MİHRAC URAL IN CEVAPLAYAMADIGI SORULAR(1) Konuya girmeden önce Mihrac Ural ın 17 Ağustos tarihli yazısını okumadıysanız okumanızı tavsiye ederim. Anında baskı yapmış. Önce Öne r(ömer) çömezi adıyla yazdı, hızını alamadı ve aynı yazıyı (bazı eklemeler yaparak) kendi adıyla bir kez daha yazdı. Ölüleri çok sevdiği için Günay ı da ne kadar çok sevdiğini anlatıyor. 1979 Aralık operasyonu nu İbrahim Yalçın yaptırdı(!) diyor. Beylerderesi katliamını da Engin Erkiner yaptırmış(!) Bunlar yeni(!) bilgiler. Yeni ama birazcık yanlışı var düzeltiyorum(!) ve bir itirafta da ben bulunuyorum(!) Beylerderesi katliamını yaptıran Engin, değil benim. Engin, Beylerderesini değil Kızıldere katliamını yaptırmıştı Okuyun ve tarihimiz hakkında doğru bilgi(!) edinin. Şimdilik bekleyin ve Mihrac soytarısının yüzüne tükürmekte acele etmeyin, zamanı var biraz daha bekleyin... Mihrac Ural, bu yazısında gözden kaçmaması gereken bir belirleme yapmış(!) ben onu önemsedim. Günay Karaca nın iki gün, Haydar Yılmaz ın beş gün gözaltında tutulmasına karşın, İdris Köylü nün 30 gün gözaltında tutulduğunu ve bunun çok garip olduğunu anlatmaya çalışıyor ve ekliyor. O dönem gözaltı süresi bir hafta, bilemedin on gün diyor ve 30 gün gözaltında kalan adamın itirafçı oldugu mesajını veriyor. Mihrac Ural yazdıkça kendisini ele veriyor derken boşuna konuşmuyorduk. BİR KEZ DAHA YAKALANDI... 1979 Aralık ayında 30 gün gözaltında kalmanın mutlaka itirafçı lık la ilintili olduğunu ima eden bu adam, 1978 Mart ında 21 gün Ankara İstanbul arasında dolaştırıldığını söylemiyor muydu peki... Biz değil kendisi yazdı. Adı geçen dönemde gözaltı süresinin bir hafta bilemediniz on gün olduğunu söyleyen adam nasıl oluyor da 21 gün dolaştırılıyor? Ben, 1979 operasyonun nasıl başladığını ve geliştiğini yazmayacağım. Bu operasyonda yakalanan yoldaşlar kendileri yazmalılar ve Mihrac adlı soytarının kurgularına onlar cevap 1 / 7
versinler. Ben sorumu sordum(!) ve yazmak istediğim konuya geçiyorum... Bir kez daha ve yeniden yazıyorum. Güzel bir iş yapıyoruz. Tarihimizi aydınlatıyoruz. Bu tarihin aydınlanması ihtiyacı diye bir sorunumuz var. Karanlıkta kalan ve bugüne kadar soru işaretleriyle dolu pek çok konunun netleşmesi gerekiyor. İlgi duyan arkadaşlar yoldaşlar yardımcı olmaya çalışıyorlar. İlgisiz olanlar, ilgilenmiyorlar. İlgilenmelerini de beklemiyoruz, bizde onlarla ilgilenmiyoruz. Bunlar azınlıktadır. Ülkemiz sosyalist hareketi ciddi bir sınavla karşılaştı, 12 eylül sınavı birçok konuyu gündemden kaldırdığı gibi bir çok alanda da yeni bazı kanalları da açtı. Yarattığı tahribatları saymaya gerek yok. Biliniyor. Bir müsibet bin nasihattan iyidir derler ya, tam da böyle oldu. 12 Eylül müsibeti kimi konularda bir çogumuzu da uyardı, daha temkinli ve daha sağlıklı gözlemler yapmamıza vesile oldu. Yaptığımız budur. Tarihimizi yeniden gözden geçirirken daha çok titiz, daha fazla dikkatli olmak gerektiğini öğrendik. Geçmiş dönemde üzerinde durma gereği durmadığımız kimi konuların, aslında son derece önemli olduklarını gördük. İki buçuk senedir bunları yazıyoruz. Yalanlar ve ihanetler üzerine kurulmuş bu tarihin bilinmeyeni arasında gezinirken, kendisini saklamış ve hiç hak etmedikleri halde bu tarih içersinde kendilerine bir misyon(!) yüklemiş olan sahtekarları yakaladık. Yakalamaya da devam ediyoruz. Rahatsız oldular, Bu tarih yazılmaya başlandığı zaman ödleri koptu. Kalp krizi geçirenler olduğunu duyuyoruz. Sağa sola telefon ederek kuru gürültü tehdit savuranlar olduğunu duyuyoruz. Bu sitede yazı yazmaya başlayan ve sürece katkı sağlamak isteyen yoldaşlara haberler gönderildiğini, orada yazmasın da isterse bize küfretsin diye haberler yollandıgını duyduk. Yazılmasını istemiyorlar. Yazılacak olan her şeyin kendileri için hayra alamet olmayacağını bildikleri için yazılmasını istemiyorlar. 2 / 7
Korkunun nedenlerini biliyoruz. Kendilerine güvenmediklerini, yalanlar üzerine kurulu bir tarihin sayfaları arasında kahramanlık edebiyatı yaparak gezinirken, kulaklarından tutularak derdest edildiklerinin farkındalar. Kızgınlıkları, kırgınlıkları bundandır. THKP-C acilciler başta olmak üzere, Türkiye nin samimi devrimcileri bunları bilmek zorundadır. Bizim tarihimiz bizimle sınırlı, sadece bize özgü değil elbette, Bu tarih, Türkiye solunun ortak tarihi içersindedir ve sorumluluğu da sadece bizimle sınırlı olmayıp tüm sol hareketindir. Komisyon kurulmalıdır ve THKP-C Acilciler tarihi içersindeki ihanetin adresi tespit edilerek gereğinin yapılması için mutlaka bir şeyler yapılmalıdır. Mutlaka ama mutlaka yapılmalıdır... Bazı arkadaşlarımız, sorunun özünü ve önemini hala anlamadılar. Bu yazıları, karşılıklı öç alma gibi görüyorlar. Yanlış düşündükleri kesin. Bu kavrayışın doğru olmadığını bilmeleri gerekiyor. Kendi açımdan ve bütün samimiyetimle bir kez daha söylüyorum. Kimseye bir kırgınlığım olmadığı gibi, öç alma gibi bir saplantım da bugüne kadar olmamıştır. Isteyen inanır isteyen inanmaz, umurumda bile değil. Bugün inanayım ki, Mihrac Ural İhaneti bıraktı ve samimiyetle doğru olanı yapmaya başladı, onun en büyük destekleyeni yine ben olurum. Benim bütün sorunum, uğruna her şeyimi verdiğim örgütümün bir avuç serserinin elinde kullanılmış olmasıdır. Ben buna tahammül edemem. Bir değil birden fazla yazdım. Bir kez daha yazıyorum. Mihrac Ural adlı bir Suriye ajanı ve MIT işbirlikçisi eliyle bu hareket tasfiye edildi. Tüm değerlerine el konuldu. Bu değerlerin, değerlerimizin bugün hangi amaçlar adına kullanıldığını, bu soysuzun çetleşmelerinden öğreniyoruz. 3 / 7
Turizm tesisleri kuruyormuş, zeytinlikler arasında taştan bir villa yaptırıyormuş, 3-5 milyon dolar mesele değilmiş, sosyalist bir ülkeden silah ihracatı için teklif almış(mış), Parti okulu diye militanlarımızın emekleriyle kurulan bina üç katlı otel olmuş ( bu hesap daha o zamanlardan yapılmış) deniz kenarında bir köy varmış ve burayı almak için zamanı kolluyormuş, maksat ucuza kapatmakmış. vb vb... Ve bu soysuz adam, marksist-leninist olduğu zaman bile oruç tutar namaz kılarmış. Acilciler örgütünü ehlileştirmiş( insan kıyımına son, halka zarar yok demiş) Her şey öyle açık ve net ki. Görmeyen gözler kör, bunları duymayan kulaklar sağır değil mi? Bunu anlatmaya çalışıyoruz. Yaptığımız budur ve bunun öç almak gibi feodal bir kültürle ne alakası olabilir... Biz bunları yapmaya çalışmakla tarihimizi mi kirletiyoruz? Öyle olduğunu söyleyenler var. Gerçekten öyle mi yapıyoruz? Ali Fuat Çiler, bunlardan birisi. Son günlerde dellendigi anlaşılıyor. Bu tarihin tacizci si olduğunu yazdık. Öyle değil mi? Öyle olmadığını yazsın ve desin ki siz yalan yazıyorsunuz, tacizci değil devrimciyim.. bun u yazamıyor. Tacizci değilim diyemiyor. Yazamaz, yazarsa başına gelecekleri çok iyi biliyor, bu bakımdan yazamaz. Buna karşın, Ali Fuat Çiler e bir çift sözüm daha var. Ben tacizci değilim diyemiyor ama ben acilciyim diye yazabiliyor. Sağa sola telefon ediyor ve mahkemeye gideceğim, tazminat davası(!) açacağım diyebiliyor. Hep yalan söylüyor. Hiç doğru söylemiyor. 1976 tarihinde yakalandım ve 6 sene hapis yattım diyor. Tekrar telefon ediyor ve sözüm ona yanlışını düzeltiyor(!) 1978 den başlamak üzere 10 sene hapis yattığını söylüyor. Her ikiside yalan.. Daha önce tacizci olduğunu yazarken fotoğrafını da yayınladım. 1978 Şubat ayında İstanbul da yakalanıyor. Ser verdim sır vermedim dediğine bakmayın. İrfan Dayıoğlu nun evine polisleri getiren adam Ali Fuat Çiler dir. İrfan Dayıoğlu evde olmadığı için yakalanamıyor ama hanımı yoldaş yakalanıyor ve polis arabası içersinde Ali Fuat Çiler i görüyor. Ali Fuat bunu bile 4 / 7
yalanlıyor. Polisler beni oraya getirdiler ama, evde çatışma çıkarsa, beni İrfan Dayıoğlu na öldürtmek için getirdiler diyor. Önemli olan bu değil, çok daha önemli olduğuna inandığım bir yalan daha söylüyor. 1978 Şubat ından itibaren 10 sene hapis yattım diyor. Olacak şey değil. Ben mi yanılıyorum(!) diye çok düşündüm, ama hayır, yanılmıyorum. 1978 yılı eylül - ekim ay ında, Isparta cezaevinden Amasya cezaevine sürgün edilmiştim ve o tarihte Ali Fuat Çiler Amasya cezaevinde benim ziyaretime gelmişti. Bu hesaba göre, Ali Fuat, 1978 Şubat ayında yakalandıktan bir kaç ay sonra tahliye edilmiş olmuyor mu? Peki bu nasıl oluyor? Mehmet Avan a göre Ali Fuat Çiler yakalandıktan sonra, Mihrac Ural, Mehmet Avan i Ali Fuat Çiler in evine gönderiyor ve evde bulunan para ve silahları aldırıyor; Mehmet Avan bir kaç gün sonra yakalandıgı zaman polis, Mehmet Avan in Ali Fuat Çiler in evine gittigini ve evde para ve silah (silahın markasını da söyleyerek) aldığını ayrıntısına kadar biliyor. Nasıl biliyor peki? Düşündürücü değil mi? Burada mide bulandırıcı bir şey yok mu? Burada bir yalan yok mu? Bu tarih bu yalanlardan ve bu gibi bilinmemezliklerden arındırılmasın mı? Bunları kapatalım(!) ve Mihrac Ural ihanetlerini yok mu sayalım? Ali Fuat Çiler doğru konuşmalıdır. Yalansız ve yalın olmalıdır. Ali Fuat Çiler le hiçbir sorunum yok. Tacizci olduğunu yazdım. Kolayı var. Evet doğrudur der kurtulur. Gençtim, çocuktum ve bir gençlik hatasıydı der kurtulur. İhanet ettiğini söylemedim. Ali Fuat ihanet etmedi, ihanet edeni bildiği halde saklamaya çalışıyor, Ali Fuat ın ihaneti buradadır. Ali Fuat ihanet etmedi. Poliste çözüldüğü halde bunu saklıyor, ser verdim sır vermedim 5 / 7
diyor. Tıpkı ağababası Mihrac Ural gibi davranıyor. Bundan vazgeçmelidir. Adam gibi dosdoğru konuşmalıdır. Ben acilciyim diyor. Yalan söylüyor. Doğrusu ben acilciydim olacak. Bitmedi. Ali Fuat Çiler yalan söylememelidir, yalın olmalıdır. Nebil Rahuma benim elimde büyüdü derse doğruyu söylememiş olur. Doğruyu söylemelidir. Adana da ABD konsolosluğunun bombalanması eyleminde, Nebil Rahuma yı Mihrac Ural ile birlikte bırakıp kaçtık bu bir hataydı derse eğer, doğru konuştuğuna inanacağız. Böyle konuşmadığı sürece bu tarihin kirletilmesine bilinçli olarak katkı yapan Ali Fuat Çiler, hep tacizci, hep yalancı ve hep bir saray soytarısı sahtekarın kuklası olarak anılacaktır. Haberi olsun... Tercih kendisine aittir. Biz Mihrac Ural ihanetlerini sorguluyoruz. Ali Fuat Çiler bizim önümüze atılıyor. Tıpkı Ödemiş gibi, tıpkı Bayterin gibi, Ali Fuat için gerçekten üzülüyorum, Ödemiş seviyesine düşürüldü, değer miydi... Tacettin Sarı gibi bir soysuzun elinden kazanç sağlamak adına, Mihrac Ural adlı bir alçağın ayakları altında paspas olmaya değer miydi..? Bu site, tüm eski acilcilere açık olduğu gibi Ali Fuat Çiler e de açıktır. Yeter ki, dürüst ve samimi olsun. Yanlış yazabilir, hatırlamayabilir, önemli değil, önemli olan samimiyettir. Çok basit bir örnek veriyorum. Ali Fuat Çiler, kardeşi nin kim oldugunu bilmez mi? Elbette bilir. Kardeşi nin, Suriye de, Mihrac Ural ın emriyle Hanna Maptunoğlu nu tutuklayıp hapsettiğini bilmiyor mu? Bilmez olur mu? Bunları bildiği halde, bizim bunları yazmamız üzerine mit ajanı, özel harp dairesi elemanları, tarihimizi karalıyorlar, alçak herifler.. diye feryat edip, Hanna nın arkasında 6 / 7
timsah gözyaşları dökmesi ne demek oluyor...? Bunları geçiyorum. Sorun Ali Fuat değil. Ali Fuat, bu tarih içersinde bir virgül bile olamaz, olmadı da. Yeniden başa dönüyorum. Mihrac Ural ın, bugüne kadar hep atladığı ve cevap veremediği, Acicliler in cevap beklediği sorulara dönüyorum.. ( devam edecek ) 7 / 7