ULUSLARARASI TİCARET KALKINMA VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK: DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ VE ÇEVRE ÜZERİNE BAKIŞ



Benzer belgeler
ULUSLARARASI ÇEVRE MEVZUATI

İÇİNDEKİLER İKİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ...VII BİRİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ...IX İÇİNDEKİLER...XI KISALTMALAR...XXI

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, AB SÜRECİ VE ÇEVRE

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 14.Hafta SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE GİRDİ KULLANIMI. Dr. Osman Orkan Özer

TARIM POLITIKALARI VE DTÖ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İRAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ÇEVRE ALANINDA MUTABAKAT ZAPTI

GIDA GÜVENCESİ-GIDA GÜVENLİĞİ

ÇAKÜ Orman Fakültesi Havza Yönetimi ABD 1

Karar -/CP.15. Taraflar Konferansı, 18 Aralık 2009 tarihli Kopenhag Mutabakatını not alır.

ÇEVRE SORUNLARININ TOPLUMLARIN GÜNDEMİNE YERLEŞMESİ

Özet. Gelişen küresel ekonomide uluslararası yatırım politikaları. G-20 OECD Uluslararası Yatırım Küresel Forumu 2015

AB ve Türkiye Sivil Toplum Diyaloğu - IV Tüketicinin ve Sağlığın Korunması Hibe Programı

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Yönetimine Giriş Eğitimi

EKONOMİ BAKANLIĞI Gümrük Birliği Kapsamında Kimyasalların Ticaretine Etki Eden Teknik Düzenlemeler Duygu YAYGIR Dış Ticaret Uzmanı

KÜRESEL ISINMA HAKKINDA ULUSLARARASI DÜZENLEMELER

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ NE ÜYELİK SÜRECİNDE SAĞLIKTA İNOVASYON

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

TÜRKİYE TARIMI, GELİŞMELER ve GENÇ TARIMCILAR

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ NE ÜYELİK SÜRECİNDE SAĞLIKTA İNOVASYON

Türkiye-Kosova Serbest Ticaret Anlaşması IV. Tur Müzakereleri. Caner ERDEM AB Uzman Yardımcısı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

Chapter 10. Ticaret politikasının uluslararası müzakereleri ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO) Slides prepared by Thomas Bishop

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ: FAO NUN BAKIŞ AÇISI. Dr. Ayşegül Akın Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Türkiye Temsilci Yardımcısı 15 Ekim 2016

RIO+20 ışığında KOBİ ler için yenilikçi alternatifler. Tolga YAKAR UNDP Turkey

Küreselleşme. Ticaretin Küreselleşmesi. Dünya Ticaretinin Serbestleşmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler

DTÖ DOHA MÜZAKERELERİ VE TARIM POLİTİKALARI. Prof. Dr. Ahmet ŞAHİNÖZ Başkent Üniversitesi

G20 BİLGİLENDİRME NOTU

Yenilenebilir olmayan enerji kaynakları (Birincil yahut Fosil) :

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Sivil Yaşam Derneği. 4. Ulusal Gençlik Zirvesi Sonuç Bildirgesi

Temiz Üretim Süreçlerine Geçişte Hibe Programlarının KOBİ lere Katkısı. Ertuğrul Ayrancı Doğu Marmara Kalkınma Ajansı

GAP BÖLGESİ NDE TARIM VE TARIMA DAYALI SANAYİDE ENTEGRE KAYNAK VERİMLİLİĞİ PROJESİ

İSTANBUL ATIK MUTABAKATI

Bursa SYK Ozlem Unsal, BSI Group Eurasia Ülke Müdürü 14 Ekim 2015, Bursa. Copyright 2012 BSI. All rights reserved.

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

ULUSLAR ARASI KARBON PİYASASI

Sayı: 7/2017. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı. yapar:

Dünya Ticaret Örgütü Çok Taraflı Ticareti Kolaylaştırma Anlaşması Yönetici Özeti

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Ülkesel Fizik Planı. Bölüm III. Vizyon, Amaç ve Hedefler (Tasarı)

Doç. Dr. Mehmet Azmi AKTACİR HARRAN ÜNİVERSİTESİ GAP-YENEV MERKEZİ OSMANBEY KAMPÜSÜ ŞANLIURFA. Yenilenebilir Enerji Kaynakları

ÇEVRE VE DOĞA KORUMAYLA İLGİLİ ULUSAL VE

1 MEKÂN-EKOSİSTEM-ÇEVRE-EKOLOJİ- ÇEVREBİLİM: KAVRAMSAL TARTIŞMA

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİ 12. TARAFLAR KONFERANSI (COP12) EKİM 2015 TARİHLERİNDE ANKARA DA YAPILACAKTIR.

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

ÇEV 219 Biyoçeşitlilik. Sürdürülebilir Kalkınma & Çevre Yönetimi

SÜRDÜRÜLEBİLİR ARAZİ YÖNETİMİ İŞ FORUMU. Ankara Deklarasyonu

KAMU POLİTİKASI BELGELERİ

YATAY (1) NO. MEVZUAT NO MEVZUAT ADI Aarhus Sözleşmesi Espoo Sözleşmesi

Birleşmiş Milletler Asya ve Pasifik Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (UNESCAP)

İklim Değişikliği ve Hava Yönetimi Koordinasyon Kurulu Çalışma Grupları

İKLİM MÜCADELELERİ. bu küresel sorunlarla yüzleşmede kilit bir rol oynayacak, eğitme, tecrübeye ve uzmanlığa sahiptir.

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve 2030 Sonrası Kalkınma Gündemi

Sayın Mehmet CEYLAN BakanYardımcısı Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

İKLİM DOSTU ŞİRKET MÜMKÜN MÜ?

AKDENİZ EYLEM PLANI SEKRETARYASI (AEP)

Türk Çevre Mevzuatı ve Çevre Politikaları ile Beton Sektörünün Etkileşimi. RMC and Environment Policies& Regulations

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI SN. ABDULLATİF ŞENER İN BASEL-II YE GEÇİŞE İLİŞKİN KONUŞMA METNİ. Değerli Basın Mensupları ve Konuklar;

İklim Değişikliği ve Enerji İlişkisi

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

İçindekiler I Contents

SÜRDÜRÜLEBİLİR ARAZİ YÖNETİMİ İŞ FORUMU. Ankara Deklarasyonu

e-bulten DOKÜMAN NO: PR/8.5/001 REVİZYON NO:00 YAYIN TARİHİ: 02/12/2015 SAYFA NO: Sayfa 1 / 5

Dış Ticaret Politikası. Temel İki Politika. Dış Ticaret Politikası Araçları Korumacılık / İthal İkameciliği

Sürdürülebilirlik ve Kaynak Verimliliğine Yönelik Güncel Gelişme ve Yaklaşımlar

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARIMIZ VE ELEKTRİK ÜRETİMİ. Prof. Dr. Zafer DEMİR --

TELKO ENERJİ ÜRETİM TURİZM SAN. ve TİC. A.Ş. EDİNCİK BİYOGAZ PROJESİ PROJE BİLGİ NOTU

ORMANCILIK POLİTİKASI AMAÇ VE ARAÇLARI

Avrupa Birliği Lizbon Hedefleri ne UlaĢabiliyor mu?

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

Dünya Enerji Görünümü Dr. Fatih BİROL Uluslararası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti Ankara, 25 Aralık 2012

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü

Kyoto Protokolü nün Onanması (Taraf Olunması) ve Uluslararası İklim Rejiminin Geleceği ile İlgili Bazı Politik ve Diplomatik Noktalar

AB İLE GÜMRÜK BİRLİĞİ NİN GÜNCELLENMESİ

Türkiye de Stratejik Çevresel Değerlendirme: İhtiyaçlar, Zorluklar ve Fırsatlar

GÖRÜŞ BİLDİRME FORMU-FİRMA

AVRUPA BİRLİĞİ ÇEVRE FASLI MÜZAKERE SÜRECİ

BMİDÇS -COP16 SONRASI DEĞERLENDİRMELER

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

ANKET-FİRMA. Soruları yanıtlarken firmanızla/sektörünüzle ilgili olmadığını düşündüğünüz sorulara yanıt vermeyiniz.

T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI

2013/101 (Y) BTYK nın 25. Toplantısı. Üstün Yetenekli Bireyler Stratejisi nin İzlenmesi [2013/101] KARAR

Kapsam. Çevre Yönetimi Çevre Yönetim Sistemi (ÇYS) ÇYS Standartları ÇYS nin Uygulanması ÇYS nin Getirileri (Neden ÇYS) ÇYS de Başarı Unsurları

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

Doğa, Çevre, Doğal Kaynak ve Biyolojik Çeşitlilik

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

KAMU İÇ KONTROL STANDARTLARI UYUM EYLEM PLANI REHBERİ. Ramazan ŞENER Mali Hizmetler Uzmanı. 1.Giriş

SERA GAZI EMİSYON AZALTIMI SAĞLAYAN PROJELERE İLİŞKİN SİCİL İŞLEMLERİ TEBLİĞİ

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

YOLSUZLUKLA MÜCADELEDE SON 10 YILDA YAŞANAN GELİŞMELER BAŞBAKANLIK TEFTİŞ KURULU 2010

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

SULAMA VE ÇEVRE. Küresel Su Bütçesi. PDF created with pdffactory trial version Yrd. Doç. Dr. Hakan BÜYÜKCANGAZ

Türkiye nin Tarım Vizyonu ve Geleceği

PROGRAM KÜNYESİ PROGRAMIN ADI 2016 YILI TEKNİK DESTEK PROGRAMI PROGRAM REFERANS NO TRC2/16/TD

ENERJİ VERİMLİLİĞİ MÜCAHİT COŞKUN

Uluslararası Tarım ve Gıda Politikası II

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Ücretlendirme Politikası

Sürdürülebilir Kalkınma - Yeşil Büyüme. 30 Mayıs 2012

T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI ÇEVRE YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YER SEVİYESİ OZON KİRLİLİĞİ BİLGİ NOTU

Transkript:

ULUSLARARASI TİCARET KALKINMA VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK: DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ VE ÇEVRE ÜZERİNE BAKIŞ 1. GİRİŞ Çevre ve ticaret özellikle de uluslararası ticaret önemi gün geçdikçe artan uluslararası gündem konularındandır. Uluslararası ticaret, 6 trilyon$ yıllık hacmiyle, ekonomik kalkınmanın önemli öğeleri arasında yer alırken; ulusal ekonomiler yeni teknolojiler, uluslararası ticaret ve yatırımların önündeki azalan engeller, iletişim ve bilgi teknolojilerindeki gelişmelerle küresel ekonomiyle hızla bütünleşmektedir. Bu kapsamda kalkınma çabalarında çevre ve ticaret arasındaki karşılıklı ilişkilerin anlaşılmasına yardımcı, karar alıcıların uygulamalarına yön verebilecek çevre ve ticaret konularını bütünleştirecek yaklaşımlara gereksinim duyulmaktadır. Söz konusu yaklaşımlarla artan refah ve ekonomik kalkınmayla birlikte çevre ve ticaretin içselleştirildiği politikalarla daha sürdürülebilir geleceğin sağlanması amaçlanmaktadır Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi uluslararası örgütler ile günümüzde önemli ekonomik blok haline gelen diğer bölgesel entegrasyonların, çevre ve uluslararası ticaret konularında özünü her türlü bölgesel ticaretin serbestleştirilmesini amaçlayan çalışmaları dünya gündeminin dikkatini çekmektedir. Çevre ve ticaret konusu uluslararası niteliği ile çok yönlü ve karmaşık nitelik kazanmaktadır. Bu konuda serbest ticaret taraftarları-ekonomistler ile korumacılar-çevreciler arasındaki görüş farklılığını yansıtan tartışmalar sürmektedir. Savaş sonrası dönemde ticari etkinlikler artarken buna bağlı olarak çevresel bozulmanın da arttığı; uluslararası serbest ticaret pazarlarının çevresel bozulmada önemli sorumluluklarının bulunduğu vurgulanmaktadır (Kennedy, 1994 aktaran Olson, 1999) Bu çalışmada sorumlu aktörlerce geliştirilecek uygun ve sürdürülebilir politikalar eşliğinde ticaretin çevresel sürdürülebilir kalkınmaya katkısına dikkat çekilmesi amaçlanmaktadır. Bununla birlikte serbest ticaretin çevresel 1

bozulmaya neden olduğuna olan inanç kadar çevre ve ticaretin ekonomik ve çevresel politikalar aracılığıyla kalkınmada birbirini destekleyici ve tamamlayıcı olmaları gereksinimine de ışık tutulmaktadır. 2. ÇEVRE VE KALKINMA Ulusal ekonomilerin hızla küresel ekonomilere eklemlendiği günümüzde kalkınmanın sağladığı avantajlarının uluslararasında hiç de eşit biçimde paylaşılmadığı görülmektedir. Çevre ve ticaret ilişkisinin açık biçimde ortaya konabilmesi, öncelikle çevre, çevre yönetimi ve politikası ile kalkınma kavramlarının sürdürülebilirlik ekseninde özetle açıklanmasına bağlıdır. 2.1. Küresel Eğilimler Yeni teknoloji kullanımı, uluslararası ticaret ve yatırımın önündeki engellerin azaltılması ile ulusal ekonomilerin küresel ekonomiyle bütünleşmesi sonuçta uluslararası ticaretin dünya ekonomisindeki konumunu güçlendirmiştir. Küreselleşmenin çevre üzerine, kalkınmada sağlanan kararlılık ve süreklilikle birlikte, ülkelerin doğru ve uygulanabilir çevre politikalarına sahip olmalarına bağlı olarak olumlu veya olumsuz etkileri olduğu kabul edilmektedir (OECD, 2001: 34) Günümüzde kişi başına düşen küresel gelir 5 bin$ ı aşarken, hâlen 1,3 milyar insanın günlük geliri 1 $ dan daha az düzeydedir. Dünyanın en zengin üç ülkesinin brüt yurtiçi ulusal hasıla toplamı, 48 az gelişmiş ülkenin toplam değerinden fazladır. Bununla birlikte yeryüzünde çok önemli çevresel değişiklikler gözlemlenmektedir. 1971 yılından buyana küresel enerji kullanımı yüzde 70 artmış; gelecek onbeş yıl içinde ise yılda yüzde 2 oranında artış göstereceği tahmin edilmekte; önlem alınmazsa bu gelişmenin, günümüz sera gazı emisyonları düzeyinde yüzde 50 artışa neden olacağı beklenmektedir. 2

1987 yılında imzalanan Montreal Protokolünden buyana ozon tabakasını incelten maddelerin tüketiminde yüzde 70 lik azalma olsa da ülkelerin taahhütlerine bağlı kaldıkları düşünüldüğünde ozon tabakasının normal düzeyine gelmesi 50 yılı alacaktır. 1960-1990 döneminde dünyamızda tropikal ormanların yüzde 20 si yok olurken sadece Amazon ormanlarında bu rakam yılda 20 bin km²ye ulaşmaktadır. Asit yağmurları kalkınmış ülkelerde azalsa da Asya da sülfür dioksit düzeyinin bu eğilimle 2020 yılında iki katına ulaşacağı beklenmektedir. Küresel karbondioksit emisyonları değerlerinin son elli yılda dört katına çıkması; dünya toplam balık stokunun dörtte birinin tüketilmesi; dünya memeli türlerinin dörtte birinin soyunun tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalması olumsuz değişikliklerden sadece bazısıdır. Bu durumun sürmesiyle gelecek 30 yıl içinde dünyamızın üçte ikisinde su sıkıntısının baş göstereceği beklenmekte; yetersiz su yönetimi sonucunda ortaya çıkan hastalıklar neticesinde ise günde 25 bin insan hayatını kaybetmektedir. Tüm bu olumsuzluklar sürerken diğer taraftan da farklı konularda çok taraflı, bölgesel ve ikili çevresel anlaşmalarda nicel ve nitel anlamda önemli gelişmeler görülmektedir (Nordstrom, 1999: 2; IISD ve UNEP, 2000:1-2). 2.2. Çevre, Çevre Yönetimi ve Politikası Genel olarak canlı varlıklara etkide bulunan dış etmenlerin tümü (Karpuzcu, 1996: 1); insanın içinde yaşadığı ortam (Brundlant, 1991: 18); basit anlamda ise doğa ve içinde barındırdığı ekolojik ortamı ifade eden, yaşamı destekleyen sistemler biçiminde tanımlanan (Berkes, 1992: 25) çevre kavramı geniş anlamda veri bir zamanda, dolaylı ya da dolaysız olarak kişileri etkileyen, maddi ve manevi gelişmesini, biçimlenmesini ve yaşam koşullarını belirleyen biyolojik, coğrafi ve toplumsal etkenlerin tümünü anlatmaktadır (Hamamcı, 1984: 172). Çevre yönetimi, özetle, ekolojik dengenin sağlanması amacıyla kaynakların rasyonel kullanımına yönelik yönetim sürecindeki 3

aşamalar olan planlama, örgütlenme, personel alma, eşgüdüm-iletişim, fayda-maliyet hesaplamaları yürütme ve denetim işlevleri bütünü olarak tanımlanabilir (Karaman, 1998: 127). Diğer bir deyişle, çevre yönetimi, yönetim sürecinde kabul edilen aşamaların çevre koruma-kullanma dengesinin sağlanmasına yönelik uygulanmasıdır. Bütüncül anlamda ele alındığında çevre yönetimi kavramının temelini çevre ile kalkınma arasındaki karşılıklı bağımlılık; doğal kaynakların akılcı kullanımı, korunması ve yönetiminin sosyal ve ekonomik kalkınma ile birlikte gerçekleştirilmesi düşüncesi oluşturmaktadır. Bu anlamda çevre yönetimi, sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir aracıdır. Bu kapsamda başarılı çevre yönetiminin temel ilkeleri olarak bazı hedeflerin saptanmış olması gerekmektedir. İlk olarak, her türlü ekonomik karar alınırken yapılması planlanan etkinliğin veya girişimin olası çevresel etkileri karar alma sürecinde dikkate alınmalı; çevre sorunlarının ortaya çıkmadan önlenmesi, çevre kirliliği ile uygun araçlarla mücadele edilmesi ve yaşam kalitesinin arttırılması amaçlanmalıdır. Bununla birlikte çevre planlamasına gereken önem verilmeli, her türlü çalışmada işbirliği ve eşgüdüm gözetilmeli son olarak çevresel etki değerlendirmesi stratejik çevresel değerlendirme boyutunda yönetsel karar alma süreci olarak yerel ve ulusal ölçekte kurumsallaştırılmalıdır. Çevre politikası kavramı, üretim sürecinde metot ve kalite kadar, kamu sağlığı ve çevre kaynaklarının korunması anlamını taşıyan çevre kalitesiyle de ilgili siyasalyönetsel kararlar bütünü biçiminde tanımlanabilir (Toprak, 1989: 91). Çevre politikasının amacı: İnsanlara sağlıklı ve insan onuruna yaraşır çevrede yaşama güvencesinin sağlanması; hava, su, toprak, bitki ve hayvan varlıkları ile toplumsal çevre değerlerinin korunması ve geliştirilmesi; ortaya çıkan olumsuzlukların giderilmesi ve çevre politikaları uygulamalarının gerekli kıldığı yükün paylaşımında toplumsal adalet ilkelerine uygunluğun sağlanmasıdır (Keleş ve Hamamcı, 1993: 239-246). 4

Çevre politikalarının belirlenmesi ve uygulanması koşullarından tanımlamateşhis, düzenleme-planlama ve uygulama aşamalarında başta yerel, bölgesel ve ulusal olmak üzere uluslararası özelliklerin de dikkate alınması; çevre politikalarıyla birlikte kentleşme ve ekonomik kalkınma politikaları ile diğer toplumsal ve yönetsel politikalar arasında tutarlılığın ve eşgüdümün sağlanması gerekmektedir. Strateji yönüyle çevre politikaları değerlendirildiğinde ilk müdahale için gerekli ancak katkısı sınırlı olan ıslah edici politikalara karşı önleyici-engelleyici çevre politikaları daha akılcı bulunmaktadır. İdeal olan, çevre koruma politikalarının sorunların ardında gitmek olmadığı bilinciyle, kirlilik nedenlerinin doğru tanısını yaparak, doğal kaynakların ve kentsel çevrenin korunarak geliştirilmesine yönelik stratejilerin geliştirilmesi, planlamanın gerçekleştirilmesi ve uygulanmasıdır. Önleyici çevre politikaları doğrultusunda çevre dostu teknolojilerin ve çevreye zarar vermeyen üretim süreçlerinin geliştirilmesi anlamında ekolojik modernleştirme ile çevreye karşı duyarlı olmak, çevreye zarar verecek üretim ve tüketim eylemlerinden kaçınmak anlamında ekolojik koruma eksenli çevre politikaları dikkat çekmektedir. Uluslararası çevre politikaları da özellikle uluslararası çevre hukuku aracılığıyla ulusal çevre politikalarını etkilemekte; bununla birlikte başarılı ulusal politikalar, uluslararası politikalarının geliştirilmesine kaynaklık yapabilmektedir. Sonuçta çevre yönetimi kavramı, birçok uluslararası kuruluş tarafından gerçekleştirilen ortak küresel çevre politikaları uygulama aracı olarak gün geçdikçe artan oranda somut uygulama alanı bulmaktadır. Çevrenin sürdürülebilirlik bağlamında taşıdığı önem doğrultusunda yürütülen çevre programları ile uluslararası ekonomik ve sosyal ilişkilerde istenmeyen sonuçların azaltılması, uluslararası yardımlaşma ve deneyimlerin aktarılmasını gerektirmektedir. 5

2.3. Kalkınma ve Sürdürülebilirlik Kalkınma, geniş anlamda, yaşam kalitesinin geliştirilmesi sürecidir. Ekonomi, sosyal ya da sağlık gibi alanlarda kalkınma ayrı gibi değerlendirilse de genel çerçevede aslında birbiriyle ilgilidir. Sürdürülebilirlik kavramı ile ekonomik ve sosyal sürekli kalkınma, çevre ve doğal kaynaklara zarar vermeden kalkınmada insan faaliyetleriyle ilgili politika ve stratejiler anlatılmaktadır (Commission of the European Communities, 1992: 3). 1970 lere kadar Birleşmiş Milletler (BM) ve dünya gündeminde birbirinden ayrı değerlendirilen çevre ve kalkınma kavramları, 1987 de Ortak Geleceğimiz raporu ve 1992 de Gündem 21 belgesiyle sürdürülebilir kalkınma kavramı içinde birleştirilerek kullanılmıştır. 1972 Haziranı nda Stockholm de gerçekleştirilen BM İnsan Çevresi Konferansı nda genel kabul gören çevrenin taşıma kapasitesi, ekonomik ve sosyal kalkınmanın çevre ile ilişkisi ve birlikteliği gibi ilkelerle uzun dönemli kalkınmanın ancak çevre sorunlarıyla mücadeleye bağlı olduğu anlayışına dayanan, ekoloji ile ekonomik kalkınmanın birleştirildiği ekokalkınma kavramıyla (Goodland vd., 1992: 26) temelleri atılan sürdürülebilir kalkınma kavramı, BM Çevre Programı (UNEP) tarafından 1983 yılında görevlendirilen Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonunun (WCED) 1987 yılında yayınladığı Ortak Geleceğimiz raporu ile uluslararası gündeme gelmiştir. Raporda sürdürülebilir kalkınma, bugünün gereksinimlerini, gelecek nesillerin de kendi gereksinimlerini karşılayabilme olanağından ödün vermeden karşılamak olarak tanımlanmıştır (TÇV, 1987: 71). Sürdürülebilir kalkınma, çevre korumadan daha kapsamlı bir kavramdır. Sürdürülebilir kalkınma, gelecek kuşakları ve uzun dönemli kalkınmayı anlatmakta; yaşam kalitesinin geliştirilmesi, kuşaklar arası adalet ve insan refahının sosyal ve etik boyutlarını da kapsamaktadır. Sürdürülebilir kalkınma, çevre sorunlarıyla da 6

sınırlandırılmış kavram değildir. Sürdürülebilir kalkınmanın temel anlayışı, doğal kaynakların insan refahı ve yaşam koşullarının daha fazla iyileştirilmesi amacıyla kullanılırken gelecek nesillerin de gereksinimlerinin gözetilmesidir. Sürdürülebilir kalkınmanın başlıca eylem alanları çevre, ekonomi, yönetsel-kurumsal yapılanma ve sosyal değerlerdir. Çeşitli uygulamalar sonucu ortaya çıkan anlayışla sürdürülebilir kalkınmanın temel ilkeleri olarak yaşanabilirlik, yaşam kalitesi, adalet, entegrasyon, sorumluluk, katılım ve yetkilendirme; koşulları olarak da demokrasi-katılımcılık, uzun dönemli vizyon, tutarlılık-kararlılık, önceliklerin belirlenmesi, sosyal ve ekonomik maliyetlerin ortak paylaşımı, eğitim ve duyarlılık, işbirliği ve yönetişim ile nicelik yerine niteliğe önem verilmesi genel kabul görmektedir (Commission of the European Communities, 1990: 59). Sürdürülebilir kalkınma, insan refahı ve çevre üzerinde uzun dönemde etkide bulanacak kalkınma ile ilgili strateji ve programların entegrasyonunu anlatmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma ilkeleri ve eylem alanları ile uygun ortam koşullarını anlamlı kılacak anahtar kavram ise sürdürülebilir kalkınmanın dinamik dengelerin sürdürüldüğü süreç olma özelliğini vurgulayan uygulanabilirlik kavramıdır (WHO, 1997: 36). Sürdürülebilir kalkınma ekonomik büyümeden farklı olarak çevre kalitesi, genel/yerel nüfusun sağlık ve eğitim standartlarından oluşan yaşam kalitesini de kapsamaktadır. Bu anlamda sürdürülebilir kalkınma ile yaşam kalitesi kavramları birbirleri yerine de kullanılmaktadır (DoETR, 2000: 3-4). Bu nedenle sürdürülebilirliğin uzun dönem politika amacı olarak benimsenmesine daha uygun düşecek biçimde; çevresel uyum ve bütünlüğü bozmayacak ekonomik gelişme olarak da tanımlanmaktadır (Smith, 1997: 2-3). Sürdürülebilir kalkınmanın geniş tanımı: Kaynakların tüketimi ve oluşan emisyon ve atıkların tümünü kapsayan tüm çevresel olumsuzlukların en aza indirilmesi anlamında çevresel sürdürülebilirlik ; doğal kaynakların korunarak 7

geliştirilmesi anlamında ekolojik sürdürülebilirlik (Lele, 1991: 609-610); maliyetlerin kabul edilebilir, toplumun tüm sektörlerine hizmet edebilecek kabiliyeti anlamında ekonomik sürdürülebilirlik ve toplumların özelliklerine ve kapasitelerine uygun, yapılabilir, katılımcı plan ve programlarla toplumsal sürdürülebilirliğin birbirlerini tamamlayıcı olduklarını kabul eden anlayıştır. Bu anlamda sürdürülebilir kalkınma, varılması hedeflenen kesin bir hedeften çok, amaçlara ulaşmak için dinamik dengelerin yer aldığı devingen bir süreç olarak algılanmalıdır (Pearce, 1996: 312). Kentsel sürdürülebilir kalkınma da sürdürülebilir kalkınma ilkelerinin kentsel alanlarda yaşam kalitesinin geliştirilmesi amacıyla uygulanmasıdır. 3. TİCARET VE ÇEVRE Çevre, ticaret, kalkınma, çevresel bozulma birbirinden ayrılabilecek konular değildirler. Ticaret ve çevre arasındaki karşılıklı ilişki, birisi hukuk ve politika diğeri de çevresel ve ekonomik olmak üzere başlıca iki düzlemde gerçekleşmektedir. Ekonomik faaliyetlerde, en basit çerçevede, girdi anlamında doğal kaynaklar ve bunların işlenmesi sürecinde enerji kullanılmakta, sonuçta belli miktar atık ve emisyon çevreye bırakılmaktadır. Ayrıca ticaret, hem üretim hem de tüketim süreçlerinde piyasanın çevresel konulara gösterdiği ilgiden de etkilenmektedir. Çoğu ekonomik faaliyetin çevresel bozulmaya neden olduğu, çevresel olumsuzlukların etkileri ortaya çıktıkça uluslararası ticaretin de bunda önemli payı olduğu kabul edilmektedir. Sürdürülebilir kalkınmanın başarılmasında ticaret ve çevre bağlantısını kurmaya çalışan ülkeler, ticaret görüşmelerinde sektörler arası entegre ve kapsamlı yaklaşımı çevresel değerlendirmelerde yerine getirmelidir. Ticaretin serbestleştirilmesinin çevreye etkilerinin ölçümünde yardımcı olacak çevresel değerlendirmelerde uygulanacak yöntemler 1994 tarihli OECD çalışmasında ve ilgili kararlarda görülmektedir (OECD, 2001: 35; Bkz. OECD, 2002a; OECD, 2002b). Bu 8

kapsamda çok yönlü ve karmaşık nitelikte karşılıklı ilişkiler içindeki uluslararası ticaret ve çevre konusuna güncel uygulamalar, hukuki ve kurumsal düzeyde yaklaşım yararlı olacaktır (IISD ve UNEP, 2000: 2-3). 3.1. Hukuk ve Politika İçerikli İlişkiler Ticaret ve çevre arasındaki çok yönlü ve karmaşık ilişkilerin gerçekleştiği hukuki ve politika içerikli alan, ülkelerin ekonomik faaliyetlerini gerçekleştirirken çevre ve çevre korumaya yönelik davranışlarını düzenleyen çevre hukuku ile buna uygun ticari düzenlemeleri kapsayan ticaret hukuku ve politikalarından oluşmaktadır. Söz konusu ilişkiler, hem ulusal hem de uluslararası ölçekte gerçekleşmektedir (IISD ve UNEP, 2000: 41). 3.1.1. Uluslararası Çevre Yönetimi Uluslararası çevre sorunları günümüzde su, hava, atıklar, toprak ve diğer kirlilik türleri anlamında klasikleşen çevre sorunları boyutlarını aşan kapsam ve içeriğe sahiptir. Bununla birlikte uluslararası çevre konuları, ideolojik ve siyasal sınırları da aşan nitelikte ele alınmaktadır. Beslenme ve nüfus artışı, ozon tabakasındaki bozulma, küresel ısınma, ormansızlaşma, deniz kirliliği biçiminde özetlenebilecek başlıca küresel çevre sorunların çözümü küresel çözüm çabalarını, uluslararası politika ve işbirliğini gerektirmektedir (Smith, 1995: 210-216). Uluslararası çevre sorunları konusunda dikkat çeken konu: Dünyanın kuzey ve güney yarımkürelerinde yer alan ülkeler biçiminde özetlenen kalkınmış batı demokrasileri ile az gelişmiş ülkelerin çıkarlarının uluslararası çevre yönetimi kapsamında küresel kurumlarda küresel politikalarla nasıl bağdaştırılacağıdır. Uluslararası çevre yönetiminin temelleri 1972 tarihli BM İnsan Çevresi Konferansında atılmıştır. Stockholm Konferansında kalkınmış ve kalkınmakta olan 9

ülkeler arasında en önemli anlaşmazlık, çevresel kontrollerin gelecekteki büyüme ve kalkınma üzerindeki etkileri konusunda yaşanmıştır. Stockholm Konferansı, merkezi Nairobi Kenya da olan UNEP in kurulmasına öncülük etmiştir. Programın niteliği, BM sistemi içinde çevresel duyarlılığın katalizörü olarak uluslararası ve bölgesel anlaşmaları oluşturarak onların uygulayıcısı olmasıdır (IISD ve UNEP, 2000: 7). Kısa zaman sonra çevre konusunda yoğunlaşan Stockholm Konferansı sonuçlarının uluslararası çevre gündemi gereklerini yerine getirmede yetersiz kaldığı anlaşılarak, 1985 tarihinde BM, WCED yi kurmuş, bu komisyonun 1987'de yayınladığı Ortak Geleceğimiz raporunda, 1992 tarihinde Rio'da gerçekleştirilen BM Kalkınma ve Çevre Konferansı aracılığı ile BM ekseninde gerçekleştirilen tüm uluslararası çevre politikası faaliyetlerine temel olan sürdürülebilir kalkınma kavramı sistematik biçimde kullanılmıştır. Konferansta sürdürülebilir kalkınma için kapsamlı eylem programı niteliğinde Gündem 21 belgesi kabul edilmiştir. Uluslararası çevre yönetiminde yer alan çok sayıdaki ve karmaşık nitelikli kurumlar, organizasyonlar ve bunların ürettikleri çevresel anlaşmalar kısaca uluslararası çevresel rejimler biçiminde adlandırmak gerekirse bunların ilgili oldukları özgün konular ile yapısal uyum göstermeleri gerekmektedir. Bununla birlikte çoğu uluslararası çevresel rejimin genel çerçevesi, BM Kalkınma ve Çevre Konferansının başlıca çıktısı Rio Deklârasyonunda şu altı anahtar ilke ile çizilmiştir. 10

Tablo 1: Uluslararası Çevresel Rejimin Genel Çerçevesi Önleme (prevention). Çevresel bozulma bir kez oluştuğunda tamiri çok zor, pahalı ya da imkansız olabilmektedir. Bu anlamda çevre sorununun ortaya çıkmadan önlenmesi esastır. Uygulamadan önce, çevreye verilebilecek zararların olasılığı hesap edilmelidir. Tedbir (precaution). Çevresel bozulma ya da hasarın olabilirlik hesabı çevresel ve ekolojik süreçler hakkındaki bilimsel bilgilerin sınırlılığı nedeniyle oldukça zordur. Ancak bu zorluk, politikaların çoğu zaman bu belirsizlikler içinde yapılmasını; bunun aksine, hareketsiz kalmak anlamına gelmemektedir. Yerindenlik (subsidiarity). Çevre yönetiminin başlıca açmazlarından biri de bireyler ile onların eylemleri sonucunda oluşan küresel sonuçların arasındaki ilginin kurulabilmesidir. Bu kapsamda uluslararası çevresel rejim ölçeğinde konulan düzenlemenin bölgesel ve yerel ölçeklere de uyarlanması gerekmektedir. Bu ilke, etkin biçimde eylemde bulunabilecek en alt düzeydeki siyasal kurumun ya da idarenin karar alma sürecinde etkin ve sorumlu olmasını anlatmaktadır. Ortak ancak farklılaştırılmış sorumluluk (common but differentiated responsibility). Birçok uluslararası çevresel rejim, farklı konumda çok sayıda ülkenin katılımını gerektirmektedir. Ancak bu ülkeler, çevresel zarar ya da hasardan aynı oranda sorumlu değildirler. Ülkeler, çevresel duyarlılık anlamında ortak sorumluluklarının bilinciyle çevre sorunlarıyla mücadelede farklılaştırılmış sorumluluklar üstlenmelidir. Açıklık (openness). Başarılı çevre koruma açıklık yani, saydamlık ve politika yapımına halkın katılımını gerektirmektedir. Çoğu çevresel rejim, çevresel organizasyonların faaliyetleri ve çıktıları anlamında medya ve internet aracılığı ile oldukça açık süreçlerde çalışmaktadır. Kirleten öder (polluter pays). Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, OECD, tarafından geliştirilen bu ilke ile faaliyetleri sonucunda çevresel zarar, bozulma ve hasarlara neden olanın çevresel düzenleme ve standartların tüm maliyetlerini karşılaması gerektiğini anlatmaktadır. Kaynak: IISD ve UNEP, 2000, Environment and Trade: A Handbook, Canada, s. 8-9. 3.1.2. Çok Taraflı Çevresel Anlaşmalar Son otuz yıllık dönemde ülkeler arasında çok sayıda önemli çevresel anlaşma yapılmıştır. Sadece ikiden fazla ülkenin taraf olduğu çevresel anlaşmaların sayısının 200 ü, ikili anlaşmaların sayısının ise bini aştığı bilinmektedir. Çok sayıdaki çok taraflı çevresel anlaşma içinde pek azı, yaklaşık 20 si gerçekten ticaret ve çevre ile ilgili düzenlemeler içerdiği görülmektedir (IISD ve UNEP, 2000: 11-12). Bunlar arasında ise ticaret ve çevre ilişkisi hakkında dikkat çekici kurallar içeren başlıca çok taraflı çevresel anlaşmalar şunlardır: Tablo 2: Ticari Düzenlemeler İçeren Başlıca Çok Taraflı Uluslararası Çevresel Anlaşmalar o Nesli Tükenme Tehlikesi İçinde Olan Yaban Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme (CITES) 1975, 146 taraf ülke. o Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Montreal Protokolü 1987, 172 taraf ülke. o Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımı ve Bertarafının Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesi 1992, 131 taraf ülke. o Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi 1993, 135 taraf ülke. o İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (FCCC) 1993, 180 taraf ülke. o Bazı Tehlikeli Kimyasallar ve Pestistlerin Uluslararası Ticaretinde Bilgilendirilmiş İzin Önceliğine İlişkin Rotterdam Sözleşmesi (PIC) 1998, 62 imzacı ülke. o Cartagena Biyogüvenlik Protokolü 2000 11

* Tarihler, yürürlüğe giriş yılını göstermektedir. PIC sözleşmesi ve Cartagena Protokolü için ise görüşmelerin tamamlandığı yılı göstermektedir. Kaynak: IISD ve UNEP, 2000, Environment and Trade: A Handbook, Canada, s. 12. Ticaretle ilgili doğrudan düzenlemede bulunma nedenleri olarak: Aynı piyasada rekabet eden aktörlerin, diğerlerinin de uyacağı düzenleyici çerçevenin varlığına gereksinim duyması; piyasa içinde ticarete konu olan materyallerin çevresel ve ekolojik anlamda korunmaya ihtiyaç göstermesi; Son olarak, taraf olmayan ülkelere konan sınırlamalarla ülkelerin bu anlaşmalara uymasının güvenceye alınmak istenmesi sayılabilir. Belli bir konuda uluslararası çevre rejimi olarak adlandırılabilecek kurum ve kuralların ortaya çıkması öncelikle aktörler arasında çok sayıda kapsamlı görüşmelerin yapılmasına bağlıdır. Söz konusu uluslararası rejimlerin en önemli özelliği, aktörler arasında karşılıklı rızaya dayanmasıdır. Zorlu ve uzun görüşmeler sonucu ortaya çıkan uluslararası çevresel rejimin ulusal düzeyde uygulanması ve uluslararası uygulamaların denetimi daha da zor bir süreçtir. Bu aynı zamanda ülkelerin ve etkilenen aktörlerin egemenliklerinin artık klâsik anlamda kullanılamayacağı, bunun aksine uluslararası hukuk ve değişik uygulamalarla sınırlandırıldığı anlamına gelmektedir. Bu çok yönlü karmaşık karşılıklı ilişkilerin diğer bir sonucu da uluslararası çevresel rejimin etkinliği için ilgili çevresel konunun yoğun bilimsel araştırmalara konu olması, sonuçlarının uluslararası kamuoyunda açıkça tartışılmasıdır. Çevre politikalarında zorlamanın uygun araç olmadığı ve bunun uluslararası arenada uygulanabilir olma zorluğundan hareketle, uluslararası çevre rejimleri nadiren, genellikle, ortak suları kapsayan bölgesel ya da ikili anlaşmalarda anlaşmazlıkların çözümünde zorlayıcı yöntemlere yer verebilmektedir. Saydamlık ve katılım, uluslararası çevresel rejimlerin önemli uygulama araçları arasında yer alsa da uygulamalar açısından bunları gerçekleştirecek örgütsel düzenleme gerekliliği hâlâ tartışılmaktadır. Ulusları iyi niyetli davranışa yönlendirmede hükümet 12

dışı örgütler, NGO lar başarılı faaliyet gösterseler de bunların başarısı yeterli bilginin, ilgililerin kullanımına açık olmasına ve rejim içerisinde karar alma sürecine katılımın güvence altında olmasına bağlıdır (IISD ve UNEP, 2000: 15-18). Ticaret anlaşmalarıyla ilgili diğer konu da serbest ticaret görüşmeleri öncesinde söz konusu anlaşmanın ekonomik etkileri kadar çevresel ve sosyal etkilerin değerlendirilmesidir. İlk kez 1994 tarihli OECD Bakanlar Konseyince tavsiye edilen ve sonrasında geniş uygulama alanı bulan ticari anlaşmaların çevresel değerlendirmesi ile, environmental assessment of trade agreements, ülkeler kalkınma önceliklerine uygun biçimde çevresel ve sosyoekonomik konuları yasal çerçevede detaylarıyla değerlendirmektedir. 3.1.3. Çevre Standartları, İşleme ve Üretim Metotları Ürünlerin hammadde aşamasından başlayarak, işleme, nakletme, satım, kullanım ve uzaklaştırma aşamalarına yönelik çevresel standartları beş başlık altında gruplandırmak mümkündür. Tablo 3: Çevresel Standartlar Çevresel kalite standartları, çevresel durumun tanımlanmasını amaçlamaktadır. Bu standartlar belli maddelerin hava, su ve topraktaki konsantrasyonunun ölçümü ile açıklanmaktadır. Bunlar, belli türler için korunması gereken popülasyon standartları biçiminde de olabilir. Emisyon standartları, yayılabilecek kesin emisyon miktarını tanımlamaktadır. Emisyon standartları, çevreye zararlı emisyonların daha üretilmeden önlenmesinin, üretim sonucunda çıkacak atık ve emisyonların yönetilme zorunluluğundan daha kolay ve akılcı olacağından hareketle üretim sürecine doğrudan etkisi önemli olan düzenlemelerdir. Ürün standartları, ürünün kullanımında ve son uzaklaştırımından doğabilecek çevresel zararların düşünülerek özelliklerinin belirlenmesidir. Kurşun içeren boyaların, kloraflorakarbon içeren aeresollerin kullanımının engellenmesi buna örnek gösterilebilir. Süreç ve üretim standartları, ürünlerin üretim sürecinin çevreye zarar vermeden işlemesini tanımlamaktadır. Dış ticarete konu olan mallarda bu standartların üretici ülkelerde uygulanması önem kazanmaktadır. Başarım standartları, çevresel değerlendirme gibi çevre yönetiminin gelişmesini sağlayıcı faaliyetlerin yerine getirilmesini kapsamaktadır. Kaynak: IISD ve UNEP, 2000, Environment and Trade: A Handbook, Canada, s. 10-11. Tüm bu standartların önemi: Üreticilerin, ticaret yapanların ve tüketicilerin sonuçta tüm toplumun, aldıkları ekonomik kararların çevreye olan etkilerini dikkate almalarının sağlanmasıdır. Diğer bir deyişle sektörler, çevre standartlarıyla, maliyet hesaplamalarında dışsal çevresel maliyetleri artık içselleştirmeye başlamaktadır. Son 13

çözümlemede ekonomik yapıda çevreye duyarlı faaliyetlerin ön plana çıkarak tercih edilmesi; buna karşın çevreye duyarsız gerçekleştirilen faaliyetlerin ise artık terk edilmesi dikkat çeken değişim olarak karşımıza çıkmaktadır. Çevre standartlarıyla ilgili önemli konu da kalkınmakta olan ülkelerde dikkat çeken kirlilik sığınakları, pollution haven, tezidir. Buna göre, serbest ticaret firmaları, kendilerine olumlu rekabet ortamı sağlayacak görece kirli olarak değerlendirilen işletme ve üretim metotlarını kullanmalarına olanak tanıyan, daha gevşek çevre standartlarına sahip gelişmekte olan ülkelere yönelecektir. Ancak, yapılan araştırmalarda, diğer yatırım ve maliyet faktörleri yanında çevresel maliyetlerin etkisinin çok daha az olduğu belirlenmiştir. Araştırmalar, bazı sektörlerde çevresel kontrol maliyetlerinin toplam yatırım maliyetlerinin sadece %2-3 lük kısmını oluşturduğunu göstermektedir (IISD ve UNEP, 2000: 44-45). Çevresel etiketleme programları, eco-labelling, ile çevre yönetim sistemi belgelendirilmesi şemaları da, environmental management system certification, bu başlık altında yer almaktadır. İyi düzenlenmiş çevresel etiketleme programı etkili bir çevre politikası aracı olduğu kadar tüketicilerin çevre bilincinin artmasına da katkı sağlamaktadır. Çevresel etiketleme programları gönüllü uygulansa da artık çoğu piyasada bir rekabet unsuru olmaktadır. Çevre yönetim sistemi şemaları, etiketler gibi belli ürünlerin çevresel etkileri yerine, firmanın önceden geliştirdiği çevresel ilke ve politikalarla değişik çevre konularını nasıl ele aldığıyla ilgilidir. ISO 14001 çevre yönetim sistem standardı uluslararası ölçekte bu tür bir şemadır. Sonuçta toplum, son tüketiciler olarak çevreye daha duyarlı oldukça çevreye duyarlı firmalara ve mallarına talep artmaktadır. Ancak, etiketleme örneğinde olduğu gibi, ülkelerin çevresel sektörler arasında belirledikleri ulusal öncelikler, uluslararası ticaret anlamında sorunlar yaratabilmekte, ticarete konu olan mallarla ilgili standartların kontrolü her ülkede teknik anlamda mümkün olmayabilmektedir (IISD ve UNEP, 2000: 47-48). 14

3.1.4. Sübvansiyonlar ve Tarım Çevreye zararlı yöntemlerle gerçekleştirilen üretime yapılan sübvansiyonlar, maliyetlerde yapay bir azalma sağlarken doğal kaynakların hızla yok olmasına neden olmaktadır. Kirletici sektörler ya da teknolojilere sağlanan sübvansiyonlar çevreci teknolojik alternatiflerin geliştirilmesi olasılıklarına da zarar vermektedir. Örneğin fosil yakıt ve nükleer enerji sektörlerine sağlanan yıllık 145 milyar$ sübvansiyon, güneş enerjisi gibi yenilenebilen enerji alanındaki araştırma ve geliştirme olanağından vazgeçilmesi anlamına gelmektedir. DTÖ, Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Önlemler Anlaşmasında tanınan çevre amaçlı bazı sübvansiyonlar için istisnâlar getirmektedir (IISD ve UNEP, 2000: 49-50). Bu kapsamda ticaret ve çevre ilişkisinde ticarete aşırı yük getirmeyen, firmalara çevresel düzenlemeleri yerine getirmede yardımcı, çevre korumaya yararlı olabilecek dikkatlice analiz edilmiş sübvansiyon sisteminin orta ve uzun dönemde geliştirilmesi gerekmektedir. Uluslararası tarımsal ticaret, sürdürülebilir kalkınma üzerine toprak kullanımı, su yönetimi, gübreleme ve kullanılan pestisitler gibi nedenlerle çevresel; kırdan kente göç ve diğer sorunlar bakımından ise sosyal etkileri bulunan diğer bir konudur. 3.2. Çevresel ve Ekonomik İçerikli İlişkiler Ticaret, çevre ve sürdürülebilir kalkınma birbirine çevresel ve ekonomik içerikli ilişkilerle de bağlıdır (IISD ve UNEP, 2000: 35-40). Örneğin ticaret, yeni teknolojilerle geliştirilen ürünlerle çevre korumaya katkı sağlamakta; Petrol kirliliğinin temizlenmesinde kullanılan materyaller; güneş enerjisiyle çalışan araçlar da bunlar arasında sayılabilmektedir. Ancak, diğer taraftan zararlı ve tehlikeli atıkların sınır ötesi taşınımı, tükenmekte olan bitki ve hayvan türlerinin çok daha kısa zamanda yok olmasında gibi konularda ticaret önemli çevresel riskler doğurabilmektedir. Ayrıca Çoğu zaman teknoloji etkileri olarak da adlandırılan ürün etkileri, teknoloji 15

transferlerini de kapsamaktadır. Serbest ticaretle firmalar, teknolojik modernleşmeyle gerçekleştirdikleri temiz üretimle daha rekabetçi olabilmektedir. Bunun aksi, çevreye zararlı ve daha az çevreci teknolojiyle de üretim yapılabilmesidir. Serbest ticaretten kaynaklanan teknolojik etkilerin bu anlamda olumlu ya da olumsuz niteliği piyasaların ve ülkelerin diğer özelliklerine bağlı kalmaktadır. Doğal kaynaklar, işgücü ve teknoloji veri kabul edildiğinde, ticaret ve ticaretin serbestleştirilmesi daha etkin ve rekabetçi ekonomik üretimi gerçekleştirmekte; sağlanan refah artışının ise her ölçekte çevre ve kalkınma üzerine olumlu etki yapacağı açıktır. Diğer taraftan daha fazla üretimin daha fazla çevresel zarar anlamına geldiği de açıktır. Yine serbest ticaret, ülke ekonomisinde olumlu ve/veya olumsuz olarak nitelenebilecek yapısal etkilere neden olmaktadır. Ticaret sonucunda sağlanan çevresel gelişmeler ülke ekonomisinde belli sektörlerin ön plana çıkmasına, yeni pazarların yaratılmasına, diğer yandan, doğal kaynaklara bağımlı ya da kirletici teknolojilerle üretim yapan ülkelerde ise bu tür endüstrilerin ülke ekonomisinde daha fazla ağırlık kazanmasına neden olmaktadır. Bu kapsamda ülkeler için ticaretin serbestleştirilmesiyle ortaya çıkacak çevresel ve ekonomik yapısal etkilerin niteliğinde zamanlama önemli faktördür. Doğru zamanda doğru politikalarla olumlu etkilerin, aksi durumda kendisiyle baş edilmesi zor çok daha olumsuz sonuçların ortaya çıkacağı gerçektir. 3.3. Dünya Ticaret Örgütü Uluslararası ticaret rejiminin temelleri, II. Dünya Savaşı sonrası ülkelerin hem kendi ekonomilerinin hem de dünya ekonomisinin kalkınmasında uluslararası ticaretin önemini kavrayarak bunu çok taraflı kurallara bağlama gereksinimi duymalarına kadar dayanmaktadır. Bu amaçla l947 yılında 23 ülkenin katılımıyla, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması, General Agreement on Tariffs and Trade, GATT, imzalanmış; söz konusu anlaşma 1948 de yürürlüğe girmiştir. II.Dünya Savaşı sonrasında 16

uluslararası ticaret sisteminin kurumsal yapısı olarak oluşturulmaya çalışılan Uluslararası Ticaret Örgütü hayata geçirilememiş, yerini yeni bir örgütten ziyade bir anlaşma olan ve sekretaryasından başka kurumsal yapısı bulunmayan GATT a bırakmıştır. Ticaret rejimini düzenlemede GATT, iki önemli unsur belirlemiştir. Birincisi, gümrük vergilerin azaltılması ve/veya ortadan kaldırılmasına yönelik düzenlemeler; ikincisi, ticaretin önündeki diğer zorlukların, tarife dışı engellerin önlenmesi ve/veya ortadan kaldırılmasıyla ilgili yükümlülüklerin geliştirilmesidir. Bu amaçların gerçekleştirilmesinde 1948-1994 döneminde sekiz görüşme Roundu gerçekleştirilmiştir. Uluslararası ticaret kurallarının kapsamını önemli ölçüde genişleten bu görüşmelerin sonuncusu, 1994 te tamamlanan ve DTÖ nün kurulmasıyla sonuçlanan Uruguay Round müzakereleridir. Bu görüşmelerde hizmet ticaretinin önemi vurgulanmış, uzun yıllar uluslararası kurallar dışında, ülkelerin çok değişik ve karmaşık ulusal mevzuatlarına göre yürütülen hizmetler sektörü uluslararası müzakere sürecine dahil edilmiştir (Bkz. Güran, 2002: 24-35). 4. DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ VE ÇEVRE DTÖ, Uruguay Round müzakereleri sonucunda 15 Nisan 1994 de Marakeş de imzalanan ve 1 Ocak 1995 de yürürlüğe giren Nihai Senet içerisinde yer alan DTÖ Kuruluş Anlaşması ile kurulmuştur. DTÖ Kuruluş Anlaşması, ekleriyle birlikte 29 adet yasal metinden oluşmaktadır. Bunların yanı sıra 25 adet bildirim, karar ve mutabakat metninde DTÖ üyelerinin yükümlülükleri belirtilmektedir. DTÖ, üye ülkelerin hayat standartlarını ve gelirlerini yükseltmeyi, tam istihdama ulaşmayı, üretim ve ticareti yaygınlaştırmayı ve dünya kaynaklarının en uygun kullanımını amaçlamaktadır. Örgüt, sürekli kalkınma için dünya kaynaklarının optimal kullanımının zorunlu olduğunu 17

belirtirken, farklı ekonomik kalkınma düzeyindeki ülkelerin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde çevrenin korunması gerektiğini de vurgulamaktadır. 4.1. Dünya Ticaret Örgütünün Yapısı DTÖ şu organlardan oluşmaktadır (IISD ve UNEP, 2000: 21-24; DTM, 2003a): Bakanlar Konferansı, ministrial conference: Üye ülkelerin uluslararası ticaretle ilgili bakanlarından oluşan, en yüksek karar organı olarak örgütün stratejik kararlarını ve organların uzlaşmaya vardıkları nihai kararları alan organıdır. En az iki yılda bir toplanan bakanlar Konferansında oylama ile karar alınsa da genelde kararlarında oydaşma esastır. Mayıs 2000 itibariyle 141 farklı üye ülkenin bakanlarından oluşan konferansta karar alma oldukça zor süreçlerde gerçekleşmektedir. Genel Konsey, general council: Genelde büyükelçi düzeyinde tüm üye ülkelerin kıdemli üyelerinden oluşur. Olağan ve günlük işleri örgütün merkezi Cenevre de yerine getirir. Uygulamada Konsey, anahtar karar alma mekanizması biçiminde çalışmakta, örgüt içindeki çoğu organ Konseye doğrudan rapor vermek durumundadır. Ticaret Politikalarını Gözden Geçirme Organı, trade policy review body: Uruguay Roundu sonucu tüm üye ülke temsilcilerinden oluşan, üye ülkelerin ticaret politikalarını ve uygulamalarını periyodik olarak inceleyen organdır. Anlaşmazlıkların Halli Organı, dispute settlement body: Tüm üye ülke temsilcilerinden oluşan, örgütün tüm anlaşmalarından doğan uyuşmazlıkların çözümü ve alınan kararların uygulanması amacıyla çalışan organdır. Anlaşmazlıklar, her olay için seçilen paneller ve 1994 yılında oluşturulan temyiz organı, appellate body, tarafından çözülür. Bu süreçler her üye ülke için zorunlu ve bağlayıcıdır. Temyiz organının verdiği nihai kararlar ancak Anlaşmazlıkların Halli Organının oy birliği ile değiştirilebilir. Mal ve Hizmet Ticareti Konseyleri, councils on trade in goods and trade in services: Genel Konseyin emrinde çalışan yine tüm üyelerden oluşan organlardır. Mal ve hizmet ticaretinde özgün anlaşmaların işlemesini gözetmekle görevlidirler. 18

Bunun yanında, çalışma alanı sadece fikri mülkiyet haklarının ticaretle ilgili konularını kapsayan, Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Konseyi de bulunmaktadır. Ticaret ve Kalkınma Komitesi ile Ticaret ve Çevre Komitesi, committee on trade and development and committee on trade and environment: 1994 tarihli Marakeş mutabakatı ile oluşturulan ve halen çalışmakta olan komitelerden sadece ikisidir. Ticaret ve kalkınma komitesi, 1965; ticaret ve çevre komitesi ise 1971 yılında kurulmuştur. Ancak, ticaret ve çevre komitesi 1992 yılına kadar toplanamamıştır. Komiteler, ticaret ile ilgili kalkınma ve çevre ilişkisi üzerinde özellikle de sürdürülebilir kalkınma konuları üzerinde ticari kuralları kapsayıcı niteliği olmadan sadece tartışma ortamı biçiminde çalışmaktadır. Sekreterlik ve Genel Direktörlük, secretariat and director general: Üye ülkelerce seçilen genel direktör, sekretaryayı oluşturan 550 personeliyle yasal karar alma yetkisi olmadan, örgütün yönetimini Cenevre den gerçekleştirir. DTÖ bütçesi, üyelerin gerçekleştirdikleri toplam ticaretleri esas alınarak belirlenen katkı paylarından oluşmaktadır. 4.2. DTÖ Ticaret ve Çevre Komitesi Çevrenin korunması, sanayi kirliliği ve ticari kurallar GATT kapsamında kurumsal anlamda ilk kez 1971 tarihinde kurulan Çevre Önlemleri ve Uluslararası Ticaret Çalışma Grubu ile ele alınmıştır. Grup, ancak, 1991-1994 döneminde toplanarak çok taraflı çevre anlaşmalarında yer alan ticari kurallar, ticari etkileri olan ulusal çevre düzenlemeleri, çevresel paketleme ve etiketleme kuralları gibi konuları görüşmüştür. 14 Nisan 1994 tarihinde Marakeş te alınan ticaret ve çevreye ilişkin kararda çok taraflı ticaret rejimi korunurken sürdürülebilir kalkınmanın desteklenmesinin çelişki doğurmayacağı; ancak bunun çok taraflı ticaret rejiminin yetkilerini aşamayacağı belirtilmiştir. 31 Ocak 1995 tarihli Genel Konsey toplantısında ise görevi sürdürülebilir kalkınmanın desteklenmesi amacıyla sistemin açık, ayrımcı olmayan esaslarına uygun 19

değişiklikler yapılmasına ilişkin önerilerin geliştirilmesi olan Ticaret ve Çevre Komitesi kurulmuştur (DTM, 2002: 1). Komite, ticaret ve çevre ilişkisini tartışma gündeminin çerçevesini geliştirdiği on maddelik çalışma programıyla çizmiştir (Bkz. Tablo 4): Tablo 4: DTÖ Ticaret ve Çevre Komitesi Çalışma Programı Ticaret ve Çevre Komitesi tartışmaları için on maddelik gündeme sahiptir: 1. Çok taraflı anlaşmalarda çevresel amaçlar için kullanılan ticari kurallar önlemler arasındaki ilişkiler. 2. Ticari kurallar ile ticaretin etkileri konusundaki çevre politikaları ilişkisi. 3. a) Ticari kurallar ile çevresel vergi ve fiyatlar arasındaki ilişkiler. b) Ticari kurallar ile ürünlerin paketlenme, etiketlenme ve geri kazanım standartlarını kapsayan çevresel düzenlemeler arasındaki ilişkiler 4. Çevresel amaçlar için kullanılan ticari ölçütlerin saydamlığıyla ilgili ticari kurallar ve ticari etkileri olan çevre politikaları. 5. Çok taraflı anlaşmalardaki düzenlemeler ile DTÖ nün anlaşmazlıkların çözümü mekanizmaları arasındaki ilişki. 6. Kalkınmakta olan ülkelerin ihracatına, piyasalara girişlerinde engel olabilecek çevresel sınırlılıklar potansiyeli ile ticari kısıtlamaların kaldırılmasıyla ortaya çıkacak çevresel fayda potansiyelinin araştırılması. 7. Yurtiçinde yasaklanan malların ihracı konusu. 8. Çevre ve Ticaretle bağlantılı fikri mülkiyet hakları anlaşması ilişkisi. 9. Çevre ve hizmet ticareti ilişkisi. 10. Diğer organizasyonlar ile DTÖ ilişkileri. Kaynak: IISD ve UNEP, 2000, Environment and Trade: A Handbook, Canada, s. 25. 4.3. Çevre ile İlgili Başlıca DTÖ Anlaşmaları Sınır ötesi çevre sorunlarının çözümünde, çok taraflı ticaret rejiminin keyfi ayrımcılık ve gizli korumacılık riski nedenleriyle olumsuz etkilenebilmesinden dolayı, tek taraflı önlemler yerine çok taraflı küresel ya da bölgesel önlemler daha fazla kabul görmektedir. Çok taraflı çevresel anlaşmalarda yer alan ticari düzenlemeler ile GATT kuralları arasındaki olası çatışmalar, ayrımcı olmama, en çok gözetilen ülke kaydı ve ulusal muamele ilkelerine aykırı olabilecek ticari yaptırımları bünyelerinde barındırabilmelerinden kaynaklanmaktadır. Komite çalışmalarında ortaya çıkan yaklaşım, çok taraflı çevresel anlaşmalardan sadece çok küçük kısmının, 200 anlaşmadan sadece 20 si, ticari önlem içerdiğinden bunun abartılmaması gerektiği yönündedir. DTÖ bünyesinde ticaret ve çevreyle ilgili konuları içeren başlıca anlaşmalar: Gümrük tarifeleri ve ticaret genel anlaşması, GATT, ticarette teknik engeller anlaşması, TBT, ile sağlık ve bitki sağlığı önlemlerinin uygulanmasına ilişkin 20