ISPARTA-BURDUR TABİP ODASI BAŞKANLIĞI HEKİMİN SESİ



Benzer belgeler
İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

Destek Personeli Eğitimleri

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ORTAK GÖRÜŞ 2010 ANKET VERİLERİ

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI VE AİLE HEKİMLİĞİ

10SORUDA AİLE SİGORTASI

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

ategoryid=97

EVDE BAKIM PARASI ALANLARA SİGORTA GELİYOR

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi. Sağlık Nedir?

BALIKESİR TABİP ODASI AĞUSTOS 2016 ÇALIŞMA RAPORU

Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi

EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Eylül 2016

Acil Olarak Karşılanması Gereken 14 Mart Taleplerimiz ARTIK VAAT DEĞİL, İCRAAT İSTİYORUZ! EMEKLİ HEKİM VE HEKİM ÜCRETLERİ ARTIRILMASI

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

Türkiye de Sağlık Sektörü Kamu-Özel İşbirliği Yaklaşımı

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI

ĠġYERĠ HEKĠMLERĠ ĠÇĠN YENĠ Ġġ SAĞLIĞI VE Ġġ GÜVENLĠĞĠ KANUNU EĞĠTĠM SEMĠNERLERĠ SEMĠNER 2

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

İthal Ucuz Hekim... Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası... Eğitim Hastanelerinde AKP Kadrolaşması...

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

Yeni Performans Yönetmeliği neler içeriyor? Ne zaman yürürlüğe girecek?

İŞSİZLİK HIZLA ARTARKEN İSTİHDAM ARTIŞI YETERSİZ KALDI

EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ SENDİKASI

Türkiye Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Analizi Dönemi

Sağlık Bakanı Sayın Dr. Mehmet Müezzinoğlu ile görüşme 25 Şubat İstanbul Üniversitesi Balta Limanı Tesisleri

GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK 6 MİLYONA YAKLAŞTI!

Oğlum yüzme de bilmezdi...

İşsizlik Dikiş Tutmuyor İşsizlikte Kriz Günlerine Dönüş

1) SSGSS Kanununda öngörülen kadın ve erkekler için emeklilik yaşının 2036 yılından başlayarak 65 yaşa yükseltilmesi düzenlemesi aynen korunmuştur.

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ

İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız!

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Ağustos 2016

ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ ANKETİ

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

Olmazsa Olmaz Sosyal Güvenlik

İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı

Asistan Hekim Özlük Hakları Mücadelesi TTB Asistan ve Genç Uzman Hekimler Kolu Dr. Mihriban Yıldırım

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

EK-5 MEMNUNİYET ANKETLERİ UYGULAMA REHBERİ. Hastane (Kamu, Üniversite ve Özel)

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

İŞSİZLİKTE TIRMANIŞ SÜRÜYOR!

ECZANELER DURUM ANKETİ

AKADEMİK ZAMMI ADIMDA ALDIK

Gebe ve Emzikli Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla, Emzirme Odaları ve Bakım Yurtlarına Dair Tüzük

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

ONUR BAKIR HAKLARIMIZ VAR! İŞÇİ KADINLAR SORUYOR, EKMEK VE GÜL YANITLIYOR yılından 100 soru ve 100 yanıtta kadın işçilerin hakları

TÜRKİYE İŞSİZLİKTE EN KÖTÜ DÖRT ÜLKE ARASINDA

İSTİHDAM SEFERBERLİĞİ LAFTA KALDI: İSTİHDAM ARTIŞI YAVAŞLADI

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

tarafından yazıldı. Çarşamba, 08 Haziran :44 - Son Güncelleme Perşembe, 09 Haziran :24

İŞSİZLİKTE VAHİM TABLO SÜRÜYOR! KAYITDIŞI ve GÜVENCESİZ İSTİHDAM ARTIŞI KAYGI VERİCİ BOYUTTA

ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı

ESNAF, ÇİFTÇİ, SANAYİCİ, TÜCCAR VE ŞİRKET ORTAĞI GİBİ BAĞIMSIZ ÇALIŞANLARIN SGK DAN RAPOR PARASI ALMA HAKLARININ AÇIKLANMASI

SKY 329 KARŞILAŞTIRMALI SAĞLIK SİSTEMLERİ. 9. Hafta

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığında Basın Açıklaması Gerçekleştirdik!

KADIN EMEKÇ LER N TALEPLER...

9AF14AF42D1A4444D12B195B79A

BASIN AÇIKLAMASI. Kamu Hastane Birlikleri 3. Yıl Değerlendirmesi: Kamu Hastane Birlikleri Sistemi Sınıfta Kalmaya Devam Ediyor

HEKİMLERİN MECBURİ HİZMET YÜKÜMLÜLÜĞÜ

MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE ZAM

İŞ GÜVENCEMİZE VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ!

Hekimlik Sanatı ve Deontolojide Neredeyiz? Doktor varken düşmana ne gerek! Hekim hekim ilişkileri etik mi?

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

TARİHİ REKOR İŞSİZ SAYISI 7 MİLYONU AŞTI! HALKIN DERDİ BAŞKANLIK DEĞİL İŞSİZLİK!

Sağlık İçin Eller Cebe!

Cumhuriyet Halk Partisi

KAMU HASTANE BİRLİKLERİ

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Aralık 2017 İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- AĞUSTOS 2018 MEVSİM ETKİLERİNDEN ARINDIRILMIŞ İŞSİZLİK ARTTI, İSTİHDAM DÜŞTÜ

Türkiye de Sağlık Harcamalarının Finansal Sürdürülebilirliği

Haftalık İnfluenza (Grip) Sürveyans Raporu

Malüliyet Yönetmeliği Değişti

ALMANYA DA 2010 ARALIK AYI İTİBARİYLE ÇALISMA VE SOSYAL GÜVENLİK ALANINDA MEYDANA GELEN ÖNEMLİ GELİŞMELER. 1. İstihdam Piyasası

ÖZEL SEKTÖR FİNANSMAN STRATEJİLERİ VE SGK GERÇEĞİ 4. ULUSLARARASI SAĞLIK YÖNETİMİ KONGRESİ

26 milyar YTL'den işsize düşen 1.2 milyar YTL

Kamu Sağlık Politikaları

Uz. Nuri ŞAŞMAZ Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü Maliyet Şube Müdür V.

Haftalık İnfluenza (Grip) Sürveyans Raporu

ALMANYA DA SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ SEÇKİN KESGİN

TTB PandemİK[TTB PANDEMİK İNFLUENZA A H1N1v (DOMUZ GRİBİ) BİLİMSEL DANIŞMA VE İZLEME KURULU ÇALIŞMA YÖNERGESİ

Cumhuriyet Halk Partisi

* Fizik Tedavi Rehabilitasyon - Yüksek Güvenlikli Adli Psikiyatri. Fiziki Tamamlanma Yüzdesi Yozgat 475 Açıldı %100

Sağlık Sektörü -SWOT Analiz-

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

TÜRKİYE DE KADIN İŞÇİ GERÇEĞİ: DAHA FAZLA AYRIMCILIK, DÜŞÜK ÜCRET, GÜVENCESİZ İSTİHDAM

Yüz Nakli Doktorları Birbirine Düşürdü

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

TAM GÜN YASASI VE ÖZEL HASTANELERDE SON DURUM

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU

Transkript:

ISPARTA-BURDUR TABİP ODASI BAŞKANLIĞI HEKİMİN SESİ

Biz vazgeçmiyoruz. Onun için buradayız. Biz hekimiz. Dünyayı Daha yaşanılır bir yer yapmayı sorumluluk olarak görüyoruz. Onun için buradayız. Biz sağlıkçıyız. Yoksulluğun, acının, eşitsizliklerin en yakın tanıklarıyız. Onun için buradayız. Biz hekimiz Yalnızca bize gelen hastalarımıza değil, parçası olduğumuz toplumu sağlıklı tutmaya adamışız kendimizi. Onun için buradayız. Biz hekimiz Kendimiz için, hastalarımız için, demokratik düzeni mesleksel bir yükümlülük olarak savunuyoruz, bu hakkımızı kullanıyoruz. Onun için buradayız. Biz hekimiz Bize Başvuran hastalarımızı tedavi etmeyi, tüm insanların sağlığını korumayı, mesleki görevimiz olarak görüyoruz. Bu görevimizi yaparken toplu hareket etmemiz takım olmamız gerekiyor. Onun için hep birlikte buradayız. Füsun Sayek -2-

Başlarken Sayın meslektaşım; 2 yıla yakın süredir çok değerli Isparta-Burdur Tabip Odası Yönetim, Onur, Denetim Kurulları ve Merkez Delegeleri ile birlikte hekimlere, diğer sağlık çalışanlarına, halka ve Türkiye kazanımlarına sahip çıkma, modern, çağdaş ve demokratik çizgide geliştirme konusunda hizmet vermeye çalıştık. Bir başarı veya ortak eşgüdümün ortaya çıkarabilmesi için öncelikle insanların birbirine inanması, güvenmesi gerekir. Bizde Oda yönetimi olarak hekimlerle öncelikle insan-insan ilişkisini, sonra hekim-hekim ilişkisini en son olarak ta hekim-oda ilişkisini kurmaya çalıştık. Önce hekimlerin bizi tanımasını, neler yaptığımızı ve neler söylediğimizi görmesini istedik. O nedenle öncelikle üyelerle birebir iletişim kurabileceğimiz IspartaBurdur Tabip Odası web sayfasını, SMS hattını oluşturduk. Isparta ve Burdur da bulunan tüm sağlık kurumlarının hemen hemen hepsine bizzat ziyaretlerde bulunduk. Hekim arkadaşlarımızla tanıştık, sorunları yerinde tespit edip sahiplendik. Sorunların çözümü, gerekli mercilere iletilmesi konusunda büyük çaba sarfettik. Buna fırsat veren tüm olanakları sonuna kadar kullandık. TTB toplantı ve kurultaylarının hemen hemen hepsine katıldık. Isparta ve Burdur yerelinde basınla iyi ilişkiler kurarak sorunlarımızı dile getirdik. Tüm kesimlerde sağlık hakkı, hekim hakkı, ülke kazanımları konusunda farkındalık yaratmaya çalıştık. Sayın meslektaşım; Hak ve emek mücadeleleri yalnız, tek başına verilecek mücadeleler değildir. O nedenle Isparta-Burdur Eczacılar Odası ve Diş Hekimleri Odası ile Sağlıkta Güç Birliği ni oluşturup, sağlıkta ortak mücadele alanlarını oluşturduk. Yine hak ve emek mücadelesi veren tüm sendika, oda, sivil toplum kuruluşları ile hiçbir ayrım yapmadan bir araya gelip destek verdik, destek gördük. Isparta-Burdur milletvekillerinin tümüne yaptığımız basın açıklamalarını, etkinlik çalışmalarını ilettik, destek istedik. Hekimlerin özlük hakları, sağlık ortamında karşılaştıkları şiddet olayları ile ilgili bilimsel çalışma ve yayın yaptık. Bu çalışmanın sonuçlarını Hekim Emeği Çalıştayı, Sağlık Çalışanlarına Şiddet Çalıştayı nda sunduk. Haklarımız ve kazanımlarımız için İstanbul ve Ankara da yapılan sağlık mitinglerinin hepsine aktif olarak katıldık, destek verdik. Sayın meslektaşım; Isparta-Burdur Tabip Odası olarak yönetimde bulunduğumuz süre Türkiye sağlık ortamının, çok ciddi değişimler ve bunların yarattığı sıkıntıların yaşandığı döneme denk geldi. 1. Basamakta Aile Hekimleri, 2. ve 3. Basamak sağlık hizmetlerinde Performansa Dayalı Döner Sermaye Uygulamaları - Tam Gün Yasası - Kamu Hastaneleri Birlik Yasası nedeni ile hekimlerin, özel sektörde çalışan hekimlerin, muayenehane işleten hekimlerin, işyeri ve kurum hekimlerinin, emekli hekimlerin giderek artan yoğunlukta sıkıntılarına şahit olduk, oluyoruz. -3-

Eskiden hekimlerin farklı farklı beklentileri, kazanımları, çalışma ortamları olduğu ve bu nedenle hekimlerin bir araya gelemediğinden şikayetçi oluyorduk. Artık günümüzde özelleşen tüm sağlık basamaklarında hekimler olarak ortak noktalarımız oluştu. Hepimiz aynı kaygıları paylaşır, yaşar hale geldik. Artık hepimiz iş ve gelecek güvencesiz (sözleşmeli), gelir güvencesiz (performans ücreti), özgür hekimlik yapamadığımız (SGK, Malpraktis Yasası, Özelde patron- kamuda performans) sağlık ortamlarında çalışır hale geldik. Bizlere tüm hekimler olarak bu sağlık alanlarında biçilen rol sadece ve sadece 7 gün 24 saat fabrika işçileri gibi parça başı çalışmak, dinlenmeden, tatil yapmadan sürekli üretmekten başkası değildir. Sayın meslektaşım; Sağlıkta Dönüşüm; Aile Hekimliği (tam geçilmese de), Genel Sağlık Sigortası, Tam Gün Yasası (yeni çıksa da) ile büyük oranda tamamlanmak üzeredir. Geriye sadece Kamu Hastaneleri Birlik Yasası kaldı. Kamu Hastaneleri Birlik Yasası ile kamu hastaneleri, içinde Ticaret Odası yöneticilerinin olduğu fakat Tabip Odası üyesi hekimlerin olmadığı yerel yönetimlere devredilecek. Bu yönetimler hastanelerde kârlı olmayan servisleri kapatma, hekimlerle çalışmama hakkına sahip olacaklar. Hekimler bu yönetimlerle yıllık sözleşme yapacaklar, yönetimlerin layık gördüğü ücretlerle ve istedikleri sürelerde çalışır hale gelecekler. Yani hekimler 4/c sözleşmeli, 7 gün 24 saat, 365 gün ve asgari ücretli ancak çalışabilecekler. Bu yasa da kabul edilince Sağlıkta Dönüşüm tamamlanmış olacak. Sayın meslektaşım; Hekim olarak hangi sağlık hizmet basamağında ve alanında çalışırsak çalışalım, hangi geçici iyilik hallerine sahip olursak olalım Sağlıkta Dönüşüm yani Sağlıkta Özelleştirme yani Sağlıkta Taşeronlaşma sonucu hepimiz bu sürecin sonunda 4/c li ve asgari ücretli çalışan hekim haline geleceğiz. Zaman tüm yaşadığımız bu olumsuz süreci birer iyi hekim olarak önceden görüp ona göre bir araya gelip güç oluşturma süreci ve zamanıdır. Başarı ve kazanım, bir araya gelip Sağlıkta Dönüşüm sürecini durdurmaktan ve gerçek doğruları ortaya koyup onlar için mücadele etmekten başkası değildir. Başarı, hep beraber onurlu ve ahlaklı mücadele verebilmektir. Aksi bir durum bugün Tekel işçilerinin karşı karşıya kaldıkları durumlarla yüz yüze gelmektir. Mesleğimiz için, geleceğimiz için, değerlerimiz için verilecek onurlu ve ahlaklı mücadele ancak ve ancak örgütlü olursak başarıya ulaşabilir. Ortak çatımız ve örgütümüz ise tabiî ki meslek odamızdır. Sayın meslektaşım; Ben sizleri önümüzdeki süreçte bu mücadeleyi verebilecek, her kesimi kapsayacak, sadece ve sadece hekim haklarını, toplumun sağlık haklarını, Türkiye nin ulusal bölünmez bütünlüğünü, çağdaş ve aydınlık geleceğini savunacak, ahlaklı ve onurlu mücadele verecek, her ortamda dik duracak özgür hekimlerden oluşan özgür Isparta-Burdur Tabip Odasına sahip çıkmaya, destek vermeye çağırıyorum. Şahsım ve Isparta-Burdur Tabip Odasının tüm kurulları adına şimdiye kadar bizlere gösterdiğiniz anlayış ve destek için teşekkür eder, 14 Mart Tıp Bayramınızı saygılarımla kutlarım. Dr. Metin AYDIN -4-

-5-

25 Kasım 2009 da tüm sağlık çalışanları olarak meydanlardaydık BİZ SAĞLIK ÇALIŞANLARI OLARAK TALEPLERİMİZİ VE HALKIN SAĞLIK HAKKINI DAHA GÜÇLÜ HAYKIRMAK VE ISRARLI TAKİPÇİSİ OLMAK İÇİN BİR ARAYA GELDİK. Sağlık hizmeti ekip hizmetidir. Laborantı, hizmetlisi, radyoloji teknisyeni, sağlık teknisyeni, hemşiresi, diş hekimi, fizyoterapisti, biyologu, doktoru, ebesi, çevre sağlığı teknisyeni, eczacısı, paramedik. sosyal hizmet uzmanı, diyetisyeni, psikologu, sağlık memuru, acil tıp teknisyeni, ambulans şoförü...hepsi ekibin bir parçasıdır.her biri olmazsa olmazdır, her biri nitelikli sağlık hizmeti üretimi için çok değerlidir. SAĞLIK HİZMETİNİ ÜRETEN BİZ SAĞLIK ÇALIŞANLARI "SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI'NIN MAĞDURU OLMAK İSTEMİYORUZ! Sağlık çalışanı olarak bizler, 4/a, 4/b, 4/c, 4924, sözleşmeli. taşeron, vekil vb. statülerde adaletsiz ve güvencesiz ücret ile çalışmak istemiyoruz. Emekliliğe dahi yansımayan, iş barışımızı tehdit eden döner sermaye uygulamasına mahkûm edilmek istemiyoruz. Bizler tüm sağlık çalışanları olarak İŞ GÜVENCESİ İSTİYORUZ! Tüm sağlık çalışanlarının görev, yetki ve sorumluluklarının tanımlanmasını Her meslek grubuna öz denetimini sağlama imkânı verilmesini EMEĞİMİZİN KARŞILIĞI OLAN KALICI VE GÜVENCELİ, YAŞAMIMIZI İNSANCA SÜRDÜREBİLECEĞİMİZ ÜCRET VE ÖZLÜK HAKLARI İSTİYORUZ. -6-

Sağlık hizmetini üreten sağlık çalışanları olarak, fazla iş yükü ile yıpranmak, radyasyonla çalışan sağlık mensuplarını mağdur eden 25 saatten 35 saate çıkarılan mesai saatlerindeki artışlar, bulaşıcı hastalıklar ve benzeri nedenlerle sağlığımızı ve hayatımızı kaybetmek istemiyoruz. Toplumun hakkaniyet ilkeleri doğrultusunda, ihtiyacı olduğu zamanda ihtiyacı olduğu kadar nitelikli, eşit, ücretsiz, yaygın ve ulaşılabilir sağlık hizmeti almasını istiyoruz. Bugün geldiğimiz nokta itibari ile artık Sağlıkta Reklamlar Bitti Sıra gerçeklerde, ARTIK; Aile Hekimine giden 2TL, devlet hastanesine giden 8TL, özel kurumlara giden 15TL. ödüyor. Özel sağlık kuruluşlarına başvuranlardan alınan fark % 30 dan % 100 lere kadar çıkarılması planlanıyor. ARTIK; İlaca ulaşmak daha da zorlaşıyor, ilaç katkı payının emekliden % 10 dan % 15 e, çalışanlara % 20 den % 30 a çıkarılması planlanıyor. ARTIK; İhtiyacı olan ilacı değil en ucuzunu alabileceksin! Ya da yüksek farklar ödeyeceksin. ARTIK; Yatan hastadan bile katkı parası alınacak. ARTIK; Ekonomik kriz nedeniyle işini kaybeden milyonlarca çalışan ve aileleri sağlık hizmeti alamayacak. İşte Sağlıkta Dönüşüm Programının geldiği yer budur. Hükümete sesleniyoruz. ARTIK YETER! SAĞLIKLI VE GÜVENLİKLİ ÇALIŞMA ORTAMI İSTİYORUZ! TOPLUMA EŞİT, ÜCRETSİZ, NİTELİKLİ SAĞLIK HİZMETİ SUNMAK İSTİYORUZ! ARTIK YETER; Elinizi vatandaşın cebinden, sağlıkçının emeğinden çekin diyoruz. BİZ, SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET ÇALIŞANLARI, ÖRGÜTLERİ OLARAK; İNSANCA ÇALIŞMAK, İNSANCA YAŞAMAK İSTİYORUZ. BİZ YAŞATMAK İÇİN YAŞAMAK İSTİYORUZ. Isparta-Burdur Tabip Odası Başkanlığı Sağlığımıza, Emeğimize, Meslek Onurumuza Sahip Çıkmak İçin" Kadıköy deydik -7-

On binlerce hekim ve sağlık çalışanı nitelikli ve parasız sağlık hizmeti ile özlük hakları için sokağa çıktı. Türk Tabipleri Birliği nin öncülüğünde İstanbul Tabip Odası tarafından "Sağlıkta Masal Bitti" adıyla 18 Ekim 2009 tarihinde Kadıköy de gerçekleştirilen mitinge IspartaBurdur Tabip Odası üye ve yöneticileri de katıldı. TTB, SES, Dev Sağlık-İş, İstanbul Eczacı Odası, Veteriner Hekimler Odası, Diş Hekimleri Odası, TMMOB, KESK, Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu, demokratik kitle örgütleri ile siyasi partilerin de destek verdiği miting, yağmura rağmen kitleselliği ve coşkusuyla dikkat çekti. İki ayrı koldan Kadıköy İskele Meydanı na doğru sloganlarla yürüyüşe geçen ve Kadıköy İskele Meydanı nda buluşan sağlık çalışanları hükümetin sağlık politikalarına karşı hep birlikte seslerini yükselttiler. Mitingde yapılan konuşmalarda ise herkes için ulaşılabilir, eşit, ücretsiz ve nitelikli sağlık hizmeti için mücadele çağrısında bulunularak, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası yasasının geri çekilmesi istendi. Demokrasi, Hani nerde? -8-

Türk Eczacılar Birliği (TEB) ile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) arasında, SGK nın tek taraflı eczacılarla olan ilaç alım protokolünü iptal etmesinden kaynaklanan problemleri çözmeye yönelik çabalar sürecinde SGK nın TEB ile görüşmek amacı ile öncelikle sadece masaya oturmak için, TEB den ön koşul olarak kabul etmesini istediği şartnameler, SGK nın ve hükümetin meslek odalarına bakış açısını, demokrasiden ne anladığını gösteren çok acı ve ibretlik örnekler içermektedir. TEB e sadece bir araya gelip görüşebilmek için önkoşul olarak öne sürülen şartname içeriklerine bakacak olursak; 1- Bundan sonra, hiçbir şekilde herhangi bir eylemin yapılmayacağının imzalanacak sözleşmede yer alması. 2- İlaç Takip Sistemi ne koşulsuz, şartsız ve bir an evvel geçişin kabul edilmesi. 3- Eczacıların camekan ve vitrinlerindeki görüntü kirliliğinin kaldırılması, SGK yı eleştiren herhangi bir şeyin asılmaması, eczacılar tarafından halka karşı SGK hakkında olumsuz sözlerin söylenmesinin engellenmesi. 4- Reçete dağıtım sisteminden yararlanan üyelerden giderleri karşılayacak miktarda Bölge Eczacı Odalarınca alınan hizmet bedelinin alınmaması. 5- TEB Yasasına aykırı olmasına rağmen, sözleşme karşılığında herhangi bir bedel alınmaması şart koşulmuştur. Hükümetin ve SGK nın TEB hakkındaki düşüncelerinin diğer meslek odalarına olduğu gibi Türk Tabipleri Birliği ne de aynı olduğu muhakkaktır. TBMM de Tam Gün Yasası görüşülürken TTB ile en ufak bir müzakereye girilmemiş, hiçbir süreç paylaşılmamış, TTB gerçekçi alternatif Tam Gün Yasası taslağı hazırlamasına ve hükümete sunmasına rağmen, isteklerimizin hiçbiri Tam Gün Yasası içeriğine dahil edilmemiştir. Buna rağmen hükümet kendi Tam Gün Yasası nı halka açıklarken tamamen hekimleri hedef gösterir tarzda gerçeklerden uzak ve olması mümkün olmayan popülist söylemlerde bulunmaktan geri kalmamıştır. Bu bizler için sürpriz bir yaklaşım tarzı değildir. TBMM de kabul edilen Tam Gün Yasası nın özetine bakacak olursak mevcut kazanılmış haklarımızın gasp edilmesi, çok daha fazla ama özellikle mesai sonrası çalışma, daha az maddi kazanç elde etme ve hekimlik değerlerinin tamamen kaybedilmesi demektir. Hükümetin demokrasi anlayışı, meslek odalarına, hekimlere bakış açısı, pek çok açılımın tartışıldığı günümüz Türkiye sinde maalesef bu şekildedir. Burada önemli olan başkalarının sizin için ne hissettiği, ne gözle baktığı değildir. Önemli olan sizin hekim olarak kendi kendiniz için mesleğiniz ve meslek odanız hakkında ne hissettiğiniz, ne beklediğiniz, kendinize neyi layık gördünüz ve size dayatılan bu süreç hakkında nerede, nasıl durup sorumluluk ve görev alacağınızdır. Zaman moral bozma değil, dayanışma ve bunu sürdürebilme günüdür. Zaman mesleğimize ve değerlerimize sahip çıkma, yaşatabilme çabası göstermek zorunda olduğumuz günlerdir. Zaman iyi hekim olup, iyi hekimlik yapabilme zamanıdır. Uz. Dr. Metin AYDIN -9-

Güvenceli İş, Güvenli Gelecek, İnsanca Yaşam İçin ŞİMDİ BİRLEŞİK MÜCADELE ZAMANI! Tekel işçileri 2 aydır, biber gazı, tazyikli su ardından kar, kış demeden, baskılara boyun eğmeden Ankara da direniyor. Kaderlerinin patronları AKP nin iki dudağının arasında olacağı 4-C dayatmasına karşı ekmek ve onur kavgası veriyorlar. Onların direnişi emekçilerin ve halkın da onurudur, işçi sınıfının gururudur. Onların ekmeği bizim ekmeğimizdir. Onlara saldıranlar bize saldırmaktadır. Haydi dayanışmaya! Tekel işçisi ne istiyor? İnsanca yaşamak istiyor, güvenceli iş istiyor, çocukları için güvenli bir gelecek istiyor. Hükümet yerli ve yabancı sermayenin kendisine biçtiği rolü oynuyor: Tekel işçilerine Niye direniyorsunuz, güvencesiz çalışan tek siz misiniz? diye kızıyor? Susmamızı istiyor. Evet, kölece çalıştırılan yalnız Tekel işçileri değil. Başbakan köleliğe karşı direnişi yükseltenler sendikalı olduğu için sinirleniyor. O tüm emekçilerin tek el olup, sömürü düzenini sarsmasından korkuyor. Başbakan yetim hakkını değil patronların servetini, oğullarının gemilerini korumaya çalışıyor. İşçiler sekiz saatlik çalışma zamanını, düzgün bir ücret umudunu, iş güvencesini, emeklilik hakkını, parasız sağlık, eğitim hakkını kaybederken ses çıkartmasın istiyor. parasız eğitim hakkını yitirirken, sağlıkta katkı payları artarken, halk ulaşım zamlarıyla yoksullaşırken Başbakan koyun gibi itaat etmemizi istiyor. Kentsel dönüşüm adı altında evlerimiz kentlerimiz yağmalanırken, altın madenciliği sevdasıyla sularımız kirlenirken, GDO lu ürünlerle ekmeğimiz zehirlenirken çıt bile çıkmasın istiyor. Hükümet yoksul halktan el avuç açmasını, rica minnet etmesini, merhamet dilemesini istiyor. İktidar karşısında hakkını bilen ve isteyen emekçiler gördüğünde ise gözü dönüyor. Kar hırsıyla tutuşan işçi düşmanı bir patrona dönüşüyor. Bu yüzden Tekel işçilerine, itfaiye işçilerine, demiryolu emekçilerine, eczacılara, sağlık emekçilerine, doktorlara saldırıyor. Dilenmeye karşı direnmeyi öğrenmemizden korkuyor. Direnmeyi ise Tekel işçisi ülkenin başkentinde görmeyenlere gösterip, duymayanlara duyuruyor. Öğrenciler 10

Artık bıçak kemiğe dayandı. Artık emekçiler gözünü açtı. Tekel işçileri, örgütlü, sendikalı oldukları için; birleştikleri için direnmeyi başardılar. Biz de Tekel işçileriyle birleşirsek hak mücadelemiz büyüyecek ve işçi sınıfı kazanacak. On bin işçi yüz bin olacak, milyonları bulacak! Birleşir çoğalırsak, güvencesizler kazanacak, işçiler kazanacak, yoksullar kazanacak. Taşeron kaybedecek, 4-C yenilecek, Hükümet ve sermaye geri adım atmak zorunda kalacak. Kısacası emekçi halk kazanacak. Bugün ücretli köle olmak için değil, emekçilerin, toprağın ve şehirlerin kaderini değiştirmek için ayağa kalkma zamanıdır. Bugün ellerimizi birleştirme zamanıdır, tek yumruk olma zamanıdır. Tüm fabrikalara, işyerlerine, sokaklara, tüm meydanlara Tekel direnişinin ışığını taşıma zamanıdır. Bugün güvenceli iş, güvenli gelecek, insanca yaşam için Genel Grevi ilmek ilmek örmek, Genel Direnişi örgütlemek zamanıdır. Biz hazırız, sermayeye meydan okuyoruz:köle değil işçiyiz; 4-C yi yırtıp atacağız! Herkese iş, iş güvencesi, yeterli ücret! Tekel, belediye, itfaiye işçisi yalnız değildir! Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu 26.01.2010 11

Sağlıkta Taşeronlaşma Sağlık Bakanlığında bugün 300.000 e yakın çalışan var. Bunların 1/3 ü taşeron çalışanlarıdır. Sağlık Bakanlığı Türkiye de en fazla taşeron işçi çalıştıran bakanlıktır. Kamu Hastaneleri Birlik Yasası ile geri kalan tüm sağlık çalışanları da sözleşmeli, 4/c statüsünde çalışır hale gelecekler. Yani Sağlık Bakanlığı Taşeron Çalışanlar Bakanlığı haline gelecektir. Peki taşeron çalışma ne mi getiriyor? İşte örnekler; Eğirdir Kemik Eklem Hastalıkları Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi nde çalışan 62 işçi, bağlı bulundukları şirketten 4 aydır maaş alamadıkları gerekçesiyle greve gitti. Afyonkarahisar Devlet Hastanesi nde çalışan 182 işçi taşeron firmanın sözleşmesinin iptal edilmesi nedeniyle işsiz kaldıkları için İl Sağlık Müdürlüğü önünde eylem yaptı. Mersin in Anamur ilçesindeki Devlet Hastanesinde temizlik ve bilgi işlem şirketlerinde çalışan 32 işçi hiçbir gerekçe gösterilmeden işten çıkarıldı. Denizli İlinde 2006 yılından beri 65 Aile Hekimine ihtar çekildi. 13 tanesinin sözleşmesi feshedildi. 2010 Ocak; Isparta da 4 Aile Hekiminin sözleşmesi feshedildi. 12

TAM GÜN G(Ö)REVDEYDİK Tam Gün Yasası basit bir çalışma alanı düzenlemesi olmayıp sağlık alanında hekim iş gücü piyasası düzenleme yasasıdır. Bizler bu yasa hakkında hükümetin, Sağlık Bakanlığı nın kamuoyuna söylediklerinin doğru olmadığını, gerçeği yansıtmadığını, aldatmaca olduğunu göstermek ve doğruları söylemek için 19 Ocak 2010 da meydanlardaydık. Özlük haklarımız, iş güvencemiz, meslek onurumuz, hepimizin sağlık hakkı için Herkese sağlık, güvenli gelecek için iş bıraktık / yavaşlattık. Yani G(Ö)REV deydik. Bu tasarı; Sağlık çalışanların ücretlerinde kalıcı ve emekliliğe yansıyan bir düzenleme içermemektedir. Bu tasarı halkı / hastaları hekimlere, sağlık çalışanlarına karşı kışkırtmaktadır. Bu tasarıyla hekim ücretleriyle ilgili kamuoyuna yansıtılan rakamlar hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Sağlık Bakanlığı nın söylediği ücretleri bir hekimin alabilmesi için 7 gün 24 saat çalışması ya da günde en az 400 hastaya bakması gerekir. Bu tasarı hekimleri daha fazla muayene, daha fazla tetkik, daha fazla ameliyat yapmaya yönlendirmektedir. Üniversitelerde ve eğitim hastanelerinde eğitimin kalitesini daha da düşürmektedir. Getirdiği Mesleki Sorumluluk Sigortası ile yerli / yabancı özel sigorta şirketlerine yeni bir kazanç kapısı açmaktadır. Radyasyonla çalışan sağlık çalışanların haftalık mesai süresini 25 saatten 35 saate çıkarmaktadır. Bu tasarı 30 yıl çalışmış ve emekli olmuş bir uzman hekimin 1400 TL olan emekli maaşına 1 kuruş artış getirmemektedir. Bu tasarı 4/a, 4/b, 4/c, 4924 sözleşmeli, taşeron ve benzeri statülerdeki sağlık çalışanlarına iş ve ücret güvencesi getirmemektedir. Bu tasarı hekimlerin dışındaki sağlık çalışanların ücretlerinde bir artış yapmamaktadır. 13

Kısacası: Bu tasarı ne sağlık çalışanları, ne de hastalar için hiçbir olumlu düzenleme içermemektedir. Gerçekte bu tasarı Tekel işçilerine dayatılan 4/c yi sağlık alanına da dayatma tasarısıdır. Bu tasarı özellikle en başta hekimler olmak üzere bütün sağlık çalışanlarına çok hasta bak, çok ameliyat yap, işletmene çok para kazandır, kazandığın paradan payına düşeni belki alabilirsin diyen bir tasarıdır. Üstelik tüm sağlık örgütleri olarak bizler biliyoruz ki; Tam Gün Tasarısını da içeren Sağlıkta Dönüşüm Programı nın temel hedefi sağlığın ticarileştirilmesi / özelleştirilmesidir. Sağlık hizmetleri son 7 yılda daha önce hiç olmadığı kadar ticarileşmiş, özelleşmiştir. SGK nın fonlarıyla büyüyen özel hastane zincirleri daha şimdiden yabancı tekellere satılmaya başlanmıştır. Vatandaşlar sağlık hizmetlerine ulaşabilmek için her geçen gün daha fazla para ödemek zorunda bırakılmıştır. Devlet hastanelerinin özelleştirilmesini hedefleyen Kamu Hastane Birlik Yasası da mecliste beklemektedir. Özel hastaneler yıldızlaştırılmış, vatandaş bizzat devlet tarafından ödeme güçlerine göre sınıflandırılmıştır. Bu gün gelinen sonuç itibari ile Sağlık Bakanlığı iş güvenceli istihdam yerine, yüz binin üzerindeki taşeron çalışan istihdamıyla Taşeron Bakanlığı na dönüşmüş durumdadır. Bu yasayı destekleyen, sağlık çalışanlarını temsil eden bir sağlık örgütü yoktur. Bu Tam Gün Yasası nın Tam olabilmesi, vatandaşın 1. Basamaktan üniversite hastanesine kadar hiçbir katkı payı ödemeden sağlık hizmeti alabilmesi, ilaç ve diğer sağlık harcamaların tamamının devlet tarafından karşılanması halinde mümkün olacaktır. Tam Gün Yasası, tıp fakültelerinin temel işlevi olan eğitim ve araştırmayı özendirici olduğunda, hekimlere ve diğer sağlık personeline performans puanı karşılığı ek ödeme yerine emeklerini karşılayacak düzeyde, emekliliğe yansıyan bir temel ücretin verilmesini sağladığında Tam olacaktır. Bu tasarı tüm sağlık çalışanlarına kadrolu ve iş güvenceli çalışma sağladığında Tam olacaktır. Dr. Metin AYDIN 14

TAM GÜN YASASININ TERCÜMESİ 1- Biz, tam gün, tek bir işyerinde günde 8 saat çalışalım diyoruz.. Onlar, 8 saatten fazla 12,16,18, 20 saat çalışın diyorlar. 2- Biz, 8 saat çalışıp belirli bir maaş alalım diyoruz. Onlar, size küçük bir maaş verelim ama 8 saatten fazla çalışırsanız ek ücret verelim diyorlar. 3- Biz, aldığımız ücretlerin tamamı emekliliğe yansıtılsın diyoruz. Onlar, ücretinizin yarısından azı emekliliğe yansıyacak diyorlar. 4- Biz, emekli maaşlarımız düşük diyoruz.( Hakimin emekli maaşı 3000 TL, 30 yıllık Uzman Hekiminki 1350 TL). Onlar, maaşınızdan her ay fazla kesinti yapalım (300 TL ye kadar) emekli maaşınız artsın diyorlar. 5- Biz, emekli maaşımız hemen artsın diyoruz. Onlar, bugün maaştan kesintilere başlarsak 25 yıl sonra emekli maaşınız 2,500 olacak diyorlar. 6- Biz, 8 saat çalışıp insanca bir maaş diyoruz. Onlar, 8 saatten fazla çalışın hasta başı prim veririz diyorlar. 7- Biz, bir günde bakılan hasta sayısı önemli değil, sağlık ciddi bir iştir önemli olan kalitedir diyoruz. Onlar, biz anlamayız kaç hasta bakarsan o kadar para alırsın diyorlar. 8- Biz hastaya yeterince zaman ayıralım hatalar olmasın diyoruz. Onlar, zaman önemli değil ne kadar çok hasta bakarsan o kadar çok para alırsın. Hatalar içinde meslek sigortası yaptırırsın diyorlar. 9- Biz, sadece bir işyerinde çalışıp insanca geçinelim diyoruz. Onlar, ilaveten ikinci bir hastanede çalışma hakkı getireceğiz diyorlar. 10- Biz, sağlık ciddi bir iştir. İnsanca bir ücret verin 8 saat çalışalım diyoruz. Onlar, mesai bitiminden sonra çalışmaya devam edin hatta ikinci bir devlet hastanesinde de çalışma hakkı veriyoruz diyorlar. 11- Biz, maaşımızı devletten alalım diyoruz. Onlar, yarısını devletten yarısını da döner sermayeden alacaksınız diyorlar. 12- Biz, döner sermaye ye para nereden gelecek diyoruz. Onlar, birazı devletten birazı da hastaların ödediği farklardan gelecek diyor. 13- Biz, iş güvencemiz olsun diyoruz. Onlar, Aile Hekimleri zaten sözleşmeli, Kamu Hastaneler Birliği yasasıyla hastane çalışanları da sözleşmeli olsun diyorlar. 14- Biz, nöbet ücretleri makul bir seviyede olsun diyoruz. Onlar nöbet ücretine % 50 zam yaptık uzman doktor 1 saat nöbet için 5,7 TL alacak diyorlar. İş kanunda nöbet ücretleri normalinden % 50 zamlı ödenir ama biz size normalin çeyreği kadar vereceğiz diyorlar. 15- Biz, işçiye %2,5 arttı %2,5 zam verdiniz. Ama hasta katılım paylarını %33 ile %150 arttırdınız bu sosyal devlet ilkesine sığmaz diyoruz. Onlar, diyor ki bu daha başlangıç. 15

16- Biz, doğru düzgün bir maaş diyoruz. Onlar, maaş artı sabit ek ödeme ile uzmana 3000 pratisyene 2.300 TL maaş (polise 2000TL hakime 5000TL) diyorlar. 17- Biz, muayene katkı payları eskiden yoktu şimdi yeniden parasız olsun diyoruz.(sağlık ocağında 2,devlet hastanelerinde 8,özellerde 15 TL alınıyor) Onlar, bu miktarlar halkın ödeyebileceği kadar gerekirse arttırabiliriz diyorlar. 18- Biz, Öğretim üyelerinin tek işi hasta muayenesi değildir. Öğrenci eğitimi, asistan eğitimi, araştırma yapmak gibi görevleri de vardır. Siz performans derseniz, hasta başına para derseniz eğitim kalitesi düşer, araştırılacak hastalar zarar görür diyoruz. Onlar, olsun biz baktıkları hasta sayısı, yaptıkları işlem kadar para öderiz diyorlar. 19- Biz, öğretim görevlilerine doğru düzgün bir ücret verilsin diyoruz. Onlar, baktığı hasta sayısı, yaptığı ameliyat sayısı kadar para vereceğiz. Yetmiyorsa ikinci bir devlet hastanesinde ek iş yapsın isterse 7x24 saat çalışsın diyorlar. 20- Biz üniversitelerde araştırma yapmak için döner sermaye gelirlerinin % 5 inden fazla para ayrılsın diyoruz. Onlar araştırmaya gerek yok %5 yeterlidir diyorlar. 21- Biz diyoruz ki insanca ücret... Onlar diyor ki 17 milyar maaş vereceğiz. 22- Biz diyoruz ki, nerde yalancının mumu yatsıya kadar yansın mı? 23- Biz, hastalar hiç ücret ödemeden tedavi olsun diyoruz. Onlar, hayır katılım payı ödeyecekler. İlerde sağlık sigortası da yaptıracaklar, gerekirse kasko diyorlar. 24- Biz, fazla radyasyona maruz kalan sağlık çalışanları haftada 25 saat çalışsın diyoruz. Onlar, 35 saat çalışsın diyorlar. 25- Biz, fazla çalışılan her saat ücretlendirilsin çalışanın hakkı verilsin diyoruz. Onlar, 130 saatten fazla çalıştırırsam ücretini ödemeyeceğim babasının hayrına çalışsın diyorlar. 26- Biz, icap nöbetleri ücretlendirilsin (angarya olmaktan çıksın) diyoruz. Onlar, icap nöbetleri için uzman doktora saat başına 2 TL vereceğiz diyorlar. 27- Biz, grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı istiyoruz. Onlar, hakta neymiş sözleşmeli çalışın(4c) bizde istediğimiz zaman Tekel İşçileri gibi kapının önüne koyalım diyorlar. 28- Biz, 8 saat çalışıp akşam evimizde çoluk çocuğumuzla, evimizle ilgilenelim diyoruz. Onlar, insanca yaşamak istiyorsan 7x24 saat çalışacaksın diyorlar. 29- Biz, Kurum hekimlerinin maaşları düşük diyoruz. Onlar, tam günü unutup kurum hekimleri iki işte çalışabilir, işyeri hekimliği yapsın diyorlar. 30- Biz BU UCUBE YASAYI geri çekin diyoruz. Onlar, bu daha başlangıç diğerleri yolda yakında o yasaları da çıkaracağız siz o zaman görürsünüz diyorlar. 16

SAĞLIK BAKANINI KUTLUYORUZ Hiç bir ek ücret artışı sağlanmadan! Zaten almakta olduğumuz performans ücretinin 549 TL'sini, 1.450 TL. maaş alan Pratisyen Hekime 1.008 TL'sini 1.625 TL. maaş alan Uzman Hekime yeniden veren, Pratisyen Hekimin 1.200 TL. olan emekli maaşına 19 TL, Uzman Hekimin 1.450 TL olan emekli maaşına 36 TL zam yapacak; "Tam Gün Yasa Tasarısını" "Hekimlerin ücretlerini arttırıyoruz" şeklinde savunmasında gösterdiği başarıdan dolayı Meslektaşımız Sayın Sağlık Bakanımız Prof.Dr.Recep AKDAĞ'ı Kutluyoruz. Isparta-Burdur Tabip Odası 17

TEŞEKKÜR Biz hekimlere; - 7 gün 24 saat - Günde 40 değil, 400 hasta bakmayı - Bir ayda 20 değil, 51 iş günü çalışmayı dayatan - TAM GÜN çalışma DEĞİL, TAM GÜN KÖLELİK yasasına 19 Ocak 2010 tarihinde HAYIR demek için İŞ YAVAŞLATTIK / İŞ BIRAKTIK. - 2-8 - 15 TL muayene ücretlerine (Şimdilik) - Özelde % 30 dan % 70 'e çıkan ilave ücretlere - Eczanelerde % 10 - % 20 olan katılım payının % 15 - % 30 'a çıkmasına - İlaçta indirim yapıyoruz derken arttırılan ilaç fiyat fark ücretlerine - Hastanelerin sınıflanarak, paran kadar hastane zorlamasına Hastaneleri İŞLETME, hastaları MÜŞTERİ haline dönüştüren SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMINA HAYIR diyerek O gün hastanelere gelmeyen ve bizlere destek veren ISPARTA - BURDUR HALKINA teşekkür ederiz. ISPARTA - BURDUR TABİP ODASI 18

Tam Gün ve Kamu Hastaneleri Birlik Yasası ile iş-gelir-gelecek güvencesi ve mesleki bağımsızlığımız elimizden alınıyor. ÖNCELİKLE GELECEK GÜVENCESİ İSTİYORUZ; ŞİMDİ NİYE Mİ? Genç doktor ayakta kalmak için savaşıyor. Doktor Ilgın Şimşir, Ocak ayında meydana gelen büyük kazada ağır yaralandı. Meslektaşların özeni, Dr. Şimşir i hayata döndürdü döndürmesine ama sakat kalmasını da engelleyemedi. Omuriliği zedelenen genç doktorun tedavisi ve yürüme hayalleri sürüyor. GEÇEN ocak ayında İzmir in Bornova de Osman Kibar Kavşağı nda ciddi bir kaza meydana geldi. İstanbul dan İzmir e giden 44 yaşındaki K.Ç. nin kullandığı 19 ton yem yüklü 10 NF 374 plakalı kamyon, yokuş aşağı inerken freni patladığı için kontrolden çıktı. Ortalığın savaş alanına döndüğü kazada, otomobillerde sıkışanlar, itfaiye ekiplerinin çalışmaları sonucu kurtarıldı. Ege Üniversitesi Hastanesi nde dahiliye doktoru olan 35 yaşındaki Ilgın Şimşir in de aralarında bulunduğu 16 kişi yaralandı. Dört kişi de hayatını kaybetti. Kazada, Ege Üniversitesi Hastanesi nde görevli Dahiliye Uzmanı Dr. Ilgın Şimşir de ağır yaralandı. İtfaiye ekipleri Şimşir in sıkıştığı araçtan kurtarmaya çalışırken, kendisi gibi doktor olan eşi Adnan Şimşir de büyük bir endişeyle olup biteni izledi. Bir çocuk annesi Ilgın Şimşir, görev yaptığı hastanede tedaviye alındı. Meslektaşlarınca hayatta kalması sağlanan Şimşir in, tedavisinin ilerleyen döneminde hayatı kabusa döndü. Çünkü Şimşir, bir daha ayağa kalkamadı. Yeniden yürüyebilmek için yaklaşık dokuz ay hastanede tedavi gören Ilgın Şimşir, bir türlü bu isteğini gerçekleştiremedi. Şimşir in yeniden ayağa kalkabilmesi için meslektaşlarının seferber ettiği tedavi yöntemleri de bir sonuç vermedi. Omuriliği zedelenen Dr. Ilgın Şimşir in tedavisi halen sürüyor. 19

BASINDA SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM Size bi reçete yazayım... 10 kuruşa satılan ilacı 3 kuruşa alacağız ama, bunun karşılığında, 10 eczanenin 3 ü kapanacak, hangisini tercih edersiniz? Eczaneler kapanır. Çünkü, bırakın yıllardır mahallenizde en faydalı komşu bildiğiniz eczacının iflas etmesini, 3 kuruşluk şahsi menfaat için babasını bile satan bir toplum haline getirildik. Hiç çevirme suratını... Sana soruyorum: Dünyanın en pahalı benzinini, dünyanın en pahalı elektriğini, dünyanın en pahalı doğalgazını kullanan, dünyanın en yüksek vergisini ödeyen ülke... Nasıl olur da, Avrupa nın en ucuz ilacını kullanır? Hiç merak etmiyor musun kardeşim, nereden gelir bu değirmenin suyu? Avrupa da 5 ülke seçiyorlar, o 5 ülkenin ilaç fiyatlarından yola çıkarak, bizim ilaçların fiyatını belirliyorlar. Ancak, ne sihirdir ne keramet, işte burada maharet... Mesela, kalp ilacı... Bakıyor, en ucuz Portekiz de, Portekiz in fiyatını seçiyor. Romatizma ilacı, bakıyor, en ucuz Yunanistan da, Yunanistan ın fiyatını seçiyor. O romatizma ilacı, İspanya da daha pahalıymış, ilgilenmiyor, işine neresi gelirse, orayı seçiyor. Mesela, Aspirin... Bakıyor, en ucuz Fransa da, şak, Fransa nın fiyatını seçiyor. Halbuki, Fransa eczacısını kolluyor, sübvanse ediyor, ciro düştüğünde Fransız eczacısı çökmüyor. Vatandaşının sağlığını düşünen Fransa, eczacısının da vatandaş olduğunu unutmuyor. Üstelik... Zurnanın asıl zırt dediği yer. Dün yaşanan bir vaka... Tansiyon hastasına ilaç yazmış doktor. Hasta, en yüksek risk grubunda, ilacın dozu en yüksek doz, raporunda yazıyor. Hasta eczaneye geliyor, sistemi açıyor eczacı, bakıyor, o ilacı alırsa hasta, 61 lira fark ödemek zorunda... Ödeyemiyor. Tekrar sistemi açıyor eczacı, en ucuz eşdeğerini tıklıyor. En ucuzu alırsa hasta, hiç fark ödemeyecek ama, o en ucuz ilaç, en düşük doz... Yani, hiç fark ödemeyecek ama, büyük ihtimalle yakında ölecek. Ekmek var, 400 gram... Ekmek var, 100 gram... İkisi de ekmek mi? Ekmek. Doy da göreyim! Demem o ki... Sen, ilaç fiyatları ucuzladığı için eczacının isyan ettiğini sanıyorsun ama, o eczacı, aslında senin için kavga veriyor, senin için çırpınıyor. Mecbur kalırsa, gözlük satacak, vitamin satacak, bi şekilde hayatını devam ettirecek elbet... Sana şimdiden Allah rahmet eylesin Yılmaz Özdil 05.11.2009 20

Doktorlar Kız verirken... Kocaya varırken... Otomobil alırken... Doktor civanım. Muayene ücretine gelince... Hepsi şerefsiz! (Harala gürele yüzünden yazmaya fırsat bulamadık, şu tam gün yasasını... Hazır, yeni bir darbe planı çıkmadan, fırsat bu fırsat, aradan çıkarıvereyim bari.) Deniyor ki: Başbakan kadar maaş alacaklar. * Safra kesesi ameliyatı yapabilir mi başbakan? Böbrek nakli? Pansuman bile yapamaz... Ama, çok sıradan bademcik ameliyatını yapabilen bir hekim, gayet güzel başbakanlık yapabilir. Refik Saydam mesela, hekimdi... O halde, hekimlerin maaşını siyasilerin maaşıyla niye kıyaslayalım ki? Komada geliyorsun, bacağını kesiyor, damar çıkarıp, kalbine bağlıyor, gebermekten kurtuluyorsun. Sonra da Çok para aldı diyorsun. Kaç para ki senin hayat? O kadar etmez mi? * Gece yarısı ateşi 40 a vuran evladını Azrail in elinden almanın, hızara kaptırdığın parmağını yerine dikmenin, görmeyen gözünü gördürmenin, kanserini erken yakalamanın fiyatı nedir? * 12 sene üniversite okuyor. Boru değil. 18 yaşında girdi, geldi 30 una, hâlâ kafa patlatıyor. İki kapılı handa, yolun yarısı eder... Lütfedip, müsaade edelim de, biraz para kazansın bu ülkede. * Karaktersiz hekim yok mu? Var elbette... Ne kadar karaktersiz gazeteci, ne kadar karaktersiz avukat, ne kadar karaktersiz esnaf varsa, o kadar karaktersiz hekim var... Ama, Rabbim herkese Cleveland demiyor... Parası olmayana bakan vicdanlı hekim de var bu ülkede. * Tahmininizden çok. Üstelik, silah zoruyla ameliyata alınan hastayı hiç duymadım ben... Yeşil kartlı bile olsan, seçme şansın var. Paragöze gitme, öbürüne git. Diyeceksiniz ki, Kuyruk oluyor, yeterli hastane yok... Müteahhit midir hekim? Peki nedir? Aslanı kediye, eğitimliyi cahile kırdırma projesidir bu... * Hakkını alamayanlar kendisinden hesap sormasın diye, Bak şunlar senden fazla alıyor diye hedef göstermektir. Sen az kazandığına itiraz etme, onunkini de indirelim demektir. Refahı paylaştıracağına, yoksulluğu paylaşmayı doğruymuş gibi göstermektir. * Kendi suçunu örtbas etmek için, suçlu yaratma projesidir... Hekimlerin durup dururken başına gelen budur. Yılmaz Özdil 27.01.2010 21

Yine doktorlar! Bazı olaylar ve bazı haberler vardır ki, sanki kutlanacak anılacak gün gibidirler. Doktorlar da bunlardan biridir. Her yıl, hatta yılda bir kere ya da daha çok, sağlık personeli, tabii başta doktorlarla ilgili haberler iletişim araçlarında yer alır. Doktorlar şikâyetçidir, eczacılar şikâyetçidir, hemşireler, hastabakıcılar, başta hastalar, herkes şikâyetçidir. Hükümet yasa hazırlar doktorlar beğenmez, doktorlar isteklerini sıralar, hükümet kabul etmez. Bu yıl da alışılmışın dışına çıkılamadı, hükümet tam gün yasası hazırlamış, doktorlar karşı... Şimdi size bir yazı göstereceğiz, okuyun sonra konuşalım. Doktorların Emeğimizin hakkını istiyoruz pankartlarıyla yürüyüşünü gösteren gazete fotoğraflarını burnumuza sokan bir dostumuz Şimdi bunun sırası mı? dedi: Memlekette kan gövdeyi götürüyor, şunların yaptıklarına bak! Biz de kendisine, önümüzdeki gazetelerin birindeki Vur patlasın, çal oynasın! sayfasındaki fotoğrafları gösterdik, yarı üryan kadınlar, kadın kılıklı oğlanlar, sarmaş dolaş karılar, kızlar: Memlekette kan gövdeyi götürüyor, şunların yaptıklarına bak! Birden afalladı, biz bu defa başka bir gazeteyi alıp, birinci sayfasını gösterdik... Baştan aşağı yolsuzluk, hırsızlık, devlet soygunu haberleriydi: Memlekette kan gövdeyi götürüyor, şunların yaptıklarına bak! Sonra ekledik: Ahlaksızlık, hırsızlık, devlet soygunu ayıp olmuyor da, doktorlar emeğimizin hakkını istiyoruz, diye yürüyünce mi ayıp oluyor? Dostumuz, Ama canım! diye itiraz edecek olunca biz lafımızı sürdürdük: Doktorların yürüyüşünü yasaklarsın fakat, hırsızların soygununu durduramazsın... Hırsızların soygununu durdurabilirsen, doktorların yürümesine de gerek kalmaz... 30 yıllık bir doktor, 10 milyon lira aylık alamıyorsa, doktorlar yürür. Vergi kaçırandan kaçırdığı vergiyi almak şöyle dursun, adını bile saklarsan, doktorun yürüyüşüne nasıl engel olacaksın? Durdu, düşündü; kendisine bir doktorun yazdıklarını okuduk, yanlış tedavi yüzünden insanların başına gelenleri anlatan bir habere Tıpta terör başlığının atılmasına kızmıştı... O haberde sözü edilen insanların başına gelen olayları ne küçümsüyor, ne de örtülü kalmasını istiyordu... Ya ne istiyordu? Ona göre tıpta terör şunlara denilirdi... Tıpta terör; 3-4 tane Tıp Fakültesi varken ve daha bunlara bile yeterli eğitim sağlayacak düzenlemeler yapılmadan 27 tane daha Tıp Fakültesi açmaktır. Tıpta terör; 100-200 kişilik olması gereken sınıflarda 500 kişinin okutularak mezun edilmeye çalışılmasıdır. Tıpta terör; yüzde 2,5 oranında bütçe payı ayırarak sağlık hizmetlerinin yürütülmeye çalışılmasıdır. Tıpta terör; ilkokul mezunu bile olmayan belediye temizlik işçisinin yarısı kadar maaş vererek doktorları ve sağlık personelini 24 saat çalışmaya zorlamaktır. Tıpta terör; modernleşme ve yenileşme sağlanmadan, gerekli aletleri alıp alt yapıyı hazırlamadan insanlardan en üst düzeyde hizmeti beklemektir. Tıpta terör; şartları muayenehane olarak bile hizmet vermeye uygun olmayan yerlere, poliklinik ve hastane ruhsatı vererek hızla çoğalmalarını sağlamaktır. Tıpta terör; yasal olarak, Türkiye de doktorluk yapması mümkün olmayan insanların doktor olarak çalışmasına izin vermektir. Tıpta terör; dört duvar inşa edip, içine bir muayene masası ve tansiyon aleti koyarak ve bir doktorla hemşireyi burada çalışmaya zorlayarak, halkı sağlık merkezi açtık diye kandırmaktır. 22

Tıpta terör; sorunları ilgililere anlatmaya çalışan, fikrini açıklayan meslek kuruluşu mensuplarını sürgüne göndermektir. Tıpta terör; sağlık sektörü ve sağlık sorunları hakkında hiçbir bilgi ve eğitime sahip olmayan insanların, bu konuda karar verecek danışmanlar olarak atanmalarıdır. Tıpta terör; sadece bazı reklam meraklılarını memnun etmek için herkesin bildiği ve uyguladığı tedavi yöntemlerini yeni ve tek kişi tarafından uygulanıyor gibi yayımlayarak halkı kandırmaktır. Bu yazı 17 yıl önce bu köşede yayımlanan bizim yazımızdır. Ankara da Tabip Odası nın yürüyüşünde, yazı büyütülmüş, çerçevelenmiş ve en önde taşınmıştır: 25.10.1993... 17 yıl önce... Bugün hâlâ geçerliyse, kabahat yazıda mı? Hasan Pulur 18.01.2010 TÜRK HEKİMİ YERİN NERESİ? Sen, ey Türk Hekimi, yerin neresi? Bak şu haline, bunlar ne beresi? Yasa mı, mevzuat mı çarptı seni? Her yerin olmuş siyaset yarası. Yıllar önce hekim gibi hekimdin; Gördüm son kırk yıllık halini senin. Hekimcik dediler, iltifat bildin; Neden attan inip eşeğe bindin? Ne yapayım ben, gücüm budur dersen; Sana her sunulanı böyle yersen; Zamanında yermeyip de översen; Şimdi yıllarca, dizini döversin. Siyaset suyu kattılar aşına; Bak, daha neler gelecek başına! Bu oyun büyük, kalma tek başına; Yerini bil, yem olma kurda kuşa. Yerin bu değil, bilesin doktorum! Daha yukarda, göresin doktorum. Hor görenleri, silesin doktorum; Yeter çektiğin, gülesin doktorum Dr. Mahmut DİKMEN 23

Sağlıkta bizimle oyun oynuyorlar. Ülkemizde son aylarda yoğun bir şekilde Domuz Gribi (HıNı virüsü) tartışılmaktadır. Tüm basında ve kamuoyunda estirilen havaya bakılınca bu gripten çok büyük toplumsal ölümlerin olacağı algısı yaratılmak istendiği görülmektedir. Domuz Gribinin diğer mevsimsel griplere göre daha fazla yayılma özelliğinde olduğu doğrudur. Fakat öldürme oranının diğer mevsimsel griplere göre daha az olduğu ve genelde daha hafif seyirli olduğu da bir gerçektir. Nitekim şu anda toplumda geçirilen gribal enfeksiyonların % 99 unun Domuz Gribi olduğu yetkililerce belirtilmektedir. Bir gribal enfeksiyonun öldürücülüğü grip olan kişinin bağışıklık sistemi ve sahip olduğu kronik hastalıkların ağırlık derecesi ile yakından ilişkilidir. Bu tıbbi gerçekler ortada iken Domuz Gribinin salgın halinde toplumsal ölümlere şu anki tıbbi gelişmişlik ve tedavi imkanların olduğu ortamlarda sebep olacağı söylemi doğru değildir. YERSİZ PANİK YARATILIYOR Her gün basında Türkiye de Domuz Gribi olan kişi sayısının tek tek sayılarak ilan edilmesi toplumda yaratılan panik durumunun artmasına sebep olmaktadır. Bulunduğumuz sonbahar ve kış mevsimlerinde gribal enfeksiyonların görülmesi kadar doğal bir durum yoktur. Doğal ve doğru olmayan ise her gribal enfeksiyon geçirenin ölümle sonuçlanacak bir süreç yaşayacağı algısının toplumda yaratılmasıdır. ÇEVRESEL FAKTÖRLER İYİLEŞTİRİLMELİ Bulaşıcı hastalıklardan korunmanın en temel ve önemli yolu toplumda koruyucu sağlık uygulamalarına devletçe önem verilmesi, halkın yaşam koşullarında ve çevre faktörlerinde iyileştirmelere gidilmesi ve tabi ki aşı uygulama işlemleridir. Şu anki Domuz Gribi için geliştirilen tüm aşıları Dünya Sağlık Örgütü, Amerika İlaç ve Gıda Dairesi (FDA), Avrupa Sağlık Otoritesi önermektedir. Türkiye Devleti de bu aşılardan 43 milyon adet doz alacağını ve bunun için de 600 milyon dolar ödeneceğini açıklamıştır. Türkiye Novartis, İnternational Baxter, Glaxo Smith Kline firmalarının ürettiği aşıları ithal edecektir. Dünya ilaç pazarının % 50 sini 20 büyük ilaç firması yönetiyor. Bizim aşı alacağımız firmalar da dünyadaki en büyük ilk 5 ilaç firmaları arasında yer almaktadır. Dünyadaki toplam ilaç pazarının büyüklüğü 800 milyar dolar olup bu pastadan en fazla pay alanlar arasında bizim aşı ithal ettiğimiz firmalar da mevcuttur. Küresel büyük ilaç firmaları elde ettikleri kârları daha fazla arttırabilmek için özellikle ülkemizin de içinde yer aldığı gelişmekte olan ülkelerin yerli ilaç firmalarını, küreselleşme adı altında satın almaktadır. Nitekim Türkiye deki en büyük 20 ilaç firmasının 15 tanesini yabancı sermaye grupları satın almış olup Türkiye ilaç pazarının % 74 ünü ele geçirmişlerdir. Yabancı ilaç firmalarına yerli ilaç firmalarını satın almak yetmemiştir. Kârlılıklarını daha da artırmak için bu ilaç firmaları dünya aşı üretim tekellerini de ellerine geçirmişlerdir. Şu anda tüm dünyada salgın yapacağı, büyük ölümlere sebep olacağı, tüm dünya ve yerli medyada yetkililer tarafından ilan olunan Domuz Gribine karşı dünyada 5 milyar doz Domuz Gribi aşısı üretileceği belirtilmektedir. Domuz Gribi aşısının tüm ilaç firmalarına yıllık getirisi 49 milyar dolar olacaktır. BU GELİŞMELER ŞÜPHE UYANDIRIYOR Oysa normalde çok daha fazla öldürücü seyreden mevsimsel gribe karşı bu firmalar yıllık 1 milyar dolarlık mevsimsel aşı satmaktadır. Bu gerçekler ışığında Türkiye de ve dünyada estirilen panik havasına baktığımızda bizler tüm bu olaylara ister istemez şüphe ile bakar hale geldik. Geçmişte tüm dünyada panik yaratılan Kuş Gribi ve SARS sonuçlarına baktığımızda şu anda bizlere yaşatılan Domuz Gribi korkusuna, hele hele dünya ilaç sanayisinin bu konuda temiz bir geçmişe sahip olmaması nedeni ile şüphelerimiz daha da artmaktadır. BU KADAR AŞIYA GEREK VAR MIYDI? Sağlık Bakanlığı nın Domuz Gribi salgınına gösterdiği hassasiyet ve aşı getirmesi girişimi aslında ilk bakıldığında takdire şayan davranış gibi görülmektedir. Fakat bu kadar büyük boyutta aşının getirilmesini, hele hele sağlıkta tasarruf tedbirleri adı altında Sağlıkta Dönüşüm Programı nın acı faturasının hastalara, hekimlere, kamu ve özel sağlık kurumlarına kesildiği şu günlerde,sonuçları ve seyri belli olan bir hastalık için bu kadar büyük miktarlarda paraların, yabancı ilaç firmalarına koruyucu hekimlik kılıfı adı altında ödenmesini anlamakta zorluk çekiyor ve uygun bulmuyoruz. 24

BUNLARI KABUL ETMİYORUZ Yine bu aşılara yapılan ödemeleri haklı göstermek için toplumda yaratılan panik havasını ve tartışmalı hasta ölümlerini Domuz Gribi ile iliştirmeye yönelik çaba ve gayretleri hekim olarak hayretle ve esefle izlemekteyiz. Türkiye de 2002 yılından itibaren uygulanmakta olan Sağlıkta Dönüşüm Programı ile koruyucu sağlık hizmetleri dışlanmış, yabancı ilaç sanayi ve teknolojisine bağımlı kılındığımız tedavi edici sağlık hizmetleri ön plana çıkarılmış ve son sürat teşvik edilmektedir. BU YAKLAŞIM TUTARLI DEĞİL Türkiye de koruyucu hekimlik hizmetlerine sağlık bütçesinden ayrılan pay 1996-2005 yılları arasında % 12 den, % 6 ya gerilemiştir. 2009 yılı itibari ile ise sağlık bütçesinde koruyucu hekimlik hizmetlerine ayrılan pay % 2.6 ya gerilemiştir. Sağlık Bakanlığı nın koruyucu hekimlik uygulamalarını tamamen gözden çıkardığı ortadadır. Son Sağlıkta Tasarruf tedbirleri ile ödeme gücü olmadığı için yeşil kart verilenlerden bile katılım payının alınmaya başladığı, koruyucu hekimlik hizmetlerinin ön planda verilmesi gereken Aile Hekimliği nin bile ücretli hale getirildiği, toplumun % 20 sinin hiçbir sosyal güvencesinin olmadığı Türkiye ve halk gerçekliğinde Domuz Gribi hastalığına Sağlık Bakanlığı nın yaklaşımı tutarlı görülmemektedir. ASIL PROBLEM GDO Domuz Gribi paniğinin yaşandığı günümüz Türkiye sinde adeta gündemden kaçırırcasına Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) yasası kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Pek çok genetik hastalık ve kansere sebebiyet veren gıda ürünlerinin bu yasa ile rahatlıkla ülkemiz piyasasına sürülmesi bizce Türkiye toplumunun sağlığında yaratacağı hasar ve zarar Domuz Gribinden çok daha fazla ve kalıcı olacaktır. Koruyucu hekimlik uygulamalarını çok önemsiyoruz diyen Sağlık Bakanlığı nın bu uygulamaya göz yumması ve sessiz kalması ise kabul ve af edilemez. Ne tesadüftür ki GDO üreten ve satan firmalar ile, laboratuar ortamlarında hastalık üretip yayan, ilaç ve aşı üreten tüm dünyaya pazarlayan firmalar hep aynıdır. TAM BİR SENARYO Tüm bu yaşadıklarımız büyük dünya ilaç kartellerinin daha fazla kâr etme hırsı adına, planlayıp uygulamaya soktuğu ve bizlere dayatılan senaryolardan başka bir şey değildir. Biz Isparta-Burdur Tabip Odası olarak Domuz Gribi ve GDO konusunda tüm kamuoyunu uyarıyor, yetkilileri göreve davet ediyoruz. İŞTE UYARILARIMIZ 1- Domuz Gribi hastalığı konusunda panik yaratmadan koruyucu hekimlik tedbirleri alınmalı, halka doğru eğitici bilgiler verilmelidir. 2- Domuz Gribi aşısı öncelikle bağışıklık sistemi tam gelişmemiş çocuklara, kronik hastalığı olan risk altındaki kişilere, insanlarla yakın temas halinde hizmet sunan meslek gruplarına yapılmalıdır. 3-1. Basamak Sağlık Hizmetleri ücretsiz hale getirilmeli buralarda koruyucu sağlık hizmetlerin verilmesine daha fazla önem verilmelidir. 4- Sağlık çalışanların çalışma ortamları iyileştirilmeli, gribal enfeksiyon geçirenlere ücretleri kesilmeden istirahat verilmelidir. 5- Halkın yaşam koşulları ve çevre tedbirleri iyileştirilmeli, tüm temel sağlık hizmetlerini ücretsiz alabilmeleri sağlanmalıdır.. 6- Sağlık bütçesinden koruyucu hekimlik hizmetlerine daha fazla pay ayrılmalı, yerli ilaç ve aşı sanayine destek verilmelidir. 7- GDO yasası derhal iptal edilmeli, organik gıda üretimine önem ve destek verilmelidir. 8- Her yönüyle yabancı ilaç ve teknoloji kartellerine hizmet eden Türkiye deki Sağlıkta Dönüşüm Programı yerine milli değerlere dayalı Sağlıkta Sosyalizasyon politikaları uygulanmalıdır. Dr. Metin AYDIN 25

Salgın yönetiminde AKIL TUTULMASI... Hekim Postası Sayı 18 H1N1 pandemisi ülkemizi etkilerken, Başbakan ve hükümet üyeleri halkı tereddüde düşüren açıklamalar yapıyor. Pandemi konusundaki tartışmalar konu ile ilgili tek başlıkmış gibi- aşı uygulamasında düğümleniyor. Aşı uygulanmasına yönelik hükümet tutumu kuşkuyu artıran, bilimdışı bakışı güçlendiren bir etki yapıyor Konunun uzman kişi ve tarafları ise Erdoğan ın açıklamalarını talihsizlik olarak değerlendiriyor. Başbakan Tayyip Erdoğan: Aşı konusunda Sağlık Bakanım ile aynı düşünmüyorum. Bu konuda vatandaşım kendi isteğine bağlı olarak böyle bir yolu tercih ederse eyvallah. Aşı olmayacağım, ben ve ailem başka tedbirler alacağız. Türkiye ye gelen aşılar ile ABD deki aşılar farklı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç: (Salgından korunma tutumunda AKP Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz dan söz ederken) O Başbakan dan yana, ben Sağlık Bakanı ndan yanayım. Sağlık Bakanı Recep Akdağ: Aşılanma konusunda vatandaşların kafasını karıştıracak her ifade, Allah korusun ölüm sayılarının artması ile sonuçlanır, onun için hiçbirimiz vatandaşın kafasını karıştırmayalım. Biliyoruz ki ancak aşılanma suretiyle kendimizi, ailemizi, çocuklarımızı koruyabiliriz. Ben bütün vatandaşlarımızı bu hususta hassas olmaya çağırıyorum. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay: Domuz gribi aşısı olmayı düşünmüyorum. Ben temizliği önemsiyorum, onun dışında ilaç ve aşı herkesin kendine kalmış. Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir: Vatandaş olarak şu ana kadar aşı olmadım. Neticede aşı olacak olan kendi isteği ile olacak, olmayan da kendi isteği ile olmayacak. Sayın Başbakan ımızın ifadesi son derece sağlıklı bir ifadeydi. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu: (okullarda aşılamanın başladığı günlerde) Bu konuda Milli Eğitim Bakanı sıfatıyla açıklama yapmamanın ne derece doğru olacağını bilmiyorum. Risk grubunda olmadığım için aşı yaptırmama gerek olmadığını düşünüyorum. Devlet Bahçeli: Hiçbir önlemimiz yok. Domuz gribinin olduğuna da inanmıyoruz. Her şey Cenab-ı Allah ın takdiri. Eski Sağlık Bakanı Osman Durmuş: Bizim insanlarımız denek olarak kullanılacak. Grip salgınından korunmak için koruyucu tedbirlere başvuracağım ama aşı olmayacağım. Adı domuz olduğu için midir nedir, çok iyi servis yaptılar, Aşıyı ilk olarak AK Partililer kullansın. 26

27

Hasta Hakları Yetmedi Bir Hafiyemiz Eksikti. Sağlık Bakanlığı 7 bin gönüllü sağlık gözlemcisi ile hafiyeliğe soyundu! Sağlık Bakanlığı, gizlice araştırma yapıp, bilgi toplamak üzere hastanelerde 'gönüllü sağlık gözlemcileri' çalıştıracak. Akşam gazetesine açıklamalarda bulunan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, kimlikleri açıklanmayacak olan gönüllü dedektiflerin hastaneleri dolaşıp, eksiklikleri bakanlığa rapor edeceğini bildirdi. Bu uygulama ile sivil bakışı dikkate almak istediklerini belirten Akdağ, kimlik verilmeyecek olan gözlemcilerin, gizlilik ilkesi çerçevesinde hareket edeceğini, deşifre olan gözlemcinin ise sözleşmesinin Sağlık Bakanlığı tarafından feshedileceğini söyledi. Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının mesleki bağımsızlığını tehdit edecek olan sistemin ayrıntıları ise şöyle: Belli özelliklere sahip kişiler ile sözleşme imzalanacak. Gönüllük esas olacak. Bu kişilere para ödenmeyecek. Her ilçeye en az iki ve on bin nüfusa bir gözlemci düşecek şekilde seçim yapılacak. Gözlemciler, en az 25 yaşında ve ilköğretim mezunu olacak. Devlet memuru olma şartları aranacak. Yani ağır ceza veya yüz kızartıcı suç işlememe ve kamu hizmetine engel hali olmama şartı aranacak. Bu gözlemcilere kimlik verilmeyecek. Kendilerini tanıtmaları yasak olacak. Gözlemci, kesinlikle kendini ifşa etmeyecek, gizleyecek. 'Sağlık Bakanlığı'nın gönüllü sağlık gözlemcisiyim' derse aramızdaki sözleşme iptal edilecek. Kendileri veya aile bireylerinin sağlık hizmeti alması için hastaneye gittiklerinde gördüğü eksiklikleri, sistemin işleyişiyle ilgili sıkıntıları rapor edecekler. 28