Aşka Yolculuk
Jill Shalvis Aşka Yolculuk Kitabın Özgün Adı: Simply Irresistible Nemesis Kitap / Roman Yayın No: 83 Yazan: Jill Shalvis Çeviren: Ayşe Tunca Yayın Yönetmeni: Atalay Eroğlu Editör: Hasret Parlak Kapak Tasarım & Baskı Öncesi Hazırlık: M. Gökay Cesur ISBN: 978-605-5395-41-4 Jill Shalvis Nemesis Kitap Bu kitabın yayın hakları Onk Ajans aracılığıyla alınmıştır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. Nemesis Kitap Çakıltaşı Yayıncılık ın bir markasıdır. Sertifika No: 10547 1. Baskı / Mart 2012 Baskı ve Cilt: Melisa Matbaası Çiftehavuzlar Yolu Acar Sitesi No: 4 Davutpaşa / İstanbul Tel: 0212 674 97 23-670 97 29 Yayımlayan: NEMESİS KİTAP Gürsel Mah. Alaybey Sk. No:10/1 Kağıthane / İstanbul Tel: 0212 222 10 66 - Faks: 0212 222 46 16 info@nemesiskitap.com www.nemesiskitap.com
Aşka Yolculuk Jill Shalvis
Bölüm 1 Herkesin bilmediği yolları kullanarak seyahat etmemin nedeni, kaybolmuş olmamdır. Siz siz olun harita taşıyın. PHOEBE TRAEGER Maddie dar ve kıvrımlı otobanda arabasıyla ilerliyordu. 1400 millik yoldan sonra bile geçmişi hâlâ peşini bırakmamıştı. Güvenilir Honda sıyla bile şeytanlarından kaçmayı başaramamıştı. Ya da hatalarından. Yaptığı hataların iyi bir yönü de olabilirdi; en azından nasıl hata yapılacağını öğrenmişti artık. Lütfen hatalarımın sonu gelmiş olsun, diye düşündü. Hadi ama dinleyenler, dedi radyodaki DJ neşeyle. Arayın, Noel umutlarınızı ve hayallerinizi bizimle paylaşın. Rastgele bir talihli seçeceğiz ve dileğini gerçekleştireceğiz. Dalga geçiyor olmalısın. Maddie kısa bir an için gözünü dağlarla çevrelenmiş yoldan çekti ve radyoya doğru bir bakış attı. Daha dün Şükran Günü ydü. Noel e daha çok var. Dileğiniz ne olursa olsun, dedi DJ. Söyleyin ve sizin olsun. Olabilirmiş gibi. Maddie derin bir nefes verdi ve ilginç bir şeyler düşünmeyi denedi. Bir zamanlar, her konuda öy- 5
lesine başarılıydı ki. Maddie Moore, sen film setlerinde büyüdün şu kahrolası dileği düşün. Pekâlâ. Dileğim Ne? Annesi Phoebe Traeger gökyüzündeki sonsuz Grateful Dead konserine gitmeden önceye dönüp onunla her şeyi baştan yaşamak mı? Eski sevgilisi tarafından çok daha önceden terk edilmiş olmak mı? Patronunun dünden kalan hindiyi yerken boğulsun onu kovmak için yıl sonu primlerini vermeyi beklemesi mi? Evet, bütün hatlar aranıyor, dedi DJ. Hatta bekleyen herkese iyi şanslar. Belki de dileği buydu şans. Sahip olduğundan daha fazla şans diliyordu; ailesiyle, işiyle, erkeklerle Pekâlâ, belki erkeklerle değil. Erkeklerden tamamen vazgeçiyordu. Bu düşüncesi onu bir an için durdurdu ve uzun süre sonra ilk kez gördüğü tabelayı okumak için bakışlarını sislerin arasına çevirdi. ŞANSLI LİMAN A HOŞ GELDİNİZ! 2,100 şanslı insanın evi Ve 10,100 deniz kabuğunun Tam zamanı. Uzun zamandır kullanmadığı kaslarını kullandı, gülümsedi ve onun için belirlenmiş rotasına gelmiş olmanın verdiği zevkle yanında duran tuzlu, sirkeli patates cipsine uzandı. Cips, moral bozukluğu tedavisi konusunda uzmandı, işimi kaybettim dramından, erkek arkadaşım tam bir salaktı pişmanlıklarına, oradan da yeni bir başlangıcın tereddütlü ama umutlu kutlamasına daha iyi gidecek ne olabilirdi ki? Yeni başlangıç iyi bir şekilde yapıldı, dedi yüksek sesle, çünkü herkes bir şeyi yüksek sesle söylemenin onu gerçeğe 6
dönüştürdüğünü bilirdi. Karmayı duyuyor musun? Hafif sızıntılı tepe penceresinden görünen kapalı gökyüzüne baktı; fırtına bulutları, sanki gri yün battaniyelerle dolu bir kurutucudaymış gibi birbirlerine sokulmuşlardı. Bu kez güçlü olacağım. Katherine Hepburn gibi. Ingrid Bergman gibi. Bu yüzden başka bir yere git eziyet ve beni yalnız bırak. Neredeyse onu kör eden bir şimşek çaktı ve hemen ardından neredeyse derisinin içinden fırlayıp çıkmasına sebep olan bir gök gürültüsü geldi. Peki, demek istediğim tatlım, rica etsem, lütfen beni yalnız bırak. Önündeki otoban sağında duran bir uçurumun kenarındaydı ve büyük ihtimalle onun gibi bir şehir kızının düşünmek isteyeceğinden daha büyük bir vahşi hayata ev sahipliği yapıyordu. Yolun sol tarafının aşağı kısmında ise Pasifik Okyanusu uzanıyordu, köpüklerin suların üzerindeki sis adeta gümüş parmakları andırıyordu. Hepsi gerçekten de harika görünüyordu ama bu yoldaki en baskın özellik sessizlikti. Hızlı şeritte gitmesi için ardından kornaya basan kimse yoktu. Yapımcılar ve yönetmenlerin birbirlerine bağırıp durdukları gerginlik dolu ofisler yoktu. Ortadaki öfkeyi dağıtmak için bağıran eski erkek arkadaşlar yoktu. Aslında tek bir öfke belirtisi bile yoktu. Sadece radyonun ve kendi nefesinin sesi. Mükemmel, kutsal bir sessizlik. Her şey gerçekten de göründüğü kadar inanılmazdı, daha önce hiç dağlar arasında yolculuk etmemişti. Şimdi burada olmasının tek sebebi, inanılmazdı ama, annesinin ona Washington State de bir mülk bırakmış olmasıydı. Daha da inanılmaz bir şey vardı, o da Maddie ye, adı Şanslı Liman Oteli olan bu yerin üçte birinin bırakılmış olmasıydı. Los Angeles da set tasarımcısı babası tarafından yetiştirilen Maddie nin velayetini beş yaşındayken babası almıştı. O 7
zamana kadar annesini zaten çok fazla görmemişti. Birlikte geçirdikleri zamanlara dair hatıraları bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdı. Bu yüzden de miras onun için büyük bir sürpriz olmuştu. Babası ve üvey kız kardeşleri, Tara ve Chloe buna en az onun kadar şaşırmışlardı. Bir cenaze töreni yapılmadığı için Phoebe özellikle istememişti üç kız kardeş otelde buluşmaya karar vermişlerdi. 8 Beş yıldan sonra birbirlerini ilk defa göreceklerdi. Olasılıkları düşünürken, yol birden tekrar daraldı. Maddie beklenmeyen bir sağa dönüş geleceğini düşünerek direksiyonu soldaki keskin viraja doğru çevirdi. Sonra onu nehirdeki su samurları, balık kartalları balık kartalı da neyin nesiydi? ve kel kartallar hakkında ikaz eden bir tabelayla karşılaştı. Batı yakası için sonbahar bu sene oldukça geç gelmişti ve yere düşmüş yapraklar altın paralar gibi parlıyorlardı. Bu çok güzel bir görüntüydü ve onun U şeklinde kıvrılan yola doğru kaymasına ah, kahretsin Neredeyse motosikletli bir adama çarpıyordu. Ah, aman Tanrım. Yüreği ağzına gelmişti. Boynunu uzattı ve motosikletin yoldan çıkıp patinaj yaparak durmasını izledi. Korkmuş bir bakışla ilerlemeye başladı ama sonra tereddüt etti. Onu utandıran bir sahneden uzaklaşmak, bir olay çıkmasın diye kaçmaya çalışmak, bunlar eski Maddie nin yapacağı şeylerdi. O artık yeni bir Maddie ydi. Arabayı durdurdu, ama yine de kendine gelmesine yardımcı olacak bir nefes almayı bekledi. Ne söyleyecekti Kusura bakma, az kalsın seni öldürüyordum, işte ehliyetim, sigortam ve cebimde kalan son yirmi yedi dolarım? Hayır, bu çok acıklıydı. Ölüm makinesi bu motosikletler, salak, az kalsın kendini öldürüyordun! Hımm, bu da çok korumacıydı. Basit ve kalpten gelen bir özür her şeyi halledebilirdi.
Bütün cesaretini topladı ve eğer durumlar çirkinleşir de 911 i aramak zorunda kalırsa diye Blackberry telefonuna sıkıca tutunarak arabadan indi. Hiç beklemediği nemli okyanus havası onu titretti, elleriyle kendini sararak adama doğru ilerledi ve birden müzikle karşılaştı. Lütfen öfkeli bir baş belası olma Adam hâlâ motosikletin üzerinde oturuyordu, dengede durmak için uzun bacağını uzatmıştı; postal giyiyordu. Gözündeki güneş gözlükleri yüzünden adamın öfkeli olup olmadığını anlaması imkânsızdı. Adamın vücudu düzgün ve kaslıydı, geniş omuzları vardı. Kot pantolonu ve deri ceketi de onun gibi sert olan bir şeyden yapılmıştı. Adam henüz onun tuzlu-sirkeli patates cipsi kokan nefesini almamıştı. İyi misiniz? diye sordu, sesinin bu kadar endişeli çıkmasına kızmıştı. Adam kaskını çıkardı, dalgalı, koyu kahverengi saçları ve güçlü çenesi ortaya çıktı. Ben iyiyim. Siz? Sesi derinden ve sakin geliyordu, saçları rüzgârda uçuşuyordu. Rahatsız olduğu belliydi. Ama kesinlikle öfkeli değildi. Maddie rahatlamış bir şekilde bir nefes aldı. İyiyim ama Los Angeles tan gelme olduğu belli olan çılgın sürücü tarafından yoldan savrulan ben değilim. Üzgünüm, çok hızlı gidiyordum. Bunu kabullenmemeniz gerekir. Bu doğruydu. Ama onun çatallı sesi, iri vücudu, göründüğü kadarıyla kötü oluşu ve onunla ıssız, sisli bir yolda baş başa olması Maddie yi etkilemişti. Bir korku filmine ait tüm öğeler vardı. Kayıp mı oldun? diye sordu adam. Öyle miydi? Aklını kaybetmiş olma ihtimalinden biraz bahsedilebilirdi; ayrıca duygusal anlamda da oldukça kay- 9
bolmuştu. Tabii bunu asla kabullenmezdi. Şanslı Liman Oteli ne doğru gidiyorum. Adam güneş gözlüklerini alnına doğru itince, genç kadın adamın gözlerinin renginin öğle yemeğinde yediği karamelli şekerle aynı renk olduğunu fark etti. Şanslı Liman Oteli, diye tekrar etti. Evet. Genç kadın neden ona bu kadar şaşırdığını soramadan adamın bakışı aşağı kaydı ve genç kadının en sevdiği uzun kollu tişörtüne bakmaya başladı. Sonra uzandı ve onun kolundan bir şey aldı. 10 Bir cips parçası. Daha sonra yakasından bir parça daha aldı. Genç kadının tüyleri ürperdi ama korktuğu için değil. Sade mi? Tuzlu ve sirkeli, dedi ve üzerindeki kırıntıları silkeledi. Bu küçük düşmenin üstesinden gelebilirdi ama adamı neredeyse krep gibi dümdüz ediyor olduğunu hatırlayınca vazgeçti. Onun ya da herhangi başka bir adamın bu konu hakkında ne düşündüğü umrunda değildi. Çünkü artık erkeklerden vazgeçmişti. Uzun boylu, yapılı, gerçekten de yakışıklı, darmadağınık saçları, çatallı sesleri ve kaşlarında piercingleri olan adamlar olsa bile. Özellikle de onlardan vazgeçmişti. Şimdi tek ihtiyacı olan şey bir çıkış planıydı. Bu yüzden titriyormuş gibi yaptı ve telefonunu kulağına götürdü. Merhaba, dedi hiç kimseye. Evet, birazdan orada olacağım. Gülümsedi, sanki bana baksana, çok meşgulüm, gerçekten de gitmem lazım dermiş gibiydi ve arkasını döndü, tuhaf bir vedalaşmadan kaçınmak için el sallarmış gibi elini kaldırdı, ta ki