Çaresiz bir tanık gözüyle Bu yazımda sizlere eski Konya'dan ve kültüründen söz etmek istiyorum. İstedim ki Konya'yı eskisiyle yenisiyle iyi bilen biriyle görüşeyim ve sizlere sağlıklı, tanıklı bilgiler aktarayım. Bu amaçla Sami Kapıcı'nın kapısını çaldım. Sordum, dinledim ve notlar aldım. Eve gelince de yazıya döktüm. Yazdıklarımı Sami Kapıcı'ya okudum. Onayını aldım. 1 / 6
Sami Kapıcı, geleneğin modern karşısında can çekişirken çaresiz bir tanık. Babası gelenekçi, çocukları geleneği bilen, fakat küresel kültürün gereğini yaşıyor, torunları gelenekten habersiz... İstedim ki modern kültür karşısında yenik düşen ve neredeyse yok olan irfanımızdan doğan gelenek ve göreneklerimiz hatırlansın. İstedik ki, irfan sofrasında iftar edip modernizmi yaşamakta olan nesil derin bir iç çeksin ve anılarını çocuklarıyla paylaşsın. Randevu aldım, evine gittim. Tam vaktinde vardım. Beni avlu kapısında karşıladı, tam bir Konyalı edasıyla. Selamlaştık, içeri buyur etti. Sobayı önceden yakmış, oda sıcak... Tam da kestane pişirip yiyecek bir ortam var. Oturur oturmaz, "Kahveniz nasıl olsun?" diye sordu. Birlikte sade kahve içtik. Kısa bir hal hatır sorduktan sonra eskilere gidiyoruz. Gidiyoruz, diyorum, zira onların mahallesini 30-35 yıldır ben de tanıyorum. O öncesini anlattı, ben de sonraki dönemleriyle bağlantı kurmaya çalıştım. Klasik sorumu soruyorum: Aslen nerelisiniz? Biz diyor, aslen Nevşehirliyiz. Ve ekliyor: Dedemin babası bundan 120-130 yıl önce bir kıtlık yüzünden Nevşehir'in Kozaklı ilçesinden Konya'ya göçmüş. Karaciğan Mahallesi'nde bir arsa alıp ev yaptırmış. Dedem o evde doğmuş. Daha sonraları dedem de bu evin (kendi oturduğu ev) bulunduğu arsayı satın alıp taş ev yaptırmış. Babam da ben de bu evde doğmuşuz. 2 / 6
Rahmetli dedem "keçecilik" yapardı. Çok dindar bir adamdı. Kendisinin ve babamın söylediğine göre "sahib-i tertip" imiş. Yani kazaya kalmış namazı hiç yokmuş. Bağkur'dan emekli olma hakkını elde ettiği halde emekli maaşı almamak için tekaüde ayrılmamış. Dükkândan çıkıp eve gelirken çarşı ekmeği alır, bir çıkının içine sarar eve öyle götürürmüş. O zamanlar herkes çarşı ekmeği alamadığı için görürler de canları çeker diye böyle yaparmış. Bizim buralar eskiden böyle değildi. Her taraf ev, apartman değildi; bağlar bahçeler vardı. Şu bizim karşımızda kocaman bağlar vardı. Elma, armut, erik... ağaçları vardı. Buralar yemyeşildi 3 / 6
anlayacağın. Aha şuralarda, diyor eliyle işaret ederek bağ puştaları vardı. Çok üzüm olurdu. Pekmez yapılırdı küpler dolusu. Pekmezden de kabaklı, erikli yapılırdı. Kabaklı, erikli demek pekmezle yapılmış bir nevi reçel, diye de ekliyor. Ha, diyor. Neredeyse unutacaktım. Kış geldi de kar yere düştü mü dayım kenevir helvası çekerdi. Kenevir helvası soğuk, karlı havalarda çekilirdi. Peki, diyorum. Kenevir helvası nasıl çekilirdi? Hatırladığınız kadarıyla bir tarif verebilir misiniz? Tabii, diyor. Pekmez bakır tencerelerde ispirto ocağının üstünde iyice kanatıldıktan sonra genişçe bir tepsiye dökülür. İçine de badem, ceviz, fındık, fıstık ve en önemlisi kenevir eklenir. Sonra da üstü bir bezle örtülür ve soğumaya bırakılır. Bir buçuk, iki saat sonra servise hazır olur. İnanır mısınız, tadına hiç doyamadım "kenevir helvası"nın. Harika bir şeydi o. O tadı, lezzeti hiçbir şeyde bulamıyorum. Gerçi diyor, şimdi kenevir helvası çeksek aynı tadı alabilir miyim, bilmiyorum. O zamanlar öyleydi. Kafama takılıyor, "bağ puştası" nedir, diye soruyorum. 40 yıl öncesine gidiyor birden ve cevaplıyor. Derin ve geniş çiziler çekilir, üzüm bağları da o çukurlara dikilirdi. Bu çizilere su doldurulur ve bağlar öyle sulanırdı. İşte bağların dikildiği uzun, derin çizilere puşta derlerdi eskiden. Ve devam ediyor mahalleyi anlatmaya: eskiden Ak Cami'nin 100-150 metre ötesinde şehir biterdi. Oradan ötede ev yoktu. O son evlerin olduğu yere de "evler ucu" derlerdi/derdik. Oralarda da bağ puştaları vardı. Şimdiki "Belh Kavşağı"nın olduğu yerde üzüm bağları vardı, bir kısmı da rahmetli dedemindi. Biz oralara gider oynardık. Keçeciler Caddesi, Ali Ulvi Kurucu Caddesi'ni 200 metre geçince sağdaki Sarı Cami'de son bulurdu. Orada büyük bir alan vardı. Biz, mahallenin gençleri top oynardık orada. Şimdiki İl Jandarma Alay Komutanlığının bulunduğu yer de dâhil çok geniş bir alan "iğdelik" idi. 4 / 6
Mahalle mahallede. 20 apartmanlar Heyecanlanırdık. kalır için yemek Şimdiki olurdu. her Lafın standart gelir. karnıyarık. baklavası Son uygun edilmez, - bir şey tekrar 25 olarak bayram Onu tam her başka meyve telaşında Çorbasından kişi gibi tam çok yemeklerin ama burasında akşam sofradaki camiye su kaldı. Yabancılar Sıra kahvaltı tekmil yapıldı. değişti, olurdu. namazına böreği, davetlerde ikram pilav sarma bütün Sabah Diğerleri giderdik. olurdu. gelir yerini edilir. adını olmazdı. diyor Arife Haliyle Konya su geldi, ve kadar kapıları böreğine, sofraya. erkenden dua Erkekler gününü alır. Davetlerin Diyor yanında mahalleden Bu davetlerini dışarıdan derin sofraya mahallenin Bir önemlidir. otururdu. Duruma iki yapılmamışsa kontrol akşam Bu namaz bayram sarmasından bir kalkar kahvaltı kara iyi geliş iç aileler tas soruyorum. ayrılıp göre etmeden Biz bir çekiyor. yemeğinde tadı arasında sabah haberdir. yoğurduna gününe namazından sırasını yanı eve sonradan gelip kaçtı. onun gitti. ekşili gelirdik. var. bamya namazına Eskilerden yatamıyoruz. yerleşti. bağlayan bayramlık anlatıver. Önce Gülüyor. yerine Eskiden Yanında Normalde lahana gelir. çıktı olursa çorbasına, döndü Biraz bağlar, tavuklu Ondan diye Tatlı giderdik. neredeyse Bari biz, gece sarması Peki, kıyafetlerimizi evde bayram Koskoca mü her ekliyor. komposto/hoşaf molası kapılarımıza bahçeler diyorum geçmek pilav önce diyor. "bayram etli yemeğin durur Büyükler pilavından ekmeğinde kimse takip verilir bayramlar Keçeciler Önden şu sonra gitti. bilmezdi. ekmeği" giyerdik. bamya arkasından Konya eder, kilit bu kalmadı çoklukla Yerine bayram yoğurt arada vurmazdık. tatlısına Mahallesi'nde arkasından çorbası davetlerinde yenirdi. Kadınlar onlar evler, düğünler camide mevsime çorbası dua namazı kadar gelir. 5 / 6
Bu Sonrasında arada biz teşekkür çaylarımızı edip içtik. ayrılıyorum. Konyalı bu, salar mı? Meyve ikramını da araya sıkıştırıverdi. 6 / 6