BANKACILAR TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ MAKALELER



Benzer belgeler
İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

Kurumsal Şeffaflık, Firma Değeri Ve Firma Performansları İlişkisi Bist İncelemesi

Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU A

Vahap Tolga KOTAN Murat İNCE Doruk ERGUN Fon Toplam Değeri ,49 Fonun Yatırım Amacı, Stratejisi ve Riskleri

DSK nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

Finans Portföy A.B.D. Hazine Bonosu Dolar Yabancı Borsa Yatırım Fonu'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU. Fon'un Yatırım Amacı

Finans Portföy Türkiye Yüksek Piyasa Değerli Bankalar Hisse Senedi Yoğun Borsa Yatırım Fonu'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU. Fon'un Yatırım Amacı


REEL DÖVİZ KURU TEORİ VE UYGULAMA, KUR-ENFLASYON İLİŞKİSİ VE CARİ AÇIK

Rapor N o : SYMM 116 /

Finansal Kurumlar ve Piyasalar. Zorunlu Yüksek Lisans. 1. yıl 1. yarıyıl / Güz Doç. Dr. Mehmet Güçlü. Uzaktan Öğrenim Türkçe Yok

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

İçindekiler kısa tablosu

BİZİM PORTFÖY İKİNCİ KİRA SERTİFİKASI KATILIM FONU NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU

F. Gülçin Özkan York Üniversitesi

AB Krizi ve TCMB Para Politikası

Finans Portföy Dow Jones İstanbul 20 Hisse Senedi Yoğun Borsa Yatırım Fonu'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU. Fon'un Yatırım Amacı

SERMAYE PİYASASI KURULU BAŞKANI SN. DOÇ. DR. TURAN EROL UN

Ekonomi Bülteni. 29 Haziran 2015, Sayı: 17. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

BİZİM PORTFÖY BİRİNCİ KİRA SERTİFİKASI KATILIM FONU NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU

NUROL YATIRIM BANKASI A.Ş YILI İKİNCİ ÇEYREK ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. PARA PİYASASI LİKİT KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU DÖNEMİ ALTI AYLIK RAPORU

BİZİM PORTFÖY KATILIM 30 ENDEKSİ HİSSE SENEDİ FONU (HİSSE SENEDİ YOĞUN FON) NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU

QNB FİNANS PORTFÖY BİRİNCİ HİSSE SENEDİ FONU FON (HİSSE SENEDİ YOĞUN FON)'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU. Fon'un Yatırım Amacı

7. Orta Vadeli Öngörüler

BİZİM PORTFÖY BİRİNCİ KATILIM FONU NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU

Finans Portföy Özel Sektör Borçlanma Araçları Fonu'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU. Fon'un Yatırım Amacı

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Finans Portföy FTSE İstanbul Bono FBIST Borsa Yatırım Fonu'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU. Fon'un Yatırım Amacı

Fon Bülteni Ocak Önce Sen

7.36% 2.9% 17.9% 9.7% % Temmuz 18 Nisan 18 Temmuz 18 Ağustos 18

TEB PORTFÖY YABANCI BYF FON SEPETİ FONU

İKTİSAT ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA DERS İÇERİKLERİ. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS

Sayı: Mayıs Toplantı Tarihi: 25 Mayıs 2006

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. PARA PİYASASI LİKİT-KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU

31/12/2004 tarihli Bilanço ( YTL) Varlıklar (+) 1,162,813.- Borçlar (-) -2,913.- Gelirler Toplamı 108, Giderler Toplamı -39,305.-.

DENİZ PORTFÖY BİST 100 ENDEKSİ HİSSE SENEDİ FONU (HİSSE SENEDİ YOĞUN FON)

Finans Portföy Özel Sektör Borçlanma Araçlarına Yatırım Yapan %100 Anapara Koruma Amaçlı Beşinci Fon'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU

-2.98% -7.3% 19.7% 13.5% % Şubat 19 Ocak 19 Şubat 19 Mart 19

QNB FİNANS PORTFÖY AMERİKAN DOLARI YABANCI BORSA YATIRIM FONU'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU. Portföy Yöneticileri Fon Toplam Değeri

Güncel Ekonomik Yorum

YAPI KREDİ PORTFÖY BIST 30 ENDEKSİ HİSSE SENEDİ FONU (HİSSE SENEDİ YOĞUN FON) 1 OCAK - 30 HAZİRAN 2018 DÖNEMİNE AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU

Finans Portföy Gümüş Borsa Yatırım Fonu'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU. Fon'un Yatırım Amacı

KOÇ ALLIANZ HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş. GELİR AMAÇLI KAMU DIŞ BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU NUN

internet adreslerinden

ANKARA EMEKLİLİK A.Ş. DENGELİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU FON KURULU FAALİYET RAPORU

DENİZ PORTFÖY HİSSE SENEDİ FONU (HİSSE SENEDİ YOĞUN FON)

Gedik Portföy Yönetimi A.Ş. Fon Bülteni. Temmuz 2018

31/12/2004 tarihli Bilanço (YTL) 31/12/2004 tarihli Gelir Tablosu (YTL) Varlıklar (+) 10,122,098.- Borçlar (-) -20,410.-

MESLEK KOMİTELERİ DURUM TESPİT ANKETİ

5.21% -11.0% 25.2% 10.8% % Eylül 18 Ağustos 18 Eylül 18 Ekim 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

Basın Sohbet Toplantısı. 14 Temmuz 2009, İstanbul

Gedik Portföy Yönetimi A.Ş. Fon Bülteni. Eylül 2018

Bakanlar Medya A.Ş. Halka Arz Fiyat Tespit Raporuna İlişkin 2. Değerlendirme Raporu

Para Teorisi ve Politikası Ders Notları

ABD TARIM DIŞI İSTİHDAM VERİSİ ANALİZİ

BAKANLAR KURULU SUNUMU

OYAK EMEKLİLİK A.Ş. GELİR AMAÇLI DÖVİZ CİNSİNDEN YATIRIM ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU NUN

01/01/ /12/2004 DÖNEMİNE İLİŞKİN GARANTİ EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPORU

EURO KAPİTAL YATIRIM ORTAKLIĞI A.Ş DÖNEMİNE AİT PERFORMANS SUNUŞ RAPORU

Halka Arz Tarihi 07/11/2008 Portföy Yöneticileri. Fon Toplam Değeri 527, Fonun Yatırım Amacı, Stratejisi ve Riskleri

TEB PORTFÖY HİSSE SENEDİ FONU (HİSSE SENEDİ YOĞUN FON)

A Y L I K EKONOMİ BÜLTENİ

Finans Portföy Altın Borsa Yatırım Fonu'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU. Fon'un Yatırım Amacı

EURO MENKUL KIYMET YATIRIM ORTAKLIĞI A.Ş DÖNEMİNE AİT PERFORMANS SUNUŞ RAPORU

FONLAR GETİRİ KIYASLAMASI FONLAR GETİRİ KIYASLAMASI

EURO MENKUL KIYMET YATIRIM ORTAKLIĞI A.Ş DÖNEMİNE AİT PERFORMANS SUNUŞ RAPORU

Plan Ödemeler Dengesi, tanım, kapsamı Ana Hesap Grupları Cari Denge, Sermaye Hesabı Dengesi Farklı Ödemeler Dengesi Tanımları Otonom ve Denkleştirici

Fon Bülteni Mayıs Önce Sen

Makro Veri. TÜİK tarafından açıklanan verilere göre -5,6 puan olan dış ticaretin büyümeye katkısını daha yüksek olarak hesaplamamızdan kaynaklandı.

FİNANS KILAVUZ COINKILAVUZ GÜNLÜK BÜLTEN FOREXKILAVUZ HİSSEKILAVUZ. /finanskilavuz. /forexkilavuz. /hissekilavuz.

Finans Portföy Para Piyasası Fonu'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU. Fon'un Yatırım Amacı

FİNANS PORIFÖY AMERİKAN DOLARI YABANCI BORSA YATIRIM FONU

Finans Portföy Borçlanma Araçları Fonu'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU. Fon'un Yatırım Amacı

EURO KAPİTAL YATIRIM ORTAKLIĞI A.Ş DÖNEMİNE AİT PERFORMANS SUNUŞ RAPORU

FİNANS PORTFÖY TÜRKİYE YÜKSEK PİYASA DEĞERLİ BANKALAR HİSSE SENEDİ YOĞUN BORSA YATIRIM FONU'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU

Avrupa Birliği Lizbon Hedefleri ne UlaĢabiliyor mu?

BİZİM PORTFÖY İNŞAAT SEKTÖRÜ KATILIM HİSSE SENEDİ FONU (HİSSE SENEDİ YOĞUN FON) NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU A.

TEB HOLDİNG A.Ş YILI 2. ARA DÖNEM KONSOLİDE FAALİYET RAPORU

TEB PORTFÖY HİSSE SENEDİ FONU (HİSSE SENEDİ YOĞUN FON)

FİNANS PORTFÖY DOWN JONES İSTANBUL 20 HİSSE SENEDİ YOĞUN BORSA YATIRIM FONU

QNB FİNANS PORTFÖY PARA PİYASASI FONU'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU. Fon'un Yatırım Amacı

1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR

Ekonomi Bülteni. 08 Haziran 2015, Sayı: 14. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

A. TANITICI BİLGİLER. PORTFÖYE BAKIŞ Halka arz tarihi: 20 Mayıs 2009 YATIRIM VE YÖNETİME İLİŞKİN BİLGİLER

GENEL DEĞERLENDİRME TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

BANKPOZİTİF KREDİ VE KALKINMA BANKASI ANONİM ŞİRKETİ

Portföyünde katılım bankacılığı esaslarına Tayfun Özkan. verilerek yatırım araçlarının

VAKIF EMEKLİLİK A.Ş. KATKI EMEKLİLİK YATIRIM FONU

7. Orta Vadeli Öngörüler

BEH - Groupama Emeklilik Büyüme Amaçlı Hisse Senedi Emeklilik Yatırım Fonu

ABD TARIM DIŞI İSTİHDAM VERİSİ ANALİZİ

ZİRAAT HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş. BÜYÜME AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU HESAP DÖNEMİNE AİT PERFORMANS SUNUŞ RAPORU VE

Ara Dönem Özet Konsolide Faaliyet Raporu Eylül Merrill Lynch Yatırım Bank A.Ş. ve Bağlı Ortaklığı Merrill Lynch Menkul Değerler A.Ş.

Finansal Krizler ve Türkiye Deneyimi. Nazlı Çalıkoğlu Aslı Kazdağlı

DENİZ PORTFÖY BİST TEMETTÜ 25 ENDEKSİ HİSSE SENEDİ FONU (HİSSE SENEDİ YOĞUN FON)

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

OYAK EMEKLİLİK A.Ş. BÜYÜME AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU NUN

Transkript:

TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ BANKACILAR MAKALELER Dr. Oğuz Yıldırım PricewaterhouseCoopers Pelin Ataman Erdönmez Döviz Kurları Çerçevesinde Satınalma Gücü Paritesinin Zaman Serisi Analizi ve Türkiye Ekonomisi Uygulaması Kurumsal Sektörde Raporlama Kurumsal Yeniden Yapılandırma SEMİNER Prof. Dr. Seza Reisoğlu Prof. Dr. Seza Reisoğlu Yabancı Para İpoteği Son Yasal Değişiklikler Açısından Çek ÇEVİRİ Avrupa Merkez Bankası Scott E. Hein Jonathan D. Steward Türkiye Bankalar Birliği Euro Alanında Repo Piyasasının Özellikleri Zorunlu Karşılık Uygulamasına Modern Bakış Türkiye de Zorunlu Karşılık Uygulaması Üzerine Bir Değerlendirme MEVZUAT Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler (Ocak- Mart 2003) Sayı 44 - Mart 2003

BANKACILAR Yıl: 14 Sayı: 44 Mart 2003 Türkiye Bankalar Birliği adına İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Doç. Dr. Ekrem KESKİN Genel Yayın Yönetmeni: Melike ALPARSLAN Yayın Danışmanları: Tülin ERSEL Ali GÜNGÖR Prof. Dr. Ahmet KIRMAN Prof. Dr. Seza REİSOĞLU B. Cahit SABIR Abdullah TAŞÇIOĞLU Özcan ULUDAĞ İdare Merkezi: Nispetiye Caddesi Akmerkez B3 Blok Kat:13 34340 Etiler-İSTANBUL Tel : 212-282 09 73 Faks : 212-282 09 46 Web sitesi: www.tbb.org.tr Ankara Büro: Paris Caddesi No:12 Kat:4 06540 Aşağı Ayrancı-ANKARA Tel : 312-419 49 10 Faks : 312-417 88 51 Baskı-Yapım Akbasım Matbaacılık Ltd. Şti. Tel: 216-339 87 39 Faks: 216-339 79 96 Bankacılar Dergisi 3 ayda bir yayımlanır. Para ile satılmaz. ISSN 1300-0217 Bankacılar Dergisi - Bankacılar dergisi, finans ve bankacılık konularında yapılan çalışmaları ilgili çevrelerin bilgisine sunmak amacıyla yayımlanmaktadır. - Dergide yayımlanacak yazılara karar verilmesinde, Yayın Danışmanları ve Birlik uzmanlarının değerlendirmelerine ve/veya konunun uzmanı hakemlerin görüşlerine başvurulabilir. - Dergiye gönderilecek yazının daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış olması gerekmektedir. - Basılması istenilen yazılar derginin arka iç kapağında belirtilen biçim kurallarına uygun olarak hazırlanmalı ve değerlendirmeye girmek üzere, Bankacılar Dergisi Türkiye Bankalar Birliği Bankacılık ve Araştırma Grubu Başkanlığı Nispetiye Cad. Akmerkez B3 Blok Kat.13 Etiler, 80630 - İSTANBUL adresine gönderilmelidir. - Dergide yayımlanan yazılar Türkiye Bankalar Birliği nin resmi görüşlerini yansıtmaz, yazar ve görüş sahiplerini bağlar. - Dergide yer alan çalışmalar kaynak gösterilmek suretiyle izinsiz yayımlanabilir. - Yayımlanacak yazılarda yazım kurallarına ve biçime ilişkin değişiklikler yapılabilir veya bunların yapılması yazardan istenebilir. - Dergide yayımlanmayan yazılar geri gönderilmez. - Yazılar yayımlanmak üzere kabul edildiği takdirde Bankacılar dergisi yazılı ve elektronik ortamda olmak üzere tüm yayın haklarına sahiptir.

Bankacılar Dergisi, Sayı 44, 2002 İçindekiler sayfa no: MAKALELER Dr. Oğuz Yıldırım Döviz Kurları Çerçevesinde Satınalma Gücü Paritesinin Zaman Serisi Analizi ve Türkiye Ekonomisi Uygulaması 1 PricewaterhouseCoopers Kurumsal Sektörde Raporlama 15 Pelin Ataman Erdönmez Kurumsal Yeniden Yapılandırma 23 SEMİNER Prof. Dr. Seza Reisoğlu Yabancı Para İpoteği 43 Prof. Dr. Seza Reisoğlu Son Yasal Değişiklikler Açısından Çek 56 ÇEVİRİ Avrupa Merkez Bankası Euro Alanında Repo Piyasasının Özellikleri 69 Scott E. Hein Jonathan D. Steward Zorunlu Karşılık Uygulamasına Modern Bakış 81 Türkiye Bankalar Birliği Türkiye de Zorunlu Karşılık Uygulaması Üzerine Bir Değerlendirme 95 MEVZUAT Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler (Ocak- Mart 2003) 100 KÜTÜPHANE Birliğimiz Kütüphanesine Ulaşan Yeni Yayınlar 105 1

Bankacılar Dergisi, Sayı 44, 2003 Döviz Kurları Çerçevesinde Satınalma Gücü Paritesinin Zaman Serisi Analizi ve Türkiye Ekonomisi Uygulaması 1. Giriş Dr. Oğuz Yıldırım * Döviz kurları, ekonomik faaliyetleri etkileyen önemli göstergelerden biridir. Döviz kurları diğer fiyatlar gibi bir fiyattır ve mal piyasaları ile ilgilidir. Döviz kurlarındaki değişmeler, ekonomik faaliyetlerin seyrini etkilediğinden, döviz kuru değişmelerinin istikrarlı bir çizgi izlemesi, ekonomik istikrarı olumlu yönde etkileyecektir. Bu nedenle, döviz kurlarındaki değişim de, tıpkı diğer fiyatlarda olduğu gibi, ekonomik istikrar açısından incelenmeli ve önemli bir ekonomik gösterge olarak, ekonomik faaliyetleri etkileme ve ekonomik faaliyetlerden etkilenme gücü dikkate alınmalıdır. Özellikle de, 2001 yılı Şubat ayında ayarlanabilir sabit kurlara dayalı bir dezenflasyon programını terk etmek ve dalgalı kura geçmek zorunda kalan Türkiye ekonomisi açısından, bu araştırmanın sonuçlarının önemli olduğu düşünülmektedir. Türkiye ekonomisinde döviz kuru uygulamalarına bakıldığında, Ocak 1980 İstikrar Kararları na kadar kontrollü ve katı kur politikası uygulayan Türkiye, bu tarihte aldığı karalar çerçevesinde, daha gerçekçi ve daha esnek bir kur uygulamasına geçmiştir. Ocak 2000 İstikrar Kararları çerçevesinde ise, Türkiye de kronik ve yüksek enflasyonu düşürmek amacıyla, önceden açıklanmayan yönlendirilmiş kur uygulamasından, önceden açıklanan ve enflasyon hedefine yönlendirilen kur sistemine geçilmiştir. Bu politika ile, yurtiçi faizleri etkileyen döviz kuru risk priminin azalması sağlanarak, nominal faizlerde düşüş gerçekleşmesi amaçlanmıştır. Uygulamaya konulan program, kamuoyunun desteği ve güveniyle Kasım 2000 e kadar başarıyla uygulanmasına rağmen, 22 Kasım da likidite krizi ve ardından 19 Şubat 2001 de ise, döviz krizi baş yaşanmıştır. Ekonomide yaşanan bu iki kriz sonrası, Ocak 2000 İstikrar Kararları nın temelini oluşturan tablita sistemime son verilmiş ve dalgalı kur sistemine geçilmiştir. Döviz kurlarının dalgalanmaya bırakıldığı uygulamalarda, teorik olarak uzun dönemde satınalma gücü paritesinin (SGP) sağlanması gerekmektedir. Bilindiği gibi, satınalma gücü paritesi ilk defa iktisatçı Gustav Cassel tarafından İkinci Dünya savaşı sırasında sabit döviz kuru sisteminin işleyişinin bozulmasından sonra, yeni döviz kuru paritesinin ne olması gerektiği sorusuna çözüm aramak amacıyla ortaya atılmış bir teoridir. Bu teoriye göre; döviz kurlarının piyasalarda serbestçe belirlenmesi durumunda alacağı değer, ülkeler arasındaki göreli fiyat değişim oranlarının bir ölçüsü olacaktır. Yani, denge döviz kuru, fiyat düzeylerinin oranı ile doğrusal bir ilişkiye sahiptir. * Anadolu Üniversitesi, Öğretim Görevlisi. 3

Oğuz Yıldırım Türkiye ekonomisinde satınalma gücü paritesinin geçerliliğinin test edilmesi ilginç sonuçlar ortaya koyabilir. Çünkü Türkiye özellikle 1980 sonrasında ve 1990 larda izlediği dışa açık politikalar sonucu, gerek ABD ile gerekse AB ülkeleri ile ticari ilişkilerini hızla arttırmış ve zaman zaman ekonomik krizler yaşasa da, nispeten hızla büyüyen bir ekonomiye sahip olmuştur. Bu çalışmada, satınalma gücü paritesi ile döviz kurları arasındaki ilişki, açıklanmaya çalışılmış, satınalma gücü paritesinde meydana gelen sapmaların ekonomi üzerindeki etkileri incelenmiş ve satınalma gücü paritesi teorisinin uzun vade de geçerliliği, reel döviz kurunun zaman serisi özellikleri araştırılarak test edilmiştir. Uygulama örneğinde ise, yüksek enflasyonun yaşandığı Türkiye ile göreceli olarak düşük enflasyonun gözlendiği ABD verileri kullanılarak 1990-2000 dönemi için satınalma gücü paritesi test edilmiş ve bu dönemde böyle bir iktisadi ilişkinin varlığı yapılan birim kök testleri sonucunda reddedilmiştir. Çalışmanın planı şu şekildedir: İlk bölüm giriş bölümüdür. İkinci bölümde satınalma gücü paritesi ile döviz kurları arasındaki ilişki ele alınmıştır. Üçüncü bölümde döviz kurlarındaki değişmeler sonucu satınalma gücü paritesinde meydana gelen sapmalar ve bunların sonuçları incelenmiştir. Dördüncü bölüm satınalma gücü paritesinin zaman serisi analizini içermektedir. Bu bölümde, zaman serisi analizinin testinde belirlenen amaç doğrultusunda kullanılan veri seti, değişkenler ve izlenen yöntem hakkında ayrıntılı bilgi verilmiş ve elde edilen test sonuçları yorumlanmıştır. Çalışma, genel bir değerlendirmenin yapıldığı sonuç kısmı olan, beşinci bölüm ile sona ermektedir. 2. Satınalma Gücü Paritesi ve Döviz Kurları Satınalma gücü paritesi teorisi ile döviz kurları arasında yakın bir ilişki vardır (Gordon, 1986, s.540-541 ; Dernburg, 1989, s.30-31 ; Baillie and McMahon, 1990, s.17). Her şeyden önce satınalma gücü paritesi teorisi, döviz kuru belirlenmesinin modern ekonomik analizinde en önemli ögelerden birini oluşturmaktadır (Daniel, 1986, s.483). Özellikle 1970 ve 1980 lere ait nominal ve reel döviz kuru modelleri incelendiğinde bu modellerde satınalma gücü paritesi-döviz kuru ilişkisinin yoğun olarak kullanıldığı görülmektedir (Rush and Husted, 1985, s.137 ; Dornbusch, 1976, s.1161-1176 ; Mussa, 1982, s.74-104). Satınalma gücü paritesi teorisinin reel döviz kurları açısından en önemli varsayımı uzun dönemde satınalma gücü paritesi geçerli ise, reel döviz kurlarının değişmeyeceği olmaktadır. Satınalma gücü paritesi teorisi, döviz kurunun, yabancı ve yurtiçi enflasyon oranları arasındaki farka göre belirlenmesini öngörmektedir. Bu satınalma gücü paritesinin göreceli tanımıdır. Mutlak anlamda ise; satınalma gücü paritesi, döviz kurularına dönüştürülmüş fiyat düzeylerinin ülkeler arasında aynı olmasını gerektirir. (Özer, 1992, s.33 ; Doğanlar ve Özmen, 2000, s.112). Eldeki toplu para, parite oranı ile farklı bir para birimine dönüştürüldüğünde, tüm ülkelerde aynı sepetteki mal ve hizmetler satın alınacaktır. Diğer bir değişle satınalma gücü paritesi ülkeler arasındaki fiyat farklılıklarını yok ederek, ulusal para birimlerini birbirine dönüştüren bir orandır (DİE, 2001, s.703). Bu durumda, yabancı ya da yurtiçi fiyatların birisi veya her ikisi birden değişirse, nominal döviz kuru da bu farkı ortadan kaldıracak ve dolayısıyla reel döviz kurunu tutacak şekilde değişmelidir. Eğer reel döviz kurları satınalma gücü paritesi teorisine göre hareket ederse, reel döviz kuru değişmeyeceğinden, nominal döviz kurundaki değişmeler ülkelerin uluslararası rekabet gücünü de etkilemeyecektir. 4

Bankacılar Dergisi 3. Satınalma Gücü Paritesi ve Sapmalar Bazı durumlarda kısa dönemde döviz kurlarındaki değişmeler, satınalma gücü paritesi teorisinin öngördüğü şekilde gerçekleşmeyebilir. Dolayısıyla, reel döviz kurlarındaki bu sapmalar parasal ve reel sebeplerden kaynaklanabilir. Döviz kurları fiyatlara göre çok daha hızlı hareket ettiği için, parasal bir genişleme sonucunda döviz kurundaki ani bir sıçrama ve satınalma gücü paritesinin öngördüğü orandan sapmalar meydana gelebilir. Bununla birlikte, para stokunda meydana gelen bir artışın sonucunda, kısa dönemde satınalma gücü paritesi teorisi geçerli olmayabilir, fakat satınalma gücü paritesinin uzun dönemde geçerli olması beklenir (Mishkin, 1997). Dolayısıyla, döviz kurları ve fiyatlar birlikte hareket edecektir. Bu bağlamda belirtilmesi gereken bir diğer nokta ise, merkez bankalarının özerklikleri ve makroekonomik politikalar arasındaki bağlantıdır. Özerk merkez bankalarına sahip ekonomilerin, döviz kuru politikalarıyla tutarlı makroekonomik politikalar izledikleri gözlenmiştir. Merkez bankalarının özerklikleri azaldıkça izlenen makroekonomik politikalar enflasyona neden olan genişleyici politika niteliğinde olmakta, dolayısıyla da reel döviz kuru, yani milli para yabancı paralar karşısında aşırı değerlenerek satınalma gücü paritesine göre olması gereken değerden sapmalar göstermektedir (Doğanlar, 1995). Satınalma gücü paritesinden sapmalar, bazen de uygulanacak döviz kuru sistemi seçiminde önem kazanmaktadır (Özer, 1992, s.50). Burada önemli olan, döviz kurunun sabit döviz kuru sistemine göre mi, yoksa esnek döviz kuru sistemine göre mi, ya da kontrollü olarak belirlenip belirlenmeyeceğidir. Eğer esnek döviz kuru sistemi uygulanıyorsa bu esnek kurlar ülkeleri belli bir enflasyon oranı belirlemeye zorlar. Çünkü döviz kurlarındaki değişmeler ülkelerin enflasyon oranı ile yakından ilgilidir ve enflasyon oranındaki farklılıklar döviz kurunun değişmesine neden olur. 4. Satınalma Gücü Paritesinin Zaman Serisi Analizi Zaman serisi analizinin test edilmesinde aşağıdaki sıralama izlenmiştir. İlk olarak yapılan analizin amacı açıklanmış, analizde kullanılan veri seti, değişkenler ve yöntem hakkında bilgi verilmiştir. Son kısımda ise, zaman serisi test edilerek elde edilen sonuçlar değerlendirilmiştir. 4.1. Amaç Bu çalışmanın amacı; Türkiye ekonomisinde 1990-2000 dönemi ekonomi politikalarının değerlendirilmesinde ve oluşturulmasında satınalma gücü paritesinin, bu dönemde geçerli olup olmadığını, reel döviz kurunun zaman serisi özelliklerini test ederek incelemektir. Yani bu çalışma, satınalma gücü paritesi teorisinin uzun vade de geçerliliğini test edebilmek için, reel döviz kurunun zaman serisi özelliklerinin araştırılmasına dayanmaktadır. 4.2. Veri Seti ve Değişkenler Çalışmada Ocak 1990 Aralık 2000 tarihleri arasında aylık veriler kullanılmıştır. Kullanılan veriler; reel döviz kuru (r t ), yurtiçi fiyat seviyesi (p t ) (TÜFE) ve yabancı ülke fiyat seviyesi (p * t) (TÜFE) dir. Reel döviz kurları (1982 Ocak = 100), 0,75 ABD Doları + 0,25 Alman Markı olarak hesaplanmış ve DPT elektronik veri dağıtım sisteminden alınmıştır. Ayrıca bütün reel döviz 5

Oğuz Yıldırım kuru serilerinin logaritması tarafımızdan hesaplanmıştır. TÜFE TC (1987 = 100) aylık sabit orijinal gözlem değerleri kullanılmış ve TCMB elektronik veri dağıtım sisteminden alınmıştır. TÜFE ABD (1982-84 = 100) aylık sabit orijinal gözlem değerleri kullanılmıştır. Uygun ülkeler setinin belirlenmesinde en önemli kriter, seçilen ülkelerin baz ülke (burada Türkiye) dış ticaretindeki payıdır. Ayrıca ülkeler arasındaki gelişmişlik düzeyi de dikkate alınmıştır. Bu araştırmada yüksek enflasyonun yaşandığı Türkiye ile göreceli olarak düşük enflasyonun gözlendiği ABD nin veri seti kullanılmıştır. Genelde uygun fiyat endeksinin seçiminde ise, endeksin kolay bulunabilirliği, sık yayınlanması ve dış ticarete konu mal ve hizmetler için enflasyondaki nispi değişmeleri yansıtması arzulanan özelliklerdir. Bu araştırmada diğer fiyat endeksleri içerisinde TÜFE nin uygun fiyat endeksi olarak seçilmesinin en önemli nedeni, bu endeksin bir ülkedeki tipik bir tüketim sepetinin fiyatındaki ortalama değişmeleri ölçmesi ve ayrıca diğer endekslere nazaran daha kolay bulunabiliyor olmasıdır. 4.3. Ekonometrik Yöntem ve Hipotezler Zaman serilerinde istatistik yöntemlerin uygulanıp doğru sonuçlar elde edilmesi için, seride trendin olmaması ve durağan olması gerekir. Fakat zaman serisi analizindeki değişkenlerin özellikleri gereği, artış ya da azalış yönünde bir eğilime sahip oldukları görülmektedir. Bu durumda regresyon sonuçları geçersiz olmaktadır. Bu nedenle trendin ortadan kaldırılması ve zaman serisinin durağanlaştırılması gerekmektedir (Utkulu, 1993, s.303). Değişik yöntemler olmakla birlikte, durağanlık için kullanılan en yaygın ve en geçerli yöntem birim kök testleri olmaktadır. Birim kök testi için kullanılan ifade; Y t = Y t-1 + u t (1) şeklindedir (Gujarati, 1999, s.718). Burada u t ; klasik varsayımlara uyan, yani ortalaması sıfır, ardışık bağımlı olmayan, olasılıklı hata terimidir. Y t ; Y nin t zamandaki aldığı değer ve Y t-1 ise, Y nin t-1 zamandaki aldığı değeridir. Eğer regresyonu hesaplar ve ρ = 1 olarak bulunursa Y t olasılıklı değişkeninin bir birim köke sahip olduğu söylenir. Bu durum zaman serisi analizinde, rassal yürüyüş olarak bilinir ve serinin durağan olmadığı anlamına gelir. Zaman serisi analizinin test edilmesi için gerekli olan hipotez ise şu şekilde ifade edilebilir (Gujarati, 1999, s.719). H 0 : β = 0, ρ = 1 ise; seri durağan değildir, normal dağılmamaktadır ve otokorelasyona sahiptir. Dolayısıyla uygulanan politikalar geçerli değildir. H 1 : β 0, ise; seri durağandır, normal dağılmaktadır ve otokorelasyona sahip değildir. Dolayısıyla uygulanan politikalar geçerlidir. 6

Bankacılar Dergisi Seride birim kökün varolup olmadığı Dickey-Fuller (DF) veya geliştirilmiş Dickey- Fuller (ADF) testleri ile çözümlenebilir. Her iki testin kullanımında, Y t serilerinin birim köke sahip olduğunu ifade eden sıfır hipotezi (H 0 ) test edilir ve eşitlikte yer alan katsayı anlamlı bir şekilde negatif ise sıfır hipotezi (H 0 ) reddedilir. Katsayının anlamlı bir şekilde sıfırdan küçük olup olmadığını test etmek için katsayıya ait t istatistiği kullanılır. H 0 : ρ = 1 hipotezi varsayımla hesaplanan t değeri τ (tau) istatistiği olarak bilinir. Aynı zamanda buna Dickey-Fuller Testi de denilmektedir (Gujarati, 1999, s.719-720). Kritik eşik değerleri (red-kabul) gösteren tablo Dickey-Fuller tarafından Monte Carlo benzetiminden yararlanılarak oluşturulmuştur. Bu teste ilişkin kritik değerler yüzde 1, yüzde 5 ve yüzde 10 anlam düzeylerine göre oluşturulmaktadır. Eğer, hesaplanan τ Dickey-Fuller test istatistiğinin mutlak değeri (yani τ ), MacKinnon kritik eşik değerlerinin mutlak değerinden küçükse H 0 : δ = 0 hipotezi kabul edilir ve incelenen zaman serisinin durağan olmadığı kabul edilir. Eğer bunun tam tersi bir sonuç çıkarsa, H 0 hipotezi reddedilir ve zaman serisinin durağan olduğu sonucuna varılır. 4.4. Zaman Serisinin Test Edilmesi Analizde satınalma gücü paritesinin geçerliliğini test etmek için, satınalma gücü paritesinin en kısıtlı şekli olan reel döviz kurunun zaman serisi özellikleri incelenmiştir. Reel döviz kuru serilerinde birim kökün varlığı, oldukça önemlidir. Çünkü reel döviz kurlarında birim kökün varlığı bir anlamda satınalma gücü paritesinin geçersizliğine, dolayısıyla uygulanan istikrar politikalarının ekonomik faaliyet üzerindeki etkinsizliğine neden olabilmektedir. Bu nedenle reel döviz kuru serilerinde, birim kökün varlığının ayrıntılı bir şekilde analiz edilmesi gerekir. Bu durumda, reel döviz kurunun durağanlığının araştırılması, satınalma gücü paritesinin tutarlılığını ortaya koyacaktır. Satınalma gücü paritesinin uzun dönemde geçerli olabilmesi için reel döviz kuru durağan olmalıdır, yani birim kök içermemelidir (Doğanlar ve Özmen, 2000, s.113). Eğer reel döviz kuru durağan değilse; reel kurda sapmalar sürekli olacak ve nominal kurun fiyat farklılıklarını ortadan kaldıracak şekilde oluşmadığı, yani satınalma gücü paritesinin geçerli olmadığı anlamına gelecektir. Bu çalışmada reel döviz kuru serilerinde birim kökün var olup olmadığı, genişletilmiş Dickey-Fuller (ADF) testleriyle yapılmıştır. Testte kullanılan reel döviz kuru serileri aylık veriler kullanılarak oluşturulmuş ve logaritmik olarak ifade edilmiştir. Reel döviz kuru serileri oluşturulurken incelenen her iki ülke için (Türkiye ve ABD) fiyatlar genel düzeyinin bir göstergesi olarak TÜFE alınmıştır. İncelenen dönem her iki ülkede de kura dayalı politikaların uygulandığı bir dönem olup, Ocak 1990 ile Aralık 2000 arasındaki 131 aylık gözlemi içermektedir. Ayrıca incelenen tüm reel döviz kuru serileri için ADF test eşitlikleri hem sabit terim, hem de sabit terim olmaksızın ayrı ayrı test edilmiştir. Türkiye de 1990-2000 döneminde satınalma gücü paritesinin geçerli olup olmadığı hipotezi sıfır ve almaşık hipotezler şeklinde aşağıdaki şekilde ifade edebiliriz. 7

Oğuz Yıldırım H 0 : β = 0, ρ = 1 ise; seri durağan değildir, normal dağılmamaktadır ve otokorelasyona sahiptir. Yani, Türkiye de 1990-2000 döneminde satınalma gücü paritesi geçerli değildir. H 1 : β 0, ise; seri durağandır, normal dağılmaktadır ve otokorelasyona sahip değildir. Yani, Türkiye de 1990-2000 döneminde satınalma gücü paritesi geçerlidir. Burada sıfır hipotezi (H 0 ) ile 1990-2000 dönemine ilişkin bir gözlem kümesi kullanılarak elde edilen iktisadi ilişkilerin parametrelerinin değerlerinin sıfır olduğu ve politikaların ekonomik faaliyet üzerinde etkin olmadıklarını göstermektedir. Almaşık hipotezde (H 1 ) ise, politikaların 1990-2000 döneminde ekonomik faaliyet üzerinde etkin oldukları açıklanmaktadır. İncelenen reel döviz kuru serileri için birinci analizde ADF eşitlikleri sabit terim olmaksızın test edilmiştir. ADF testinde kullanılacak eşitlik sabit terim olmaksızın aşağıdaki gibi formüle edilebilir. r t = α.r t-1 +u t (2) Eğer reel döviz kuru serilerinde birim kök var ise, ekonometrik analizde reel döviz kurunu orijinal haliyle değilde, birinci farkları ile kullanmak daha uygun olur. Yani r t yerine r t serilerini kullanmak ekonometrik analiz açısından daha tutarlı sonuçlar verir (Özer, 1992, s.62). Eğer yukarda ki eşitliğin her iki tarafından r t-1 çıkarılırsa reel döviz kuru eşitliğinin birinci farkı alınmış olur (Çukur, 2000, s.82). Bu durumda yeni eşitlik aşağıdaki gibi olacaktır. r t - r t-1 = α.r t-1 - r t-1 +u t (3) r t = r t-1 (α - 1) +u t r t = (α - 1). r t-1 +u t β = 0 İncelenen reel döviz kuru serileri için ikinci analizde ADF eşitlikleri sabit terim ilave edilerek test edilmiştir. ADF testinde kullanılacak eşitlik sabit terim ilave edilerek aşağıdaki gibi formüle edilebilir. r t = α 0 + α 1.r t-1 +u t (4) Eğer yukarda ki eşitliğin her iki tarafından r t-1 çıkarılırsa reel döviz kuru eşitliğinin birinci farkı alınmış olur. Bu durumda yeni eşitlik aşağıdaki gibi olacaktır. r t - r t-1 = α 0 + α 1.r t-1 - r t-1 +u t (5) r t = α 0 + r t-1 (α 1-1) +u t r t = α 0 + (α 1-1). r t-1 +u t β = 0 8

Bankacılar Dergisi 4.5. Zaman Serisi Test Sonuçları Her iki eşitlikte de β nın sıfıra (0) eşit olup olmadığı test edilmiştir. Yani kısaca reel döviz kurlarının, orijinalde durağan olmadığını ifade eden sıfır hipotezi (H 0) test edilmiştir. Bilindiği gibi bu hipotez, aynı zamanda reel döviz kurlarında birim kökün varlığını ifade eder. Bu test Dickey-Fuller (DF) testi olarak adlandırılır ve kritik eşik değerleri t istatistiğinden farklı olarak MacKinnon un kritik eşik değerleri kullanılmıştır. DF test metodu seriler arasında korelasyona sebep olabilir. Bunu ortadan kaldırmak için DF testi geliştirilmiş ve Augmented Dickey-Fuller (ADF) testi olarak adlandırılmıştır. Bu testte de β nın değerlendirilmesi DF testi gibidir. Bu çalışmada reel döviz kuru serilerinin sadece birden fazla kök içerip içermedikleri test edilmemiştir. Çünkü, reel döviz kuru serilerinin durağan olmaları satınalma gücü paritesini reddetmek için yeterlidir (Doğanlar, 1995, s.116). Hesaplamalarda Econometricviews 3.0 istatistik paket programı kullanılmış ve elde edilen test sonuçları, Tablo 1 ve Tablo 2 de gösterilmiştir. Tablo 1: Birinci Farkları ve Logaritması Alınmış, Sabit Terim İçermeyen Reel Döviz Kurları İçin Birim Kök Testi Sonuçları ADF Test İstatistiği - 0.962284 %1 Kritik Değer -2.5813 %5 Kritik Değer -1.9423 %10 Kritik Değer -1.6170 (Birim kök testi hipotezinin reddi için MacKinnon kritik eşik değerleri) Augmented Dickey-Fuller Test Eşitliği Bağımlı Değişken: D ( r ) Tarih: 06 11 02 Zaman: 19:39 Örneklem (düzeltilmiş): 1990:02 2000:12 Eklenen gözlem sayısı: 131 Değişken Katsayı Standart Sapma t-istatistiği Olasılık R(-1) -0.000503 0.000523-0.962284 0.3377 R-kare 0.000495 Aritmetik Ort. Bağımlı Değişken -0.002153 Düzeltilmiş R-kare 0.000495 S.D. Bağımlı Değişken 0.026555 Regresyon S.E. 0.026548 Akaike Bilgi Kriteri -4.412112 Artık. Kareleri. Top. 0.091624 Schwarz Kriteri -4.390164 Log Tahmini 289.9933 Durbin-Watson İstatistiği 1.546886 Tablo 1, birinci farkları ve logaritması alınmış, sabit terim içermeyen reel döviz kurları için birim kök testi sonuçlarını göstermektedir. 9

Oğuz Yıldırım Tablo 1 e göre; ADF test istatistiği reel döviz kuru serileri için birim kökün varlığı yüzde 10 anlam düzeyinde dahi reddedilememiştir. Burada ADF test istatistiğinin mutlak değeri ( -0.962284 ), yüzde 1, yüzde 5 ve yüzde 10 anlam düzeyleri kritik eşik değerlerinin mutlak değerinden daha küçük olduğu için, reel döviz kuru serisi durağan değildir ve H 0 hipotezi kabul edilmiştir. Bu durumda seri normal dağılmamaktadır ve otokorelasyona sahiptir. Tablo 2: Birinci Farkları ve Logaritması Alınmış, Sabit Terim İçeren Reel Döviz Kurları İçin Birim Kök Testi Sonuçları ADF Test İstatistiği - 1.274647 %1 Kritik Değer -3.4811 %5 Kritik Değer -2.8835 %10 Kritik Değer -2.5783 (Birim kök testi hipotezinin reddi için MacKinnon kritik eşik değerleri) Augmented Dickey-Fuller Test Eşitliği Bağımlı Değişken: D ( r ) Tarih: 06 11 02 Zaman: 19:39 Örneklem (düzeltilmiş): 1990:02 2000:12 Eklenen gözlem sayısı: 131 Değişken Katsayı Standart Sapma t-istatistiği Olasılık R(-1) -0.024586 0.019288-1.274647 0.2047 C 0.106934 0.085614 1.249032 0.2139 R-kare 0.012438 Aritmetik Ort. Bağımlı Değişken -0.002153 Düzeltilmiş R-kare 0.004783 S.D. Bağımlı Değişken 0.026555 Regresyon S.E. 0.026491 Akaike Bilgi Kriteri -4.408866 Artık. Kareleri. Top. 0.090529 Schwarz Kriteri -4.364969 Log Tahmini 290.7807 F-İstatistiği 1.624724 Durbin-Watson İst. 1.528570 Olasılık (F-İstatistiği) 0.204726 Tablo 2, birinci farkları ve logaritması alınmış, sabit terim içeren reel döviz kurları i- çin birim kök testi sonuçlarını göstermektedir. Bu tabloya göre; ADF test istatistiği reel döviz kuru serileri için birim kökün varlığı birinci testte olduğu gibi, yüzde 10 anlam düzeyinde dahi reddedilememiştir ve benzer sonuçlar elde edilmiştir. Burada ADF test istatistiğinin mutlak değeri ( -1.274647 ), yüzde 1, yüzde 5 ve yüzde 10 anlam düzeyleri kritik eşik değerlerinin mutlak değerinden daha küçük olduğu için, reel döviz kuru serisi durağan değildir ve H 0 hipotezi kabul edilmiştir. Bu durumda seri normal dağılmamaktadır ve otokorelasyona sahiptir. 10

Bankacılar Dergisi Her iki testin sonucunda da, reel döviz kuru serilerinin durağan olmaması, yani birim kök içermesi, satınalma gücü paritesini en kısıtlı tanımı itibariyle reddetmektedir. Dolayısıyla Türkiye de 1990-2000 döneminde uygulanan politikalar, ekonomik faaliyetler üzerinde etkin değildir. Bu sonuç Türkiye de yüksek enflasyon yaşanıyor olmasına rağmen, aynı zamanda ekonomide bazı yapısal değişikliklerin de yaşanıyor olmasına ve para otoritesinin (TCMB), piyasaya müdahale etmek suretiyle döviz kurunu kontrol altında tutmasına bağlanabilir. Uzun dönem döviz kuru dengesi olarak bilinen satınalma gücü paritesi, kullanılan verilerle sağlanmamaktadır. Bu durumda kısa dönemde zaten geçerliliğinden söz edilemeyen döviz kuru-fiyat oranları ilişkisinin (SGP), uzun dönemde de sağlanamaması dikkat çekici bir sonuçtur. Çünkü, ilgili litaratürde gelişmiş ülkeler arasında uzun dönem satınalma gücü paritesi ilişkisinin sağlanamadığı konusunda bir görüş birliği vardır (Telatar, 1996, s.113). Bunun dayanağı olarak, sözkonusu ülkelerin ekonomilerinin farklı reel şoklara maruz kalması gösterilmektedir. Bu çerçevede, reel döviz kuru serilerinin seçilen ülkeler için durağan olmamalarının, dolayısıyla satınalma gücü paritesinin geçerliliğinin reel döviz kuru serileri kullanılarak reddedilmesinin nedenleri için aşağıdaki hususlar söylenebilir (Doğanlar ve Özmen, 2000, s.120). Satınalma gücü paritesi reel döviz kuru serileri kullanılarak test edildiği zaman, analiz yabancı ve yurtiçi fiyatların homojenliği (türdeşliği) gibi güçlü bir varsayıma dayanmaktadır. Ancak fiyat indekslerine giren mal grupları ülkeden ülkeye farklılıklar gösterecektir. Bu çalışmada karşılaştırma yapılan ülkeler ise, gelişmekte olan ülkeler (Türkiye) ve sanayileşmiş ülkelerdir (ABD). Dolayısıyla gelişmişlik açısından farklı konumda olan bu ülke gruplarının fiyat indekslerine giren mal grupları da farklılıklar gösterebilecektir. Mal bazında satınalma gücü paritesinin oluşturulması, yani her iki ülkede de aynı malın fiyatları dikkate alınarak satınalma gücü paritesinin test edilmesi daha tatminkar sonuçlar verecektir. Dolayısıyla fiyat indeksleri dikkate alınarak yapılan çalışmalar satınalma gücü paritesinin geçerliliğini şüpheli duruma düşürebilir (Melvin, 1989 ; Selçuk, 1993, s.11). Fiyat indekslerinden kaynaklanabilecek teknik sorunlardan ayrı olarak dış ticarete getirilen kısıtlamalar, ulaşım maliyetleri, teknoloji-verimlilik değişmeleri, dış ticaret dengesindeki değişmeler, sermaye hareketleri, hükümet politikalarındaki değişmeler gibi faktörlerden kaynaklanan reel nedenlerden dolayı da denge reel döviz kuru değişebilir (Edwards, 1988 ; Melvin, 1989). Bu nedenle de satınalma gücü paritesinden sürekli bir sapma meydana gelmiş olabilir. Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik şartları göz önüne alındığında, yukarda sayılan reel unsurlardaki gelişmelerin sonucunda, reel döviz kurunda sapmaların meydana gelmesi olasılığı oldukça yüksektir. Sözgelimi, dış ticaret dengesinde meydana gelebilecek olumsuz bir gelişme denge reel döviz kurunun sürekli sapmasına, yani yeni bir denge değerine ulaşmasına neden olacağından, uzun dönemde satınalma gücü paritesi geçerliliğini kaybedebilir. Fakat bütün bunlardan ayrı olarak, reel unsurlarda meydana gelen değişmeler nedeniyle de satınalma gücü paritesi geçerliliğini kaybetmiş olabilir (Doğanlar ve Özmen, 2000, s.121). Buna karşılık enflasyon oranları açısından büyük farklılıkların bulunduğu ülkeler arasında uzun dönem satınalma gücü paritesi ilişkisinin sağlandığına ilişkin bazı bulgularda mevcuttur. Söz konusu bulguların yüksek enflasyon gözlenen ülkedeki para otoritesinin sadece parasal gelişmeler yoluyla ülke ekonomisini yönlendirdiği ve ekonominin reel kısmını 11

Oğuz Yıldırım etkileyecek politikalar (örneğin beşeri sermaye yatırımları gibi, verimliliği arttırmaya yönelik uygulamalar), uygulamadığı durum için geçerli olduğu söylenebilir. 5. Sonuç Döviz kuru, Türkiye ekonomisinde kredibilitesi yüksek bir nominal çıpadır. Dolayısıyla kurun istikrara kavuşması, piyasaları yönlendirmek ve enflasyonu düşürmek açısından önemlidir. Yukarıda yapılan satınalma gücü paritesinin zaman serisi analizi sonucunda; Türkiye de 1990-2000 döneminde uygulanan kur politikalarının ekonomik faaliyetler üzerinde başarılı ve etkin olmadığı ortaya konmuştur. Türkiye ekonomisi 1990 ları giderek sıklaşan aralıklarda yaşadığı bir kriz süreci içinde geçirmiştir. Bu süreç boyunca kısmi istikrar programları uygulamaya konmuş olsa da, bunların kalıcı bir başarısı olmamıştır. Bu durum, 1990 lar boyunca sürdürülen dışa bağımlı yapay büyüme stratejisinin ve çarpık toplumsal bölüşüm ve birikim mekanizmalarının bir sonucudur. Bu da Türkiye deki yüksek enflasyon olgusunun altında kısa dönemde, küçük çaplı istikrar programlarıyla çözümlenmesi pek de mümkün görünmeyen daha ciddi ve önemli makroekonomik sorunların olduğunu göstermektedir. 1990-2000 döneminde yaşanan krizler ve uygulamaya konulan istikrar programları incelendiğinde elde edilen sonuçlar bu yargıyı destekler niteliktedir. Devlet, bu on yıllık süreç içinde ulusal ekonominin yönlendirilmesi işlevini tamamen kaybetmiştir. Bir topyekün reform stratejisi ile makroekonomik istikrarı yeniden oluşturabilmek yerine, ekonominin birikim önceliklerini doğrudan doğruya kısa vadeli dış sermaye girişlerinin özendirilmesine dayandırarak, kısa süreli ve yapay büyüme kazanımları üzerine kurmayı tercih etmiştir. Bu tercih, ulusal ekonomiyi tamamen konjonktürel ve dışsal olgulara bağımlı hale getirmiş ve ekonominin kısa çevrimli, mini büyüme-kriz-istikrar kısırdöngüsüne sokulmasına neden olmuştur. Bu süreçte kamu borçları sürdürülemez boyutlara ulaşmış, kamu kesimi tasarruf ve yatırım yapamaz hale gelmiştir. Özel sektör birikimi tercihleri ise, giderek reel üretici sektörlerden uzaklaşarak, spekülatif rantiyer tipi birikim alanlarına yönelmiş, toplumsal gelir dağılımı da ciddi bozulmaya uğramıştır. Türkiye de son yıllarda yaşanan yüksek kronik enflasyon yapışkanlık-inertia özelliği göstermektedir. Yani, enflasyonist beklentiler, mevcut enflasyonu geleceğe taşımaktadır. Bu durumda sadece döviz kurunun kontrol edildiği istikrar programları kısa dönemde etkili olmakta, uzun dönemde enflasyonu kalıcı olarak düşürmeye yetmemektedir. Ekonominin kısa dönemde sağlamış olduğu bu istikrarı, uzun döneme yayabilmek ve ekonomiyi yeniden istikrarlı bir yapıya ve sürdürülebilir büyüme hızına taşıyabilmek, ancak istikrar sürecinin tamamlanmasıyla mümkün olmaktadır. Bu durumda faiz oranlarını bir yana bırakırsak, ekonomik istikrarı sağlamak için para miktarı ve döviz kuru çıpalarını kullanan ve başarı sağlayamayan Türkiye ekonomisinin önünde nominal çıpa olarak tek seçenek enflasyon hedeflemesi kalmıştır. Enflasyon hedeflemesine geçilmesi durumunda, döviz kuruna ancak kısa vadeli sınırlı müdahaleler olacak, çıpa görevini enflasyonun kendisi üstlenecektir. 12

Bankacılar Dergisi Dipnotlar 1. SGP-Döviz kuru ilişkisi için bakınız. Robert J. Gordon, Macroeconomics, Scott Foresman and Company, (ABD 1986), s.540-541 ; Thomas F.Dernburg, Global Macroekonomics, Harper and Row, (USA 1989), s.30-31 ; Richard T.Baillie and Patrick McMahon, The Foreign Exchange Market-Theory and Econometric Evidence, Cambridge University Press, (Cambridge 1990), s.17. 2. Betty C. Daniel, Optimal Purchasing Power Parity Deviations, International Economic Review, Cilt: XXVII, N.2, (June 1986), s.483. 3. Marc Rush and Steven Husted, PPP in the Long Run, Canadian Journal of Economics, XVIII, N.1, (February 1985), s.137 ; Rudiger Dornbusch, Expectations and Exchange Rate Dynamics, Journal of Political Economy, 84, (December 1976), s.1161-1176 ; Michael L. Mussa, A Model of Exchange Rate Dynamics, Journal of Political Economy, 90 (1982), s.74-104. 4. Mustafa Özer, Türkiye de Reel Döviz Kurunun Zaman Serisi Analizi (1975-1991), (Yayımlanmamış Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir 1992), s.33 ; Doğanlar ve Özmen, Satınalma Gücü Paritesi ve Reel Döviz Kurları: Gelişmekte Olan Ülkeler Üzerine Bir İnceleme, İMKB Dergisi, Sayı: 16, Ekim-Kasım- Aralık 2000.s.112-113. 5. Türkiye İstatistik Yıllığı 2000, TC Başbakanlık DİE, (Ankara Ağustos 2001), s.703. 6. F.S.Mishkin, The Economics of Money, Banking and Financial Markets, Addison Wesley, 1997. 7. Murat Doğanlar, Real Exchange Determination and Inflation: In Turkey, University of Aberdeen, (Yayımlanmamış Doktora Tezi, 1995). 8. Özer, a.g.e., s.50. 9. U. Utkulu, Cointegration Analysis: An Introductory Survey with Applications to Turkey, 1.Uluslararası İstatistik Sempozyumu, (Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir 11-12 Kasım 1993), s.303. 10. N. Damodar, Gujarati, Temel Ekonometri. (Litaratür Yayınları, 1999), s.718. 11. Gujarati, a.g.e., s.719. 12. Gujarati, a.g.e., s.719-720. 13. Doğanlar ve Özmen, a.g.e., s.113. 14.Özer, a.g.e., s.62. 15.Çukur, Sadık. Alım Gücü Paritesi, Ampirik Bir Analiz, İktisat İşletme Finans, Sayı: 177, Aralık 2000, s.82. 16. Doğanlar, a.g.e., s.116. 17. Telatar, 1996, s.113. 18. Doğanlar ve Özmen, a.g.e., s.120. 19. Melvin, 1989 ; Selçuk, 1993, s.116. 20. Edwards, 1988 ; Melvin, 1989. 21. Doğanlar ve Özmen, a.g.e., s.121. 13

Oğuz Yıldırım Kaynakça Kitaplar N. DAMODAR, GUJARATI (1999), Temel Ekonometri, Litaratür Yayınları. BAILLIE RICHARD T. and McMAHON, PATRICK. (1990), The Foreign Exchange Market-Theory and Econometric Evidence, Cambridge University Press. DERNBURG, F. THOMAS (1989), Global Macroeconomics, Harper and Row. EĞİLMEZ, MAHFİ ve KUMCU, ERCAN (2001), Krizleri Nasıl Çıkardık?, Creative Yayıncılık, Haziran, İstanbul. GORDON, ROBERT J. (1986), Macroeconomics, Scott Foresman and Company. MELVIN, M. (1989), International Money and Finance, 2.Press, Harper Collins, New York. MISHKIN, F.S. (1997), The Economics of Money, Banking and Financial Markets, Addison Wesley. Dergiler ÇUKUR, SADIK (2000), Alım Gücü Paritesi, Ampirik Bir Analiz, İktisat, İşletme ve Finans, Sayı: 177, s.82. DANIEL, BETTY C (1986), Optimal Purchaasing Power Parity Deviations, International Economic Review, Cilt: XXVII, N.2, s.483. DOĞANLAR, MURAT ve ÖZMEN, MEHMET (2000), Satınalma Gücü Paritesi ve Reel Döviz Kurları: Gelişmekte Olan Ülkeler Üzerine Bir İnceleme, İMKB Dergisi, Sayı: 16, Ekim-Kasım-Aralık, s.112-113. DORNBUSCH, RUDIGER (1976), Expectations and Exchange Rate Dynamics, Journal of Political Economy, 84, s.1161-1176. EDWARDS, S. (1988), Exchange Rate Misalignment in Developing Countries, The World Bank, Occasional Number: 2, (new series), John Hopkins University Pres, Baltimore. KEYDER, NUR (2003), Kura Dayalı Program ve Kur Rejimi Uygulaması Sırasında TL nin Yabancı Para Karşısında Reel Değeri ve Cari İşlemler Dengesi, İktisat, İşletme ve Finans, Sayı: 202, s.82. MUSSA, MICHAEL L. (1982), A Model of Exchange Rate Dynamics, Journal of Political Economy, s.74-104. RUSH, MARC and HUSTED, STEVEN (1985), PPP in the Long Run, Canadian Journal of Economics, XVIII, N.1, s.137. SELÇUK, FARUK (1993), Reel Döviz Kurları Üzerine, İşletme ve Finans, Sayı: 84, s.11. TELATAR, ERDİNÇ (1996), Kısa Dönem Döviz Kuru Belirsizliğinin Ölçülmesi: Garch Modeli, Hazine Dergisi, Sayı: 2, s.113. YILDIRIM, OĞUZ (2002), Kura Dayalı İstikrar Politikasına Teorik Bir Yaklaşım, İktisat Dergisi, Sayı: 421-428, Ocak-Ağustos, İstanbul, s.25-36. YILDIRIM, OĞUZ (2002), Kura Dayalı İstikrar Politikası Ekonometrik Modelleri Üzerine Bir Literatür Taraması, Mülkiye, Sayı: 237, Cilt: XXVI, Kasım-Aralık Ocak-Ağustos, İstanbul, s.137-152. YILDIRIM, OĞUZ (2003), Kura Dayalı İstikrar Politikası Çerçevesinde Enflasyonu Düşürme Programı ve Türkiye Ekonomisinde Yeni İstikrar Arayışları, Dış Ticaret Dergisi, Sayı: 27, Mart, Ankara. YILDIRIM, OĞUZ (2003), Döviz Kuru Sistemleri, Ekonomik İstikrar Açısından Alternatif Döviz Kuru Sistemleri, Standard Dergisi, Yıl: 15, Sayı: 174, Ocak, Ankara. Tez ve Bildiriler DOĞANLAR, MURAT (1995), Real Exchange Determination and Inflation: In Turkey, (Yayımlanmamış Doktora Tezi, University of Aberdeen). ÖZER, MUSTAFA (1992), Türkiye de Reel Döviz Kurunun Zaman Serisi Analizi (1975-1991), (Yayımlanmamış Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir). UTKULU, U. (1993), Co-integration Analysis: An Introductory Survey with Applications to Turkey, 1.Uluslararası İstatistik Sempozyumu, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir. YILDIRIM, OĞUZ (2002), Kura Dayalı İstikrar Politikalarının Etkinliği:1990-2000 Türkiye Örneği, (Yayımlanmamış Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir). Yıllık ve Raporlar HDTM, (1980-1995) Başlıca Ekonomik Göstergeler. IFS, (1985, 1991, 1996). IMF, The World Economic Outlook (WEO), Data Base, April 2002. DİE, Türkiye İstatistik Yıllığı 2000, (2001), TC Başbakanlık Ankara, s.703. WB, World Tables, (1990, 1992, 1994, 1995). 14

Bankacılar Dergisi, Sayı 44, 2003 Kurumsal Raporlamanın Geleceği * PricewaterhouseCoopers Davit Phillips 1 -Henry Daubeney 2 -Kimberly Smith 3 Şeffaflıkta eksiklik şirketlerin hisse fiyatlarını olumsuz yönde etkileyebilir, toplumun güvenini sarsabilir ve sermayenin maliyetini artırabilir. Başka bir deyişle, yatırımcılar ve diğer paydaşlar kötü ve yetersiz bilgilendirmeyi cezalandırırlar. Bu makalede finans kuruluşlarının sorumluluğu kabul etmelerinin zamanının geldiğini öne sürülmektedir. Yakın geçmişte yaşanan bir dizi muhasebe skandalı, toplumun şirketlerle ilgili açıklamalara duyduğu güveni sarstı. Bununla birlikte, mali açıklamalarla ilgili problemler yeni değildir ve elimizde birden fazla örnek bulunmakta. Gerçekten, insanda hayranlık uyandıracak derecede yasalara saygılı davranan şirketler bile, eylemleriyle olmasa bile, ihmalleriyle zarara yol açma günahını işlemiş olabilirler. Pek çok durumda, piyasalar ve diğer fayda sahipleri ile kurulan iletişimin zayıflığı, gerçek anlamda yaratılmış değerlerin hisse fiyatlarına yansımasına engel olmaktadır. PricewaterhouseCoopers ın bankaların finanstan sorumlu üst düzey yöneticileri arasında dünya genelinde yaptığı bir araştırma (Value and Reporting in the Banking Industry Bankacılık Sektöründe Değer ve Raporlama), katılımcıların ancak üçte birinin hisse senetlerinin doğru şekilde değerlendiğine inandığını ortaya koymuştur. Araştırmaya katılanların hiçbiri hisse senetlerinin aşırı değerlendiğini düşünmediğini ve büyük bir bölümü ise, özellikle de ABD'dekiler, hisse fiyatlarının olması gerekenin önemli ölçüde altında olduğuna inandığını ifade etmektedir. Bankacılık sektörü genelinde, bankaların açıkladığı bilgilerle, çeşitliliği artan ve daha karmaşık hale gelen yatırım toplumunun bir şirketin temel performansını ve gelecekteki başarı şansını tartmak için ihtiyaç duyduğu veriler arasında giderek büyüyen farklar görmekteyiz. PricewaterhouseCoopers'ın araştırması, yatırımcıların yalnızca yüzde 10'unun, analistlerin ise yüzde 21'inin banka raporlarını "çok yararlı" bulduğunu ortaya çıkarmıştır. Araştırma sadece piyasanın açıklamaların güvenilirliği konusunda duyduğu endişeleri vurgulamakla kalmamış, aynı zamanda finansal muhasebenin günümüzdeki dar kapsamının da altını çizmiştir. Özellikle yatırımcılar ve analistler, ekonomik kar üretimi ve risk bazlı sermaye verimliliği hakkında; ayrıca, hizmet kalitesi, müşteri bağlılığı ve risk yönetimi gibi, bir kuruluşa uzun vadede değer katan faktörler hakkında da daha çok şey bilmeyi arzulamaktalar. * 2002 PricewaterhouseCoopers www.buildingpublictrust.com 1 PwC Sorumlu Ortağı, Avrupa Value Reporting TM Lideri. 2 PwC Sorumlu Ortağı, Bankalar ve Sermaye Piyasaları, İngiltere. 3 PwC Kıdemli Müdürü, Finansal Hizmetler, İngiltere. 15

PricewaterhouseCoopers "Dünya sermaye piyasalarının etkinliği, toplumun duyduğu güvene, bu güven ise eksiksiz amaca uygun ve güvenilir bilgi sağlanmasına, kısacası yeterli düzeyde şeffaflık sağlanmasına bağlıdır". Wick Simmons, Nasdaq Yönetim Kurulu Başkanı 16 Kazanç Oyunu Analistlerin, yatırımcıların ve elbette bankacıların da söylediği gibi, sorun kısmen şirketlerin kısa vadeli kazançlar üzerinde gereksiz ölçüde odaklanmasından kaynaklanıyor. Bu tavır manipülasyona yol açabiliyor ve dikkatin sürdürülebilir değer yaratımından başka yönlere kaymasına sebep olabiliyor. Yatırımcılar ve diğer paydaşlar, şirket yöneticilerinin dahili raporlama sistemleri vasıtasıyla elde ettiği diğer bilgiler üzerinde giderek daha fazla odaklanıyorlar. Gerçekten de, araştırmamız hizmet kalitesinin ve müşteri bağlılığının bizzat bankalar tarafından, değer katan faktörler olarak, muhasebe sonuçlarından daha önemli görüldüğünü ortaya koyuyor. Pek çok önde gelen banka, bugünlerde ekonomik kar ve diğer sermaye bazlı benzeri ölçütleri de birer temel performans göstergesi (TPG) olarak kullanıyor. Standard & Poors 500 endeksinde piyasa değerinin defter değerinin Eylül 2002 itibariyle yaklaşık dört katına karşılık gelmesi, yukarıda bahsedilen ve "tarihsel maliyet muhasebesinin kapsamını aşan faktörlerin önemini gösteriyor. Gerçek sonuçlarla, açıklanan sonuçlar arasındaki boşluk belirsizlik ve varsayımlarla doldurulmakta; bu da pek çok kimsenin fark edeceği gibi kaçınılmaz olarak hisse fiyatlarında oynaklığa yol açmakta ve gerçek performansın ödüllendirilmesine engel olmaktadır. Yatırımcılar arasında ihtiyatlı ve şüpheci yaklaşımların yaygınlaştığı bir dönemde, söz konusu piyasalar, daha yüksek risk primi ve daha yüksek sermaye maliyetiyle, şeffaflıktan uzak ve gizliliği seven kuruluşlar olarak algılanan finans kuruluşlarını cezalandırma eğilimi gösteriyor. Bankaların çoğu, daha şeffaf olmanın ticari sırları tehlikeye atabileceğine ve rakiplerin büyük ilgi duyacağı bilgiler sağlayabileceğine inanmaya devam ediyor. Muhakkak ki bunlar, özellikle hostile takeover tehlikesiyle karşı karşıya bulunan kurumlar için önemli kaygılar. Ancak, bir kuruluşta değer yaratıldığı halde bunun şeffaflığın yetersiz olması nedeniyle hisse fiyatlarına veya yatırımcıların elde edeceği getiriye yansımaması, yönetimin hissedarlara karşı sorumluluğunu yerine getirmemesi anlamına geliyor. Yönetim, aynı zamanda, temel performans hedeflerinin saptanmasına ve gerçekleştirilmesine dayanan uygulanabilir bir iş stratejisi de oluşturmak zorunda. Bu tür bir stratejik tutarlılığın ilgili kişilere anlatılamaması, doğal olarak güvenilirliğinin de sorgulanmasına yol açıyor. Daha Fazla Sorumluluk Ahlak ve dürüstlük giderek daha fazla mercek altına alındıkça, paylaşılan kurumsal bilgilerin sermaye piyasalarının ötesinde, çalışanlar, müşteriler, iş ortakları, denetleme organları, tüketiciler ve çevre gruplarına kadar varan daha geniş bir paydaş kesiminin ilgi ve ihtiyaçlarına cevap verip vermediğine bakmak gerekir. Paydaşlar ile etkin iletişimin, temel alanlarda ve personel motivasyonunda yükselme, marka bağlılığında artış ve düzenleyici mercilerle daha iyi ilişkiler gibi önemli yararları olabilir (bakınız Şekil 1). Bununla birlikte, güveni kazanmak zor, yitirmek kolay, eski duruma

Bankacılar Dergisi getirmek ise hemen hemen imkansızdır. Olumsuz bilgilendirme yapılırken dahi tutarlılık, şeffaflık ve bilgilerin hedef kitle açısından anlaşılır olması gerekir. Aksi halde paydaşlar sessizlikten ve kafa karışıklığından gereğinden fazla anlam çıkaracaktır. Aynı şekilde, bizzat bankalar kurumlara ait bilgilerin en önemli kullanıcıları, yorumlayıcıları ve taşıyıcıları arasındadır. Bu sektör mali sistemin en önemli unsurudur ve bu konum, sektöre, daha açık ve faydalı raporlama uygulamalarının geliştirilmesine önderlik etme ve biçimlendirme alanı ve fırsatı sunar. Bazı kesimler ise bunu bir fırsat değil sorumluluk olarak görür. Ancak bu konuda kaydedilen ilerlemenin hızını, bankalardan çok düzenleyici merciler belikliyor gibi görünüyor. Şekil 1: Etkin İletişim Stratejisi Önemli paydaşların belirlenmesi İç yönetim Dış paydaş grupları PAYDAŞLAR UZUN VADELİ DEĞER YARATIMI Avantajlardan yararlan Değeri getiriye dönüştür Yatırım yap AÇIKLAMA / KARAR ALMA Paydaşların ihtiyaçlarına nasıl hitap edebiliriz? Emsallerimizle karşılaştırıldığımızda ne durumdayız? Öncelik tanı DEĞİŞİM ÖZDEĞERLENDİRME Temel ilkelerin uygulanması Nasıl/ Ne? Bilgiler geçerli ve güncel mi? Temel ilkeleri geliştir İç performans ölçütlerine yeniden odaklan Açıklama sürecini ve ilgili uygulamaları gözden geçir Düzenleyici Mercilerin Tepkisi Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (IFRS, eski IAS), hisseleri Avrupa Birliğindeki borsalarda işlem gören firmalar için 2005 yılında zorunlu hale gelecek. SEC ile FASB arasında, IFRS ile ABD Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkelerinin (US GAAP) birbirlerine yakınlaştırılması konusunda prensipte varılan anlaşma, finansal açıklamalar konusunda daha şeffaf ve küresel olarak karşılaştırılabilir bir ortam yaratılmasına yönelik hükümler getiriyor. 17

PricewaterhouseCoopers "Eksik ve güvenilir olmayan bilgilerin olumsuz etkileri tek bir şirketin hatta borsaların çok ötesine yayılabilir ve ekonominin bütününü etkileyebilir." Kaynak: Samuel DiPiazza ve Robert Eccles tarafından kaleme alınan ve John Wiley and Sons Inc. tarafından yayınlanan Toplumun Güveninin Kazanılması Kurumsal Raporlamanın Geleceği Uluslararası bankacılık sektörü için Basel II giderek yaklaşıyor. Piyasa disiplini konusu üzerinde yoğunlaşan 3 Numaralı Temel Şart, raporlama konusunda, işletme birimleri genelinde risk ve sermaye yönetimi hakkında bilgi sağlama şartı da dahil olmak üzere, önemli etkiler doğuracak. İç risk analizine duyulan güvenin arttırılması yönündeki çabalar, aynı zamanda, bankalar tarafından yapılan kredi değerlendirmeleri üzerinde yoğunlaşma eğilimini de güçlendirecek. Buna karşılık, bankalar da potansiyel kredi müşterilerinin ve ticari partnerlerin kredi riskleri ve bunların değerlendirilmesi hakkında çok daha fazla şey öğrenmek isteyecekler. Pek çok bankacı, özellikle yeni finansal raporlama standartları ve ekonomik kar ölçütleri ile yönetim tarafından kullanılan diğer TPG ler arasında çok az ilişki var gibi gözükmesi nedeniyle, bu reformun yapabilecekleri hakkında tereddütleri bulunduğunu dile getiriyor. Bununla birlikte reformların, iletişim ve açıklama stratejisi üzerindeki sahne ışıklarını, büyük olasılıkla bilgilendirme sistem ve uygulamalarının köklü bir şekilde gözden geçirilip yenilenmesini gerektirecek şekilde, daha yoğun hale getireceği açık. Şekil 2: Üç Basamaklı Kurumsal Şeffaflık Modeli Üçüncü Basamak Şirkete Özgü Bilgiler İkinci Basamak Sektör Bazlı Standartlar Birinci Basamak Genel Kabul Görmüş Küresel Muhasebe İlkeleri Kaynak: Samuel DiPiazza ve Robert Eccles tarafından kaleme alınan ve John Wiley and Sons Inc. tarafından yayınlanan Toplumun Güveninin Kazanılması Kurumsal Bilgilendirmenin Geleceği 18