmek gibi bir şey ve yaşantımıza yeni boyutlar kazandıran, algılama ve kavrayışlarımızda açılım yaratan bir eylem. Bunun tadına varabilmek ve bundan da öte okuma yoluyla kazandıklarını kendi birikimi ile harmanlayıp, başkaları ile paylaşabileceği bir şeyler üretebilmek xii

takdire şayan. Dereceye girmiş olsalar da olmasalar da tüm katılımcıları bu anlamda Jüri adına kutluyorum. Ödül törenimizi onurlandıran ve yapacakları konuşmalarla bize gizemli yazın dünyasının kapısını aralayarak keyifli anlar yaşatacak olan değerli romancımız Sayın Nazlı Eray ve Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölüm Başkanı; İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Dekanı; Türk Edebiyatı Merkezi Müdürü Profesör Talât Sait Halman a bizi kırmayarak bu öğleden sonralarını bize hasrettikleri için şükranlarımızı sunarız. Konuk konuşmacılarımızı dinledikten sonra tansiyon yükselecek ve ödül kazanan yarışmacılarımızı açıklayacağız. Yazılar, bugün yapılacak konuşmalar ve çekilecek fotoğraflar bir kitapta toplanacak. Yazıları okumanızı yürekten tavsiye ederim. Ben yazıların her birini okurken iyi ki bu yarışmayı düzenlemişiz dedim. Diğer jüri üyelerimizin de aynı duyguyu paylaştıklarını biliyorum. Başarılı yazılara kaynak teşkil eden romanlarla ve mansiyon kazanan yarışmacıların kendilerine armağan edilecek kitap paketinde yer almasını istedikleri kitaplardan halen mevcut olmayanlar kütüphaneye de alınmıştır, dileyenler ödünç alıp okuyabilirler. Bu vesile ile TOBB ETÜ ailesi mensuplarının kütüphane koleksiyonuna eklenmek üzere yayın önerisi yapabileceklerini anımsatırım. Bu tören dijitalarşiv.etu.edu.tr adresli arşivimize giren ilk video kaydımız olacak ve böylece arşivi açmış olacağız. İzlemek isterseniz gelecek hafta ziyaret edebilirsiniz. E-kitabın hazırlanıp aynı adreste sunulması biraz daha zaman alacak. Duyurularımızda 21 Aralık tarihinin UNICEF tarafından Roman Kahramanları günü olarak belirlenmesi vesilesi ile ifadesi geçiyordu. Bir habere dayanan bu ifadeyi düzeltmem gerekiyor. Kültür Bakanlığı kanalı ile UNESCO ya 21 Aralık tarihinin Dünya Roman Kahramanları Günü olarak benimsenmesi yönünde öneri yapılmış ancak değerlendirme süreci henüz tamamlanmamış. Gün şimdilik sadece ülkemizde etkinliklere vesile oluyor. Biz de gönlümüzde kabul ettik, UNESCO nun da kabul etmesini ve yazınsal kahramanların Somut Olmayan Kültürel Miras Listelerine alınmaları yönündeki öneriyi de benimsemesini diliyoruz. Okuma alışkanlığını ve yaratıcı yazma becerisini geliştirmeye yönelik benzeri yarışmaları bir geleneğe dönüştürebileceğimizi umuyorum. Organizasyonda xiii

görev üstlenen bir arkadaşımız geçen gün bana yarışmaya katılmadığına pişman olduğunu ifade etti. Bu törenin sonunda TOBB ETÜ ailesinden birkaç kişi salondan bu yıl düzenlenecek yarışmaya katılma niyeti ile ayrılır ve her yıl yarışmalara katılanların sayısı artarsa bu etkinlik amacına ulaşmış olacak. Düzenleme Kurulu adına organizasyonu destekleyen Üniversite yönetimine, gerek duyulan her tür desteği en iyi şekilde veren tüm idari ve teknik görevli arkadaşlara, Dil ve Kültür Topluluğu Lideri Sema Geçer e, sunuculuk görevini üstlenen Topluluk Üyesi Ruken Çakan a ve bugün görev alan diğer topluluk üyelerine teşekkür ederim. Ödül kazananların heyecanını paylaşmak üzere şu anda burada bizimle olduğunuz için sizlere sonsuz teşekkürlerimi saygılarımla sunarım. Selma Aslan xiv

I Roman ve Roman Kahramanları Üzerine

A h Bir Roman Kahramanı Olmak... Talât S. Halman * Ah bir roman kahramanı olmak Keşke olabilseydim. Hiçbir roman kahramanı da yaratamadım. Bundan sonra da mümkün olmayacak ama sizler birer kahramansınız, roman kahramanısınız, kültür kahramanısınız, bilim kahramanısınız. Burada şeref veriyorsunuz. Hem daha ileri yaşlardaki öğretim üyeleri burada, hem de gençler, TOBB Üniversitesi nin değerli öğrencileri. Buradaki öğretim üyelerinden bazıları benim öğrencilerim oldu Bilkent Üniversitesi nde. Bir tanesi yakınlarda doçent bile oldu. Biz asıl onlarla iftihar ediyoruz. Kahramanlar onlar. Sizlersiniz tabii sayın dekanlar, sayın başkanlar, sayın profesörler. Bu konu ne kadar güzel, roman kahramanları. Keşke roman kahramanlarımız çok daha fazla olsa. Gerçi edebiyatımızda çok roman kahramanı var. Dünya edebiyatında unutulmaz roman kahramanları var. Gustave Flaubert, Madam Bovary nin yazarı, bir kere sorulduğunda kendisine: Madam Bovary kimdi? diye, demiş ki Ben Madam Bovary yim. Madam Bovary benim. Bir yazarın bunu söylemesi muhteşem bir başarıdır. Bunu söylemesi sadece bir cesaret değil, bir özgüven, bir gerçeğin ifadesi. Roman kahramanları Ama tabii hepsi aynı derecede heyecan verici, aynı derecede başarılı ve önemli değil. Kahramanlar için ben diyorum ki bazıları yamandır, bazıları samandır; saman alevi gibi yanar biterler, tatsızdırlar. Bazıları el aman, fecidirler. Ama yaman roman kahramanları kendilerini hepimize daima hatırlatmıştır, kendilerini bize bir şekilde özümsetmişlerdir. Biz onlardan heyecan duymuşuzdur, onlara âşık * Ödül törenine, İ.D. Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü Başkanı, İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Dekanı ve Türk Edebiyatı Merkezi Müdürüyken davetli konuşmacı olarak katılan Profesör Talât Sait Halman kitap yayına hazırlanırken 5 Aralık 2014 tarihinde yaşamını yitirmiştir. Kendisini saygıyla anıyoruz. 3

Talât S. Halman olmuşuzdur, onlarla beraber yaşamak istemişizdir. O özlem bende daima vardı, bugün de var. Bu yaşlı hayatımda bile birçok roman kahramanına çok özeniyorum, onları özümsüyorum, ah keşke onlar gibi olsam diye özlem duyuyorum. Onun için TOBB Üniversitesinin bu güzel afişini almak Güzel bir Don Kişot ve Sancho Panza resmi... Bu, gerçekten roman kahramanı ne demek, onun ispatı. Don Kişot roman kahramanı olarak değil, bir roman olarak da dünya yaratıcılığının en önemli eserlerinden biridir. Dört yüz yıldan fazla oldu yazılalı. Ama bugün de eğer dünyada bir anket yapılırsa Tarih boyunca en beğendiğiniz roman hangisidir? diye, büyük bir ihtimalle Don Kişot en büyük roman kahramanı, roman da dünyanın en önemli romanı olarak gösterilecektir. Nitekim dünya yazarları arasında 2000 yılında böyle bir anket yapıldığında Don Kişot büyük farkla dünyanın en önemli romanı, hüzünlü şövalye de dünyanın en önemli roman kahramanı olarak seçilmişti. Galiba seksen beş ülkede yapıldı bu anket. Bu ne kadar önemli bir başarıdır: dört yüzyıl içinde aynı romanın ve aynı roman kahramanının dünyanın en başta gelen ismi olması. Roman kahramanları çok heyecan yaratmıştır. Mesela Scott Fitzgerald: bizim önemli şair çevirmenimiz Can Yücel in çevirdiği Great Gatsby (Büyük Gatsby) romanının yazarı demişti ki Bana bir kahraman gösterin, bir trajedi yazayım. Acaba, sadece trajedi mi, hayır, aynı zamanda Bana büyük bir kahraman gösterin, bir komedi figürü yazayım, bana bir kahraman gösterin, bir evren yazayım sizin için. Bazı insanlar çağ aşar kahramanlardır. Bizim Atatürk ümüz gibi. Bazı kahramanların romanı yazılmaz, yazılmamalı. Onlar kendi imgelemimizde, kendi yaşantımızda, hayatımızda ve hayalimizde daima kendileri olarak kalmalılardır. Onlar hakkında bir roman yazılmaz, roman çok zayıf kalır, onlar romanı aşan insanlardır. Çok tatsız sözde kahramanlar olan da vardır. Birçoklarımız okuduğumuz romanlarda abuk sabuk, abes denecek kahramanlar buluyoruz. Ralph Waldo Emerson isimli önemli 19. Yüzyıl Amerikan yazarı ve şairi demişti ki: Her kahraman sonunda sıkıcı bir kişi olur. Gerçekten ben okuduğum yüzlerce romanda o kadar sıkıcı karakterler, kahraman denilen başkişiler bulmuşumdur ki keşke okumasaydım o romanları demişimdir. TOBB ETÜ nün bu konuda bir etkinlik yapması dâhiyane bir buluş. Sizleri kutlarım. Bana altı hafta kadar önce iki değerli TOBB mensubu geldi. Bir 4

Ah Bir Roman Kahramanı Olmak... tanesi Dr. Mustafa Bal, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü başkanı, öteki Dr. Eyüp Bacanlı, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü başkanı. İkisi de son derece zarif, bilgili, hoş, heyecan verici. Ben kıskandım onları: hem genç hem yakışıklı, her şey onlarda. Onların yanında bir roman kahramanı olamayacağımı iyice anladım. Onlar gibi olmak ne mümkün! Eksik olmasınlar, büyük bir zarafetle beni bu etkinlikten haberdar ettiler ve burada konuşma yapmaya davet ettiler. On beş dakika konuşacaksın dediler ama on beş dakikanın on yedi dakikasını galiba Sayın Bal kullandı. Onun için teşekkür ederim. Ben sadece veda edebilirim size ama isterseniz yine de bir iki şey söyleyeyim. Sayın Nazlı Eray burada, o roman kahramanlarını biliyor, en hoşlarını kendisi yaratıyor. Onun yanında benim bu konuda bir şeyler söylemem aslında abes ama, bu gerçekten önemli bir konu. Bu etkinliğe iyi hazırlanmak için Sayın Bacanlı ya, Sayın Bal a bir ricada bulundum: Bana yarışmaya katılan yazılardan birkaç tanesini örnek olarak gönderin. Bana üç seçme parça gönderdiler. Üçünü de dikkatle okudum, hayran oldum. Bir tanesinin başlığı Bir İsimdi Salih, Tarık Buğra nın Küçük Ağa romanından esinlenerek yazılmış olan çok ilginç bir yan eser denilebilir. Küçük Ağa romanına yeni bazı yorumlar getirmiş, oradaki Salih i yeniden canlandırmış. Ne kadar güzel konuşturuyor, bir edebî dille Diyor ki, Yazarın kafasındaki kahramanla birebir örtüşmez çoğu kez kafamızdakiler. Evet, kafamızdakiler çok başka olabilir ama romandaki kahramanlar da çok güzel, büyük boyutları olan, heyecan verici kişiler olabilirler. Diyor ki sonuna doğru: Siz de bilin Salih i diye yazdım. Başkalarının, başkahramanın rolünü çalsın diye değil. Yanında yer etsin diye. Romanın kahramanıyla rekabete düşürmeden, romanın kahramanına meydan okumadan böyle bir başka yan karakter, yan kahraman çıkarmak çok güzel bir şey. Bir de ikinci, çok hoş bir yazı okudum. Başlığı Hayri İrdal a Geç Kalmış Mektup. Ahmet Hamdi Tanpınar ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü nün kahramanı olan Hayri İrdal a geç kalmış bir mektup. Ne güzel bir muhayyile var bu yazıda. Hepinizin okumasını tavsiye ederim. Çok güzel bir Türkçe, hoş bir hayal gücü. Bir de üçüncüsü Sabahattin Ali nin Kürk Mantolu Madonna sına ait olan Ben Maria Puder diye bir kadının ağzından yazılmış olan bir nevi aşk mektubu, hayat sevgisi mektubu. Fevkalade güzel. Bütün katılanlar bu kadar güzel 5

Talât S. Halman yazıyorsa muhterem ve muhteşem öğretim üyelerinin, jüri üyelerinin işi herhalde çok zordu. İnsan hangisini seçeceğini bilemezdi ama bu üç tanesi benim kafamda yer etti. Her zaman hatırlayacağım bunları. Yazanları ve seçenleri tebrik ederim. Bu kahraman çok zor bir terim. Niçin roman kahramanı? Belki de bir romandaki her insan bir nevi kahramandır. Öyle bir yere gelebilmek için bir romana kahraman olabilmek için müstesna değer sahibi olmak lazım. Ama birçokları nefret edilecek kişilerdir. İşte Raskolnikof Suç ve Ceza nın Raskolnikof una kahraman denilebilir mi? Birçok yetenekleri olan bir genç adam ama bir hain, bir katil, aşk duymayan bir adam. O romanın kahramanı hem de dünyanın en önemli bir romanının başkişisi... Ona saygı duyar mıyız, kahramanlık bulabilir miyiz onda, yiğit bir tarafı var mıdır, gözümüzde büyüyebilir mi, bizi büyük yerlere ulaştırabilir mi? Kahramanların bizi bir yerlere ulaştırması gerekir. Bizi büyütmesi, bize kendimizi kahraman gibi hissettirmesi gerekir. Raskolnikof bana bunu hissettirmedi ama, romanın kendisi ne kadar heyecan verici, ne kadar güçlü. Roman başkişisi çok yavan bir terim gibi geliyor bana. Onu da kullanmak istemiyorum. Başkarakter denilebilir mi? Denilebilir belki. Ama bu roman kahramanı nın daha iyi bir karşılığı yok galiba. Kahramanı yiğit olmasa da, bize ilham vermese de, romana girdiği için, romanda önemli bir yeri olduğu için belki kahraman diye düşünebiliriz. Ama tip kelimesini hiç sevmiyorum. Bazıları onu kullanıyorlar, roman kahramanı yerine. Niye tip? Tip bence yeteri kadar karakter değildir. Özelliği yoktur. Tip genel bir terimden ibarettir. Büyük kahramanlar, romanların, anlatıların ta Odysseus tan beri Gılgamış tan beri ne kadar güçlü insanlarıdır, muhayyilemizi harekete geçiren insanlar... Destanlarda, epiklerde ne muhteşem kişiler çizilmiştir. Kahramanlık menkıbelerini temsil eden şahıslar bazen bizi gerçekte insan olduğumuz için sevindirir, övündürür. Tarihî romanlarda da vardır böyle tipler, ama çoğunda tarihi romanların kahramanları bence tatsız olmuştur. Yeteri kadar beşerî değildir. Yeteri kadar kusursuz ve pürüzlü değillerdir. İnsanın pürüzlü de olması gerek, sadece kahraman diye damgalanmak, öyle gösterilmek yetmez bence. Bizim insani taraflarımızın, zayıflıklarımızın, eksiklerimizin, suçlarımızın, günahlarımızın da bir şekilde bir karakter sentezine girmesi şart diye düşünmüşümdür her zaman. 6

Ah Bir Roman Kahramanı Olmak... Feminist romanın da bazı sıkıntıları oldu. Feminist romanlardaki kahramanların çoğu övgü vesilesi oldular sadece. Sembol olarak hoşumuza gitti ama bazıları fazla mükemmel oldular. Gerçi pek mükemmel kadınlar var ama toplumsal eleştiri yapıldığında ben buna da katıldım. Sosyal romanlarda, sosyal içerikli protesto romanlarında genellikle kahraman olarak gösterilen dişi kişiler aşırı mükemmel oldular, çünkü sembol olarak yaratıldılar. Sembol olmak, suni olmaktır genellikle. Bizim köy edebiyatımız büyük eserler verdiği halde tümüyle başarısızlığa mahkûm oldu. Dikkat ederseniz, artık köy romanları da, köy edebiyatına dair eserler de yazılmıyor Türkiye de. Yazarlarımız, polemik uğruna, başkişileri mükemmeliyete ulaştırmak arzusuyla, o önemli türü, kendi yazdıklarıyla sıfıra indirdiler diyebilirim. Bu Türk edebiyatı için bir kayıp olmuştur. Bunun güzeli yapılırsa, Yaşar Kemal in başardığı gibi, o başka... Onun insanları hem kahramandır, hem de beşerî varlıklardır. Kusurları da vardır. Onları okuduğumuzda, düşündüğümüzde, gözlerimizde canlandırdığımızda onlar sadece birer heykel değildir. Yapay değillerdir. Güçleri vardır. Onlarla iftihar da edebiliriz ama tek tük çıktı bunlardan. Aynı şey modernleşmeyle geleneksel kalma arasındaki roman çabalarında olmuştu. Gerçi güzel eserler çıktı: Ahmet Mithat Efendi nin Felâtun Bey ile Râkım Efendi si gerçekten, hele zamanına göre, fevkalade ilginç bir romandır. İki büyük karakter; biri modernleşmenin timsali, öteki geri kalmaksızın geleneksel olabilmenin önemini göstermeye çalışan, geleneklere meraklı bir genç adam. Ama bir araya geldiğinde onlar, çoğu zaman, iki insan değil, iki kişi değil de adeta iki düşünce, iki timsal gibi yan yana durup bir takım alışılmış sözleri söylüyorlar. İnsan gibi söylemiyorlar, yaşamayan aydınlar gibi söylüyorlar. Böyle yaşamayan aydınlar vardır, sadece yapay bir hayat yaratmışlardır kendileri için. Yine Don Kişot a dönüyorum. Don Kişot dört başı mamur bir roman kahramanıdır. Eserin kendisi de öyle. Gerçekten o eserle insan olarak iftihar da edebiliriz. Biz Bilkent te her sene mutlaka bir dünya romanı semineri veriyoruz. Başka dillerde yazılmış romanlardan seçerek onları eleştiriyoruz. Her oturumda bir başka dünya romanını ele alıyoruz. Daima Don Kişot la başlıyoruz. Sonraki romanlar hep değişik olabiliyor. Ama Don Kişot olmadan dünya romanı semineri olmuyor. Don Kişot çünkü türün mükemmeliyetini temsil eden bir roman. Bunu söylerken biraz fazla abartılı bir övgü olmasından çe- 7

Talât S. Halman kiniyorum ama, değil. Gerçekten ben bir ömür boyunca hangi romanı okudumsa ideal olan, Don Kişot tu. Don Kişot dört başı mamur bir kahramandı. Çünkü aynı zamanda çok kusurlu, çok komik bir insandı. İnsanı insan yapan şeyleri mükemmel temsil eden erdemleriyle ve eksikleriyle tam bir kişiydi. Cervantes öyle bir eser yaratırken başka romancıların kolay kolay yapamadığı bir şeyi başarmıştı. Üç büyük karakter vardır Don Kişot ta: bir tanesi şövalyenin, Don Kişot un kendisi. Öteki komik adam, sımsıcak halk insanı Sancho Panza. Üçüncüsü Cervantes, kendisi. Kendini romanına bu kadar güzel verebilen yaratıcı yazar o kadar azdır ki. Çoğu adeta bir kukla yaratır gibi, bir taş bebek yaratır gibi kahramanlarını yazmışlardır. Onlarla bir gönül bağı yoktur. Kendilerini koymamışlardır, kendileriyle alay ederek koymamışlardır. Gayet ciddi soğuk bir şekilde yapmışlar bunu bazı romancılar. Ama her şeyiyle güçlü ve zayıf taraflarıyla bir insanın ne olması gerektiğini, gerçekler nedir, hayaller nedir, insan hangilerini nasıl yaşamalı? Bütün bunları en güzel anlatan roman Don Kişot tur bence. İyi ki öyle bir İspanyol varmış. Bizde de bulunmuş, biliyorsunuz. Savaş esiri olarak bir süre kalmış zindanlarımızda ve bizden de çok şey öğrenmiş. Onun için biz de kendimizle iftihar edebiliriz böyle bir romancıyı yaşattığımız, bazı bakımlardan yarattığımız için. Don Kişot un karakterinde kahramanlık var mı, kahraman diyebilir miyiz? Kahraman olmaya çalışıyor çoğu zaman ama o kadar insan ki, o kadar gerçek insan ki, o kadar sahih, o kadar sahici, tatlı bir insan ki. Çok kusurları da var. Türlü türlü günahlar işliyor, bunu yaparken de insanlığın güzelliğiyle yapıyor. Bu bir roman için, bir insan için çok büyük bir başarıdır. O romanda hem yanılma, yanılsama vardır, hem gerçeklik vardır, hem de dünyanın belki de gelmiş geçmiş en önemli anlatı ironisi vardır o romanda. Baştan sona mükemmel olarak okuyabiliriz ve idealizm nedir onu insan, Don Kişot u okuyarak, Don Kişot karakterini iyi anlayarak öğrenebilir. Gerçekten idealizmi mükemmel yaratır o roman. Trajik ve komik boyutları öyle güzel birleştirir ki yaratıcılık budur. Onu bizim romancılarımız da bazen çok güzel yapıyorlar. Don Kişot a kahraman demek çok zor ama birçok kahramanca davranışları, tavırları, söyleyişleri var. Sonunda o kahraman olarak değil, insan olarak zafer kazanıyor. Bugün dünya romancılığı çok ilerledi, çok büyüdü, aşırı büyüdü denilebilir. 1840 larda Amerika da her yıl yüzden fazla roman yayımlanıyor. 1880 lerde 8

Ah Bir Roman Kahramanı Olmak... yani 40 yıl sonra yılda binden fazla roman. Şimdi 21. yüzyılın başından beri her yıl on binden fazla roman yayımlanıyor İngilizce olarak ama Amerika da yalnız. Düşünün, eğer bunları iyi hesap edersek bütün dünyaya yayarsak büyük bir ihtimalle son dört yüz yılda dünyada bütün dillerde bir milyona yakın roman yayımlanmıştır. Bunların hepsini bir insanın okumasına vakit yetmez, yetmeyecektir. Bizde de çok güzel hikâye ve romanlar yazıldı o süre içinde. Çoğunda bence Don Kişot un başarısının ölçüleri vardı. Sait Faik i alırsak Lüzumsuz Adam ı, Papaz Efendi yi. Sait Faik in yarattığı her karakterde mutlaka çok cana yakın, çok tatlı, insanı sevindiren, insanı insan olmakla övündüren kişiler de vardır. Ama her birinin kusurları, eksikleri bulunur. Onlarla insan olurlar. Sait Faik eğer mükemmel birini yaratmaya çalışsaydı bence aynı Sait Faik olmazdı. Bizi insanlığımıza yaklaştırdı. Sait Faik yaşamış olduğu için ne mutlu bize. Ahmet Hamdi Tanpınar. Özellikle Huzur. Tanpınar kendisini bir miktar koymuştur Huzur a. Mümtaz isimli başkarakter büyük ölçüde Ahmet Hamdi Tanpınar ın kendi özelliklerinden izler almıştır. Aynı Huzur romanındaki İhsan, Tanpınar ın çok hayran olduğu Yahya Kemal i andıran bir kişidir. İsterseniz yaşayan romancılardan Orhan Pamuk a pek girmeyeyim, büyük saygılarım var ama Orhan Pamuk un bahsettiğim ölçülerde, o estetik değerlerle, o psikolojik anlayışla büyük karakterler, büyük kahramanlar yarattığına inanmıyorum doğrusu. Nobel i kazanmış olması benim çok hayranlık duyduğum bir başarı... Ama romanlarını okuduğumda eksik ve kusurlu bulduğum taraflar var. Daha henüz altmış yaşına geldi bundan sonra yirmi, yirmi beş, otuz yıl daha yaşarsa ve bu hızla eser vermeye devam ederse daha büyük kişiler yaratabilir. Ben Orhan Pamuk ta çok büyük kişi, kahraman kişi bulamadım. İlginç kurgular, çok değerli bazı kültürel söyleyişler, gözlemler var ama roman olarak bence yeteri kadar dünya çapında büyük bir romancı değil. Bundan sonra olabilir diye ümit ediyorum, dua ediyorum. Yaşayanlardan bir de Nazlı Eray dan bahsetmek zorundayım. Nazlı Eray çok sevecen, çok sevimli bir yazar. Ben kelime oyunlarına meraklıyım biraz onun için onun romanlarında hep fan la başlayan bazı yabancı kelimeleri düşünüyorum. Fantezi, fantastik, fantazmagorya ve İngilizce bir terim kullanmak gerekirse basit ama çok tatlı terim fun (eğlence, zevk). Nazlı Eray ın romanlarında 9

Talât S. Halman bütün bunlar vardır. Benzeri az bulunur bir fantezi, bir fantazmagorya, değişik gerçekleri bir araya getirip onlardan yepyeni sentezler çıkarmak, yepyeni yaratılar yapmak. İşte bu Nazlı Eray ın büyük başarıyla yaptığı bir iştir. Onu candan kutluyorum. Romanın genel olarak durumu nedir? Bence, romanın bu günü üstün bir başarıdır. O kadar üstün ki özellikle bizim ve bize benzer ülkelerin çok hayran olduğu şiir türünü ezdi geçti diyebilirim. Şiir ölüyor diye bir endişem var. Çok üzülüyorum ona, matem tutuyorum: şiir, gerçekten, gücünü çok kaybetti. Eskisi kadar gönüllerimizde, hafızalarımızda değil. Eskisi kadar bizi sürükleyip götürmüyor. Onun yerine roman geldi. Ben buna Büyük roman imparatorluğu kuruldu diyorum. Romanın yarını büyük bir zafer olacak mı? Emin değilim. Roman da çok fazla yaşamayabilir. Onun yerine yeni, büyük icatlar geldi teknoloji sayesinde. Bunu biraz üzülerek söylüyorum, çünkü teknolojinin hiçbir şeyini ben bilmiyorum, anlamıyorum, kullanamıyorum ve kızıyorum beceremediğim için. Çok çeşitli yeni araçlar, icatlar var. Onların hiçbirini ben kullanamıyorum, kullananları çok kıskanıyorum. Bana öyle geliyor ki belki romanın imparatorluğu da bu teknolojik araçlar yüzünden ezilecek, kaybolacak, yetersiz hâle gelecek. Acaba roman tıpkı şiirin can çekiştiği gibi 21. yüzyılımızda romana da Arrivederci Roman diyecek miyiz? Umarım öyle olmaz, umarım edebiyat, şiir ve romanla sizler, gençler, edebiyat sevenler, edebiyat yaratıcıları, edebiyat bilginleri, hepiniz uzun ve mutlu yaşarsınız. 10

Mösyö Hristo dan Evita Peron a Kahramanlarım Nazlı Eray Sevgili dekanlarım, çok sevgili izleyiciler, sevgili öğrenciler, bugün burada sizlerle olduğum için çok mutluyum. Size roman kahramanlarından bahsetmek istiyorum. Yani hikâye kahramanlarım, roman kahramanlarım, çocukluğumdan bu yana haklarında yazmış olduğum kahramanlardan. Bence bu en önemlisi, bir yazarı tanıyabilmeniz için. Bir yazarı aklınızda tutabilmeniz için o yazarın çok genç yaşta yazmış olduğu bir öyküsünün kahramanını tanıdığınızı düşünün. Sizlere Mösyö Hristo dan söz etmek istiyorum. On altı yaşında bir ortaokul öğrencisiyken yazmış olduğum Mösyö Hristo adlı öykü, şimdi İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, Çekçe, Urduca, Hintçe bir çok dile çevrildi ve benim onu on altı yaşındayken o yaşta yazdığım gibi, hiçbir düzeltiye uğramadan yayınlanıp ölümsüzleşti. Nedir bu Mösyö Hristo? İlk yazdığım öykü. Nedir beni bu kadar etkileyen şey? Uzun yıllar önce İstanbul da Şahane Yokuşu nda anne ve babamla birlikte yaşamakta olduğum Saadet apartmanının Rum kapıcısı Mösyö Hristo. O zamanlar İstanbul çok küçük, dünya çok büyüktü. Her yere öyle çok kolay ulaşılamıyordu. 60 lı yılların ortaları, cep telefonu yok, uçan adam yok, süpermen yok, hiçbir şey yok. Fakat çok şey var, belki de daha fazla şey var. İnsanın, bir gencin düşünebilmesi için çok şey var, hayal kurabilmesi için çok şey var. Bir mahalle bir dünya olabiliyor, böyle şeyler olabiliyordu, şimdi o kadar olmuyor. İnsanoğlunu oyalayan şeyler var. Bizim evin karşısında bir açıkhava sineması vardı. Oraya Avara mu diye Hintli yönetmen Raj Kapoor un bir filmi gelmişti. Bu film, büyülü gerçekçi bir film, bunu şimdi anlıyorum, yıllar sonra. 11

Nazlı Eray Annem beni Mösyö Hristo yla, bu yaşlı kapıcıyla evin karşısındaki sinemaya yolladı. Biz orada Mösyö Hristo yla birlikte Avare nin rüyasını seyrettik. Avare sandalda, kızlar şarkı söylüyor, nefis bir Hint filmi. Altmış yaş üstü Mösyö Hristo yla, yorgun, yaşlı bir adam; ben, on beş, on altı yaşındaki bir çocuk, orada bizim yaşımız birleşti. Aynı yere getirdi bu film bizi. Ben yaşlandım, Mösyö Hristo da gençleşti sanki. Ve biz sinemadan öyle çıktık, büyük bir mutlulukla. Biz de Beyoğlu na doğru herkes gibi avareyim avareyim diye şarkılar söyleyerek gittik. Bu benim aklımda kalmış, aradan bir zaman geçti, ben evde Mösyö Hristo diye ilk hikayemi yazdım. A4 kağıda, mürekkepli bir kalemle, bastıra bastıra. Hikâye şöyle, Şişhane Yokuşu ndaki Saadet apartmanının kapıcısı Mösyö Hristo bir yaz günü kuş olup kule dibine uçuyor. Şişhane Yokuşu ndaki kapıcı Mösyö Hristo bir güvercin olarak on iki saat boyunca tüm Pera nın üstünde dolaşarak Kule nin oralarda, ondan sonra Pera Palas ın yan taraflarında Meselles apartmanının, zengin apartmanların oralarda dolaşarak hayatının bir muhasebesini yapıyor. Acaba ben başka bir apartmanda kapıcılık yapsaydım hayatım başka mı olurdu? Şöyle mi yapsaydım? Özgürlük müthiş bir şey tabii, kuş olmuş. O zamanlar hiç uçan adam yok, televizyon yok, hiçbir şey yok. Bilemiyorum, Sayın Halman, var mıydı böyle bir uçan adam, sanırım yoktu. Jean Paul Sartre da belki bir şeyler var mıydı? (Halman: Sizin hayalinizde olmayan hiçbir şey yoktu.) Çok teşekkür ederim. Ondan sonra Mösyö Hristo Perihan Sözeri yi dinliyor, bir ağacın dalına konuyor, böyle bir açıkhava gazinosunda gündüz matinesi, ondan sonra bir takım güvercinlerin yanına konuyor ama çekingen bir adam, iletişim de kuramıyor. Bir an kaçmayı düşünüyor. Özgür olmayı, bir daha kapıcı dairesine dönmemeyi, evinden kurtulmayı, kurtulmayı demeyelim de yani o özgürlüğü kullanmayı düşünüyor, ama yapamıyor. Hava kararır, şehrin gürültüleri yavaş yavaş söner ve gece başlarken kaldırımın kenarına konuyor ve Mösyö Hristo olarak tekrar kapıcı dairesine dönüyor. Karısı çılgına dönmüş onu bekliyor, Neredeydin Hristo? Buradayım diyor, çok yorgunum diyor ve giriyor içeri, yatağına yatıp uyuyor. Bu ilk hikâyem olan Mösyö Hristo konusunda, bütün yazarlar gibi ben de hikâyem tanınsın, bilinsin, kabul görsün istiyordum. Bir zarfa koyup okuduğum okulun Edebiyat Kulübü nün kapısının altından attım, koşarak kaçtım 12

Mösyö Hristo dan Evita Peron a Kahramanlarım ve eve geldim. Bu çılgınca bir şey. Büyük bir kentte yaşıyorsun, kocaman bir okul, sen Edebiyat Kulübü nün üyesi değilsin, seni kaale almamışlar, yazmamışlar, ablalar, abiler var. Belki Edebiyat Kulübü o gün hiç açılmayacak, belki bir hafta kapısı açılmayacak, belki odacı süpürecek senin hikâyeni, her şey olabilir. Ondan sonra eve geldim. Çılgınca bir bekleyiş, fakat aklıma birden geldi. Adam uçar mı? Bana deli demesinler. Acaba bana deli mi derler? Adam uçar mı? Ama sonra, uçar dedim. O yıllarda da Albert Camus, Jean Paul Sartre ve Salvador Dali gibilerle Fransa da gerçeküstücülük akımı var. Ben onları bilmiyorum ama yine de çok okuyan bir gencim. Sonra bir mucize oldu. Akşamın, akşamüstünün ışıkları artık eğrileşti pencereden, ben nerdeyse halıyı eskiteceğim ve telefon çaldı. Ben telefonumu da yazmıştım. Bulunmuş hikâye, bulunmuş Mösyö Hristo. Beni okuldan çağırıyorlar. Hayretler içinde kalmışlar. Bu böyle garip bir sorti, değişik bir şey. Nazlı Bütün adlı bir öğrenci. Bunu büyük bir kendine güven olarak gördükleri bana sonra söylendi. Gel dediler. Ben koşarak okula gittim. Büyük bir heyecan. O heyecanı, o akşamüstünü dün gibi hatırlıyorum. Kendime bir çeki düzen verdim. Bir yazar, koşarak gidiyor eserinin peşinden. Edebiyat Kulübü nün kapısında hocalar, öğrenciler, üyeler gelmişler, herkes benim elimi sıkıyor. Üzerimde bir şaşkınlık, bir hayret. Ondan sonra beni başköşede bir maroken koltuğa oturttular. Koltuk vişne çürüğü rengi deri. Tebrik ediliyorum. Tebrik ediyorlar ve soruyorlar Nerden aklına geldi? O zaman için çok yeni bu, gerçek üstücülüğe yani büyülü gerçekçiliğe direkt bir giriş. Ben bunun bilincinde değilim. Ben Mösyö Hristo yu hissetmişim. Onu sevmişim ve onun bunalımını hissetmişim. Onun özgür olmasını istemişim. Ama o hikâyede tekrar geri dönmüş. Ama ben bunları o yaşta anlatabilecek durumda değilim. Ben ilk defa o akşamüstü o okulda, o koltukta, tebrikleri kabul ederken kendimi yazar olarak hissettim. Bence bu çok önemli bir şey ve Mösyö Hristo benim ilk önemli karakterim. Kuş olan kapıcı, Pera nın üstündeki o muhteşem uçuş ve geri dönüş. Merak etmişsinizdir Mösyö Hristo bu öyküye ne dedi, diye. Mösyö Hristo bu öyküyü hiçbir zaman bilemedi. Mösyö Hristo ben bu öyküyü yazdıktan kısa bir süre sonra hastalandı ve öldü. Ama bu öykü çok ünlü oldu ve benim yazı hayatımın ilk basamağı olarak Mösyö Hristo yu 13

Nazlı Eray tiririm, 24 saat ya da 12 saat için. Orada korkarım da. Çünkü geceyle yer değiştirmek, bir yerde ölüme gitmek gibi bir şey de olabilir, ama değil. Gecenin gücünü görürüm, gece çok güçlü. Bütün ışıklar yanıyor, bütün deliler azıyor, bütün sarhoşlar ortada ve bütün gece kulüpleri, bütün oyun salonları açılıyor; kadınlar, içki şişeleri, kriminal olaylar, yani her şeyi örten bir kuvvet gece. Bir kenarını kaldırdığınız zaman olağanüstü bir şey, dünyanın bir parçası. Onun yerine geçmek heyecan verici. Gece önemli bir karakterimdir. Farklı Rüyalar Sokağı adlı kitabımda ise Peron un hayatını yazdım. Arjantinli diktatör Juan Peron un karısı Evita nın hayatı. Tabii belgelere ve gerçeklere dayandım, ama fantastik, büyülü gerçekçi bir anlatımla. Şöyle ki, roman kahramanım Evita Peron, yani Eva, ve Eva nın öldükten sonra yirmi üç yıl dünya yüzünü dolaşan, korunmak için mumyalanmış hali. Bu olağanüstü enteresan bir şey. Belki çoğunuz biliyorsunuzdur ama bilmeyenler çok şaşırıyorlar. Eva Peron çok genç yaşta, otuz üç yaşında ölüyor. Eva Peron halkın sevgilisi. Her şeyi dağıtıyor, dikiş makineleri dağıtıyor, evler dağıtıyor, takma dişler dağıtıyor, buzdolapları dağıtıyor. Çocukken, o yoksul çocukluğunda, kendisine verilmeyen şeyleri Arjantin halkına deli gibi verdiği için adeta bir azize gibi ona tapıyorlar. O, çok genç yaşta kanserden ölüyor. Peron, tabii karısının bu gücünün farkında ve onu ölümsüzleştirmek istiyor. Mumyacı İspanyol Doktor Pedra Ara dan Evita nın bir mumyasını yapmasını istiyor ve Doktor Pedra Ara iki yıl uğraşarak, çeşitli maddelerle hiç bozulmayacak bir mumya meydana getiriyor. Yine saçları arkaya taranmış aynı Evita, fakat artık zamanın dokunamayacağı bir ölü. Bu arada, doktorun da garip bir hayranlığı var. Hayattayken bu kadar güçlü olan bir kadınla Doktor Ara yalnız başına iki yıl geçiriyor. Onu bir yerde ölümsüzleştiriyor. Doktor Ara da bir roman kahramanı ve çok önemli, psikolojik açıdan incelenebilir. Evita nın mumyası gömülmüyor, kaçırılıyor. Bir çok olaylar geçiyor ve 1972 yılında Peron tekrar iktidara geldiği zaman Doktor Ara yı çağırtıyor ve mumya tekrar Los Olivos taki eve getiriliyor. Bu arada Peron un yanında üçüncü karısı İzabelita, Doktor Ara da geliyor ve o tabutu yemek masasının üstüne koyuyorlar, açıyorlar. Tabutun içinde Evita çok az tahrib olmuş, bir parça ıslanmış halde. Evita nın kız kardeşleri geliyor, saçlarını tarıyorlar, Arjantin bayrağına ve ipeklere sarıyorlar. Peron, Evita nın mumyasını öyle bir kullanıyor ki 14

Mösyö Hristo dan Evita Peron a Kahramanlarım ikinci başkan seçilişinde görülmeli. Mesela yemeğe çok önemli kişiler geliyor, İzabelita oturuyor, Peron oturuyor, Evita da masada. Bu insanları korkunç etkiliyor. Bir kere de Buenos Aires te Evita yı, yani mumyayı bir uçak inişinde arkadan ışık vererek gösteriyorlar. Halk galeyana geliyor Evita yeniden geldi diye. Fakat sonra bir dedikodu dolaşıyor. Acaba bu bir taş bebek mi, plastik bebek mi, Evita mı? Yani halk Evita ya öyle tapıyor ki, hiç unutmamış gibi. İşte benim roman kahramanlarımdan bazıları bunlar. Kuş olup uçan Mösyö Hristo, garip bir Eva Peron mumyası, Evita nın kendisi, hafif marazi bir tutkuyla ona tutulan Doktor Pedra Ara, aslında acımasız biri olan Juan Peron gibi kişiler ve sonsuz gece. En sevdiğim romanım ise İmparator Çay Bahçesi. Hepinize çok teşekkür ederim. 15

R oman Deyince... Hasan İnal * Roman deyince akla gelebilecek sorulara cevap vermek için kaleme alınmış bu kısa yazı ile edebi türlerden roman konusuna değinilecektir. Ama önce edebiyat, şiir ve tiyatro üzerine birkaç söz söylemenin yararı var. Ağırlıklı olarak İngiliz Romanı hakkında bilgi vermeyi amaçlayan bu yazı, konuya ilgi duyanların bilgilerini tazelemelerine katkıda bulunacaktır. Bir tiyatro tarihi kitabının giriş bölümünde de rastlanabilecek, ilkel tiyatro konusuna değinen örnekle başlayınca, edebiyat kuramlarından birine de değinmiş olacağız. Şiir kadar, belki daha da eski geçmişi olan tiyatronun kaynağına ilişkin bu örnek, neolitik dönem insanının, avcı insanın yaşantısından bir günü yansıtıyor. Fransa nın güneyindeki bir mağara duvarında bulunan erkek geyiği kılığına girmiş, maskeli büyücü resminin, en aşağı on bin yıl, belki de daha fazla zaman önce çizilmiş olan o resmin karşısında durduğumuz zaman bile, tiyatronun başlangıcından çok uzaklarda olduğumuzu düşünebiliriz. Taklit yoluyla gerçekleşen büyünün ardından, dansla, müzikle, maskelerle yapılan büyü, yağmur yağdırma, ürünü bereket törenleri geliyor. Büyüme, olgunlaşma, topluluğun üyeliğine alınma törenlerindeyse söz, konuşma gerekiyor. Atalar tanrılaşıyor, onlara dansla, türkülerle tapınılıyor. Tapınmak mitleri getiriyor; mitler oynanarak anılırsa, gösterilirse, soy gelişir, topluluk yaşar inancı yerleşiyor. Karışık, çok yönlü bir sanat olan tiyatronun tarihi, tersine, karışıklıklardan uzak, açık, kolay anlatılabilen, kolay anlaşılan bir tarih. İki bin beş yüz, üç bin yıllık bir geçmiş. Avlanma, kabile bireylerinin hayatta kalabilmeleri için gerekli * Yrd. Doç. Dr. Hasan İnal TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesidir. 16

Roman Deyince... besinin sağlanması demek. Genç avcılar avdan döndükten sonra, hava kararınca, meydanda büyükçe bir ateş yakılıyor. Kabile bireyleri ateşin etrafında yerlerini alıyorlar. Avcılardan biri çıkıp nasıl avlandıklarını anlatıyor. Zaman zaman, avlayıp, derisini yüzdükleri hayvanın postuna bürünüp, av esnasında neler yaptıklarını ayrıntılarıyla anlatıyor. Avcının anlattıklarını coşkuyla seyredenler hep birlikte dans etmeye, tanrılara teşekkürlerini sunma törenine başlıyorlar. Kimilerine göre yeryüzündeki ilk sanat dans; bütün öbür sanatların anası. Dansın gelişmelerinden şiir, müzik, sonra da bir öykü, bir olaylar dizisi ile birlikte tiyatro doğuyor. İlkel insan yiyeceğini, sığınacağı yeri sağladı mı, arkasından dans gelir. Dans, duyguların, heyecanların ilk ortaya çıkış yolu; sanatların başlangıcıdır. Dili, konuşma aracı çok basit olan ilkel insanlar duygularını anlatabilmek için hareketlerden yararlanmak zorunda kalmışlar. Hareketleri bir ölçüye bağlamak, dansa yöneltmek isteğini ise tabiatın etkilerinde aramalıyız. Dalgalar belli aralıklarla gelir, güneş, ay belli aralıklarla doğup batar, yüreğin atışı belli aralarladır. Doğa ilkel insanı içten dıştan ölçülülüğe, ritme doğru çeker. Hareketlerle konuşmak, hareketlerle derdini anlatmak en yüksek noktasında dansa ulaşır. Hem hoşlandığı için, hem de isteklerini ortaya koymak, onların gerçekleşmesini sağlamak amacıyla dans eder ilkel insan. Tanrılarına dansla söyler söyleyeceğini, duası dansladır, dansla şükranlarını sunar. Bu hareketlere tiyatro denemez elbette ama tiyatronun başlangıcı budur. Öyleyse danstan tiyatroya ne zaman geçiliyor? Totemine bağlılığını göstermek için, ya da kazandığı bir savaşı, kavgayı kutlamak için dans ediyorsa, bu bir tiyatro olayı değildir. Ama kavgasını anlatmak, neler yaptığını göstermek için dans ediyorsa, düşmanını nasıl gördüğünü, nasıl sokulduğunu, nasıl üstüne atıldığını, nasıl vuruştuğunu, nasıl öldürdüğünü, nasıl kafasını kestiğini dansla anlatıyorsa tiyatronun çok yakınına gelmiş demektir. İnsan doğada gördüğü biçimlerin taklidi olan şeyler yapmaktan hoşlanıyor; başka insanların, hayvanların hareketlerini taklit etmekten de hoşlanıyor. Sanatların temelinde bu hoşlanmanın yattığı söylenebilir. Taklitle anlatma, taklitle büyü, sonra dans, dans, şarkı, törenler. İnsan, avcılıkla başlıyor. Avının üstüne ağaçların arasından atılacak durumda değilse, diyelim bir açıklıkta avlanıyorsa, ister istemez avlayacağı hayvanın biçimine girecek, hareketlerini taklit edecek, ayrı bir yaratık olduğunu, düşman olduğunu sezdirmeden onun yanına yaklaşmaya çalışacaktır. 17

Hasan İnal Büyü insanoğlunun ava çıkmadan önce dans etmesiyle beliriyor. Şöyle bir inanç gelişmiş ilkel insanda: Avlanacak hayvanlar, sonra onların öldürülüşleri taklit edilirse, çok hayvanla karşılaşılır, av da başarılı geçer. Önceleri yalnızca hayvanlar taklit ediliyor, avcılar girmiyor aralarına. Zamanla daha tiyatroya yaklaşıyor bu büyü: kimi hayvan biçimine giriyor, kimi avcı oluyor, karşılıklı oynuyorlar. Bu çeşit büyünün dinden çok bilime yakın olduğu söylenebilir. Basit, yararlı bir amacı var: Doğaya yön vermek, doğayı istediği yana çekmeye çalışmak. İnsanoğlu avcılıktan çiftçiliğe geçince, yağmur ya da güneş için yapılan büyüler, dualara yöneliyor. Dine doğru bir gidiş. Kahramanlar, atalar tanrılaşınca da onların başlarından geçenleri anlatmak, oynamak gereği duyuluyor. Bir çeşit tapınma. Tekrarlanan oyunlar ise hem oyunculuğu, hem de oyun yazarlığını getirmiş oluyor. Sanatın bir taklit olduğunu belirten görüşe örnek olabilecek bu olaylar, aslında bir hikâye, anlatıcı, seyirci, dans ve müzik gibi öğeler içeriyor. Ateşin etrafında toplanan kabile halkı seyircileri, avın hikâyesini anlatanın anlatıcıyı, anlatılanların sonrasında heyecanlanan ve duygulanan seyircilerin topluca dans etmeleri sanatın içinde olanlardır aslında. Başından geçen veya geçebilecek olayları çevresindekilere anlatır, anlatırken taklide başvurur. Taklit edilen nedir? Çevredir, çevrede görülen canlı ya da cansız varlıklardır. Sanatın ve bir dalı olan edebiyatın özü taklittir, bir başka söyleyişle. Bu görüş sanatın bir tanımıdır, aynı zamanda. Milattan önce dört yüzlü yıllara gidildiğinde, ilk kez dile getirilen tanımıdır sanatın. Platon a göre sanat, edebiyat bir taklittir; sanatçı, edebiyatçı ise bir taklitçidir. Çevresinde gördüklerini ve yaşadıklarını taklit eder. Böylece, sanatın taklit olduğunu savunan düşünce doğar. Şiir ve tiyatro olarak bildiğimiz ilk iki edebi türe daha sonra roman da katılıyor. Ancak, romanın onlara katılmasını görmek için on yedinci yüz yılın başlarına kadar beklemek gerekiyor. Lazarillo de Tormes ve Don Quixote, iki İspanyol romanı, türün ilk örnekleri sayılıyor. Daha sonra, Fransa ve İngiltere de de roman türünün ilk örneklerini görüyoruz. Roman sanatı üzerine verdiği bir dizi konferansta roman hakkında görüşlerini anlatan E. M. Forster romanı şöyle tanımlar: Hayal ürünü, düzyazı ile anlatılmış, belli uzunlukta 18