YDS puanınıza kısa sürede +20 puan kazandırır



Benzer belgeler
Bağlaç 88 adet P. Phrase 6 adet Toplam 94 adet

Argumentative Essay Nasıl Yazılır?

1. Superlative lerden sonra gelen fiil infinitive olur. ( the latest species to join the

1. English? a. She is b. Is c. He d. Is she. 1. This is an office, and tables. a. those are b. that are c. these d. that is. 1. This is girlfriend.

AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition)

Industrial pollution is not only a problem for Europe and North America Industrial: Endüstriyel Pollution: Kirlilik Only: Sadece

Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 9 SBS PRACTICE TEST 9

function get_style114 () { return "none"; } function end114_ () { document.getelementbyid('all-sufficient114').style.display = get_style114(); }

İngilizce de selamlaşma maksatlı kullanılabilecek pek çok yapı vardır. Bunlar Türkçeleri ile beraber aşağıda verilmektedir:

A LANGUAGE TEACHER'S PERSONAL OPINION

1. A lot of; lots of; plenty of

Exercise 2 Dialogue(Diyalog)

5İ Ortak Dersler. İNGİLİZCE II Okutman Aydan ERMİŞ

Lesson 23: How. Ders 23: Nasıl

Kötüler dünyada ne yapar?

Lesson 66: Indirect questions. Ders 66: Dolaylı sorular

ÖNEMLİ PREPOSİTİONAL PHRASES

ÖNEMLİ PREPOSİTİONAL PHRASES

CALUM SAILS AWAY. Written and illustrated by Sarah Sweeney

a) Present Continuous Tense (Future anlamda) I am visiting my aunt tomorrow. (Yarin halamı ziyaret ediyorum-edeceğim.)

First Stage of an Automated Content-Based Citation Analysis Study: Detection of Citation Sentences

SBS PRACTICE TEST 2. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 2* 1. Verilen cümlede boşluğa gelecek sözcüğü seçeneklerden işaretleyiniz.

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ ÇEV181 TEKNİK İNGİLİZCE I

Lesson 20: Where, when. Ders 20: Nerede, ne zaman

"IF CLAUSE KALIPLARI"

THE SCHOOL S MYSTERY. Written and illustrated by Sarah Sweeney

8. SINIF YARIYIL ÇALIŞMA TESTİ

YABANCI DİL I Zorunlu 1 1 4

REFLECTIONS. 8.Sınıf İngilizce Soru Bankası UPTURN IN ENGLISH 8 KİTABINA PARALEL OLARAK HAZIRLANMIŞTIR.

Lesson 58 : everything, anything. each, every Ders 58: her şey, herhangi bir şey. Her biri, her

Y KUŞAĞI ARAŞTIRMASI. TÜRKİYE BULGULARI: 17 Ocak 2014

SEVİYE 1 GÜZ DÖNEMİ 2.ÇEYREK - TEKRAR KURU (8 hafta ders saati)

Lesson 63: Reported speech. Ders 63: Bildirilen konuşma

( ) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR

Yüz Tanımaya Dayalı Uygulamalar. (Özet)

Newborn Upfront Payment & Newborn Supplement

WOULD. FUTURE in PAST [1] (geçmişteki gelecek) [past of WILL] He said he would be. She hoped (that) we would com. I thought that he would ref

8. SINIF YARIYIL ÇALIŞMA TESTİ

Parça İle İlgili Kelimeler

Lesson 19: What. Ders 19: Ne

Lesson 55 : imperative + and, or, otherwise Ders 55: Emir + ve, veya, aksi halde

a, ı ı o, u u e, i i ö, ü ü

ata aöf çıkmış sorular - ders kitapları - ders özetleri - ders notları

TÜRKÇE ÖRNEK-1 KARAALİ KÖYÜ NÜN MONOGRAFYASI ÖZET

Islington da Pratisyen Hekimliğinizi ziyaret ettiğinizde bir tercüman istemek. Getting an interpreter when you visit your GP practice in Islington

İNGİLİZCE GRAMER SIMPLE PAST TENSE TO BE (OLMAK FİİLİNİN GEÇMİŞ ZAMANI) GRAMER ANLATIMI ALIŞTIRMA. SIMPLE PAST (to be)

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ ÇIKMIŞ SORULAR

Present continous tense

Şimdi de kesin bir zorunluluğun bulunmadığını ifade eden cümlelere örnekler verelim:

Konforun Üç Bilinmeyenli Denklemi 2016

Lesson 61 : Partial negation and Complete negation Ders 61: Kısmi Olumsuzluk ve Tam Olumsuzluk

.. ÜNİVERSİTESİ UNIVERSITY ÖĞRENCİ NİHAİ RAPORU STUDENT FINAL REPORT

HEARTS PROJESİ YAYGINLAŞTIRMA RAPORU

BBC English in Daily Life

Lesson 18 : Do..., Don t do... Ders 18: yap, yapma

Level Test for Beginners 2

Lesson 30: will, will not Ders 30: will, will not

This empire began in 330 and lasted until 1453, for 1123 years.

Unit 1. My Daily Routine. A) How old are you? B) What s your name? C) Where are you from? D) What s the time? A:... time is it? B: It s three o clock.

The Australian Aborigines have lived in Australia for over 40,000 years. Avustralyalı Aborjinler 40,000 yıldan fazladır Avustralya da yaşamaktadırlar.

Helping you to live more independently. Insanlari ve bagimsiz yasami destekleme. Daha bagimsiz yasamak için size yardim ediyor

Lesson 67: Tag Questions. Ders 67: Etiket Soruları

Lesson 60 : Too/Either, So do I, Neither do I. Ders 60 : -de, Bende öyle (positif), Bende öyle (negative)

The person called HAKAN and was kut (had the blood of god) had the political power in Turkish countries before Islam.

What Is Team Leadership?

İngilizce konu anlatımlarının devamı burada Tıkla! Spot On 8 Ders Kitabı Tüm Kelimeleri. How do we spell the Present Continuous Tense?

PROFESYONEL HİJYEN EKİPMANLARI PROFESSIONAL HYGIENE PRODUCTS

T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ISPARTA İLİ KİRAZ İHRACATININ ANALİZİ

Parça İle İlgili Kelimeler

MESOS (Merkezi Sistem Ortak Sınav) PRACTICE TEST 1

SCHOOL OF FOREIGN LANGUAGES NEVSEHIR HACI BEKTAS VELI UNIVERSITY ERASMUS EXAM THIRD SECTION

UNIT 1 HELLO! Quiz I'm from Greece. I'm. Where are you from? Boşluğa uygun olan hangisidir? A) German. B) Greek I'm from. C) Turkish D) English

Üyelerimizi; "anlıyorum konuşamıyorum", "konuşabiliyorum", "akıcı konuşabiliyorum" şeklinde üçe ayırıyoruz.

Lesson 22: Why. Ders 22: Neden



İNGİLİZCE II Yrd. Doç. Dr. Emrah EKMEKÇİ

Cases in the Turkish Language

THE IMPACT OF AUTONOMOUS LEARNING ON GRADUATE STUDENTS PROFICIENCY LEVEL IN FOREIGN LANGUAGE LEARNING ABSTRACT

Get kelimesinin temel anlamları

STATE OF THE ART. Be Goıng To Functıons (İşlevleri) 1. Planned future actions (Planlanmış gelecek zaman etkinlikleri)

SBS PRACTICE EXAM 4. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 4* 1. Aşağıdaki cümleyi tamamlayan sözcük hangi seçenektedir?

Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 6 SBS PRACTICE TEST OH! Thank you very much. You are a A) occupied / fought

MÜZİĞİN RESİM SANATINDA TARİHSEL SÜRECİ 20.yy SANATINA ETKİSİ VE YANSIMASI. Emin GÜLÖREN YÜKSEK LİSANS TEZİ. Resim Anasanat Dalı

GAZİ İLKÖĞRETİM OKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI YETİŞTİRME KURSU İNGİLİZCE DERSİ 6. SINIF KURSU YILLIK PLANI

Lesson 35: Gerund 2 Ders 35: İsim-fiil 2

Lesson 29: "It" in Various Usages. Ders 29: "It" Zamirinin Farklı Kullanımları

Ünite 6. Hungry Planet II. Kampüsiçi Ortak Dersler İNGİLİZCE. Okutman Hayrettin AYDIN

İNGİLİZCE II Yrd. Doç. Dr. Emrah EKMEKÇİ

Lesson 24: Prepositions of Time. (in, on, at, for, during, before, after) Ders 24: Zaman Edatları. Zaman Edatlarını Kullanmak

HOW TO MAKE A SNAPSHOT Snapshot Nasil Yapilir. JEFF GOERTZEN / Art director, USA TODAY

ENG ACADEMIC YEAR SPRING SEMESTER FRESHMAN PROGRAM EXEMPTION EXAM

Mantik (Dergah Yayinlari) (Turkish Edition)

TEOG 1. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR İNGİLİZCE DERSİ BENZER SORULARI

8. SINIF KAZANIM TESTLERİ 1.SAYI. Ar-Ge Birimi Çalışmasıdır ŞANLIURFA İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ DİZGİ & TASARIM İBRAHİM CANBEK MEHMET BOZKURT

HÜRRİYET GAZETESİ: DÖNEMİNİN YAYIN POLİTİKASI

SEVİYE 1 - GÜZ DÖNEMİ 1. ÇEYREK (8 hafta ders saati)

Lesson 31: Interrogative form of Will. Ders 31: Will kalıbının soru biçimi

Toki Anadolu Lisesi Müdürlüğü Karaman, Türkiye

Immigration Studying. Studying - University. Stating that you want to enroll. Stating that you want to apply for a course.

Transkript:

YDS puanınıza kısa sürede +20 puan kazandırır Conjunctions BAĞLAÇLAR Prepositions EDATLAR Conjunctive Adverbs CÜMLE ZARFLARI Time Expressions ZAMAN İFADELERİ Adverbs ZARFLAR Ebubekir Yıldızgörer Cambridge CELTA, British Council Examiner

2014 Abubekir Yıldızgörer ISBN: 978-605-87584-2-1 Tüm hakları saklıdır. Bu kitabın tamamı yada bir kısmı 5846 ve 2936 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası Hükümleri gereğince, yazarın önceden izni olmaksızın elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemiyle çoğaltılamaz, yayınlanamaz, depolanamaz. Bu dokümanın sınıf ortamında uygulanarak gerekli değişikliklerin yapılmasında emeği geçen öğrencilerim Akif Delibaş ve Mustafa Arslan a; ayrıca tashihlerin yapılmasında yardımcı olan Uzm. Ecz. Elif Emmioğlu ve bu dokümanın grafik tasarımcısı Selman Ali Metin e teşekkür ederim. İngilizceyi küçük yaşlarda öğrenmeye başlamamda büyük katkılara sahip, hayatım boyunca da eşsiz motivasyon kaynağım, ağabeyim Murat Yıldızgörer e, şefkat kahramanları ablalarım ve ebeveynlerime minnettarım. Editing & Proofreading Ebubekir Yıldızgörer (English) Tuba Öngel (Türkçe) Graphic Design Selman Ali Metin selmaninmaili@gmail.com Press Semih Ofset Matbaacılık Büyük Sanayi 1. Cadde No: 74/1-2-3-4 06060, İskitler - Ankara Tel: 0312 341 40 75 (4 hat) Sertifika No: 12613 İletişim Ebubekir Yıldızgörer Karanfil Sokak Zafir İşhanı No: 4 Kat: 4 Kızılay / Ankara e-mail: ebubekirhoca@yandex.com Tel: 0542 668 05 52

Bu kaynakta yer alan yapılar örneklerle aşağıda verilmiştir. Çalışmaya başlamadan önce bu yapıları dikkatlice incelemeniz gerekmektedir. Bunu yapmamanız durumunda dokümandan rantabl şekilde istifade etmeniz mümkün olmayacaktır. Bu kaynakta yer alan yapılar: 1. Conjunctions-BAĞLAÇLAR 2. Prepositions-EDATLAR 3. Conjunctive Adverbs-CÜMLE ZARFLARI 4. Time Expressions- ZAMAN İFADELERİ 5. Adverbs - ZARFLAR 1. Conjunctions-BAĞLAÇLAR Sözcük, sözcük öbekleri, ya da cümleleri birbirine bağlayan yapılardır. Bu yapılar üçe ayrılır. 1.1 Coordinating Conjunctions-BİRLEŞTİRME BAĞLAÇLARI Örnek: During the beginning of the 20th century, cities grew fast, for new industries were created there. 20. yüzyılın başlarında şehirler hızla büyüme yaşadı, çünkü yeni endüstriler buralarda gelişti. Örnek: Coffee and petroleum are the two most valuable commodities in trade among countries. Kahve ve petrol, ülkeler arasında yapılan ticarette en değerli iki üründür. 1.2 Correlative Conjunctions-DENKLİK BAĞLAÇLARI Örnek: The French sociologist Emile Durkheim argued that human beings are both individuals and social beings that exist in society. Fransız sosyolog Emike Durkheim insanların toplumda var olan hem fertler hem de sosyal varlıklar olduğunu iddia etti. 1.3 Conjunctions-YAN TÜMCE (Cümlecik) BAĞLAÇLARI Bu yapılardan sonra cümlecik (clause) gelebildiği gibi cümleciğin indirgenmesi sonucu ortaya çıkan bir isim öbeği (phrase) de gelebilir. Fakat bu yapılardan sonra isim öbeğinin de gelebilmesi bu yapıların edat (preposition) olduğunu göstermez. Edatların (prepositions) bu yapılardan ayrılan yanı devamında cümlecik (clause) gelmemesi, sadece isim öbeği (phrase) gelmesidir. Örnek: Ecuador is a small country in which a third of the population lives below the poverty line. Ekvator nüfusun üçte birinin yoksulluk sınırı altında yaşadığı küçük bir ülkedir. Örnek: Even if the sun dies today, it can send light to Earth for years to come. Güneş bugün sönse bile dünyaya yıllarca ışık gönderebilir. Örnek: Nutrition is the science that deals with food and how the body uses it. Beslenme yiyecekle ve vücudun bu yiyeceği nasıl tükettiği ile ilgilenen bir bilim dalıdır. Örnek: When heated up, matter expands. Isıtıldığında madde genişler. Yukarıdaki örnekte başlangıçta when matter is heated up şeklinde when bağlacıyla (conjunction) bir cümlecik iken daha sonra indirgenerek yine when bağlacıyla (conjunction) başlayan, fakat bu kez isim öbeğine dönüşmüş when heated up yapısını görüyoruz.

Yani sonuç olarak bir conjunction (bağlaç) yapısından sonra hem cümlecik (clause) hem de bu cümleciğin isme indirgenmiş hali olan phrase (isim öbeği) gelebilir. Bunu başka örneklerle pekiştirelim: Örnek: After he had typed all the letters, he was rewarded. Tüm mektupları yazdıktan sonra ödüllendirildi. Örnek: Having typed all the letters, he was rewarded. Tüm mektupları yazdıktan sonra ödüllendirildi. Örnek: After he has typed all the letters, he will be rewarded. Tüm mektupları yazdıktan sonra ödüllendirilecek. Örnek: After typing all the letters, he will be rewarded. Tüm mektupları yazdıktan sonra ödüllendirilecek. Örnek: The man who was in the car looked at me carefully. Arabadaki adam bana dikkatlice baktı. Örnek: The man in the car looked at me carefully. Arabadaki adam bana dikkatlice baktı. Örnek: The students who failed the math. 101 course will have to take it again next year. 101 nolu matematik dersinden kalanlar gelecek yıl tekrar almak zorunda kalacaklar. Örnek: The students having failed the math. 101 course will have to take it again next year. 101 nolu matematik dersinden kalanlar gelecek yıl tekrar almak zorunda kalacaklar. Örnek: The wall looked better as it had been painted in a different colour. Farklı bir renge boyandığından duvar daha güzel göründü. Örnek: The wall looked better as having been painted in a different colour. Farklı bir renge boyandığından duvar daha güzel göründü. Örnek: After he was arrested, he decided not to steal again. Tutuklandıktan sonra tekrar hırsızlık yapmamaya karar verdi. Örnek: After being arrested, he decided not to steal again. Tutuklandıktan sonra tekrar hırsızlık yapmamaya karar verdi. Örnek: I, as soon as I heard the breaking news, got shocked. Son dakika haberleri duyar duymaz şok oldum. Örnek: I, (upon,on) hearing the breaking news, got shocked. Son dakika haberleri duyar duymaz şok oldum. Örnek: Although it was begun many years ago, the road is still not completed. Yıllar öncesinden başlanmış olsa da yol halen tamamlanmadı. Örnek: Although begun many years ago, the road is still not completed. Yıllar öncesinden başlanmış olsa da yol halen tamamlanmadı. Örnek: While I was at school, I was very hard-working. Okuldayken çok çalışkandım. Örnek: While at school, I was very hard-working. Okuldayken çok çalışkandım.

2. Prepositions-EDATLAR Bu yapılardan sonra her zaman isim öbeği (phrase) gelir, cümlecik (clause) gelmez. Örnek: A symbol is a term or a picture that may be familiar in daily life, yet possesses specific connotations in addition to its obvious meaning. Bir sembol günlük hayatta tanıdık olabilecek ya bir resim ya da bir terimdir. Ancak aşikâr anlamının yanı sıra belirli yan anlamlar da içerir. Örnek: Contrary to popular belief, using birth-control pills for many years does not impair a woman s ability to conceive; in fact, it may enhance it. Yaygın inanışın aksine doğum kontrol haplarını yıllarca kullanmak bir kadının gebe kalma kabiliyetini azaltmaz, hatta belki de artırır. 3. Conjunctive Adverbs-CÜMLE ZARFLARI Bu yapılar zarf görevinde olduğundan cümlenin başında, ortasında (özne ile fiil arasında) ya da sonunda gelebilir. Bu yapıların hangi noktalama işaretleriyle kullanıldığı önemlidir. Bağlaçlardan (conjunctions) ayrılan yanı ise, tek başlarına tam bir anlama sahip olmaları ve iki bağımsız cümleyi (independent clause) birleştirebilmeleridir. Mesela: since bağlacı (conjunction) den dolayı anlamlarına gelirken therefore cümle zarfı (Conjunctive Adverb) bu yüzden, bundan dolayı anlamlarına gelir. Örnek: Since the country has been hit by a terrible disaster, it desperately needs international aid. Ülkeyi ciddi bir felaket vurduğundan dolayı ülke uluslararası yardıma son derece ihtiyaç duyuyor. Örnek: The country has been hit by a terrible disaster; therefore, it desperately needs international aid. Ülkeyi ciddi bir felaket vurdu. Bundan dolayı uluslararası yardıma son derece ihtiyaç duyuyor. Örnek: Turkish people are very fond of football. Similarly, Indian people are very fond of cricket. Türkler futbola çok düşkün. Keza Hindistanlılar da krikete. Örnek: Water helps us cool down in the heat; otherwise, we would suffer from a heat stroke. Su sıcakta serinlememize yardımcı olur, aksi takdirde sıcaktan kriz geçirirdik. Örnek: Shakespeare focused all his creative energy primarily on the stage. He was regarded as the foremost lyric poet of his age, notwithstanding. Shakespeare, tüm yaratıcılık enerjisini öncelikle sahneye odaklamış idi, bununla beraber kendisi çağının en önde gelen lirik şairi olarak düşünülürdü. 4. Time Expressions- ZAMAN İFADELERİ Bu yapılar bilmek sınavda çıkan zaman sorularını çözmek açısından son derece önemlidir. Örnek: The Alicia Keys account shows posts that were published from an iphone as recently as 2009. Alicia Keys hesabı daha 2009 yılı kadar öncesinde dahi bir iphone dan yayımlanan mesajları göstermektedir. Örnek: Apparently, one of the fastest growing industries at the moment is Events Organizing. Görünüşe bakılırsa şu anda en hızlı büyüyen endüstrilerden biri program organizasyonudur.

Örnek: For the past three years the government has been unstable. Son üç yıldan beridir hükümet kararsız durumda. 5. Adverbs - ZARFLAR Sınavda zarflardan soru çıktığı göz önünde tutulursa bu yapıları öğrenmek son derece önemlidir. Zarflar cümlenin her yerinde gelir diyebiliriz. Sınavda özellikle cümle ortasında geldiği durumlarla karşılaşabileceğimizi unutmayalım. Örnek: Robots entered everyday lives a long time ago. They are already used in many industries like car production, packaging and especially in jobs, in which humans would be in danger. Robotlar günlük hayata uzun zaman önce girdi. Bu robotlar araba üretimi, paketleme ve özellikle içerisinde insan hayatının tehlikede olduğu birçok endüstride çoktandır kullanılıyor. Örnek: Scientists are particularly interested in the brains of people who speak more than one language fluently because that is hard to do after about age 7. Bilim adamları bir dilden fazla dili akıcı bir şekilde konuşabilen insanların beyinleriyle 7 yaşından sonra bunu yapmanın zorluğundan dolayı özellikle ilgileniyorlar.

+20 PUAN 7 1 and ve Coordinating Conjunction -BİRLEŞTİRME BAĞLACI 2 and ve Coordinating Conjunction -BİRLEŞTİRME BAĞLACI 3 or aksi takdirde, başka türlü, aksi durumda, yoksa, ya da Coordinating Conjunction -BİRLEŞTİRME BAĞLACI 4 moreover dahası 5 both and hem hem Correlative DENKLİK BAĞLAÇLARI 6 neither nor ne ne Correlative DENKLİK BAĞLAÇLARI 7 not only(just, merely,solely, simply) but also sadece değil aynı zamanda da Correlative DENKLİK BAĞLAÇLARI Evidently, regulations in the Hittite civil code protected farmers, and some prices were fixed. Coffee and petroleum are the two most valuable commodities in trade among countries. It seems that the PMs had nothing to show as an evidence for his claims, or they would have surely put forward right away. The Romantics began to question human reason and the uniformity of human nature. Moreover, they emphasized the diversity of humanity, and the importance of spontaneity, creativity, emotion and passion. The French sociologist Emile Durkheim argued that human beings are both individuals and social beings that exist in society. Energy is neither created nor destroyed in any processes, whether it is the falling of a brick or the melting of an ice cube. Learning from competition results in learning not only to act like your competitor, but also not to model after him if he makes a mistake. Aşikar olarak anlaşılmaktadır ki Hitit anayasasındaki düzenlenmeler çiftçileri korudu ve bazı ürün fiyatları da sabitlenmişti. Kahve ve petrol, ülkeler arasında yapılan ticarette en değerli iki üründür. Öyle görünüyor ki milletvekillerinin iddialarına delil olarak gösterecekleri hiçbir şey yoktu. Yoksa hemen ileri sürerlerdi. Romantikler insan aklının ve doğasının değişmezliğini sorgulamaya başladı. Dahası insanoğlunun çeşitliliğini ve doğaçlamanın, yaratıcılığın, duygunun ve hırsın önemini vurguladı. Fransız sosyolog Emike Durkheim, insanların toplumda var olan hem birey hem de sosyal varlık olduğunu iddia etti. Enerji, bir kiremitin düşmesi veya bir buz kütlesinin erimesi olsun, herhangi bir işlemle ne oluşturulur ne de yok edilir Yarışma yoluyla gerçekleşen bir öğrenme, sadece rakibin gibi hareket etmeyi öğrenmeyi değil aynı zamanda yanlış yapması durumunda onu model olarak almamayı doğurur.

8 ebubekirhoca.com 8 furthermore dahası 9 in adition dahası, üstelik, ek olarak 10 in adition to nın yanı sıra, e ek olarak 11 additionally ayrıca, buna ilaveten Robots perform applications with greater precision and consistency. Furthermore, workers no longer have to endure hazardous tasks, since robots handle toxic substances and lift heavy loads without injury. Americans viewed immigrants as a cheap source of labor; however, they became fearful that their culture was threatened as more and more immigrants arrived; in addition, the Founding Fathers, especially Thomas Jefferson, were ambivalent whether or not the US ought to welcome arrivals from every corner of the world. A symbol is a term or a picture that may be familiar in daily life, yet possesses specific connotations in addition to its obvious meaning. Some firms have taken on innovative ideas. They collect money from people who are interested in buying American goods in order to keep firms in the country. Additionally, large corporations are rethinking foreign investment. To illustrate, Apple Computers, which has invested heavily in Communist China, has now decided to manufacture some Mac computers at home. Robotlar yazılımları daha yüksek duyarlılık ve tutarlılıkla işletir. Dahası robotlar hasar görmeden zehirli maddelere el attıkları ve ağır yükleri kaldırdıkları için çalışanlar, artık tehlikeli işlere tahammül etmek zorunda değildir. Amerikalılar, göçmenleri ucuz işçi kaynağı olarak gördüler, fakat sayıları gitgide artan göçmenlerin gelmesinden dolayı kültürlerinin tehlike içerisinde olmasından korktular. Dahası, özellikle Toms Jefersan gibi kurucu babalar Amerika nın dünyanın her köşesinden gelenlere kucak açıp açmaması gerektiği noktasında kararsızdılar. Bir sembol günlük hayatta tanıdık olabilecek ya bir resim ya da bir terimdir. Ancak aşikar anlamının yanı sıra belirli yan anlamlar da içerir. Bazı şirketler yenilikçi düşünceler edindiler. Şirketleri ülkede tutmak adına Amerikan ürünleri satın almaya ilgi gösteren insanlardan para topluyorlar. Ayrıca dev şirketler, yabancı sermayeyi tekrar gözden geçiriyorlar. Örnek verecek olursak Kominist Çinde dev yatırımlarda bulunan Apple Bilgisayar Şirketi, şimdi ise bazı Mac Bilgisayarları yurt içinde üretmeye karar verdi.

+20 PUAN 9 12 besides dahası, üstelik, buna ek olarak, bunun yanında 13 besides nın yanı sıra, e ek olarak 14 likewise keza, aynı şekilde 15 in the same way keza, aynı şekilde Recently, researchers have carried out experiments on new born babies related to polio in India. According to the results, the new drug is about 30% more effective than the older one. Besides, immunization programs in Third World countries have contributed to the significant decrease in this fatal disease. During The English Revolution of 1688 many landowners made more use of fertilizers besides introducing new equipment such as horse-shoes and drill seeders. Bears are cautious animals that don t like to move fast. Bulls are animals that like to charge ahead. At the stock exchange bears are investors who believe that the price of stock will go down. A bull believes that the prices will go up. Likewise, a bear market is a period in which stocks usually fall in value, a bull market a time when they rise. The work registration requirement for welfare recipients compels people who otherwise would not be considered part of the labour force to register as if they were a part of it. This requirement effectively increases the measure of unemployment in the labour force. In the same way, unemployment insurance induces people to say they are job hunting in order to collect benefit. Son zamanlarda araştırmacılar, Hindistanda çocuk felci geçiren yeni doğan bebeklerin üzerinde deneyler yaptılar.bu sonuçlara göre yeni ilaç eskisinden yaklaşık %30 daha etkili. Buna ek olarak, üçüncü dünya ülkelerindeki aşı programları bu ölümcül hastalıktaki önemli düşüşe katkı sağladı. 1688 lerin İngiliz Devrimi sırasında birçok toprak sahibi, at nalları ve delici ekim makineleri gibi yeni ekipmanların tanıtılmasının yanı sıra gübrelerden daha çok istifade ettiler. Ayılar hızlı hareket etmeyi sevmeyen dikkatli hayvanlardır. Boğalar ise hızlı ilerlemeyi sevenlerdir. Borsada ayılar borsanın düşeceğine inanan yatırımcılardır. Bir boğa ise fiyatların artacağına inanır. Aynı şekilde, bir ayı piyasası borsanın genelde değerinin düştüğü bir zaman dilimidir; bir boğa zamanı da borsanın yükseldiği bir zaman dilimidir. Sosyal güvenlik alıcıları için iş bulma kayıt gereksinimi, aksi durumda iş gücünün bir parçası olarak düşünülmeyecek olan insanların sanki işin bir parçası imiş gibi kayıt yaptırmalarına zorluyor. Bu gereksinim iş gücündeki işsizliğin boyutunu ciddi manada artırıyor. Keza, işsizlik sigortası insanların kar gütme amacıyla iş arıyoruz demelerine neden oluyor.

10 ebubekirhoca.com 16 by the same token aynı sebeple, aynı şekilde 17 similarly keza, aynı şekilde, benzer şekilde 18 as opposed to nın aksine, den farklı olarak 19 also ayrıca, üstelik, dahası 20 what is more dahası 21 too de, da (olumlu cümlelerde) 22 that dığı, diği, diğini, ğunu YAN TÜMCE (isim I don t think that prices will go up but, by the same token, I don t see them going down either. Turkish people are very fond of football. Similarly, Indian people are very fond of cricket. As opposed to the claims, he has proved not to be the right candidate for the upcoming elections. The Vikings were warriors who terrorized Europe between 700 and 1000. They also explored the coast of Europe and the North Atlantic and even reached America. Today, South Africa is coping with an unemployment rate of over 35%, a high crime rate, as well as widespread corruption and AIDS. What is more, there are battles between conservative and liberal members of the once unified party. There are two types of ozone that we know of; natural ozone is in the upper part of our atmosphere, but on the ground, people produce ozone, too. Experts estimate that at least 10% of Americans find flying extremely distressing. Fiyatların yükseleceğini zannetmiyorum. Aynı şekilde düşeceğini de sanmıyorum. Türkler futbola çok düşkün. Aynı şekilde Hindistanlılar da krikete. İddiaların aksine gelecek seçimler için doğru aday olmadığını gösterdi. Vikingler 700 ile 1000 yılları arasında Avrupa da terör estiren savaşçılardı. Ayrıca Avrupa sahilini ve Kuzey Atlantik i keşfettiler, hatta Amerika ya ulaştılar. Güney Afrika bugünlerde, AIDS ve yaygın rüşvet olaylarının yanında yüksek suçluluk oranı ve % 35 in üzerindeki işsizlik oranıyla mücadele ediyor. Dahası, bir zamanlar birlik olan liberal ve muhafazakar partilerin üyeleri arasında savaşlar mevcuttur. Bizim bildiğimiz iki tür ozon vardır. Doğal ozon atmosferin üst kısmında yer alır, fakat insanlar yerde de ozon üretir. Uzmanlar Amerikalıların en az %10 unun uçmayı son derece stres verici bulduğunu tahmin ediyor.

+20 PUAN 11 23 the fact that gerçeği, gerçeği şu ki, gerçeğini YAN TÜMCE (isim The results of the study point to the fact that human cells can experience changes as a result of environmental factors such as food consumption. Çalışmanın sonuçları, insan hücrelerinin yiyecek tüketimi gibi çevresel faktörlerin bir sonucu olarak değişimler geçirebileceği gerçeğine işaret etmektedir. 24 so de, da (olumlu cümlelerde) 25 apart from that bunun dışında 26 apart from nın yanısıra, e ek olarak 27 apart from nın yanısıra, e ek olarak The company, to avoid going into bankruptacy, is planning to take austerity measures like cutting expenditures and shutting some of the branch offices overseas. So are its rival ones. In California marijuana supporters don t understand why it should be treated differently than alcohol and cigarettes. Apart from that, they claim police would have been able to focus on other, more serious crimes. South Africa has three minorities. The Whites make up about 10% of the population. Apart from the English speaking population, there are also the descendants of Dutch, German and French settlers, who are called Afrikaners. The British slave trade had provided an inexhaustible fund of wealth to this nation. But, even apart from the slave trade, the value of colonial commerce was increasing dramatically during the eighteenth century. Şirket iflastan kurtulmak için harcamaları düşürmek ve yurt dışındaki şubelerin bazılarını kapatmak gibi tasarruf tedbirleri almayı planlıyor. Rakipleri de aynısını yapıyor. Kaliforniya da esrar kullanımını destekleyenler, bunun niçin alkol ve sigaradan farklı olarak ele alınması gerektiğini anlamıyorlar. Bunun dışında polisin diğer daha ciddi suçlara yoğunlaşabileceğini iddia ediyorlar. Güney Afrika üç azınlığa sahiptir. Beyazlar nüfusun yaklaşık % 10 unu oluşturuyor. Burada ayrıca İngilizce konuşan nüfustan başka Afrikan diye adlandırılan Felemenk, Alman ve Fransız göçmenlerin torunları da vardır. Britanya köle ticareti bu ulusa sonsuz bir zenginlik kaynağı sağlamıştır. Ancak bu köle ticaretinden de başka sömürge ticaretinin değeri on sekizinci yüzyıl boyunca önemli ölçüde artmıştır.

12 ebubekirhoca.com 28 as well as nın yanısıra, e ek olarak The age at which puberty begins seems to be influenced by a child s general health and nutrition as well as by socioeconomic and hereditary factors. 29 including içeren, kapsayan Although South Africa does not have so much good farming land, the country can export many products, including corn, wheat, sugar cane, and citrus fruits. 30 as well de, da (olumlu cümlelerde) 31 not only(just, merely, solely, simply) but 32 not only(just, solely, merely, simply) but as well(too) 33 not only(just, solely, merely, simply) but too( as well) sadece değil aynı zamanda da sadece değil aynı zamanda da sadece değil aynı zamanda da 34 not but değil bunun yerine Correlative DENKLİK BAĞLAÇLARI Correlative DENKLİK BAĞLAÇLARI Correlative DENKLİK BAĞLAÇLARI Correlative DENKLİK BAĞLAÇLARI One of the new President s most urgent problems is the budget and economic recovery of the nation and the soaring federal debt, as well. Scientists discovered that, not just Saturn, but Jupiter has a system of rings. Cities have become very attractive places because they offer people not only jobs and work but many things they can do in their free time, as well. The first real cities emerged in Mesopotamia about 5,000 years ago. In ancient cities people were not only farmers, but they were craftsmen, too. More and more states are abandoning the death penalty, not because of moral reasons but because it costs too much. Ergenliğin başladığı yaş sosyoekonomik ve kalıtsal faktörlerin yanı sıra çocuğun genel sağlık ve beslenme durumundan etkilenir gibi görünüyor. Güney Afrika o kadar da iyi tarım alanına sahip olmasa da ülke halen mısır, buğday, şeker kamışı ve turunçgilleri de içeren birçok ürünü ihraç edebilmekte. Yeni başkanın en aciliyet gerektiren problemlerinden birisi artan federal borcun yanında ulusal bütçenin ve ekonominin düzeltilmesidir. Bilim adamları sadece Satürn ün değil aynı zamanda Jüpiter in de daireler sistemine sahip olduğunu keşfettiler. Şehirler çok ilgi çeken yerler oldu; çünkü bu şehirler insanlara sadece iş imkanı sağlamaz aynı zamanda boş zamanlarında yapabilecekleri birçok şey de sunar. İlk gerçek şehirler yaklaşık 5.000 yıl önce Mezopotamyada ortaya çıkmaya başladı. İlkel şehirlerdeki insanlar sadece çiftçi değildi aynı zamanda zanaatçı da idiler. Gitgide daha fazla ülke ölüm cezasını sadece ahlaki sebeplerden dolayı değil bunun yerine çok fazla masraflı olduğu için terk ediyor.

+20 PUAN 13 35 rather than den ziyade, mektense 36 rather than den ziyade, mektense Coordinating Conjunction -BİRLEŞTİRME BAĞLACI 37 rather bilakis 38 or rather daha doğrusu Coordinating Conjunction -BİRLEŞTİRME BAĞLACI 39 instead bunun yerine A study on the use of the internet claims that people rely more and more on word of mouth and the opinion of others rather than ads on traditional media. It would be better to make a decision now, rather than leave it until later. The purpose of Paxton s book was not to make accusations. Rather, it was to provide information on which accusations might be based. He couldn t help us, or rather he didn t want to. The committee has rejected our proposal. Instead, they have brought forward an alternative plan. 40 instead of nın yerine Good politicians must analyze their political actions rigorously, instead of blinding the public with rhetoric. İnternet kullanımı üzerine yapılan bir araştırma insanların geleneksel medyadan daha ziyade başkalarının fikrine gitgide daha çok güvendiklerini iddia etmektedir. Sonrasına ertelemektense şimdi bir karar vermek daha iyi olurdu. Paxton un kitabının amacı, suçlamalar yapmak değildi. Bilakis, suçlamaların temel teşkil edebileceği bilgiler vermekti. Bize yardımcı olamadı. Daha doğrusu bunu yapmak istemedi. Komite teklifimizi reddetti. Bunu yerine alternatif bir plan ileri sürdüler. İyi politikacılar, belagatla güzel konuşarak halkın gözünü boyamanın yerine, politik eylemlerini yoğun bir şekilde gözden geçirmek zorundadırlar.

14 ebubekirhoca.com 41 in place of nın yerine It is strongly recommended by exam preparation experts that a student studies a word in a discourse, namely in a sentence, in place of adding it to the unknown vocabulary list as this activity will be just a waste of time and not help the student keep this word in his or her mind for long. 42 other than den başka C-reactive protein elevation can be caused by conditions other than inflammation and may reflect biologic aging. 43 even so öyle de olsa, öyle olmasına karşın, buna rağmen, yine de 44 but ama, ancak, fakat, gel gör ki A report from Britain s House of Commons showed concerns about the royal family s reserve fund, which dropped from 35 million to 1 million in just over a decade. Even so, today the Queen herself is actually worth around $500 million. We only hear about earthquakes once in a while, but they really happen every day. There are more than 3 million earthquakes every year about 8,000 every day or one every 11 seconds. But, most of them are very weak or they happen in places where nobody lives. Sınav Hazırlık Uzmanları tarafından; bir öğrencinin bir kelimeyi bilinmeyen kelimeler listesine eklemesi yerine bu şekildeki bir aktivitenin bu kelimeyi kendi zihninde uzun süreli tutmasına yardımcı olamayacağından ve de bir zaman israfı olacağından, bir konu çerçevesi içerisinde yani bir cümle içerisinde kullanarak öğrenmesi gerektiği kuvvetle tavsiye ediliyor. C reaktif protein yükselişi, iltihaplanmadan başka diğer durumlarda ortaya çıkar (sebep olunur) ve biyolojik yaşlanmayı gösterir. Britanya Millet Meclisinden açıklanan bir rapor, sadece 10 yıldan fazla bir sürede 35 milyon Sterlinden 1 milyon Sterline düşen asil aile rezerv serveti ile ilgili olarak kaygıları gündeme taşıdı. Yine de bugün Kraliçenin sadece kendisi 500 Milyon dolarlık bir servete sahip. Bizler sadece arada bir depremler hakkında duyarız, ancak onlar aslında her gün aktifdir. Her yıl 3 milyondan fazla deprem olur; her gün, yaklaşık 8.000 veya her 11 saniyede bir deprem! Fakat bu depremlerin çoğu çok zayıftır veya hiç kimsenin yaşamadığı yerlerde olur.

+20 PUAN 15 45 but not yoksa Coordinating Conjunction -BİRLEŞTİRME BAĞLACI 46 even if ise bile, olsa bile, sa bile Do not eat too much sugar. High-sugar foods and drinks have a lot of calories but not many nutrients. Even if the sun dies today, it can send light to Earth for years to come. Çok fazla şeker tüketme! Yüksek şeker içerikli yiyecekler ve içecekler yüksek derecede kalori içerir yoksa fazla miktarda besin içermez. Güneş bugün sönse bile dünyaya yıllarca ışık gönderebilir. 47 otherwise aksi takdirde, başka türlü, aksi durumda, yoksa 48 otherwise aksi takdirde, başka türlü, aksi durumda 49 in spite of e rağmen, sa bile, sa da, e karşın 50 although e rağmen, sa bile, sa da, e karşın Water helps us cool down in the heat; otherwise, we would suffer from a heat stroke. One can protect his house or other buildings surrounding his home by installing a lightning rod on the roof attracting the lighting which would otherwise hit the building and leads it to the surface. The Arabs that remained in Israel have, in spite of the racism and obstacles that stood in their way, been able to become high-court judges and military commanders. Although commonly associated with hot and dry environments, reptiles are found in a wide range of habitats and climates around the world. Su sıcakta serinlememize yardımcı olur, aksi takdirde sıcaktan kriz geçirirdik. İnsan, aksi durumda binayı vurup yere serebilecek şimşeği kendine çeken bir paratoneri çatıya koyarak evini veya çevredeki binaları koruyabilir. İsrail de geriye kalan Araplar önlerinde duran ırkçılığa ve engellere rağmen yüksek mahkeme hakimi ve askeri komutan olabilmektedirler. Sürüngenler yaygın olarak sıcak ve kuru çevrelerle ilişkilendirilse de dünyada çok farklı bölgelerde ve iklimlerde bulunurlar. 51 whereas e karşın Whereas the Germans refused to practise colonialism, other European powers developed imperial policies that caught the German attention. Almanların koloni olmayı reddetmesine karşın diğer Avrupa ülkeleri onların dikkatini çeken emperyalist politikalar geliştirdiler.

16 ebubekirhoca.com 52 yet ama, yine de 53 despite e rağmen, sa bile, sa da, e karşın 54 on the other hand öte yandan, diğer yandan 55 still hala, yine de 56 however ancak, ama yine de In his most recent collection Hourani has showed several transformated articles for example from a corset and backpack to a skirt and jacket. Yet, although this is his first monochromatic collection, Hourani insists that it is not something new or groundbreaking, but rather a continuation of his original aesthetic. The United States is a nation of immigrants. But despite this common belief, no issue like immigration seems to divide Americans, specifically illegal immigration. In the investigation of the truth no one is able to obtain the truth adequately; on the other hand, no one fails entirely. Sometimes a goal has stemmed from an external motivation; still, it is possible to make it your own and increase your chance of achieving it. To tackle domestic terrorism in early September Pakistan s senior political and military leaders once again endorsed the idea of opening a dialogue with domestic militant groups. However, plans for the proposed talks remain vague. Hourani en son koleksiyonunda bir korse ve sırt çantasından eteğe ve cekete dönüştürülmüş bazı parçalar gösterdi. Ama bu onun ilk monokromatik (belirli ya da tek renk kullanmak) kolleksiyonu olsa da Hourani bu çalışmanın yeni veya çığır açan bir şey olmadığı, bundan ziyade başlangıçtaki estetiğin bir devamı olduğunda ısrar ediyor. Amerika bir göçmenler ülkesidir. Fakat bu yaygın inanca rağmen göç gibi hiçbir mesele Amerika yı bölmez gibi görünüyor özellikle de illegal göç. Doğrunun peşinden koşarken hiç kimse doğruyu tam olarak elde edemez. Diğer yandan tamamen başarısız da olmaz. Bazen bir amaç bir dış dürtü tarafından ortaya çıkmaktadır. Yine de bu amacı kendine ait yaparak onu elde etme şansını artırman mümkündür. İç terörle mücadele etmek için Pakistan ın üst düzey politik ve askeri liderleri Eylül başlarında içerde bulunan militan gruplarla müzakerelere başlama fikrini bir kez daha desteklediler. Ancak teklif edilen konuşmalar için yapılan planlar belirsizliğini korumakta.

+20 PUAN 17 57 however (no matter how) ne kadar sa 58 while iken, oysa Humanity s search for safety has been a consuming interest. These days we have hard hats, warning signs, public announcements and someone to hold our ladder. But, however hard we try, it s impossible to eliminate risk from our lives. While China does not follow the rules, India has too many rules to follow. İnsanlığın güvenlik arayışı şiddetli bir ilgi kaynağı olmuştur. Bugünlerde ise sert şapkalarımız, uyarıcı işaretlerimiz, halk ilanlarımız ve merdivenimizi tutan birisi vardır. Ancak ne kadar uğraşırsak uğraşalım riski hayatımızdan yok etmemiz imkansızdır. Çin kurallara uymaz iken Hindistan da uyulamayacak kadar çok fazla kural vardır. 59 while e rağmen, dığı halde, se de, sa da 60 while e rağmen, dığı halde, se de, sa da 61 while iken (zaman anlamında) While Shakespeare focused all his creative energy primarily on the stage, he was as well the foremost lyric poet of his age. In the Middle Ages, there were two very different ideas about women. So, on the one hand, women were regarded as pure and holy, while, on the other, they could not be trusted and were regarded as a moral danger to men. Larger groups are more effective than families while transmitting culture to a new generation Shakespeare, her ne kadar tüm yaratıcılık enerjisini öncelikle sahneye odaklamış olsa da, kendisi aynı zamanda çağının en önde gelen lirik şairi idi. Ortaçağ döneminde kadınlarla ilgili çok farklı iki düşünce mevcuttu. Bundan dolayı kadınlar bir yandan temiz ve kutsal varlıklar olarak kabul edilirken diğer yandan da onlara güvenilemiyor ve erkekler için ahlaki bir tehlike olarak görülüyordu. Kültürü sonraki nesillere aktarırken büyük guruplar ailelerden daha etkilidir.

18 ebubekirhoca.com 62 while iken (zaman anlamında) 63 nevertheless ama yine de 64 all the same buna rağmen, yine de, böyle olsa bile 65 in contrast to/ with nın aksine, e rağmen 66 in contrast tersine, oysaki, diğer yandan 67 by contrast buna karşın, aksine While he was studying the composition of air, John Dalton concluded in 1801 that each gas in a mixture of unreactive gases acts as though it were the only gas in the mixture. It has been suggested that some photographs have been taken by witnesses claiming encounters with aliens. Nevertheless, none of these has been authenticated up till now. When smokers quit smoking, they develop temporary symptoms such as restlessness, anxiety and headache, which can persist for about ten days. They, all the same, sleep better. In the geography of Britain s tourism economy, in contrast to the widening gap between the prospering south and the depressed north, the tourism industry appears to be booming. The overuse of antibiotics may be claimed to lead to the spread of drugresistant bacteria. The practice of using sufficient doses, in contrast, is still the most effective method in the treatment of bacterial infections. Somalia is a poor country. By contrast, Egypt is rich. Hava birleşimini incelerken John Dalton 1801 yılında pasif gaz karışımında bulunan her bir gazın karışımdaki tek gazmış gibi hareket ettiği sonucuna vardı. İnsan uzaylı karşılaşmasını iddia eden görgü tanıkları tarafından çeşitli fotoğraflar çekildiği ileri sürüldü. Ama yine de şu ana kadar bunların hiçbirisinin doğruluğu kanıtlanmamıştır. Sigara içenler, sigara içmeyi bıraktıklarında yaklaşık olarak on gün sürebilecek huzursuzluk, endişe ve baş ağrısı gibi geçici belirtiler gösterirler. Buna rağmen daha iyi uyurlar. Britanya nın turizm ekonomi coğrafyasında refah düzeyi artan güney ile sıkıntı içerisindeki kuzey arasında artan boşluğun aksine turizm endüstrisi hızla büyüyor. Antibiyotiklerin aşırı kullanımı ilaca dirençli bakterilerin yayılmasına yol açtığı iddia edilebilir. Oysaki yeterli dozda kullanım bakteriyel enfeksiyonların tedavisinde hala en etkili yöntemdir. Somali fakir bir ülkedir. Buna karşın Mısır zengindir.

+20 PUAN 19 68 in the event that ması/mesi durumunda By the time the construction of a dam begins, engineers need to know what precautions to take surveying the geological features of the proposed area in the event that its foundations are not strong enough to support the weight of the dam. 69 contrary to nın aksine Contrary to popular belief, using birthcontrol pills for many years does not impair a woman s ability to conceive; in fact, it may enhance it 70 on the contrary bilakis, tam tersine, aksine 71 to the contrary aksini, aksine 72 conversely bunun aksine, zıddına, bunun tam tersi olarak In implementing Ruling TC/0168/13 expeditiously, not one person needing regularization of his or her status will be deported. On the contrary, those who lack documentation will be provided with temporary immigration cards, thus initiating their path towards obtaining a legal presence. She claimed she hadn t been involved in the incidence, despite evidence to the contrary. Dark lipsticks make your mouth look smaller. Conversely, light shades make it larger. Bir barajın yapımına başlamadan önce mühendisler, bu barajın temellerinin barajın ağırlığını kaldırmaya yetecek kadar güçlü olmaması durumunda önerilen bölgenin jeolojik yapısını inceleyerek ne şekilde önlemler alınması gerektiğini bilmelidirler. Yaygın inanışın aksine doğum kontrol haplarını yıllarca kullanmak bir kadının gebe kalma kabiliyetini azaltmaz, hatta belki de artırır. TC/0168/13 No lu yargı kanununu süratle uygularken, durumunun düzenlenmesine ihtiyaç duyan hiç kimse sınır dışı edilmeyecek. Bilakis doküman eksikliği yaşayanlara legal oturum hakkını elde etmenin yolunu açabilecek geçici göçmenlik kartları verilecek. Aksine var olan delillere rağmen olaya karışmadığını iddia etti. Koyu dudak boyaları ağzınızın daha da küçük görünmesini sağlar. Bunun aksine ışık gölgeleri ağzı daha büyük gösterir.

20 ebubekirhoca.com 73 whatever (no matter what) her ne sa 74 much as e rağmen, sa bile, sa da, e karşın 75 for all e rağmen, e karşın 76 for all one cares o kadar da takmıyor 77 for all one knows 78 even though e rağmen, sa bile, sa da, e karşın In France whatever the outcomes of the presidential elections become, the course of future economic policy will not become totally clear until the first week of July, when the incoming National Assembly will be addressed by the prime minister. The Monetary Union Protocol signed by the five leaders of the East African Community (EAC) countries has the potential to lower transaction costs and boost economic activity, much as the process will be gradual, stretching over ten years. He s too old for the part but he did a good job for all that. Fransa da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçları her ne olursa olsun geleceğin ekonomi politikasındaki izlenecek yol, Başbakanın yakında parlamentoya hitaben konuşma yapacağı temmuzun ilk haftasına kadar tam olarak netleşmeyecek. Süreç her ne kadar on yıla yayılmış bir şekilde aşamalı olarak devam edecek olsa da, Beş Batı Afrika Topluluğu Ülkeleri tarafından imzalanan Parasal Birlik Politikası işlem maliyetlerini düşürme ve ekonomik hareketliliği de canlandırma potansiyeline sahiptir. Bölümdeki rolü için oldukça yaşlı. Ama her şeye rağmen iyi iş çıkardı. Adverb - ZARF He can buy ten houses for all I care. O kadar da takmıyorum ama on ev satın alabilir. bildiği kadarıyla Adverb - ZARF For all I know she s gone to China. She, for all I know, has gone to China. She has gone to China for all I know. Ghana Food & Drugs Board did not even bother to answer why they are not involved in the new anti-counterfeit campaign, even though this network has committed itself to tackling the issue of fake medicines by empowering consumers to get involved in authenticating pharmaceutical products before use. Bildiğim kadarıyla Çine gitti. Sahteciliğe karşı kampanyanın, tüketicileri eczacılığa ait ürünleri kullanmadan önce bu ürünlerin doğruluğuna emin olma sürecine girmeye teşvik ederek kendisini sahte ilaç kullanımıyla mücadeleye adamış olmasına rağmen Gana Gıda ve İlaç Kurumu böyle bir kampanyada niçin yer almadıklarının cevabını verme zahmetine dahi girmediler.