Yoksulluk ve Gelir Bölüşümünü Belirlemede Kullanılan Ölçütler



Benzer belgeler
A.ERDAL SARGUTAN EK TABLOLAR. Ek 1. Ek 1: Ek Tablolar 3123

Gelir Dağılımı. Gelir dağılımını belirleyen faktörler; Adil gelir dağılımı - Gelir eşitsizliği. otonus.home.anadolu.edu.tr

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, DÜNYADA VE TÜRKİYE DE İNSANİ YOKSULLUK

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI Rapor tarihi:11/02/2016 Yıl 2015 YILI (OCAK-ARALIK) HS6 ve Ülkeye göre dış ticaret

2017 YILI İLK İKİ ÇEYREK BLOK MERMER TRAVERTEN DIŞ TİCARET VERİLERİ

İthalat Miktar Kg. İthalat Miktar m2

2017 YILI İLK İKİ ÇEYREK İŞLENMİŞ MERMER VE TRAVERTEN DIŞ TİCARET VERİLERİ

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

1/11. TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI Rapor tarih 30/03/2018 Yıl 01 Ocak - 28 Subat 2018

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI. İthalat Miktar Kg. İthalat Miktar m2

TÜRKİYE DEKİ YABANCI ÜLKE TEMSİLCİLİKLERİ

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

TÜİK VERİLERİNE GÖRE ESKİŞEHİR'İN SON 5 YILDA YAPTIĞI İHRACATIN ÜLKELERE GÖRE DAĞILIMI (ABD DOLARI) Ülke

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

Rapor tarihi:13/06/ HS6 ve Ülkeye göre dış ticaret. İhracat Miktar 1. İhracat Miktar 2. Yıl HS6 HS6 adı Ulke Ulke adı Ölçü adı

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

PAGEV - PAGDER. Dünya Toplam PP İthalatı

Dünya da ve Türkiye de İş Sağlığı ve Güvenliği

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI. İthalat İthalat Ulke adı

HALI SEKTÖRÜ. Mart Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

ÜLKELER ARASI KİŞİ BAŞINA GELİR KARŞILAŞTIRMASINDA BOZDAG NÜFUS ETKİNLİĞİ

MÜCEVHER İHRACATÇILARI BİRLİĞİ MAL GRUBU ÜLKE RAPORU (TÜRKİYE GENELİ) - (KÜMÜLATİF)

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU

Araştırma Notu 14/161

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

HALI SEKTÖRÜ. Ocak Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HALI SEKTÖRÜ. Mart Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

DEĞERLENDİRME NOTU: İsmail ÜNVER Mevlana Kalkınma Ajansı, Konya Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü

EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ

Seçilmiş Avrupa Ülkelerinde Gelir Dağılımının Ölçülmesinde Gini Endeksi İle Bozdağ Nüfus Etkinliği Endeksi nin Karşılaştırılması

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

HALI SEKTÖRÜ. Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

DÜNYA SERAMİK KAPLAMA MALZEMELERİ SEKTÖRÜNE GENEL BAKIŞ

İÇİNDEKİLER Yılları Yassı Ürünler İthalat Rakamları Yılları Yassı Ürünler İhracat Rakamları

UFRS 16 KİRALAMA STANDARDI, ŞİRKETİNİZE ETKİSİ

YÜRÜRLÜKTE BULUNAN ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMALARI. ( tarihi İtibariyle) Yayımlandığı Resmi Gazete

2017 YILI İLK İKİ ÇEYREK BLOK GRANİT DIŞ TİCARET VERİLERİ

HALI SEKTÖRÜ. Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

Reel Efektif Döviz Kuru Endekslerine İlişkin Yöntemsel Açıklama

GELİR VE YAŞAM KOŞULLARI ARAŞTIRMASI. Son Güncelleme

TR33 Bölgesi nin Üretim Yapısının ve Düzeyinin Tespiti ve Analizi. Ek 5: Uluslararası Koşulların Analizi

MÜCEVHER İHRACATÇILARI BİRLİĞİ MAL GRUBU ÜLKE RAPORU (TÜRKİYE GENELİ) - (KÜMÜLATİF)

Reel Efektif Döviz Kuru Endekslerine İlişkin Yöntemsel Açıklama

AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ

DEĞİŞEN DÜNYA-DEĞİŞEN ÜNİVERSİTE:YÜKSEKÖĞRETİMİN GELECEĞİ TÜRKİYE İÇİN BİR ÖNERİ

DEMİR-ÇELİK SEKTÖRÜNDE BİRLİĞİMİZİN BAŞLICA İHRACAT ÜRÜNLERİNE YÖNELİK HEDEF PAZAR ÇALIŞMASI

Üç boyut üzerinden hesaplanmaktadır:

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

GTİP : PLASTİKTEN KUTULAR, KASALAR, SANDIKLAR VB. EŞYA

UMUMA HUSUSİ HİZMET DİPLOMATİK A.B.D Vize Var Vize Var Vize Var Vize Var. AFGANİSTAN Vize Var Vize Var Vize Var Vize Var

Büyüme Rakamları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme. Tablo 1. En hızlı daralan ve büyüyen ekonomiler 'da En Hızlı Daralan İlk 10 Ekonomi

Pazar AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ. 27 Şubat 2018

Türkiye, OECD üyesi ülkeler arasında çalışanların en az boş zamana sahip olduğu ülke!

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2015 LANSMANI 24 HAZİRAN 2015 İSTANBUL

Uludağ Hazır Giyim Ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği İhracat Raporu (Ağustos / Ocak-Ağustos 2017)

AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ

ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI

24 HAZİRAN 2014 İSTANBUL

Pazar AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ. 21 Mayıs 2018

Pazar AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ. 14 Temmuz 2017

AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ. 22 Aralık 2015

HALI SEKTÖRÜ. Kasım Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

C.Can Aktan (Ed.), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

İkinci Öğretim. Küreselleşme ve Yoksulluk

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ

TÜİK in YOKSULLUK ANALİZLERİ ÜZERİNE

AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ

YURTDIŞI MARKA TESCİL MALİYETLERİ

SERAMİK KAPLAMA MALZEMELERİ VE SERAMİK SAĞLIK GEREÇLERİ SEKTÖRÜNDE DÜNYA İTHALAT RAKAMLARI ÇERÇEVESİNDE HEDEF PAZAR ÇALIŞMASI

RAKAMLARLA DÜNYA ÜLKELERİ

İSTANBUL MADEN İHRACATÇILARI BİRLİĞİ MAL GRUBU ÜLKE RAPORU (TÜRKİYE GENELİ)

SERAMİK SEKTÖRÜ NOTU

HABER BÜLTENİ xx Sayı 33

HALI SEKTÖRÜ. Eylül Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH Ar&Ge ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

Çok tatil yapan ülke imajı yanlış!

Kritik kavşağa ilerlerken

Vize Rejim Tablosu YEŞİL (HUSUSİ) PASAPORT. Vize Yok (90 gün) Vize Yok (90 gün) Vize Yok (90 gün) Vize Yok (90 gün) Vize Yok (90 gün)

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4.

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2016 Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu

International Cartographic Association-ICA

HALI SEKTÖRÜ. Ekim Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

SAHA RATING, DÜNYA KURUMSAL YÖNETİM ENDEKSİ Nİ GÜNCELLEDİ

HABER BÜLTENİ xx Sayı 19

BAKANLAR KURULU SUNUMU

HABER BÜLTENİ Sayı 35

LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2013

HABER BÜLTENİ Sayı 25 KONYA HİZMETLER SEKTÖRÜ ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDEN UMUTLU

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

KARŞILIKLI TANIMA ANLAŞMALARI OCAK 2014 GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI AB VE DIŞİLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YÜCEL KARADİŞ/DAİRE BAŞKANI

Dünya Halı Pazarları ve Türkiye nin Durum Tespiti. Fazıl ALKAN Ar-Ge ve Mevzuat Şubesi 2008

Transkript:

Yoksulluk ve Gelir Bölüşümünü Belirlemede Kullanılan Ölçütler Nazım ÖZTÜRK ** Z. Gökalp GÖKTOLGA ** Özet Günümüzde iktisat politikasının en temel amaçlarından biri de gelir bölüşümünü adil hale getirmektir. Gelir bölüşümünün adil olabilmesi için de gelirin nasıl paylaşıldığının belirli ölçütlere göre ortaya konulması gerekmektedir. Üretilen mal ve hizmetler hiçbir toplumda gelişigüzel paylaşılmamaktadır. Her toplumda gelir dağılımını düzenleyen kurallar ve mekanizmalar bulunmaktadır. Üretimine katılan üretim faktörlerinin, yaratılan değer artışlarını kendi aralarında nasıl bölüşecekleri teknik, ekonomik, toplumsal ve siyasal boyutları olan çok yönlü ve karmaşık bir olgudur. Yaratılan gelirin nasıl bölüşüldüğü konusunda aralık ölçütü, değişim aralığı, göreli ortalama mutlak sapma, standart sapma, değişim katsayısı, varyans, logaritmik varyans, yüzde paylar, Pareto α katsayısı, Lorenz eğrisi, Gini katsayısı, Dalton Atkinson eşitsizlik ölçütü, yoksulluk oranı endeksi, yoksulluk farkı, açlık sınırı, gibi çok çeşitli ölçütler bulunmaktadır. Bu çalışmada, gelir bölüşümünü belirlemede kullanılan bu ölçütler tanıtılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Yoksulluk, gelir bölüşümü, Lorenz eğrisi, Gini Katsayısı, Dalton Atkinson eşitsizlik ölçütü. The Criterias Which Used In Determine Income Distribution And Poverty Abstract Today one of the most basic goals of economics policy is making income distribution fairly. It should be propounded how income is distributed that income distribution can be shared fairly according to certain criterias. Produced goods and services are not shared randomly in any society. There are rules and mechanisms that regulate income distribution in every society. It is a versatile and complex case, how production factors that join production share created value increase, has technical, economic, social and political dimension. There are many assorted criterias about how created income to be shared like interval cri- * Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi, İİBF Maliye Bölümü Öğretim Üyesi. ** Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi, İİBF İşletme Bölümü Öğretim Üyesi. 3

Yoksulluk ve Gelir Bölüşümünü Belirlemede Kullanılan Ölçütler teria, changing interval, relative average absolute deviation, standard deviation, coefficient of variation, variance, logarithmic variation, percent shares, Pareto α coefficient, Lorenz curve, Gini coefficient, Dalton Atkinson inequality criteria, poverty ratio index, poverty difference, hunger limit. In this study, these used criterias are introduced for determining income distribution. Keywords: Poverty, income distribution, Lorenz curve, Gini coefficient, Dalton Atkinson inequality criteria. JEL Classification Code: I31, I32 GİRİŞ İnsanoğlu eşitsizlikle doğduğu gün tanışmaktadır. Bebeklerin bir kısmı şanslıdır. Zengin ailelerin çocukları olarak doğarlar. Henüz doğum olayı gerçekleşmeden gelecekleri planlanır. Hangi okullarda okuyacakları, hangi işin başına geçecekleri belirlenmiştir. Bir kısım insanlar ise şanssızdır, çok yoksul ailelerin dördüncü, beşinci ve hatta dokuzuncu çocuğu olarak doğarlar. Büyük kardeşlerinin eskileri ile büyürler, dengesiz beslenirler, tahsil yapamazlar. Aileleri gibi yarı aç yarı tok bir yaşam sürmek onların kaderidir (Dinler, 2005:283). Yaygın bir küreselleşme söylemi içerisinde en zengin dönemini yaşadığı iddia edilen dünyamızda, yoksul insan sayısının en yüksek düzeylere ulaştığı görülmektedir. Tüm dünya ülkelerinde yeterli beslenemeyen, temel sağlık ve eğitim hizmetlerinden yeterince yararlanamayan, sesleri pek duyulmayan milyonlarca insan bulunmaktadır. Türkiye de de her beş kişiden birinin yeterli beslenme, barınma, eğitim ve sağlık olanaklarından yoksun olarak yaşadığı görülmektedir (DPT, 2001; TÜSİAD, 2000). Yoksulluk ve gelir dağılımı adaletsizlikleri günümüzde en temel ekonomik sorun olmaya devam etmektedir. Devletin ekonomideki rolünün azaltılmasının doğal bir sonucu olarak kamu istihdamında daralma yaşanmakta, özel kesimin istihdam yaratma kapasitesi sınırlı kalmakta, sosyal politikalar yerini özelleştirmelere bırakmakta, yoksulların sayısı her geçen gün daha da çoğalmaktadır. Bu durumun doğal bir sonucu olarak ekonomik istikrarsızlıklar daha da artmakta, toplum içerisinde derin sosyal çalkantılar yaşanmaktadır. Kitlesel yoksulluğun her geçen gün daha da arttığı ve gelir bölüşümü adalesizliklerinin giderek derinleştiği görülmektedir (Colclugh ve Manor, 1993:1-25; Öztürk, 2009:5). Küreselleşme olgusu ve bunun doğal bir sonucu olarak Neo-liberal iktisat politikalarının yaygınlık kazanmasına bağlı olarak yoksulluk ve gelir bölüşümü adaletsizlikleri kronik bir hal almaktadır. Bütün dünyayı saran Neo-liberal ekonomi politikaları dalgası, gelişmiş ve azgelişmiş ülkeler arasındaki ve bu ülkelerin kendi içindeki gelir bölüşümü adaletsizliklerinin daha da artmasına yol açmaktadır (Öztürk, 2010:59-89). Paris te yaşayan bir orta sınıf ailenin gelirinin Güney Doğu Asya da kırsal kesimde yaşayan bir ailenin gelirinin yüz katını aşması, New York lu bir avukatın bir saatlik gelirinin Filipinli bir köylünün iki yıllık gelirine denk düşmesi, ABD nin bir yıllık Pepsi Cola ve Coca Cola tüketim harcamalarının nüfusu yüz milyonu aşkın Bangladeş in GSMH sının neredeyse iki katına ulaşması ve dünya nüfusunun en varlıklı bölümünü oluşturan %20 lik kesimin dünya toplam üretiminin %84 ünü, en yoksul bölümünü oluşturan %20 lik kesimin ise sadece %1.4 ünü tüketiyor olması bu gelir farklıklılarını çok çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu iki kesim arasındaki tüketim düzeyi farkının 1960 larda 30 da 1 den, 1991 de 60 ta 1 e yükselmesi ve dünya nüfusunun %5 lik bir kesiminin toplam servetinin %80-90 ını elinde tutması ve bu durumda son kırk yılda kayda değer bir değişiklik görülmemiş olması dünyada bölüşüm 4

N. ÖZTÜRK - Z. G. GÖKTOLGA açısından büyük ve artan bir kutuplaşma olduğuna işaret etmektedir (Şenses, 2003:20; WORLD BANK, 2006). Sosyal devlet anlayışından giderek uzaklaşılması eşitlikçi bir bölüşüm ilişkisinin gelişimini engellemektedir. Devletin ekonomideki rolünün giderek azaltılması, özelleştirme uygulamalarının giderek yaygınlaşması, eğitim, sağlık gibi kamusal mal ve hizmetlerin artan ölçüde serbest piyasaya bırakılması, emek kesiminin örgütlenme düzeyinin geriletilmesi, yoksulluğun bir miras olarak gelecek kuşaklara aktarılmasına neden olmaktadır (Öztürk, 2007:44). Bir ülkede belirli bir dönemde yaratılan gelirin bireyler, sektörler, bölgeler ya da üretim faktörleri arasında paylaşılması bölüşüm olgusunu gündeme getirmektedir. Genel olarak bölüşüm gelirin oluşumuyla birlikte gerçekleşmektedir. Üretim süreci, aynı zamanda bir bölüşüm sürecidir. Mal ve hizmet üretimine katılan üretim faktörlerinin, bu süreçte yaratılan değer artışını kendi aralarında nasıl bölüşecekleri teknik, ekonomik, toplumsal ve siyasal boyutları olan çok yönlü ve karmaşık bir olgudur (Alkin, 1995:141). İlk bakışta, eşitliğin olanaklı bir şey mi yoksa yalnızca istenen bir şey mi olduğu sorusu kuramsal, felsefi, hatta sırf siyasal bir nitelik taşırmış gibi görünebilir. Bu soruya bilimsel ya da nesnel bir yanıt vermek, konunun karmaşıklığından ötürü boş ya da soru tümüyle normatif bir nitelik taşıdığı için kavramsal olarak hatalı bir iş gibi görünebilir. Ama yine de bu tarz bir görüşü benimsemek önemli bir noktayı atlamak olacaktır. Eşitlikçilik, toplumsal değişim adına girişilen toplumsal hareketlerin ve modern ekonomik ve siyasal mücadelelerin temel ilkesi olmaktadır. Eğer eşitlik ve eşitsizlikle ilgili sorunlar modern bilimlerde bu denli büyük bir yer tutuyor ise, bu durum en azından kısmen, bütün kapitalist demokratik toplumların temelinde yatan çelişkinin doğal bir sonucu olmaktadır. Siyasal sistem yurttaşların temel siyasal eşitlik talepleri üzerine kurulurken, ekonomik sistem, ancak rekabet ve maddi kaynakların kullanımında hakça paylaşımın sağlanması ile varlığını sürdürebilir. Bu durumda bütün kapitalist demokrasiler, toplumsal refah ile ekonomik rekabeti bağdaştırma sorunuyla karşı karşıya bulunmaktadır. Zenginlik yaratmak demokratik toplumların bekası açısından yaşamsal önem taşımaktadır. Ancak refah artışı sağlamak kadar gelirin hakça paylaşılması da büyük önem taşımaktadır (Turner,1997:9-10). Eşitsizlik farklı insanlara farklı davranmak demektir. Eşitsizlik ister gelirde, ister tüketimde veya bir toplumun gösterge ya da tutumundaki farklılıklarında olsun, bölüşüm dengesizliği olarak kavramsallaştırılmaktadır. Uygulamada ortaya çıkan bu farklı davranış biçimlerinin, özel bir ödüllendirme sistemi gibi etik kavramları içerip içermediği ve birçok tartışmaya kaynaklık eden gelir farklılıklarını ifade etmenin bir yöntemi olduğu dile getirilmektedir. Yoksulluğun ve gelir bölüşümünde yaşanan adaletsizliklerin ortaya konulabilmesi için bölüşüm eşitsizliğini ortaya koyan çeşitli yöntemlerin bilinmesi gerekmektedir. Eşitsizliklerin ölçülmesinde sezgisel veya matematiksel yaklaşımları da içeren pek çok yöntem bulunmaktadır (Doğanoğlu ve Gülcü, 2001:47). Normatif olarak hangi kesimlere ne kadar gelir aktarılması gerektiği konusunda çok değişik görüşler ortaya çıkmaktadır. Ancak politika önerilerinin gerçekçi olabilmesi için öncelikle bir toplumdaki gelir eşitsizliklerinin doğru tespit edilmesi ve gelir bölüşümü politikalarının bu dağılım üzerindeki etkisinin ne olduğu konusunda tutarlı bir çerçevenin ortaya konulması gerekmektedir. Bu bağlamda gelir bölüşümünün belirlenmesinde ne gibi ölçütlerin kullanıldığının bilinmesi büyük önem taşımaktadır. Gelir bölüşümünde eşitlik ve adalet farklı ancak birbirleri ile ilintili kavramlardır. Bir ekonomide gelirin ne ölçüde eşit ya da eşitlikten uzak bir biçimde dağıldığının pozitif bir yaklaşımla belirlenmesi olasıdır. Eşitlik bu anlamda ölçülebilir bir kavram olup, 5

Yoksulluk ve Gelir Bölüşümünü Belirlemede Kullanılan Ölçütler belirlenmesinde çok çeşitli ölçütler kullanılabilmektedir. Buna karşın belirli bir gelir dağılımının adalete uygun ya da istenir olup olmadığı söz konusu olduğunda kaçınılmaz olarak değer yargıları işin içine girmekte, olması gerekene ilişkin normatif değerlendirmeler gündeme gelmektedir. Bu bağlamda bölüşüm bu yönüyle refah ekonomisinin kapsamına girmektedir (Başoğlu ve diğerleri,1999:iv; Rankin, 1996:1-9; Johann, 2003:1). Gelir bölüşümünü belirlemede çok çeşitli ölçütler kullanılarak, gelirin nasıl dağıldığı, zengin ve yoksul kesimler arasındaki gelir eşitsizliklerinin zaman içinde nasıl değiştiği, gelir bölüşümü ile servet, sermaye birikimi, ekonomik gelişme ve kaynak dağılımı arasında bağlantı kurulmaktadır. Gelir bölüşümünü belirlemede kullanılan bu ölçütlerden yararlanılarak gelir bölüşümünde belli bir dönemdeki eşitsizlik düzeyleri ortaya çıkarılmakta, çeşitli gelir bölüşümleri arasında eşitsizlik düzeyleri bakımından karşılaştırma yapılabilmektedir (Öztürk, 2009:47-65; Öztürk ve Öztürk, 2010:16-46).Gelir bölüşümünü belirleyebilmek için çok sayıda ölçütten yararlanılmaktadır. Yaratılan gelirin nasıl bölüşüldüğü konusunda aralık ölçütü, değişim aralığı, göreli ortalama mutlak sapma, standart sapma, değişim katsayısı, varyans, logaritmik varynas, yüzde paylar, Pareto α katsayısı, Lorenz eğrisi, Gini katsayısı, Dalton Atkinson eşitsizlik ölçütü, yoksulluk oranı endeksi, yoksulluk farkı, açlık sınırı, gibi çok çeşitli ölçütler bulunmaktadır (DPT, 2001:5-8; TÜSİAD, 2000:176-187; DPT, 1994:3-10). Bu ölçütlerden yararlanarak bir ülkede zaman içerisinde gelir bölüşümünü nasıl değiştiğini görmek ve ülkeler arasında gelir bölüşümü karşılaştırmaları yapmak mümkün hale gelmektedir. Bu çalışmada, gelir bölüşümünü belirlemede kullanılan bu ölçütler tanıtılmaktadır. 1. ARALIK ÖLÇÜTÜ VE DEĞİŞİM ARALIĞI Gelir bölüşümü eşitsizliklerini belirlemede kullanılan temel bir ölçüt olan aralık ölçütü ile gelir dağılımının iki ucundaki extereme (uç) değerler, yani en yüksek ve en düşük gelirler karşılaştırılmaktadır. Aralık ölçütü, bu iki düzey arasındaki farkın ortalama gelire oranı biçiminde tanımlanmaktadır. Değişim aralığı ölçütü ise bir gelir bölüşümü serisindeki en yüksek ve en düşük gelir arasındaki farkı ifade etmektedir. Değişim aralığı ölçütünde gelir bölüşümü serisinde sadece maksimum ve minimum iki uç değer dikkate alınmakta, arada kalan diğer terimlerin nasıl değiştikleri göz önüne alınmamaktadır. Bu bağlamda değişim aralığı ölçütü gelir bölüşümü hakkında çok genel bir fikir sağlamaktadır. 2. GÖRELİ ORTALAMA MUTLAK SAPMA VE STANDART SAPMA Göreli ortalama mutlak sapma ölçütü ile gelir dağılımındaki bütün gelir düzeyleri ortalama gelir ile karşılaştırılmaktadır. Tüm farkların mutlak değerlerinin toplamı bulunarak, bu farkların toplamı toplam gelire oranlanarak göreli ortalama mutlak sapma elde edilmektedir. Aralık ölçütünden farklı olarak, göreli ortalama mutlak sapma tüm dağılımı kavramaktadır. Göreli ortalama mutlak sapma ölçütünün en önemli eksikliği, bu yönteminin ortalamanın aynı tarafında bulunan daha yoksul bir kimseden daha zengin bir kimseye doğru yapılan gelir transferlerine karşı hiçbir şekilde duyarlı olmamasıdır. İstatistiksel analizlerde dağılım ölçütü olarak en çok kullanılan ölçüt olan standart sapma ölçütü ise terimlerin aritmetik ortalamadan farklarının kareleri ortalamasını ifade etmektedir. Üst gelir gruplarından düşük gelirli birimlere gelir transferi olduğunda büyük değerdeki sapma azalmakta, küçük değerdeki sapma ise artmaktadır. Bütün gelirlerin birbirine 6

N. ÖZTÜRK - Z. G. GÖKTOLGA eşit olduğu durumda standart sapma sıfır olmaktadır. 3. DEĞİŞİM KATSAYISI Bir serinin standart sapması, serinin aritmetik ortalamasına bölünerek sonuç 100 ile çaptırdığında değişim katsayısı elde edilmektedir. Değişim katsayısı ölçütü ile standart sapmanın aritmetik ortalama içindeki payı bulunmuş olmaktadır. Değişim katsayısı her düzeydeki gelirler arasındaki gelir transferlerine karşı duyarlı olma özelliğine sahip olmasıyla beraber varyantsan farklı olarak ortalama gelirden ve ölçü biriminden bağımsız olduğundan ülkeler arası gelir bölüşümü karşılaştırılması yapmakta kullanılmaktadır. Bütün gelirlerin eşit olması halinde değişim katsayısının değeri sıfır olmaktadır. Değişim katsayısının değeri sıfıra yaklaştıkça gelir bölüşümü daha adil bir hale gelmektedir. Değişim katsayısı her düzeydeki gelirler arasındaki gelir transferlerine karşı duyarlı olma özelliğine sahiptir. Değişim katsayısı varyanstan farklı olarak ortalama gelir düzeyinden de bağımsızdır. Ancak gelir farklılıkları büyük olduğunda transfer etkisini ölçmekte yetersiz kalabilmektedir (Aktan ve Vural, 2002b:15). 4. VARYANS VE LOGARİTMİK VARYANS Gelir bölüşümünde gözlemlerin ortalamadan ne derecede uzakta oldukları diğer bir ifade ile dağılımın sayı ekseni üzerinde ne kadar toplu ya da dağınık biçimde bulunduğunu belirtmek için varyanstan yararlanılmaktadır. Değişmenin ortak istatistiksel ölçütü olan varynas, mutlak farkların değerlerinin basit toplamını almak yerine, bu farkların kareleri toplandığında ortalamadan uzaklaşan farkları ifade etmektedir. Varyans, gelir düzeylerinin ortalamadan farklarının kareleri toplamının kişi sayısına oranıdır. Varyansın gelir bölüşümlerini karşılaştırmak amacıyla kullanılabilmektedir. Ancak, varyans gelir eşitsizliği ölçülerinde bulunması gereken özelliklerden biri olan ölçekten bağımsız olma özelliğini sağlayamamaktadır. Diğer değişkenler sabit kabul edildiğinde daha yoksul bir kimseden daha zengin bir kimseye yapılan gelir transferi her zaman için varyansı yükseltmektedir. Düşük gelirli olanların gelir transferlerine daha fazla önem verilmesi istendiğinde gelirler için logaritmik formun kullanılması gerekmektedir. Gelir bölüşümleri doğası gereği gözlem değerleri daha çok küçük değerler dolayında yoğunlaşan, büyük değerlere gittikçe araları seyrekleşen çarpık dağılımlar olduğundan, gelir bölüşümünü simetrik hale getirebilmek için logaritmadan yararlanılmaktadır. Çünkü gelir düzeyi arttıkça gelir düzeyleri farklarında daralma meydana gelmektedir. Gelir bölüşümünü belirlemede genel olarak geometrik ortalamadan farkların karesi alınmakla birlikte pek çok gelir bölüşümü analizinde aritmetik ortalamanın logaritmasından farkların belirlenmesi biçiminde bir yaklaşım izlenmektedir. Ölçünün logaritmik olması küçük gelirlerin göreli olarak daha çok ağırlık taşıması sonucunu doğurmaktadır. Belli bir miktar gelirin düşük gelirli bir kişinin gelire eklenmesi logaritmik varyansta aynı gelirin yüksek gelirli bir kimsenin gelirinden çıkarılmasında durumundan daha çok bir düşme meydana getirmektedir. Logaritmik varyans ölçütünde düşük gelirlilere daha fazla ağırlık verilmektedir. Ayrıca, değişim katsayısı gibi ortalama gelir farklılıklarından etkilenmediğinden gelir bölüşümü karşılaştırmalarında bir sorun yaratmamaktadır. Logaritmik varynas ortalama gelirin altındaki ve üstündeki farkları tam olarak yansıttığı için serinin tamamı ile ilgilenmektedir. Logaritmik varyansın Gini katsayısında olduğu gibi bir üst sınırı yoktur. Ölçünün değeri arttıkça gelir bölüşümü adaletsizliğini arttığı ifade edilebilir. 7

Yoksulluk ve Gelir Bölüşümünü Belirlemede Kullanılan Ölçütler 5. YÜZDE PAYLAR Yüzde paylar, bireysel gelir bölüşümü ölçmede en yaygın olarak kullanılan ve eşitsizlik ölçütleri içinde en açık olanıdır. Bu yöntemde, tüm hane halkları gelirlerine göre en küçükten en büyüğe doğru sıralanmakta hanehalkının gelirden aldığı yüzde payların dökümü yapılmaktadır. Bireysel gelir bölüşümünü ölçmede kullanılan yüzde paylar analizinde haneler %1 lik 100, %5 lik 20, %10 luk 10, %20 lik 5 gruba ayrılmakta ve her grubun toplam gelirden aldığı paylar karşılaştırılmaktadır. Yüzde payların hesaplanabilmesi için haneler toplam kullanılabilir gelirlerine göre küçükten büyüğe doğru sıralanmakta ve hangi yüzde paylar analizi yapılacaksa haneler o sayıda gruba ayrılmaktadır. Her yüzde gruba düşen kullanılabilir gelir toplam kullanılabilir gelire oranlanarak hanelerin gelirine ilişkin yüzde paylarına ulaşılmaktadır. Yüzde paylar analizinde gelirin eşit bölüşülmesi için her grubun gelirden aldığı pay ile toplam nüfustan aldığı pay eşit olmalıdır. Özellikle uluslararası gelir bölüşümü karşılaştırılmalarında gelir sahiplerini gelir düzeylerine göre beş eşit %20 lik gruba bölerek her bir grubun toplam gelir içindeki payını karşılaştırmalı olarak analiz edilmektedir. Tablo1 te gelir bölüşümü eşitsizliği, çeşitli ülkelerde nüfusun en zengin ve en yoksul %10 luk diliminin gelirden ne kadar pay aldıkları ve Gini katsayısı görülmektedir. Tablo1: Ülkeler İtibariyle Nüfusun En Zengin ve En Yoksul %10 luk Diliminin Gelirden Aldığı Pay ve Gini Katsayıları En Yoksul %10 luk Dilimin Gelirden Aldığı Pay (%) En Zengin %10 luk Dilimin Gelirden Aldığı Pay (%) Gini katsayısı Yüksek Gelirli Ülkeler ABD 1.9 29.9 0.408 Almanya 3.2 22.1 0.283 Avustralya 2.0 25.4 0.352 Avusturya 3.3 23.0 0.291 Belçika 3.4 28.1 0.330 Danimarka 2.6 21.3 0.247 Finlandiya 4.0 22.6 0.269 Fransa 2.8 25.1 0.327 G. Kore 2.9 22.5 0.316 Hollanda 2.5 22.9 0.309 İngiltere 2.1 28.5 0.360 İrlanda 2.9 27.2 0.343 İspanya 2.6 26.6 0.347 İsveç 3.6 22.2 0.250 İsviçre 2.9 25.9 0.337 İtalya 2.3 26.8 0.360 Japonya 4.8 21.7 0.249 Kanada 2.6 24.8 0.326 Norveç 3.9 23.4 0.258 Portekiz 2.0 29.8 0.385 Yeni Zelanda 2.2 27.8 0.362 Yunanistan 2.5 26.0 0.343 8

N. ÖZTÜRK - Z. G. GÖKTOLGA Üst Orta Gelirli Ülkeler Arjantin 1.2 37.3 0.500 Çek Cumhuriyeti 4.3 22.4 0.254 Estonya 2.7 27.7 0.360 Hırvatistan 3.6 23.1 0.290 Letonya 2.7 27.4 0.358 Litvanya 2.7 27.4 0.357 Macaristan 3.5 24.1 0.300 Malezya 2.6 28.5 0.379 Meksika 1.8 37.9 0.481 Polonya 3.0 27.2 0.349 Slovakya 3.1 20.8 0.258 Venezüella 1.7 32.7 0.434 Alt Orta Gelirli Ülkeler Brezilya 1.1 43.0 0.550 Bulgaristan 3.5 23.8 0.292 Çin 2.4 31.4 0.415 İran 2.6 29.6 0.383 Mısır 3.9 27.6 0.321 Romanya 3.3 25.3 0.315 Rusya 2.6 28.4 0.375 Türkiye 1.9 33.2 0.432 Ukrayna 3.8 22.5 0.282 Düşük Gelirli Ülkeler Bangladeş 4.3 26.6 0.310 Etiyopya 4.1 25.6 0.298 Hindistan 3.6 31.1 0.368 Kenya 1.8 37.8 0.477 Moldova 3.0 28.2 0.356 Nijerya 2.0 32.4 0.429 Pakistan 3.9 26.5 0.312 Yemen 2.9 30.8 0.377 Kaynak: UNDP, Human Development Report 2009, Overcoming Barriers: Human Mobility and Development, Published for United Nations Development Programme, New York, 2009, s.195-198; UNDP, Human Development Report 2006, Beyond Scarcity: Power, Poverty and the Global Water Crisis, Published for United Nations Development Programme, New York, 2006, s.335-338; UNDP, Human Development Report 2004 Cultural Liberty in Today s Diverse World, Published for United Nations Development Programme, New York, 2004, s.188-191. İster %10 luk paylara isterse Gini katsayısına bakılsın ülkeler itibariyle gelir bölüşümünün hakça olmaktan oldukça uzak olduğu görülmektedir. Azgelişmiş ülkelerde gelir bölüşümü gelişmiş ülkeler göre daha bozuktur. En yüksek gelirli %10 luk kesimin gelirden aldığı payın, en düşük gelirli %10 luk kesimin gelirden aldığı pay ile karşılaştırılması gelir bölüşümünün eşitlikten uzaklığını görmek açısından çarpıcı bir gösterim sağlamaktadır. Gelişmiş ülkelerde nüfusun en yoksul %10 u milli gelirin %2-3 ünü alırken, nüfusun en zengin %10 ise gelirin dörtte birinden fazlasını almaktadır. Düşük gelirli ülkelerde nüfusun en yoksul %10 u gelirden %2-3 oranında pay alırken, nüfusun en zengin %10 nu ise gelirin %30 unu almaktadır. Bu rakamlar gelirin hakça paylaşımdan ne kadar uzak olduğunu gözler önüne sermektedir. Kişi başına düşen gelir düzeyi- 9

Yoksulluk ve Gelir Bölüşümünü Belirlemede Kullanılan Ölçütler nin çok düşük olduğu azgelişmiş ülkelerde gelir bölüşümü oldukça bozuktur. Gelir bölüşümünde en şiddetli eşitsizliklerin yaşandığı ülkeler Brezilya, Venezüella, Nijerya, Arjantin, Meksika, Malezya, Rusya ve Kenya dır. Brezilya da en yoksul nüfusun %10 u gelirin sadece %1. 1ini alırken, nüfusun en zengin %10 u gelirin %43 ünü almaktadır. Venezüella da en yoksul nüfusun %10 u gelirin sadece %1.7 sini alırken, nüfusun en zengin %10 u gelirin %32.7 sini almaktadır. Nijerya da nüfusun en yoksul %10 u gelirin %2 sini alırken, nüfusun en zengin % 10 u gelirin %32.4 ini almaktadır. Arjantin için bu oranlar %1.2 %37.3, Meksika için, %1.8 %37.9, Malezya için %2.6 %28.5, Rusya İçin %2.6 %28.4, Kenya için ise %1.8, %37.8 olmaktadır (UNDP, 2009:195-198). Kişi başına düşen gelir seviyesinin düşüklüğü yanında gelirin de hakça paylaşımdan uzak olması azgelişmiş ülkelerde halkın tasarruf yapamamasına neden olmaktadır. Tasarruf oranlarının çok kısıtlı olduğu bu ülkelerde gelirin büyük kısmı gıda harcamalarına gitmektedir. 6. LORENZ EĞRİSİ Gelir bölüşümü eşitsizliğinin çizim ile gösterilmesinde kullanılan Lorenz eğrisi, Amerikalı istatistikçi Max Lorenz tarafından geliştirilmiştir. Lorenz eğrisi, gelir bölüşümü çalışmalarında yaygın olarak kullanılan ve bazı gelir dağılımı eşitsizliği ölçülerinin hesaplanmasında temel alınan grafik ile gösterim şeklidir. Eğriyi oluşturabilmek için bireyler veya hane halkaları gelirlerinin büyüklüğüne göre en küçükten başlayarak büyüğe doğru sıralanmaktadır. Lorenz eğrisinin yatay ekseninde bu şekilde sıralanmış birey veya hane halklarının nüfusunun birikimli yüzde payları, dikey ekseninde ise bu birey veya hane halkalarının elde ettikleri gelirin birikimli yüzde payları yer almaktadır Lorenz eğrisinin oluşturulmasında kümülatif yüzde değerlerin yer aldığı bir kutu diyagramı kullanılmaktadır. Dikey eksende toplam gelirin %100 ü, yatay eksende nüfusun % 100 ü yer almakta olduğundan diyagram bir kutu şeklini almaktadır. Şekil1 de Lorenz eğrisinin yer aldığı bu diyagram gösterilmektedir. Şekil 1: Lorenz Eğrisi Şekilde görülen köşegen (OL) üzerindeki her noktada nüfus yüzdesi ile bu nüfusa karşılık gelen gelir yüzdesi birbirine eşittir. Birey veya hane halklarının nüfus içindeki yüzde paylarının gelirden aldıkları yüzde paylara eşit olduğu bu noktalardan oluşan ve eksenlerle 10

N. ÖZTÜRK - Z. G. GÖKTOLGA 45 derecelik açı yapan OL doğrusu eş bölüşüm doğrusu olarak bilinmektedir. Bir ülkedeki gelir bölüşümünde mutlak eşitliği ifade eden eş bölüşüm doğrusu üzerindeki her noktada, nüfusun belli bir yüzdesi, gelirin aynı yüzdesini almaktadır. Sol alt köşeden başlayıp önce yatay, sonra dikey eksen boyunca ilerleyen ters L biçimindeki iki doğru parçasının konumu tam bir eşitsizlik durumunu belirlemektedir. Lorenz Eğrisi bu ikisi arasında yer almaktadır. Bu bağlamda gelir dağılımı eşitliğe yaklaştıkça Lorenz Eğrisi de OL doğrusuna yaklaşmaktadır. Aksine Lorenz Eğrisinin OL doğrusuna uzak bir yerde bulunması, gelir bölüşümünün eşitlikten uzaklaşması anlamına gelmektedir. Gelirler bireyler arasında eşit olarak bölüşüldüğünde Lorenz eğrisi 45 derecelik bir doğru şeklini almaktadır. Gelir bölüşümü eşitlikten uzaklaştıkça Lorenz eğrisi 45 derecelik doğrunun altında bir pelikanın alt gagasının sarkmasına benzer şekilde eş bölüşüm doğrusundan uzaklaşmaya başlamaktadır. Gelir bölüşümüm adaletten ne kadar uzaklaşır ise bu mesafe de o kadar büyümektedir (Wan ve Taylor, 1999:597). Lorenz eğrisinden farklı ülkelerin gelir bölüşümü eşitsizliklerini veya aynı ülke içerisinde farklı zamanlardaki gelir bölüşümleri eşitsizliğini karşılaştırmak için yararlanılmaktadır. İki gelir dağılımı karşılaştırıldığında eğer bir dağılımın Lorenz eğrisi, dağılımın her noktasında diğer dağılımın Lorenz eğrisinin üstünde ise ilk dağılım daha az eşitsiz bir dağılımı göstermektedir. İlk Lorenz eğrisi ikinci Lorenz eğrisine kıyasla tüm noktalarda eş bölüşüm doğrusuna daha yakın olduğundan dağılımların ilki, ikincisine göre Lorenz baskındır. Ancak iki gelir dağılımı karşılaştırılırken her zaman bir dağılım diğerine Lorenz baskın olmayabilir. Bir gelir dağılımın Lorenz eğrisi, dağılımın bazı bölgelerinde diğer gelir dağılımın üstünde yer alırken, bazı bölümlerinde altına düşebilir. Lorenz eğrilerinin kesiştiği böyle bir durumda Lorenz baskın olma kriterine bakarak gelir dağılımının hangisinin eşitsizlik düzeyine göre tercih edilir bir dağılım olduğu kesin olarak bilinemez. Bu durumda Gini katsayısından yararlanılmaktadır (TÜSİAD, 2000:176-177). 7. GİNİ KATSAYISI Gelir bölüşümü eşitsizliğinin en yaygın olarak kullanılan ölçütü olan Gini katsayısı, İtalyan istatistikçi Corrado Gini tarafından geliştirilmektedir. Lorenz eğrisi gösteriminden elde edilen Gini katsayısı, eşitsizlik düzeyini tek bir sayı ile ifade ederek çeşitli gelir bölüşümlerinin karşılaştırılmasına olanak vermektedir. Gini katsayısı farklı şekillerde tanımlanabilmektedir. Gini katsayısı görsel ve kolay anlaşılır bir şeklide Lorenz eğrisi gösteriminde eş bölüşüm doğrusu ve Lorenz eğrisi arasında kalan alanın, eş bölüşüm doğrusu altında kalan üçgenin alanına oranı olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir ifade ile Gini katsayısı, Lorenz eğrisi ile eşit dağılım doğrusu arasındaki alanın 45 derecelik eğri altında kalan üçgen alana oranıdır. Gini katsayısının değeri sıfır ile bir arasında değişmektedir. Gelir bölüşümü dengesizlikleri azaldıkça katsayının değeri sıfıra, arttıkça bire yaklaşmaktadır. Gini katsayısının değeri gelir düzeyinin büyüklüğüne değil, farklı gelir düzeyleri arasında kalan kimselerin sayısına bağlı bulunmaktadır. Gini oranının artması eşitsizliğin arttığını azalması ise eşitsizliğin azalması anlamına gelmektedir. Gini katsayısı sıfır ile bir arasında değer almakta olup, bu katsayı ne kadar yüksek ise gelir bölüşümü de o kadar hakça paylaşımdan uzak olmaktadır. Gini katsayısı 0 ise, gelir eşit olarak dağılmaktadır. Gini katsayısı 1 ise gelir bölüşümünde tam eşitsizlik vardır. Gini katsayısının sıfır ile bir olması hiçbir zaman mümkün değildir. Çünkü dünyada tam olarak gelirin eşit bölüşüldüğü veya tam olarak adaletsiz olduğu bir 11

Yoksulluk ve Gelir Bölüşümünü Belirlemede Kullanılan Ölçütler ülke söz konusu değildir. Bu bağlamda, ülkeler itibariyle Gini katsayısına bakıldığında Brezilya (0.580), Arjantin (0.528) Meksika (0.495), ve Nijerya (0.437) değerleri ile gelir bölüşümünün eşitlikten en uzak olduğu ülkeler arasında yer almaktadır. Gini katsayısı bağlamında gelirin göreli olarak en hakça paylaşıldığı ülkeler arasında Danimarka (0.247), Japonya (0.249), İsveç (0.250), Norveç (0.258) ve Finlandiya (0.269) yer almaktadır (UNDP, 2006:335-338; UNDP, 2004:188-191). Gini katsayısı istatistiksel olarak bütün gelir ikilileri arasındaki farkların işaretlerine bakılmaksızın alınmış aritmetik ortalamalarına bağlı olarak da tanımlanmaktadır. Ortalama fark olarak adlandırılan bu ortalama, dağılımın aritmetik ortalamasına bölünür ise göreli ortalama farkı vermektedir. Gini katsayısı bu göreli ortalama farkın yarısına eşit olmaktadır (Sen, 1997:30). Gini katsayısı gelir bölüşümü eşitsizlikleri ölçütlerinde bulunması gereken en temel ilkelerden olan ölçekten bağımsızlık ve transfer ilkelerini en iyi sağlayan gelir bölüşümü ölçütüdür. Ölçekten bağımsızlık ilkesi, gelir bölüşümündeki bütün gelirlerin aynı oranda artırılması ya da azaltılmasının eşitsizlik ölçüsünü değiştirmemesi gereğini ifade etmektedir. Transfer ilkesi ise, gelir aktarımlarının eşitsizlik ölçüsüne yapacağı etki ile ilgilidir. Bu özellik Pigou- Dalton Koşulu olarak ta bilinmektedir. Zengin bir bireyden yoksul bir bireye yapılan gelir transferi, diğer koşullar değişmediği takdirde eşitsizlik ölçüsü küçültmektedir. Gini katsayısı her gelir düzeyindeki zenginden yoksula yapılan gelir transferlerine duyarlı olduğu için transferler ilkesini sağlamaktadır. Ancak, orta gelirliler arasındaki gelir transferleri Gini katsayısını yüksek gelirliler ve düşük gelirliler arasındaki gelir transferlerinden daha fazla etkilemektedir. Diğer bir ifade ile Gini katsayısı ortalama gelirden her iki yönde de uzakta olan gelirler arasındaki transferlere daha az duyarlı bulunmaktadır (TÜSİAD, 2000:178). 8. DALTON ATKİNSON EŞİTSİZLİK ÖLÇÜTÜ Farklı gelir bölüşümlerine ait Lorenz eğrileri kesiştiğinde ya da eşitsizlik ölçütleri farklı sıralamalar gösterdiğinde, farklı gelir dağılımları arasında doğru sıralama yapabilmek için, Dalton Atkinson eşitsizlik ölçütünden yararlanılmaktadır. Lorenz eğrisi ve Gini katsayısı gibi ölçütler gelir yelpazesinin çeşitli noktalarında eşitsizliğe verilecek ağırlıklar konusunda gizli yargılar taşımaktadır. Değişik gelir dağılımları çeşitli eşitsizlikler ölçülerine göre sıralandığında ortaya düzgün olmayan bir sıralama çıkabilmektedir. Bunun nedeni eşitsizliğe verilen ağırlıkların farklı olmasıdır. Bu ağırlıklar değer yargılarından bağımsız olamadığından Dalton Atkinson eşitsizlik ölçütünde bir sosyal refah fonksiyonu varsayılmakta çeşitli eşitsizlik ölçütleri bu sosyal refah fonksiyonuna göre yeniden sıralanmaktadır. Bu sosyal refah fonksiyonunda toplumun eşitliğe verdiği değer sıfır ile sonsuz arasında değer almaktadır. Bu ağırlığın sıfır olması, toplumun gelir bölüşümü konusunda kayıtsız olduğunu, diğer bir ifade ile gelir bölüşümüne önem vermediğini, ağırlığın sonsuz olması ise toplumun sadece en düşük gelir grubuna sahip olan kişilerle ilgilendiğini göstermektedir. Dalton Atkinson ölçütü gelirin eşit dağıtılması halinde belirli bir zamandaki sosyal refah seviyesine ulaşabilmek için o zamanki toplam gelirin ne kadar bir kısmının yeterli olduğunu ifade etmektedir. Dalton Atkinson eşitsizlik ölçütü bir toplumun mevcut gelir bölüşümünden mutlak eşitlik durumuna geçerken vazgeçmeyi kabul ettiği gelir olarak da tanımlanabilmektedir. Bu bağlamda bu ölçütü gelirin yeniden dağılımındaki doğan potansiyel kazançların bir ölçüsü olarak yorumlamak olasıdır. Bu ölçüt, gelirin marjinal faydasının gelir artıkça düştüğü varsayımından hareketle toplam faydanın fiili düzeyleri ile gelirin eşit bölüşülmesi durumunda elde edilecek olan 12

N. ÖZTÜRK - Z. G. GÖKTOLGA toplam fayda düzeyinin karşılaştırılmasına dayanmaktadır. Herkes için aynı tip fayda fonksiyonu söz konusu olduğu için toplam refahın maksimizasyonu gelirin eşit bir şekilde bölüşülmesi halinde olasıdır. Bu ölçüt, fili sosyal refahın maksimum sosyal refaha oranını eşitlik ölçütü olarak değerlendirmektedir. Toplumsal refah fonksiyonundan hareket ile türetilen bir indeks olan bu ölçüt, toplumsal refah fonksiyonunun her bir bireyin refah fonksiyonunun toplamından oluşan toplanabilir bir fonksiyon olduğunu kabul etmektedir. Bu temel varsayımın pek de gerçekçi olduğu söylenemez. Çünkü bireysel faydaların karşılaştırılması her zaman olası değildir. Bu ölçüt normatif nitelik taşıdığından gelir bölüşümü eşitsizliğine karşı toplumun göstermiş olduğu duyarlılık derecesine bağlı olarak farklı sonuçlar ortaya çıkabilmektedir (Cowell, 2000:36-45). 9. PARETO KATSAYISI Pareto, bireysel gelir bölüşümü hakkında gelir kaynağına ve hanehalkının bulunduğu toplumsal sınıfa bakmaksızın gelir bölüşümü analizi yapmakta ve birçok gelir bölüşümü modellemesinde kullanılan Pareto dağılımını ortaya koymaktadır. Gelir bölüşümü analizlerine ışık tutabilmek için Pareto zaman ve mekana bağlı olmaksızın, bütün çağlarda ve ekonomilerde gelir bölüşümünü ifade eden eğrilerde üst gelir grubuna sahip olanları gösteren parçalarının eğimlerinin birbirinin aynı olduğunun ifade eden bir model önermektedir. Pareto α katsayısı, belirli bir gelir düzeyi ile bu geliri veya daha fazlasını elde edenlerin sayısı arasında belirli bir ilişki olduğu varsayımına dayanmaktadır. Bu ölçüt, gelir düzeyi yükseldikçe kişilerin üst gelir gruba yükselme olasılığının nasıl arttığını yaklaşık olarak göstermektedir. 10. KUZNETS KATSAYISI Nobel İktisat ödülü sahibi Simon Kuznets, toplam üretimin sektörel yüzde dağılımı ile işgücünün yüzde dağılımına dayanan sektörel dengesizlikleri özetleyen bir gelir bölüşümü ölçütü geliştirmektedir. Sektörel üretim ve sektörel işgücü arasındaki farkların mutlak değerlerinin her sektörün işgücündeki payı ile ağırlandırılarak toplamı, sektörel ortalama ürünler arasındaki eşitsizliğin bir ölçüsü olarak kullanılmaktadır. Bu bağlamda Kuznets katsayısı, Gini katsayısı gibi sektörlere göre sınıflandırılmış bir Lorenz eğrisi ölçütü olmaktadır (DPT, 1994:8). İki sektörlü bir ekonomi için uygulanabilen bu katsayı sıfır ile bir arasında değişmektedir. Eğer sektörel ortalama ülke ortalamasına eşit ise Kuznets katsayısı sıfıra eşit olmaktadır. Eğer toplam çıktı tek bir sektör tarafından üretilmekte ve bu sektörün istihdam içindeki payı önemsiz derecede küçük ise katsayının değeri bir olmaktadır. Kuznets katsayısı ölçütü, bireysel veya hanehalkı gelirleri için yeterli verilerin olmadığı ülkelerde gelirin fonksiyonel dağılımının uygun bir ölçütünü oluşturmaktadır. Aynı zamanda gelir bölüşümünü hanehalkından çok sektörlere göre ölçülmesi bazı amaçlar için daha yararlı olabilmektedir. 11. YOKSULLUK ORANI İNDEKSİ Gerçekte yoksulluk tanımlanması ve sınırlarının belirlenmesi güç bir kavramdır. Genel anlamda yoksulluk, toplumsal refah düzeyi, toplumun yaşam standardının mutlak veya göreli olarak minimum bir düzeyinin altında kalan kişinin statüsü olarak tanımlanmaktadır. Daha spesifik bir tanımlama toplam gelirin yaşamı sürdürebilmek için gerekli olan minimum ihtiyaçları karşılayamaması durumu şeklinde yapılmaktadır. Yoksulluğu kapsamı, ülkeden ülkeye, dönemden döneme refah düzeyindeki gelişmelere bağlı olarak farklılık- 13

Yoksulluk ve Gelir Bölüşümünü Belirlemede Kullanılan Ölçütler lar gösterebilmektedir. Yoksulluk düzeyi bakımından ülkeler arası veya aynı ülke içinde dönemler arası karşılaştırmalar yapılabilmesi, toplam nüfus içinde kimlerin yoksul olarak kabul edileceğine karar verilmesini gerekli kılmaktadır (TÜSİAD, 2000:95). Dünya nüfusunun en zengin ülkelerde yaşayan %20 lik bölümü dünyada yaratılan gelirin %86 sını alırken, en altta yer alan %20 lik dilim %1 lik paya sahip bulunmaktadır. Dünyada hem ülkeler içinde gelir bölüşümü eşitsizliği hem de ülkeler arası gelir bölüşümü eşitsizliği artma eğilimini sürdürmektedir. Dünya genelinde yaşanan hızlı teknolojik gelişmenin de etkisiyle bir yanda hızlı ekonomik gelişme yaşanırken diğer yanda yoksulluk sorunu giderek ciddi boyutlar kazanmaktadır. 1.2 milyar insan günde bir dolardan daha az parayla yaşamaktadır. Dünyada günde 2 doların altında gelirle yaşayanların sayısı 3 milyarı bulmaktadır. Gelişmiş ülkelerde bile 130 milyondan fazla insan yoksulluk içinde yaşamaktadır (Kloby, 2005:15). Dünyada yaşanan bu gelir bölüşümü adaletsizliği ve yoksulluk sorunu uluslararası kuruluşlar tarafından sık sık dile getirilmektedir. Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı İnsani Gelişme Raporlarından alınan veriler yoksulluğun artış hızının azgelişmiş ülkelerin nüfus artış oranları ile (%1.8) başa baş olduğunu göstermektedir. Yoksulluğun bu endişe verici göstergeleri salt azgelişmiş ülkelerle sınırlı değildir. Ekonomik olarak kalkınmış ülkelerde de yoksulluk tehlikeli şekilde yayılmaktadır. Sanayileşmiş ülkelerde 100 milyondan fazla insan resmi yoksulluk çizgisinin 1 altında yaşamaktadır ve bu ülkelerde 5 milyondan fazla evsiz insan bulunmaktadır. Son 30 yılda dünya nüfusunun en zengin ve en yoksul %20 si arasındaki fark 30 kattan 60 kata çıkmış bulunmaktadır (DPT, 2001:133-134). Günümüzde dünya nüfusunun en zengin %10 luk kısmının en yoksul %57 lik kısmı kadar gelir kazandığı tahmin edilmektedir. Amerika da en zengin %10 luk kesim (yaklaşık 28 milyon insan) dünya nüfusunun en yoksul %43 lük kesiminden (yaklaşık 2 milyar) daha fazla gelir elde etmektedir (Kloby, 2005:13). Yoksulluğun ve gelir bölüşümünün adil olup olmadığının ölçülebilmesi öznel değil, nesnel ölçütlerin oluşturulmasını zorunlu hale getirmektedir. Bu bağlamda yoksulluk endeksi (head-count index) önemli bir gösterge olmaktadır. Yoksulluk endeksi, belirli bir gelirin altındaki nüfusun toplam nüfusa oranı olarak hesaplanmakta ve bu gelirin altındaki kesim yoksul olarak değerlendirilmektedir. Yoksulluk oranı endeksi ülkelerin genel yaşam düzeyini yansıtmakta ve ülke içerisindeki gelir eşitsizliğini gözler önüne sermektedir. Yoksulluğun evrenselliği ve satın alma paritelerinin farklılıkları düşünülerek, ortalama bir hesaplama yöntemi ile mutlak yoksulluk sınırı azgelişmiş ülkeler için kişi başına günde bir dolar kabul edilirken, Latin Amerika ve Karaibler için 2 dolar, Türkiye nin de dahil edildiği Doğu Avrupa ülkelerinin içinde bulunduğu grup için 4 dolar, gelişmiş sanayi ülkeleri için 14.4 dolar olarak belirtilmektedir. Yoksulluk oranı ölçütüne yönelik en önemli eleştiri bu ölçütün gelirin yoksullar arasındaki dağılımına duyarlı olmamasıdır. Yoksulluk oranı ölçütü, yoksulluk çizgisinin altında bulunan bireylerin gelirlerindeki azalmalara ve yoksullar arasındaki gelir transferlerine hatta yoksul bireylerden zengin bireylere yapılan gelir aktarımlarına karşı duyarlı değildir. 1 Yoksulluk çizgisi (poverty line), bir toplumda yoksul olanlarla olmayanları birbirinden ayırmakta kullanılan izafi bir hattır. Yoksulluk çizgisi medyan (ortanca) gelirin belli bir yüzdesi (%40, %50, %60) olarak belirlenmektedir. OECD nin farklı ülkelerinin yoksulluk karşılaştırmasında, yoksulluk çizgisi olarak ülkelerin ortanca bireysel eşdeğer gelirlerinin %50 si baz olarak alınmaktadır. Dünya Bankası ise uluslararası gelir bölüşümü ve yoksulluk karşılaştırmaları yaparken yoksulluk çizgisi olarak bir kimsenin bir günde bir dolar kazanmasını esas almaktadır. Ayrıntılı bilgi için bakınız: TÜSİAD, 2000:95-98. 14

N. ÖZTÜRK - Z. G. GÖKTOLGA Değişik yoksulluk tanımlamalarına bağlı olarak birbirlerinden farklı değişik yoksulluk endeksleri belirlenebilmektedir. Uluslararası düzeyde geçerli olan ve tüm ülkeler tarafından kabul gören tek bir yoksulluk oranı endeksi bulunmamaktadır. Her bir ülkenin kendine özgü yapısal farklıklarını dikkate alan yoksulluk endeksleri belirlemesi (kentsel ve kırsal yoksulluk endekslerin söz konusu olabilmesi) karşılaştırma yapmayı güçleştirmektedir. Birden fazla yoksulluk oranı endeksinin kullanılması, yoksullar arasındaki farklılıkların bir ölçüde dikkate alınmasına olanak sağlasa da kavramsal düzeyde toplumun yoksul kesimlere bakış açısını yansıtan birçok farklı yoksulluk kategorisine rastlanması bu çabaların yetersizliğine işaret etmektedir. Yoksulluk oranı endeksleri yoksulluğu durağan bir kavram olarak ele almakta, çoğunlukla tek bir ölçülebilir göstergeye dayanarak nüfusu yoksullar ve yoksul olmayanlar olarak iki gruba bölerek aşırı derecede basitleştirmekte sadece yoksulluk çizgisinin altında kalanlar üzerinde odaklanmaktadır. Oysa yoksulluk çizgisinin çok altında kalıp da rahat sayılabilecek bir yaşam süren insanlar olabileceği gibi, bu çizginin üzerinde olup da sağlık, eğitim, demokrasi, insan hakları gibi geleneksel gelir ve tüketim harcamaları kıstaslarının dışında kalan kıstaslara göre yoksul sayılabilen insanlara da rastlanabilmektedir (Şenses,2003:96). 12. YOKSULLUK FARKI Günümüzde yoksulluk ve yoksulluğun azaltılması kalkınma sürecinin en önemli gündem maddeleri haline gelmektedir. Yoksulluğun objektif ve üzerinde görüş birliğine varılan bir tanımı yoktur. Zira zenginlik ve yoksulluk temel olarak sübjektif niteliktedir ve yoksulluk kavramı bir bütün olarak toplumun kabul edilebilir bir yaşam standardını neyin oluşturduğu konusundaki tercih ve beklentilerini yansıtmaktadır. Yaşamı sürdürmek için gerekli olan asgari gıda, barınak ve giyim miktarı içinde bulunan zamana ve topluma göre çok büyük değişiklikler göstermektedir. Günümüzde bile dünyanın büyük kısmı yoksulluk içinde yaşamını sürdürmekte, doğal afet ve iklim koşullarına bağlı olarak yaşanan kıtlık birçok ülkede çok sayıda insanı yetersiz beslenme ve açlık sorunu ile karşı karşıya bırakmaktadır. Açlık ve yoksulluk sorunu sanayileşmiş ülkelerde dahil olmak üzere dünyanın her tarafında önemli bir sorun olmaya devam etmektedir (Aktan ve Vural, 2002a:1). Yoksulluğun mutlak ve göreli olarak tanımlamalarının yapılması oldukça yaygın bir eğilimdir. Mutlak yoksulluk, bireyin geçimini sağlayabilmek için gereksinim duyduğu kaynaklardan yoksun kaldığı bir durumu ifade etmektedir. Mutlak yoksulluk minimum düzeyde de olsa yaşamı sürdürebilecek bir standarda göre tanımlanmaktadır. Söz konusu olan bu standart asgari tüketim, refah ve gıda gereksinimine bağlı olarak tanımlanabilmektedir. Göreli yoksulluk ise, bireyin ya da grubun toplumun diğer üyelerine kıyasla sahip oldukları kaynakları diğer bir ifade ile onların göreli yaşam standardını göstermektedir. Bu iki yoksulluk tanımlamasındaki temel fark yoksulluk çizgisinin belirlenmesinde ortaya çıkmaktadır. Mutlak yoksullukta yoksulluk çizgisi bireylerin yaşamlarını sürdürebilmesi için minimum tüketim gereksinimlerinin belirlenmesiyle hesaplanırken, göreli yoksullukta en çok kullanılan yöntem ortanca (medyan) gelirin yarısı esas alınarak hesaplanmaktadır. Göreli yoksulluk daha çok toplumdaki gelir dağılımı farklılıkları üzerinde odaklanırken, mutlak yoksullukta uluslararası ölçekte karşılaştırma yapmak ön planda tutulmaktadır. Dünya Bankası nın yoksulluk sınırını belirlemek için kullandığı günde 1 veya 2 dolar yoksulluk sınırı bunun en açık örneğidir (Akyüz, 2006:203). Yoksulluk farkı (poverty gap ratio), toplumdaki ortalama yoksulluk açığının yoksulluk 15

Yoksulluk ve Gelir Bölüşümünü Belirlemede Kullanılan Ölçütler çizgisine oranına eşittir. Yoksulluk farkı yoksulluk sınırı altında kalan kesimlerin yoksulluk sınırı üzerine çıkarılabilmesi için gerekli gelir transferi konusunda fikir vermektedir. Yoksulluk farkı, yoksulluk çizgisi altındaki kişilerin gelirlerindeki azalmanın diğer şartlar aynı kaldığında yoksulluk ölçütünü artırması gerektiğini dile getirmektedir. Zengin bireylerden yoksulluk çizgisinin altındaki bir bireye yapılacak transfer, diğer şartlar değişmediğinde yoksulluk farkını azaltmaktadır. 13. AÇLIK SINIRI Açlık sınırı bir kişinin yeterince beslenmesi için alması gereken gıdaya karşılık gelen gelir düzeyi ile ölçülmektedir. Tıbben bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli kalori miktarı 2800-3000, ağır işlerde çalışan bireyler için ise 3200-3800 kalori olarak belirtilmektedir. Dünya Bankasının çalışmalarında bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli minimum kalori miktarı olarak bu sınırların altında 2400 k/cal besini almaya yetmeyen insanlar mutlak yoksul (absolute poverty) olarak tanımlanmaktadır. Mutlak yoksulluk hanehalkı ya da bireylerin biyolojik olarak kendilerini üretebilmeleri için gereksinim duydukları asgari gelir ve harcama düzeyidir. TÜRK-İş Ankara da yaşayan 4 kişilik bir işçi ailesinin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken asgari gıda tutarını veren çalışmalar yapmaktadır. Gıda harcamaları ile ilğili hesaplamalarda farklı yaş gruplarına göre bilimsel veriler çerçevesinde oluşturulan beslenme kalıbı esas alınmaktadır. Bir işçinin ailesi ile birlikte fizyolojik gereksinimleri ile tutarlı dengeli beslenmesini sağlamak için gerekli olan kalori sayısı ve bunu karşılayacak besinlerin cins ve miktarı esas alınarak, çalışanların yoğun olarak alışveriş yaptıkları yerlerden fiyatlar derlenmekte ve yapılması gereken asgari düzeydeki gıda harcamalarına ulaşılmaktadır. Bu çalışma Aralık 1987 den bu yana düzenli olarak her ay yapılmaktadır (DPT, 2001:119). İnsan onuruna yaraşır düzeyde yaşamak için yalnızca gıda harcamaları değil, giyim, konut, ulaşım ve diğer zorunlu gereksinimlerin de dikkate alınması gerekmektedir. 14. İNSANİ TEMEL GEREKSİNİMLERİN KARŞILANABİLMESİ Yoksulluğun belirlenmesinde zaman içinde yaşanan gelişmelere paralel olarak, yoksulluğun ölçümünde yararlanılan göstergeler de değişim göstermektedir. Bu gelişim yoksulluğun sadece ekonomik göstergelerle ölçülemeyeceği düşüncesinden hareketle gelir ve tüketim harcamalarına ilişkin verilerin başta eğitim ve sağlık olmak üzere sosyal göstergelerle desteklenmesi ve bu ölçütlerden birkaçının birlikte kullanılarak karma göstergelere ulaşılması yönünde yaşanmaktadır. Bu göstergeler gelir tüketim yaklaşımına dayalı yoksulluk ölçümlerini desteklemekte ve yoksulların sosyal hizmetlere erişimi ve yoksulların spesifik nitelikleri konusunda bilgiler sunmaktadır. Bu bağlamda yukarıda belirtilen göstergelerin yanı sıra, ortalama yaşam beklentisi, bebek ölüm oranları, okuryazarlık oranları, kişi başına düşen eğitim ve sağlık harcamaları, eğitim durumuna göre işsizlik oranları gibi göstergeler de yoksulluğun ölçülmesinde kullanılabilmektedir. 1970 li yılların ilk yarısında Dünya Bankası ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) nun çalışmalarında ön plana çıkan insani temel gereksinimlerin karışılabilmesi ölçütü, yoksulluğu, gıda, eğitim, barınma gibi gereksinimlerin karşılanması esasına göre tanımlamaktadır. İnsan yaşamı için gerekli olan temiz su olanaklarına sahip olup olmama, sağlık güvencesinin bulunup bulunmaması, nüfusun yeterli düzeyde beslenip beslenememesi, yoksul nüfusun toplam nüfus içerisindeki payı ve enerji kullanımın bu bağlamda düşünülebilen en 16

N. ÖZTÜRK - Z. G. GÖKTOLGA önemli ölçütler olmaktadır. Gelişmiş ülkeler de temel gereksinimleri fazlası ile sağlandığı halde azgelişmiş ülkelerde halkın çoğunluğunun insanca yaşaması için gerekli olan temel gereksinimler tamamen karşılanamamaktadır. Tablo 2 de çeşitli ülkeler itibariyle temiz su kaynaklarından yararlanamayan, sağlık güvencesi bulunmayan, yeterli düzeyde beslenemeyen ve günlük kazancı 1 doların altında olan kesimlerin toplam nüfus içindeki payları görülmektedir. Ülkeler Tablo2: Temel İnsani Gereksinimlere Göre Yoksulluk Göstergeleri Temiz Su kaynaklarına sahip olmayan nüfus (%) Sağlık Güvencesi Bulunmayan Nüfus Oran 2000(%) Toplam nüfus içerisinde yeterli beslenemeyen Nüfus (%) Yoksulluk sınırı altındaki nüfus 1990-2002 (%) Günde 1 dolardan az kazanan nüfus (%) Günde 2 dolardan az kazanan nüfus (%) Ulusal Yoksulluk Sınırı Arjantin - - - 3.3 14.3 - Bangladeş 3 52 38 36.0 82.8 49.8 Brezilya 13 24 10 8.2 22.4 17.4 Çin 25-11 16.6 46.7 4.6 Endonezya 22 45 6 52.4 27.1 7 Etiyopya 76 88 49 26.3 80.7 44.2 Fas 20 32 5 2 14.3 19.0 Hindistan 16 72 21 34.7 79.9 28.6 İran 8 17 6 2 7.3 - Jamaika 8 1 10 2 13.3 18.7 Kamerun 42 21 29 17.1 50.6 40.2 Kenya 43 13 43 23.0 58.6 52.0 Kolombiya 9 14 13 8.2 22.6 64.0 Malezya - - - 2 9.3 15.5 Mali 35 31 32 72.8 90.6 63.8 Meksika 12 26 5 9.9 26.3 10.1 Mısır 3 2 4 3.1 43.9 16.7 Mozambik 43 57 58 37.9 78.4 69.4 Nepal 12 28 37.7 82.5 42.0 Nijerya 38 46 8 70.2 90.8 34.1 Pakistan 10 38 20 13.4 65.6 32.6 Paraguay 22 6 13 14.9 30.3 21.8 Peru 20 29 18 18.1 37.7 49.0 Senegal 22 30 23 26.3 67.8 33.4 Sierra Leone 43 34 43 57.0 74.5 68.0 17

Yoksulluk ve Gelir Bölüşümünü Belirlemede Kullanılan Ölçütler Şili 7 4 4 2 9.6 17.0 Tanzanya 32 10 41 19.9 59.7 35.7 Tayland 16 4 21 2 32.5 13.1 Tunus 20 16-2 6.6 7.6 Türkiye 18 10-2 10.3 - Venezüella 17 32 16 15.0 32.0 31.3 Yemen 31 62 35 15.7 45.2 41.8 Zambiya 36 22 45 63.7 87.4 72.9 Kaynak: UNDP, Human Development Report 2004 Cultural Liberty in Today s Diverse World, Published for United Nations Development Programme, New York, 2004, s. 147-149, 160-163 FAO, FAO Papers on Selected Issues Relating to the WTO Negotiations on Agriculture, Commodities and Trade Division Food and Agriculture Organization of the United Nations, Roma, 2002, 7-11. Beslenme yetersizliği en belirgin yoksulluk göstergesidir. Ülkelerin geri kalmışlıklarında eskiden beri etkili olan açlık ve yetersiz beslenme, günümüz azgelişmiş ülkelerinde etkisini hala sürdürmektedir. Mozambik te nüfusun %58 i, Etiyopya da %49 u, Kenya da %43 ü, Sierra Leone de %43 ü yeterli düzeyde beslenememektedir. Kimi azgelişmiş ülkelerde açlık yüzünden toplu ölümlere bile rastlanmaktadır. Avrupa Komisyonu 1980 yılında toplam yoksul insan sayısını 30 milyon, 1987 yılında 44 milyon, 1990 yılında 52 milyon olarak belirlemiştir. Yayınlanmış en son veriler OECD ülkelerinde 130 milyon insanın gelir bazında yoksul, 34 milyon insanında işsiz, yetişkinlerin %15 inin işlevsel anlamda okuryazar olmadığını göstermektedir. Paris te yaşayan bir orta sınıf ailenin gelirinin G. Doğu Asya da kırsal kesimde yaşayan bir ailenin gelirinin yüz katını aşmaktadır. New York lu bir avukatın bir saatlik gelirinin Filipinli bir köylünün iki yıllık gelirine denk düşmektedir. ABD nin bir yıllık kola tüketim harcamalarının Bangladeş in GSMH nın neredeyse iki katına ulaşmaktadır. Tüm bunlar dünya üzerindeki yoksulluğu çok çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermektedir. Dünya genelinde bölüşüm açısından büyük ve artan bir kutuplaşma yaşanmaktadır. Dünyadaki yoksul insan sayısı her geçen gün artmaktadır. Dünya Bankası verilerine göre, 2000 yılı itibariyle yoksul insan sayısı 1.2 milyarı bulmaktadır. Dünya nüfusunun beşte birini oluşturan yoksulların yarısına yakın bir kısmı (%43.5) Güney Asya da, %23.63 ü Güney sahra da, %23.2 sinin Doğu Asya ve Pasifik, %6.5 inin ise Latin Amerika ve Karayipler bölgesinde yaşadığı belirtilmektedir. Dünya nüfusunun önümüzdeki on beş yıl içinde iki milyarlık bir artış göstermesi ve bunun tamamına yakın bir kısmının (%97) azgelişmiş ülkelerden kaynaklanması, yoksulluğa ilişkin kaygıları daha da artırmaktadır. (Şenses, 2003:19-21). Ülkeler içerisinde refah düzeyi açısından büyük uçurumlar olduğu ve kimi azgelişmiş ülkelerde yoksulların nüfusun yarısından fazlasını oluşturduğu görülmektedir. Azgelişmiş ülkelerde nüfusun büyük çoğunluğu en az geçim düzeyinin altında yaşamaktadır. Zambiya da nüfusun %72.9 u, Mozambik te %69.4 ü Sierra Leone nede %68 i, Kolombiya da %64 ü, Mali de %63.8 i, Kenya da %52 si, Bangladeş te %49.8 i, Etiyopya da %44.2 si, Kamerun da %40.2 si, mutlak yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Az gelişmiş ülke halklarının büyük kısmı yeme, içime, barınma ve ısınma gibi temel gereksinimlerini kar- 18

N. ÖZTÜRK - Z. G. GÖKTOLGA şılamada zorlanmaktadır. Bireylerinin çoğunun yoksul ve perişan olduğu hiçbir toplumun refah içinde mutlu bir yaşam sürmesi beklenemeyecektir. Etiyopya da nüfusun %88 inin, Hindistan da %72 sinin, Yemen de %62 sinin, Mozambik te %57 sinin ve Bangladeş te %52 sinin hiçbir sağlık güvencesi bulunmamaktadır. Etiyopya da nüfusun %76 sı, Kenya ve Mozambik te %43 ü, Nijerya da %38 î, Zambiya da %36 sı, Mali de %35 i temiz su olanaklarından yararlanamamaktadır. 15. BEŞERİ KALKINMA ENDEKSİ Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından ilk kez 1990 yılında yayınlanmış olan beşeri kalkınma endeksleri, yalnızca kişi başına düşen gelir düzeyi değil, ortalama yaşam düzeyi, kadınların ekonomik ve siyasal yaşama katılımı, beslenme düzeyi, sağlık ve eğitim düzeyi, hareket ve ifade özgürlüğü, enerji tüketimi, çevre bilinci vb gibi birçok kriterden yararlanılarak oluşturulan, gelişmişlik endeksleri göz önünde bulundurularak hesaplanmaktadır. Beşeri kalkınma endeksleri ekonomik kalınmayı mutlak olarak vermemekte, ülkeleri kendi aralarında karşılaştırarak en yüksek ve en düşük değere sahip ülkeleri baz alarak beşeri kalkınma endeksini ortaya koymaktadır. Örneğin en yüksek ortalama ömür Japonya da (81.5 yıl) en kısa ömür ise Sierra Leone de (34.3 yıl) ise Japonya 1, Sierra Leone 0 kabul edilerek diğer ülkeler buna göre kıyaslanmaktadır. Kimi ülkeler beşeri kalkınma endekslerine göre yapılan sınırlandırmaları ile kişi başına düşen gelir düzeyine göre yapılan gelişmişlik sınıflandırmalarında farklılıklar gösterebilmektedir. Beşeri kalkınma endeksi 1970 li yıllarda geliştirilen fiziksel yaşam kalitesi endeksini çağrıştırsa da daha yakından incelendiğinde ondan farklı olarak merkezinde A. Sen in dilimize güç ya da kapasite olarak çevirebileceğimiz capabilities kavramının yer aldığını ciddi bir kuramsal temele dayandığı görülmektedir. Güç (capabilities), büyük ölçüde insanların şimdiki refah düzeyi ve kalkınma sürecinde seçeneklerini genişletebilme potansiyeli tarafından belirlenmekte ve seçeneklerini artırabilmek için yaşamlarında olabildikleri ve yapabildikleri şeyler silsilesi olarak tanımlanmaktadır. Bunlar arasında beşeri kalkınma için uzun ve sağlıklı yaşam, bilgiye ulaşabilme, iyi bir yaşam standardına ulaşabilmek için gerekli kaynaklara erişim ve toplumsal yaşama katılım en önemlileri olarak ifade edilmektedir (UNDP, 2001:9; Öztürk, 2005:70-71). Tablo 3 de beşeri kalkınma indeksine göre ülkeler, en gelişmiş ülkeden en az gelişmiş ülkeye doğru sıralanmaktadır. Tablo3: Beşeri Kalkınma İndeksi Beşeri Kalkınma İndeksi Ülkeler 1980 1990 2000 2007 Norveç 0.900 0.924 0.961 0.971 Avustralya 0.871 0.902 0.954 0.970 İzlanda 0.886 0.913 0.943 0.969 Kanada 0.890 0.933 0.948 0.966 İrlanda 0.840 0.879 0.936 0.965 Hollanda 0.889 0.917 0.950 0.964 İsveç 0.885 0.906 0.954 0.963 Fransa 0.876 0.909 0.941 0.961 19

Yoksulluk ve Gelir Bölüşümünü Belirlemede Kullanılan Ölçütler İsviçre 0.899 0.920 0.948 0.960 Japonya 0.887 0.918 0.943 0.960 Lüksemburg 0.850 0.882 0.928 0.960 Finlandiya 0.865 0.904 0.938 0.959 ABD 0.894 0.923 0.949 0.956 Avusturya 0.865 0.899 0.940 0.955 İspanya 0.855 0.896 0.931 0.955 Danimarka 0.882 0.899 0.936 0.955 Belçika 0.871 0.904 0.947 0.953 İtalya 0.857 0.889 0.927 0.951 Yeni Zelanda 0.863 0.884 0.930 0.950 İngiltere 0.861 0.891 0.932 0.947 Almanya 0.869 0.896 0.911 0.947 Hong Kong 0.799 0.862 0.880 0.944 Yunanistan 0.844 0.872 0.895 0.942 Kore 0.722 0.802 0.869 0.937 İsrail 0.829 0.868 0.908 0.935 Slovenya - 0.853 0.892 0.929 Kuveyt 0.812-0.874 0.916 Portekiz 0.768 0.833 0.895 0.909 Çek Cumhuriyeti - 0.847 0.868 0.903 Estonya - 0.817 0.835 0.883 Polonya - 0.806 0.853 0.880 Macaristan 0.802 0.812 0.844 0.879 Şili 0.748 0.795 0.849 0.878 Hırvatistan - 0.817 0.837 0.871 Litvanya - 0.828 0.830 0.870 Arjantin 0.793 0.804 0.854 0.866 Venezüella 0.765 0.790 0.802 0.844 S. Arabistan 0.656 0.744 0.764 0.843 Bulgaristan 0.768 0.795 0.803 0.840 Romanya - 0.786 0.788 0.837 Malezya 0.666 0.737 0.737 0.829 Rusya - 0.821-0.817 Brezilya 0.685 0.710 0.790 0.813 Türkiye 0.628 0.705 0.758 0.806 20

N. ÖZTÜRK - Z. G. GÖKTOLGA Ukrayna - 0.798 0.754 0.796 İran 0.561 0.672 0.738 0.782 Çin 0.533 0.608 0.719 0.772 Suriye 0.603 0.626 0.715 0.742 Endonezya 0.522 0.624 0.673 0.734 Moldova - 0.735 0.683 0.720 Mısır 0.496 0.580-0.703 Hindistan 0.427 0.489 0.556 0.612 Yemen - 0.392 0.522 0.575 Pakistan 0.402 0.449-0.572 Bangladeş 0.328 0.389 0.493 0.543 Kenya 0.490 0.540 0.522 0.541 Nijerya 0.385 0.438 0.466 0.511 Zambiya 0.474 0.495 0.431 0.481 Etiyopya - 0.305 0.332 0.414 Mozambik 0.280 0.273 0.350 0.402 Mali 0.245 0.254 0.316 0.366 Afganistan - - - 0.365 Nijer - - 0.258 0.340 Kaynak: UNDP, Human Development Report 2009, Overcoming Barriers: Human Mobility and Development, Published for United Nations Development Programme, New York, 2009, s.167-170. Beşeri kalkınma endeksi, sadece alışılagelmiş birkaç göstergeden oluşsa da, insanların güç edinmeleri için gerekli kaynakların tümünü kapsamayı amaçlamaktadır. Örneğin, mevcut refah düzeyi olarak gelir kullanılsa da aslında, kişisel gelir yanında, kredi olanaklarına, kamu mallarına ve verimli üretim araçlarına erişim, akraba ve arkadaşlardan sağlanan transferler gibi insanların kaynaklara erişim düzeyini bir bütün olarak değerlendirmektedir. Bunun gibi yaşam beklentisinin salt yaşam süresini değil, yaşam kalitesinin, başta iyi beslenme ve iyi çalışma koşulları olmak üzere tüm unsurlarını, okuryazarlık oranında insanların yaşadıkları toplumda başkalarıyla iletişim kurabilme ve toplumun ekonomik, kültürel ve siyasal etkinliklerinin bir parçası olma duygusuna sahip olabilme derecesini yansıtması öngörülmektedir (Senses, 2003:101). Beşeri kalkınma endeksi kriterine göre, (0.800 ve yukarı) değerdeki ülkeler yüksek beşeri kalkınma düzeyine sahip ülke, (0.500-0.799) arasında değer alan ülkeler orta düzey beşeri kalkınma düzeyine sahip ülke, (0.500 den aşağı) değer alan ülkeler ise düşük beşeri kalkınma düzeyine sahip kabul edilmektedir (UNDP, 2004:255). 16. DİĞER ÖLÇÜTLER UNDP tarafından kullanılan, beşeri kalkınma endeksi yanında beşeri yoksulluk endeksi ve toplumsal cinsiyet bazında gelişme endeksinden de söz edilmektedir. (Senses, 2003:102-103). 21

Yoksulluk ve Gelir Bölüşümünü Belirlemede Kullanılan Ölçütler Beşeri yoksulluk endeksi, beşeri kalkınma endeksinden farklı olarak sağlanan gelişmenin dağılımını ve geriye kalan yoksulluğun miktarını yansıtmayı amaçlamakta ve ekonomik kaynaklara erişim derecesinin göstergesi olarak kaliteli su kaynaklarına erişim ve çocukların beslenme düzeyini ön plana çıkarmaktadır. Ülkeler arasındaki farklılıklar göz önüne alınarak beşeri yoksulluk endeksinin ikinci versiyonu, gelişmiş ülkelerde yoksulluk ölçütü olarak göreli yoksulluk oranını ve toplumsal yaşamdan dışlanma göstergesi olarak da uzun dönem işsizlik oranının birlikte dikkate almaktadır. Toplumsal cinsiyet bazında gelişme endeksi ise adından da anlaşıldığı üzere, azgelişmişlik ve yoksulluk konusuna toplumsal cinsiyet açısından yaklaşmakta ve beşeri kalkınma endeksinde yer alan temel göstergeleri kadınların ve erkeklerin ulaştıkları oranlar kapsamında değerlendirmektedir. Kişi başına tüketilen enerji miktarı bile yoksulluk ve yaşam standardı hakkında ilgi veren bir kriter olarak değerlendirilebilmektedir. Gelişmiş ülkelerde ortalama olarak kişi başına 10.030 kilovat saat enerji tüketilirken, orta gelirli ülkelerde 1.541 kilovat saat tüketilmektedir. Düşük gelirli ülkelerde ise kişi başına düşen elektrik tüketimi sadece 400 kilovat saattir. Gelişmiş ülkelerin geleneksel akaryakıt tüketimi gereksiniminin toplam enerji tüketimi içindeki payı %4, orta gelirli ülkelerde %9.3 iken düşük gelirli ülkelerde bu oran %43.5 dir. ABD de 2001 yılında kişi başına elektrik enerjisi tüketimi 13.241, İşviç de17.355, Finlandiya da 16.273, Kanada da 18.212 kilovat saat iken düşük gelirli ülkelerden Bangladeş te 115, Etiyopya da 30, Mali de 34, Nepal da 63 kilovat saattir. Gelişmiş ülkelerde elektriksiz yerleşim alanları söz konusu değil iken, Hindistan, Bangladeş, Etiyopya, Nepal, Pakistan, Yemen gibi ülkelerde kırsal alanlardaki birçok yerleşim alanlarında elektrik enerjisi ile aydınlanma günümüz dünyasında bile lüks olarak görülmektedir (UNDP, 2004:207-210). Gelir bölüşümü eşitsizliklerinin hesaplanması yöntemleri arasında farklar varmış gibi görünse de aslında sonuç olarak hepsinin de diğerinde var olan eşitsizliği veya adaletsizliği ortaya koymada aynı başarıyı sağladıkları söylenebilir. Eşitsizlik kavramını dengesizlik kavramının bir üst versiyonu olarak almak gerekmektedir. Gelişmekte olan ülkeler açısından bakıldığında gelir grupları arasındaki uçurumlar varken eşitlik ya da adaletten söz etmek olası değildir. Çünkü eşitsizlik eşit olanlara ilişkin bir olgu veya fenomendir. İnsanların açlık sınırında olduğu yerlerde öncelikle giderilmesi gereken temel sorun gelir dağılımındaki dengesizlikler olmaktadır (Doğanoğlu ve Gülcü, 2001:64). En düşük ve en yüksek gelir arasındaki fark veya toplumun değişik kesimlerinin yaratılan gelirden aldıkları paylar konusunda çok çeşitli ölçütler getirilmiş olmakla birlikte, gelirin hakça paylaşımı olgusu normatif niteliğini korumaktadır (Pınar, 2006:287-291). Egemen iktisadın anlama ve yorumlama biçiminden kaynaklı olarak eşitsizlik ve yoksulluk analizlerinde yaygın olarak kullanılan bu ölçütler, sınıfsal ilişkiler ve değerin yaratılma biçimleri bütünü ile yok sayılmaktadır. Elde edilen gelir ve gelirin denk geldiği nüfus ile bölüşüm ilişkileri analiz edilmeye çalışılmaktadır. Söz konusu gelir bölüşümü ölçütleri bu yönü ile üretim ilişkilerini ortaya koyacak olan sınıfsal analizi gizleme işlevi görmektedir. Bu tarz bir analiz bölüşümü, üretim ilişkilerinden ve sınıf mücadelesinden bağımsızlaştırarak zamansız ve mekânsız matematiksel bir bütünlük haline getirmektedir (Akyüz, 2006:201). 22